YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
660522d9738aa
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 5 8 7
Bugün : 8326
Dün : 25541
Bu ay : 386983
Geçen ay : 338123
Toplam : 22712933
IP'niz : 44.206.227.65

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Yalan; çıkar umduklarımızı veya zararından korktuklarımızı aldatmak; sıkıntı ve sorunları geçici olarak atlatmak; başkalarına hava atmak ve üstünlük taslamak gibi bayağı ve aşağı nedenlerle söylenen asılsız sözler ve iddialardır.

Yalan; ahlakın laçkalaşması, asaletin yozlaşması; insani değerlerin yalama olması, karakter ve haysiyetin yamulmasıdır. Ve hele; dostlarına, dava arkadaşlarına ve üstatlarına karşı uydurulan yalanlar; vicdan ayarını bozan ve ruhları karartan sahtekarlıklardır.

Günümüzde yaygınlaşan yalanlara "Beyaz yalan, masum yalan, küçük yalan, zorunlu yalan" gibi jelatinli kılıflar geçirilmesi, tam bir riyakarlıktır. Oysa küçük yalan, küçük yılandan farksızdır.

Yalancının mumu yanar mı?

Yalancı ve yapmacık güle bülbül konar mı?

 

Daha önceden başkalarını aldatmak için tasarlanmış ve belli bir amaca yönelik düzenlenmiş beyanlar yalan olarak tanımlanmaktadır. Diğer davranış bozukluklarında olduğu gibi "gerçek" ve "gerçek olmayan" kavramlarının bilişsel olarak anlamlandırılamadığı çocukluğun ilk dönemlerinde yalanın temelleri atılır. Ancak 6-7 yaşlarından itibaren bilinçli yalan söylemeye başlanır. Uzmanlar yalan çeşitlerini 13 başlıkta toplamıştır.

a. Hayali fantastik yalanlar: Çocuklar hayal olarak oluşturduklarını gerçekmiş gibi algılayabilirler. Bu durum bir amaca yönelik olmayıp, sadece çocuğun iç dünyasının yansımasıdır. Örneğin masal dünyasındaki prens ya da prenses gibi kahramanlarla konuştuğunu ifade etmesi bu tür yalanlardır.

b. Taklit yalanlar: Anne-babanın eğlenmek veya ilgi çekmek için kullandığı ifadeler çocuklarda yerleşmiş yalan söyleme davranışı olarak ortaya çıkabilir. Çocukla iletişim kurarken bu tarz davranışlardan uzak durmaya özen göstermek lazımdır.

c. Mübalağa yalanları: Çocuk bazı durumları abartılı olarak aksettirebilir. Bu davranışta pekiştiren yine çevrenin yanlış tutumlarıdır.

ç. Sosyal yalanlar: Anne-babanın sosyal ilişkilerinde zor durumlardan kurtulmak adına yalana başvurdukları durumlar yaşanabilir. Örneğin birlikte olunmak istenmeyen bir aileye, farklı bir mazeret ileri sürmek bu türe bir örnektir. Anne-baba bu davranışı çok az da gösterse çocuk genelleştirilmiş bir şekilde kendine yerleştirebilir ve yalana sığınır.

d. Savunma yalanları: Çocuk anne-baba tarafından; Yasaklar ile bastırılır ise, mükemmel olmaya zorlanır ise, sık sık sorguya çekilir ise kendini korumak adına yalanlara başvuracaktır. Genelde çocuklarına şiddet uygulayan anne-babaların davranışları çocuk tarafından yalan ile yönlendirilmeye çalışılır.

e. Dikkat çekme yalanları: Anne-babasından yeterince ilgi göremeyen çocuklar. ilgi görmek için yapmadıkları davranışı yapılmış olarak ifade edebilirler.

f. Yüceltilmiş yalanları: Çocuk başkalarından takdir ve ödül gibi olumlu ilgi toplayabilmek için yalan söyleyebilir. Eğer; Çocuklardan güçlerinin üstünde beklenti mevcutsa, aynı anda çok fazla beklenti varsa, başarısızlıkları hoş görülmüyorsa, aile içindeki yerleri onların çok yönlü olmalarına bağlıysa yalan söylemeleri  artacaktır.

 g. Zıddına söylenen yalanlar: Özellikle çocuklar ve ergenler sevilmeyen düşmanca duygular beslenen bireyleri üzmek için bu yola başvurulmaktadır.

h. İntikam yalanları: Yine sevilmeyen veya düşmanca duygular beslenen bireyi zor durumda bırakarak, intikam almak için bu tür yalanlara başvurulur. Ayrıca otoriteye karşı duyulan tepkinin ifade biçimi olarak da bu tür yalanlar söylenir. Genelde çocukluk çağında kıskanılan kardeşin anne-babaya kötü göstermek için söylenen yalanların başlangıç basamağıdır.

ı. Çıkar karşılığı söylenen yalanlar: Özellikle anne-babaların kendi çıkarları için yalan söylemeleri ve bu duruma çocuğu şahit göstermeleri bu davranışın öğrenilmesine neden olur. Eğer bir de bu durumda çocuğun ödüllendirilmesi söz konusu ise çocuk sık sık yalana kayacaktır.

i. Patolojik yalanlar: Bu davranış bozukluğu hiçbir menfaat elde etmeksizin söylenen yalanlar şeklinde ortaya çıkar. Psikolojik veya Psikiyatrik tedavi gerektiren bir olaydır.

j. Propaganda yalanları: Politikacıların seçim öncesinde gerçekleştiremeyecekleri vaatlerde bulunmalarıdır.

k. Şartlı yalanlar: Tedavi, yardım ve destek amacıyla söylenen yalanlardır.[1]

Şu noktayı asla unutmamalıyız ki: "Hırsızlık bir ekmekle, zinakarlık bir öpmekle başladığı gibi; ahlakın yozlaşması ve karakterin bozulması da "küçücük yalanlar söylemekle" başlamaktadır. Çünkü bu "basit ve beyaz" yalan tohumcukları, ileride büyük kötülük ve küfür tomurcukları açacaktır. Hz. Peygamber Efendimizin ikaz ve işaret buyurduğu gibi: Yalanla iman ve İslamlık, yalama olmuş ahlakla, şeref ve insanlık asla bir arada bulunmayacak ve barınamayacaktır. Sahte niyetle samimiyet, asla barışamayacaktır. Yalanlarına mazeret ve meşruiyet arayan, sözde dava ve takva ehli Müslümanlar; İslamın yüz karası ve insanlığın maskarasıdır!..

Yalancılığı ve başkalarını aldatıp çıkar sağlamayı bir akıllılık ve gözü açıklık sananlar, sadece kendilerini aldatmaktadır. Çünkü böylesine kolaycılık ve sahtekarlıklar, akıllılık değil, şeytanlıktır. Ve zaten insandaki;

  • a- Rahmani anlayış, basiret ve vicdani feraset ile
  • b- Şeytani zekavet birbirinden oldukça ayrı ve farklıdır.

Vicdani feraset ve akıl, dürüstlüğe, şeytani zekavet ise eğriliğe büğrülüğe çalışır.

Rahmani basiret ve akıl, doğruluk ve fazileti; şeytani zekavet ise, hilekarlık ve hıyaneti amaçlamıştır.

İmani akıl ve hidayet, safiyet ve samimiyeti; şeytani zekavet ise,

 Menfaat ve nefsaniyeti esas alır.

Zeka ile akıl aynı mı?

Hayır!. Zeka herkeste, akıl mü'minde bulunur.

Zeka; bireyin belli bir kültür içinde yaşantısını sürdürüp uyum yapması için gerekli olan yeteneklerin bir görüntüsüdür Zekanın iki yönü vardır. Soyut, potansiyel enerji olarak var olan, ölçülemeyen yönü ve bu enerjinin davranışa dönüşümü olan, ölçülebilen ve gözlenebilen yönü. Zeka dolaysız olarak gözlenemez ancak bazı açık davranışlardan yola çıkılarak zeka ile ilgili bilgiler edinilebilir.

1.  Sözel-dilsel zeka: Dili etkili bir biçimde kullanma, kelimelerle ve seslerle düşünme, dildeki karmaşık anlamları kavrayabilme, insanları ikna edebilme, dildeki farklı yapıları fark edebilme, yeni yapılar oluşturabilme, farklı dilsel kalıplarla ilgilenme becerisidir. Sözel-dilsel zekaya sahip olan insanlar;  farklı kelimeleri, sesleri, ritimleri dinler ve tepkide bulunur. Diğer insanların seslerini, dil üslubunu, okumasını ve yazmasını taklit edebilir. Dinleyerek, okuyarak, yazarak ve konuşarak öğrenir. Cümleleri dinler, yorumlar, farklı bir tarzda ifade eder ve söylediklerini hatırlar. Okuduklarını anlar, özetler ve kolaylıkla hatırlar. Dinleyicileri konuşmaları ile etkiler. Dilbilgisi kurallarını etkili bir biçimde kullanarak yazar. Kelime dağarcığı zengindir. Farklı dilleri öğrenme becerisine sahiptir. Etkili dinleme becerilerine sahiptir. Sözel-dilsel zeka becerileri; etkili okuma becerisi, kendini ifade edebilme becerisi, etkin dinleme becerisi, etkili konuşma becerisi, yazma becerisini içerir.

2. Matematiksel-mantıksal zeka: Sayılarla çalışma, muhakeme etme, tümevarım ve tümdengelim teknikleri ile düşünebilme, soyut ve sembolik problemleri çözebilme, kavramlar, düşünceler ve fikirler arası karmaşık ilişkileri algılayabilme becerisidir. Matematiksel-mantıksal zekaya sahip olan insanlar; neden-sonuç ilişkilerini çok iyi kurarlar. Somut cisimleri soyut sembolik ifadelere dönüştürebilirler. Mantıksal problem çözümlerinde başarılıdır. Hipotezler kurar ve sınar. Bulmaca ve zeka oyunlarını sever. Miktar tahminlerinde bulunur. Grafik ya da şekiller halinde verilen bilgileri yorumlar. Bilgisayar programları hazırlar. Matematiksel-mantıksal zeka becerileri; sınıflandırma yapabilme, tahminlerde bulunabilme, sıralama yapabilme, hipotezler oluşturabilme ve sınayabilme, neden-sonuç ilişkileri oluşturabilme, muhakeme yapabilme, eleştirel düşünme analiz-sentez yapabilme becerilerini içerir.

3.Görsel-mekansal zeka: Resimlerle, şekillerle düşünebilme, görsel dünyayı algılayabilme, şekil, renk ve dokuları zihnin gözleriyle görebilme ve bunları sanatsal formlara dönüştürebilme yeteneğidir. Psiko-motor becerilerin gelişmesiyle başlar, el-vücut-beyin koordinasyonunun gelişimi küçük kas gelişiminin çalışmalarıyla geliştirilebilir. Görsel ve mekansal zekaya sahip olan insanlar; görerek ve gözleyerek öğrenir. Kolaylıkla yön bulma becerisine sahiptir. Grafik, harita, şekil ve modelleri yorumlayabilir. Dinlediklerinden zihinsel objeler, hayaller, resimler üretir. Öğrendiği bilgileri hatırlamada bu zihinsel resimleri kullanır. Çizmek, resim yapmak, boyamak ve modeller oluşturmaktan zevk alır. Üç boyutlu ürünler hazırlar. Origami ve maketler hazırlar.

4. Kinestetik-bedensel zeka: Aklın ve vücudun fiziksel performansla birleştirilerek belli bir amaca yönelik faaliyetlerin sergilenebilmesi yeteneğidir. Kinestetik-bedensel zekaya sahip olan insanlar zihin ve beden koordinasyonlarını etkili bir biçimde kullanırlar. Fiziksel işlerde, görevlerde denge, zarafet, maharet ve dakiklik gösterirler. Çevresini, nesneleri, eşyaları dokunarak ve hareket ederek inceler. Fiziksel beceri isteyen alanlarda (dans,spor gibi) yenilikler keşfeder ve farklılıklar yaşatırlar. Rol yapma, atletizm, dans, dikiş-nakış gibi alanlarda yetenekleri vardır. Aktif katılımla daha iyi öğrenirler. Söylenenden daha çok yapılanı hatırlarlar. Organizasyon yapma özellikleri gelişmiştir. Bulundukları çevreye ve onu kapsayan sistemlere karşı duyarlıdırlar ve sorumlu davranırlar.

5. Kişiler arası-sosyal zeka: İnsanlarla birlikte çalışabilme, sözel ve bedensel zeka dilini etkili bir biçimde kullanarak çok farklı karakterlere sahip insanlarla kolaylıkla iletişim kurabilme, insanları yönetebilme, onlarla uyumlu çalışabilme ve insanları ikna edebilme becerisidir. Sosyal zekaya sahip olan insanlar; yaşıtları ile ya da farklı yaş grupları ile birlikte olmaktan zevk alırlar. Diğer insanların duygularına karşı duyarlıdırlar. Diğer insanları konuşmalarıyla etkilerler. Grup ve takım çalışmalarından iyi ve nitelikli ürünler çıkarırlar. Farklı kültürlere ve farklı yaşam tarzlarına çok meraklıdırlar. Toplumsal ve politik sorunlarla ilgilenirler. Güçlü bir espri yeteneğine sahiptirler. Davranışlarının sonuçlarını değerlendirebilirler. İnsanların her türlü davranışını kabul edicidirler. Sözel ve bedensel dili etkili biçimde kullanırlar. Farklı ortamlara, farklı insan topluluklarına girdiklerinde kolaylıkla uyum sağlayabilirler. İnsanları organize etme yetenekleri vardır. Liderlik özellikleri vardır.

6. Kişisel-içsel zeka: Kendimiz hakkındaki duygu ve düşünceleri şekillendirebilme, yaşamı sürdürebilme ve yaşadıklarımızdan öğrendiklerimizle, hayat felsefemizi oluşturabilme, yaşamımızı bu yönde planlama, kişisel istek ve hayaller oluşturabilme becerisidir. Kişisel zekaya sahip olan insanlar; yalnız kalmaktan hoşlanırlar. Yaşadıkları her olay veya deneyim üzerinde çok fazla düşünürler. Kendi içlerinde bir değer ve anlayış sitemi oluştururlar. Her şeyde kendilerinden bir şey ararlar. Kendi duygu ve düşüncelerinin farkındadırlar. Kendilerini farklı tarzlarda ifade edebilirler (yazar, ressam, heykeltıraş vb.). Yaşam felsefelerini oluşturmaya yönelik bir arayış içindedirler. Bireysel çalışmalardan zevk alırlar.

7. Müziksel-ritmik zeka: Sesler, notalar, ritimlerle düşünme, farklı sesleri tanıma ve yeni sesleri ritimler üretme, ritmik ve tonal kavramları tanıma ve kullanma, çevreden gelen seslere ve müzik aletlerine karşı duyarlı olabilme becerisidir. Müziksel zekaya sahip olan insanlar; insan sesi ve çevreden gelen sesler gibi çok farklı seslere karşı duyarlıdır, dinler ve tepkide bulunur. Müziği yaşamında kullanmak için fırsatlar oluşturur. Seslere, nota ve ritimlere karşı özel bir ilgiye sahiptir. Müziği hareketlerle birleştirerek farklı figürler ortaya çıkarabilir. Enstrümanlara karşı ilgilidir ve kullanmayı kolaylıkla öğrenebilir. 

Görülüyor ki, genellikle aynı sayılsa da, akıl ile zekanın fonksiyonları ve faaliyet sahaları ayrıdır.

Akıl ve vicdan güdümlü insanlar, başkalarına yararlı ve hayırlı olmayı, helal ve meşru yollardan kazanmayı, herkesin hakkına saygılı davranmayı ve mazlumlara sahip çıkmayı ve bu uğurda fedakarlıkta bulunmayı gaye edindikleri ve bu doğrultuda gayret gösterdikleri halde, kuru zeka güdümlü insanlar; hilekarlığı, hıyanet yapmayı, haram ve haksız yollardan kazanmayı, riyakarlık ve yağcılıkla üste çıkmayı, zayıf ve çaresizleri horlayıp güçlülere yalakalık ve uşaklık yapmayı, şahsi makam ve menfaat karşılığı vatanını ve kutsallarını satmayı; bir marifet ve meziyet sanmaktadır. Halbuki; yalancıların mumu, sadece yatsıya kadar yanmakta ve sonra sahibini karanlıkta bırakmaktadır.


[1] 13.11.2006 / Milli Gazete

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Milli Çözüm Dergisi

Milli Çözüm Dergisi

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx