YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
66236bbf6e785
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 3 3
Bugün : 7476
Dün : 23989
Bu ay : 483345
Geçen ay : 453014
Toplam : 23262309
IP'niz : 3.144.119.62

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

"Cumhurbaşkanlığı seçimi niçin önemlidir?" sorusunun doyurucu yanıtını bulmak ve bunu doğru bir zeminde tartışmak için, önce: "Cumhurbaşkanlığı nasıl bir görevdir? Bu yüce makam ve mesuliyet, hangi özellikleri gerektirir?" konusunun iyi bilinmesi lazımdır. Çünkü Cumhurbaşkanı, milletin ve devletin; varlığının, devamının ve istikrarının sigortasıdır. Cumhurbaşkanının kabiliyet ve karakteri, Milli birlik ve dirliğimizle doğrudan alakalıdır. Basiretsiz ve dirayetsiz devlet başkanlarının, ülkelerinin başına ne sorunlar açtığı ortadadır. Bunun çok acı örnekleri maalesef Türkiye'de de yaşanmıştır.

 

  Oldukça kritik bir süreçten geçtiğimiz; ülkemiz ve bölgemiz üzerinde çok sinsi senaryoları seyrettiğimiz böyle bir ortamda, Cumhurbaşkanlığı seçimi daha bir anlam ve önem kazanmaktadır. Yani sadece Türkiye'yi değil, aynı zamanda bölgemizi ve dünya dengelerini de, iyi değerlendirip yönlendirecek, olgun ve dolgun bir şahsiyete ihtiyaç vardır.

Reşat Nuri Erol'un bu konuyla ilgili tespit ve tahlilleri üzerinde mutlaka durulmalıdır:

  "Anlatacağımız meselenin iyi kavranması için bir örnekten yola çıkarak girizgâh yapalım:

  Bir arı kovanında, milyonlara varan arı yaşar. Ama içlerinden yalnızca biri "ana arı"dır.

  "Ana arı" hiçbir iş yapmaz, sadece kovan içinde dolaşır, ama "ana arı" olmazsa kovan bir-iki gün içinde yok olup dağılır. Acaba "ana arı" ne yapmaktadır?

  "Ana arı" yumurtlar ve yeni arıların oluşmasını sağlar. "Ana arı" kovana bir koku salar, bu koku kovanın dışına kadar çıkar, dışardan gelen arılar o koku sayesinde kovanlarını bulurlar. Aynı anadan doğan arılar aynı kokuyu taşırlar, dolayısıyla birbirlerini o koku ile tanırlar. Bekçi arılar kapıda beklerler, yabancı bir arı geldiği zaman onu içeri almazlar. "Ana arı" olmadığında arılar kovanlarını bulamaz ve birbirlerini de tanıyamaz olur, böylece kovan dağılıp gider ve arıların her biri bir yerlerde ölüp kalır.

  Bundan sonra yazacaklarımız hep bir kovandaki "ana arı" örneği unutulmadan okunmalıdır.

  İçinde bulunduğumuz süreçte ağırlıklı gündem konusunu cumhurbaşkanı adayı ve seçimi oluşturmaktadır.

  Malum, devlet başkansız olmaz. "Devlet başkanları"da aynen "ana arılar" gibi bir iş yapmazlar, köşkte otururlar. Ama köşkte oturan biri olmazsa devlet yaşamaz. Dikkat edilir ve iyi hatırlanırsa, Türkiye'deki askeri müdahaleler genellikle devlet başkanları görevlerini yapamaz hâle geldikleri zaman olmuştur. Devlet başkanının anayasada sayılmış görevleri geçicidir, (bugün o görevler ona verilir, yarın o görevler ondan alınır); ama Cumhurbaşkanın bir de doğal görevleri vardır. O doğal görevleri anayasalar vermez, "sosyal kanunlar" o görevleri kendisine yüklemektedir.

  İşte; devlet başkanı seçilirken: onun bu doğal görevleri dikkate alınarak seçilmelidir. Devlet başkanı şayet herhangi bir görevini iyi yapamazsa, o zaman bir kanun yapar ve onun elinden o görevi alırız. Ama kanunla verilmeyen görevleri onun elinden almak mümkün değildir. O yetkileri almak demek, onu devlet başkanlığından azletmek demektir.

  O halde "sosyal kanunlar"ın devlet başkanına verdiği görevleri iyi bilmemiz, seçerken ona göre hareket etmemiz gerekir. Bu kanunlar nelerdir? Şimdi bunları dört madde olarak sıralayalım. Her şey dörtlü bir hikmetle yaratmış gibidir. Dört görev bulamazsanız eksik açıklama yapıyorsunuz demektir. Dört ana görevin olması "sosyal kanunlar" gereğidir. Onların tesbit edilmesi de bizim araştırıp bulmamıza bağlıdır.

1) Devlet başkanı kanunları ve kararnameleri imzalayacaktır.

  Devlet başkanı ana arı gibi sadece köşkte oturur ve devleti temsil eder. Onun imzalamadığı hiçbir şey devlette yürürlüğe girmez. Onun imzası devlet içinde ana arının kokusu gibidir. Halk ve yabancılar bir tek imza tanırlar, o da devlet başkanının imzasıdır. Diğer yetkililerin imzalarını tanımazlar. Meclis kanun çıkarmıştır. Halk cumhurbaşkanının altına 'yayınlansın' demesi ile bunun kanun olduğunu öğrenir. Bunun içindir ki meclis ısrar etse bile, devlet başkanı imzalayıp yayınlamayınca geçersiz sayılır. Bakanlar kurulu kararları da öyledir. Halk bir tek yetkili tanır, o da devlet başkanıdır. Bundan dolayıdır ki devlet başkanı diktatörlüğe meyilli ise, orduyu da arkasına almışsa, onu kimse durduramaz. Devlet başkanının elinden "imzalama yetkisini" alırsanız, kokusuz hâle gelen arı kovanı misali bundan sonra devlet dağılır. İmzadaki teklik hem diğer imzaları tasdik etmekte, hem de devlet içinde birliği sağlamaktadır. Anayasa emrettiği halde bir kanunu ikinci defa yayınlamazsa yapacağımız hiçbir şey yoktur. Vatana ihanet olmadığı için hukuken bir şey yapamayız. Bu kadar hassas yetkilere sahip devlet başkanını seçerken her şeyi iyi hesaplamamız gerekmektedir.

  2) Devlet başkanı devlet sırlarını saklayıp başkanlara aktarır.

  Devlet başkanının ikinci görevi: devlet sırlarını saklamaktır. Nasıl kişilerin sırları varsa, devletin de sırları vardır. Onları düşmanların bilmemesi gerekir. Bu da ancak bir tek beyinde saklanırsa sır olur. O da devlet başkanının beynidir. Tarihte peygamberler ve adil büyük liderler bunu yapmıştır. Fatih, 'beynimdekileri sakalım bilse, onları keserim' demiştir. Devlet başkanlarının kırmızı defterleri vardır, başkandan başkana devreder. Onun tamamını başkandan başka kimse bilmez. Başkan gerekli gördüklerini orada kaydeder. İstediğine istediği kadarını gösterir. Devletin sürekliliğini bu defter sağlar. Başkan kafasındaki sırları saklar. Bunları ne meclis üyelerine, ne de hükümet üyelerine açıklamaz, çünkü o zaman sır olmaktan çıkar. Devlet başkanı izin verirse başbakanın bile telefonları dinlenebilir, ama Cumhurbaşkanının telefonunu dinlemek vatana ihanettir. Biz aslında sadece devlet başkanını seçmiyoruz, devlet sırlarını saklayanı ve sahip çıkanı da seçiyoruz.

  3) Devlet başkanı zaruret hâlinde alacağı kararlarla vatanı muhtemel tehlikelerden kurtarmalıdır.

  Devlet başkanının üçüncü büyük vazifesi, gerektiği zaman, anayasanın dışına çıkmak pahasına da devleti kurtarmaktır. Çünkü yasalar devlet varsa vardır; devlet yoksa yasalar ne işe yarayacaktır. İşte ülke/vatan için bu yasaları çiğneme yetkisi yalnız devlet başkanına verilmiştir. Bu sebepledir ki cumhurbaşkanı yalnız vatana ihanetten sorumludur, anayasayı çiğnemekten sorumlu değildir. Tarihimizden örnek vermek gerekirse, Osmanlılar belli zamanlarda çok sevdikleri vezirlerini feda etmişlerdir. Bazı cumhurbaşkanları bu yetkilerini kullanmadıkları için kimi zaman müdahaleler olmuş ve yerlerine geçenler bu yetkiyi kullanmışlardır.

  4) Başkanın önemli bir görevi de kurumlar arası dengeyi sağlamaktır.

  Mecliste bazen partiler arası gerilim olmaktadır. Meclis bu durumlarda kilitlenir, partiler arasında var olan bu sıkıntıdan dolayı ülkenin sorunları çözülemez hâl alır. Devlet başkanı devreye girer ve partiler arasındaki gerilmeyi yatıştırır veya seçime gidilir. Geçmişte bazı devlet başkanları bunu yapamamış, o sebeple müdahaleler zorunlu olmuştur. Bazen hükümet üyeleri arasında böyle çatışma olur ve çalışmalar durur. Devlet başkanı devreye girer, hükümete başkanlık eder ve var olan sorunları aşar. Zaman zaman yargı ile hükümet arasında, üniversite ile hükümet arasında veya yargı arasında böyle tıkanmalar olur. Meclis ile hükümet arasında da tıkanma olabilir. Devlet başkanı işte bu gibi durumlarda müdahale ederek bunları aşar.

  Devlet başkanı ayrıca sivil-ordu dengesini kurar.

  Bazen siviller ile askerler arasında gerginlik olur ve devlet işleri durabilir. Bu gibi durumlarda da devlet başkanı müdahale eder ve sorun aşılır. Devlet başkanı asker kökenli olmadığı zamanlarda bu çatışma aşılamamış ve askeri bildiriler zorunlu olmuştur. Mesela, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel kendi beceriksizliğini başbakana atarak ülkemize 28 Şubat'ı musallat etmiştir. Sonuç olarak ondan sonraki yıllar Türkiye'nin kayıp yıllarıdır. Şimdiki Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer de bazen yetersiz kalmakta, hattâ maalesef bizzat kendisi taraf olmakta, ihtiyaç duyulan denge kurulmak bir yana iyice bozulmaktadır.

  Devlet başkanı merkez ile yerel yönetimler arasında denge kurar.

  Devlet başkanı bazen yerel yönetimler ile merkez arasında çıkacak ihtilaflarda denge unsuru olur. Bakan ve hükümet seçilmiş kimseleri görevden alamamalıdır, ancak cumhurbaşkanı alabilmelidir. Cumhurbaşkanı dengenin bozulduğu yerde re'sen devreye girer, gerekli dengeyi kurar ve korur. 

Bu kadar önemli olduğuna göre, devlet başkanının ne gibi özellikleri olmalıdır?

  1) Devlet başkanı bilgili ve donanımlı olmalıdır:

  Okuduklarını anlayabilmeli, anlatılanları kavrayabilmelidir. Bilgisiz kimseye arabayı teslim ederseniz onu devirir. Bu bilgi resmen profesörlerde, bir de kurmaylarda vardır. Meclis devlet başkanını bunlar arasından seçmelidir.

  2) Devlet başkanı güçlü ve kararlı olmalıdır:

  Devlet başkanı sözünü geçirebilecek kimse olmalı, askerler de onu dinlemelidir. Askerler dinlemezlerse diğerleri de dinlemezler ve sonunda devlet başkansız kalır. Askerler iki şeye dikkat ederler. Önce makama bakarlar. Sonra onun devleti kendilerinden iyi yöneteceklerine kani olmalıdırlar. Bu güven ve istikrar kaybolduğu için Özal zamanında Genel Kurmay Başkanı istifa etmiş, Demirel zamanında da 28 Şubat olmuştur.

  3) Devlet başkanı adil ve vakarlı olmalıdır:

  Devlet başkanı adil olmalı, dengeli kararlar almalı, düzeni bozmamalıdır. Ne var ki bunu test edecek bir mekanizma yoktur. Meclisin takdirine kalmıştır. Bir devlet başkanının ideolojik saplantısı varsa ve bunu uygulamada ortaya koyuyorsa, o kimse istikrarı bozacaktır. Ülkede zıtlaşma, çatışma ve kutuplaşma ortaya çıkacaktır. Lâiklere göre her dindar ideolojik saplantı içindedir, dolayısıyla dindar devlet başkanı olamaz. Dindarlara göre de insan inançsız olamaz. Eğer bir dini yoksa o kimse ideolojik saplantı içindedir, dolayısıyla adil olamaz. Halbuki Dindar kişi dininin emri ile adil olur. Kur'an; 'hükmettiğiniz zaman adil hükmedin' diyor; 'yakının da olsa bu seni kıst/ölçü ile hükmetmekten ayırmasın' diyor. O halde bir dindar zalim olamaz. Oysa inançsız bir kimseyi kontrol eden böyle bir eğitici ve frenleyici unsur yoktur. 20. yüzyılın diktatörleri bunun böyle olduğunu göstermiştir. Demek ki devlet başkanının adil olması için devlet başkanı muttaki dindar olmalı, kendi dinine sadık olmalı; ayrıca bağlı bulunduğu din mensuplarına adaleti emretmelidir. Ancak ülkedeki farklı din ve görüşten her kesime adil davranmalı ve devlet herkese aynı mesafede kalmalıdır.

  4) Devlet başkanı devlete/vatana sadık olmalıdır:

  Devlet Başkanı Celal Bayar gibi devlete değil de ideolojik saplantılara sadık olursa, elli yıldır çektiklerimizi çekeriz. İnkılâpçı olmak başka şeydir, inkılapperest olmak başka şeydir. Mustafa Kemal orduya lâikliği emanet etmedi; 'yegane vazifen Türk cumhuriyetini ve istiklâlini muhafaza ve müdafaa etmektir' dedi. Erbakan gibi şahsiyetlerin faziletli özellikleri varsa, onların diğerlerinden farkları dindar olmalarıdır."2

Samimi ve seviyeli dindarlık; ülkesine, devletine ve milletine sadık kalmayı ve antiemperyalist olmayı gerekli kılmaktadır. Böylesi şahsiyetlere Müslüman milletimiz saygı ve güven duymakta ve sahip çıkmaktadır. Yani her yönüyle "bizden-içimizden" bir Cumhurbaşkanı, devlet-millet kaynaşmasının da sigortasıdır.

  Siyonist lobilerden madalyalı, Büyük İsrail Projesinin eş başkanı, emperyalist planların stratejik ortağı, Dinlararası Diyalog hayranı, Moon ve Mason kafalı AKP adayları maalesef bu vasıfları taşımamaktadır. 

2[1] 15.03.2007 / Milli Gazete

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Milli Çözüm Dergisi

Milli Çözüm Dergisi

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx