YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
660662b3124fa
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 5 8 8
Bugün : 10345
Dün : 16551
Bu ay : 405553
Geçen ay : 338123
Toplam : 22731503
IP'niz : 44.210.120.182

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Silvan yakınlarında pusu kurulup 13 Mehmetçiğimizin diri diri yakılması ve çoğu ağır yedi askerimizin yaralanması olayı bile, “TSK’nin karalanıp, PKK’nın aklanması” girişimlerine bahane yapılıyordu. “Türk ordusu, statükoyu korumak ve demokratikleşmeye engel olmak için, kendi mensuplarını öldürerek, “terör devam ediyor” mesajı vermekten sakınmıyor” propagandası yapılıyordu. Ve maalesef yıllardır yürütülen bu yoğun TSK’yı yıpratma politikaları etkisini gösteriyor ve toplumun önemli bir kesimi bu yalan yorumlara inanıyordu. “Kıbrıs’ı bütünleştirip AB’ye peşkeş çekmek isteyenler, niye Türkiye’yi bölmeye çalışıyor?” sorusu kimsenin aklına gelmiyordu.
Bu gelişmelerin hemen ardından, kritik YAŞ zirvesi öncesi, Genelkurmay Başkanı ve üç kuvvet komutanının istifası, AKP’nin ve Onun arkasındaki ABD ve AB’nin planını kolaylaştırmaktan başka işe yaramıyordu. Bu istifalar üzerine ABD Dışişleri yetkilisinin:
“Bunlar Türkiye’nin iç meselesidir. Stratejik ilişkilerimiz sorunsuz şekilde sürmektedir. Endişe edilecek bir durum söz konusu değildir” açıklaması ve yine AB raportörünün:
“Bu istifalar, Türkiye’nin AKP hükümetiyle daha da demokratikleştiğinin bir göstergesidir” şeklindeki yorumları, bütün bu gelişmelerin ABD ve AB’nin bilgisi dahilinde ve direktifleri istikametinde tezgahlandığını gösteriyordu.
Tabi TSK bünyesinde ABD ve AB’nin sevdiği ve sahiplendiği bir gelişmenin ne denli milli ve haysiyetli sayılabileceğini de izan sahiplerinin vicdanlarına bırakmak gerekiyordu!?
Unutmayalım:
· ABD Irak batağından çekilip, Barzani Kürdistanının güvenliğini TSK’ya bırakmak istiyordu.
· Güneydoğu’muzda bağımsız Kürdistan’ı kurmaya çalışıyordu.
· ABD ve İsrail, İran’a, en azından gözdağı verecek bir hazırlık yapıyordu.
· ABD, Libya örneği Suriye’ye de bir müdahale için fırsat kolluyordu.
İşte bu nedenlerle, ABD’nin başını ağrıtmayacak ve AKP iktidarına sorun çıkarmayacak bir komuta kademesi oluşturmak için, 2010 YAŞ’ı öncesi düğmeye basılıyordu.
Üstelik, sürekli ve sistemli bir propaganda ile, “Terörle mücadelede başarısız ve beceriksiz” gösterilen TSK’nın pasifize edilmesi ve polisin ağır silahlar ve yetkilerle güçlendirilmesi süreci de tıkır tıkır işliyordu.
Hatırlayalım:
2010 YAŞ’ı sırasında bazı komutanlar açıkça hedef alınıp yıpratılırken, “sakın dile düşürülmesin, gündeme getirilip nazar değmesin” denilen bir komutan, ileride GKB yapılmak üzere Jandarma Genel Komutanlığına taşınıyordu. Başta TARAF olmak üzere, yandaş ve yalaka medya TSK’ya toptan savaş açmışken bu Özel Paşaya olan ilgi ve sevgileri dikkatlerden kaçmıyordu.
Hatta Silvan’da 13 askerimizin pusuya düşürülmesi üzerine, Genelkurmay’ı suçlayan ve saldıran medyanın, konunun 1. derecede sorumlusu olan Jandarma Genel Komutanımıza toz kondurmamaları da, bu piyonların ve dış patronlarının niyetlerini ortaya koyacak şekilde sırıtıyordu.
Niye saklayalım, silah arkadaşları olan diğer Kuvvet Komutanları ve Genelkurmay Başkanı, elbette oldukça önemli ve ciddi gerekçelerle istifa ederken, Sn. Org. Necdet Özel’in BOP Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın peşine takılıp koşturması, bizim içimize sinmiyordu. Ama “İnşallah Necdet Özel Paşamız da, bütün bu dolapların farkındadır ve gerektiği yerde beklenen tavrı koyacaktır” kanaatiyle gönlümüz teselli arıyordu.
Ve zaten haftalar önce Emre Uslu’nun TARAF Gazetesinde “AKP’nin yeniden tek başına iktidara gelmesi halinde GKB Işık Koşaner’in istifa edeceğini” yazması da ABD ve AB destekli AKP senaryolarının bir yansımasıydı.
Bütün bu sinsi ve tehlikeli gelişmeler karşısında bile hala AB raportörü ağzıyla: “Türkiye demokratikleşiyor” diye zil takıp oynayanlar ve hele Ergenekon senaryolarının, TSK’yı hizaya sokma ve Sevr’in önündeki en zorlu engeli aşma operasyonlarına dönüştürüldüğünü hala anlamayanlara “öyleyse biraz daha bekleyin” demekten başka söz kalmıyordu. Bakalım Ahmet Altan gibi Sabataist ve ateist şımarıkların sevinç çığlıkları ne zaman boğazlarına düğümlenip kalacaktı?
Ordumuzu, BOP’un bir karakolu ve emperyalist-Siyonist odakların lejyonu yapma planlarına; TSK’yı, ertelenmiş Sevr’in ve Lozan’ın gizli maddelerinin gereği Türkiye’yi parçalama planları önündeki en son ve zorlu engel konumundan çıkarma hesaplarına geçmeden önce, acı ve çarpıcı bir tespitte bulunalım ve tabi “Dost acı söyler, ama ilacı söyler” atasözümüzü unutmayalım:
Bize göre Recep T. Erdoğan iktidarının; işsizlikten başörtüsüne, ziraattan sanayiye ülkenin hiç bir problemini çözmediği, hatta eskisinden bin beter hale getirdiği halde, üçüncü defa ve yüzde elli oranında oyla seçim kazanmasının en önemli etkeni, halkın nazarında “Onun döneminde büyük bir cesaretle askerin üzerine gidilmesi, generallerin hesaba çekilmesi ve çetelerin çökertilmesi” oluyordu!?
Recep T. Erdoğan, yabancı ve yıkıcı bir proje olan ve Türkiye’miz dahil 27 İslam ülkesinin parçalanıp bölünmesini amaçlayan BOP’un eş başkanı olarak; ABD, AB ve İsrail’in teşvikiyle TSK’yı zayıflatma ve hizaya sokma planının taşeronluğunu yapsa da, maalesef halkımız olayın bu yönünü görmüyor, hatta görmek istemiyordu.
Peki, TSK nerde hata yapmıştı da, hangi konularda halkımızı derinden yaralamıştı da, AKP iktidarı, bunca tahribatına rağmen, sadece “bu orduyu hizaya sokma kahramanlığı(!) karşılığı” yüzde elli oy alabiliyordu? Asıl yanıtının verilmesi ve kesinlikle bir özeleştiriye gidilmesi gereken konu buydu.
Şimdi siz kalkar da:
· Bir zaman Amerika’da rastlandığı gibi “zenciler ve köpekler giremez” cinsinden, askeri lojmanlara ve askeri sosyal alanlara, subayların türbanlı-sakallı anne babalarını ve akrabalarını bile sokmazsanız…
· “Hanımı başörtülüdür” diye çalışkan ve başarılı subay ve astsubayları ordudan atarsanız…
· T.C. Devletinin resmi okulları olan İmam Hatip mezunlarını düşman görüp orduya almazsanız…
· “Yanında Kur’an taşıyor”, “Arapça ve Farsça kökenli kelimeler kullanıyor”, “tatilde memleketinde sivil olarak Cuma namazına katılıyor” diyerek kendi mensuplarınızı fişlemeye ve sicilini karalamaya kalkışanları bağrınızda barındırırsanız…
· Daha da beteri: görev arkadaşlarını ziyaretçi gibi evlerine gönderip birbirine casusluk yaptırarak “hanımını plaja göndermediği, kokteyl gibi mecburiyetler dışında içki içmediği, dans etmediği” gerekçesiyle subaylarımızı kara listeye aldıranların yularını uzatırsanız…
· Bunlarla da hızını alamayıp, sivil kurum ve okullara casuslar sızdırıp: “Filan bayan öğretmen, okul dışında başörtüsü takıyor, filan dindar öğretim üyesinin dekan olmasından korkuluyor, filan okulda Atatürk köşesi var ama yasak savmak cinsinden göstermelik ve özensiz duruyor, filan İmam Hatipteki 10 Kasım törenleri çok cansız ve cılız geçiyor” gibi raporlar düzenleten komutanlarınızı bu denli başıboş bırakırsanız…
· Ve dahi kahraman ordumuzu en çok seven, milli harp sanayi için hayatını veren Erbakan Hoca gibi bir efsane Başbakanın, ABD Siyonist lobilerinin teşvik ve tertibiyle ve 28 Şubat darbesiyle indirilmesine alet olan mensuplarınıza göz yumarsanız.
Özetle, “ordu, işini gücünü bırakmış, milletin diniyle savaşıyor” kanaatini oluşturursanız.[1]
İşte o yüzden bu millet, hiçbir hayırlı ve yararlı icraat yapmasa bile, sadece “halkımızı bu denli üzen ve ezen generallerden hesap soruyor” şeklinde sahte kahramanlık rolü oynayanlara yüzde elli oy veriyordu!.. Ve bu sonuçtan herkesten önce TSK’nin ders çıkarması ve artık Müslüman halkıyla samimiyetle kucaklaşması gerekiyordu.
Şimdi gelelim asıl sorularımıza:
1- Hasdal’da hapsedilen general sayısı 50’ye yaklaşan, Harp Akademileri Komutanlığında görevli her 7 komutandan biri zindana tıkılan bir ordu, nasıl yurt savunması yapacak ve hangi moralle düşmanla savaşacaktı?
2- Bu tutuklamalar dış tertipli bir tezgâh ve tuzaksa; ehli iz’an ne zaman karşı çıkacak ve milli vicdan ne zaman uyanacaktı?
3- Yok, bu komutanlar gerçekten suçluysa ve Müslüman milletin inancına ve iktidarına sataşmak için komplolar kuruluyorsa, Peygamber ocağımızı bu hale sokan Mason İttihat ve Terakki kafasından ve NOTO tahribatından bu kutsal kurum ne zaman kurtulacaktı?
4- Mevcut iktidar, TSK’yı karalama ve kolunu kanadını kırma operasyonlarına taşeronluk yapıyor ve bununla siyasi rant topluyorsa, bu güdümlü demokrasiyle ülkemiz nereye varacaktı? Türkiye, hangi karanlık badirelere kaydırılmaktaydı ve kimler sahip çıkacaktı?
5- Özenle gizlenen “GEN”lerinin gereği, kızlarını Amerikan vatandaşı Yahudilerle evlendirmekten çekinmeyen bazı paşaların “Laiklik, Kemalizm” gibi kuru kavramlara sığınmalarına artık kimse aldanmamaktaydı ve halkımız bunları yutmamaktaydı.
AKP Ankara Milletvekili Haluk Özdalga:
“Silahlı kuvvetler reformu” başlıklı yazısında TSK ile ilgili dönüşüm planlarını şöyle deşifre ediyordu:
“Hedef, devletin genel işleyişi içinde silahlı kuvvetlerle ilgili işlerin ve savunma siyasetinin hükümetler tarafından belirlenmesi ve uygulanmasıdır. Personel siyasetini ve bütçesini kendi belirleyen özerk bir yapının ekonomik açıdan verimli işleyebilmesinin zorluğu herhalde açıktır. Askeri etkinlik açısından durum ilk bakışta o kadar aşikâr görünmeyebilir.
Komuta zinciri
Bu noktada, silahlı kuvvetler reformu sırasında da dikkatle gözetilmesi gereken ‘komuta zinciri’ kavramı üzerinden ve somut örnekler vererek konuyu biraz açalım. Vietnam Savaşı’nda yaşanan kuvvetler arası (kara, hava, deniz, vs.) ciddi koordinasyon sorunları üzerine ABD Başkanı Reagan 1985’te, silahlı kuvvetlerin komuta yapısının yeniden düzenlenmesini talep etti. Askerî çevrelerde iyi bilinen bir kanun ile (Goldwater-Nichols Yasası, 1986) Pentagon’un yapısı ve işleyişi kısa süre içinde geniş kapsamlı bir değişikliğe uğradı. Bütün dünya coğrafyası altı bölgeye ayrıldı (Avrupa, Pasifik, vs.), ilaveten üç temel askerî fonksiyon belirlendi (ulaşım, özel operasyonlar, stratejik işler) ve böylece dokuz adet birleşik muharip komutanlık kuruldu. Her birinin başına dört yıldızlı bir muharip komutan (combatant commander) getirildi. Komuta zinciri olabilecek en basit şekle indirgendi: Başkan-savunma bakanı-muharip komutan.
Görüldüğü gibi, komuta zinciri içinde Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları bulunmuyor. Çünkü harekât içinde yer almıyorlar ve o nedenle komuta yetkileri yok. Genelkurmay başkanı silahlı kuvvetlerin en yüksek rütbeli subayı ve görevi başkan ve savunma bakanına askerî konularda istişare sağlamak. Kuvvet komutanlarının görevi Genelkurmay başkanına yardımcı olmak ve ayrıca kendi kuvvetlerini teşkilat, eğitim ve donanım açısından hazır bulundurmak. Bu kuvvetler yukarıda belirtilen dokuz muharip komutanın emrine tahsis ediliyor ve kendi kuvvet komutanından değil, sadece muharip komutandan emir alıyor. Amerika’nın küresel askerî üstünlüğünün arkasında, demokratik kontrol ilkesine uygun; askerî komuta zincirini doğrudan (transfer edilmeden) işleten; koordinasyon sorunlarını en aza indiren böyle bir sistem var. Komuta zincirinin aracısız ve doğrudan olması, muharip yapı içinde yer almayan ve değişik kuvvetlerden gelen kurmayların oluşturduğu bir heyetin kendisine arzu edilmeyen özerk alanlar yaratmasının önüne geçiyor.
Önemli bir adım, Genelkurmay’ın Milli Savunma Bakanlığı’na (MSB) bağlanması. En uygun yaklaşım, konunun anayasa kapsamından çıkarılıp yasalara bırakılması. Ancak Genelkurmay’ın MSB’ye hemen bağlanması pratik nedenlerle zor. Çünkü MSB mevcut kapasitesiyle bu yükü taşıyabilecek durumda değil. Silahlı kuvvetler, özerk alanlarını mümkün olan en geniş şekilde korumak ister ve o nedenle devlet veya hükümet başkanlarına bağlı konumda bulunmayı tercih eder.
Askerî istihbarat ve eğitim
Dönüşümün bu kritik aşaması, iki önemli konuyla daha yakından ilgili. Askerî istihbarat ülkenin iç işleriyle ilgili olmamalı. Türkiye’de ve başka ülkelerdeki tecrübeler gösteriyor ki, aksi takdirde silahlı kuvvetlerin görev alanları dışına çıkarak ülkenin iç işlerine ve siyasete karışma eğilimi artıyor. O nedenle askerî istihbaratın sınırları çok iyi belirlenmeli. Diğer konu eğitim. Sivil-asker ilişkilerinin doğru temellere oturmasının en derindeki güvencesi, demokratik değerlere uygun bir zihniyet dönüşümü. Silahlı kuvvetlerin eğitiminde böyle bir gelişmenin önünü açacak müfredatlara yer verilmeli, engelleyici ideolojik unsurlar ayıklanmalı. Ayrıca, harp akademilerinde sivillerin eğitim alma imkânı genişletilmeli. Ancak, etkili bir savunma bakanlığı oluşmadan, askerî istihbarat ve eğitimle ilgili bu hususların tam anlamıyla başarılması zor.
TSK; değişik askerî kavramlar, teşkilatlanma prensipleri, silah standartları dâhil pek çok konuda Batılı ülkeler ve NATO ile uyum içinde çalışan bir kuruluş. Bu uyumun silahlı kuvvetlerin en hayati işleyiş ilkeleri açısından da sağlanmasının zamanı artık çoktan geldi.” [2]
AKP’li Haluk Özdalga’nın bu yazdıklarından:
1- TSK’nın komuta yapısını bozup, kuvvet komutanlarını ve Genelkurmay Başkanını sadece protokol mankeni olarak devre dışı bırakacak yeni ve yetkili “muharip komutan”lar zinciri oluşturmak ve bunları doğrudan Başbakana bağlamak
2- Böylece işbirlikçi iktidarlar eliyle TSK’yı Amerika’nın güdümüne ve kontrolüne sokmak
3- Askeri istihbaratı zayıflatmak, yani tabiri caizce Orduyu kör ve sağır konumuna taşımak
4- Türk Ordusunda, NATO’nun müdahil olmadığı hiçbir alan ve komutan bırakmamak
5- Bütün bu şeytani girişimlerin asıl anlamı ve amacı: NATO’ya bağlı tüm orduların ve iktidarların yularını ABD’li Siyonist Yahudi odakların avucuna tutuşturmaktı. Yani işbirlikçi iktidar üzerinden TSK’yı ABD Yahudi Lobileri yönetmiş olacaktı.
ABD’nin “Savaş Konseyi”nde büyük değişim: Yahudi Panetta Pentagon’un başına getiriliyordu:
ABD Savunma Bakanı Yahudi Robert Gates görevinden ayrılmadan önceki son resmi yolculuğu sırasında Newsweek dergisine, çarpıcı açıklamalar yapmıştı. Gates, ABD’nin dünya sahnesindeki hâkimiyetini kaybetmeye başladığını vurgulamıştı. Siyonist eski Savunma Bakanı, “Tüm yetişkinlik hayatım süresince ABD bir süper güçtü. Ekonomisi çok güçlü olduğu için sırtı hep pekti. Artık farklı bir devredeyiz. Açıkçası emekli olmamın nedenlerinden biri de bu, çünkü dünyayla ilişkisini sürekli daha da azaltmak zorunda olan bir hükümetin parçası olmak istemiyorum” diye sızlanması, ABD’nin çöküşe geçtiği anlamını taşımaktaydı. Gates, ABD’nin kaybetmesinden korktuğunu, ancak bunun gerçekleşmemesini umduğunu ve Pasifik’te dahi güçlü bir ABD’yi görmek istediğini hatırlatmıştı. Bunun ancak ABD’nin ve müttefik ülkelerin silahlı kuvvetlerinin yapısını gözden geçirilmesi durumunda başarılacağını hatırlatmıştı.
Afganistan’da Vietnam gibi kaybettik
Robert Gates, Afganistan işgali konusunda ise, Vietnam benzetmesi yapmıştı. Gates, Vietnam’da doğru stratejiye geç geçildiğini, aynı hatanın Afganistan’da da tekrarlandığını açıklamıştı.
Bu arada Amerika Birleşik Devletleri’nde 30 Haziran’da emekliye ayrılacak olan Savunma Bakam Robert Gates’in yerini alacak isim resmen açıklanmıştı. Başkan Barack Obama tarafından aday gösterilen, Merkezi Haberalma Teşkilatı’nın (CIA) Başkanı Yahudi Leon Panetta, Pentagon’un başına atanmıştı. Amerikan Senatosu’nca oybirliğiyle onaylanan Panetta, 1 Temmuz’da göreve başlayacak, Onun boşalttığı CIA koltuğuna ise ABD’nin Afganistan’daki ordusunun komutanı Yahudi David Petraeus oturtulacaktı.
İşte görüyorsunuz, ABD’nin savunma ve istihbarat kurumları tamamen Yahudilerin elinde bulunuyordu ve tüm müttefik ülke orduları da “demokratik değişim” palavrasıyla Yahudi güdümüne sokulmak isteniyordu.
AKP merkez ve il yöneticileri ve bölücü KADER temsilcileriyle sıkı fıkı olduğu bilinen ABD Ankara Büyükelçiliği Siyasi Müsteşarı Berna Keen’in kriptosundan yeni Meclis’in yol haritası olarak TSK’ya operasyon ve özerklik çıkıyordu:
12 Haziran genel seçimlerinden tam on gün önce ABD Ankara Büyükelçiliği’nden merkeze “Acil” kodlu bir kripto çekiliyordu. ABD Ankara Büyükelçiliği Siyasi Müsteşarı Berna Keen’in 2 Haziran günü “Çok gizli” notu düşerek çektiği bu kripto, ABD’nin seçimlerden sonra Türkiye’de işleteceği takvimin şifrelerini veriyordu. Büyükelçiliğin seçim tahminleri Yeni Meclis’te AKP, CHP ve BDP’nin nasıl yönlendirileceği, özerklik için hangi planların işletileceği, Özerklik tartışmasının uluslararası zemine taşınma prosedürleri, TSK’ya yeni operasyonların hedefi hepsi bu kriptoda yer alıyordu.
TSK’ya operasyona devam talimatı
“Çok gizli” kripto, TSK’ya karşı dozu gittikçe artan operasyonların nasıl bir boyut kazanacağını gözler önüne seriyordu. İşte kriptodaki TSK operasyonun satır başları:
“Türk Silahlı Kuvvetleri muvazzaf personeli ile ilgili plan uygulamaları beklenen gelişmeler doğrultusunda oluşmaktadır. İnisiyatifleri nötrdür. Aksi gelişmeler hususunda herhangi bir emare bulunmamaktadır. Genelkurmay eski başkanlarının yargılanmaları hususunda hukuki alt yapı hazırlıkları tamamlanmak üzeredir. Yargılamalar hızlanacaktır. (LS plan) Profesyonel ordu çalışmaları tamamlamak üzeredir.”
Özerklik planı
Kripto, ABD’nin Kürt planı ve “Özerlik” ilanı için işletilecek takvimle ilgili önemli bilgiler de içeriyordu: “Bağımsız Kürt milletvekilleri çok sert muhalefet yaparak bölgesel özerklik konusunda etkili bir konumda tartışmalı; bölgeye, gelişmelere göre yeni plan önermeler etkin kılınmalıdır. Yerel özerklik, mahalli idareler planlarına işlerlik kazandırılmalı. Ülkedeki Kürt ofislerinin sayısı çoğaltılmalı.”
Keen, özerlik tartışmalarının uluslararası zemine taşınması ve şu adımların atılması gerektiğini belirtiyordu: “Avrupa’da Kürt egemenlik hareketi ofislerine gereken düzenleyici katkılar uygulamaya sokulmalıdır. Avrupa Birliği Genel Sekreterliği’nde “Kürt Temsilci Masası” mutlaka gündeme getirilmelidir. Var olan işlevsiz ofislere aktiflik kazandırılmalıdır.”
ABD’nin TSK planının ayrıntıları
TSK ya operasyonun boyutu, kriptoda yazılan Genelkurmay eski başkanlarının yargılanması ve profesyonel orduya geçişle sınırlı kalmıyordu. Çok daha kapsamlı planın ayrıntıları şunlardı:
· Asker sayısı 250 bine indirilip azaltılacak.
· Zorunlu askerlik daraltılacak.
· Genelkurmay Başkanı Savunma Bakanına bağlanacak.
· Milli duruşlu subayların bir kısmı davalarla saf dışı bırakılacak.
· Diğerleri yüksek ikramiyelerle özendirilip emekliye ayrılacak.
· Kalan subaylar sözleşmeli olacak.
· Bütün subayların terfi ve tayinini, performansa ve sadakate göre hükümet yapacak.
· Ordu iç güvenlikten uzaklaştırılacak.
· Jandarma İçişleri’ne bağlanacak.
ABD’nin yeni TSK projesi tıkır tıkır işliyordu
“Bir ülke silahlı kuvvetlerinde suya tirit gerekçelerle onlarca general esir alınıp zindanlara anlıyorsa, bilinmelidir ki o silahlı kuvvetler tasfiye ve de yeniden inşa edilme sürecindedir. Milli devletin vazgeçilmez teminatı olan TSK, adım adım çökertilmektedir. Hasdal’a hapsedilen muvazzaf general sayısının 50’ye yaklaşması bunun somut delilidir. ‘Darbeden yargılanıyor’ gibi iddialar komiktir. İşte 28 Şubat Darbesini yapanlar ve AKP’yi iktidara hazırlayanlar ortadadır ki onlara hiç ilişilmemektedir. Darbe hesaplaşması ambalajıyla TSK’yı sindirme ve dönüştürme faaliyeti yürütülmektedir. Yargı dahil bütün kurumları fetheden AKP’nin yeni hedefi TSK’nın ele geçirilmesidir. Tam 3 yıl boyunca yapılan yayınlar, aşağılamalar ve tutuklamalarla önce korkutup sindirdiler, bugün dönüştürme aşamasına gelinmiştir. İşte Hüseyin Gülerce YAŞ’ı işaret ederek bu hedefi açıktan dillendirmiştir ve Projenin gerçek sahibi ise AKP değil, ABD’dir.”
Hüseyin Gülerce: ‘28 Şubat ayıbı, Gülen dönünce bitecek’ diyordu!
“Türkiye ‘sivilleşme-demokratikleşme alanında ve halkın iradesinin yönetime yansıması ve saygı duyulması’ yolunda önemli bir mesafe aldı. Ama 28 Şubat surecinin etkileri tam olarak geri döndürülemedi. O dönemde medyamızın bir bölümünde nereden servis edildiği belli olmayan kasetlerle başta Fetullah Gülen olmak üzere birçok isme karşı ‘infaz’ mekanizmaları harekete geçirilmişti Amaç belliydi; bu insanları saygı gördükleri toplumdan ayrıştırmak, koparmak ve yalnızlaştırmak… Evet, çok açık ve net yazıyorum: Türkiye’nin ‘gerçek bir demokrasi yolunda’ daha hızlı ilerlemesi için Gülen’in dönmesi ve her şeyin 28 Şubat öncesi gibi kaldığı yerden devam etmesi gerekli. Bu noktada siyasi otoriteye çok Önemli bir görev düşüyor; başta Gülen olmak üzere, bu ülkeden ‘zorla tecrit edilen’ herkesin, buradaki sevdiklerine kavuşmaları için ‘güven verilmeli’ ve bu ‘son adım’ mutlaka ama mutlaka atılmalı…”
Gülen’e göre cemaatin önünde tek problem vardı: Kim bu küçük fakat tesirli grup?
Fetullah Gülen ise: “Türkiye’de, kısmen birtakım harici tesirlerle de birlikte kardeşçe yaşamadan rahatsız olan ve bunu menfaatlerine aykırı bulan çok küçük fakat tesirli grup var” demişti. Peki, ama bu küçük grup kimdi? Gülen buna açıklık getirmemişti.
Fetullah Gülen bu demeci, Almanya’da Türkçe-Almanca yayın yapan Deutsch Türkische Nachrichten haber sitesinden Michael Maier’e vermişti. İşte o söyleşi:
Soru: Türkiye’de Kemalistler ile Müslümanlar arasındaki uçurum hep devam edecek mi?
F. Gülen: Bu soru, Kemalistler içinde Müslümanların, Müslümanlar içinde ise Kemalistlerin olmadığı veya bu iki kesimin birbirinin tamamen zıttı olduğu gibi bir düşünceyi barındırmaktadır. Yani ne Türkiye’de Müslümanlar ve Kemalistler olarak her bakımdan ayrışmış iki gruptan söz edilebilir ne de bu iki grup arasında kapanmaz uçurumların varlığı söz konusu edilebilir. Biz, kaynaşmış bir mozaik niteliğine sahip bir “imparatorluk” toplumunun mirasçılarıyız. Fakat ne yazık ki Türkiye’de, kısmen birtakım harici tesirlerle de birlikte kardeşçe yaşamaktan rahatsız olan ve bunu menfaatlerine aykırı bulan çok küçük fakat tesirli grup var. Yoksa ayrışmış Müslümanlar ve Kemalistler diye iki grup yok.”
Bu arada asıl sorulması ve üzerinde durulması gereken konu şudur: Fetullah Gülen’in “çok küçük ama oldukça etkili” gördükleri bu grubun gücü nereden kaynaklanıyordu?
Fetullahçıların arkasında dünyanın süper gücü zannedilen Amerika bulunduğuna göre, onların bile söz geçiremediği ve Fetullah Gülen’in dönmesine izin vermediği bu grup, kimlerden oluşuyordu ve hangi düşünceyi taşıyordu?


[1] Bak: Balyoz Darbe Planı Soruşturma Dosyası savcıların ele geçirdiği belgelerden basına sızanlar. 2 Temmuz 2011 Milli Gazete sh. 10

[2] 1 Temmuz 2011 / Zaman / sh. 26

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

AHMET AKGÜL KİMDİR?

 

Araştırmacı-Yazar, Düşünür ve Siyaset Bilimci olarak tanınan Ahmet Akgül, Milli Görüş çizgisinde önemli bir fikir adamıdır. Olaylara insan eksenli ve İslam endeksli yaklaşmaktadır.

2004 Ocak ayında, arkadaşlarıyla birlikte İstanbul’da aylık olarak yayınlanan “Milli Çözüm” Dergisini çıkarmaya başlamıştır.

Uzun süreli, ciddi ve çileli bir mücadele dönemi yaşamış ve bu duyarlı, tutarlı ve kararlı tavrını hiç bırakmamıştır. Bu yüzden pek çok sıkıntı ve saldırılara uğramış, defalarca mahkeme açılıp tutuklanmış ve hapis yatmıştır.

İnancımız ve ihtiyacımız olan evrensel hukuk kurallarının; bütün insanlığın ortak değeri ve hayat düzeni haline getirilmesi, “Demokrasi, Laiklik ve özgürlükler” gibi çağdaş kurum ve kavramların; ilmi ve insani temellere göre yeniden şekillenmesi… Ve Türkiye’nin yeni bir barış ve bereket medeniyetine öncülük etmesi konularında yoğunlaşmıştır.

Üstadımızın, başta “İnsanın Yozlaşması”, ardından “Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya” ve yine “Barış ve Bereket Nizamı “İslam Davası” ve YozlaştırılanCihad Kavramı” gibi birçok kitapları İngilizceye çevrilip merkezi Londra’daki Cagaloglu Yayıncılık organizesiyle; Amazon ve Bornes&Noble (bn.com) gibi dünya genelinde dağıtım yapan yüzlerce online sitesinde ve dijital (e-kitap) sayesinde 120 kadar ülkede yayınlanıp okunmaktadır. Ayrıca Üstadımızın “Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı” başlıklı Meal-i Kerim yorumları İngilizce ve Rusça tercümeleri ile “Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya” kitaplarının Rusça, Arapça, Çince, Japonca ve İspanyolca tercümeleri tamamlanıp basılmış olup; Almanca, Fransızca, Kırgızca ve Farsça tercümelerinde de sona yaklaşılmıştır.

Milli siyaset ve sorumluluk düşüncesini farklı bir boyutta ele alan ve yorumlayan Hocamız; yaklaşık 40 yıldır Türkiye’mizin her yerinde, Avrupa’da ve İslam ülkelerinde, önemli seminer ve konferanslara katılmaktadır.

Mili Görüş’e çöreklenmiş bazı şaibeli kişilerin gizli niyet ve tertiplerini haber vermesi, uzun vadeli hedefler ve stratejik tavizler sonucu Parti’ye girdiklerini sezmesi ve söylemesi nedeniyle, Ahmet Akgül’ün teşkilatlarda ve Milli Görüşçü kuruluşlarda hizmet vermesi engellenmeye çalışılmış; Erbakan Hoca ise, kendisinin daha bağımsız davranabilmesi ve nifak çarkı içinde körletilip kirletilmemesi için bu girişimlere karşı çıkmamış, ama kendisini uzaktan destekleyip yönlendirmekten de geri durmamıştır. Erbakan’ın “Adil Düzen” projeleri, AKP’nin siyasi hileleri ve karanlık ilişkileri, Fetullahçı Cemaatin gizli mahiyeti konularında sayılı uzmanlardandır.

1949 Elazığ doğumlu olan, çeşitli konularda yayınlanmış ve hazırlanmış 105 (yüz beş) eseri bulunan yazarımız, evli ve beş çocuk babasıdır.

 

Hocamız’ın Başlıca Kitapları:

● Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı (Türkçe Meal-i Kerim. Abdullah Akgül Yayına Hazırladı.) (İngilizce ve Rusçaya çevrildi.)

Milli Sorunlarımız ve Sorumluluklarımız (2 Cilt)

Dünyanın Değişimi ve Erbakan Devrimi

Refah-Yol’la Rantiyenin Savaşı

Cemaatin Cılkı, Erdoğan’ın Çarkı, Erbakan’ın Farkı

Türkiye Kuşatılırken, Kuklaların Kapışması

Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya (İngilizce, Rusça, Çince, Japonca, Arapça ve İspanyolcaya çevrildi.)

Bizim Atatürk

Küresel Fesatçılık ve Fetullahçılık

Dış Politika Yazıları (I) BOP’un Temel Taşları (1988-1998)

Dış Politika Yazıları (II) Tarihin En Talihsiz Yılları (2002-2015) 

Siyaset ve Strateji Bilgeliği

Osmanlı Sistemi ve Abdülhamit Siyaseti

İslam Davası ve Cihad Kavramı (İngilizceye çevrildi.)

● “İnsan”ın Yozlaşması (İngilizce ve Rusçaya çevrildi.)

Ah-u Figan’ım (Şiir)

Başörtüsü İnkârı ve İstismarı

İslamcı Münafıklar

Milli Şuur ve Ordu

20 Yıl Öncesinden; AKP Gerçeği ve Akıbeti

Bilge(!) Erdoğan’dan, İlkeli(!) Numan’a AKP Tezgâhı

Cezaevinde Yazdıklarım

Siyonizm-Deccalizm Ortaklığı

Devrim Simsarları ve Din İstismarcıları

Dilin Düğümü Çözüldü (Şiir)

Din Dengedir İslam İlericiliktir

Din – Devlet ve Demokrasi

Ergenekon Senaryosu “At Değiştirme” Operasyonu muydu?

(Kadiri - Haydari Tarikatı) Gönül Seması ve Tasavvuf Kapısı

Medeniyet Mücadelesi ve Mehdiyet Müjdesi

● Teşkilatçılık (İletişim ve İşbirliği Sanatı) Mesaj ve Metod

Milli Görüş’ün Marazlıları

● Hak Davanın Hokkabazları

ABD’li Siyonistlerin, AKP’li Piyonistleri

İsrail’in Şımarması ve Armageddon Savaşı

BDP’nin Özerklik Kalkışması

Bir Devrim Yaşanıyordu!

Dünya Dönüşüme Hazırlanıyordu

Hidayet Kıvılcımı ve Hikmet Kılıcı (Şiir)

Katı Ulusalcıların ve Ilımlı İslamcıların Din ve Devlet Tahribatı

Osmanlı’dan Cumhuriyete Kripto Yahudiler ve Pakraduniler

Yüz Kur'ani Kavram ve Yorumları

Konularına Göre: Kur’an-ı Kerim Fihristi

Siyaset Şehveti ve AKP’nin Şerbeti (Yayına Hazırlayan: Ufuk Efe)

AKP’nin Akreplikleri (Yayına Hazırlayan: Ufuk Efe)

Terör-Masonluk ve Mafia Medeniyeti

Cumhuriyet Türkiye’sinde Nifak Hareketleri

Ruhlar-Sırlar ve Uzaydaki Yaratıklar

Sabah Yakın Değil miydi?

Tarikatların Hizmet Sahası ve Islahı

Tuz Kokarsa…

Gaflet miydi, Hıyanet miydi?

Tahribat Ortakları: AKP’nin Arkası, MHP’nin Markası

Türkiye Tarihi Dönemeçteydi!

Yakın Tarihimizde Yüceler ve Cüceler (2 Cilt)

Zafer Muştuları ve Fetih Hazırlıkları

Erbakan’dan İntikam Alanlar

Suriye’de Yaklaşan Hilal-Haç Kapışması

Başkanlık Diktatoryası

15 Temmuz Hıyanetinin Gizemi: Bir Darbe Analizi ve Sistem Krizi

Pazarlık Partisi ve Palavra İktidarı

Kemalizm-Tayyibizm Uyarlaması

Başka Çare Kalmamıştı

İslam’dan Uzaklaştıkça, İnsanlıktan Çıkılması

Dert Söyletir Aşk İnletir (Şiir)

● Hainleri Haşlama, Zalimleri Taşlama (Şiir)

● İstanbul Sözleşmesi ve Ailenin Çözülmesi

Türkiye'nin Erdoğan'la Sınavı ve Ukrayna Savaşı

● Hamas, Şeytanı Şaşırtmış ve Dünyayı Uyandırmıştı

 

Üstadımızın hazırladığı; İlköğretimden, Üniversiteye kadar öğrencilerimize inanç ve ahlâk esaslarını ve Milli-İnsani sorumluluklarını öğretecek Ders Kitapları:

● İlkokul 4-5: Çocuklar Sizin İçin Yaratılış Harikaları ve Din Ahlâkı

● Ortaokul-1: İslam; Doğal Hayat ve Güzel Ahlâktır

● Ortaokul-2: Allah'a İman ve Ahlâk Kuralları

● Ortaokul-3: Bilimin Işığında Allah’ın Varlık Kanıtları ve İslam Ahlâkı

● Lise-1: Yaratılışın Bilimsel Kanıtları

● Lise-2: İslam'ın Aydınlığı ve İmtihanın Şartları

● Lise-3: Müslüman; Güzel Ahlâk ve Sorumluluk Taşıyandır

● Lise-4: "Gençliğin Ahlâki Sorunlarına Milli Çözüm Programı"

● Üniversite-1: Yaratılış Sırları ve İslam’ın Esasları

● Üniversite-2: Allah'ın Varlığı ve İmtihanın Sırrı

● Üniversite-3: Olgun Müslümanın Hayatı ve İslam’ın Amacı

 

Üstadımızın Kitaplarından Derlenen Yeni Kitaplar:

Ahmet Akgül’e Göre; Laiklik, Demokrasi ve Cumhuriyet Kavramları

(Hazırlayan: Nevzat Gündüz)

Üstat Ahmet Akgül’ün; Milliyetçilik Anlayışı

(Hazırlayan: Orhan Atay)

Ahmet Akgül’ün; Alevilik, Bektaşilik ve Şiilik Yaklaşımı

(Hazırlayan: Veysel Uzun)

Üstat Ahmet Akgül’e Göre; Kemalizm’le Atatürkçülük Farkı

(Hazırlayan: Ufuk Efe)

Ahmet Akgül’e Göre; Ülke Sorunları ve Çözüm Yolları

(Hazırlayan: Okan Ekinci)

Ahmet Akgül’e Göre; Genel Ahlâk Esasları ve Temel İnsan Haklarına Saygı

(Hazırlayan: Fatma Betül Erişkin)

Üstat Ahmet Akgül’ün; Siyonizm Saptamaları

(Hazırlayan: Ali Çağıl)

Ahmet Akgül’e Göre; Yaratılış Sırları ve İman Unsurları

(Hazırlayan: Halil Yaman)

Ahmet Akgül’e Göre; Din İstismarcıları ve Devrim Simsarları

(Hazırlayan: Akın Cengiz)

Üstat Ahmet Akgül’e Göre; Tarikat Yozlaşması ve Tasavvuf İhtiyacı

(Hazırlayan: Abdussamet Çağıl)

Üstat Ahmet Akgül’ün; Adil Medeniyet Programları

(Hazırlayan: Osman Nuri Çelik)

Ahmet Akgül’ün; Tarih Yorumları – 2 Cilt

(Hazırlayan: Kâzım Gülfidan-Halil Altuntaş)

Üstat Ahmet Akgül’ün; İlginç Anıları ve Rüyaları

(Hazırlayan: Ramazan Yücel)

Ahmet Akgül’ün; İçtihad Perspektifi ve Orijinal Projeleri

(Hazırlayan: Abdullah Akgül)

Ahmet Akgül’ün; Hikmet Uyarıları ve Veciz Uyarlamaları

(Hazırlayan: Neslihan Bayraktar)

Üstat Ahmet Akgül Hocamızın; Tenkit (ve Tebrik) Yazıları – 2 Cilt

(Hazırlayan: Mus’ab Eryıldız-İsmail Erkut)

Ahmet Akgül’den; Siyaset ve Strateji Kuralları

(Hazırlayan: Necati Akgül-Ali Mert)

Ahmet Akgül’e Göre; Yönetme ve Liderlik Sanatı

(Hazırlayan: Yakup Gözübüyük)

Ahmet Akgül’ün Saptamalarıyla; Erbakan ve İnsanlık Davası

(Hazırlayan: Ahmet Cömert)

Ahmet Akgül’e Göre; Erdoğan ve Takımının Ayarı ve Tahribatları – 3 Cilt

(Hazırlayan: Nail Kızılkan-Sezai Kurt-Mehmet Sıtmapınar)

Ahmet Akgül’e Göre; Fetullah Gülen’in Perde Arkası

(Hazırlayan: Mehmet Akif Avcı)

Ahmet Akgül’ün Gözüyle; Farklı Kesimlerden İnsan Manzaraları – 2 Cilt

(Hazırlayan: Osman Eraydın)

Ahmet Akgül Üstadımızdan; Erbakan Hoca’ya Yönelik İthamlara Yanıtlar

(Hazırlayan: Necmettin Musa Bişkin)

Ahmet Akgül'den Kahramanlık Şiirleri (Hazırlayan: İsmet Sezgin)

Ahmet Akgül’den; Seçme Şiirler (Hazırlayan: Ömer Çağıl)

Ahmet Akgül'den Şiirler Harmanı (Hazırlayan: Orhan Yılan)

Ahmet Akgül'den Edep-İstikamet-Hikmet ve Hakikati Öğreten Şiirler

(Hazırlayan: Yalçın Gözübüyük-Erdem Kaya)

 

Hocamızın Önsözünü Yazdığı Milli Çözüm Yayınları:

Üstad Ahmet Akgül’ün Özgeçmişi ve Öğretileri

(Yakup Gözübüyük)

● Haykırış (Şiir - Ali Çağıl)

AKP Yönetimi ve Tahribat Yöntemi Sistem Tahlili ve Siyaset Tenkidi

(Nevzat Gündüz)

● Sözün Çözüme Dönüşmesi (Siyasi Fıkralar - Osman Eraydın)

● Ayar Aynası ve Nokta Atışı (Sosyal ve Siyasi Fıkralar - Erdoğan Bişkin)

Milli Çözüm Ekibinden: İlginç Rüyalar ve Manevi Uyarılar – 2 Cilt

(Hazırlayanlar: Fatma Betül Erişkin – Nail Kızılkan – Neslihan Bayraktar)

 

 

INTRODUCTION OF USTADH AHMET AKGÜL

 

Before the ADİL DÜZEN (JUST ORDER) conference at the Kyrgyzstan Arabayev University, which we were attended, an academician had introduced Ustadh Ahmet Akgül in the following way:

Ahmet Akgül is an outstanding scholar and thinker in Türkiye who amalgamate ideas of; Islamic principles and human needs, Atatürk's thoughts on change, Positive Nationalism, and social balance. He has written around 100 books, some in three volumes, all original and unique works. Ten of these books have been translated into English, Russian, Japanese, Persian, French and Arabic. He is considered the most distinguished disciple and follower of Türkiye's legendary Prime Minister Prof. Dr. Necmettin Erbakan. For about 40 years, he has participated in scientific conferences throughout Türkiye, Europe, and the Islamic world. He is a man of wisdom and a visionary who has sensed and explained significant developments in Türkiye, the region, and the world decades in advance, facing many difficulties and attacks, yet always proving to be right in the end. He is the editor in chief of the MİLLİ ÇÖZÜM MAGAZINE (A strategic magazine published in Türkiye) which closely followed by Türkiye's military and civilian senior bureaucrats, university professors, prominent writers and commentators, and state officials. Our Ustadh advocates for original ADİL DÜZEN (Just Order) programs based on reason, science, history, conscience, and the Quran, incorporating the beneficial aspects of capitalist, socialist, and liberalist systems while discarding their harmful elements. He is 74 years old and has five children. He leads a modest life, far from luxury and comfort, never accepting royalties for any of his books, magazines, articles or conferences with all expenses covered by about 40 voluntary and dedicated friends of the cause and for the sake of Allah. He maintains that it is forbidden to preach religion and knowledge for money, position, and personal gain, thus owing no favors to any group or power. Besides his nearly 105 books, our Ustadh has also prepared RELIGION and ETHICS textbooks suitable for scientific truths and the essence of Islam without adhering to any sects, for Primary School (grades 4-5), Secondary School (grades 1-2-3), High School (grades 1-2-3-4), and University (grades 1-2-3), topics often overlooked even by political parties and governments.

During our so special conversations, as his sincere students and followers, we asked him: 'How did you prepare these (over 100) books? How did you manage your time?' Our Ustadh Ahmet Akgül answered us in a way that would be an example and encouragement for us:

"1- Except for serious illness and major difficulties, for almost 60 years, I have never put off today's work until tomorrow, and even beyond that, I never attempted to delay the morning's work to the afternoon or the afternoon's to the evening. Because it was necessary not to waste my limited lifetime capital on idle pursuits, which the Quran warns against as 'LAĞVİYAT' (futile activities).

2- I never hesitated to listen to and learn from anyone who had knowledge and experience in a subject, even if they were much younger than me... or just an ordinary and simple person, because the biggest obstacle to learning and acquiring knowledge is pride and arrogance.

3- I have tried to read and understand every piece of writing and book by people, whether local or foreign, left-wing or right-wing, known or unknown to me, loved or disliked by me.

4- From these or from what I heard on TV programs and in conferences, I took notes of the information that I learned and found important, and never hesitated to write and convey them, mentioning their sources.

5- Without getting stuck on the whimsical desires and objections of my closest ones, my fellow companions, my Political Party members, those in active and competent positions... Or considering the account and favor of my personal comfort and interests, I never hid the TRUTHS that my mind and conscience found beneficial and right, nor did I wrap them in various covers to make them difficult to understand.

6- I strived to help all people whom I met on any occasion, whom I had enough closeness to drink a tea or share a traveling on a plane for an hour, to gain and enhance their moral and conscientious awareness and honor, and especially their eternal and spiritual peace. In other words, my aim was not to benefit from their position, resources and compliments, but to be beneficial to them.

7- Perhaps as a fruit and grace of these sincere goals and effortsAnd certainly, as a grace and blessing of Almighty God (Allah), thankfully, it became easy for us to read an average 700-page book in an hour or two, to read quickly, and to produce intended 10-page notes of congratulations and criticism about that book."

 

 

رسالة تعريفية لمعلمنا أحمد أكجول

قبل مؤتمر النظام العادل في جامعة قيرغيزستان أراباييف، والذي حضرناه، قدم أحد المحاضرين أستاذنا أحمد أكجول على النحو التالي: أحمد أكجول موجود في تركيا؛ إنه عالم ومثقف نادر جدًا يجمع بين المبادئ الإسلامية والمتطلبات الإنسانية، وفكر أتاتورك في التغيير والقومية الإيجابية والتوازن الاجتماعي. ألف حوالي 100 كتاب، بعضها في 3 مجلدات، وجميعها أعمال فريدة وأصيلة. 10 من الكتب؛ تمت ترجمته إلى الإنجليزية والروسية واليابانية والفارسية والفرنسية والعربية. البروفيسور الراحل، أحد رؤساء وزراء تركيا الأسطوريين. دكتور. ويعتبر من أكثر الطلاب المميزين وأتباع نجم الدين أربكان.
لقد حضر المؤتمرات العلمية في جميع أنحاء تركيا وأوروبا والجغرافيا الإسلامية منذ ما يقرب من 40 عامًا. إنه رجل حكيم تنبأ وشرح التطورات المهمة في تركيا ومنطقته والعالم قبل عقود، وتعرض للعديد من المشاكل والهجمات لهذا السبب، لكنه كان دائما على حق في النهاية. وهو رئيس تحرير مجلة الحل الوطني، التي يتابعها عن كثب كبار البيروقراطيين العسكريين والمدنيين، وأساتذة الجامعات، والكتاب والمعلقين المهمين، ومسؤولي الدولة في تركيا. ضد الأنظمة الرأسمالية والاشتراكية والليبرالية في العالم؛ فهو يحتوي على الجوانب الجيدة والمفيدة لجميعها، لكنه يترك الجوانب السيئة والضارة؛ سيدنا، الذي أعد ودافع عن برامج النظام العادل الأصلية القائمة على العقل والعلم والتاريخ والضمير والقرآن، يبلغ من العمر 74 عامًا وأب لخمسة أطفال. لا يتقاضى إتاوات أبدًا عن أي من كتبه أو مجلاته أو مقالاته أو مؤتمراته، ويعيش حياة متواضعة بعيدًا عن الترف والراحة، ويغطي نفقات كل ذلك بحوالي 40 من الرفاق المتطوعين والمخلصين في سبيل الله. المعلم الذي يدافع عن "حرمة التبشير بالعلم" وبالتالي لا يدين بالشكر لأي مركز أو حكومة. باستثناء ما يقرب من 105 من أعمال أستاذنا، حتى الأحزاب والحكومات تظل غير مبالية؛ الدين والأخلاق في المرحلة الابتدائية: 4-5، المرحلة المتوسطة: 1-2-3، المرحلة الثانوية: 1-2-3-4 والجامعة: 1-2-3، وفقاً للحقائق العلمية وجوهر الإسلام. ولكن بغض النظر عن أي طائفة، فقد أعد كتب العلم. خلال أحاديثهم المميزة جداً، كتلاميذه ومتابعيه المخلصين: "كيف أعددتم هذه (100) كتاباً يزيد عن مائة، كيف رتبتم وقتكم؟" أجاب أستاذنا أحمد أكجول على أسئلتنا كالتالي، ليكون قدوة وتشجيعًا لنا:



1- منذ ما يقرب من 60 عامًا، باستثناء الأمراض الخطيرة والصعوبات الكبيرة؛ ولم أؤجل عمل اليوم إلى الغد، كما أنني لم أحاول تأجيل عمل الصباح إلى الظهر أو عمل الظهر إلى المساء. لأنه لا ينبغي لي أن أضيع رأس مال حياتي المحدود في مساعي فارغة ومجانية يسميها القرآن الإلغاء ويحرمها

 

2- حتى لو كان شخصًا لديه معرفة وخبرة في موضوع ما، حتى لو كان أصغر منا كثيرًا... حتى لو كان شخصًا عاديًا وبسيطًا، فأنا لا أشعر بالإهانة أبدًا عند الاستماع إليه أو تعلم شيء ما، لأن أكبر عائق أمام التعلم والحصول على العلم هو الكبرياء والكبر

-3ما حصلنا عليه؛ حاولت أن أقرأ وأفهم كتابات وكتب الجميع، محليًا أو أجنبيًا، يساريًا أو يمينيًا، أعرفه أو لا أعرفه، أحبه أو أكرهه.
4- كنت أسجل المعلومات التي تعلمتها وأجد أهميتها منها أو مما سمعته في البرامج والمؤتمرات التليفزيونية، ولم أتردد قط في كتابتها ونقلها بذكر أصحابها
5- من خلال الوقوع في الرغبات والاعتراضات التعسفية من أقرب أقاربي ورفاقي وأعضاء الحزب وذوي المناصب ذات النفوذ والكفاءة... أو من منطلق حرصي على راحتي ومصالحي الشخصية، لم أخفي أبدًا الحقيقة التي قالها لي يجدها العقل والضمير نافعة ومفيدة، ولم أصعب فهمها بتغليفها بأغلفة مختلفة
6- كل الأشخاص الذين التقينا بهم في أي مناسبة وأصبحنا قريبين بما يكفي لتناول كوب من الشاي أو السفر لمدة ساعة على متن الطائرة؛ حاولت مساعدتهم على اكتساب وزيادة وعيهم الأخلاقي والضميري وكرامتهم، وخاصة سلامهم الروحي والعالمي. بمعنى آخر، كنت أهدف إلى أن أكون مفيداً له، وليس أن أستفيد من منصبه وفرصه ومجاملاته.
7- ولعل ذلك يعتبر ثمرة ومعجزة للأهداف والجهود المخلصة... وطبعا بفضل الله تعالى وفضله لا بد من قراءة كتاب ما يقارب 700 صفحة بسرعة في ساعة أو ساعتين. وتهنئة هذا الكتاب وانتقاده عمدا، والحمد لله أن إنتاج ملاحظات من 10 صفحات أصبح أسهل بالنسبة لنا.
أطيب التحيات…
Yorumu Takip Et
Bildir
guest
2 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
ahmet yaz1c1

milli görüşcüler olabilir mi?
fethullah gülenin bahsettiği küçük ama tesirli grup milli görüşcüler olabilir mi?

ahmet yaz1c1

milli görüşcüler olabilir mi?
fethullah gülenin bahsettiği küçük ama tesirli grup milli görüşcüler olabilir mi?

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
2
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx