YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6621c470b0900
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 3 1
Bugün : 1701
Dün : 26845
Bu ay : 453581
Geçen ay : 453014
Toplam : 23232545
IP'niz : 3.15.147.215

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

BM; ABD VE İSRAİL’İN

“KARA SİYASETİNİ AKLAMA” TEŞKİLATIYDI

      

ABD, işgale BM’yi de katmak istiyordu.

ABD’nin (2007-2009) BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Zalmay Halilzad, “BM’nin Irak’ta daha fazla rol oynayabileceğini” söylemişti. Halilzad, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’a güven mektubunu sunduktan sonra gazetecilere yaptığı açıklamada, “BM’yi daha etkili bir kurum haline getirmek için Genel Sekreter ile birlikte çalışmak istediğini” belirtmişti. Halilzad, gazetecilerin Irak ile ilgili soruları üzerine, “Irak ile ilgili önemli bir toplantının 3 Mayıs 2007’de Mısır’da yapılacağını belirterek, İran’ın da bu toplantıya katılacağını açıklamasının kendisini şaşırtmadığını” söyleyip; Irak’taki durumu etkileyen güçlerin, kendi aralarında bir anlaşmaya varmalarına gereksinim duyulduğunu belirten Halilzad, bu kapsamda “İran’ın Irak’taki hükümetin desteklenmesi açısından önemli bir rol oynayabileceğini” dile getirmişti. Irak’taki ABD büyükelçisi Halilzad, BM’nin Irak’taki rolünü artırabileceğine inandığını da belirterek, özellikle “Irak’ın yeniden yapılanmasına yönelik programın uygulanmasında Irak’ın BM’nin desteğine ihtiyaç duyduğunu” ifade etmişti.

“İran, Irak’ta önemli rol oynayabilir” deniyordu!..

Zalmay Halilzad; ayrıca “İran’ın, Irak’ın istikrarında önemli rol oynayabileceğini” belirtmişti. “İran’ın, Irak hükümetine yardımcı olma konusunda oynayabileceği önemli bir rolü var” diyen Amerikalı Büyükelçi, buna rağmen ABD yönetiminin; “İran’ın Irak’taki direnişçilere yardım ettiği” görüşünü tekrarlamıştı. Halilzad; İran’la, Irak hükümetine destek konusunda iş birliği yapmayı beklediklerini ifade etmişti.

“İsrail’in güvenliği her şeyden önemli” görülüyordu!..

Halilzad; işgalci İsrail ile ilgili soru üzerine ise “İsrail’in, ABD’nin önemli bir müttefiki olduğunu belirterek, İsrail’in güvenliğinin önemli olduğunu” kaydetmişti. Halilzad, “İsrail ile Filistin arasındaki sorunun çözümünde ‘iki devlet’ esasına uygun çözümün unutulmaması gerektiğini, Bush yönetiminin de bu çözümü savunduğunu” ifade etmişti.

Birleşmiş Milletler cebri diplomasi uyguluyordu

Washington yönetiminin; Birleşmiş Milletler (BM) üzerinden cebri (zorlayıcı) diplomasi uygulayarak bölgesel ve uluslararası anlaşmazlıkları kendi yararına yönlendirmeye çalıştığı artık herkesçe bilinmektedir. Yaptırım gücü olan Güvenlik Konseyi’nin çoğunlukla ABD’nin çıkarlarına hizmet eden bir birim haline geldiği görülmektedir. Tahran yönetimine boyun eğdirmek için alınan karara Fransa, Rusya Federasyonu ve Çin karşı çıkmamıştı. Bu arada Körfez’de sınır ihlali yaptıkları için gözaltına alınan İngiliz askerleri üzerinden Tahran’a karşı bir askeri operasyon hazırlığı da dikkati çekmekteydi.

BM, “emperyal projelere meşruiyet sağlamak” için kullanılıyordu.

Tüm bu faaliyetlerde, karşı tarafa taleplerini kabul ettirmek için sınırlı güç kullanmayı içeren cebri diplomasi uygulamaları dikkati çekmekte, BM ise burada; “emperyal projelere meşruiyet sağlamak” için istismar edilmekteydi. Cebri diplomasi uygulamasındaki başarısızlık durumunda ise karşı tarafa taleplerini silahlı güç kullanarak dayatmayı amaçlayan askeri strateji gündeme getirilmiştir.

BM’nin cebri diplomasisi; özellikle uluslararası ilişkilerde ihlalleri önlemeyi ve haksızlıkları gidermeyi amaçlarken, bugün; bazı gelişmiş merkezi emperyal ülkelerin taleplerini, diğerlerine dayatma politikasına dönüşmüş vaziyettedir.

ABD’nin BM’deki o dönem Büyükelçisi John Negroponte’nin; yine dönemin Irak Büyükelçisi Muhammet Douri’yi tehdit edercesine, Irak’a saldırı olacağı konusunu gündeme getirmişti. BM Güvenlik Konseyi’ne de bir mektup göndererek ABD’nin savunması açısından Güvenlik Konseyi’nden daha fazla eylem beklediklerini belirtmişti. Bu kadar ileri gitmek, Güvenlik Konseyi üyesi İngiltere’yi bile rahatsız etmişti.

“Güçlü olan haklıdır” politikası uygulanıyordu!

BM üzerinden uluslararası kabul görmüş kurallara göre değil de emperyal merkezlerin ulusal çıkarlarına göre insani müdahale adı altında yapılan girişimler, gelişmekte olan çevre ülkeleri dışlayıcı ve “güçlü olan haklıdır” anlayışını egemen kılabilecek sürecin yürütülmesidir. Birleşmiş Milletler sözleşmesinde her ne kadar “biz halklar/insanlar” ifadesine yer verilse de bu kuruluş, pratikte devletlerin temsil edildiği bir forum olmaktan öteye gidememiştir. Burada güçlü devletler, Güvenlik Konseyi aracılığıyla veya ekonomik güçlerini kullanarak, Genel Kurul’daki üye devlet temsilcileri üzerindeki dolaylı baskılarıyla etkinliklerini sürdürmeye çalışmışlardır. ABD’nin çıkarlarına karşı bir tutum, gelişmekte olan ülkelerin ABD kontrolündeki IMF gibi kuruluşlardan destek almalarını zorlaştırırken, tersi tutumlar ise ödüllendirilmektedir. Gorbaçov; Eylül 1987’de güvenli bir dünyanın oluşturulması için öne sürdüğü düşüncelerinde, “Biz insanlık aynı kayıktayız ya batacağız ya da beraber kurtulacağız” demişti. Fakat aradan geçen yıllar batan kayıkların sadece gelişmekte olan ülkelerin kayıkları olduğunu göstermiştir.

NATO, Uyuşturucu ve Silah Kaçakçılığı Yapıyordu!

Çok sayıda önemli uyuşturucu davasına giren Av. Ekrem Marakoğlu, tahmin ettiğim gibi en çarpıcı açıklamalarını da bu dosyalar üzerinde konuştuğumuzda yapmıştı. Bana, “Mesela yurtdışında tonlarca uyuşturucu madde yakalanıyor. Hiçbir Hollandalı sanık yakalanmıyor, niye? Hiçbir İspanyol sanık yakalanmıyor, niye?” sorusunu yönelten Marakoğlu’na, “Niye?” deyip soruyu ona iade ettiğimde şu ilginç anlatımlarda bulunmuşlardı:

“Kendi kendilerini koruyorlar. Ayrı bir şey… Hollanda’ya giren uyuşturucu, bu ülkenin ihtiyacının asgari beş misli. Birini kendileri kullanıyor, dördünü ne yapıyorlar? NATO subayları vasıtasıyla Amerika’ya gönderiyorlar. Ama uyuşturucu kaçakçılığı deyince devamlı onun ayıbı da doğrudan doğruya Türkiye’nin yüzüne vurdurulmak isteniyor. Bu dosyalarda niye hiç Avrupalı sanık yok yahu? Türklerle ilgili bütün dosyalar burada. 100 kilo eroin götürmüş Hollanda’ya, tamam. Peki, bunun alıcısı kim? Hollanda’yı bilen, Avrupa’yı bilen, cezasını yatmış ve yatmakta olan müvekkillerimden duyduğum kadarıyla; Amerikalı NATO subayları, Amerika’ya götürüyorlar!?”

NATO subaylarının uyuşturucu ticaretinde rol alması gibi şaşırtıcı bir iddiayı ortaya atan Ekrem Marakoğlu, İstanbul DGM’ye verdiği üç sayfalık dilekçede bu iddiayı şu şekilde tekrarlamıştı: “Mesleki çalışmalarım ve araştırmalarım sebebiyle biliyorum ki, Hollanda’ya dışarıdan giren uyuşturucu maddenin miktarı, Hollandalıların kullanım ihtiyaçlarının tam beş mislidir. Ancak uyuşturucu kaçakçılığıyla dünya çapında mücadele eden kuruluşların yetkilileri ortaya çıkıp Hollandalılara, ‘Siz Hollanda’ya giren uyuşturucunun beşte dördünü ne yapıyorsunuz?!’ diye sormuyor. Eğer bu sorunun cevabı ciddi olarak araştırılırsa, tonlarca uyuşturucunun Hollanda’daki NATO subayları aracılığıyla Amerika’ya kaçırıldığı ortaya çıkacaktır.”[1]

İşgalci Amerika Kürtlere, Peşmergeler için milyonlarca dolar gönderiyordu. ABD Türkiye’ye karşı Peşmergeye destek çıkıyordu!

İşgalci ABD’nin Irak’ı işgaline başından beri büyük destek veren Kürtlerin, kurulan yeni Irak rejiminin tüm kilit mevkilerinde söz sahibi olduğu bilinirken, bazı çevrelere göre Kürt liderlerin, ABD’ye sadakatinin karşılığını fazlasıyla aldığı belirtiliyordu. İşgalci ABD’nin, Irak’ın kuzeyindeki Kürtlere, Peşmerge güçlerinin aylardır ödenmeyen maaşları için 20 milyon dolar gönderdiği ortaya çıkmıştı. Adının açıklanmasını istemeyen bir Kürt yetkili, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) kayıtlarına dayandırdığı bilgilere göre, Irak’ın kuzeyindeki bölgesel Kürt yönetimine; yaklaşık 3 aydır paralarını alamayan Kürt milislerin (Peşmergelerin) maaşlarının ödenmesi için 20 milyon Amerikan doları gönderdiğini, ancak ödeneğin tam olarak hangi tarihte yapıldığının bilinmediğini söylüyordu. Aynı kaynak, parayı yetersiz bulan Kürtlerin, hayal kırıklığına uğradığını da ileri sürmüştü. Kuzey Irak’taki Kürt milis gücünün sözde komutanı General Ahmed Hamid Fendi’nin, bu paranın ortalama 400 dolar olan milis maaşlarına yetmeyeceğini savunduğu, bu nedenle yeni bir para kaynağı arayışına girildiği ifade ediliyordu. Ödenen para ile ilgili herhangi bir bilgi vermeyen Beyaz Saray yönetiminin ise söz konusu parayı ABD Kongresi’nce onaylanan Savunma Bakanlığı Pentagon’un, 521 milyar dolarlık bütçesinden gönderdiği tahmin ediliyordu.

Türkiye Barzani ile hizaya mı sokuluyordu?

ABD’li yazar Ignatius, Barzani için; “milliyetçi çıkışlarıyla, ABD’nin üs kurma planlarını bozuyor” diyor ve “O zaman Barzani’ye sövmek yerine; Türkiye’nin, belki de kendisine teşekkür etmesi gerekiyor” şeklinde alay ediyordu. Washington Post yazarı David Ignatius ABD başkentinin nabzını en iyi tutan gazetecilerden biri. 18 Nisan 2007 tarihli, “Irak’a dönük yeni tehdit” başlıklı yazısı da bu yüzden çok önemli sayılıyordu.

Ignatius, özetle; artan Kürt milliyetçiliğinin Kuzey Irak’a dış müdahale ihtimalini artırarak ABD’nin bölgede üs kurma planlarını tehlikeye soktuğunu belirtiyor ve böylece ABD’nin bölgeye üs kurma emelleri olduğunu ortaya koymuş oluyordu. Amerikan ordusunun Kuzey Irak’a konuşlanması ihtimalinin Genelkurmay’ın “tehdit algılamasında” önemli yer tuttuğu artık sır değildi. ABD’nin eski başkanı Bill Clinton’un, Hürriyet’ten Daphne (Defne) Barak’a, “Irak’a dönük en son ciddi tehdidin Türkiye’nin askeri müdahalesi olduğunu” belirtmesi ve buna karşı tedbir istemesi ise bu endişeyi iyice körüklemişti… Ankara’nın ve özellikle de TSK’nın bunu kesinlikle istemeyeceği ise ortadaydı. Zira bu durumda Kerkük’ü ele geçirme planları dahil olmak üzere, Iraklı Kürtlerin siyasi emellerini gerçekleştirmeleri ihtimali daha da artmış olacaktı… Ortadoğu’nun kaygan siyasi zemini yüzünden Ankara’da yapılan hesaplar hiçbir zaman tutmuyordu.

Siyonizm’in güdümündeki BM YPG-PKK teröristleriyle anlaşma imzalıyordu!

Batı destekli terör örgütü YPG/PKK, Birleşmiş Milletler (BM) ile imza attığı “çocukları savaştırmayı bırakma” eylem planıyla aslında işlediği savaş suçunu itiraf etmiş olmaktaydı. Skandal eylem planı, BM Cenevre Ofisi’nin tatil olduğu cumartesi günü ve sadece birkaç kişinin bilgisi dahilinde ve gizlice imzalanmıştı. Bu anlaşma BM’nin teröristleri bir “taraf” olarak gördüğünü de kanıtlamıştı. “SDG” ismini kullanan terör örgütü YPG/PKK’nın, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in silahlı çatışmalarda çocuklar konusundaki özel temsilcisi Virginia Gamba ile BM Cenevre Ofisi’nde; bünyesindeki çocuk savaşçıları bırakması için hazırlanan eylem planına imza attığı ortaya çıkmıştı. Uzun süredir 11-16 yaş arası çocukları savaştırdığı bilinen YPG/PKK, skandal anlaşmayla, bu konudaki suskunluğunu bozmuş ve durumu ilk kez kabul etmiş olmaktaydı. Uluslararası İnsan Hakları Örgütlerinin defalarca gündeme getirdiği konu, Anadolu Ajansı (AA) tarafından da belgelenmiş durumdaydı. BM Cenevre Ofisi Genel Direktörünün Basın Sözcüsü Alessandra Vellucci, bu skandal planın güya “güvenlik sebeplerinden dolayı kamuoyuna duyurulmadığını” savunmuş ve “Gizli tutulmasının tek sebebi budur” yalanına sığınmıştı. BM Cenevre Ofisi’nin üst düzey yetkililerinden biri ise toplantıdan kendisinin dahi haberdar olmadığını açıklamıştı. Böylece Siyonist Yahudi Lobilerinin güdümündeki BM Teşkilatının, aslında barışın değil, savaş ve saldırıların, hatta terör olaylarının bir kılıfı olduğu ispatlanmıştı.

ABD’li Dev şirketten Siyonist İşgale Yardım Tezgâhı Mide Bulandırıyordu!

ABD ve bazı ülkelerdeki havaalanlarında, gümrük vergisinden muaf ürünlerin satıldığı mağaza (duty free) zincirlerinden birinde elde edilen gelirlerin, İsrail’in Filistin’deki yasa dışı işgal birimlerini finanse etmek için kullanıldığı ortaya çıkmıştı. ABD basınında, “ABD’nin Gümrük patronları İsrail’in tartışmalı yerleşimlerini finanse ediyor” başlıklı bir haber yayımlanmıştı. ABD ve dünya genelindeki bazı havaalanlarında hediyelik eşya dükkânlarının sahibi olan Florida merkezli Falic ailesinin İsrail’e verdiği destek vurgulanırken, Simon ve Jana Falic çiftinin, bu dükkânlardan elde ettiği gelirler üzerinden Filistin’deki yasa dışı işgal birimlerini finanse ettiği anlaşılmıştı. İsrail’deki ırkçı İsrailli siyasetçi ve gruplara da maddi destek sağladığı belirtilen Falic çiftinin, bu zamana kadar söz konusu gruplara ve Batı Şeria ile Kudüs’teki yasa dışı işgal faaliyetlerine 5.6 milyon dolar para bağışladığı kanıtlanmıştı.

Bütün bunlara rağmen, hâlâ ve ısrarla, ABD yönetimleriyle ve onların arkasındaki Siyonist merkezlerle, sadık müttefik rolüyle işbirlikçilik yapmayı siyasi feraset zanneden -veya böyle gösteren- Erdoğan iktidarıyla hiçbir yere varılamazdı. ABD’nin koltuğu altında, AB’nin kuyruğunda huzurlu ve onurlu bir Türkiye kurulamazdı!.. Velhasıl, maalesef Erdoğan iktidarı, bırakın ekonomik, sosyal, siyasi ve ahlâki sorunlarımızı çözmeyi; bizzat kendileri Türkiye’nin en büyük sorunu olup çıkmışlardı.

Atatürk’ün Milli Mücadele Hazırlığı ve Beyinsizlerin Hazımsızlığı!

Olağanüstü şartlar dolayısıyla Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın yasal yetkileri sınırsızdı, ama parasal gücü sıfıra yakındı. Üstelik, Türk ordusunun Sakarya’nın doğusuna çekilişinden Başkomutan seçildiği güne dek tam on gün geçmişti ve düşman, savunma hatlarımızı zorlamaktaydı. Zaman ve imkânın; en değerli olduğu günlerde boşa harcanacak her fırsat bize çok pahalıya mâl olacaktı. Büyük yetkilere sahip Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın ihtiyacı olan iki şey vardı: Zaman ve imkân… Ama Aziz Erbakan Hocamızın buyurdukları gibi; “Eğer inanç ve azim varsa, imkân da bulunacaktı!”

Zaten Atatürk, Başkomutan seçildiği gün Meclis’te, büyük ve şefkatli ulusunun her zaman yardımlarını göreceğine inancını hatırlatmamış mıydı? Uzun sürmüş savaşların etkisiyle yorgun, yoksul ve güçsüz kalmış ulusunun bu ağır koşullar altında özgürlük ve bağımsızlığı için bütün varlığını ortaya koymaktan çekinmeyeceğini haykırmamış mıydı? Ayrıca, orduya ve ulusa seslenen bildirisinde; ülkenin ve milletin maddi ve manevi bütün gücünü bağımsızlığın elde edilmesine yöneltmek için, alınacak hiçbir önlem ve girişimde gevşekliğe ve hoşgörüye yer verilmeyeceğini vurgulamamış mıydı? Ne zaman ve imkân konusunda, ne de yurt kavramı karşısında ayrıntılardan başka bir şey olmayan diğer düşüncelere bağlı kalmayarak; düşman ordusunun yok edilmesi için gerekli her şeyin yapılacağını açıklamamış mıydı? Öyleyse, Kutlu Komutanın mali ve maddi kaynak yetersizliğini yenmek için de elbette bir düşündüğü vardı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, bu nedenle yasa kuvvetinde beş Milli Yükümlülük Emirleri (Tekâlif-i Milliye Emirleri) yayımlamış ve bu emirler telgrafla tüm Anadolu’ya yollanmıştı. Vali ve kaymakamlar uygun araçlarla bu kurtuluşa katkı emri halka duyurmuşlardı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın yasa gücünde emirler verme yetkisini ilk kez kullandığı alan işte bu Milli Yükümlülük Emirleri olacaktı. Emirler bir sıra numarası altında yayımlandığından “Bir Numaralı Emir”, “İki Numaralı Emir” gibi aldığı sıra numarasıyla anılıyorlardı:

– Bir Numaralı Emir: Her ilçede kaymakamın başkanlığında mal müdürü ve ilçenin en büyük askeri amiri ile idare meclisi, belediye ve ticaret odalarının seçtikleri ikişer üyeden oluşan Tekâlif-i Milliye Komisyonları (Ulusal Yükümlülük Kurulları) kurulacaktır. Bu komisyonlara o yörenin Müdafaa-i Hukuk Dernekleri merkez kurulundan iki üye ile köylerde imamlar ve muhtarlar tabii üye sıfatıyla katılacaklardır. Tekâlif-i Milliye Komisyonları derhal toplantılara başlayacak ve hiçbir komisyon üyesi hizmetlerine karşılık ücret almayacaklardır. Ayrıca, her komisyon iki ay süre ile askeri hizmetleri ertelenmek üzere altı memur çalıştıracaktır. Tekâlif-i Milliye Komisyonları, savaş ekonomisine giren ve Tekâlif-i Milliye Emirleri’nde belirtilen malları toplayarak kendisine bildirilen cepheye gönderecek, ayrıca bu emirlerin hizmet yükümlülüğüne ilişkin hükümlerini uygulayacaklardır. Komisyon üyelerinden görevinde ihmal gösterenler, vatana ihanet suçu işlemiş sayılarak ona göre cezalandırılacaklardır.

– İki Numaralı Emir: Kentler, kasabalar ve köylerdeki her ev birer kat çamaşır (külot, fanila veya benzeri iç giyimi), birer çift çorap ve birer çift çarık hazırlayarak belirli süre içinde komisyona teslim edilecektir. Ordu ihtiyaçlarında kullanılacak bu giyeceklerin yöresel özellikler göz önünde tutularak hazırlanmasına dikkat gösterilecektir.

– Üç Numaralı Emir: Tüccar, esnaf ve halk; ellerinde bulunan çamaşırlık veya amerikan bezi, patiska, pamuk, yıkanmış ve yıkanmamış yün ve tiftik, erkek elbisesi yapımına yarayan her türlü kışlık ve yazlık kumaş, kösele, taban astarlığı, sarı ve siyah meşin ve sahtiyan (deri), mamul veya yarı mamul çarık, fotin, demir kundura çivisi, tel çivi, kundura ve saraç ipliği, nal, nal yapımında kullanılan demir, yem torbası, mıh, yular, belleme, kolan, kaşağı, gebre, semer ve urganların yüzde kırkını Tekâlif-i Milliye Komisyonları’na teslim edeceklerdir. Teslim edilen malların bedelleri daha sonra devlet tarafından kendilerine ödenecektir ve ödenmiştir.

– Dört Numaralı Emir: Tüccar ve halkın elinde bulunan mevcut buğday, un, saman, arpa, kuru fasulye, bulgur, nohut, mercimek, koyun, keçi, kasaplık sığır, şeker, gazyağı, pirinç, sabun, tereyağı, zeytinyağı, tuz, çay ve mum stoklarının yüzde kırkına ordu adına el konuluverecektir. El konulan malların bedelleri daha sonra devlet tarafından ödenecektir.

– Beş Numaralı Emir: Ordu ihtiyacı için daha önce alınan taşıt araçlarının dışında halkın elinde kalan her türlü taşıt aracıyla (at arabası, yaylı, öküz arabası, kağnı, at, eşek, katır, deve, kamyon, kamyonet, motorlu tekne, taka) ayda bir kez olmak ve yüz kilometreyi aşmamak koşuluyla orduya ait malları istenen yere kadar götüreceklerdir. Taşıma hizmetleri parasız yürütülecek, kimseye ücret ödenmeyecektir.

Şimdi bu haklı talepleri ve hayırlı tedbirleri bile tenkit eden şuursuz ve sorumsuz kimselere sormak lazımdı:

Yurdumuzun dört bir tarafının; Haçlı ve Barbar Batılılarca işgale uğradığı, Aziz Milletimizin malı ve canı dahil bütün imkânlarıyla yeni bir Kurtuluş Savaşı’na mecbur bırakıldığı böylesine kritik ve kaotik bir ortamda, Gazi Mustafa Kemal bu Tekâlif-i Milliye Talimatı’nı hazırlayıp uygulamayacaktı da ne yapacaktı? Şimdiki işbirlikçi iktidarlar ve Din istismarcısı sahte kahramanlar gibi, stratejik vatan topraklarımızı para karşılığı yabancılara mı kiralamalıydı? Bunlar gibi eldeki birkaç fabrikayı ve tüm Milli yatırımları düşmanlara mı satmalıydı? Zaten kendi vatanları, namusları ve bağımsızlıkları uğruna cepheye koşan çocuklarıyla ve yakınlarıyla yiyecek ve giyeceklerini seve seve paylaşan Milletimizin desteği alınmayacaktı da başka, hangi çareye başvurulacaktı? Bu fedakârlık yapılmasaydı Şanlı Kurtuluş Savaşı nasıl kazanılacaktı?

Bu Milli ve mecburi talimat ve tertibatları, bir zorbalık gibi göstermeye çalışanların genlerine ve kirli geçmişlerine bakmak lazımdı. Çünkü düğün alayı değil, Kurtuluş Savaşı hazırlığı yapılmaktaydı. Ülke topraklarımızı resmen ve fiilen işgale kalkışan yedi düvele ve dönemin en gelişmiş silah teknolojilerine karşı, kıt kanaat imkân ve fırsatlarla, ama kutlu iman ve cihat aşkıyla, tarihte benzeri az görülen bir Milli Kurtuluş Mücadelesi başlatılmıştı. Bütün bu tarihi ve talihli kalkışmayı alkışlamak ve gurur duymak yerine, hâlâ karalamaya ve karşı çıkmaya çalışanların, bir de dindarlık kisvesiyle bu kindarlıklarını meşrulaştırma çabaları, şayet ahmaklık değilse, mutlaka alçaklıktı…

 


[1] Faruk Mercan / Onlar Başroldeydi, Doğan Kitap, sh.293

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
8 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Yakup G.

Şeytani Diplomasi
BM gerçekte, Siyonist ABD ve emperyal devletlerin taleplerini BM de uygulanan cebri diplomasi ile üyelerine dayatma politikası sunan paravan bir kuruluştur.

Makalede zikredildiği üzere güçlü devletler, Güvenlik Konseyi aracılığıyla veya ekonomik güçlerini kullanarak, Genel Kurul’daki üye devlet temsilcileri üzerindeki dolaylı baskılarıyla etkinliklerini sürdürmeye çalışmaktadır. ABD’nin çıkarlarına karşı bir tutum, gelişmekte olan ülkelerin ABD kontrolündeki IMF gibi kuruluşlardan destek almalarını zorlaştırırken, tersi tutumlar ise ödüllendirilmektedir. Yani ekonomik tefeci ve tetikçi IMF ile ülkeler hizaya sokularak BM üzerinden kararlar aldırılmakta ve uygulatılmaktadır.

Diğer taraftan NATO, Uyuşturucu ve Silah Kaçakçılığı yapmaktadır.

İnsani yardım ve kalkınma adı altında yapılan yardımlarla teröristler desteklenmektedir.

BM nin PKK-YPG ile sözde “çocukları savaştırmayı bırakma” anlaşması ise PKK-YPG’ yi Uluslararası platformlarda muhatap kabul etme yasallaştırmanın sinsi yöntemidir.

Tüm bu hakikatlerin hiçbirisi hiçbir uluslararası ilişkiler ders kitaplarında yer almaz malesef. Çünkü hakikatleri yazmak cesaret ister….

Saffet

Kamer Suresi Mucizesi
Aziz Erbakan Hocamızın oluşturduğu D-8 oluşumunun şimdi ne kadar da anlam kazandığı görülmektedir. Ama malesef bu oluşumun önü İsrail ve işbirlikçiler eliyle pasifize edilmiştir. Ancak ne yaparsa yapsınlar Erbakanın feraset dolu teknolojik projelerinden kurtulamayacaklar AB-ABD-İSRAİL çok yakında parçalanacak ve tarihin çöplüğüne karışacaklardır. Muhterem üstadımız Ahmet Akgül Hocamızın sohbetleri ve konferanslarında sürekli dile getirdiği Kamer suresi 42-45 ayetleri BM bugünkü durumuna işaret etmekte ve bizleri uyarmakta ve umutlandırmaktadır.

Kamer 42
(Ancak) Bizim ayetlerimizin tümünü yalanlayıvermiş (zulüm ve küfürde diretmiş)lerdi. Biz de onları Azîz ve Muktedir olan (Allah)ın yakalayışıyla yakalayıp (düzenlerini devirmiştik).
Kamer 43
(Şimdi, ey bu çağın gafil ve cahilleri!) Sizin kâfir (yöneticileriniz ve süper güç)leriniz onlardan daha mı hayırlıdır? Yoksa sizin için kutsal kaynaklarda (kurtulacağınıza ve başıboş bırakılacağınıza dair) bir beraat mı var ki? (Aynen Firavunlar gibi, bugünkü sömürücü ve saldırgan zalimleri de devirmeyelim ve yerin dibine geçirmeyelim?)
Kamer 44
Yoksa onlar: “Biz, ‘birbiriyle yardımlaşıp öcünü alan’ (ve mutlaka başarılı olan) ‘Güçlendirilmiş bir Cemiyetiz’ (Birleşmiş Milletleriz” diyerek mi şımarıp böbürlenilmektedir)?
Kamer 45
(Oysa) Yakında o “Birleşik Cemiyet” bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacak (delik arayacak vaziyete ve hezimete düşeceklerdir).
http://www.mealikerim.com

Veysel

BM Eşittir Çifte Standart
Her örnekte her eylemde şeytanın ve avanelerinin çifte standartçı tavırlarının örneklerini detaylı bir şekilde yeniden hatırlıyoruz. Sözde “dünya barışını, güvenliğini korumak ve uluslararasında ekonomik, toplumsal ve kültürel bir iş birliği oluşturmak için” kurulmuş bir “örgüt” olan Birleşmiş Milletler istisnasız bir şekilde her eyleminde şeytani sisteme ve siyonist kafaya destek olmayı görev bilinci ile yerine getirmiştir. Tabi bu sistemin her ülkede ve bölgedeki işbirlikçileri de bu yapının faaliyetlerine çanak tutmuş ve toplumların tepkilerine “paratoner etkisi” yapacak tavırlar takınmışlardır. Örneğin ülkemiz iktidarındaki AKP -ülke içinde olmak kaydıyla- sözlü tepkide birinci sırada yer alsa da kimsenin cesaret edemediği “israil ile normalleşme” anlaşmasını imzalama ve devam ettirme cesaretini sergilemiştir. İşte bu makaleler vasıtasıyla bu yapıların iç yüzlerini öğrenmiş olmakla birlikte yine Milli Çözüm sayesinde aklımızın karışmasını önlemiş oluyoruz.

Kemal Serkan

Aziz ERBAKAN ve O’nun Sadık Talebe ve Takipçisi Muhterem Ahmet AKGÜL HOCAMIZ, HAYATI BOYUNCA bu BM – AB – ABD – İSRAİL – NATO – UNESKO – G7 (G20)LER – FED – IMF gibi ifsad kuruluşlarının beyni SİYONİZM’E SAVAŞ İLAN ETMİŞ HAK’KIN TEMSİLCİLERİDİR!..
Aziz ERBAKAN Hocamız ve O’nun Sadık Talebe ve Takipçisi Muhterem Üstadımız Ahmet AKGÜL HOCAMIZ, HAYATI BOYUNCA bu BM – AB – ABD – İSRAİL – NATO – UNESKO – G7 (G20)LER – FED – IMF gibi Gizli Dünya Devletinin ifsat kuruluşlarının amacını ve arkasındaki şer cephenin SİYONİZM’İN (ırkçı emperyalizmin) olduğu hakikatını anlatarak deşifre ederek asıl yok edilmesi gerekenin İSRAİL TERÖR DEVLETİ olduğunu anlatmış ve bu şer cephesine karşı hazırlıklar yapılmış ve bu şer cephesine SAVAŞ İLAN ETMEKTE BÜYÜK BİR KARARLILIKLA AZİMLE DİRAYETLE DEVAM ETMEKTEDİR. Bu şer cephesini etkisiz kılmadıktan sonra veya tarihin çöplüğüne gömmeden 8 milyar insanlığın huzur bulmasının mümkün olmadığı hakikatı günümüzdeki pandemi dolayısıyla CORONA COVİT 19 ile bir kez daha aşikar olmuştur. Çarpıklık HAK ANLAYIŞINDAKİ farklılıklardan ortaya çıkmaktadır.. İşin temeli bu hak anlayışını Rabbimizin insanlığın huzurunu ancak KUR’AN’A – SÜNNETE dayalı hak anlayışıyla mümkün olduğu hakikatinden yola çıkarak Aziz Erbakan Hocamızın şu öğretilerini dikkate almamız gerekmektedir:

[u][b][b]Bize göre şu 4 şey Hak sebebidir:[/u]

1- Doğuştan bütün insanlara Eşit olarak verilen haklar.

A- Yaşama hakkı (can emniyeti),

B- Nesil garantisi (namus emniyeti),

C- Akıl emniyeti (düşünce serbestisi),

D- İnanç ve vicdan hürriyeti,

E- MüIkiyet hakkı ve meşru yollarla çalışıp kazanma güvencesi.

2- Emek ve hizmet karşılığı elde edilen haklar.

3- Karşılıklı ticari, siyasi veya sosyal anlaşmalar sonucu doğan haklar.

4- Eşit işe eşit ücret, aynı şartlardaki suça aynı ceza, yaralama ve cana kıyma neticesinde ödenecek tazminat gibi adalet gereği doğan haklardır.

[u]ZALİM sistemlere ve BÂTIL düşüncelere göre ise şu 4 şey Hak sebebidir:[/u]

1- Kuvvet: Yani ekonomik ve askeri yönden güçlü olan; zayıf ve korumasız olanı ezebilir, sömürebilir.

2- Çoğunluk: Bir ülkede çoğunluğu ele geçirenlerin, azınlıkta kalanlara üstünlük kurmaları ve onları 2. ve 3. sınıf vatandaş saymaları Batılılara göre gayet tabiidir.

3- İmtiyaz: Zalim ve bâtıl kafalılara göre Yahudi olmak, Avrupalı veya Amerikalı olmak, beyaz ırka mensup olmak, maddi servet veya dini bir etiket sahibi olmak… Başkalarını aşağılamak ve temel haklarına tecavüze kalkışmak için bir hak sebebidir.

4- Çıkar: Bir yerde ekonomik veya stratejik menfaatleri söz konusu olursa, oraya zorla müdahale etmeyi ve sadece çıkarlarını düşünmeyi, Batılılar maalesef şeytani bir prensip edinmiştir.[/b][/b]

Mus ab

Asırlar öncesinden İsrail oğullarının yeryüzüne iktidar olacaklarını ve yaptıkları kötülükler sonucu mahvu perişan olacaklarını haber vermektedir.
Sonra onlara karşı size tekrar “güç ve kuvvet sağladık-sağlayacağız”, size mallar ve çocuklarla destek çıktık-çıkacağız, (karşılıksız dolar ve masonik organizasyonlarla Siyonist sömürü saltanatını kuracaksınız) ve topluluk olarak sizi sayıca çok kıldık-kılacağız. (Örneğin,
BM ve NATO gibi kuruluşları güdümünüze alıp söz sahibi olacak ve kötü amaçlarınız için kullanmaya kalkışacaksınız!..) İsrâ Suresi 6. ayet
İşte (böyle bir durumda) şayet iyilik (ve adalet) ederseniz, kendi nefsinize (ve menfaatinize olacaktır). Yok, eğer kötülük (ve zulüm) ederseniz, o da kendi aleyhinize (sonuçlar doğuracaktır. Ama siz maalesef yine zulüm ve kötülük yoluna sapacak, elinizdeki ve emrinizdeki imkân ve iktidarları Siyonist hayallerinizi ve şeytani niyetinizi gerçekleştirmek için korkunç bir haksızlık ve ahlâksızlık yolunda kullanacaksınız. Dünya’yı savaş ve soygun alanına çevirecek ve insanları birbirine kırdıracaksınız.) Arkasından bu sonuncu (sapkınlık ve şımarıklığınızı cezalandırma) zamanı gelince, size öyle (Mü’min ve Mücahit kullarımızı göndereceğiz ki), yüzlerinizi kötüleştirsinler (servet ve saltanatınızı yıkıp sizi dize getirsinler, yüzlerinizi yere sürdürsünler) ve ilk kez girdikleri (Buhtunnasr veya Hz. Ömer döneminde Kudüs’ü fethettikleri) gibi tekrar yine Mescid’i (Aksa’ya) girsinler ve ele geçirdikleri (hainleri, katilleri ve mel’ânet merkezlerini) mahvu perişan etsinler. (Böylece Siyonist saltanatınıza son versinler ve İsrail denen beşeriyet bünyesindeki kanser urunu kesip temizlesinler. Ey Beni İsrail, bu Allah’ın va’adi ve tehdididir ki, mutlaka yaşayacaksınız!) Suresi 7. Ayet

Evet Kur’an-ı Azimüşşan asırlar öncesinden İsrail oğullarına ikinci defa yeryüzünde güç ve iktidar olacağını söylemesi ve aynen gerçekleşmesi; Kur’an-ı Kerimin, Allah’ın kelamı olduğunun sayısız delilerinden bir tanesidir. Aynı Yüce Kitap, İsrail eline verilen gücü; İsrail kötülük, ahlaksızlık, şer emellere kullanırsa (ve makaleden de okuduğumuz gibi her kötülüğün altında saklı olan İsrail) yeryüzünün en zorlu kulları (Erbakan teknolojileri ile Milli Çözüm feraseti ve şuuruyla keskin kılıç olan Kahraman Türk Ordusu tarafından) hainler, katiller ve mel’ânet Siyonist merkezler mahvu perişan edilecektir inşallah.

Mehmet S.Pınar

İfsatdan İslaha Geçiş Dönemi geliyor!
Hz. Ademin yaratılmasına ve Hz. Adem’e saygı amaçlı secde edilmesine isyan eden Şeytan, isanlık tarihinin sonuna kadar bir intikam yemini içti..Ve bu yemini yerine getirmek için de,tabiri caizse her türlü plan ve proğramını hazırladı..Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın muhteşem bir tanımlası ile “Siyonizm Şeytanın şimdiye kadar oluşturduğu küresel bir şaheserdir”…Her türlü ifsad organizasyonu ile insanlığı her alanda abluka altına alan bu şeytani şer şebekesinin düzeni;Allahın lütfuyla ve Milli Çözüm inancının candan ve kapsamlı cihadının sonunda yıkılacak…Ve inşallah son on dört asrın en büyük küresel islah proğramı olan ve yedi milyar insanlığın tamamını, rahmet kanatlarının altına alacak olan, Adil Düzen mevsimi başlayacaktır…

Orhan ATAY

Eksik Ahlak ve Tarih
Yıllardır eğitimimizi İnönü eliyle ABD elçiliğine bırakmış bir zihniyette, zaten Darvinist eğitiminde korunup kollandığı bir zamanda, bir de böylesi güya dindar kahramanların ve yöneticilerinin, iktidarlarının olduğu 18 yıllık dönemle insanlara, gençlere Tarih ya öğretilmiyor, ya eksik öğretiliyor, yada kasten yanlış öğretiliyor. Bırakın İnsanlık, Osmanlı tarihini yakın tarihimizden bile haberi olmayan insanımız, maalesef kurtuluş reçetesi olarak hazırlanan emirleri. Bu günün çoğu dönme, bir çoğu şak şakçı, bir çoğuda hain olan yazarlarca TV. kanallarında veya köşelerinde öylesine yazıp anlatıyorlar ki zannedenler var’ki ATATÜRK ve dönemin idari ve mülki amirleri ihanet etmiş. Oysa anlatanlar eksik ve yanlış anlatanlar,eksik ahlak ve ihanet içerisindedirler, cahilliğin biçaresi içerisinde debelenip durmaktadır. Oysa diğer taraftan İnanç ve azimle, İman varsa imkan vardır diyen, ve tekeden süt çıkaran inananlar, gününü ve zamanını bekleyip gözetmektedir.

ELİF.ÇAGIL

ZALİMLER
Birleşmiş Milletler adı üstünde!
Mazlumun kanını hep emiyordu!
Zalim ülkeleri koruyup ,kolluyor!
Mazluma hep dirsek gösteriyordu.

Abd , Ab ve Çin düşman görünsede!
Mazluma gelince şahin kesiliyordu !
Her türlü pervasızlık göstererek !
Mazlumu paramparça ediyordu .

Rabbim zalimlerin oyunlarını bozacaktır Amenna ve Saddekna …

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
8
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx