YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
66207ca5d6089
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 2 9
Bugün : 11125
Dün : 32103
Bu ay : 436160
Geçen ay : 453014
Toplam : 23215124
IP'niz : 3.128.203.143

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Siyonizm, şeytani ve gayri insani bir ideoloji olup kuvveti üstün tutan bir anlayışla, Hakla ve bütün insanlıkla mücadele halindedir. Bu zalim anlayışa göre: Siyonizmin dışında kalan bütün insanlar bu medeniyete mensup olan ırkın hizmetçileri ve köleleri yerindedir.

Siyonizm Zion kökünden gelmekte olup Büyük İsrail anlamı taşımaktadır. BOP işte bu düşüncenin bir projesidir. Zionun Sınırları: Akdeniz' den, Kızıldeniz' e, İran Körfez'inden Karadeniz' e, Nil' den Fırat' a kadar bütün coğrafyamızı içermektedir. Tahrif edilmiş Tevrat inancına göre " Vaat Edilmiş Topraklar" işte bizim ülkemiz ve bölgemizi de içermektedir.

 

Tarihi birazcık karıştırdığımızda M.S.132 yılında, Bizans' a karşı baş kaldıran, bin türlü haksızlık ve ahlaksızlıkla ayaklanan Yahudileri Roma Devleti sindirdi. Binlerce Yahudi yok edildi. Sağ kalan Yahudiler de dünyanın dört tarafına sürgüne gönderildi. Bunun üzerine asimile olmaya başladılar. Rahat yaşamaya alıştılar. Ama Telmud kökenli şeytani inanç ve amaçlarını hiç bırakmadılar. İşte 18. yy sonlarına doğru hahamlar, fikir babaları 1897 yılında Theoder Herzl başkanlığında I. Siyonist kongresini topladılar. Böylece devlet olmanın ilk adımını atmış oldular. Arkasından stratejilerini uygulamaya koydular: Önce vaat edilmiş topraklara girilecek, sonra da devletlerini kuracaklardı!?   

İşte II. Abdülhamit'e "Kızıl Sultan" lakabını takarak yıprattılar ve tahttan uzaklaştırdılar. Osmanlı'yı ıslahatçılarla, ittihatçılarla, Jön Türklerle ( Dönmeler ve masonlarla) borçlandırdılar. Gereksiz yere Kırım Savaşı'na soktular. "Alınacak ganimetlerle borçlar ödenir" diye aldattılar. Ama Dönme Jön Türkler savaş planlarını Ruslara sattılar. Sonuçta Osmanlı'yı hezimete uğrattılar. Tekrar tekrar borçlandırıp sonra da borçlara karşılık Filistin' den toprak talebinde bulundular. Sultan Abdülhamit Herzl'i kovar. Bunun üzerine önce Sultan Abdülhamit'i tahttan indirirler, akabinde Osmanlı'yı  I. Dünya Savaşı'na sokup yıkarlar.

Bu arada rahata alışmış Yahudilerin huzurunu bozmak ve İsrail' e göçe zorlamak için Hitleri kullanarak kandaşlarını katlettirip hiç de acımazlar. Amaçları ille de Zion devletini kurmaktır. Çok büyük maddi fonlar kurarak Filistin' den toprak satın alırlar. Bu işte de İttihat ve Terakki satılmışlarını kullanırlar. Huzuru kaçanları Filistin'e yerleştirmeye başlarlar. Bununla pek başarılı olamayacaklarını anlayınca milyonlarca insanların ölümüne ve medeniyetlerin çöküşüne sebep olan kanlı I.Dünya Savaşı'nı çıkarırlar. Arkasından II.Dünya Savaşı'nı çıkarıp dünyayı sindirdikten sonra 1948' de resmen İsrail Devleti'ni kurarlar. Bu yeter mi? Elbette ki hayır! Amaç Zion Devleti, yani Büyük İsrail Devleti'ni kurmak ve tüm dünyaya hakim olmaktır. Bugün itibariyle işgal sonucu 20.000 kilometrekare toprağa sahip olmuşlardır. Bu da yaklaşık ülke toprağımızın %4' ü kadardır.

Yeni dünya düzeniyle Büyük İsrail'in oluşması için BOP planını hazırladılar. Sovyetlerin çökmesi bu projeyi hızlandırdı. " Nil'den Fırat'a kadar vaat edilmiş topraklar" sözüyle önce Nil' in doğduğu Etiyopya'yı ele aldılar. Bereketli topraklarıyla kendi halkına yeten ülkeyi çeşitli entrikalarla aç ve sefil bırakarak Batıya bağımlı kılmaya çalıştılar. Arkasından Sudan'a el attılar. Bir dizi oyun ve entrikalarla iç savaşlarla yoksullaştırıp dize getirmeye çalıştılar. Nil nehri üzerine yatırımlar yaparak Mısır'ı zor duruma sokmaya ve hizaya getirmeye başladılar. Şimdilerde Fırat nehri üzerine oyunlar oynamaya ve AB' ye alınma vaadiyle GAP'ı kapmaya çalışıyorlar. Taktik ve tuzaklar hep aynı: Bölge halkı üzerinde etnik dinsel çatışmalar çıkarmak, ahlakı bozmak, ekonomiyi felç edip yıkmak. Misyonerlik faaliyetlerinde bulunmak. Teknolojide, ticarette kendilerine bağımlı hale sokmak. Manen ve madden zayıflatıp karşılığında bağımsızlığını ve topraklarını satın almak. Bunları da, BM, AB, NATO, IMF gibi kurumlarıyla yapmak..

İsrail'in çizdiği haritalarda GAP bölgesi Zion sınırları içinde gösterilmektedir. Bu arada başka bir şeytanlık da Kürtlere " Sizler Musevisiniz, bizdensiniz" diyerek eğitim ve psikolojik çalışmalarla kontrol altına almaya ve kışkırtıp Türkiye'ye karşı kullanmaya çalışmalarıdır. Şimdi daha korkunç bir şey hatırlatalım: " Etnik kimliklere göre kendi geleceklerini tayin ederler." İkiz yasasını bu hükümet zamanında bu maksatla çıkardılar.

Ayrıca AB uyum yasaları çerçevesinde ve sayesinde yabancılar hızla topraklarımızı satın almaya başladılar. Oysa Macaristan, Çekoslovakya, Slovakya, Polonya, Litvanya, Estonya, AB' ye girmelerine rağmen bu ülkelerde toprak satışlarının yabancılara satışı yasaktır. Rusya'da bile aynıdır. Mesela, İsrail'de toprakların % 80'i devletindir. Vatandaşına bile satmazlar. Ama biz de; Akdeniz sahilleri, GAP bölgesi satılıyor. Kimler alıyor? Yahudi asıllılar. Öncüleri ise; yatırım adı altında Koç Grubu ( Koç ATA ), Alarko Şirketler Topluluğu( GAPROPARK), Subor, Toros Gübre!…

Toprak satışı özellikle Fırat ve Dicle havzalarını kapsıyor. Yani Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Batman, Mardin, Şırnak, Siirt, Van, Şanlıurfa, Kilis, Erzurum!… Anadolu elimizden kayıyor… Şimdiye kadar satılan topraklar yaklaşık 600 kilometrekare. Düşünün İstanbul gibi bir kentin yarısından fazlası satılmış bulunuyor. Sonuçta dıştaki hainlerle içteki işbirlikçiler sayesinde belki de beş on yıla varmadan şu anda Filistin' de yaptıkları gibi Türkiye topraklarının bir bölümü bizim diyecekler…Zaten adamlar çekinmeden söylüyor: "GAP bizim için yapıldı" Yoksa Fırat'ın suyu nasıl kurutulacak da ARMAGEDON orduları Fırat'ı yürüyerek geçecek!?… Hala bizler aklımızı kullanamayacak mıyız? Şimdi de AB dayatmalarında GAP bölgesinin denetim ve yönetimini bağımsız bir konsorsiyuma devredilmesini istiyorlar.

Gözden kaçan bir şey daha var; Baas yönetimine K.Irak' da Kürtlere zulüm ettirdiler. Yahudi asıllı Barzani'yi desteklediler, beslediler. Sonra da masum Kürtlerin zehirli gazlarla ölümlerini seyrettiler. Niye mi? Önce Büyük İsrail, arkasından ARMAGEDON  savaşı için dört aşamalı bir plan hazırladılar:

  • 1- AŞAMA: Nil' i kontrol etmek ve Etiyopya, Sudan, Mısır'ı hizaya getirmek
  • 2- AŞAMA: İslam'ı terörist ( düşman ) göstermek, Afganistan'a girmek. Kafkasların kontrolünü ve uyuşturucu ticaretini ele geçirmek.
  • 3- AŞAMA: Irak'ı işgal edip İsrail'in güvenliğini garanti altına almak.
  • 4- AŞAMA: Ülkemizin de içinde olduğu 22 ülkeyi istila etmek. ARMAGEDON Savaşı'nı çıkarıp Müslümanları top yekun yenip sindirmek ve Zion hayalini gerçekleştirmek.

Bu dört aşamanın fikir kaynağı tahrif edilmiş Tevrat ve daha doğrusu Telmud' dur. Yani beş bin yıllık bir şeytani miras ve tarihsel mikrop!…

Şimdi bunlar ışığında ülkemize dönersek; ABD Misak-ı Milli sınırlarımızı hala kabul etmemiştir. Acaba neyi amaçlamaktadır?

AB hiçbir zaman ülkemize ekonomik kalkınma adına sanayi ve tarımsal projeler sunmayıp ve de desteklemeyip, neden sürekli milli birliğimizi ve manevi değerlerimizi zaafa uğratacak dayatmalar yapmaktadır?

IMF yaptığı yardımlarda neden " üretime dönük uygulama yapılmayacak" diye gizli kayıt ve kota koymaktadır? AB ordumuzun asker sayısını ve askerlik süresini neden bu kadar dert edinip ciddiye almaktadır? GAP'a, Diyarbakır'a neden bu kadar ilgi ve alaka duyulmaktadır? Acaba light İslam, dinler arası diyalog, hoş görü girişimleri ve misyonerlik faaliyetleri niye alabildiğince çoğalmaktadır? Kimler bu şeytanı planlara piyon olmaktadır?

Şimon Peres'in " Nüfus artıyor, suyu üretmek için imkan yaratmazsak, bu kez su için savaşacağız" sözlerindeki hedeflerinin Türkiye olduğunu anlamak için mutlaka dahi olmak mı lazımdır?

İsrail Hayfa Üniversitesi profesörlerinden A.Safer " Orta Doğu'da su kaynakları yüzünden savaş çıkacak" kehanetini neye dayandırmaktadır?

Barzani; " Şayet davamızda başarılı olursak ABD'nin 51. eyaleti olmaya hazırım" cümlesini hangi sevdası için kullanmıştır?

Osmanlı İmparatorluğu'nu Jön Türklerle genç ittihatçılar batırmıştı. O zamanki oyunlar-tezgahlar şimdi de tekrarlanıyor. Genç yenilikçiler eliyle milli duruşlar, milli görüşler parçalanıp ülkemiz yıkıma sürükleniyor…  O yıllarda maneviyatımız bu kadar bozulmamıştı. Ama geçen sürede ahlaki ve milli değerlerimizi dejenere ettiler. Şimdi de AB uyum yasalarıyla vatanımızı ve bağımsızlığımızı dinamitliyorlar.

Bu şartlar altında ABD dost ve müttefik sayılır mı? AB'ye girmek bizim için bir bayram mı? Siyonist ve emperyalist odakları dost edinmek, sarmaş dolaş olmak nasıl bir inanç ve amaçtır? Peki bizim Hak ve adalet medeniyetimiz ne olacak? Uğrunda öldüğümüz HİLAL' imiz nerde duracak? Ey hain ve gafiller vebaliniz ağır, hesabınız çetin olacak!…

Hikmet Bunun Neresinde?…

İslam tek millettir. Tek olmanın bağı da dindir. Kur'anın getirdiği takva-hak üstünlüğü ilkesinin dışındakiler, üstünlük ifade etmez. Bizim medeniyetimizin temeli hak ve adalet üzerine kurulmuştur. Haktan ayrılmadığı sürece de yükselmeye devam etmiştir. Medeniyetimizin temeline konulan binlerce dinamit sonucu bağlar kopmuş 60'a yakın devletçikler üretilerek cetvelle sınırları çizilmiştir.

Asırlardır sürdürülen " böl-parçala-yut" taktikleriyle bitirilmeye çalışılıyoruz. Asıl taktikler ve tehditler bin yıldır bu medeniyetin öncülüğünü yapmamızdan ötürü bizim üzerimizedir. Başta AB, BM, NATO, IMF, AİHM, WHO, UNISEF, FIFA, FILA…. gibi dünya kuruluşlarıyla, sonra öngördükleri light İslam, Modernizm, Dinler arası diyalog, Globalleşme, Küreselleşme, Yenilikçiler, Yeni Dünya Düzeni, BOP benzeri şeytani projeleriyle kuşatılıp kökümüz kurutulmak istenmektedir.

Maalesef; bu bitiriliş projesinin temelleri dış kaynaklı, aletleri ve iş birlikçileri kıt akıllı ve hain kafalı kimselerdir. Arap edebiyatındaki üç öküz hikayesini herkes bilir. Beyaz, siyah, sarı öküz. Bu üçlünün bitişinde sarı öküzün feryadını hep hatırlarız. Ama ne hikmetse bunlardan ibret almak ve gereğini yapmak aklımıza hiç gelmemektedir.

Dünya coğrafyasına ufuk turu yaptığımızda şunu görürüz: Venezuella'da, Arjantin'de, Lübnan'da, Somali'de, Etiyopya'da, Vietnam'da, Endonezya'da yıllarca, siyonizmin kabadayısı ABD sürekli kovboyculuk oynamıştır. Yenilmez ve karşı gelinmez, tanrı rolü biçmişlerdir kendilerine.

Libya ve Sudan'ı vurdular. İran'ı Irak'la savaştırdılar. Saddam'ı aldatıp Kuveyt'e soktular. Balkanlarda, Boşnakları Sırplara vurdular. Pakistan'la Hindistan'ı birbirlerine karşı kışkırttılar. Keşmir'i adeta cehennem vadisine çevirmekten sakınmadılar. Bütün İslam ülkelerinde ya diktatör yetiştirdiler, ya da kendilerine bağımlı kukla liderler meydana getirdiler. Yetmedi, arkasından yeni kurulan Türkî Cumhuriyetleri'nde de Türkçülük, Kürtçülük, Sağcılık, Solculuk, Azerilik, Özbeklik, Türkmenlik, Kazaklık, Arap Şiiliği, Sunilik gibi çatışma, bölüşme çıkarabilecek ateşler yaktılar. Derken 11 Eylül' ü kendileri ürettiler. Bu bahane ile; Önce Afganistan'ı işgal edip sonra Irak'da bugünkü vahşet ve rezaletleri sergilediler. Yeni ve aklı kıt " stratejik müttefikler" bularak genç, yaşlı, çocuk demeden katlettiler. Son sistem silahları masum bedenler üzerinde denediler. Tonlarca bomba, biyolojik ve kimyasal silahlarla Müslüman ve mazlumları mahvettiler. Yetinmediler, kutsal mabet ve türbeleri kirlettiler. Bütün bu olanlara maalesef AKP hükümeti de stratejik müttefik olarak üsleri, limanları açarak her türlü imkanlarıyla destek verdiler. Bazı safdil ve gafil kesimler de bu zulümlere "elbet bir hikmeti vardır" diyerek gafil ve hain yöneticilere dua ettiler.

Bu "hikmet" sanılan "Hıyanetleri" biraz daha açalım:

BUSH 11 Eylül sonrası "Allah tarafından seçilip görevlendirildiğini ve açıkça İslama karşı haçlı seferlerine girişeceğini" ilan etti. Onun inandığı; Siyonistlerin ürettikleri Evanjelist dinindeki İsa Mesih' dir. Görevi ondan aldığını söylemektedir. Yani şeytana hizmet etmektedir.

RICE "22 İslam ülkesinin sınırları elbet değişecek" demiştir. Müttefik ülke saydıkları ve bu yalanla oyaladıkları ülkemiz Türkiye de bu ülkelerin içindedir.

TEACHER " Artık kırmızı düşman bitti. Bundan sonra düşmanımız "Yeşildir" demişti. Buraya bir parantez açarsak; Son bir yıldır NATO tatbikatlarında düşman kuvvetlerini temsil eden kırmızının yerine artık "yeşil" rengi kullanmaktadır. Yani İslam'ı düşman kuvvetler olarak belirlemiştir. Avrupa Yeşiller parti ve derneklerinden olumsuz bir ses çıkmadığına göre; düşman olarak İslam seçilmiş ve saldırıya da geçilmiştir.

Fransa Cumhurbaşkanı AB üye ülkeleri toplantısında " Biz hepimiz Bizans' ın çocuklarıyız" demişti. Bizim liderlerimiz de aynı toplantıdaydı. Her hangi bir tepki ve kınama gösterilmediğine göre, Acaba AKP kurmayları da Bizans'ın ve Barbar Batı'nın çocukları olmayı kabul etmekte ve hatta bunu bir şeref mi bilmektedirler?!…

İtalya Başbakanı meşhur nikah şahidimiz "Batı medeniyeti İslam medeniyetini alt etti" demişti AB toplantılarında.

ABD eski başkanı "ABD adına Vietnam'da savaşmadım. Ama Müslümanlara karşı İsrail'de savaşırım" demişti. Şimdi yeni yeni anlıyor ve hayıflanıyoruz ki; biz iki bin vatan evladımız Mehmetçiği Kore' de NATO için değil, İsrail için feda etmişiz!…

Beyler artık görülüyor ki; "Stratejik Müttefikler"in eskisi de yenisi de aynı zihniyettedir. Bunlar batıl ve barbar medeniyetlerin gereğini yapıyorlar. Beş bin yıldır bu şeytanî amaç hiç değişmiyor. Dünya adım adım bir kaosa ve kabusa sürükleniyor.

Bunlar dışarıdaki malum ve mel'un rejisör ve fikir babaları!..

Biraz da içimizdeki uzantılarına bakalım:

AKP'nin Eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış " Kuzey Irak'a girmezsek daha çok ABD askeri ŞEHİT olacak" diyerek üstadı olan F. GÜLEN'in tavrıyla, tarafını belirlemişti.

Başbakan Erdoğan " Genç, kadın,erkek ABD askerinin daha fazla ölmemesi için dua ediyorum" diyecek kadar kimliğini ve milli gömleğini inkar etmişti!…

Yine Erdoğan "Tezkereyi geçirmezsek iki maaş alamazsanız halinizi o zaman görürüm" diyerek kendi aklını, ayarını ve de ahlakını dile getirmişti.

Yine Eski Dışişleri Bakanı Y. Yakış "İlk kurşun Irak'da sıkıldığında, hesabımıza dolar yatacak" diye Siyonist ABD adına yalan söylemişti. O para da hala gelmedi.

Endonezya Başbakanı, Başbakan Erdoğan'a "İslam'a karşı top yekun savaş var birlikte hareket etmemiz lazım" dediğinde Başbakan Erdoğan cevaben: " Bizim (İslam ülkelerinin ) de öz eleştiri yapmamız lazım" karşılığını vererek, suçu Müslümanlara yüklemişti!

Başbakan Erdoğan İran Dışişleri Bakan'ını "Nükleerlerinize dikkat edin, bölgemiz bir zorluğu daha kaldıramaz!" diye ikaz ederek ABD ağzıyla İran'ı tehdit etmiştir.

Şubat 2005' de İstanbul' da Küresel BAK toplantısında Irak Bilim adamı EL-RAWI " ABD sözde bize özgürlük getirmek için bölgemize geldi. Bu nasıl özgürlük? Günde sadece 4 saat elektrik alıyoruz. Saatlerce akaryakıt almak için kuyruklarda bekliyoruz. İşgalden bu yana 300 bilim adamını katlettiler. İki bin bilim adamı ülke dışına kaçtı. İşgalciler her şeyi yaktılar, yıktılar. Kütüphaneler, kitaplar, belgeler, eserler yakıldı. Tarihi ve tabii güzellikler yerle bir edildi. Bu ne biçim özgürlük? Bunun hesabını işgalci ABD vermelidir" diye feryat ediyor. Peki "Stratejik Müttefikler" ne zaman hesap verecekler? Mahşerde Mahkeme-i Kübra' da hangi safta dizilecekler?

Şimdi yeniden NATO toplantısına bir göz gezdirelim: ( Brüksel Şubat 2005) 25 AB ülkesi liderler toplantısında Bush " Hiçbir uzlaşmazlık konusu bizi bölemez. Birlikte tarihi yönlendirebiliriz" diyerek aba altından sopa gösteriyordu. Türkiye dahil bütün müttefiklerini kendi özel "hizmet erleri" gibi değerlendiriyordu.  Adamlar bizi medeniyetlerinin köleleri olarak görüyorlar. Bununla; yönlendiren ve karar veren değil; yönlenen ve emir dinleyen olmayı bize öngörüp öğretiyorlar.

Bizimkiler de; ayak üstü beş dakika Başbakan, Bush'la görüşmüş, oğlunun Siyonist sermayenin kutsal mabedi Dünya Bankası'ndan aldığı 7 bin doların ekmek parasına yetip yetmediğini sormuş!… İngiltere Başbakanı ise " Oğlu da babası gibi zeki"  buyurmuş" diye manşetler atıyorlar. Estirilen şu havaya bak. Sanki zafer kazanılmış gibi takdim ediliyor. Oysa hepsi ayak üstü beş dakika görüşmüş!.. Erdoğan'ın oğlunun durumu işgal edilen beldelerin, öldürülen binlerce bebelerin, yok edilen medeniyetlerin çok daha önüne geçiyor. Yine vardır bir "HİKMETİ"!..

Sonuç olarak batının bize reva gördüğü, suyun başındaki kurdun, aşağıda masumane su içmeye gelen kuzuya yaptığı haksız ve ahlaksız yaklaşımdan farksızdır. " Ne olursa olsun, seni bitireceğim!…" Batının bu fosilleşmiş, tüm faziletlerini yitirmiş laçka medeniyetin meyveleri: sadece kaba kuvvet, vahşet, nefret ve tabi mazlumların acıları, göz yaşları, arşa dayanan feryatlarıdır!…

Ey dost bildiklerimiz! Hala ne diye "HİKMET" arar durursunuz.? Acı-elem-göz yaşı ve kanda "HİKMET" olabilir mi? Siyonist şeytanın ve onun uşaklığını yapan ABD'nin ve Avrupa'nın bütün kurum ve kuruluşlarıyla bize dayattığı şudur: Büyük Zion kurulacaktır ve dünya hakimiyeti gerçek olacaktır. Bu amaçla ARMAGEDON savaşı yapılacaktır.

Başbakan'ın yine "HİKMET" aranılacak bir sözüyle bitirelim: "Ahlaken karşı çıktığımız savaşa, siyaseten evet diyoruz" Yani imanımızla amelimiz, düşüncemizle davranışımız birbirini tutmuyor. Biz inancımızın gereğini değil; cüzdanımız ve siyasi çıkarımızın gereğini yapıyoruz!… demektir.

Bütün bunlar "HİKMET" midir, yoksa "HEZİMET" midir? Ehl-i insaf karar versin ve artık safını buna göre belirlesin!…

 

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Tevfik BALA

Tevfik BALA

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx