YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6621f28855275
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 3 1
Bugün : 2366
Dün : 26845
Bu ay : 454246
Geçen ay : 453014
Toplam : 23233210
IP'niz : 3.142.144.40

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Not: Bu Yazı seçimden iki gün önce hazırlanmıştır.

 

AKP Mİ, YOKSA TÜRKİYE Mİ KORUNMALIDIR?

 

 Din istismarcılarının ortak özelliği fasık ve münafık olmalarıdır. Yani Din, bunlar için amaç değil, bir araçtır. Asıl gayeleri ve gayretleri ahiret değil, dünyadır. “Şiddetli azap dolayısıyla vay o kafirlerin haline, (ki onlar) dünya hayatını ahirete tercih ederek (zalim yönetimleri destekleyen) ve insanları (aldatıp) Allah yolundan çeviren (ve İslam gerçeğinin) eğrilmesini isteyen ve bu yüzden sinsi bir sapıklık içine düşen kimselerdir” (İbrahim:3-4) ayetlerinde bile bile makam menfaat hırsıyla, dünyayı ahiretten öne alan ve Din istismarıyla Haktan ayrılan ve halkı saptıran gizli inkârcıların (münafıkların) durumu anlatılmaktadır. Şeytani merkezler uzun yıllar Türkiye’de halkın dinini değiştirmeyi ve dejenere etmeyi amaçlayan despot’ları yönetime getirip Cumhuriyeti yozlaştırdı. Ama Milli Görüş ve Erbakan sayesinde toplumun gözü açılınca bu sefer dini istismar ve suiistimal eden sözde demokratları iktidara getirmeye mecbur kalmışlardı. Yani İslam’ın gerçeği ve Adil Düzeni yerine, Siyonist-kapitalist sömürü sistemlerini şekilci ve Avrupa birlikçi sahte dincilerle sürdürmeyi amaçlamışlardı.

AKP kadrolarının, öyle Allah rızası ve hizmet aşkıyla bir araya geldiklerini sanmak büyük bir yanılgıydı. Bunları makam ve menfaat hırsı ve Hak Davaya hıyanet ortaklığı bir araya toplamıştı. “Kendi aralarındaki (gizli çıkar) çatışması pek şiddetli durumdadır. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır” (Haşr: 14) ayeti bu gibileri anlatmaktadır. Bunlar birbirlerinin ayağını kaydırmak ve intikam almak için fırsat kollamaktadır. Sn. Recep T. Erdoğan’la hemşerisi Mustafa Baş’ın RP listesinden tercihle kazanması üzerine belden aşağı seçim kavgalarını ve daha sonra AKP’deki yağlı-ballı ortaklıklarını hatırlatmak lazımdı.

AKP’nin kurucu ağabeylerinden bilinen Bülent Arınç, katıldığı bir televizyon programında: ‘Bugüne kadar söylemediğim bir şey var’ diye söze başlamış. TRT de dahil birçok televizyon kanalının kendisine ambargo koyduğunu açıklamıştı. “Heyecanımı kaybettiğimi de söyleyebilirim. Birilerine olan sevgimi de biraz kaybetmiş olabilirim” diyen Arınç, “İnsan yol arkadaşını çok iyi seçmeli” diyerek başta Cumhurbaşkanı, bazı AKP kurmaylarından dert yakınmıştı.

“Abdullah Gül de benim gibi yapacak. AKP için duada bulunacak. Yalnız şununla bizi imtihan etmeye çalışmasınlar: “Onlar zaten böyle bir şey yapmazlar” diye üstümüze geliyorlar. Ama: ‘Zaten bunların toplumda bir karşılığı yok. Bir araya gelseler ne olacak, parti kursalar ne olacaklar’ demeye kalkarlarsa başka türlü bir tepki verebiliriz. Bizim nefsimize kötü gelecek şeylerle bizi imtihan etmesinler” diyen Bülent Arınç, nedense arsızlaşmaya başlamıştı.

“Ah Arınç, ah.. Güzel hatıralarla anılmak dururken, gerek var mı idi, seçime günler kala bu şekilde ekrana çıkmaya.. Sana o mikrofonu uzatanlar dostça uzatmıyorlardı. Onlar dün seni “asabi, aşırı dindar” diye suçlayanlardı. Sözü nerede, ne zaman ve kime söylediğiniz de, nasıl söylediğiniz de önemli ve anlamlıydı. Arınç bunu bilmeyecek biri değil. Ama sanırım öfkesine yeniliyorlardı”diye yakınan Dilipak gerçek ayarlarının ve ayıplarının ortaya çıkmasından mı korkmaktaydı?

Bay Bülent Arınç kendisine karşı TRT ve AA tarafından uygulanan ambargoya fena halde bozulmuşlardı. Yakın arkadaşlarının kendisine, “Ne söyleyeceği belli olmaz” endişesi ile uyguladığı TRT ve AA ambargolarını hazmedemediği açıktı. Televizyonlara çıkınca “yanlış şeyler” söylemediğini iddia eden Arınç, “Yanlış diyenlerle seçimden sonra konuşacağız” diyerek meydan okumuşlardı. Heyecanını ve birilerine karşı olan sevgisini kaybettiğini dile getiren Arınç, kendisine karşı ambargonun “şahsının kötülüğünden” değil “birileri rahatsız olduğu” için uygulandığını da vurgulamıştı. Bülent Arınç’ın sitemlerinde, “Birileri” olarak tanımlanan bu kişiler Milli Görüş’e hıyanet ortakları ve 13 yıllık yol arkadaşlarıydı. Bülent Arınç’ın Sn. Devlet Bahçeli için söylediği “Evet dememek için evlenmedi” sözleri ise her türlü edep ve erdem ölçüsüne aykırıydı ve bu şımarıkların ayarını ortaya koymaktaydı. Taha Akyol’a göre: Bülent Arınç’ın CNN Türk’te Hakan Çelik’e yaptığı açıklamalarıyla bir zamanlar demokratik (!) reformlara imza atan partisindeki otoriterleşme ve ‘tek adam’ hâkimiyetine karşı çıkmaktaydı. Hemen saldırıya geçen tetikçiler ve “kan damlayan kalemler” de aynı otoriterleşmenin mekanizmalarıydı.!?

AKP’li Mehmet Ali Şahin, 1 Kasım’da sandıktan 7 Haziran sonuçlarına benzer bir sonuç çıkarsa 3. bir seçimin gündeme geleceğini açıklamış açıkça halka şantaj yapmaya kalkışmıştı. AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin; “Eğer sandıktan 7 Haziran sonuçlarına benzer bir sonuç çıkarsa korkarım yeniden seçim konuşulmaya başlanacak” diyerek çarkıfelek mantığıyla “Ya AKP’yi tek başına iktidara taşırsınız veya seçim işkencesinden kurtulamazsınız!” demeye çalışmıştı. Ama hipnozla uyuşturulan toplum hala: “(Firavun) Böylece kendi kavmini küçümseyip aşağıladı, onlar da O’na (yine) boyun eğdiler… Gerçekten onlar fasık bir kavimdi” (Zuhruf: 54) ayetindeki anlatılanlar gibi onların peşine takılmışlardı.

Şuursuz dindarların sorumsuz yandaşlığı!

Kaldı ki bütün kamuoyu araştırmalarını hatta AKP kurmaylarını bile şaşırtan daha yüksek bir oy oranı ile bu seçimlerin sonuçlanma ihtimali de vardır. Ancak AKP’nin yüksek oy almasının ülkenin hayrına olacağı kanaati yanlıştır. Çünkü zaten asıl sıkıntı AKP zihniyetinden kaynaklanmaktadır, on üç yıllık derin tahribatları ortadadır. Halkın bu kötü, hatta ürkütücü gidişatın farkında olmaması doğaldır, böyle stratejik kanaatleri ve derin tahlilleri kalabalıklardan beklemek haksızlıktır. Umarız ki AKP’ye yön veren kafalar, hayra ve Hakka yönelip haysiyetli ve cesaretli bir dönüşümle veya bir mecburiyetle Milli Görüş’e sahip çıkacak ve milli güçlerle birlikte çalışmaya başlayacaktır.

Asıl tehlikeli cehalet ve gaflet “Bilmediğini bilmemektir”, kendi yanlışlarını doğru zannetmektir; akla, vicdana, Kur’an’a aykırı program ve politikaların, hayır ve huzur getireceğini sanmak ve bazı geçici başarı ve kazanımların kalıcı ve istikrarlı olacağı kanısına kapılmaktır. Toplum psikolojisi, kalabalıktan ve reklam kahramanlığından yanadır. İşte bu tavır ve taraftarlıktan, milli ve insani amaçlar doğrultusunda yararlanacak beyinlerin artık devreye girmesine acilen ihtiyaç vardır.

Diyelim AKP bu seçimlerde %50 oy aldı. Yani halkın yarısı faiz politikasını ve AB’ye kuyruk olma sevdasını onayladı. Diğer muhalefeti de katarsak toplumun %99,5’i faizi ve AB’yi destekliyor diye, bu faizin ve AB’ciliğin yararlı ve hayırlı olduğu anlamını taşımayacaktır, Oğuzhan’ın hıyaneti ve Kamalak’ın omurgasız siyasetiyle maalesef %0,5’lerde kalacağı konuşulan Milli Görüş ise elbette haklı ve duyarlı bir doğrultudadır. Çünkü doğru ve uygun olma ölçüsü halk değil, HAK’tır.

“4000 yıldır Hz. Musa’ya sadakat gösteren iman ehli dindar Musevilere roket fırlatıp onların huzurunu kaçıran ve kışkırtan Filistinliler büyük hata işlemektedir. Oysa İsrail’le iyi geçinip, ülkenin her tarafını imar etmeleri gerekir. Yani her ikisi de “Lailahe İllallah” deyip Allah’ı kabul eden İsmailoğullarıyla, İsrailoğullarının artık barışması lazım gelir. Netanyahu, Müslüman vatandaşlarının huzur ve emniyeti için gayret göstermekte, Müslümanlara özel ilgi ve ihtimam sergilemektedir. Bizim barışçı yayınlarımız ve yazılarımız da İsrail’de bazı medyada takdir edilmektedir”[1] diyerek terörist İsrail’i ve Siyonist Netanyahu zalimini “barışçı”, ama mazlum ve mağdur Filistinli Müslümanları “saldırgan fesatçı” gösterecek kadar gerçekleri çarpıtan ve saptıran Adnan Oktar’a, seçimlerden sonra AKP’nin CHP ile değil, ille de MHP ile koalisyon kurmasını hangi insi şeytanlar fısıldamaktaydı.

Dansöz kıyafetli kedicikleriyle fıkırdaşan İsrail avukatı ve AKP yandaşı Adnan Oktar ile eşleri çarşaflı, erkekleri sarıklı sakallı meşhur bir tarikatı; Haçlı Avrupa Birlikçi, faizci, zina ve lutilik serbestçisi, loto, toto, piyango gibi kumar teşvikçisi, Irak’ı, Suriye’yi, Libya’yı mahvı perişan eden ve milyonların katline sebebiyet veren NATO’nun ve Batı’nın gönüllü destekçisi AKP’ye oy vermek ve melanetlerine keramet kılıfı geçirmek hususunda, hangi odaklar aynı noktalarda buluşturmaktaydı?

Şiir:

Tapındığı Hak değil, kalabalık çoğunluk

Halktan korkar; Allah’ın, makamından utanmaz!

Sarık cübbe gösteriş, yoktur gayret doğruluk

Faizciye oy verir, sakalından utanmaz!

Haçlı AB peşinde, makam, çıkar; yoğunluk

Sözde şeriat okur, bakkalından utanmaz!

Ehli takva geçinir, maddiyatla doygunluk

Erbakan’a laf atar, pak alından utanmaz!

“Adil Düzen” bırakmış, demokratik yorgunluk

Binlerce tesbih çeker, rakamından utanmaz!

Aynı sohbetinde: “ABD Dışişleri Konseyi CFR’nin, Türkiye’yi parçalamak için PKK’yı desteklediklerini, ama CFR üyelerinin çoğunun dindar kişiler olduklarını ve yanlış yönlendirildiklerini ve bunları irşat etmek ve bilgilendirmek gerektiğini, bu CFR’cilerin Türk Ordusu’nun Kıbrıs’ı işgal ettiğini savuna geldiklerini” söyleyen ve bütün bu hıyanetlerdeki İsrail (Siyonist Yahudi) parmağını gizleyen Adnan Oktar şarlatanına bu imkân ve fırsatları kimler sağlamaktaydı?

Dilipak’a göre: AKP geri zekâlıların, mafya bozuntularının ve menfaat avcılarının işgali altındaydı

AKP yalakası ve Yeni Akit yazarı Abdurahman Dilipak, AKP içindeki bazı gözlemlerini aktardığı yazısında, Ravza Kavakçı’nın seçim kampanyasına destek vermek için 80 yaşındaki eski bir politikacının parti toplantısına gelmesine “Bu dinozorların ne işi var burada?” diye tepki gösteren genç ve yetkili bir AKP’liye kızarak: “Kim bu adamlar, bu geri zekâlıları kim partinin vitrinine taşır? Senden bir şey mi istiyor, o yaşında sadece duada bulunmak ve hayali ile süslediği günlere yaklaşmış olmanın sevincini paylaşmak üzere, o yaşında size destek sunmak için geliyor!” diye çıkışmıştı. Dilipak Akit’te “AK Parti’deki AKP’liler” başlığıyla yayımlanan yazısında: “AKP şimdi, önce kendi içindeki derin devletin adamlarını, paralel yapının adamlarını, mafya bozuntularını, şahsi menfaatlerini memleket davasının üstünde tutanları ayıklaması lazımdır.. Önce parti teşkilatı arındırılmalı, sonra yerel yönetimler, bürokrasi ve parti grubu (temize çıkarılmalıdır)” diye uyarmaktaydı.

Dilipak’ın tespit ve teşhisinden anlaşılıyor ki:

1- AKP’de “geri zekâlılar” vitrine öne çıkarılmıştır.

2- AKP, derin devletin elemanları, Paralel Yapının adamları, mafya bozuntuları ve menfaat avcılarının işgali altındadır.

3- Parti örgütleri, belediyeler, bürokrasi ve milletvekilleri, bu kirli ve şaibeli isimlerden temizlenip kurtulmalıdır!

Eh, AKP’yi Dilipak kadar yakından tanıyan pek az insan vardır. Şimdi Bay Dilipak’a soralım; Eskileri Bülent Arınç ayarında, yenileri “geri zekâlı ve menfaat avcısı” durumunda olan bir partiden hala hayır hizmet umanlar, kendileri de “geri zekâlı” sayılmaz mıydı? Ha bu arada, Ravza Kavakçı’nın seçim kampanyasına destek için katılan 80 yaşındaki “eski politikacı” ise, hala Saadet Partisi’nin kurmaylarından sanılan ve eli öpülüp duası alınan bir “üstün zekâlı ve yüksek dava sevdalısıydı!”

Hep söyledik, tekrar hatırlatalım: Sn. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve AKP’li Bakanların ve yandaş yazar-yorumcuların Fetullah Gülen ve Cemaat hakkında bütün itham ve iddiaları da, Gülen’in ve cemaat medyasının AKP kurmayları hakkındaki itiraf ve isnatları da, hepsi gerçekleri yansıtmaktadır; yani her iki taraf da doğru konuşmaktadır!?.. Bunun gibi AKP’nin Bülent Arınç gibi ağabey takımı da, Dilipak’ın tespitiyle “geri zekalı”, makam ve menfaat avcıları” da hepsi birbiri hakkında doğruları sıralamaktadır!? Şimdi, otuz yıldır, hem “Dinazor!” yaftasını hak eden omurgasızlar, hem gömlek ve kimlik değiştiren dönek kaypaklar, hem de Fetullahçı münafıklar hakkında, hiçbir tespit ve tenkidimizde bizi yanıltmayan, Kur’an terazisinde tarttığımız için hep bizi haklı çıkaran Cenabı Allah’a sonsuz şükürler ediyoruz.

Türkiye’nin Kıbrıs’a ulaştırdığı suyun, Ortadoğu’da kuraklıkla boğuşan İsrail’e nefes aldırabilecek kapasitede olması… Geçmiş dönemlerde yapılan sinsi ve şeytani planları hatırlatmıştı!

Geçtiğimiz aylarda hayata geçirilen KKTC’ye su temin projesinin Türkiye ile KKTC arasındaki anlaşmaya göre “Türkiye’nin KKTC’deki suyu başka ülkelere de satabilecek olması”İsrail endişesi”ni de gündeme taşımıştı. Öte yandan KKTC Dışişleri Bakanı’nın geçtiğimiz yıl İsrail’deki bir konferansta, “Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a içme ve tarım suyu ile elektrik taşıması hedeflenen denizaltı su temin projesinden ortak yararlanma gibi diğer alanlarda işbirliğine yol açabilir” sözlerini ağzından kaçırması da İsrail endişesinin yersiz olmadığını ortaya koymaktaydı! Geçen yıl Kasım ayında Tel-Aviv’e düzenlenen ABD ve İsrailli üst düzey yetkililerin yanı sıra dev petrol şirketlerinin CEO’larının yer aldığı toplantıda konuşan KKTC’li Bakan Özdil Nami İsrail ile işbirliğinin önemine değinerek suyun İsrail’e de satılabileceğini şu sözlerle ağzından kaçırmıştı: “Bu hususta atılan olumlu adımlar, Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a içme ve tarım suyu ile elektrik taşıması hedeflenen denizaltı su temin projesinden ortak yararlanma gibi diğer alanlarda işbirliğine yol açabilir.”

Türkiye ile İsrail arasında özellikle su konusunda bir de protokol olduğu yetkililer tarafından açıklanmış ancak gündeme taşınmamıştı. Dragon Çayı ile ilgili fizibilite çalışmasını yürüten Alarko firması İsrail ile ilgili de projeyi de kendilerinin üstlenebileceğini söylediği bir haberin detayında dönemin Enerji Müsteşarı olan Doç. Dr. Sami Demirbilek, bu protokolü onaylayan açıklamalar yapmıştı.

Peki, KKTC, AB’ye alınırsa ne olacaktı?

KKTC’ye Dragon Çayı üzerinden verilen su ile ilgili bir diğer konu ise KKTC’nin AB’ye alınıp alınmaması ile alakalıydı. KKTC ile Rumların anlaşması sonucunda eğer ada toptan AB’ye dahil edilirse bu konuda da uluslararası bir sorun yaşanacaktı. Türkiye’nin KKTC ile yaptığı anlaşmalar geçerliliğini yitireceğinden KKTC’ye verilen su üzerindeki tasarrufunu da kaybetmiş olacaktı.

“Türk askeri Kıbrıs’tan çekilmeli” küstahlığı!

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocas, Kıbrıs sorununda Türkiye’yi sorumlu tutarak, meselenin uluslararası hukuk ihlali ve işgal sorunu olduğunu açıklamıştı. Rum kesiminde resmi temaslar yapan Yunanistan Dışişleri Bakanı, Ada’nın iki kesimli, iki toplumlu bir federasyon çatısı altında birleşmesini desteklediklerini ancak bunun için Türk askerinin Kıbrıs’tan çekilmesi gerektiğini savunmaktaydı. Ada’da asker bulunduran Yunanistan’ın, garantörlükten vazgeçme kararını hatırlatan Kocas, Türk askerinin Kıbrıs’tan çekilmesiyle Türkiye, İngiltere ve Yunanistan’ın dahil olduğu 3’lü garantörlük sisteminin sona erdirilebileceğini vurgulamıştı. Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis ise, Türkiye’nin AB müzakerelerinde yeni fasıllar açılması konusundaki baskılara işaret ederek 2016’da bu konuyla yüzleşmek zorunda kalacaklarını söyleyerek “Toplumumuzu ilgilendiren hayati bir konuda bizden adım atmamız istenecekse Türkiye de harekete geçmelidir. Kıbrıs sorununa yön veren ülkeler, Türkiye’nin görüşlerini değiştirmesine yardımcı olmalıdır” tehditlerini sıralamıştı.

Gizli Kıbrıs pazarlıkları, hıyanet ortaklığıdır!

Bir uçak gemisi düşünün. Dünyanın en büyüğü olsun. Üzerine onlarca değil, gerekirse yüzlerce, binlerce uçak yerleştirilebilsin. Bir kaç yüz asker değil, on binlercesi bir anda bu gemide olsun. Başta taze gıda olmak üzere, iğneden ipliğe ihtiyaç duyulabilecek birçok şey on yıllarca karaya çıkılmadan yine bu geminin sunduğu imkânlarla karşılanabilsin. Üstelik herhangi bir saldırı ile batırılma, denizin dibini boylama gibi bir korkunuz da olmasın. Yani, dünyanın en büyük, konforlu, güvenli, sağlam ve ekonomik uçak gemisi olsun. Ve siz bu uçak gemisiyle Cebelitarık, Boğazlar (İstanbul-Çanakkale) ve Süveyş “Su Yolları Üçgeni” üzerinden dünyanın en stratejik geçiş noktalarını kontrol edebilme, Akdeniz-Karadeniz-Hazar-Basra-Kızıldeniz “Beşgen Havzası”na en az maliyetle, her an çok daha etkin güç projeksiyonu yapabilme imkân ve inisiyatifine sahip olun. Üstelik bu uçak gemisine sahip olma, size bölgedeki enerji güvenliği ve çevreleme politikalarında da iktisadi-ticari çıkarlarınızı her an savunabilecek birer sabit askeri ve ticari üs boyutlarıyla da büyük bir avantaj sağlasın.

Sanırım dünyanın en büyük uçak gemisinin doğudan batıya doğru birer mızrak ucu gibi uzanan ve Avrasya merkezli “Yeni Büyük Oyun”da önemi her geçen gün daha da artan Kıbrıs adası olduğunu anlamışsınızdır. Anlamışsınızdır diye özellikle belirtiyorum, çünkü bu uçak gemisinin öneminin halen farkında olmayan ve AB aşkına Kıbrıs’ı feda etmeye hazırlanan önemli bir kesim vardır. Rahmetli Erbakan Hoca’nın, Kıbrıs bütünüyle elimizden çıkmak üzereyken 1974 Şanlı Barış harekâtıyla Kuzey Kıbrıs’ı kurtarma çabalarının asıl nedeni, dış güçleri ve işbirlikçileri niye bu denli rahatsız ettiği şimdi daha iyi anlaşılmaktadır!

Oysa adanın jeopolitiğinde çok hızlı bir değişim yaşanmaktadır. Bu değişimi görenler, “Uzaktaki Yakın Çevreler Politikası” anlayışı çerçevesinde bölgeye değişik gerekçeleri göstererek yerleşmeye başlamış durumdalar. Örneğin, düne kadar bölgede Türkiye ve Yunanistan ikilisi arasında ön plana çıkan, ABD’nin ise doğrudan müdahil olmaktan çekindiği Kıbrıs sorununda bugün Avrupa Birliği (AB), Rusya, İsrail, Çin ve hatta Suriye-Lübnan boyutuyla İran’ın da “ben varım” dediği yeni bir mücadeleyle karşı karşıyayız. ABD’nin BOP projesi ve tek başına uygulamada karşı karşıya kaldığı sıkıntılar sonucu ortaya çıkan güç zafiyeti ve bunun bölgede yol açtığı güç boşluğunu doldurma girişimleri yatıyor. ABD, Doğu Akdeniz merkezli bölgesel hegemonyasında ilk defa bu kapsamda bir meydan okuma ile karşı karşıyadır. Bunun dışında, Doğu Akdeniz’de keşfedilen hidrokarbon kaynakları, enerji güzergâhlarının güvenliği, su, Suriye’de dip yapan Arap Baharı ve bunun yol açtığı çok boyutlu güvenlik sorunları, AB’nin Annan’ı telafi girişimleri ve Büyük İsrail Projesi’ni de göz önünde bulundurmak lazımdır. Bu değişim ve girişimleri görmemek gaflet, önem vermemek hıyanet sayılır. Türkiye açısından bakıldığında, “Kıbrıs Gemisi”nin ciddi anlamda su almaya başladığı anlaşılacaktır. Arka planda büyük ölçüde ABD’nin destek verdiği AB’nin Kıbrıs’a yönelik yumuşak güç politikası büyük ölçüde etkisini göstermeye başlamıştır. AB’nin Kıbrıs sorununu “siyaseten çözüm” adı altında başlattığı Türkiye’yi adadan “AB’ye üyelik vaadiyle” sıfırlamaya çalıştığı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin adadan tamamen ya da büyük ölçüde çekilmesini amaçladığı, bu kapsamda Kıbrıs Türklerine yönelik “duygusal kopuş” hedefli “Kılcal Damarlar Operasyonu” ile de Türkiye ile KKTC arasında derin bariyerler oluşturmaya başladığı politikada Haçlı Batı çok önemli mesafeler almış durumdadır”[2] uyarıları ciddiyet ve aciliyetle dikkate alınmalıdır.

Suni “Kürdistan” kavramı Batı’nın dayatmasıydı!

Osmanlı öncesi bölgedeki bütün beylikler ve coğrafi birimler Türkçe isimlerle anılırdı. Yavuz Selim Han, İdrisi Bitlisi’nin teklifiyle, bazı Kürt aşiretlerinin bir tek beylik altında yapılanmasını uygun bulup onaylamış, ama Kürt aşiret reisleri buna yanaşmamıştı. Bunun üzerine Diyarbakır Beyler Beyine bağlı bazı Ekrad Beyleri Osmanlı kayıtlarına bu isimle alınmıştı ve sadece 35 yıl Kürdistan kaydı vardı. Ama asla bir özerklik söz konusu olmamıştı. Ta ki, 1848’de Tanzimat’la birlikte Haçlı Batı’nın tertip ve teşvikiyle Kürdistan kavramı bir tuzak olarak yeniden gündeme taşınmış ve o gün bu gündür bu yara sürekli kaşınmıştı.

Erbakan kovmuştu AKP geri çağırdı, böylece ikinci çekiç güç bölgeye taşındı. Ankara sustu, NATO ve Amerikalı komutanlar dikkatlerden kaçırılan bir gerçeği açıkladı… Diyarbakır BOP’un yıldızı ve Kürdistan’ın payitahtı yapılmaktaydı!

Türkiye’nin dış politikası son yıllardaki yanlışlar yüzünden içinden çıkılmaz bir hal almıştı. Özellikle Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş sonrası AKP’nin yanlış politikası bu gün ülkeyi adeta uçurumun eşiğine getirmiş durumdaydı. Suriye’de uygulanan yanlış politikalar sonucunda oluşan otorite boşluğunu fırsata çeviren özellikle PYD ve sonrasında kimliği belirsiz olan uluslararası örgüt IŞİD Suriye’yi fiilen parçalamıştı. Sonrasında atılmak istenen adımlar ise Türkiye’ye pahalıya patlayacaktı. IŞİD bahanesiyle İncirlik Üssü’nde ABD varlığının artırılmasına izin veren Türkiye’nin bu sefer de Diyarbakır’a izin verdiği ortaya çıkmıştı.

IŞİD bahanesiyle, bölgemiz kontrol altına alınmıştı!

IŞİD denilen küresel örgüt bahane edilerek Türkiye korkutulduktan sonra Temmuz ayında ABD ile yapılan bir gizli anlaşma sonucunda üslerimiz ABD askerlerine açılmıştı. Mutabakat denilen sözde tek taraflı dayatma anlaşması ile Türkiye, ‘Suriye’de güvenli bölge’ isteğini ABD’ye uygulatamazken, ABD ise istediği her türlü şeyi yapmaya başladı. İncirlik Üssü ile birlikte bölgedeki özellikle Diyarbakır ve Malatya’daki hava üslerinin de sözde örgüte karşı kullanılmasının kararlaştırıldığı anlaşılmıştı. İncirlik Üssü’ndeki ABD askerlerinin varlığı bilinmesine karşın Diyarbakır Askeri Üs’te de ABD askerlerinin varlığı Türkiye tarafından değil, ABD’li generaller tarafından açıklanmıştı. Türkiye’nin ABD ile imzaladığı mutabakata göre her iki ülkenin üst düzey askerleri ‘harekât konsepti ve harekât planı’ adlı bir belge üzerinde çalışmalar yapacaktı. Görüldüğü kadarıyla sözü edilen harekât planlarına göre ABD askerinin ülkenin Güneydoğu’sundaki üslerde konuşlandırılması konusunda gizli bir uzlaşı sağlanmıştı.

Erbakan Çekiç Güç’ü 1996 yılında postalamıştı

1991 yılında yaşanan Körfez Savaşı bahane edilerek Saddam Hüseyin’in Irak’ın kuzeyindeki Kürt bölgesine saldırı girişimini engellemek isteyen ABD, Huzur Harekâtı adı verdikleri bir çalışma ile ülkenin kuzeyini ‘uçuşa yasak bölge’ saymıştı. Bu gerekçeler doğrultusunda Çekiç Güç adı verilen ABD Askeri Birlikleri Diyarbakır’a konuşlanmış, bölgeden sözde Kuzey Irak’ın korunmasını sağlamışlardı. Ancak bu süreç zarfında Çekiç Güç denilen yapının bölgede yeni bir devlet oluşumuna zemin hazırladığı ve PKK terör örgütüne de yardım ve yataklık yaptığı birçok rapor ve açıklamaya yansımıştı. Türk Genelkurmay Başkanlığı’nın basına sızan 1995 yılındaki iki raporu bu gerçeği doğrulamıştı. Raporlarda, Çekiç Güç’ün Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurduğu açıkça uyarılırken PKK’ya da helikopterlerden yardımlar atıldığı saptanmıştı. Tüm bu yaşananlardan sonra bir türlü siyasi bir irade gösteremeyen Türkiye Refah-Yol Hükümeti’ni beklemek zorunda kalmıştı. 1996 yılının yaz aylarında iktidara gelen Erbakan Hükümeti, Çekiç Güç’ün görev süresinin 6 aylık uzatılma aşamasında son noktayı koyarak, 31 Aralık 1996 günü Çekiç Güç denilen şer odağını ülkeden çıkmaya mecbur bırakmıştı. Aradan geçen 18 yıldan sonra bu sefer Saddam Hüseyin yerine IŞİD denilen bir küresel örgüt bahane edilerek ABD askeri ikinci defa Diyarbakır’a yerleştirilmesi AKP’nin sonunu hazırlayacaktı.

Ermenistan sınırında yeni bir Kandil oluşturma çabaları yoğunlaşmıştı!

PKK’nın, öteden beri Ermenistan ve Diaspora Ermeni lobisi ile yakın bir ilişki ve işbirliği içersinde olduğu yazılıp konuşulmaktaydı. PKK ile ASALA arasındaki ilişkilerin 1980’li yıllara dayandığı, ASALA’nın onlarca Türk diplomatına yaptığı suikastların önüne geçilmesinden sonra da, PKK’nın, ASALA tarafından benzer amaçla desteklendiği bilinip durmaktaydı. Ermenistan’ın 1991 yılında bağımsızlığını elde etmesinden sonra da, PKK’ya Ermenistan tarafından destek verildiği birçok kaynakta yer almaktaydı. Ermenistan ve Ermeni Diasporasının yüz yıldır büyük bir önemle işledikleri sözde “Ermeni Soykırım” iddialarına, PKK ve ona yakın çevreler, her fırsatta destek olmuşlardı. Ortak düşman olarak kabul edilen Türkiye ve Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı, Ermenistan-PKK işbirliği zaten doğaldı. Ayrıca PKK yönetici kadrolarının önemli bir kesiminin, Ermeni asıllı kişilerden oluştuğu, konunun uzmanları tarafından saptanmıştı. Türkiye’nin Azerbaycan toprağı Nahcivan’a ve Azerbaycan üzerinden de Türk Cumhuriyetlerine açılan kara sınırı, Iğdır ilimizden Dilucu sınır kapısına uzanan 13 km’lik bir kara yoluyla sağlanmaktadır. Bu sınır kapısının büyük önemini görebilen Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye’nin Azerbaycan ve Türk Cumhuriyetleriyle kara bağını sağlayabilmek amacıyla İran’dan takas yoluyla aldığı toprak üzerinden, Nahcivan’a bu 13 km’lik yolu hazırlamıştır. Son aylarda özellikle Ardahan, Iğdır ve Ağrı illerimizde yoğunlaşan PKK terör saldırıları, Türkiye’nin Nahcivan ve hatta İran’la olan kara ulaşımını engellemeyi amaçlamaktadır. Türkiye-İran arasındaki karayolu ulaşımı ve ticareti, Ağrı-Iğdır-İran karayolu üzerinden yapılmaktadır. Bu bölgede İran’dan gelen veya İran’a giden TIRLARA ve diğer Taşıt araçlarına yapılan saldırılar, bu bölgeyi güvenilir ulaşım yolu olmaktan çıkarmayı ve belki de PKK tarafından kontrol altına alınmayı amaçlamaktadır. Bu bölgede son yıllarda yoğunlaşan terör olayları, Ardahan, Kars, Iğdır il ve ilçelerinde, Türk ve PKK’ya karşı olan Kürt nüfusunun batı illerine göçe neden olmakta, böylece de bölge nüfusu giderek PKK yararına değişmeye başlamıştır. PKK’lı teröristlerin bu saldırılarını yaparken, Ermenistan’ı Kandil gibi, geriye çekilebilen korunaklı bölge olarak kullanmaya başladıkları yönündeki duyumlar tüm yönleriyle araştırılmalıdır. Türkiye için büyük önemi olan bu durum karşısında, devletin önemle ve özenle durması ve gereken önlemleri ivedi olarak alması lazımdır.

Diyarbakır’da 17 yıl hapis cezasına çarptırılan 20 yaşındaki PKK’lı gence bu sloganı attığı için verilen 10 aylık hapis cezasının Yargıtay tarafından bozulması kafaları karıştırmıştır.

Yargıtay, Kürtçe ‘Yaşasın Başkan Apo’ diye slogan attığı gerekçesiyle 20 yaşındaki Musa Kaplan’a verilen 10 aylık hapis cezasını “bu sözler propaganda suçu oluşturmaz” diyerek bozmuş bulunmaktadır. Yoksa Apo resmen ve fiilen Kürdistan Başkanı yapılmaya mı hazırlanmaktadır?

ABD ve Rusya’nın ortak müttefiki PYD yani PKK olmaktaydı!

Farklı kamplarda bulunan ya da özellikle böyle bir görüntü verilen ABD ve Rusya’nın PYD’ye aynı açıdan bakmaları ve müttefik saymaları doğaldır, çünkü her ikisi de Siyonizm’in maşalarıdır. Putin’in PYD ile Esad’ın birleşmesi teklifine ABD’den karşı açıklamaların gelmesi ise sadece oyunun bir parçasıdır. Irak ve Suriye’ye biçilen konum çok önceden belirlenmiş olduğu için 4 yılı aşkın bir süreden beri Suriye’de çatışmaları durdurmaya yönelik ciddi bir müdahale olmamıştır, hatta çatışmaların kanlı bir şekilde devamına destek olacak bir tavır alınmıştır.

HDP, Yahudi lobisiyle buluşmuş ve talimat almıştı!

HDP’den istifa eden avukat Mir Sedrettin Karahan, düzenlediği basın toplantısında HDP heyetinin ‘İftira ve Karalamaya Karşı Mücadele Birliği’ adlı Yahudi lobisiyle görüştüğünü açıklamıştı. HDP’nin bir süre önce gerçekleştirdiği Amerika ziyaretinde bu görüşmenin yapıldığını belirten Karahan “Bu lobi, İsrail’in önemli bir finans lobisidir. Böyle bir lobiyle bir partinin görüşmesinin amacı ne olabilir?” diye sormaktaydı. Aynı Yahudi Lobisi ADL, AKP’nin kurulması ve iktidara taşınması sürecinde başrol oynamıştı.

İngiliz Guardian’dan çarpıcı Demirtaş yorumları!

HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında çarpıcı açıklamalarda bulunan İngiliz Guardian gazetesi, “Selahattin Demirtaş Türkiye’yi iç savaşın eşiğinden kurtarabilir mi?” sorusunun cevabını araştırmıştı.

Chistopher de Bellaigue tarafından kaleme alınan yazıdaki:

“Türkiye bir neslin en önemli seçimlerine hazırlanırken, Türklerle Kürtlerin barış içinde yaşayıp yaşayamayacakları karizmatik politikacı Selahattin Demirtaş’a bağlıdır. Demirtaş, Kürtlerin Türkiye’deki siyasi amaçlarının somutlaşmış şahsıdır. Aynı zamanda da şaşırtıcı bir şekilde yeni olan ve batının liberal geleneklerinden gelen kapsayıcı politikaları savunmaktadır. Öyle ki aslında Ankara’da ona hayran olan bir büyükelçi geçenlerde onu bana ‘Bir Avrupa başkentinde yerini yadırgamayacak tek Türk politikacı’ diye tanımlamıştır. Ama Demirtaş aynı zamanda acımasız silahlı bir hareketin sivil tamamlayıcısı olup bomba ve sandık arasında kalmış bir adamdır. Demirtaş’ın Erdoğan’ı endişelendirmesinin nedenlerinden biri de sadece bir Kürt milliyetçisinden daha fazlası olmasıdır. Tüm Türk vatandaşlarının içinde bulunduğu şartları değiştirip, azınlıklara yetkiler veren ve Erdoğan ile Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 13 yıllık seçim zaferini üzerinde inşa ettiği yekpare ‘ulusal’ kimliğe son verecek politikacıdır” saptamaları HDP ve Demirtaş’ın Batı’nın ve Siyonist odakların bir maşası olduğunu ve Sn. Recep Erdoğan’ı dizginleyip dengelemek üzere kullanıldığını açığa vurmaktaydı.

PKK’lı Duran Kalkan’dan flaş Oslo açıklaması!

PKK’nın Kandil’deki liderlerinden Duran Kalkan, örgütün Yeni Özgür Politika gazetesine verdiği söyleşide AKP ile yürüttükleri müzakerelere ilişkin sarsıcı açıklamalar yapmıştı. AKP ile son müzakere için 5 Nisan 2015 tarihini veren Kalkan, şunları vurgulamıştı:

“Görüşmeyi Kamu Güvenliği Müsteşarlığı yaptırmıştı. Türkiye Cumhuriyeti devleti adına o dönemde görüşmeleri yürüten en üst yetkili olarak görüşmeyi o sağlamıştı. Zaten kendisi de o görüşmede, ‘Ben özel olarak bunu yaptırdım’ diye itirafta bulunmuşlardı. Çünkü ilgili Müsteşar, bir önceki görüşmede, HDP’nin milletvekili aday listelerine, ilgili yerlere verilmeden önce bakması için seçim öncesi bir görüşme daha yaptırtacağına dair Önder Apo’ya söz verdiğini açıklamıştı. O temelde de özel gündemli bir toplantı olduğunu anlatmıştı.”

Duran Kalkan son dönemde CHP’nin gündeme getirdiği Oslo müzakerelerinin ellerinde belgesi olduğunu da hatırlatmıştı: “Tabi ki bizimle görüşmeleri onlar yapmıştır. En üst yönetimimizle görüştüler ve bu görüşmelerin kayıtları ortadadır. Bu görüşmeler için ‘yok’ diyorlarsa belgeleri ortadadır. Tabi ki her görüşmenin bir belgesi vardır. Biz resmi görüşmeler yaptık. Arkadaşlarımız laf olsun diye, çay içmeye ya da baklava yemeye çağrılmamıştır.”

 


[1] 31 Ekim 2015, A9, Hoşsohbetler

[2] Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, 26.10.2015, Milli Gazete

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Rahmet PAKGÜL

Rahmet PAKGÜL

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
19 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Ali Osman Aydın

“TÜRKİYE; AKP DEN KORUNMALIDIR!”
Rahmet Pakgül beye aydınlatıcı ve ufuk açıcı yazısından dolayı tebrik ve teşekkürlerimizi sunarken, bizi en zor durumlarda bile inancımızı sağlam temellere oturtan yazı ve yayınlarından dolayı Milli Çözüm ekibinden de Allah razı olsun diyorum. Cenabı Hakkın sizlerin kalemine, yüreğine ve gayretlerine güç katmasını ve kolaylıklar sağlamasını diliyorum.
Yazınızın başlığı “AKP Mİ, YOKSA TÜRKİYE Mİ KORUNMALIDIR?” diye atmışsınız. Ben de acizane olarak diyorum ki yazı başlığı “TÜRKİYE; AKP DEN KORUNMALIDIR!” daha uygun olurmuş.
Evet; Bizler bu dünyada bulunduğumuz için imtihan oluyor değiliz, imtihan edilmek (ve bu imtihanda geçer not alıp Allah’ın rızasını kazanmak) için bu dünyada bulunuyoruz. Ve gelişen olaylar bu iki kesim (1-Dünyada bulunup imtihan edildiğini sananlar, 2- İmtihan edilmek için dünyada bulunduğuna inananlar) arasında olmaktadır. Birinci kesimin insanları madem bu dünyadayız nimetlerinden faydalanalım düşüncesine göre hareket etmekte olup, e madem Müslümanız arada bir ibadet ve dini günlerimizi de analım gibi bir hayatın içinde olanların ortak ve değişmez özelliği “DİN İSTİSMARCISI” kesim olmalarıdır. Siyasi görüşlerine göre bunlar ya (Müslüman görünümlü veya söylemli olup, ibadeti olmayan, açıktan kumar-içki gibi melanetleri rahatlıkla işleyen) fasık, ya da (Müslüman görünümlü, söylemli ve ibadeti açık ve görünür olup, itikaten dış güçlerin emrinde ve işbirliği içinde hareket eden) münafık sınıfındandırlar.
Yazınızda önümüzdeki günlerde gündeme taşınacak, Kıbrıs, PKK-PYD, Rusya ve Suriye, İsrail- Kürdistan-Kuzey Irak petrolü, Ermenistan-PKK gibi konulara değinmişsiniz. Ama AKP’nin böyle bir ülke gündemi ve bunlara yönelik çözüm politikaları olmadığı gibi, olsa bile çözecek dirayetleri ve cesaretleri zaten yok. Peki ne var; yeni anayasa ile Başkanlık sistemi, kiminle? HDP ile beraber. Peki karşılığında HDP’ye ne verecekti?
Dilipak ne diyor “menfaatçi-mafya-geri zekalıların olduğu bir oluşum diyor. Yine Dilipak daha önceki yazılarından alıntıyla bürokrasinin ve siyasi yapılanmanın elemanlarının büyük bir bölümünün muta nikahı ile zina yapan ve metres hayatı yaşayanlar dolu olduğunu yazdığını hatırlarsak ve bu kadrolarla ülkeyi yönetilmeye başlanacaksa, bu iktidardan vatandaşın huzur bulacağı ve refah içinde yaşayacağını düşünmek ve bir beklenti içine girmek ahmaklığın en ileri boyutudur.
Allah şımarıklığa müsaade eder ama azgınlığa ise müdahale eder ve işininizi bitirir.

Yörük Ali Efe

Araçların amaç edilmesi…
İnsanoğlu bazı amaç ve hedeflerine erişmek için her zaman bazı araçları kullanagelmiştir.

İnsan olarak ise tek ve yegane amacımız Hz. Allah’ın rızasını kazanarak imtihan dünyasından başka bir şey olmayan bu dünyadan imtihanımızın bittiğini bize bildiren ecelimiz ile başarılı bir şekilde Vatan-ı Aslimize göçmektir.

Hz. Allah’ın rızasını kazanmak için ise yine Hz. Peygamberi vasıtası ile biz insanlara bu ulvi amaca ulaşmak için bir araç olarak gönderilen ve bir şekilde İnsanın Allah’ın rızasını kazanmak için kullanım kılavuzu olan Kur’an ve hitap ettiği İslam dini vasıtası ve aracı ile Hz. Allah’ın rızası kazanılacaktır..

Ve yine;

“2- Gerçekten insan, ziyandadır.
3- Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka.”
ayetleri hükmü lüzumu ile Hz. Allah’ın rızasını kazanmanın en mühim ve en önemli yolu ise İnsanları Hakka yöneltmek, batıldan ise kaçındırmak olan Kur’an ve Hz.Peygamberin tarifi ve tatbiki ile bize bildirilen İyiliği emredip, kötülükten ise men etmek sakındırmaktır…

Tarih boyunca ise insanların birbirlerine Hakkı tavsiye etmeleri ise bireyselden ziyade, koordineli, disiplinli, organize ve eğitimli bir şekilde bir araya gelmiş ve bir başkan ile birbirlerine dağılmayacak şekilde düğümleniş Ümmet olarak ve adına Cihad dediğimiz birbirine sabrı tavsiye ederek, bıkmadan yılmadan salih ameller eşliğinde insanlara hakkı tavsiye etmenin en organize, en etkili ve müspet yöntemi ise siyaset ilmi ile olmuştur…

İşte günümüzde kurulan bu siyasi oluşumlar aslında bir amacın etrafında, kendi meşrep, inanç, imanları gereğince inandıkları “salih amelleri” işleyip etki ettikleri topluluklara da hakkı tavsiye edip bu yolda karşılaşılacak olan zorluklara ise dayanmak için motive etmek amacı ile kurulmuştur.

Hali ile yukarıda izah ettiğim ulvi amaca hizmet etmesi için sadece bir araç olan siyasi partiler bu zor ve meşakkatli yolda bir araçtır…

Ve her araç gibi gerektiğinde amacın selameti için kurban da, feda da edilebilmelidir.

Hatırlayınız! 16 Ocak 1998 tarihinde, halkın büyük bir teveccühünün oylartı ile seçilen Refah partisinin Anayasa mahkemesi tarafından kapatılmasını müteakip, Refah partisine gönül vermiş bir çok insan amaç ve araç kavramlarını karıştırmış ve tabii olarak büyük bir duygusallıkla beraber sukunetini ve sağduyusunu her an kaybedecek bir halde idi…. Herkes heyecan ile asrıon lideri Erbakan hocamızın açıklamalarını bekliyordu… Her zaman sağduyusu ve büyük devlet adamlığı ile seven sevmeyen her kesime örnek olan Erbakan Hocamı TBMM salonundan yaptığı basın duyurusunda, sakin ve sağduyudu bir ses ton ile tarihe örnek olacak ve her devlet adamının, dava adamının ibret ve dikkatle dinleyip not alması gereken şu açıklamayı yapmıştı:”

“… Olay aslında tarihin akışı içerisinde fevkalade basit bir olaydır.
Bundan dolayı huzur ve sukuneti muhafazaya her zamankinden daha fazla riayet etmeliyiz.. “

Evet, “Atımızı aldılarsa yolumuzu da almamışlardı ya! Refah partisi ulvi amacımıza ulaşmamızda mesafe almamız gereken yolda bir bineğimizdi, atımızdı, atımızı elimizden almış olabilirlerdi ama yol duruyordu, ve öyle de yaptık…. Hocamızın bu açıklamalarını bir emir telakki eden milyonlar, kendilerine yakışan vakur bir tavırla sukunetlerini korumuş ve araçların amaçlar yolunda kurban da edilebileceğini her kese göstermişlerdir…

Oysa, şimdilerde partisi seçilmeyen, tek başına iktidara gelemeyecek olan bir partinin yöneticileri, artık araç olmaktan çıkıp, menfaatlerini devşirdikleri ve bir amaç haline gelen partilerini korumak için ülkeyi ve içinde yaşayan halkı ve milletin geleceğini ateşle atmaktan çekinmemişlerdi.

Memleket varsın cayır cayır yansındı ama parti tabeleları ışıl ışıl parlasındıı…
Ne aşkı ile bir araya geldikleri amelleri ile malum olan bu kalabalıklar partileri yeniden tek başına iktidar olsun diye milyonların gözü önünde çevirmedikleri dolaplar, krımadıkları cevizler kalmamıştı…

İşte Araçların baş tacı edilip, amaçların ise bu çarkların arasında un ufak edildiği bir zamandayız…

Senin partin, benim partim… Başka bir söz ağızlarından çıkmayan, sanki milyonların tek vazifesinin partilerini ne pahasına olursa olsun ayakta tutmaktan başka gayeleri yokmuş gibi çabalayan ve birbirileri ile didişen halk topluluğu…

Oysa şerefli, güvenli ve namuslu bir şekilde yaşayarak asıl amacımıza ulaşmak için bize gerekli olan, olmazsa olmaz olan en gerekli ve olmazsa olmaz olan, ve nihayetinde kendisinin dahi bir araç olduğu VATANIMIZ, basit çıkar ve menfaat devşirme kulübü haline gelen partilerin çatısı altında sığışan partililerin ayakları altında ezilip yok olmaktadır…

Bir an evvel amaçların amaç edilip, araçların ise araç edilmesi, bu şuur ve farkındalığın her kesime ulaşması dileği ve çabası ile bizlere şuur ve sabır aşılayan Milli Çözüm dergisi yazarı Sn. Rahmet Pakgül beye bu zamanda böyle aydınlatıcı ve öğretici bir yazıyı bizlerle paylaştığı için şükranlarımı sunuyorum….

Ve hepimizin ilke ve kulağına küpe etmesi gereken şu Asr suresinin ibretlik ayetlerini vicdanlarımıza sunuyorum…

1 – Asra andolsun;
2- Gerçekten insan, ziyandadır.
3- Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka.

Nurullah Çetin

Vatanseverlik şöyle bir şey
Vatanseverlik, vatanı milliyet ruhundan kopmuş yöneticilerin değil, milliyet ruh ve şuurunu tabii olarak muhafaza eden milletin koruma içgüdüsüdür. Esas olan omurga, Türk milletidir. Türk milleti, vatanını gerektiğinde mankurtlaşmış veya Türk gibi görünerek Türk’ü silme eşkıyalığına soyunmuş ve bu amaçla sinsi şekilde Türk’ün başına idareci olmuş kendi yöneticilerine karşı da korur. Vatanımız, Türk milletinin halk dediğimiz, saf kalmış, kirli bilgilerle kötü eğitim sisteminden geçmeden hem genel anlamda insan, hem de Türk fıtratına uygun davranan kesimi tarafından korunmuştur.
Buna bir örnek: 1919 yılında Millî Mücadele zamanı Fransızlar Maraş’ımızı işgal etmiş. İşgal komutanı Andre diye bir kişi, köylü pazarında köylü bir Türk vatandaşıyla şöyle konuşur:
–Biliyor musun biz Fransızlar niye buradayız?
–Hayır!
–Sizin hükûmetiniz bizim hükûmetimizden borç para almıştı. Onu da ödeyemediler. Borçlarına karşılık bu toprakları bize verdiler. Biz de alacağımızı almaya geldik.
Köylü:
–Sizin bu alışverişiniz doğru değildir. Hükûmet kimin malını kime satıyor? Yahut rehin veriyor? Biz kendisine bu konuda vekâlet vermedik. Vallahi beyim hükûmetler arasındaki alışveriş bizi ilgilendirmez. Borcu olan borcunu ödesin. Biz toprağımızın sahibiyiz ve onu kimseye vermeyiz.”
Bugün de benzer süreci uzun zamandır yaşıyoruz. Türk gibi görünen sinsi Türk düşmanı yöneticiler, Türk milletini tasfiye etmek için hep aynı oyunu oynadılar. Türk’ün tepesine geçip yönetici oldular, gâvurdan bol miktarda borç aldılar. Aldıkları borçları oraya buraya israf ettiler, ödenemeyince de Türk’ün vatan topraklarını, maddi ve manevi bütün değerlerini haraç mezat peşkeş çektiler, çekmeye devam ediyorlar. Duyun–ı Umumiyeden beri bu böyle.
Millî Mücadele dönemi Türk köylüsü, feraset ve basiretiyle gerçeği yalın bir kurgu ve üslup içinde ortaya koyuyor.
Tepemize çullanan, Türk’ün vekâlet vermediği ama vekalet vermiş gibi oyunların tezgâhıyla gelen Türk görünümlü Türk düşmanı yöneticiler uzun zamandır doğru olmayan alışverişler yapıyorlar. Türk’ün toprağını dindaşları, ırkdaşları veya menfaat ortakları olan gâvurlara satıyorlar veya rehin veriyorlar.
Türk toprağının sahibi Türk milletidir ve onu kimseye vermez, vermemelidir. http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,12014763/vatanseverlik-soyle-bir-sey/prof-dr-nurullah-cetin

orhan

TÜRKİYE KORUNMALI
Yazıda konu alınan meseleler doğrudur ,Ülkemiz iç ve dış Tehdit altındadır.
bu tehlikeli süreci ört bas edebilmek için yeni strateji geliştirdiler,
1-Akp iç hesaplaşmalar ve menfaatler çatışması,
2-Akp dışardan Muhalefet yerine, güya içerden muhalefet yapılması,
3-ülkemizde etkili bir Muhalefet olmadığında dolayı, Muhalifliğe akp nın alması.
4- açıklamalarıyla,7 hazırandan sonra akp korku imparatorluğunu saldı.

bu seçimlerde medya ve kamoyu Akp Sanki İlkdefa seçime giriyomuş havası estirildi.

Akp nin 13 yıl Türkiyeyi , iç ve dış siyasi kötü yönetim şekli unutturuldu.

Bu süreçde ,”Canbaza bak Canbaza” Hikayesi işleniyor bu halka.

akp , BOP Projesi adı altında Abd ve Avrupanın Tasaronluğunu yapmış ve onlarsız Hareket etmiyor.

akp ve aynı sistem ve yönetimi olduğu muddetçe hiçbirşey değişmiyecek..

yani akp seçilerek,Türkiye Korunamazdı

Bu mimvalde, Atarabasında yorulan Atlar Değişti sadece ..

Kemal Serkan

HASSATEN SEVGİLİ YAVUZ ATLI BEY’E
Güney sınırımızda ve yüzlerce kilometreyi kapsayan bir sahada Suriye Kürdistanı fiilen kurulmaya çalışılmaktaydı. PKK’nın bölge temsilcisi (PYD ve silahlı takımı YPG), ABD savaş uçaklarının hava desteği sayesinde güya IŞİD’den kurtardığı bölgeye bağımsızlıklarının alameti olarak bayraklarını asmaya başlamışlardı. Bu durum, ileride Güneydoğumuzun da katılacağı Büyük Kürdistan hedefinin önemli ve tehlikeli bir aşamasıydı. Türkiye’mizin parçalanmasına ve kuşatılmasına elbette göz yummayacak olankahraman ordumuzun zaruri ve mecburi bir müdahaleye kalkışması kaçınılmaz olacaktı.
Sn. Cumhurbaşkanı bu müdahaleyi kendi parti ve prestij hesapları ve ucuz kahramanlık havasıyla ve kaçan oylarını geri toplamak üzere reklam ve propaganda aracı görüp “geçici ve geri gelici bir taarruz” olarak düşünse de Genel Kurmayın “ciddi, gerçek çözüm üretici; dosta umut, düşmana korku verici ve sorunu kökünden bitirici” bir operasyon ısrarı ve hazırlığı haklıydı ve inşallah büyük hayırlara ve başarılara vesile olacaktı. İşte böyle bir savaş durumunda, Türkiye’nin PKK, PYD ve IŞİD gibi kukla örgütlerin arkasındaki Amerika, Avrupa ve İsrail’le karşı karşıya kalacağıhesaba katılarak, halkımızın her kesiminin ordumuza tam destek vereceği bir Milli Mutabakat iktidarına ihtiyaç vardı. Meclisteki bütün partilerin katılacağı (dışarıdan atanacak), bağımsız ve donanımlı bir başbakan yönetiminde kurulacak bu tarihi koalisyon iktidarı, topyekün Millet adına vatan savunması yapacak Ordumuzun arkasında duracaktı.

AKP’den yeni Milletvekili seçilen anayasa doçenti ve eski raportörü Osman Can da“Kurucu Meclis”gibi çalışacak bir “Kurucu Hükümetin oluşturulması” gerektiğini açıklamıştı. 7 Haziran tablosu ile Meclisin çok geniş bir temsil tabanına oturduğunu hatırlatıp “aksi takdirde kimsenin bunun sorumluluğundan kurtulamayacağına”vurgu yapmıştı. Akşam Gazetesinde “Kurucu Meclis ve Kurucu Hükümet”başlıklı, çok tartışılacak bir yazı kaleme alan ve bugünkü tabloyu “en çoğulcu ve temsil kabiliyeti en yüksek ve olumlu” olarak tanımlayan Osman Can; Yeni Meclise düşen görevin ise; “Meclisin iradesini koordine edecek, harekete geçirecek ve yapısal bir “cevap”a dönüştürecek kurucu bir hükümet oluşturmak olduğunu vurgulamış, sırf Hükümet kurmak için girişilecek bir koalisyonun bunu başaramayacağını, böylece tarihi bir fırsatın kaçırılacağını, bunun da faturasının çok ağır olacağını ve hiç kimsenin altından kalkamayacağını”hatırlatmıştı. Bu tarihi teklif ve temenniler bizim Milli Mutabakat çağrımıza oldukça yakın ve yatkındı.

KAYNAK: https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/ya-milli-mutabakat-veya-kaos-ve-tahribat

A.hakan

AKLI SELİM
Zaman Siyaset yapıp oy devşirme zamanı değildir. Eldeki potansiyeli değerlendirme zamanıdır.Kıbrıs elden kayarken, Doğu, Güneydoğu Fiilen elden çıkmış, yeniden kurtuluş Savaşı yaşanırken halka küsmek toplumu ayrıştırmak, kısır kavgalarla meşgul olurken büyük resmi gözden kaçırmak akla vicdana tarihi hakikat ve tecrübelere ters düşmektedir. Elin gavuru binlerce km uzaktan ırkcılığı kışkırtıp bundan kendine bir potansiyel yaratırken bizler elimizin altındaki güçleri ıslah ve kontrole mecburuz. Türk -kürt, ordu- millet kaynaşmasını temin Akli Selimin mecburiyetidir. Siyonizim IŞİD i bahane edip ülkemde yapılanırken, Kıbrısta siyasi manevralarla oldu bbitti ihanetleri tezgahlanırken Milli Türkiyenin en olumsuz şartlara kadrolarını hazırlamada geç kalınmamalıydı.Parelel mücadelesinde ülkeyi yangın yerine çevirme yani son kozlarını oynama hesabı güdetken, AKP içindeki etkileri ve siyasi ekonomik kaos ve dış müdahalelere direnecek siyasi yapı hazır tutulmalıydı.
Son söz: Büyük hesaplaşma yaşanacak, neticesinde yeni sisteme geçilecek.Elbette kaptansız olmayacak.

Yavuz Atlı

Çözüm Saadet mi
İyi güzel peki netice ? Halen bu işgal altındaki Saadet Partisine oy vererek mi ülke kurtulacak.Küstürülen ve partiden dışlanan Milli Görüşçüleri ve diğer partilerden umut kesen seçmenleri yeni bir parti bayrağı altında toplamak ve umut olmak ihanet midir ? Yoksa Stratejik hamle midir ?

N. Bayraktar

” AKP GÜNCEL BİR YANILGI VE ALGIDAN BAŞKA BİRŞEY DEĞİLDİR…VE YOK HÜKMÜNDEDİR.”
Dinini dünyasına alet edenler muhtemelen ilk yola çıktıklarında , siyaseti ve partiyi dinin hakimiyeti için bir “araç” olarak görenlerdi ama insanoğlu nisyan ile maluldur. Ne zaman ki ahireti unutup makam-mevki şehvetine kapıldılar ve partinin oy oranları “amaç”ları oldu ve halis niyetler bozuldu; akabinde de hidayetleri karardı ve hayrı şerri ayıramaz oldular.
Milli Görüş’ün 45 yıllık mücadelesi sonunda bugün gelinen nokta ise aslında çok ilginçtir.
Misal ; tüm şer odaklarının “ısrarla” Akp’yi Erbakan’ın devamı gibi göstermesinin sebeb-i hikmeti neydi ki acaba?.. Her karışı şehit kanıyla yoğrulmuş bu topraklarda , ne idüğü belirsiz , gavurdan ithal, ipe sapa gelmez ideolojilerin tutunması mümkün müydü? Bunun imkansız olduğunu zaten Aziz Hocamız sayısız kere ifade etmemiş miydi?
Bu manada millet aslında güncel yanılgı sebebiyle “Milli Görüş’ün Devamı” zannetiği partiye oy vermiş ve farkında olmadan Siyonist Şeytani merkezlere de gerekli mesajı vermiştir. Millet nezdinde, ne dinsiz komunistliğin, ne şamanist ırkçılığın, ne de başka sapık bir dünya görüşünün karşılığı yoktur ve hiç bir zaman da olmayacaktır.
Fakat ne yazık ki; bugün iktidardakilerin, makam-mevki ,karı ,para, pul sevdasından dolayı bunun aslında böyle olduğu için oralarda semirme fırsatının kendilerine verildiğini anlayacak ve kavrayacak, ne basiretleri ve ne de ferasetleri ve zekaları yoktur. Gördükleri dünyalık itibarı kendilerine vehmetmektedirler.
” Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu (elçiyi), öz çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden bir bölümü, bildikleri halde gerçeği gizlerler.” (Bakara: 146)
Siyonist gavuru bilir ki ERBAKAN Hoca asla boş konuşmaz ve her bir sözü de atılan ok gibi hedefini mutlaka bulur. Aziz Hocamızın “Yükselen suların önünde durabilecek hiçbir set yoktur.” sözünün manasının ne demek olduğunu da yine en iyi onlar hesaplamışlardır.
İşte bu sebepten dolayı Siyonist şeytanlar Milli Görüş iktidarının hakikisini engellemek için sahtesiyle Aziz milletimizi oyalayıp ,Türkiye ve İslam alemi üzerindeki tüm planlarını gerçekleştirmenin derdindedirler. Bugün ortaya çıkan % 50 rakamı kesinlikle bir “ERBAKAN” başarısı ve zaferidir çünkü Akp’nin halk nezdindeki tüm kredisi, Refah Partisi döneminden kalma ; ilk önce belediyelerde gerçekleştirilen dillere destan devrim niteliğindeki hizmetler ve ardından da REFAH-YOL dönemine ait icraalardır.
Diğer taraftan; her ne kadar Türk milletinin ahlaki ,manevi ,kültürel değerleri yoğun ve bilinçli bir şekilde yozlaştırma operasyonu ile karşı karşıya olsa da ve siyonist şeytanlar bu konuda epey yol almış ve de bu konuda kısmen başarılı gibi görünseler de ; ne yaparlarsa yapsınlar Aziz Hocamızın ifadesiyle: “Bu milletin külünü üflesen altından iman çıkar.”
Tepede neler olup bittiğinden habersiz masum seçmeni bir kenara koyup; İlâhî Adalet gereği Akp iktidarından doğrudan nemalanan tüm kemik yalayıcı yalakalar ve Akp’ye tersten destek vererek Akp’nin iktidarını her seferinde daha da sıkı perçinleyen tüm muhalifler ve tüm işbirlikçi zalimlerin hepsi tarihin kaydettiği “en büyük hainler” olarak tarihin çöplüğünde yerlerini alacaklardır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Peki Seçimle Sandıkla Küresel Siyonist Sömürü Sistemi Yıkılır mıydı?

Siyonist uydurması demokrasi (demokratur) sisteminin yöntemi olan “seçim” kandırmacasıyla bu sistemi yıkabileceğini düşünmek saflık olacaktır. E o zaman şöyle bir soru sorulacaktır. “Madem öyleydi ; Hocamız niçin parti kurdu ; haşa Erbakan bu kadar basit bir meseleyi anlamaktan aciz miydi? …Bu düşünce Aziz Hocamn üstün dehasına ve zekasına hakaret olmaz mıydı?”…
Evet ,Aziz Hocamız Siyonistlerin bu “seçim-sandık” kandırmaca oyununa uymuş gibi yapıp parti kurdu ve sesini sistemin bu “arac”ıyla milyonlara duyurmuş oldu ama aslında o günün şartlarının gereği neyse onu yapmıştı sadece . Partiyle pırtıyla ,yani batıl sistemin içinde ,sistemin ürünü bir oyunla sistemin yıkılabileceğini düşünmek sizce de gülünç değil mi?Düşünelim bir ; Aziz Hocamız partiyi,şimdilerde ayarlarını bir bir ortaya döken yaşları biraz geçkince olsa da , henüz ergenliğini tamamlayamamış gibi davranan üç-beş zeka yoksunu zevatın eline niye bırakmıştı acaba?… Onlar particilik oynayadururken; hem dava iddiasında olanların ahlak ve ayarını görmek istemiş ,hem de halis mümin ve mücahidleri tesbit edip ,onları manevi terbiyeden geçirmişti . Hepsi bu kadar! ….Ve en önemlisi tüm dikkatleri oraya toplayarak asıl planını ve hazırlıklarını da büyük bir stratejiyle gizlemeyi başarmıştı.
Aziz Hocamızın vefatıyla birlikte, partiyle mücadele döneminin kapandığını ise Muhterem Ahmet AKGÜL Hocamız 2011 yılında dergide zaten yazmıştı.
Milli Görüşçülerin ısrarla görmek istemediği ve bugün bile hala göremediği asıl gerçek ise şuydu.
Aziz Hocamız tarihin kaydettiği en organizeli ve en zalim sistem olan Deccalizmi yerle bir edecek maddi-manevi hazırlıklarının tüm altyapısını tek başına tasarlamış ve yapmıştı.. ve gerekli mercilere teslim ettiğini de bildirmişti.
Tüm kafirler,zalimler ,fasıklar ve münafıklar bilmese de, görmese de kaderin hükmü yürümekteydi. Cenab-ı Hak tuzak kuranların tuzaklarını ters yüz edip başlarına geçirecek ve muradını gerçekleştirecekti.
Ve elbette nurunu tamamlayacaktı.
Muhterem Üstadımız Ahmet AKGÜL Hocamız “Kur’andan 5 Sır” başlıklı öğretisinde bize çok mühim bir ders vermişti.
1- Nebiler ve elçiler çok istese ve gayret etse de insanların büyük çoğunluğu iman etmeyecektir. (Yusuf suresi- 103)
2- Bu iman edecek azınlığın büyük çoğunluğu da partisini ,şeyhini ,süper güçleri Allah’a ortak koşup şirke sapacaktır. (Yusuf suresi- 106)
3- Allah sadık ve samimi ve çok cüz’i bir azınlığı kalabalık ordulara galip getirecektir. ( Bakara suresi – 249 sonu)
4- Bu azınlık bile kendi nefslerinden bir şey vehmetmesin diye Allah Calut’ları Davut’lara öldürtecektir. (Bakara suresi – 251)
5-Vaad edilen zafer ise Rasullerin ve davetçilerin,etrafındaki insanlardan tamamen umutlarını kestiği ve herkes tarafından yalanlandıklarını ve yalnız bırakıldıklarını hissettikleri süreçte Allah’ın nusreti ile yetişecektir. (Yusuf Suresi- 110)

Vakt-i zamanında parti ve dava içinde bir çok meselede kimi aklının ermediğinden ,kiminin ise hinoğlu hinliğinden ve hainliğinden ama neredeyse hepsinin Aziz Erbakan Hocamızı bir şekilde haksız bulduğu ,ona karşı çıktığı veya eleştirdiği zamanlarda ve sonrasında :
” O Ne Söylüyorsa Doğrudur.” diyen yegane ve Muhterem Zât Üstadımız AHMET AKGÜL’dür ve ERBAKAN’IN TEK VE GERÇEK “SADIK”IDIR…
Bunu da yine en iyi bilen kişi Aziz ERBAKAN Hocamızdı ve bu sebepten dolayı ,Muhterem AHMET AKGÜL Hocamızı parti içindeki hainlerden korumak amacıyla, onu bilinçli bir şekilde parti dışında tutmuştu. Ne yazık ki , basiretsiz insanlar bunu anlayamamışlar ve yıllarca AHMET Hocamıza türlü iftira ,bühtan ve eziyet etmekten geri durmamışlardı.
Ve en önemli husus… Muhterem AHMET HOCAMIZIN MAHİYETİNİ VE TARİHİ MİSYONUNU, AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN DIŞINDA BAŞKA KİMLER BİLİP TANIYORDU DERSİNİZ?!… ( bakınız Bakara: 146) … 🙂
CENAB-I HAK’KIN Muradı ; Kaderin Hükmü ve yukarıdaki 4. maddedeki ayet-i kerimenin gereği olarak , İslam’ın zaferi ; yine Allah’ın lütf-ü inayeti ile MUHTEREM ÜSTADIMIZ AHMET AKGÜL eliyle gerçekleşecektir… bizlerin ise zafer hususunda nefslerimize herhangi bir pay vehmetmememiz gerektiği 4. maddenin başında zaten açık seçik belirtilmiştir.

“Rabbimiz, biz: “Rabbinize iman edin” diye imana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür.” (Al-i İmran : 193)
Amin …
Velhamdulillahi Rabbil Alemin…
Es-salatu Ves-selamu Ala Seyyidina Muhammedin Ve Ala Ali Seyyidina Ve Mevlana Ve Mehdina Muhammed…

NECMEDDİN

MAŞALARA DUYURULUR
Şu Akp’den medet bekleyen gafil
Bunları milli gösteren, kirli bir oyuncaktır
Her türlü alçaklığa kapı açan rezil
Yaptıklarınızın hesabı bir gün sorulacaktır

Kullanılmaya müsait Akp kapısında kahyadır
Hak dava mensuplarına akıttığı salyasıdır
Kibirli, egoist ve benlik hastasıdır
Nereye çeksen gider tam bir maşadır

Yüzde sıfır yedi oy aldığı halde
İstifa etmez, Kamalak Uyuzhan el ele
Daha neyi bekler hain sünepe
Bunları sokmak lazım topluca kenefe

Türkiyem son kale parçalatmayız elbet
Ümidini kırma hemen az kaldı biraz sabret
Tüm vücuduna işlemiş soysuzların ihanet
Şeytanın saltanatı yıkılacak yakındır seyret

Milli görüşe Milli çözüme düşmanlık yapar
Dünyalık beklentiler uğruna her şeyini satar
Zorda kalınca da her türlü iftirayı atar
Zamanı gelince bunlara da verilecek bir ayar

Tüm dünya olsa da karşımızda
Sözümüz var sadık kalacağız davamızda
Ateşten gömleği giyenler sağlam kalır bu yolda
Allah’ım bizi kavuştur zafer bayramına

ibrahim gün

ümitvar olun
Kulluğumuz gereği daima hayrın yanında olmaktır.GELİŞEN olaylar karşısında daima ümitvar olmalıyız.Bunları söylerken ŞUNUDA belirtmeden geçemeyeceğim.Bugünlere kolay gelinmedi ,MUHTEREM AHMET HOCA MIZLA CENABI ALLAH TANIŞTIRMASAYDI Şimdi kimbilir hangi batıl partilerde koşturuyorduk.İNŞALLAH Mayası sağlamlardan oluruz.AZİZ ERBAKAN HOCAMIZ IN Buyurduğu gibi dünya siyasetinde tesadüflere yer yoktur .Ya siyonistlerin yada Hak cephenin planı dahilinde olaylar gelişmektedir.YILLARCA bu siyonistler müslümanların bütün cabalarını, emeklerini kendi çıkarlarında kullanmayıbaşarmışlardır.TAKİ AZİZ ERBAKAN HOCAMIZ siyaset meydanına çıkıncaya kadar.Şimdi işler tersine döndü ,onlar o kadar hıyanet etmek için munafık toplasın ne yaparlarsa yapsınlar ,Zafere mani olamayacaklar.Gelelim son seçimlere .Öyle muazzam bir imtihanki sadıklar hariç çoğunluğa uydular.BU halktanda zaten bu beklenir .En dindarı bile sistemden razı.Bu halk akp ye sp lilerede O.A VE KAMLAK A LAYIK TA ON DAN bir bir lerinden razılar.Şahsi menfaatları için vatanını satan inancından taviz verenden müminmi olur.A.Hocamı n belirttiği gibi halkın yüzde doksan beşi faizden ,fuhuştan ,AB yana bu halktan başka ne beklrnir .Tapındıkları siyasilerin her yanlışına bir hikmet uyduran sakallı hüsnüler sarıklı hacılar ,yalaka prof.lar,kur an sız düşünen müslümanlar ,yazmakla bitmeyen sorunlar.İŞTE HEPSİ sadıkla sahtekarın ayrılması ve imtihanın bir parçası.KISACA HZ KUR AN DA Talut ve Calut OLAYINI yaşıyoruz sanki.BU insanlar oy verecekte İnkilap gerçekleşecek mi zannediyoruz.Tarihin çöplüğü gücün zirvesindeyken birden yok olan zalimlerle doludur .Hırsıza aşık büyülü yığınların olduğu bir yerde sandık demokrasi değildir. Nice zalim krallar tam zirvede iken tarumar olmuş yaptıkları zulumde boğulmuşlardır. HESAP SORMAYA AZ KALDI .

NK Beşir Cesur

Pirius Zaferi
giristigi savaslarda topraklarini surekli genisleten epir krali pyrrhus son olarak mo 279 yilinda askalum savasi’nda roma’ya karsi buyuk bir zafer elde eder. ancak bu zaferi elde ederken o kadar cok kayip verir ki sonunda tahti birakmak zorunda kalir. iste bu nedenle nihai zarari gorunurdeki kazancindan buyuk olan zaferlere turkce yazacak olursak “pirus zaferi” denir. Akp değil %50 %90 ile iktidarını tazelese hiç birşey değişmez bu ülkede Milli Türkiye var ve Milli Türkiyeye yön veren Milligörüş Milliçözüm var Allahın izni ile Akp ve bütün işbirlikçiler 1 Kasım ve sonrsında yenildiler gerek akp nin rekor oyu gerek hdpnin son dakika barajı aşması noktasında bariz hile skandalını ysk chp mhp devletin içine çöreklenmiş nemalanan bütün hayinler sağ sol bütün medya biliyor ve seçim sonuçlarına itiraz etmeyerek aynı değirmenin feleğinin ürünü olduklarını net bir şekilde ortaya koyuyorlar yani toptan temizlik konjektürel şartları oluşmuş durumda vede batılı sistem toptan temizlenecek Allahın izni ile Enam suresinde Rabbimiz 42 43 44 45. Ayetlerde batıl sistem ve batıl sistemde yer edinmiş bütün şer odakların serüvenini ve sonrada yenilişini ani olcağını müjdeliyor 42. Andolsun ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Ardından boyun eğsinler diye onları darlık ve hastalıklara uğrattık.

43. Hiç olmazsa, onlara bu şekilde azabımız geldiği zaman boyun eğselerdi! Fakat kalpleri iyice katılaştı ve şeytan da onlara yaptıklarını câzip gösterdi.

44. Kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında, (indirmiş olduğumuz sıkıntı ve musibetleri kaldırıp) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık, birdenbire onlar bütün ümitlerini yitirdiler.

45. Böylece zulmeden toplumun kökü kesildi. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. (Allah’ın verdiği nimete şükredecekleri yerde nankörlük ettiler, böylece kendilerine zulmettiler. Yüce Allah da yeryüzünü onların zulüm ve küfürlerinden temizlemek için onları helâk etti.)

İSA

AZ KALDI
Aslında bu secimler insanların gizledikleri
Yüzlerini ortaya çıkarmıştır.
Milletin gözünde hacı hoca geçinenlerin faizciye,zinaciya,kuran ayetleri ile alay edenlere SMS lerle oy istemeleri günümüz belamcilik yapmaları.
Milliyetçi,Vatan sever geçinenlerin. Güya istikrar adına ceplerine zarar gelecek korkusunun .Aziz Vatanımızın parçalanmasın dan daha önemli tutmaları gerçek karakterlerini ortaya koymuştur.

İlahi adalet bu kez Türkiye ve İslam aleminin içinde bulunduğu ve zaten tüm bu zulüm ve sıkıntılara sebeb olan taşeron luk yapan AKP yi tekrar iktidara getirerek,tüm bu sıkıntıları akp nin kucağına mazaretsiz birakarak Aslında zahirde diriliş zannettikleri kaçınılmaz sonlarının başlangıcıdır.
Ve Muhterem Erbakan hocamızın dediği gibi Allah nurunu tamamlayacaktır ve bütün zulüm ler adil bir dünya düzeninde son bulacaktır.

SerhatTekler

Çıkış Yolu
Milli çözüm pekçok makalesinde olduğu gibi bu yazıda da ülkemiz ,İslam dünyası ve insanlık için sadra şifa gerçekçi ve şuurlu yaklaşımlarıyla hayırlı bir katkıda bulunmuştur.
Evet :Samimi Müslümanlığı istismar ederek Milli ve Manevi değerleri şahsi – siyasi amaçları için kullanan kimseler de gerçekte ahiret ve maneviyat sorumluluğu ve duyarlılığın yoktur.Bu kimseler ,şahsi -dünyevi hedef ve amaçları için zalim güçlere yanaşmalık yapmak ve onların vahşet ve şenaaetlerine ortak olmaktan geri kalmamaktadırlar.Buna en büyük örneklerden bir tanesi de ülkemizdeki 13 yıllık AKP hükümetinin icraatlarıdır. Şahsi ikballeri için Milli Görüş hareketinin bölerek imza attıkları yıkım faaliyetleri bunun en bariz delillerindendir .AKP vb işbirlikçi organizasyonların mensuplarının birbirlerine karşı zahirdeki samimi tutumlarının içeriyi boş ve tavırları sahtedir.Hakikatte yürekleri paramparçadır bütün dostlukları arkadaşlıkları menfaatleri çerçevesinde şekillenir.
Büyük lider Erbakan Hoca siyasi mücadeleye başladığı günden bu yana Ülkemizde uygulanan köle düzeninin tüm temelleri çürütülmüş ,küresel çapta deşifre edilerek insanlık alemi uyarılmış,siyonist sistemin tüm insanlık için bir tehdit olduğu ,kendi milletine-devletine hainlik etmeyen bütün kesim ve katmanlara öğretilmiştir.
Bunun yanı sıra milli ve manevi değerlerimize uygun, tarihsel arka planınızda münasip bir yeniden toparlanma… ve yeryüzünü yeniden inşa faaliyetleri nin lideri bir ülke konumuna gelmesi noktasında en etkili ve isabetli çalışmalar ortaya konulmuştur. Erbakan Hocanın şuurlu etkili muhalefeti karşısında masonik unsurlar tesirsiz bırakılmış,dış güçler bunun yerine ılımlı İslamcı ,din istismarcısı unsurları yeni sömürü arabalarına beygir olarak koşmak zorunda kalmışlardır.
Sırf Erbakan Hocanın gerçeğini orta koyduğu prensip ve hedeflerden toplumu uzaklaştırmak amacıyla işin sahtelerini desteklemek zorunda kalan mahfillerin geldikleri bu nokta ,aslında kendilerinin dolaylı olarak Hakka hizmetidir ve bir yenigidir!
Siyonizmin taşeronu, din istismarcısı ve işbirlikçi sivil-siyasi organizasyonlar ülkemizin -İslam Aleminin maddeten manen çökme noktasına getirmiş .;kuru kalabalıklar ise olayları bir ciddi bir şuurla algılayamadığından ötürü, bu yıkıcı unsurlara büyük bir destekle tekrar sahip çıkmışlar bilinçsiz bir şekilde yıkıma ortak olmuşlardır.
Dış güçlerin taşeronu ABD -İsrail -AB hizmetkârı Bir siyasi zihniyeti kahramanlık jelatinini içindeki korkaklık -işbirlikçilik karakterini kavrayamayan kalabalıklar IŞİD bahanesiyle hem incirlik’in kullanılması ;hem Diyarbakır’da -ikinci çekiç güç -anlamına gelen yapılara üslerimizin açılması,böylelikle pkk ‘nın uzantısı pyd vb güçlere daha rahat yardım ve yataklık edilerek Türkiye’nin bölünmesi hedeflerine ulaşılması; hem Kıbrıs politikasında , gayri milli kimliksiz yaklaşımları ;hem Kürt açılımı adı altındaki milletimizi birbiriyle çalıştıracak gayri milli politikalara alet olması; hem milletimizi yozlaştırıp çürütecek ahlak ve maneviyat tahribatına karşı duyarsızlaşması…vb tüm yönlerden yapılan tatbikatları anlamak ve engellemekten uzak ve acizdir!
Ve…yapılan bu tahribatları tersine cevirerek Milli Hedeflere yönlendirebilecek bir süreç süprizi siyonist şeytanlara korku mazlumlara mujdedir!
Elbette ki milli görüşün siyasi partisi olan Saadet Partisi’nin içerisindeki gayri milli-kirli O.Asiltürk şebekesinin kasıtlı hıyanet ve tahribatları ve maalesef Sn Kamalak’ın renksiz ve omurgasız muhalefeti nedeniyle tüm ülkenin alternatif aradığı ,şartların en uygun haliyle milli görüş lehinde oluştuğu böyle bir siyasi atmosferde bile Saadet Partisi’nin Umut olmak bir yana problemin bir parçası olarak algılanmasına sebep olmuşlardır! Milli Görüş camiasının da bu hastalıklı yapıların etkisinden kurtularak temel esas ve gayelerine uygun bir temizlenme ile özüne dönmesi kaçınılmazdır.
Ezcümle;elbette ki ve mutlaka camiamızda ,ülke bazında ve tüm yeryüzünde kaçınılmaz olarak gerçekleşecek bu köklü değişim ;hak ve adalet nizamı olan Adil Düzenin hakimiyetiyle sonuçlanacaktır!
Bu bağlamda Milli -Evrensel lider Erbakan Hocanın hedeflerini projelerini gerçekleştirme adına ,en sağlam bilinçli ve inançlı yapı Milli Çözüm Dergisi etrafında şekillenen yapı olduğu aşikardır.Tüm vatansever ve insancıl unsurların ülkemizin ve yeryüzünün böyle bir badireden en zararsız şekilde çıkılması ve insanlığa Saadet getirecek Adil Düzen medeniyetine bir an önce ulaşılması adına ;üstat Sayın Ahmet Akgül’den yardım istenilmesi ve bilge kişiliğinden yararlanılarak problemlerin halli yoluna gidilmesi tek çıkış yolu olarak görülmektedir

Ahmet Er

Her türlü hileyi kendi hedefine sonuçlandıra bilen ERBAKAN Sistemi kusursuz çalışıyor.
Her türlü hileyi kendi hedefine sonuçlandıra bilen ERBAKAN Sistemi kusursuz çalışıyor. Tüm şeytanları da kullanarak en kamil düzenin kurulmasına ramak kaldı. Bu sistemin işleyişini Merhum ERBAKAN Hocamızın tarihine bakarak göre biliriz. Bir çiçekti, şerler ve şuursuz yığınlar karşısında şerefsizliklere-hilelere-mafyalara-şer medyaya-sınırsız kirli sermayeye-ins ve cin şeytanlara RAĞMEN SONUÇ İSLAMIN ZAFERİ OLDU BATILIN BEYNİ ÇATLADI SİSTEMİ TARUMAR OLDU!!!… Kendisinden sonrada kusursuz işleyecek sistemini kurmuştur ve batılın derbeder oluşuyla HAKKIN, DÜNYA TARİHİNİN EN BÜYÜK ZAFERİNİ, SADIKLARA HEDİYE EDEREK KUTLU ŞAHSİYETİ TAÇLANDIRACAKTIR.

Serkan YILMAZER

SAADET PARTİSİNDE VAZİFESİ OLANLARA ÇAĞRIM: OĞUZHAN ASİLTÜRK VE AVANESİNİN DERHAL İSTİFASINI SAĞLAMANIZ ASLİ GÖREVİNİZDİR!…
Malumunuz SP ile akp seçim öncesi bir ittifak çalışması yaptı veya yaptırıldı.. Kim başkanlığında Oğuzhan Asiltürk ve avanesi olan marazlılar tarafından.. Saadet tabanına şu mesaj verıldı bu ittifak çalışmasıyla… AKP ile ittifak kurulabılıyorsa demekki oyda verilebilir manası …ve oylede oldu… dertleri grub kurmak meclıste hakkı haykırmak falan fılan değildi asıl mesele bu manayı vermekti ve oylede oldu… Saadet secmenı düşünemeyen saadet seçmeni gıttı akp ye oy attı. YİK BAŞKANI BOZUNTUSU zaat bunu ilk defa yapmıyor malum.. Buna benzer onlarcasını MİLLİ ÇÖZÜM DERGİSİ VE AHMET AKGÜL zaten 35 yıldır yazıyor anlatıyor…HALA AKILLANMAYACAK MISINIZ EY SAADET PARTİSİNDE VAZIFELİLER… YAPMANIZ GEREKEN EN GUZEL CIHAD ŞUAN : BAŞTA OĞUZHAN ASİLTÜRK VE AVANESİNİ BİRANEVVEL İSTİFAYA ÇAĞIRMAK VE ÇAĞIRMAKLA KALMAMALI İSTİFASINI SAĞLATMANIZ GEREKMEKTE…Ya değilse Erbakan hocamızın tabırıyle hakka hızmet ediyorum diye şerre hızmet ettirilirsiniz Asiltürk tarafından, haberiniz bile olmaz…
Bu makaleyi kaleme alan yazarımıza sonsuz teşekkür ediyorum. Gercekten ınsanlığı uyandıran , ders almasını sağlayan, bir fakülte bıtırtecek bır yazı olmuş. Herşeyden önemlisi saklanan gızlenen gerçekleri cesurca kaleme alınmış ve şuurlu ınsanları yani dert edinen ınsanlara hatırlatılan bu yazının gereği olarak hissemize düşen gayretide ifâ etmemiz gerekiyor tabiki…
Allah MİLLİ ÇÖZÜM YAZARLARINDAN VE HASSATEN UYANIK İNSAN, KORKUSUZ LİDER , SIRTINI ALLAH’A DAYAMIŞ BİLGE İNSAN AHMET AKGÜL HOCAMIZDAN RABBIM SONSUZ RAZI OLSUN …
HÜRMETLERİMLE!…

Kemal Serkan

MİLLİ DERİN DEVLET VE BİLGE İNSAN AHMET AKGÜL HOCANIN VATAN SEVGİSİ ŞUNU GÖSTERİYOR Kİ AHMET AKGÜL TÜRKİYE’Yİ VE İNSANLIK ALEMİNİ YÖNETEBİLECEK TEK KİŞİDİR!…
Siyonizm taktik değiştirdi. 90’da kominizm çöktü . Margreet Teacher ‘’düşmansız ideoloji yaşayamaz’’ dedi ve yeni bir düşman belirlemek lazım dedi. Bu düşman da İSLAM’DIR dedi. Ama bakıldı ki 1969 yılında ERBAKAN diye bir lider cıktı sıyonızmın tum oyunlarını senaryosunu deşifre etti ve dünya insanlığını İSLAM’A koşmasını sağladı. Hal böyle olunca evet düşman olarak islamı sectı islamı yok edebilmek ortadan kaldırabilmek için sıyonızm bunu din düşmanı görünen zevatlarla yapması ımkansızdı. Ya ne yapmalıydı; İslamcı görünen, İslamcı kılık kıyafete burunmuş , namazlı abdestli bılınen başörtülü olan ve halk gözünde azıcık parlatılmış bırılerıyle yani yıne zamanında küçüklüğünden itibaren el attığı yetiştirdiği kimselerle bu hedefını gerçekleştirmeliydi ve oyle de oldu maalesef..

Ama nasıl ki kötülüğü örgütleyen, haksızlığı, adaletsizliği, ahlaksızlığı, Müslümanlığı devlet işine karışmayıp namaz abdest zekat oruçtan ıbaret sayan, sorumsuz duyarsız ulke meselelerine ilgisiz ve alakasız nesıller uretme gayretı guden DIŞ GÜÇLER veya KİRLİ GÜÇLER veya SİYONİZM veya IRKÇI EMPERYALİZM var ise, bunun karşısında da iyiliği güzelliği adaleti faydalıyı hakım kılmak isteyen, tüketen toplum yerıne ureten bır toplum olmasını sağlamaya çalışan, önce ahlak ve manevıyat dıyen, Müslümanların şuurlu olmasını sağlayan, namaz kılan köleler olmasına engel olan, tum insanlığın huzur ve saadeti için proje ureten gayrete den ve bunları yapmada başarılı olan , MİLLİ GÜÇLER adını verebıleceğimiz bir gücün oldugunuda unutmamak gerekiyor.
Evet seçimler oldu ve yıne akp görüntüde tek başına hukumet kurabilecek çoğunluğu elde etti. Ama perdenin arka tarafına baktığımızda ise, ılımlı islam diyerek yani 90 da sıyonıstler tarafından düşman olarak görülen islam ı yok etmenın projesı olan ıslamı toptan yok edemiyoruz bari ozaman özünden saptırarak içini bozarak islamı yok edelim diyenlerin baş aktörü olarak görev yapan FETULLAH GÜLEN TERÖR ÖRGÜTÜNÜN tamamen itibarsızlaştığı halk ve dünya insanlığının gözünde artık bunun üzerine BETON döküldüğü , bitirildiği okumasını yapmak heralde mümkün….İşte MİLLİ GÜÇLER DİYEBİLECEĞİMİZ ınsanlığın hayrına çalışma yapan bu güç bu seçimle bunu başarmış durumdadır. Sırada bu F.G. terör örgutu grubuna yıllarca başımıza bela eden, çözüm süreci adı altında doğu ve güneydoğumuzu israilin emniyeti için o projeye destek olan , insanımızı aç sefil borçlu eden , dış politikada onursuz tablolar izleyerek Müslüman halkın izzetine şerefıne laf getıren AKP’dedir ARTIK.

BUNCA GERÇEK BİLGİYİ , GUNDEME ALINMAYAN INSANLIĞA ULKEDE OLUP BITENELRİ GÜLLÜK GÜLİSTANLIK OLARAK GÖSTEREN KİRLİ GÜÇLERİN İŞBİRLİKÇİSİ OLAN MEDYAYA RAGMEN, CESURCA SADECE ALLAHTAN KORKARAK BUNCA HAKİKİ GERÇEK DOYURUCU BILGIYLE BİZLERİ AYDINLATTIĞINIZ İÇİN MİLLİ ÇÖZÜM YAZARLARI OLARAK VE HASSATEN MUHTEREM AHMET AKGÜL HOCANIN VATANSEVERLİĞİNDEN ZERRE ŞÜPHEMİZ KALMAMIŞTIR. ACİLEN MİLLİ , HAYSİYETLİ , KARAKTER SAHIBI, VATANSEVER , KİMSELERİN BİRANEVVEL MİLLİ MUTABAKAT HUKUMETİ DİYEBİLECEĞİMİZ BİR PROJEYİ GERÇEKLEŞTİRME ZAMANIDIR. FAZLA VAKTİMİZ KALMAMIŞTIR BİR ANEVVEL UYANMANIN GAYRETLERİMİZİ MAKSİMUMA CIKARMANIN ANIDIR… ALLAH BU GERÇEKELRİ DUYURAN MİLLİ ÇÖZÜM YAZARLARINA VE BİLGE İNSAN AHMET AKGÜL’DEN SONSUZ RAZI OLSUN İNŞAALLAH.
SAYGILARIMLA!….

Abdullah Alp

Milli Şuur ve sadakat
Ülkemizde ve Dünyada oynan oyunların anlaşılabilmesi ülkemizin ve dünyamızın huzura kavuşabilmesi için bu Milli şuura ihtiyaç var.. işte bu makalede Allah cc den başkasına boyun eğmeyen davasına ve liderine sadık, tüm ihanetleri ve tuzakları çook önceden sezip deşifre eden, tüm bu sıkıntıların çarelerini ortaya koyabilen bilge ve cesur bir şahsiyetin feryatları var.. bu feryatları tüm vatan evlatları duymalı, işbirlikci dönek dünyalık delisi eblehlere karşı gerekli tedbirleri almalı ve gereğini yapmalılar.. dünyanın değişimine ramak kaldığı bu günlerde bu Milli Şuurun ne büyük bir nimet olduğunu anlayıp.. seçimimizi her daim Hakkten yana yapmayı, gözü açık ve bir o kadarda sadık olmayı Allah cc nasib etsin..

Serdengeçti

Taş olmak gerek
Zamanından önce bir şeyleri anlamanın ve tahmin etmenin yolu,ya konuya ciddi anlamda vakıf olacaksın yada ferasetin açık olacak,velhasıl iki gün öncesinden yazılmış bu yazı seçim sonuçlarını beklemeyi bile gerektirmiyecek kadar açık ve net olmuş.Yazıda ayetlerle açıklandığı gibi bir birlerine güvenmezler,17ve 25 aralık operasyolarında toki ci bakan ben niye istifa edeceğim başbakan söyledi ben yaptım diyerek ilk sortide bir birlerini satmışlardı.Ağlak Bülent Arınç 7 haziran secimlerinde Melih Gökçek i tehdit etmiş seninle hesaplaşacağız demişti,hala hesap soracak.Niye soramaz çünkü aynı şeyden yediler gaz çıkarsa kokudan kimden geldiği bilinir demiş atalarımız.Ah Abdurrahman Dilipak soyadın pak amma dilin pek çatallı,yıllar önce 88 veya 89 lu yıllarda bir konferans sonrası özel bir sohbette,ERBAKAN hocam için şöyle demişti,Erbakan hoca okadar akıllı bir insanki ,bir insan için bir kuyu kazar o salakta 100 yıl sonra o kuyuya gelir düşer demişti.Evet dilipak şimdi anlaşılan siz bu iktidara sinema biletçisi gibi fener tutarak yanlış yere oturmalarını engellemeye çalışıyorsun.Çünkü AB ve ABD kuyusuna hep beraber düştünüz.Adnan Oktar bu dünya yaşaya bileceği yegane saltanatı yaşıyor,amma bunun birde hesabı var.Kendine dünyada cennet ,aldın ahirette göreceğiz kediciklerinizle kıkırdamalarınızı ,siyonizme alkış tutup çanakçılık yapmayı.Bütün dünyanın hesabının olduğu ülkemizle ilgili,her an değişen sıtratejiler ve taktikler olur ve olacaktır.Amma ALLAH ın dinini siyonizmin isteğine göre bu kadar hafife alarak yaşıyor olmanız ellbette kayda değer bir ahmaklık ve münafıklıktır.Yazıyı okuduk ve Elhamdülillah bir müjde daha aldık çok şükür.Ne yorulduk ne yıldık,Kalu belada ALLAH”a verdiğimiz sözden dönmedik,Ne ümitsizliğe düştük nede üzüldük.ALLAH vadinden asla dönmez inandık iman ettik.Adil Düzen kurulana kadar insanlık huzur bulana kadar bu yolda ,ha bir çakıl taşı olmuşuz ha bir temel taşı olmuşuz.Hani derlerya taş olda baş yar diye .Azların çokları kaç kere galebe çaldığını gördük tarihte.Elinize dilinize ilminize kaleminize sağlık.Selametle kalın Allah’a emanet olun.

BayBaşkan

Türkiye; AKP ve diğer şer odakların tahribatlarından korunmalıdır.
1 Kasım seçimleri AKP’nin bile şaşıracağı şekilde sonuçlandı. 7 Haziran seçimlerinde yolsuzluk ve başkanlık sistemi gibi nedenlerle iktidar partisine oy vermeyen seçmenin oy verme davranışını hangi faktörler etkilemiştir? Gerçekten de halkın 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerindeki oy verme davranışlarının değişimi çok anlamsız gelmektedir ve tutarsızdır. Anketçilerin ve sosyal bilimcilerin böylesine yanıldığı bir duruma nadir rastlanmaktadır. AKP’nin içinde bulunduğu durum yazıda çok iyi açıklanmıştır ve bunlar çoğu seçmen tarafından da bilinmektedir. Buna karşın halkın istikrar ve demokrasi gibi söylemlerle iktidar partisine oy vermeleri celladına gülümsemek gibidir. Türkiye’de oy verme hakkı üzerine inceleme yapıldığında halkın oy verme işlemini bir haktan ziyade bir görevmiş gibi algıladığı görülmektedir. İki seçim arasında seçmenin bu kadar tutarsız olması oy verme hakkının bir ev ödevi olarak algılanmasının sonucudur. Bu durum merhum Erbakan hocamın Türkiye’de uygulanan sistemin demokrasi değil demokratur olduğunu vurgulayan sözlerini akla getirmektedir. Ülkemiz yok edilmek istenirken, İslam coğrafyası kan ağlarken, insanlık yeni bir sisteme muhtaçken dünyaya yön verecek yeni bir devrime ihtiyaç vardır. Bu devrimin merkezi de Türkiye olacaktır. Bu nedenle başta iktidar partisi olmak üzere tüm iç ve dış tehditlere karşı Türkiye’mizi korumak her milli duruşlu kişinin vazifesidir.

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
19
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx