YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
660652c87adb0
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 5 8 8
Bugün : 9892
Dün : 16551
Bu ay : 405100
Geçen ay : 338123
Toplam : 22731050
IP'niz : 44.222.220.101

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

BU BERAT BEY, BU KADAR BAŞARILIYDI DA;

NİYE GÖREVDEN ALDINIZ?

        

Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan, 2021 Şubat’ında AKP İzmir 7. Olağan İl Kongresi’ne katılmış, Hakkâri ve Nevşehir il kongrelerine canlı bağlantının yapıldığı kongrede şunları aktarmıştı:

“Son zamanlarda CHP ve şürekâsı, Hazine ve Maliye eski Bakanımız Berat Albayrak’ı ve onun nezdinde tüm ailemle birlikte şahsımı hedef alan bir kampanya başlatmıştır. Buharlaşan bir para ya da istismar söz konusu olmamıştır. Piyasa ve hukuk kurallarıyla döviz işlemleri yapılmıştır. Vicdan ve iz’an sahibi herkes teslim edecektir ki bu mücadelenin ekonomik boyutunun en ön safında Berat Bey yer almıştır. Önce enerjide, ardından ekonomide ifa ettiği görevlerdeki en büyük talihsizliği, ‘damat’ sıfatının, bu alanlardaki birikimi, gayreti ve başarısının önüne geçirilmiş olmasıdır. Karadeniz’deki doğalgaz rezervinin keşfini yapan sismik araştırma ve derin sondaj gemilerimizin alınmasına başlanmasından, madencilik alanındaki açılımlara kadar ülkemizin pek çok yeni kazanımının altında Berat Bey’in imzası vardır. Bunu başardığı için kuduruyorlar, çıldırıyorlar. Türkiye ekonomisini daha da güçlü kılmak için pek çok alanda tarihi öneme sahip uygulamalar da Berat Bey’in Hazine ve Maliye Bakanlığı dönemine rastlamaktadır!”

Şimdi sormak lazımdı:

Yahu, bulunmaz Hint kumaşı gibi sunulan şanslı damat Berat Albayrak, bu kadar yararlı, hayırlı ve başarılı bir Hazine Bakanıydı da, ne diye istifaya zorladınız?

Yetmez, ne diye Çamlıca’daki villasında bir nevi ev hapsine mecbur bırakıp, toplumla ve medyayla irtibatını kopardınız?

Siz böylesine başarılı bir Bakanı görevinden aldırmakla, millete, devlete ve ülkeye ne büyük fenalık yaptığınızın farkında mısınız?

Yoksa, Berat Bey, devlete ve millete yararlı olduğu halde, kendi şahsi hesaplarını, sizin saltanat planlarınızdan öne çıkardığı için mi, yani kızdığınız ve kıskandığınız için mi istifaya mecbur bırakmıştınız?

Veya; TV5’te H. Basri Akdemir’in Ekonomi ve Ötesi programında, yandan yandaş İbrahim Kahveci’nin ağzından kaçırdığı gibi: “Berat Bey’in yeniden Bakan olarak dönmesini, İsrail isteyip dayattığı için mi?” bu geri adımlar atılmaktaydı ve Berat Albayrak tekrar parlatılmaya başlanmıştı?

Yandaşlığı yalakalık boyutunu aşan Mahmut Övür, Sabah gazetesinde:

“Türkiye’nin ana muhalefet partisi CHP, eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’la uğraşmaktaydı. Aslında bu bilinçli bir tercihti ve öncekiler gibi ‘milli ve yerli duruşa’ saldırıydı. Başkan Erdoğan’ın deyimiyle ‘çıldırmalarının’ ve unutmamalarının nedeni de Albayrak’ın, hem Enerji alanında hem de IMF’ye teslim etmediği Maliye alanında izlediği siyasetti. Bu siyasetin küresel düzeyde kimleri rahatsız ettiğine bakın, CHP’yi bugün yönetenlerin kimlere hizmet ettiği anlaşılırdı.” diyerek bu koroya katılmıştı.

Üstelik Berat Bey, Sn. Erdoğan’ı her fırsatta övüp göklere çıkarmaktaydı!

Hatırlayınız, Berat Albayrak’ın kayınbabası, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan ile ilgili sözlerini abartılı görenler ve dost çevresinde, “Amma da atmış” diyenler aldanmaktaydı.

Sn. Berat Bey: “Cumhurbaşkanımız Ay’a dört şeritli yol yapacağız dese inanacak bir seçmen kitlemiz var” mealinde bir şeyler söylemişti de bazıları inanmamıştı.

Meğer Berat Albayrak yerden göğe haklıymış. İktidar partisinin gerçekten böyle bir seçmen kitlesi olduğu yapılan sokak röportajlarında ortaya çıkmıştı.

Sokaktaki AKP’li vatandaşlara iktidar partisi tarafından yapılan herhangi bir icraat sanki muhalefet partisi tarafından yapılmış gibi aktarılıp “doğru mu bu?” diye sorulunca: Vatandaşlar, “Hiç doğru olur mu?” diye lafa girip muhalefete verip veriştirmeye başlıyorlardı.

Tam bu esnada söz konusu icraatın AKP tarafından sergilendiği hatırlatılınca: Muhalefet yaptı diye veryansın eden vatandaşlar bu sefer yüz seksen derece dönüp, “O yaptıysa doğrudur!” diye konuşmaya başlıyorlardı.”[1] Yani Berat Bey’in buyurdukları gibi “Erdoğan, Ay’a giden dört şeritli yol yapacağını” söylese bile, onun sözlerine inanıyorlardı!?

Oysa ASO Başkanı Nurettin Özdebir, hükümetin yıllardır istihdamsız ve kalkınmasız bir büyüme politikası yürüttüğünü ve bu balon büyümenin sanayi yatırımlarıyla değil dış borçlanmayla elde edildiğini dile getirerek, 5.7 milyon genç işsizin ileride çok daha büyük sorunlara işaret ettiğini vurgulamıştı.

Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, ASO’nun şubat ayı meclis toplantısında ekonomi çarkının istihdam sağlayacak şekilde kurgulanması gerektiğini hatırlatmıştı. Hükümetin yüksek büyüme dönemleri de dahil olmak üzere istihdam yaratabilecek bir politika izleyemediğini söyleyen Özdebir, Türkiye’nin yıllardır istihdamsız ve kalkınmasız büyüme sorunuyla karşı karşıya kaldığını açıklamıştı. Büyümenin sanayi yatırımlarıyla değil dış borçlanmayla elde edildiği eleştirisini de dile getiren Özdebir, eğitim ve iş hayatında olmayan 5.7 milyon gencin ileride daha büyük istihdam sorunlarına işaret ettiğinden yakınmıştı.

“Büyümenin istihdama katkısını göremiyoruz”

“Yüzde 12.9’a ulaşan işsizlik, yüzde 4.9’luk küresel ortalamaya kıyasla dramatik ölçüde yüksektir.” diyen Özdebir; “Ne yazık ki büyümenin istihdama katkısını göremiyoruz. Büyümenin istihdam yaratmaması, istihdamsız büyüme sorununa işaret etmektedir. Böyle bir ekonomide gelirin dağılımı da bozulmakta ve genel yaşam kalitesinde bozulmalar ortaya çıkmakta, ‘kalkınmasız büyüme’ olmaktadır. Büyümenin kaynakları reel sektörden ziyade dış borçlanmaya, finans sektörüne ve hizmetlere dayanmaktadır.” diye uyarmıştı.

Bu acı gerçeklere rağmen Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Ekonomi Politikaları Üyesi Yiğit Bulut açıklamasında; “reel olarak büyüyen” tek ekonominin Türkiye ekonomisi olduğunu söylemekten utanmamıştı! Ve “Türkiye 140 milyar dolar rezerv sattı” diyenlerin rezervin ne olduğunu bilmediklerini savunmuşlardı. Bütün dünyada rezervin her zaman brüt olanına bakıldığını dile getiren Yiğit Bulut, Türkiye’nin hiçbir zaman satılabilir rezervi olmadığını hatırlatmıştı! Bazı çevrelerin manipülasyon yapmaya çalıştığını ileri süren Yiğit Bulut: “Ülkelerin ekonomik göstergelerine baktığınız zaman Türkiye’nin büyümesine baktığınız zaman 2018-2020 arasındaki dönemde pandemi riski ile kıyasladığınızda pandemik riske göre reel olarak büyüyen tek ekonomi Türkiye…” iddiasında bulunmuşlardı.

Oysa Aynı Tarihlerde; Erbakan’ın Şeker Fabrikasında Üretimi Durdurmuşlardı!

Temeli 1976 yılında atılan ve bölgede Erbakan’ın fabrikası olarak bilinen ve Türkiye’nin en değerli şeker fabrikaları arasında gösterilen Ilgın Şeker Fabrikası’nda; yıllardır hiçbir yenileme yatırımı yapılmadığı için eski teknoloji ile çalışan ve fabrikanın en önemli unsuru olan kireç ocakları artık çalışamayacak hale geldiği için, üretim tamamen durduruldu. Çürümeye başlayan 150 bin ton pancar ise TIR’larla başka fabrikalara taşınmaya başlanmıştı.

Kamunun elinde kalan şeker fabrikaları arasında en verimli ve kârlı şeker fabrikalarının başında gelen, temeli 1976 yılında Millî Görüş Lideri merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından atılan Ilgın Şeker Fabrikası’nda üretim yatırımsızlıktan dolayı zorunlu olarak durdurulmuş bulunmaktaydı. Fabrika sahasında bulunan ve işlenemeyen 150 bin ton pancar yaklaşık 15 milyon lira nakliye parası ödenerek Eskişehir ve Ankara Şeker Fabrikalarına taşınmaya başlanmıştı. Taşınan pancarlarda ise ciddi polar kaybı yaşanırken, yatırımsızlığın bedeli TÜRKŞEKER’e ağır olacaktı.

Sadece Taşıma Maliyeti 15 Milyon Lirayı Bulacaktı.

TÜRKŞEKER’in yatırımsızlıktan dolayı üretimi duran Ilgın Şeker Fabrikası’ndaki 150 bin ton şeker pancarını başka fabrikalara taşımasının maliyeti 15 milyon lirayı bulacağı konuşulmaktaydı. İşlenmesi geciktiğinden dolayı taşınan pancarlarda ciddi bir polar kaybı yaşanacağı için elde edilecek şeker miktarı da düşmüş olacaktı. Şekerde yaşanacak kayıpla birlikte zararın ikiye üçe katlanması kaçınılmazdı. İşte buna hâlâ utanıp sıkılmadan “Reel Büyüme” diyenlerin, ya aklı noksandı, ya vicdanı kararmıştı.

Sn. Erdoğan tam bir Makyavelist politikacıydı!

“Machiavelli’nin devlet yöneticilerine yazdığı “Prens/Hükümdar” kitabında, kilisenin başarısız politikaları ve Prens ile halk irtibatı ve devlet yönetiminde ordunun/askerin gücü ve rolü konusunda Haçlı Batı’nın ve istismarcı iktidarların yönetim tarzını ortaya koyan önemli bilgiler sunulmaktaydı.

Siyasete ve siyasetçilere negatif imajların yüklendiği, siyasetin kirli yüzünü, yolsuzluk, haksızlık, halkı kandırmak, ikiyüzlülük ve algı yönetimi gibi konularda her devirde her siyasetçinin elinden düşüremeyeceği türden bir eser kaleme alan Machiavelli, “Prens/Hükümdar”ın yani yöneticinin ulusal çıkarları korumak için gerekirse kötülük ve zulüm yapmasının caiz olduğunu savunmaktaydı. Machiavelli, sadece ulusal çıkarlar için değil, kendi iktidarını koruyabilmek için de hükümdar ve hükümetlerin sürekli mücadele içinde olmasını ve rakiplerine tuzak kurmasını mubah saymaktaydı.

Machiavelli’ye göre, devleti yöneten kişi, savaş sanatına hâkim olmak zorundaydı. Güçlü ve yöneticinin emrindeki bir askeri yapı her zaman lazımdı. Akıllı bir hükümdar, savaşa hazırlık ve güçlü bir ordu kurmayı sadece savaş zamanlarında değil, barış zamanında da sürekli gündeminde tutmalıydı…

Machiavelli’nin siyaset felsefesine göre hükümdar, özellikle siyasi tarihi iyi okumalı ve tarihteki büyük önderlerin halkı avutup uyutan tavırlarını ve politik tuzaklarını iyi kavramalıydı.

Machiavelli, hükümdarların, kaba ve ahlâksız görünmemek için dindar görünmeye çalışmalarını hatırlatmaktaydı. Çünkü din, en kolay istismarı yapılan ve toplumu avutan bir yapıydı.

Machiavelli’ye göre devleti yöneten hükümdar/devlet başkanı, pis işleri ve kötülükleri başkalarının sırtına yıkmalı, iyi işleri kendine mâl etmeye çalışmalıdır. Hükümdar/devlet başkanı, güçlü ve kudretli kişilerle arayı iyi tutmalıdır, ancak zayıfların kalbini kazanmayı da başarmalıdır. Hükümdar/devlet başkanı, itaatkâr kişileri yardımcı atamalıdır. Öyle ki yardımcıları kendisinden daha çok lideri düşünüyorsa o yardımcılar yararlıdır. Hükümdar da yardımcılarının çıkarlarını ve rahatını gözetmelidir ki, kendine bende (köle) edebilsin ve ihanetinden emin olsun.

Machiavelli’ye göre; hükümdar, etrafındaki danışmanların kendisine bir konuda fikir beyan etmesinin önünü açmalı, ancak kendisine akıl verir gibi hareket etmelerine engel olmalıdır. Danışmanları sabırla dinlemeli ancak sorgulayıcı bir üslup takınmalıdır ki danışmanlar güzel şeylerin kendilerinden çıktığı fikrine kapılmasınlardı.”[2]

Machiavelli’ye göre dürüstlük; sadece lafta kalmalıdır, politikanın tek kuralı iktidarın çıkarları olmalıdır. Politikada başarıya ancak ahlâk ve vicdan dışına çıkınca ulaşılır. Çünkü namussuzlar arasında yüzde yüz namuslu kalmak isteyen er geç mahvolacaktır; tarihî eylem içinde iyi kalplilik felakete götürür insanı; zulüm, yufka yüreklilikten daha az zalim sayılır. Politikanın kaderi görünüşte kahraman, gerçekte sahtekâr olmaktır. İnsanlar gönüllerinden çok, gözleriyle hüküm verirler. Kimse ne olduğumuzu anlamaz, nasıl göründüğümüze bakacaktır!..

İşte Sn. Erdoğan bu Makyavelist ve menfaatçi politikalar yüzünden, 1974 Kıbrıs Harekâtımızdaki Türkiye gayretlisi ve Filistinli mazlumların hamisi Kaddafi’yi devirmek ve Libya petrollerini Batı’ya peşkeş çekmek üzere Haçlıların planladığı Libya saldırısına ortak olmaktan sakınmamıştı.

Hatırlayınız; İslamiyet’in doğuşunu anlatan ünlü Çağrı filminin yapım masraflarını da Libya lideri Kaddafi sağlamıştı. Filmin yönetmeni de Suriye asıllı Mustafa Akad’dı. Bu destansı filmin çekilmesini sağlayan iki kişinin de hayatı trajik sonlanmıştı. Kaddafi’nin nasıl linç edildiği hepimizin malumuydu. Akad ise, 2005’te oturduğu kahveye düzenlenen bombalı saldırıda kızıyla birlikte katlonulmuşlardı. Bunun gibi Suriye’ye saldırılmasına ve 5 milyon insanın Türkiye’ye yığılmasına göz yumması da, Erdoğan’ın diğer bir Makyavelist yaklaşımıydı.

“Reel olarak büyüdükleri” yalanıyla Türkiye’yi avutup uyutan Erdoğan iktidarı, 2020 Eylül-Ekim döneminde tam 11 milyar ceza toplamışlardı. 2020 sonuna kadar planladıkları ceza miktarı ise 12 milyardı. Bir demecinde “Hâlâ fikri iktidar olamadıklarını…” itiraf eden Sn. Erdoğan’a hatırlatmak lazımdı: Siz hiçbir zaman fiilen de iktidar ve muktedir olamadınız!

Eşcinselliği ve lezbiyenliği meşrulaştıran İstanbul Sözleşmesi’ne PAPA sahip çıkmış, Sn. Erdoğan ise imzalamıştı!

İnsanlığı ifsada sürükleyen cinsi sapkınlık akımına, Katoliklerin dini lideri Papa Francesco tarafından ilk kez bu derece meşru bir hüviyete sarılmış ve destek açıklaması yapılmıştı. Katolik kilisenin zirvesindeki isim olan Papa Francesco, yasal hakları olduğunu iddia ettiği cinsi sapkınlar için medeni birliktelik ve hukuki koruma talebinde bulunmuşlardı. Papa’nın son ifadeleri, görev süresince cinsi sapkınlara yönelik en net destek açıklaması olarak yorumlanmıştı.

Papa’nın Kirli Sicili Kabarıktı!

Papa Francesco, geçmiş yıllarda birçok kez sapkın oluşumlara destek girişimlerinden sakınmamıştı. Aslen Arjantinli olan Papa Francesco, başkent Buenos Aires’teki başpiskoposluk görevi sırasında ‘eşcinsel evlilik’ yasasına karşı çıkmasına rağmen sapkın çiftlere yasal koruma sağlanmasını savunmaya başlamıştı.

Papa’nın cinsi sapkınlara destek ifadelerinden öne çıkan sözleri şunlardı:

“Eşcinsel insanların bir aile içinde olmaya hakkı vardır. Onlar da Tanrı’nın çocuklarıdır ve bir aileye sahip olma hakları vardır. Hiç kimse bu yüzden dışlanmamalı ve suçlanmamalıdır. Olması gereken şey, bir medeni birliktelik yasasıdır, bu şekilde yasal olarak korunurlar. Ben bunu savunuyorum.” (20 Ekim 2020)

“Evlilik erkek ile kadın arasında yapılır. Medeni birlikteliğin ise duruma göre değerlendirilmesi lazımdır.” (2014, Corriere della Sera röportajı)

“Eşcinsel olup olmaman mühim değil. Tanrı seni böyle yaratmış ve seni olduğun gibi seviyor. (Hâşâ-Allah’a iftira atıyor!) Benim için de bunun bir önemi yok. Papa seni böyle seviyor. Olduğun gibi olmaktan mutlu olmalısın.” (Ekim 2018)

“Bir kişi eşcinselse ve Tanrı’yı arıyorsa, iyi niyetliyse, ben kimim ki onu yargılayayım?” (Mart 2013)

“Tanrı (eşcinsel) çocuklarınızı oldukları gibi seviyor.” (Eylül 2020)

2 ay önce basına yansıyan bir haberde ise Papa Francesco’nun ülkesi Arjantin’de bir rahibenin trans kadınlara yardım amacıyla apartman kompleksi kurma projesine destek verdiği açıklanmıştı.

İşte PAPA’nın bu ahlâk dışı tavrını; Sn. Erdoğan iktidarı, İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayarak onaylamıştı!?

Halbuki İslamiyet Eşcinselliği Şiddetle Yasaklamıştır!

Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim, insanın kadın ve erkek olarak yalnızca 2 cinsiyet olarak yaratıldığını, başka bir cinsin fıtratta yeri olmadığını buyurmaktadır. Papa’nın savunduğu “Tanrı sizi böyle yarattı” ifadesi tamamen popülist bir söylem olup insanın yaratılışındaki gerçekleri kesinlikle yansıtmamaktadır. Yüce Allah, kutsal kitabında insanlara aynı cinsler arasındaki aykırı münasebetlere meyletmemeleri konusunu şiddetle hatırlatıyor ve bu tür sapkınlara ‘Lut kavmi’ akıbetiyle uyarıda bulunuyor.

Sn. Erdoğan’ın bir konuştuklarına bakın, sonra da dönüp yaptıklarına bakın!..

Hatırlayacaksınız; Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep T. Erdoğan şu cümleleri kullanmışlardı;

* “Samimi bir muhasebeyle, geçtiğimiz 18 yılda her alanda, tarihi eserlere ve hizmetlere imza attığımızı ama eğitim ve öğretimde, kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi hâlâ sağlayamadığımızı düşünüyorum.”

* “Önümüzdeki dönemde önceliğimiz aileden başlayarak çocuklarımızı çağa göre yetiştirmek şarttır. Bu değişimde sıradan müfredat tadilatından ziyade topyekûn eğitim-öğretim reformu lazımdır.” (İstanbul Sözleşmesi’ni bunun için mi imzaladınız?)

* “Her okul seviyesinde öğretime ağırlık verilirken eğitim kısmı ihmal edilmiştir. Özellikle medyanın etkisiyle geleneksel eğitim-öğretimin gücü azalırken yerine daha iyisi konulamamıştır.”

* “Evlatlarımızın zihinleri Batı’nın popüler kültür ve sapkın hezeyanlarıyla doldurulmuştur.” (Sn. Erdoğan, İstanbul Sözleşmesi bunların en sapkınıdır!..)

MEDİPOL Muamması ve Devlet Kayırması!

Her nedense, özellikle sağlık sektöründe hangi konuya el atılsa altından mutlaka bir şekli ile MEDİPOL HASTANESİ’nin yahut MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ’nin çıkması kafa karıştırıcıydı. Ama sadece sağlık sektörü ile de sınırlı olmadığı ve MEDİPOL İMPARATORLUĞU’nun çok daha geniş bir alana yayıldığı anlaşılmaktaydı. Hatırlayınız; Tarih 8 Temmuz 2004, AKP iktidarının henüz 2. yılıydı. İstanbul’da sessiz sedasız bir açılış yapılmış ve 1994 yılından beri faaliyetini HAYRUNNİSA HASTANESİ ismi ile sürdüren hastanenin ismi NİSA HASTANESİ olarak değişikliğe uğramıştı. Gerek tıbbi cihazlarının teknolojisi, gerekse hastanenin fiziksel görünümü baştan aşağıya yenilenirken o gün bu çok da önemsenmeyen açılışa İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Erman Tuncer, Sağlık Vakfı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Zeki Şengil katılmışlardı. Konuklara hastaneyi gezdiren isimler ise yenilenen adı ile “NİSA HASTANESİ” olan hastanenin Hastane Medikal Grup Başkanı Fahrettin Koca ve Başhekim Dr. Bahri Teker olacaktı. Bu hastaneyi kontrol eden şirketin adı ise HAKSAĞ SAĞLIK HİZMETLERİ ANONİM ŞİRKETİ olmaktaydı. “Erbakan Avrupa’da toplanan cihat paralarıyla şahsi saltanat sürüyor!..” iftirasını atan, ama aslında o paraları Avustralya’ya kaçırıp büyük bir çiftlik ve malikâne satın alan, sonra da bir trafik kazasıyla ahirete uğurlanan Mahmut Esat Coşan bu şirketin Yönetim Kurulu Başkanıydı. Cemaatin başına Mahmut Esat Coşan’ın ölümü sonrasında geçen oğlu M. Nureddin Coşan daha sonra Yönetim Kurulu Üyeliği’ni devralmıştı. İşte kendisi de bu ekibe bağlı olan Fahrettin Koca da bu NİSA HASTANESİ ile yıldızını hızla parlatmaya başlamıştı…

Bundan 1 sene sonra takvim yaprakları 28.07.2005’i gösterirken bir şirket sessiz sedasız İstanbul Ticaret Odası’na kaydını yaptırmıştı. Bu şirketin adı METROPOLİTAN SAĞLIK VE EĞİTİM HİZMETLERİ İNŞAAT SANAYİ ANONİM ŞİRKETİ olmaktaydı. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı ise Fahrettin Koca’ydı. Tarih yaprakları 2007’yi gösterdiğinde Fahrettin Koca’nın sahibi olduğu MEDİPOL HASTANESİ İstanbul Kadıköy’de faaliyet yapmaktaydı ve yine Fahrettin Koca’nın sahibi olduğu MEDİZ ZİNE isimli bir şirketin kontrolü altındaydı. Derken; 21.08.2007 tarihinde alınan REKABET KURUMU KARARI ile MEDİZ ZİNE isimli şirket ile NİSA HASTANESİ’nin de sahibi olan HAKSAĞ SAĞLIK HİZMETLERİ A.Ş. Fahrettin Koca’nın sahibi olduğu METROPOLİTAN SAĞLIK VE EĞİTİM HİZMETLERİ İNŞAAT SANAYİ VE TİCARET A.Ş. tarafından devralınmıştı. Böylece “MEDİPOL İMPARATORLUĞU”nun da temelleri atılmıştı.

Fahrettin Koca, aynı Tekke’ye bağlı olduğu Recep T. Erdoğan ile de yakın ilişkiler sağlamış ve artık “Ailenin Doktoru” olarak anılmaya başlanmıştı. MEDİPOL HASTANESİ’nin yanına NİSA HASTANESİ’ni de eklemiş, hızla “HASTANELER ZİNCİRİ” olma yolunda yeni hastaneler açmaktaydı.

İşte tam bu “Jet hızı ile yükseliş” döneminde Fahrettin Koca 2009 yılında kısa adı TESA olan Türkiye Eğitim, Sağlık ve Araştırma Vakfı’nı kurmuşlardı. Vakıf kurulur kurulmaz ilk icraat olarak İstanbul Medipol Üniversitesi’ni açmışlardı. Ve artık Fahrettin Koca bir de üniversite sahibi konumundaydı.

2009 yılında kurulan İstanbul Medipol Üniversitesi’ne elbette “Bina” ve “Kampüs alanı” lazımdı. O sırada TEKEL’in son derece kıymetli olan Unkapanı’ndaki binası 2009’da 49 yıllığına, hemen 1 sene sonra ise 2010 yılında Beykoz Kavacık’ta bulunan yaklaşık 220 bin metrekarelik arazinin imar planları değiştirilerek tahsisi yapılmıştı. Bu arada, Fahrettin Koca bir de Türkiye Eğitim, Sağlık, Bilim ve Araştırma Vakfı’nı kurar… İşte bu TEBA Vakfı da 2018 yılında Ankara Medipol Üniversitesi’ni kuracak ve Fahrettin Koca’nın Ankara’daki bu üniversitesine de Ankara Tren Garı kampüsü içerisinde yer alan TCDD Misafirhanesi ve TCDD Müzesi 30 yıllığına tahsis alınacaktı. Ayrıca yeni kampüs alanı olarak Atatürk Orman Çiftliği arazisi içerisindeki 555 bin metrekarelik alan da yine Bakan Koca’nın Ankara Medipol Üniversitesi’ne kiralanmıştı. Ayrıca bu üniversiteler, “ÜNİVERSİTE SANAYİ İŞBİRLİĞİ PLATFORMU” üzerinden proje bedeli olarak kaynak almaya ve devlet imkânlarından faydalanmaya başlamışlardı.

2014 yılında kurulan ilk TEKNOLOJİ TRANSFER OFİSİ ile birlikte sadece son 5 yılda 21 proje için 8 milyon TL kaynağın MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ’ne aktarıldığı konuşulmaktaydı. Ayrıca, Üniversite Sanayi İşbirliği Ofisi projeleri için MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ’ne devletten tam 20 milyon TL gönderildiği tartışılmaktaydı.

ASELSAN 5G TEKNOLOJİSİ’nin askeri alanda kullanımı noktasında çok ciddi öneme sahip bir proje üzerinde çalışmaktaydı… Bu projenin adı “Yeni Nesil Taktik Haberleşme Sistemleri için Çok Taşıyıcılı Fiziksel Seviye Çözümleri Projesi” olmaktaydı.

Proje 5G’de Nesnelerin İnterneti için potansiyel teknolojilerden birisi olacak hali ile çok büyük maddi değer de taşıyacaktı. İşte ASELSAN’ın bu projedeki ortağı da yine MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ olması enteresandı!?

Prof. Dr. Sebahattin Aydın MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ Mütevelli Heyeti Üyesi ve MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ Rektörü iken Sağlık Bakan Yardımcısı atanmıştı. Sayın Bakan Fahrettin Koca, “Benim MEDİPOL GRUBU ile alakam kalmadı” diyordu, ama şirketin yönetiminde de Üniversitenin Mütevelli Heyetinde de kardeşi Özer Koca bulunmaktaydı.

Şimdi soruyoruz: Memlekette herkes bir an önce korona tedavisinde kullanılacak bir ilaç için gözü yollarda beklerken, tek bir şirketin ruhsat alabilmesi için o şirketten aylarca önce ilacı üretmeye hazır olup, Sağlık Bakanlığı’na ruhsat başvurusu yapan 3 farklı şirketin başvurularının bekletilmesi ne amaçlıydı?

Üstelik kendisinin ruhsat alması için milletin “Acil can derdinin” bile hiçe sayılarak diğer 3 firmanın ruhsatları verilmeyen firma ATABAY isimli bir firmaydı. Bu ATABAY isimli şirketin; ilacı ve aşıyı MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ ile ortak üretmeyi planladığı, işte o nedenle de diğer 3 firma bu ATABAY isimli firma ruhsat alacak noktaya gelmeden ruhsat alamadığı iddiaları hâlâ yanıtını aramaktaydı.[3]

 


[1] 03.03.2021 / zekiceyhan@milligazete.com.tr

[2] siyamiakyel@milligazete.com.tr

[3] Bak: Celal Eren Çelik

 

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Akın CENGİZ

Akın CENGİZ

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
12 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
N.Gündüz

Akp nin aynası…
Tarihde görülmemiş bir yozlaşma ve bozulmanın, olduğu bir dönemde yaşamaktayız. Bu dönemin bütün çirkinliklerini korkmadan ve yılmadan en ince ayrıntılarıyla yazan ve haykıran Üstadımız Ahmet Akgül Hocamız ‘ın yazdığı bir şiir ile katkıda bulunmak istiyorum.

SİYASİ AYAR AYNASI
       
Bıktım münafıktan, sahte tavırdan
Hak yolda belâya, uğrayan gelsin…
Mü’min nasıl medet, umar gâvurdan
Alın tere ekmek, doğrayan gelsin…
        
Dünyevi belâdır, kanser Korona
Faiz fuhuş artar, gitmez zoruna
Manevi mikroplar, evlat toruna
Yayılırken dokuz, doğuran gelsin…
      
Zina eşcinsellik, serbest edeni
Reziller alkışlar, şerre gideni
Boş ver gayretsizi, bozuk madeni
Hâlâ halkı Hakka, çağıran gelsin…
      
Loto toto pyango, kumara daldı
Karı kız başıboş, sokağa saldı
Bak bir sürü canlı, cenaze kaldı
Bize has ruhunu, doyuran gelsin…
      
Haçlı kanun yollar, Meclis noterdir
AB’ci AKP, şerden beterdir
Sahte sofu derdi, festir foterdir
Allah için başı, ağrıyan gelsin…
      
Ayet Hadis desem, uyanır sandım
Gafil nazarında, garip insandım
Gayrı marazlıdan, bıktım usandım
Hakikat hamurun, yoğuran gelsin…
      
Boş vermiş Kur’an’ı, hayrı vicdanı
Tapındığı makam, çıkar cüzdanı
Unutmuş Mevlâ’yı, Yüce Yezdan’ı
Bize yüreğini, dağlayan gelsin…
        
Gerçeği konuştum, dostum kalmadı
Yılların ahbabı, selam almadı
Hiç aldırma; kapım, çalan kalmadı
Allah korkusuyla, ağlayan gelsin…
      
Ne haysiyet kaldı, ne izzet şeref
Yalan günah şehvet, internet kenef
Dini gayret hürmet, bitti malesef
Bize nefs itini, bağlayan gelsin…
      
Hacısı hocası, derviş takımı
Sapıyla yutarlar, haram salkımı
Motoru çürümüş, olmaz bakımı
Özü pâk, yüzleri, ağaran gelsin…
      
Kim bâtıla taraf, Allah’tan ırak
Hak davadan kaçan, kaypağı bırak
Ucuz kahramanlık, taslıyor kıbrak1
Bize gerçekleri, bağıran gelsin…
      
Muhalefet aciz, aynı karedir
Sağ-sol boş laf; bâtıl, hep yekparedir
Milli Çözüm şarttır, tek son çaredir
Bize Adil Düzen, sağlayan gelsin…
          

1- Kıbrak: Ahlâksız birleşmelere aracılık eden. Hıyanet girişimlerine destek veren.

Saffet

Damat Feritin Uğrattığı 150 Milyar Doların Hesabını Kim Soracak?..!
Liyakatın olmadığı herşeyde ve her işte başarısız sonuçĺarın çıkması kaçınılmazdır. Bay damatın ve AKP’nin bıraktığı kirli ayak izlerini yine temizlemek bağımsız olması gereken ancak yanlış sistem uygulamarının sonucu olarak tek merkezli kontrol ile bağımlı hale getirilen yargı tarafından temizlenip aklanmaktadır. Toplum muhalefetinde işbirligi ile narkoz etkisi yapacak suni gündemler ile uyutulmakta hatta kış uykusuna yatırılmaktadır. Zaten Halk buna münasip ki herdefasında aynı ayak oyunlarıyla kandırılmaktadır. 20 yıldır it dalaşı ile oyandırılan halk açlığını unutturulmakta ancak bal tutanlar devletin kasasını çoktan boşaltarak damat gibi sessiz sedasız dinlenmeye alınmaktadır. Devleti uğrattıkları zarar ve zafiyetin hesabını sormak bir yere belkide allayıp pullayıp vitrine tekrar çıkarılacaktır. Yakında sular durulunca gerçekler net birşekilde günyüzüne çıkacaktır. Ancak sizin gibilerin bir planı varsa elbette Allah’ın da bir planı vardır. Milli Çözüm tüm planlarınızı bozacak Allahın yardımı ile Hakkı tesis edecek çalışmaları yapmak için güç ve iktidara kavuşacaktır. Zaten bugünde bu görevi yapmakta ve bizlerin doğru pencereden bakmasını sağlayacak ilmi fikri öngörüleri sunmaktadır. Bu nedenle başta Üstad Ahmet Akgül Hocamızdan ve diğer emeği geçen kardeşlerimizden Allah razı olsun.

E.Çağıl

Kurda Kuzu Teslim Etmek…
Cumhurun Başı kurda kuzu teslim etmişti…Kurt da fırsatını bulunca yapacağını yaptı ve ülke ekonomisini tarumar etti…Mazlumun ahı tuttu kızının huzurunu bozacak hatalar yapınca da ….. abisi dövdürtmüş ve TV lerde çocuk değdi yalanı yayılmıştı…

Kriz kriz üstüne gelince ise artık vakit dolmuştu ve gitmeliydi… Fakat Rabbimizin asalet mekanizması sayesinde görevi teslim etmek nasip bile olmayacaktı… Kamera ların karşısına çıkacak durumda değildi diyenlerdd olmuştu…

Rabbim bunların şerlerinden ülkemi ve masum insanları koru…Amiin

Mehmet S.PINAR

Herşeyin Başı DÜZEN VE DENETLEMEDİR
Proğram,proje,plan ölçü ve mizanı olmayan ,sistemi ve düzeni adalete ve denetlemeye mecbur olmayan milletlerin batması haktır.

Aykut

Makyavelist işbilikcilerin piri Machiavelli
Gelmiş geçmiş ahmakların zirvesi maalesef ülkemizdeki koyunlar… böyle fırsatçı menfaatçi ve fırıldakların en sadık koyunları.. Hz. İsa’nın kendisinden kaçtığı ahmak bile bizdeki ahmaklara şapka çıkarırdı.. bu makyavelist oportinist siyasetçi ve sözde akademisyen ve bürokratlar hep birlikte bu faizci ahlaksız zulüm düzenine hizmette yarış yapıyorlardı.. ancak tarihte akıbetleri topyekün helak olmaktan başkası olmamıştır.. ancak sonuç değişmeyecekti.. kötülüğü örgütleyen süper güç siyonizme, fırsatçı ve ahlaksız kahyalarına ve ahmak halk sürülerine rağmen Allah cc bir avuç sadık Milli Çözüm e inşaallah zafer verecek ve zülüm son bulacak.. Erbakan Hocamızın tüm insanlığı kurtuluşa ulaştıracak Adil Düzen mutlaka kurulacaktır..

Mus ab

Üstad Ahmet Akgül Hocamız, Aziz Erbakan Hocamızın bıraktığı en kıymetli mirasın (Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya projelerinin) sahibi olmuş ve vazifesini bihakkın yerine getirmek suretiyle İnsanlığa umut olmuştur.
Makyavelist politikacının geleceği nokta; zinaya serbestlik, eşcinselliğe teşvik, terörün ağabeyleri karşısında çözülmek, İslam coğrafyasını kan revan içerisinde bırakmak, ekonomideki alın terini yok ederek yerine paradan para kazanan iflas ekonomisini, piyasaya hakim etmekti. 20 yıldır bu tahribatların ötesi kusursuz bir şekilde icra edildi.
Ülke olarak her yönden karşı karşıya kaldığımız acı tablolardan ve son 16 yılda dakikada ödediğimiz faiz miktarı 52 bin 260 dolar kıskacından ancak “Adil Düzen” sistemi uygulanarak kurtulabiliriz. Ancak ülkemizin öncülüğünde “Yeni Bir Dünya” kurarak tüm insanlığın kurtuluşuna vesile olabiliriz. Çünkü, tüm insanlığı sömüren zalim güçlere karşı; Barış ve bereketi tesis edecek bir projesi olan değil, bu yönde hayali bile olan yoktu.
Evet, Aziz Erbakan Hocamızın en kıymetli miraslarından olan “Adil Düzen” ve “Yeni Bir Dünya” projeleri, İnsanlığın kurtuluş projeleridir. İnsanlığın kurtuluş projelerine en vakıf, Aziz Erbakan Hocamızın en sadık talebesi ve takipçisi Üstad Ahmet Akgül Hocamız, Aziz Erbakan Hocamızın en kıymetli mirasının sahibi olmuş ve vazifesini bihakkın yerine getirmek suretiyle de İnsanlığa umut olmuştur. Ve Yeni Bir Dünyayı kuracak bilgelikte olduğu da aşikar olmuştur. Zaten Aziz Erbakan Hocamızın “Adil Düzen” ve “Yeni Bir Dünya” projelerini tam manasıyla bilen, gündeme getiren, sorunlara bu yöntemle çözüm bulan, bilge, güvenilir aynı zamanda Erbakan’a ve davasına sadık kimse de kalmamıştı.
AB, ABD, İsrail, işbirlikçilere rağmen; Üstad bu işi nasıl başaracakmış? Diyenlere cevap Kur’an’ı Kerim ve şu ayeti yeterliydi:
“Gerçek şu ki, onlar (zalimler ve hainler, mü’minlere ve İslami girişimlere karşı) hileli planlar kurdular (ve kuracaklardır). Oysa onların (şeytani) hile ve hazırlıkları, dağları yerinden oynatacak (derecede bugün nükleer silahlara ve teknolojik imkânlara dayanmış) olsa da, Allah katında kesinlikle onları (boşa çıkaracak ve etkisiz kılacak kudret) planları ve programları vardır! (Allah zalim güçlerin mekir ve tuzaklarını kendi başlarına saracaktır.)” İbrahim Suresi 46

ALİ ÇAĞIL.

Sistem Haini, Hukuk Arsızı Korursa..
Ekonomi, eğitim, sağlık, aile, her alanda dejenarasyon yaşanmakta, rant amaçlı hizmet vererek göz boyanmakta, dost saydığımız ülkelere ihanet edilmekteydi. Maalesef ülkemde sistem masonik cemaat anlayışına terk edilmiş, hırsıza hesap sorulacağına devlet kasası ve onuru hırsıza teslim edilmekteydi. Ülkemin imkanları ve kuralları her seçim arefesinde hukuki kılıfla seçime malzeme edilmekte… Hükümette kadroların tespitinin dış etki ajanlarınca belirlendiği laf arasında ağızlardan kaçmaktaydı.Kendi ihanetini bir süre sonra mecbur kalınca istismar edip, hainliği kahramanlığa dönüştürerek siyasi kazanımlarla ülkem ve geleceğimiz ipotek altına alınırken devletin ilgili kurumları dahi çalıştırılmayıp, gelecekte hesap verilemez duruma sokulmaktaydı.
Tabi bu aymazlık ilelebet devam edemezdi, artık sona gelinmekteydi.
Milli Çözümün her uyarı ve ikazının ne anlama geldiği de yakında anlaşılacaktı.

Necati

GÜCE TAPANLARIN YÜCE MAKAMLARDAKİ CÜCE BAKANALARI!
[b]Güce tapanların, bakan ama bir türlü hakikati göremeyen bakanlara bakışı:[/b]
Güce tapanlar, gönüllerinden çok gözleriyle hüküm verirler, yüce makamlardaki cüce bakanları anlayamaz, sadece nasıl göründüklerine bakarlar!
[b]İşte yüce makamlardaki cüce bakanların “sıratı müstakim üzerinde oturan şeytandan” öğrendikleri sahte görüntüleri:[/b]
Kaba ve ahlâksız görünmemek için dindar görünmeye çalışırlar…
Din istismarı yaparak toplumu avuturlar…
Adalet naraları atarak her türlü zulmü yaparlar…
Dürüstlükleri sadece laftadır…
Politikasının tek kuralı iktidarının çıkarlarıdır…
Politik başarıya ahlâk ve vicdan dışına çıkarak ulaşmaya çalışırlar…
Görünüşte kahraman, gerçekte sahtekârdırlar…
Milli Çözüm, yüce makamlardaki cüce bakanların sahte maskelerini yırtmakta ve gerçek yüzlerini göstermektedir.
ARTIK UYANIN VE HAKİKATİ GÖRÜN!
[b]Milli Çözüm’ün bütün uyarılarına rağmen, bir türlü hakikati göremeyenlere hatırlatma: [/b]
“İşbirlikçi hainlerin dümenini anladığınızda dövecek diziniz de kalmayacak.” haberiniz olsun.

Osman Nuri

Herkes akıbetini ve ahiretini kendi eliyle hazırlamakta , küfre ve zulme taraf olmakla cehennemi, İslamiyet ve İstikamete tâbi olmakla cenneti elde etmektedir.
Makyavelistlerin en önemli özelliklerinden biri:
[b]Machiavelli’ye göre dürüstlük; sadece lafta kalmalıdır, politikanın tek kuralı iktidarın çıkarları olmalıdır. Politikada başarıya ancak ahlâk ve vicdan dışına çıkınca ulaşılır. Çünkü namussuzlar arasında yüzde yüz namuslu kalmak isteyen er geç mahvolacaktır; tarihî eylem içinde iyi kalplilik felakete götürür insanı; zulüm, yufka yüreklilikten daha az zalim sayılır. Politikanın kaderi görünüşte kahraman, gerçekte sahtekâr olmaktır. İnsanlar gönüllerinden çok, gözleriyle hüküm verirler. Kimse ne olduğumuzu anlamaz, nasıl göründüğümüze bakacaktır!..[/b]

İşte makyavelistlerin en önemli özelliği….
YANİ MÜNAFIKLIKTA ZİRVE OLMAK.
KABBALA ZİHNİYETİNİN ESİRİ OLMAK,
KABBALA ZİHNİYETİNİ BENİMSEYEN VE UYGULAYAN OLMAK.
HEM DE DİN PERDESİ ALTINDA…
NİCE SÜFYANLARA TAŞ ÇIKARTAN ……
EŞİ VE BENZERİ OLMAYAN , İNSANLIK TARİHİNDE BÖYLESİ MAKYAVELİST NE GÖRÜLDÜ NE DUYULDU…
Sınır tanımaz tahribatlar ve sınır tanımaz yüzsüzlükler, haksızlıklar,
Hidayet kararmasında zirve…..
Asrın tercümanına yamuk yapmak ve sonucunda insanlıktan çıkmak, huzur ve haysiyetini kaybetmeye varan yıkımlar….DEĞER Mİ İKİ GÜNLÜK DÜNYA İÇİN!..

Huzur ve Haysiyetimiz Neye Bağlıymış KUR’AN’DAN CEVAPLAYALIM!…
[u][b]FURKAN SURESİ 52. AYET[/b][/u]
(Ey Resulüm!) Bu nedenle Sen (kat’iyen) kâfirlere (ve zalim rejimlerine) itaat etme (boyun eğme); onlara karşı bununla (Kur’an ile) büyük cihad et. (Kur’an’ın hükümlerine uygun bir adil düzen ortaya koyup savunarak; inkârcı ve münafık zalimlerle mücadele yürüt ki, huzur ve haysiyetiniz buna bağlıdır.)

Çok şükür Rabbimiz, Asrımızın Tercümanı Aziz Erbakan Hocamıza ve O’nun Sadık Talebesi ve Takipçisi Üstad Ahmet AKGÜL Hocamıza YAMUKLUK YAPANLARDAN KILMADI. YA DEĞİLSE HALİMİZ NİCE OLURDU!!!!….
Aziz Erbakan Hocamız her daim şu hakikatı haykırırlardı:
Hakkı üstün tutacaksın
Maneviyatçı olacaksın
Nefis terbiyesi yapacaksın

Eğer bunları yaparsan

Hidayet nimetini
Feraset nimetini
Dirayet nimetini kazandırır Allah c.c. der idi.

Rabbimiz bizleri hidayet üzre kalmamız için, Feraset nimetini kazanabilmemiz için , Dirayet nimetini kullanabilmemiz için Milli Çözüm nimetiyle tanıştırmış kıymetini bilme noktasında gayretini çabasını her daim gösterenlerden olabilmemizi lütfeylesin…

Herkes akıbetini ve ahiretini kendi eliyle hazırlamakta , küfre ve zulme taraf olmakla cehennemi, İslamiyet ve İstikamete tâbi olmakla cenneti elde etmektedir.

veysel

Deniz Bitti
Hırslar, ihtiraslar, iltimaslar ve istismarlar iktidarı olarak tarihe geçecek AKP dönemi; son bir yıldır yaşananlarla işi iyice aymazlığa vurmuş ve önce birbirini yemiş ardından utanmadan sahip çıkmıştı. Çok değil 3-4 ay evvel Berat Albayrak’ın görevden alınmasını elleri çatlayacak şekilde alkışlarla kutlayanlar, gelen yeni açıklamalarla yeniden göreve gelmesi için alkış tutmaya başladılar. Efendimiz’in (sav) mübarek hadislerini ibretle ve hayretle tekrar hatırlamış olduk: “İnsanlık, ilk günden beri bütün peygamberlerin üzerinde ittifak ettikleri bir söz bilir: Şayet utanmıyorsan, dilediğini yap!” (Buhârî, Edeb, 78) Tüm bunlara rağmen elde olan kullanılmaya müsait insan kaynağı da, imkan kaynağı da bitti-bitiyor. Neresinden toplanırsa toplansın sonuç hep sıfırın altında…

Necmettin

DAMAT VÜ GUTSAL BABA!..
*Damat Hazeratına….

Ne bakanlık yapmışdı
Yazık ki goremedik
Her bi şey başarmışdı
Gıymatın bilemedik(!..)

Öyle bir damadıdın
İsraille iş yapdın
Babana has evlatdın
Sırrını çözemedik!…

Nerelere gayboldun
Gurtlara mı yem oldun
Paşa baban sağ olsun
Seni feda etmedik…

………………………..

Makyevelizm Şahına…(Gutsal Baba)

Makyevelde kim olur
Fırıldak nasıl döner
Sana öğrenci olur
Gayrın havası söner!..

Ayle nesil dağıtdın
Kutsal ne bırakmadın
Goyunları otlatdın
Peşin sırasın düşer…

Yandaş candaş bellenir
Kamu malla beslenir
Makam çıkar beklenir
Ne gam devleti biter!..

Gahramanlık tasladın
Lakin hep tersin yapdın
Siyona kiralıkdın
Pek yakın masken düşer!..

Mustafa Yaprakcı

Kurtulmadan olmaz
Tüm insanlığın ve ülkemizin uçurumun kenarına gelip dayandığı böyle kötü ve dayanılmaz zamanda kurtuluşun tek ilacı Erbakan Hocamızın Adil düzen ve yeni bir dünya projelerinden başka çare olmadığı açıktır. Bunun içinde lider ülke Türkiye nin bu kafalardan biran önce kurtulması şarttır. Muhterem Üstad Ahmet Akgül Hocamızın dediği gibi ERBAKAN çizgisine kaymak şarttır.

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
12
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx