SİYONİST İSRAİL’İN TÜRKİYE KUŞKULARI
VE
ERBAKAN’IN YÜRÜYEN KURGULARI
ABD, özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gizli Yahudi gücü tarafından her bakımdan işgal edildi ve bütün kurumlarıyla Siyonist Yahudilerin eline geçti. Bugün Amerikan derin devleti, “müesses nizam”ı Siyonist Yahudi Lobilerinin kontrolündedir. ABD’nin bütün finansı, ekonomisi, bankacılık sistemi, üniversitesi, Hollywood’u, Silikon Vadisi, Pentagon’u, CIA’sı, silah endüstrisi, soft-silah endüstrisi, medyası Siyonist Yahudilerin tekelindedir. “Trump ve şürekâsının, işte bu Yahudi gücünden ABD’yi kurtarmak için işbaşına getirildiğini” söyleyenler, bilerek veya bilmeyerek şeytani hedeflere hizmet etmektedir. “ABD’ye her bakımdan Yahudilerin hâkim olduğunu Trump çok iyi bildiği için hem bir daha azil sopası yememek hem de Başkanlık seçimlerini garantilemek için ‘Yüzyılın Anlaşması’ olarak adlandırılan, barbarlık belgesine rıza gösterdi, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdıklarını ilan etti.” diyenler gaflet ve cehaletten öte hıyanete figüranlık içindedir. Peki bu ne demektir? Yahudilere taviz vermek, boyun eğmek demektir! Çünkü koskoca ABD Başkanının ipi, bir avuç Siyonist Yahudilerin elindedir.
“İyi de, Trump, ABD’deki Yahudi gücüne darbe vurabilecek mi? Dünyanın gidişatı dikkatle izlenir ve yaşananlar derinlikli bir perspektifle okunursa, bu sorunun cevabının ‘evet’ olduğu görülebilir. Yahudi gücü, özellikle Yahudi sermayesi, ABD’yi çoktan terk etmeye ve Çin’e yerleşmeye başladı bile… Yahudi gücünün, tanrısı Güç’tür; güç tanrısı temelde sermaye biçimini alır ama strateji, politika, ekonomi, teknoloji görünümlerine de bürünebilir. Bir avuç şirketle ABD’ye hâkim ve dünyaya hükmediyor Yahudi gücü!” diyenler, Hak ile Bâtıl’ı karıştırıp işbirlikçi Erdoğan’ı kahramanlaştırma peşindeki zavallı ve zırvacı tiplerdir.
“Rahmetli Erbakan Hoca, bu Yahudi tehlikesine dikkat çektiğinde taşlandı, alaya alındı, makaraya sarıldı ama gelinen noktada haklı çıktı, yel değirmenlerine karşı Hakkı haykırmaktan asla vazgeçmeyen ne kadar büyük bir Müslüman lider olduğu da artık çok iyi anlaşıldı. Dünyanın bir Siyonist Yahudi sorunu vardır. Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan ederek, dünyayı cehenneme çevirecek fitili ateşlemekte çekinmeyen bir Siyonist tehdit; ABD, AB, Rusya ve İsrail’i güdümüne almıştır. Yahudi gücü, Siyonist zihniyetle dünyayı hem aptallaştırıp köleleştirmeye hem de sömürmeye çalışmaktadır. Bir buçuk asır önce Marx’ın bambaşka bir bağlamda bir Yahudi olarak dikkat çektiği Yahudi Sorunu, bugün son derece tehlikeli boyutlar kazanarak insanlığın geleceğini tehdit edecek boyutlara ulaşmıştır. Bu anormal Yahudi gücü ve Siyonist planları durdurulamazsa, dünya kıyamete zorlanacaktır” diyenler, aynı Erbakan Hocamızın; “28 Şubat tezgâhıyla AKP’nin önünü açan ve Erdoğan’ı iktidara taşıyanların da yine aynı Siyonist odaklar olduğu” uyarılarına niye inanmamak ve dikkate almamak konusunda hâlâ direnmektedirler?
İsrail Medyasından “The Jerusalem Post”ta Yayınlandığı İddia Edilen Türkiye Analizi ve Amacı!
Bu makale (bazı iddialara göre) İsrail’de yayın yapan The Jerusalem Post gazetesi tarafından yayınlanmıştır. Ben de hiçbir değişiklik yapmadan aynen yayınlıyorum. İsrail medyasında yapılan Türkiye analizi ayrıntılarını görmek için okunması lazımdır.[1]
“Erdoğan’ın gerçek hedefi: Yunanistan’da yaygara çıkartıp dikkati gereksiz onların üstüne çekiyor. Ancak Erdoğan’ın gözü doğuda. Milli silahlarını tüm İslam ümmetinin silahları yapmak, böylece İslam NATO’sunu kurmak, Pakistan’la nükleer silahlara kavuşmak, Suriye üzerinden hızlıca Kudüs’e ulaşmak, YPG’yi bitirip Araplarla bağlantı sağlamak, Doğu Akdeniz’de petrol ve gaz çıkartıp, ekonomik ve siyasi büyük güç olmak. Kıbrıs üzerinden Gazze’ye çıkmak, Amerika’yı Ortadoğu’dan kovmak ve kendisini halife olarak ilan edip tanınmak istiyor. Bu nedenle Suriye savaşı, İsrail’in hayatta kalma savaşıdır. Eğer Amerika Suriye’yi kaybederse Ortadoğu’da cihat başlayacak, Türkler ve hatta Ruslar mücahitlere silah dağıtacaktır. Sonunda Amerika Irak’ı da, Mısır’ı da kaybetmiş olacak, her yer Türklerin kontrolüne alınacaktır. Türkleri ancak hava savaşında durdurabilirdik ama geç kalınmıştır. Hava milli savunmalarını kurmak yolunda ciddi ve önemli mesafeler alınmıştır. İlk temasları ve saldırıları YPG’ye karşıdır, oysa YPG’yi İsrail silahlandırmıştı. Maalesef TSK karşısında varlık gösteremedikleri ortaya çıkmıştır. YPG, Türk SİHA’larıyla her gün 50 asker kaybediyorlar.
Geriye Türkiye’yi durduracak, bir tek Akdeniz sahillerindeki birleşik Avrupa donanması kalmıştır. Onlar da tehlike eşiğine gelmiş durumdadır. Bu birleşik donanma da yakında Türklere yenilebilecek kritik eşiğe gelmiş olacaktır. İstendiği gibi varlık gösteremeyecekleri anlaşılmıştır. Türkler o donanmaya karşı da hazırlıklarını yapmaktadır. Kıbrıs’a deniz üssü ve anti gemi füzeleri yerleştirmeyi başarmışlardır. Akdeniz sahilleri ve Kıbrıs’ta S-400 bataryaları kurmuşlardır. Yakında Akdeniz’deki birleşik (Haçlı) donanmasının da karşısına eşit güçte donanmayla çıkacaklardır. Türkiye bunları tek başına yapabiliyorsa İslam NATO’su ile neler yapacağı artık anlaşılmış olmalıdır. Zaman Türklere çalışmaktadır ve artık bizim (İsrail’in) düşmanımız konumundadır. Türkleri yenersek İslam’ı da yeneriz. Biz bu Türkleri yenemezsek İslam’ı kimse durduramaz ve İsrail (mecburen İslam’a teslim olup) namaz kılmaya başlayacaktır. Filistinlilere itaat etmek zorunda kalacaklardır. Filistin’de ve İsrail’de şeriat ile size hükmetmeleri kaçınılmaz olacaktır. Tel Aviv ve Kudüs’te her yerde ezan duyacaksınız… Tek bir Musevi’yi bile bu topraklarda bırakmayacaklardır. Unutmayınız, kadınlarınız pazarlarda cariye olarak satılacaktır. Çocuklarınız elinizden alınıp, mücahit olarak yetiştirilmeye çalışılacaktır. Tüm dünyada Musevilik yok edilip ortadan kaldırılacaktır. Şunu da belirteyim ki Türklerin yükselişi Erdoğan ile başlamış değildir ve Erdoğan sonrasında da aynen böyle bir süreç öyle ya da böyle devam edecektir.
Bütün bunlar Erbakan’ın doktriniydi ve süreci O başlatmıştır. Bunların bugün ya da yarın olmasının hiçbir anlamı yoktur. Türklerin hedeflerinden hiçbir şey değiştirmeyeceğini İsrail’in artık görmesi lazımdır. ‘Erdoğan gider, Türkler biter!’ diye basite alırsanız, asıl büyük hatayı burada yaparsınız. Türklerin geçmişine bakın, olaylar hiç de öyle olmuyor, onlar doktrinlerini sahipleniyorlar. Artık Türkiye’deki Muhalefete de güvenmeyin, zamanla o da kalmayacaktır… Dediğim gibi, zaman bizim düşmanımızdır ve her an aleyhimize çalışmaktadır. Size hatırlatırım ki, İsrail’de işler hiç de planlandığı gibi gitmiyor, sanki bizim planlarımız üzerinde Allah’ın bir başka planı var.”[2] (Demek ki Siyonist İsrail, Şeytanın avanesi ve Deccal’in askerleri olduklarının farkındadırlar!..)
İsrail, Türkiye kuşkularında ve Erbakan Hocamızın tarihi programlarının bir şekilde yürütüldüğü konularında haklıydı. Ve korkunun ecele faydası olmayacaktı!.. Ne var ki; “Erdoğan’ın Milli Görüş’ün devamı ve AKP’yi Erbakan’ın kurguladığı” iddiaları tümden ve temelinden yanlıştı ve bu isnatlar Aziz Hocamızı korkunç bir töhmet altına sokmaktı. Evet ve elbette Erbakan’ın planladığı ve temellerini attığı tarihi ve talihli projelerin devamını sağlayacak bir DEVLET AKLI ve KADROLARI da mutlaka hazırlanmıştı. Bu yapı, 28 Şubat müdahalesi gibi yüzeysel değişimler ve getirilen işbirlikçi kabuk yönetimler yüzünden sarsılmayacak ve hedefinden saptırılmayacak kadar da sağlamdı. İşte her şeye rağmen, Savunma Sanayimizdeki Kutlu ve Mutlu gelişmeler… Ve yine Erdoğan’ın önce taşeron kahramanlıklarına, sonra tavizci ve teslimiyetçi yaklaşımlarına rağmen; dış politikamızdaki bazı dengeli ve dirayetli stratejiler, bu sağlam yapının ve devlet aklının devamıydı. Ancak:
• BOP’a eşbaşkan atanmak,
• Suriye’nin dağıtılmasına yardımcı olmak, milyonlarca mültecinin ülkemize doluşmasına kapı açmak,
• Kaddafi Libya’sının tahribat ve talanına destek çıkmak, yüz binlerce masum Müslümanın katline ortak olmak,
• PKK’nın PYD’ye dönüşmesine zemin hazırlamak,
• Tüm fabrikalarımızı ve sanayi yatırımlarımızı satıp savmak,
• Faizli dış borç batağıyla ülkeyi rehin konumuna taşımak, işsizliği korkunç boyutlara ulaştırmak,
• Zinayı suç olmaktan çıkarmak, eşcinsellik ve lezbiyenlik gibi ahlâksızlıkları serbest bırakan İstanbul Sözleşmesi’ni imzalamak, 18 yaş altı (12-17 arası) çocukların kendi aralarında ve güya rızalarıyla her türlü cinsel sapkınlığa izin veren Lanzarote Anlaşması’na taraf olmak suretiyle ahlâki ve ailevi yapımıza dinamit koymak…
• Milli Eğitim Sistemini daha da yozlaştırıp yaz-boz tahtasına çevirmiş olmak…
• Tarihi D-8 girişimine sahip çıkıp İslam Birliği’ni kurmak yerine Haçlı AB’nin kuyruğuna takılmak ve her türlü ahlâksız dayatmalarını talimatla uygulamak gibi talihsiz ve tehlikeli politikaları, “Erbakan’ın programları” saymak, şayet iz’an ve vicdan kararmasından kaynaklanmıyorsa, mutlaka bir şeytanlık ve şarlatanlık damarıydı…
“İsrail’den 21. Yüzyıl Raporu: En Büyük Engel Türkiye” Telaşı!
Bazı yandaş yazarlar ve yamuk yorumcular tarafından: “Devletlerin sürekli dostlukları ve düşmanlıkları yoktur, çıkarları vardır” bahanesiyle Tel Aviv yönetimiyle normalleşmenin savunulduğu bugünlerde, Jerusalem Institue for Strategy&Security (JISS) düşünce kuruluşu tarafından 2019 Temmuz’unda yayınlanan “21. yüzyılda İsrail (ve komşuları) için en büyük engel Türkiye” başlıklı raporu ele almakta yarar vardır. Raporun detaylarına geçmeden evvel yayıncı kuruluş JISS’in, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu tarafından “İsrail Devleti’nin kuvvetlendirilmesinde önemli bir bileşen” olarak tanımlandığını hatırlatmak lazımdır.
Raporu kaleme alan üç kişilik Siyonist ekip ise önemli isimlerden oluşmaktadır:
• Prof. Efraim Inbar: Bar Ilan Üniversitesi’ndeki görevinin yanı sıra İsrail ordusuna danışmanlık yapmaktadır. İngiltere’deki Chatham House üyeleri arasındadır.
• (E) Albay Erman Lerman: İsrail Milli Güvenlik Konseyi (E) Başkan Yardımcısıdır.
• Dr. Eitan Cohen: Moshe Dayan Center for Middle Eastern and African Studies adlı düşünce kuruluşunda Kürt uzmanıdır.
Bu raporun amacı Türkiye’nin iç ve dış siyasetindeki yönelimlerini inceleyip araştırmaktır. Bu yazıda; raporda yer alan Türkiye’nin iç ve Doğu Akdeniz başta olmak üzere dış siyasetine yönelik çıkarımları ve İsrail’in Türkiye’ye karşı atması gereken adımların önerildiği, “İsrail politikası için tavsiyeler” ve “İsrail politikası için genel anlamda tavsiyeler” başlıklı bölümleri üzerinde durulacaktır.
‘Türkiye’deki Değişim Erdoğan’dan Sonra da Devam Edecek’ saptaması!
Öncelikle raporun başlığının “21. yüzyılda İsrail (ve komşuları) için en büyük tehdit Türkiye” olduğunun altını kalın çizgilerle çizmemiz lazımdır. Rapor, “Erdoğan’ın liderliğindeki Türkiye, bölgenin ve İsrail’in istikrarını tehdit ediyor” ifadeleriyle başlamaktadır. “Soğuk Savaş’ın sona ermesi sonrası Türkiye’nin dış politikada daha geniş bir hareket alanı bulduğunu” ifade eden İsrailli uzmanlar, ABD’nin son dönemde izlediği izolasyonist siyasetlerin de bu noktada Ankara’ya fırsatlar sunduğu tespitinde bulunmaktadırlar. Bu raporda Türkiye’nin, Irak, Suriye, Katar ve Somali’de kurduğu askeri üsler ve Balkanlardaki faaliyetleri bölgesel istikrara bir tehdit olarak değerlendirilirken, Türkiye ve Libya arasında imzalanan MEB anlaşması ise Yunanistan’a meydan okumanın yanı sıra İsrail, Mısır ve Güney Kıbrıs’ın Akdeniz gazını Avrupa’ya taşıma planlarına da bir engel olarak yorumlanmaktadır. Türkiye’deki siyasi değişim ve dış politikasındaki yeni yönelimin “Erdoğan dönemi sona erdiğinde bile ortadan kalkmayacak uzun vadeli eğilimleri” yansıttığı ifadeleri ise raporun ana fikrini oluşturmaktadır.
Siyonist İsrail’in FETÖ’ye Sahip Çıkılmaları!
Raporun giriş bölümünde en dikkat çekici tespit, Türkiye’nin NATO içinde yer almasına rağmen Batı’dan uzaklaştığı yaklaşımıdır. Raporda 2003 Irak tezkere krizi, Türk-Rus yakınlaşması başta olmak üzere çeşitli örnekler verilerek Türkiye’nin Atlantik ittifakından uzaklaşması detaylı bir biçimde ele alınmaktadır. İç siyasetle ilgili bölümlerde, AKP ve Kemalist çevreler arasındaki çelişkilere yoğunlaşan rapor, AKP’yi Müslüman Kardeşler’in Türkiye versiyonu olarak tanımlamaktadır. AKP’nin Hamas’la olan ilişkisi de bu bağlamda değerlendirilmiş olmaktadır. İsrailli uzmanların, Türkiye’nin iç siyasetini kapsamlı bir biçimde ele alırken kullandıkları şu ifadelerin altını çizmekte özellikle yarar vardır:
• “Hükümet, rakip olarak gördüğü Fetullah Gülen ılımlı hareketine zulmetmiştir.”
• “Erdoğan ve AKP’nin Aşil Topuğu ve zayıf damarı ekonomidir.”
• “Rejim giderek daha otoriter hale gelmektedir.”
• Yerel seçim yenilgisi ve AKP’den kopuşlar hakkında; “Bu gelişmeler AKP hegemonyasının değiştirilebileceğini göstermektedir.”
• “Türk seçmeninin önceliği ekonomik endişelerdir.”
Raporun devam bölümlerinde de FETÖ’den ılımlı bir hareket ve İsrail için potansiyel müttefik olarak bahsedildiğini tekrar hatırlatalım.
‘İncirlik Üssü’ndeki Nükleer Silahlar Taşınacak’ mıydı?
Raporun Türk dış politikasını ele alan bölümünde, 2003 yılında Irak tezkeresinin reddiyle beraber Türkiye’nin Batı’dan uzaklaşmaya başladığı vurgulanmaktadır. Bu kopuşun hızlanarak devam ettiği belirtilirken, İncirlik Üssü varlığını sürdürse de üste bulunan termonükleer silahların, yakın zamanda “bakım için” taşınacağı iddiası yer almaktadır. İncirlik Üssü’nde yer alan termonükleer silahların taşınacağı iddiasının ABD-Türkiye ilişkilerinde derin bir kırılmayı işaret ettiğini de unutmayalım.
“ABD’nin hem Irak’ta hem de Suriye’de müttefikinin Türkiye değil PYD olduğu” değerlendirmesine yer verilen raporda, ABD’nin Türkiye’ye güvenmediği net bir biçimde hatırlatılmaktadır. Raporda, Türkiye’nin dış politikadaki odak noktasının Doğu Akdeniz olduğu tespitine yer verilirken, Türkiye’nin Libya’yla vardığı MEB anlaşmasının İsrail’in çıkarlarına karşı olduğu değerlendirmesi yapılmaktadır. Bu anlaşma nedeniyle İsrail gazının Avrupa’ya transferinin zorlaşacağından kuşku duyulmaktadır. Rapordaki bir diğer ilginç tespit ise ABD’de Türkiye’ye yönelik iki farklı çizgi olduğu yönündeki şu saptamalardır: “Bürokraside yer alan Türkiye yanlıları ve Kongre’nin yanı sıra (Türkiye karşıtlığı yükseliyor.) Trump’ın çevresinde yer alan İsrail, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne yakın isimler arasında çelişkiler bulunmaktadır!..” İsrailli uzmanlar, Doğu Akdeniz konusunda ABD’nin Türkiye karşıtı daha sert bir çizgiye çekilmesi gerektiğini vurgularken, bölgede savaş riskinin gittikçe yükseldiği değerlendirmesi yapılmaktadır.
Siyonist stratejistlere göre: İsrail Ne Yapmalıdır?
İsrail’e tavsiyeler bölümünde, bugüne değin Türkiye’nin İsrail’e karşı pragmatik bir yaklaşım sergilediği ifade edilirken, İsrail hükümetine de aynı oranda pragmatik davranması ve “Türkiye’yi aktif bir düşman haline getirmeyecek” siyasetler izlemesi öneriliyor. Bunu yaparken de “Türkiye’nin mevcut lideri ve Türk toplumu arasında ayrımı” keskinleştiren söylemler kullanılması işleniyor. Fransa Cumhurbaşkanı Macron da, söz konusu raporda yer alan ifadelere benzer bir biçimde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kötülerken, Türk milletine olumlu mesajlar vermeye çabaladığı hatırlanıyor… Rapordaki bir diğer ilginç değerlendirme ise Türkiye’deki laik çevreler ve FETÖ’cülerin İsrail’le iyi ilişkileri savunduğu konusundaki tespitleri oluyor. FETÖ konusu anlaşılabilir fakat burada “laik çevrelerden” hangi grup veya şahısların kastedildiği bir muamma olarak kalıyor. Rapor, Doğu Akdeniz’de ise Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan ve İsrail arasındaki anlaşmaların “Eğer lideri işbirliği yaparsa, (yani Erdoğan geri adım atarsa) Türkiye’yi dışlamadığı” yönündeki İsrail propagandasının sürdürülmesini öneriyor. Söz konusu bu söylemle Türk kamuoyunda, İsrail’in Türkiye’ye karşı bir düşmanlığı yok algısı oluşturulmaya çalışılıyor.
‘Erdoğan’ın Aşil Topuğu (zayıf damarı) Ekonomidir’ saptaması!
İlgili raporda İsrail’in hangi araçları kullanarak Türkiye’yi “sınırlandırabileceği” konusu da işleniyordu. Bu araçların başında ise ekonomi geliyordu. İsrailli uzmanlar ekonomiyi, “Erdoğan’ın Aşil Topuğu” olarak nitelendiriyordu. Ve özellikle Kovid sonrası Türk ekonomisindeki verilerin negatife döndüğü detaylı bir biçimde belirtiliyordu. Raporun yazarları, ABD’de lobi faaliyetleri suretiyle Trump hükümetinin Türkiye’ye karşı daha sert adımlar atmaya yönlendirilebileceğini ifade ediyor ve bu yönde çağrı yapılıyordu. EastMed başta olmak üzere Doğu Akdeniz’de İsrail’in takındığı tavır, rapordaki tavsiyelerin uzun zaman önce uygulamaya geçtiğini işaret ediyordu. İsrail’in; Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Yunanistan ve Fransa’yla beraber Türkiye’ye karşı hareket edebileceği; diğer yandan Romanya, Bulgaristan, Sırbistan ve Kosova’nın da Balkanlardaki Türk etkisini kırma yönünde kullanılabileceği fikri raporda işleniyordu. Raporda; Rusya’nın, Türkiye’nin Rus topraklarında yaşayan Müslüman azınlıkla ilgili faaliyetlerinden rahatsız olduğu iddia ediliyordu. Bu rahatsızlık üzerinden Moskova’nın Türkiye karşıtı bir kampa çekilebileceği belirtiliyordu. İsrail hükümetine, ülkenin istihbarat ve askeri yapısının Türkiye’ye karşı şekillendirme çağrısı yapılan raporda, Türk donanmasına karşı önlemler alınması gerektiğinin de altı çiziliyordu!?
‘Türkiye’deki Değişim Kalıcı ve Devamlıdır’ kuşkuları!?
İsrail’de devlet çevrelerine yakın Siyonist isimlerce kaleme alınmış raporu bir bütün halinde değerlendirdiğimizde, raporun başlığının da ele verdiği üzere İsrail’in Türkiye’yi bölgedeki çıkarları açısından bir engel olarak gördüğü net bir biçimde anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda raporda belirtilen siyasi, askeri ve ekonomik araçların, gerekli olduğu zaman sadece hükümeti değil, Türkiye’yi bir bütün olarak hedef almak için kullanılacağı da aşikârdır. Rapordaki ana fikir ise: Türkiye’de hükümet değişse bile, Batı’dan uzaklaşma ivmesinin devam edeceği vurgularıdır!
Bu raporla ilgili maalesef; “sadece bir düşünce kuruluşu raporu, İsrail hükümetinin siyasetlerini yansıtmaz” diyenler olacaktır. Bu yandaş ve yamuk kafaların Suriye’nin kuzeyinden Libya’ya kadar İsrail’in attığı adımları dikkatle araştırmaları ve diğer yandan MOSSAD Başkanı Yossi Cohen’in; “İsrail için Türkiye, İran’dan daha büyük tehdit” ifadelerini hatırlamaları lazımdır. Söz konusu rapor, öz itibariyle İsrail’in bugüne değin Türkiye’ye karşı uyguladığı siyasetlerin derli toplu bir özeti konumundadır. Önemli bir diğer yanı ise Türkiye’nin Batı karşıtı yöneliminin Erdoğan’ın ve AKP’nin tercihlerinden değil Türkiye’nin dinamiklerinden kaynaklandığının, Türkiye dışında da tespit edilir hale gelmiş olmasıdır. Umarız, Türkiye’de gerek hükümet gerekse de muhalefet çevrelerinden Türkiye’yi hedef alan bu tip rapor ve faaliyetlere karşı gereken tedbirlerin alınması ve ciddi tepkilerin koyulmasıdır. Ama maalesef ne Erdoğan iktidarından ne de muhalefet bloğundan hiçbir ses çıkmamıştır… Bir kez daha hatırlatalım ki; İsrail’le yakınlaşma, NATO’nun kafesine yeniden girmek anlamını taşıyacaktır.”[3]
İşte Siyonist Yahudi Liderlerinden David Rockefeller’in Türkiye İtirafları!..
“Türkiye’ye Adnan Menderes Zamanında ‘Marshall Yardımı’ İle El Attık”
Mesela Türkiye’yi ele alalım. Türkler de yıllar boyu bizim güdümümüzde komünizme karşı savaşmıştır. 1950’lerde ülke yönetimine bizim projemiz ve desteğimizle Adnan Menderes taşınmıştır. Aslında Menderes bizimle başta gayet güzel bir diyalog kurmuştu. Bizden seçimde aldığı destek karşılığında, Marshall yardımı adı altında devamlı borç alıyor ve ülkesinde yatırımlar yaparak sanayi yapısını geliştiriyordu. Fakat o kadar plansız ve programsız harcama yapıyordu ki; ödeme günleri geldiğinde bizden, borç ödemek için tekrar tekrar borç istemeye başladı. Biz de kendisinden ülkesini yabancı sermayeye açmasını ve bizim şirketlerimize özel imtiyazlar tanımasını, diğer bir deyişle Osmanlı İmparatorluğu’na dayatılan kapitülasyonlar benzeri şeyler talep ettik. Menderes ise bunu kabul edemeyeceğini söyledi ve bizden uzaklaşmaya başladı. Ülke insanı ilk defa asfalt yollarla tanışıyor, fabrikalar arka arkaya dikiliyordu. Ülkenin çoğunluğu Müslüman olduğu için, ülkenin her yerine camiler yaptırıyordu. Menderes bu şartlarda iktidardaki yerini uzunca bir süre için sağlamlaştırdığını zannediyordu. Derken bir darbe ile bu işe bir son verildi ve sonunun öyle bitmesini istemediğimiz halde, çalışma arkadaşlarıyla beraber idam edildi. Sadece CELAL BAYAR kurtuldu, çünkü bir MASONDU ve yakın arkadaşı Papa Roncalli ya da diğer adıyla 23. John, Vatikan’ın baskısıyla onu idamdan kurtardı.
“1980 Darbesi Bizim İsteklerimiz Doğrultusunda Yapıldı”
Aynı ülkede gerçekleşen 1980 darbesi de bizim isteklerimiz doğrultusunda yapıldı. O zamanlar ülkede bir solcular, bir sağcılar iktidara geliyor ve bizim isteklerimiz doğrultusunda ülke ekonomisini yönlendiriyorlardı. Fakat Amerika ve Avrupa’da gelişmiş ülkelerin piyasaları doyuma ulaşmışlar ve biz yeteri kadar mal satamaz olmuştuk. Bunun üzerine diğer az gelişmiş ülkelere uyguladığımız planı onlara da uygulamak istedik ve serbest piyasa ekonomisine geçmelerini ve ithalatın serbest bırakılmasını talep ettik. Bu istediğimizi kabul etmiş görünüyorlar, fakat işi uzatıyorlardı.
12 Eylül 1980 Öncesi Binlerce Türk Genci Uydurma İdeojiler Uğruna Can Veriyorlardı!
En sonunda bu ikilem yine bildiğimiz yollarla, Ordo Ab Chaos ile çözüldü. Yani önce kaos, sonra düzen. Provokatörlerimiz aracılığıyla sağ ve sol ideoloji kavgaları başlatıldı. Aslında başında onay vermiş gibi göründüğümüz Kıbrıs Savaşı’ndan sonra ülkeye uygulanan ambargo sayesinde halk canından bezmiş, ülkede yağ ve tuz bile bulunamaz olmuştu. Karaborsacılar zenginleşirken halk iyice sefalete düşmüştü. Ülkeye gönderilen provokatörlerimiz için bu halkı kışkırtmak hiç zor olmadı. Ülke halkı sağcı ve solcu olarak ikiye bölündü ve çatışmaya başladılar. Olaylar öyle bir dereceye geldi ki, her gün elli-altmış kişi sokak çatışmalarında ölmeye başlamıştı. Bütün ülke terör korkusu altında eziliyordu. İnsanlar akşamları sokağa çıkamaz olmuştu. Her an bir serseri kurşuna hedef olmak vardı. Binlerce Türk genci uydurma ideolojiler uğruna can vermişti. Hükümetler birbiri arkasına iktidara geliyor fakat olayları önleyemiyorlardı. Sonra darbe geldi ve bütün olaylar bıçak gibi kesiliverdi. Zavallı ülke halkı bu sözde başarıyı darbenin bir neticesi olarak gördüler. Çünkü nihayet terörizm sona ermiş, ülkeye huzur gelmişti. Aslında provokatörlerin görevi bitmiş, sahneden çekilmişlerdi. Burada oynanan oyun, halkı umutsuz ve çaresiz bir duruma düşürmek ve onlara bir “kurtarıcı” sunmaktır; ondan sonra bu kurtarıcı ne yaparsa yapsın hemen kabulleneceklerdir.
Özal, İsteklerimiz Doğrultusunda Kapıları Sonuna Kadar Açtı!..
Askeri hükümet bir süre devlet yöneticiliği yaptı ve bizim belirlediğimiz bir kişiye yönetimi devretti. Bu Turgut Özal’dı. Özal, tam da bizim isteklerimiz doğrultusunda ülkenin kapılarını bize sonuna kadar açtı. Bizim şirketlerimiz bu bakir piyasaya kurtlar gibi saldırdılar. İlk önceleri fiyatları çok düşük tutarak yerli sanayinin rekabet gücünü düşürdüler. Ülke artık Amerikan ve Avrupa yapımı mallarla dolmuştu. Sanayi şirketlerimiz stoklarını eritirken, finans şirketlerimiz de ülkeyi artan ithalatı karşılayabilmeleri için yüksek faizlerle borç yatağına sürüklüyorlardı.
Özal’la Türkiye’de Para Hırsı Azdırıldı; Arkadaş, Dost, Aile Gibi Kavramlar Yozlaştırıldı!
Bu arada, Özal bütün bunların yapılabilmesi için gereken kanunları yavaş yavaş çıkarmıştı. Bu ülke vahşi kapitalist sistemle o kadar çabuk uyum sağladı ki, bizim bile düşünemediğimiz vurgun yöntemleri keşfettiler. İnsanlar artık; rüşvet, hayali ihracat, devlet bankalarının çeşitli entrikalarla soyulmaları, banker skandalları gibi birkaç örnek yöntemlerle en kısa ve en kolay yönden servet yapmanın peşine düştüler. Arkadaş, dost, aile gibi kavramlar unutuldu ve sadece parası olanlar itibar görmeye başladı. Bu arada, yerli sanayi can çekişiyor, küçük işletmelerden başlayarak yavaş yavaş büyük işletmelere doğru bir iflas dalgası yayılıyordu. Devlet işletmeleri ise bizim istediğimiz yöneticilerin atanmaları sağlanarak zarar ettiriliyordu. Sonunda bu işletmeler ya kapatılıyor ya da özelleştirme hikayesiyle, ucuz fiyatlarla şirketlerimiz tarafından ele geçiriliyordu.
“Kürt Devleti Projesini” Hayata Geçirmek İçin PKK’yı Biz Hazırladık!
Biz de Kürt devleti projemizi hayata geçirmek için PKK denilen bir örgüt hazırladık. Bu örgütle uğraşmak ülke ekonomisine çok büyük zarar verdi ve şu anda koskoca Osmanlı İmparatorluğu’ndan geriye kalan bir avuç toprakta varlığını sürdüren Türkiye, bizim isteklerimizi geri çevirecek durumdan uzaktı. Sanırım yakın gelecekte topraklarından biraz daha, bir süre sonra da bizim için hâlâ geçerli olan Sevr Antlaşması uyarınca hemen hemen tamamından fedakârlık etmek zorunda kalacaklardı.
Erbakan’dan Mutlaka Kurtulmamız Lazımdı!
28 Şubat tezgâhıyla Refah-Yol iktidarının düşürülüp Erbakan’ın yasaklanması da, aynı Siyonist planların bir parçasıydı. Erbakan; sadece Müslümanları değil, tüm insanlığı bu Siyonist virüsüne karşı uyardığı ve kurtuluş projeleri hazırladığı için en tehlikeli düşman ilan edilip savaş açılmıştı.
Osmanlı’yı Yıkmak Zor Olmadı!
“Dünya ülkelerini nasıl ele geçirmeyi düşünüyorsunuz?” sorusunu ise Rockefeller şöyle yanıtlamıştı:
Rothschild de bu konuyu açıklamıştı; sana tarihten örnekler vererek gücümüzü göstermek istiyorum. Birinci Dünya Savaşı, Avrupa’da bize karşı olan imparatorlukları dağıtmak ve en önemlisi Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalayarak Ortadoğu’daki petrol yataklarını ele geçirmek ve İsrail devletinin yolunu açmak için çıkarılmıştı. İsrail devletinin kurucusu sayılan Theodor Herzl, o zamanki Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit’e giderek, bizim ailemizin desteğiyle Filistin topraklarını satın almak istedi. Fakat padişah bize karşı çıktı. Bizim için Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkmak çok zor olmadı. Çünkü padişahlar genellikle Türk kadınları yerine, fethettikleri ülkelerden köle olarak getirdikleri başka din ve ırklara mensup kadınlarla evleniyorlardı. Tabi Hürrem Sultan gibi bu kadınlar zamanla ülke yönetiminde söz sahibi oldular ve kendileri gibi yabancı kökenli adamlarıyla bizim istediğimiz gibi, ülkeyi yıkıma götüren bir şekilde yönetmeye başladılar. Padişahlar ise devlet yönetiminin emin ellerde olduğu düşüncesiyle zevk ve sefaya dalmışlardı. Bu da Osmanlı’nın çöküşünü hazırladı. Mason örgütleri tarafından kışkırtılan insanların çıkardıkları isyanlarla topraklar kaybedilmeye başlandı. Hazine plansız harcamalarla tüketildi. Savaş sonunda hedefimize ulaşmamıza az kalmıştı; ama Atatürk adında bir lider ortaya çıkarak planlarımızı bir süreliğine ertelememize yol açtı ancak saf dışı bırakıldı. Tabi ki sonuçta bu arada bizim finans ve silah sanayi şirketlerimiz servetlerini onlarca kez katladılar. I. Dünya Savaşı sonunda Monarşizm tez olarak, Demokrasi antitez olarak, Komünizm’i yani sentezi oluşturacaktı.
Hitler, Bizim Tarafımızdan Getirildi, Çünkü Almanya’daki Yahudiler İsrail Devletini Kurmaya Yardımcı Olmamışlardı!
İkinci Dünya Savaşı’nın asıl sebebi şu an olduğu gibi dünyada başlayan ekonomik krizlerdi; diğer bir önemli neden ise Diaspora’nın yani kutsal topraklar dışında yaşayan Yahudilerin, yeni İsrail devletini kurmaya yardımcı olmamaları ve bu ülkeye dönmeye yanaşmamalarıydı. Hitler’in bulunduğu mevkiye gelmesi ve Alman ulusunu büyülemesi, yine bizim tarafımızdan aldığı mali yardımlar sayesinde başarılmıştı. Harriman, Guaranty tröstü gibi Amerikan finans devleri, Alman çelik kralı Thyssen’ın mali yardımları ve Thule Örgütü’nün desteğiyle Hitler, dünya savaşı başlatacak güce ulaşmıştı. Bu iş için Hitler seçilmişti; çünkü Yahudilerden nefret ediyordu. Sebebi ise, babaannesi o zamanlar zengin bir Yahudinin yanında hizmetçi olarak çalışıyordu ve babaannesi bu Yahudi patronu tarafından hamile bırakılmış, durumdan haberdar olan evin hanımı tarafından evden kovulmuştu. Babaanne kucağında bir bebek ile, yani Hitler’in babasıyla, başka bir iş bulamayınca, koyu Katolik ama aslen Yahudi olan baba evine geri dönmüştü. Hitler zamanla bu gerçeği öğrenmiş, Yahudilere kin duymaya başlamıştı. İsrail topraklarına dönmemekte ısrar eden Yahudileri korkutmak amacıyla birkaç katliama izin verildi ve söylenenden çok daha az kişinin öldüğü bu katliamlar kullanılarak, sözde milyonların yok edildiği Yahudi katliamı senaryoları yazıldı.
Bütün bunlar niye yapıldı? Çünkü bizim ırkımız seçilmiş ırktır, diğerleri sadece köle ve hizmetçi takımıdır! Eğer yaşamak istiyorlarsa ömür boyu bize bu şekilde hizmet etmek zorundadırlar. Dünyadaki 5 milyar insan bizim toplumlarımızdaki 5 milyon insan için çalışmaktadır. Bütün zenginlikleri bizim şirketlerimize ve dolayısıyla bizim ülkelerimize akıtılmaktadır. Biz gelişmiş ülkeler, her geçen gün daha da zenginleşirken, üçüncü dünya ülkeleri, ekonomileri çökertilmiş, halkı uydurma savaşlar ve olaylarla sefalete sürüklenmiş çaresiz bir durumdadır, refah içinde yaşayan işbirlikçi yöneticileri ve zengin tabakaları ise bizim emirberlerimiz konumundadır.
Bizimle işbirliği yapanlar, çok yakında Yeni Dünya Devletinde kendi bölgelerini bizim idaremiz altında yönetmeye başlayacaklardır. Üçüncü sınıf ülkelerin halkları ise eğitim düzeylerine göre işçi olarak çalışacaklar, bizim gibi gelişmiş halklar da bunların üstünde bir hiyerarşi içinde yönetici olarak görev yapacaklardır. Bu sınıfa giren ülke insanları için cumartesi günleri dışında bütün bayram ve tatil günleri kaldırılacak ve ancak karınlarını doyurabilecekleri bir maaş karşılığında, bütün yıl boyunca haftanın altı günü çalışacaklardır. Seçkin kullar olan bizim insanlarımız ise günün çok az bir kısmını çalışmaya ayıracak ve günün geri kalan kısmını zevk ve eğlenceyle yaşayacaklardır.”[4]
Özetle: Erdoğan’ın ve AKP iktidarının, Erbakan’ın devamı olduğunu söyleyenler, hem rahmetli Hocamızı bunların tahribatlarına ve günahlarına ortak yapmaktadırlar, hem de okyanusları bile kirletecek bunca kötülük ve hıyanetlerini aklamaya çalışmaktadırlar!..
[1] 06 Ağustos 2019 / www.hatayinternettv.com
[2] https://www.hatayinternettv.com/makale/israil-medyasindan-turkiye-analizi-1792
[3] O. Sinan Güzaltan. 22 Eylül 2020 – Aydıncık
[4] https://www.yeniakit.com.tr/haber/iste-yahudi-rockefellerin-soke-eden-turkiye-itiraflari-291406.html
Sonsuz Hamdolsun
Rahmetli Erbakan Hocamız hala Yahudinin kabusu olmaya devam etmektedir…Çünkü kurduğu teknolojiler yaşamaya ve yaşatmaya devam etmektedir…
Hocamızı bildirip yolunda gitmeyi nasip eden Rabbimize Sonsuz Hamdolsun…
düşmanı tir tir titreten bir liderimiz var…
Elhamdülillah hala daha Aziz Erbakan Hocamızdan korkularından siyonizm üçbuçuk atmaktadır. Türkiye’de iktidarın ve devlet aklının farklı olduğu, dolaylı söylense de bu devlet aklının Erbakan’ın kurguları olduğu, milli savunma sanayinin bunun bir işareti olduğu hakikatlerini Hans anlamış ama bizim Hasan hala anlamamıştır. Üstelik elebaşlarından Rockefeller in iftiralarına rağmen…
Elhamdülillah ölüsü bile düşmanı tir tir titreten bir liderimiz var…
Çaresi yok
Rahmetli Erbakan hocamız eliyle yeniden canlandırılan Milli devlet yapımızın gücünü ve büyüklüğünü yahudi çok iyi bilmekte, bunun önüne geçebilmek için doğrular ile yanlışları harmanlayıp ortada bir kirlilik meydana getirmeye çalışmaktadır. Rockefeller gavuru 60-80-28 şubat gibi darbeleri yaptırdık diye bahsediyor ama bu darbelerden sonra ki süreçlerin acısını unutmak için her şeyin sahibi ve biziz diyerek acısını unutmaya çalışıyordu.
Israilli stratejistlerinde tek derdi sonlarının ne olduğunu bildikleri için planlarına çomak sokan Türkiyeden nasil kurtuluruz derdindeler ama çaresiz çatlasalarda patlasalarda Türkiye merkezli yeni bir dünya kurulacak Siyonist israil tarihin çöplüğüne atılacaktı çaresi yoktu.
ALLAH C.C. NURUNU TAMAMLAYACAK!.
BAYRAM YAKLAŞIYOR!
Değişmez kaderin, hükmü yürüyor
İstersen karşı çık, tavandan asıl!
Kervan göçer, itler; boşa ürüyor
Bir güneş doğuyor, ey zulmet basıl!
“Kanlı mı, kansız mı?”, İsrail’e sor
Allah “ol” der biter, sana göre zor
Milli Görüş aziz, kirli görüş hor
Sadık mü’min olur, zafere vasıl!
Alametler zahir, sanma ki uzak
İrade Allah’ın, sebepler kızak
Yeis İblistendir, imana tuzak
Umutla eyle sen, kalbini gasıl!1
Kader ağın ördü, esbap buluştu
Akdeniz’e şeytan, güçler doluştu
Teknoloji hazır, şartlar oluştu
Sen hala “süper güç”, diyerek kasıl!
Atatürk uyardı, Haçlı Batı’yı:
“İsrail kurmayın, bozar çatıyı
Masum Filistinli, kara bahtlıyı
Elbet kurtarırız, hak olur hasıl!”
Erbakan başardı, alt yapısını
Açtı mutlu sonun, ilk kapısını
Batıl, barbar, zalim; tüm hepisini
Hizaya sokacak, bu kutlu fasıl!
AKP gâvurun, bir projesi
Nifakı çok derin, kir derecesi
Bozulur hesaplar, şer bilmecesi
Hıyanet alçaklık, sadakat asıl!
Hiç yerde kalır mı, mazlumun ahı
Zalimler olsa da, kıtalar şahı
Ey mel’un Siyonist, bunca günahı
Nasıl ödyeceksin, düşün bir nasıl!..
“Vakıa”2 müjdesi, haktır yakındır
Karar halkın değil, Cenab Hakkındır
Şüphe Şeytandandır, kalbin sakındır
Devran değişiyor, bayram velhasıl!
1- Gasıl: Yıkamak
2- Bak: Vakıa Suresi ilk üç ayet
Milli Çözümün yıllar öncesinden müjdelediği “Erbakan’ın teknolojik harikaları” ucundan ucunda aşikar oluyor ve düşmana boyun büktürüyordu.
Bugünlerde Haberlere yansıyan iki haber
1) “Öte yandan Bakanlık, yerel saatle 03.00-09.00 arasında da Azerbaycan hava sahasında uçuş yapmaya çalışan Ermenistan ordusuna ait 2 İHA’nın imha edildiğini, diğer 2 İHA’nın da özel yöntemlerle ele geçirildiğini(teçhizatlarıyla indirdiğini-M.E.) duyurmuştu..” [1]
2) “FRANSIZ GEMİSİ YUNAN’A YALVARDI: KİLİTLENDİK! HİÇBİR ŞEY ÇALIŞMIYOR
Fransız ve BAE medyasında yer alan haberlere göre, bölgede bulunan Fransız fırkateyni telsiz konuşmasında Yunan yetkililere “Gemimizin bütün dijital göstergeleri kilitlendi. Navigasyonumuz çalışmıyor. Silah sistemlerimiz ‘off’ konumuna düştü” diye mesaj iletmeye çalıştı. Fransız gemisi “Üzerimizde tanımlayamadığımız yüzlerce cisim uçuyor. Bunların ne olduğunu anlayamıyoruz. Bütün sistemimizi kilitledi. Geminin bütün dijital sistemi kontrolümüzden çıktı.[2]
Bugün artık haberlere bile(kısmen) yansıyan, Türkiye’nin gücünü dün hiç kimse göremezken, izah edildiği halde inanılmazken; Milli Çözüm ferasetiyle yıllar öncesinden, işin ustasını ve ürünlerini şöyle müjdeliyordu:
1) Yıl 2012:
Umut İmanın canıdır; Yeis ve karamsarlık ise, hem Allah’ın vaadine itimatsızlıktır, hem de O’nun kudretine itiraz ve inkâr sayılmıştır!
Cenab-ı Hakkın mü’minlere vaat ettiği galibiyetin: Öyle büyük kalabalıklarla, oy çoğunluğu kazanmış kukla iktidarlarla, klasik ve kuvvetli silahlarla değil; tam aksine azın azı bir sadıklar ekibi eliyle ve şeytani cephede bulunmayan ve çok ucuza mal olan, ama düşman güçleri aciz ve çaresiz bırakan teknoloji üstünlüğü ile gerçekleşeceğini şu ayeti kerimeler haber buyurmaktadır. Bu ayetler, aynı zamanda zaferin sırlarını ve aşamalarını da anlatmaktadır.[3]
2)Yıl 2013:
Evet, çok ama çok az kaldı. Biraz daha bekleyin.. Siyonizm’in sömürü ve zulüm saltanatının çökeceği, ABD ve AB’nin hezimete uğratılıp hizaya getirileceği, İslam ve insanlık âleminin huzura erişeceği Türkiye merkezli bir Adil Düzen devrimi mutlaka gerçekleşecek, böylece Kur’an’ın vaadi, Resulüllah’ın müjdesi, tüm müminlerin ve mazlum milletlerin dua ve ümidi Allah’ın izniyle ve Erbakan’ın hazırlayıp ilgili birimlere emanet ettiği teknoloji harikaları sayesinde yerine gelecek ve asırlardır ağlayan insanlık artık gülecektir. [4]
3)Yıl 2015’de “YENİLECEKSİNİZ !” başlığıyla verilen makalede:
Erbakan’ın bahsettiği bu harika sistemlerden daha ötesini yine kendilerinin ürettiği çok yüksek bir teknolojiyi sana anlatayım!
“Bugün, Türkiye’nin bütün hava sahası, dışarıdan yapılacak her türlü nükleer füze saldırısına karşı gözle görülemeyen bir Elektromanyetik dalga sistemi ile koruma altına alınmıştır. Öyle ki, dışarıdan herhangi bir ülkenin bu manyetik koruma kalkanını delmesi ve ülkemize nükleer saldırıda bulunma ihtimali kalmamıştır.
Çünkü bu manyetik koruma kalkanının çalışma sistemini bozarak etkisiz hale getirecek bir teknoloji şu anda dünyanın hiçbir ülkesinde bulunmamaktadır. Bu manyetik koruma o kadar etkilidir ki, ülkemizde patlamak için gönderilen bir Atom Bombası bu manyetik koruma alanına girdikten sonra patlamadan ve tahribata yol açmadan sadece bir metal yığını olarak yere düşüp kalmaktadır. Ülkemizi, milletimizi bu manyetik koruma kalkanı ile her türlü hava saldırısına karşı koruyan bu üstün teknolojinin mimarı da elbette Erbakan’dır!”
Bazı hadislere dayanılarak nakledilen “Ahir zamanda ve Mehdi-Deccal çatışmasında, barut patlamayacak, böylece Deccal’ın silahları boşa çıkacak ve işe yaramayacak!” şeklindeki rivayetler de bu gerçeği doğrulamaktadır.[5]
[1] https://www.iha.com.tr/haber-azerbaycan-ermenistan-ordusuna-ait-bir-ihayi-daha-dusurdu-873192/
[2] https://www.ahaber.com.tr/gundem/2020/08/29/dogu-akdenize-turkiye-damgasi-fransiz-gemisi-arkasina-bile-bakmadan-kacti
[3] https://www.millicozum.com/mc/duyurular/bizi-tenkit-eden-bir-dosta-en-icten-duygularimla
[4] https://www.millicozum.com/mc/ekim-2013/kuklalarin-atismasi-veya-hukumetle-cemaatin-catismasi
[5] https://www.millicozum.com/mc/duyurular/yenileceksiniz
Siyonizm Yıkılmaya Mahkumdur
Tüm insanların ömrü olduğu gibi medeniyetlerin,ülkelerin ve yönetimlwrin bir yaşam ömrü vardır. Nasıl ki Roma imparatorluğu Batılın temsilcisi olarak hakimiyetini sürdürmüş ve yıkılmış daha sonra Osmanlı imparatorluğuda Hakkın temsilcisi olarak dünyaya adeletle 700 yıl hükmetmistir. Ve Simdi ise dünyalık seytani düzene olan imanlarının müslümanlardan daha fazla olmasi neticesinde çalısarak siyonist yahudilerce güç ele geçirilip kontrolü ellerine geçirmişlerdir.2,5 asırdır Büyük israil planlarını yürütmektedirler. Bu kapsamda 27 Müslüman ülkenin yönetimi ve sınırları değiştirilmiş kendilerine hizmet edecek AKP gibi işbirlikci dindar görünümlü yönetciler iktidar edilmiştir. Yahudinin en önemli 2 ergümanı faiz ve fuhuş düzenleri Lanzarote ve Istanbul Sözleşmesi gibi antlaşmalar imzalatılmış ülkemiz Ekonomik ve Ahlaken çökertilmiştir.
Milli bir yapılanma sonrasında kurtuluş savaşı ile başlayan o diriliş ruhunu devam ederek Erbakan Hocamızla beklenen mühteşem hesaplaşmaya Merhem-i Kübra büyük yaralanma savaşına hazırlık teknoloji harikaları silahlarla yapılmış ve İnşaAllah tamamlanmıştır. Bu teknolojileri bilen ve Adil düzenin tek savunucusu Milli Çözüm ve şahsi manevisi muhterem Ahmet Akgül Hocamız eliyle Batıl yeniden çağın karanlıklarına gömülecektir.Zafer yakındir ve zafer inanlarındır.
28 Şubat eliyle akp’nin önünü açıp Erdoğan’ı iktidara taşıyanlar ile
28 Şubat eliyle akp’nin önünü açıp Erdoğan’ı iktidara taşıyanlar ile “İsrail için Türkiye, İran’dan daha büyük tehdit” uyarısı yapanlar aslında aynı odaklardı. Bunu A.Dilipak gibi kendi yazarları da itiraf etmişti. Şimdi aynı siyonist odakların: “Erdoğan’ın gözü doğuda. Milli silahlarını tüm İslam ümmetinin silahları yapmak, böylece İslam NATO’sunu kurmak…” diyerek güya Erdoğan iktidarını kendileri için en büyük tehdit gibi göstermeleri bazı insanları yanıltmasın. Bunların asıl gıcıklığı Aziz Erbakan Hocamızaydı ve asıl korkuları da Aziz Erbakan Hocamızın hazırlamış olduğu yüksek teknolojili silahlar ile zalim siyonistlerin belinin kırılmasıydı.
“Siyonist Dünya Dünya Düzeni Erbakan Projeleriyle Bir Gün Muhakkak Yıkılacak” tespiti ne kadar doğru ise bunun “AKP Eliyle Erdoğan Tarafından Gerçekleştirileceğini İddia etmek” o kadar ahmaklık ve hatta hıyanettir!
Hz. Adem (A.S)’dan bugüne Hak ve Batıl mücadelesi yeryüzünde süregelmiş ve Kur’an-i Kerim’de haber verildiği gibi ;
وَتِلْكَ الْاَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِۚ وَلِيَعْلَمَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَيَتَّخِذَ مِنْكُمْ شُهَدَٓاءَۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِم۪ينَۙ
“İşte Biz (galibiyet ve hâkimiyet) günlerini (ve dönemlerini) insanlar (Hakkı tutan veya Bâtıla uyan toplumlar) arasında (imtihan gereği ve gayretlerine göre) çevirip-devredip dururuz. Bu, Allah’ın iman edenleri belirtip-ayırması ve sizden şahitler (veya şehitler) edinmesi içindir. Allah, zulmedenleri sevmez.”
Kimi zaman Hak Batıla galebe çalmış hüküm sürmüştür… Kimi zaman da imtihan gereği Batıl öne çıkmış ve hakimiyet kurmuştur…
Evet, Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışından sonra yeryüzünde tüm altyapı ve teşkilatlarıyla Siyonist Şeytani Düzen hakimiyet kurmuş ve o günden bugüne tüm insanlığı ve özellikle İslam Coğrafyasını savaş, terör , gözyaşı ve kanla bezdirmiştir… Kendilerine itaat edip işbirliği yapmayanları ekonomik olarak çökertip kendilerine muhtaç hale getirmişlerdir…
Çok şükür Erbakan Hocamız sadece Türkiye’mizin değil tüm İslam alemi ve insanlığın saadeti ve selameti için tüm kurum ve kuruluşlarıyla bu Siyonist düzenin alternatifi olacak Adil Düzen projelerini hazırlayıp hükümet ortağı olduğu dönemlerde resmiyet kazandırıp uygulamaya koyduğu bu projeleri kendi tabiriyle muhalefet olduğu dönemlerde ise daha rahat uygulayarak bir devlet politikası haline getirmiştir…
Bunun en güzel örneklerini ise Başbakan olarak iş başındayken sizin AB’niz varsa BM’niz varsa bizim de D-8’miz var ve bu birliğin içinde;
– İslam ortak ekonomik işbirliği paktı
-İslam ortak savunma paktı
-İslam ortak kültürel ve eğitim işbirliği paktı
-İslam ortak dinarı vb… Tüm bileşenleri ile yeryüzünde kurulacak Adil bir Düzen’in temellerini çok şükür attı…
Tabi bütün bunlar yapılırken Siyonist Yahudiler boş durmadı bir şekilde 28 Şubat sürecinde hükümet düşürülüp daha sonra Refah Partisi kapatılarak bu projeler sekteye uğratıldı ve sonrasında inançlı kesimlere her türlü zorbalığın yapıldığı bir dönem yaşandı…
28 Şubat ve sonrasında bezdirilen inançlı kesimler kendileriyle işbirliği yapıp ortadoğu da uygulayacakları projelere eşbanlık yapacak derecede bağlı ve Siyonist kuruluşlardan icazet alınarak kurulan AKP’ye bunlarda Erbakan’ın devamı onun talebeleri ve öğrencileri diye bir nevi mahkum duruma getirildi…
20 senelik icraatlarına baktığımızda ;
– Erbakan Hocamız İslam birlikçi ve D8 kurucusu bunlar ise AB hayranı ve işbirlikçisi
– Erbakan Hocamız İslam ortak savunma teşkilatı kurucusu bunlar kayıtsız şartsız NATO’cu
– Erbakan Hocamız milli ekonomi ve faizsiz devlet düzeni savunucusu bunlar faiz teşvikçisi ve rantiyeci
– Erbakan Hocamız önce ahlak ve maneviyat düşüncesinin yılmaz savunucusu bunlar Avrupa birliği uyum yasaları çerçevesinde zinayı suç olmaktan çıkarıp İstanbul sözleşmesiyle LGBT destekçisi
– Erbakan Hocamız ağır sanayi ve milli yerli savunma sevdalısı bunlar arsa fiyatına fabrika satıcıları
Yani kısacası bunlar Erbakan’ın talebeleri ve devamı değil Siyonistlerin işbirlikçisi ve emir erleridir…
Şimdi kalkıp bunların Erbakan projelerin devamını getireceklerine İsrail ve Amerika’nın Doğu Akdeniz’deki planlarını boşa çıkarıp yeni İslam Halifesi sıfatıyla İslam alemine hamilik yapacaklarını iddia etmek akıl fukaralığı değil de nedir? Hocamızı onların yaptıkları tüm kötülüklere ortak etme değil de nedir?
Kaldı ki bu iddiaların İsrailli bir düşünce kuruluşu tarafından dile getirilmesi aslında kendilerine hizmet eden birinin ter siyaset yapılarak insanlar nezdinde aklamak ve daha iyi hizmet etmesi için yeni fırsatlar açılması değil midir?
Tespitleri içindeki doğru ise evet Erbakan Hocamızın özellikle savunma sanayi ve diğer projelerinin devlet eliyle yürütülmesi ve inşallah bu projeler eliyle Aleyhissalatu Vesselam Efendimizin haber verdiği Doğu Akdeniz’de Amik Ovası’nda gerçekleşecek Melheme-i Kübra savaşında İsrail ve Amerika’nın hezimete uğratılıp Adil Düzen’in kurulacağıdır…
وَقَدْ مَكَرُوا مَكْرَهُمْ وَعِنْدَ اللّٰهِ مَكْرُهُمْۜ وَاِنْ كَانَ مَكْرُهُمْ لِتَزُولَ مِنْهُ الْجِبَالُ
“Gerçek şu ki, onlar (zalimler ve hainler, mü’minlere ve İslami girişimlere karşı) hileli planlar kurdular (ve kuracaklardır) . Oysa onların (şeytani) hile ve hazırlıkları, dağları yerinden oynatacak (derecede nükleer silahlara ve teknolojik imkânlara dayanmış) olsa da, Allah katında kesinlikle onları (boşa çıkaracak ve etkisiz kılacak) plan ve programlar vardır! (Allah zalim güçlerin mekir ve tuzaklarını kendi başlarına saracaktır.)”
Kininizde ve gayzinizde boğulun inşallah! Çare yok kaçış yok Cenab-ı Hak vadini yerine getirecek ve inşallah Erbakan Hocamın projelerine sahip çıkan sadık talebeleri Milli Çözüm eliyle insanlık saadete erecektir…
يُر۪يدُونَ لِيُطْفِؤُ۫ا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
“Onlar, Allah’ın nurunu ağızlarıyla (kuru laf kalabalığıyla) söndürmek istemektedir. Oysa Allah, Kendi nurunu tamama (başarıya) eriştirecektir; kâfirler hoş görmese bile (Kur’an’ın Adil Düzenini getirecektir).”
SİYASET-STRATEJİ-BAŞARI
Siyonizm kendi resmi devletini İsrail’ i kurgularken, Gerek Osmanlı’nın, gerek Hırıstiyan aleminin, gerek diğer ülkelerin zaaflarından beslenmiş ve bugünkü şaheseri olan Siyonist Dünya hakimiyetini gerçekleştirmek istemiştir. Bu bağlamda 250 yıllık bir otoriteye de sahipti. İşte bu amaçla Dünya savaşları çıkarılmış, darbeler, ekonomik ablukalarla dünya hakimiyetini Büyük İsrail’le taçlandırmak için büyük katliamlar yapmıştı. Siyonizmin Büyük İsrail Projesi karşısında Rahmani cephenin Mehdiyyet müjdesiyle Tüm dünyaya hakim olacak bir ADİL DÜZEN MEDENİYETİ PROJESİ vardı ve de sabırla ilerlemekteydi.
İşte Milli Çözüm yazılarında DERİN DEVLET GERÇEĞİ konusu bu bakış açısıyla okunup incelenirse Osmanlının küçültülerek milleti ve devlet geleneğini yok olmaktan kurtarıp, hatta kendini en derinde gizleyerek, Atatürk’le tekrar tarih sahnesine çıkarılması, ve Bilge lider Aziz Erbakan Hocamızla ve ADİL DÜZEN, D-8 projeleriyle varlığını ve Kutsal amacını ilan etmesi Siyonist saltanatı şaşkına çevirmişti.
Üstad Ahmet Akgül Hocamızın tabiriyle hiçbir siyasi hamle yüzde yüz karlı olmazdı. Siyonizmin kuruluş planlarında ki dezavantajlar, Milli Cepheye de yaramış “Mehdiyet Mühürlü Lider” eliyle şekillendirilip, tekrar Syonizmle hesaplaşılıp YENİ ADİL DÜNYAYI kurma aşamasına gelinmiştir.
Siyonizmin kurduğu Siyasi parti, cemaat ve kullandığı diğer argümanlar sonuç itibariyle , BİLGE BEYİNLE olumlu kapıların açılmasına da sebep olmuştur.
Siyonizmin Dünya hakimiyeti tamamlanıyor gibi gözükse de, bu arada Milli Bünye kendini toparlama imkanı bulmuş ve SON HESAPLAŞMA aşamasına gelinmiştir.
Siyonizmin istismar ettiği Meshiyyet Hakikati işte tamda bu süreçte gerçek hüviyetiyle mücadele sahasında kendini göstermiş ve En büyük müjde ve kurtuluş aşamasında ADİL DÜZENİ ilana hazırlanmaktaydı.
İsrail’in Erbakan düşmanlığının hakikati buydu ve de bu gerçek En büyük Siyonistler tarafından yıllardır bilinmesine rağmen, onlar alt kademelerine bu hakikati anlatmakta zorlandılar. Fakat malesef Kutlu Lider ve Sadıkları da bu hakikati anlatırken aynı zorlukları yaşamışlardı.
Elbette Siyonist olmayan Yahudiy’le, Emperyalist olmayan Hırıstiyan’la bir hesabımız olamazdı. Fakat onlarında bu mücadelede çıkacak arbede de kendilerine iyilik yapıp müsbet tavırlarını ortaya koymaları gerekmekteydi.
”Milli Güçler , Milli Derin Devlet , Milli Türkiye ” gibi kullandığımız ifadeler bu makaleyle çok daha iyi anlaşılır olduğunu gördük.
”Milli Güçler , Milli Derin Devlet , Milli Türkiye ” gibi kullandığımız ifadeler bu makaleyle çok daha iyi anlaşılır olduğunu gördük.
Türkiye’de her ne kadar ekonomik olsun, ahlaki olsun, adalet konuları olsun, dış politikadaki onursuz tablolar olsun, insan haklarındaki problemler olsun siyasi idare olan AKP nin puanlarının düşmesine vesile olurken , işte İsrail medyasındaki ”“İsrail’den 21. Yüzyıl Raporu: En Büyük Engel Türkiye” ve ”’Türkiye’deki Değişim Erdoğan’dan Sonra da Devam Edecek’ adlı rapordan da anlaşılacağı üzere ERBAKAN’IN teknoloji harikaları ile olsun sağlam sadık kahraman ve şanlı TSK mız ile olsun TÜRKİYE LİDER ÜLKE KONUMUNA İLERLEDİĞİ öyle bir dişli çark kurulmuş ki ve o kurulan dişli çarkın çalışması hala aynı intizam ve düzende devam ettiğinin ispatı niteliğindeki bir rapor bunlar… Yani Asrımızın Tercümanı ERBAKAN HOCAMIZIN kurduğu dişli çark , kendisinden sonra da harikulade bir şekilde devam ettiren ERBAKAN ‘ın SADIK TALEBESİ VE TAKİPÇİSİ MİLLİ ÇÖZÜM VE ŞAHSİ MANEVİSİ AHMET AKGÜL HOCAMIZIN bu görevi ve vaziyeti gayet aslına uygun bir şekilde sürdürdüğünün de ispatı niteliğindedir bu raporlardan çıkan sonuç!…Siyonist şebekenin İflas ettiklerinin ve ettirildiklerinin bir delili ispatı niteliğindeki bu rapor , tüm insanlarımızın mazlum ve mağdurların gözü aydın olsun …
İnşaallah…
Gerçek İslam nizamı
Rahmetli Erbakan Hocamız her fırsatta Haim Nahum Planı’na dikkat çeker, Türkiye’yi bekleyen tehlikeler konusunda halkı uyarırdı.
“Haim Nahum Doktrini” olarak da tanınan bu siyonist planda şu maddeler yazmaktaydi.
1- Türkiye’yi dininden uzaklaştıracaksınız.
2- Borca esir edeceksiniz.
3- İnsanları aç bırakacaksınız.
4- İşsiz bırakacaksınız.
5- Irk (Türk Kürt), mezhep (Sünni Şia Alevi), siyasi görüş (dindar laik veya sağ sol) ayrılıkları oluşturup tahrik edecek ve Türkiye’yi böleceksiniz.
6- Böldüğünüz parçaları birbiriyle çarpıştıracaksınız.
7- Parçalanmış, yumuşatılmış lokmaları siyonizmin emrine vereceksiniz.
Allah’u alem 2020 yılının ilk 6 ayı içersinde çıkması muhtemel ve petro dolar para sisteminin değişimine neden olacak küresel finans krizi ile ülkemize son darbeyi vurup 4. maddeyi tamamlamak istiyorlardı. Ve ardından 5. maddeyi uygulamaya başlayıp özellikle 18 senedir zeminini hazırladıkları dindar laik çatışmasıni cikartabilirlerdi.
Önemli olan soru şu ; AKP’nin sözde getireceği İslam nizamı yani şeriat siyonizmin güdümünde olmaktaydı. Milletimize ve ümmete faydasımi olacaktı yoksa zararımi olacaktı?
El cevap : Suudi Arabistan’da şeriatla yönetiliyordu. Yemen’de ABD nin talimatıyla ne zulümler yaptığını, binlerce Yemenli kardeşlerimizin şehit edildiğini, insanlarin açlıktan ağaç yaprağı yediklerini, işkencelere, tecavüzlere maruz kaldıklarını görüyoruz ve
netice olarak siyonizmin güdümünde kurulan ve yürütülen İslam nizamı şeriat batıl taguti sistemlere karşı durmayacağı için milletimize ve ümmeti Muhammed’e (s.a.v.) faydası değil çok büyük zararları olurdu.
Siyonizm yıkılacak!
Aziz Erbakan Hocamız bir konuşmalarında “bu siyonist yahudileri dünyaya vali kaymakam yapmaya kalksak, nüfusları yetmez” diyordu. İmanlarının gereği olarak şeytani düzen kurmak üzere her yolu deneyen siyonist beyinsizler, her taşın altında olmalarının yanında, her taşın sahibi de kendilerini görmekteler. Hepimizi yaratan Rabbimizin, bu hırsı çok olsa da hilesi zayıf güruhu alt edecek fırsatı imanlı Mücahit kişilere tanıdığına tarih şahittir. Herşeyi biz yaptık havalarını, yaptıklarını kamufle aracı kullanırken bir yandan da insanların moralini bozma çabalarını şeytani bir tavır olarak bildiğimizden, Hakk’ın sillesinin vurması ile cilalaları dökülecektir inşallah.
İsrail, Abd, Ab Ve Batı Hizaya sokulacak, İnsanlık Bu Çıbanbaşından Kurtulacak
Merhum Erbakan Hocamızın mücadelesini verdiği ve projelerini hazırladığı Adil Bir Düzen artık kurulma aşamasında ve İsrail Şeytanı başta olmak üzere; Abd, Ab, batı ve tüm islam düşmanları hizaya sokularak insanlığın kurtulacağı günlerde çok yakın gözükmekte. Şeytanın beli kırılacak insanlık huzur bulacak. Bu vazifede inşallah Milli Çözümün mücadelesiyle gerçekleşecek.