YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
66065363087e7
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 5 8 8
Bugün : 9963
Dün : 16551
Bu ay : 405171
Geçen ay : 338123
Toplam : 22731121
IP'niz : 3.237.44.242

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

AKP ile cemaat arasında, özellikle başkanlık sistemi ve çözüm süreci konusunda yaşanan gerilim Gülen’in son yayımlanan konuşmasıyla doruğa çıkıyordu. ABD’de yaşayan emekli vaiz Fetullah Gülen son dönemdeki hükümet-cemaat tartışmaları ve cemaate yönelik eleştirilere sert tepki gösteriyordu. “Bazen kuvvet insanı küstahlaştırabilir” diyen Gülen, “Mümin bile olsa ahlaken firavun olur. Sıfatları itibarıyla firavun olur. Bazen nimetlerin sağanak sağanak başına yağması da insanı böyle nemrutlaştırır, firavunlaştırır” şeklinde konuşuyor ve dolaylı olarak Sn. Recep T. Erdoğan’a yükleniyordu.

Sn. Gülen Samanyolu TV’de yayımlanan video kaydında, kuvvetin ve iktidar yetkisinin insanı küstahlaştırabileceğini belirtirken “Yani sıradan bir insan hasbelkader gelip, şöyle böyle konjonktürel olarak bir yerde bazı imkânları elde edebilir, dümene oturabilir. Dümene oturduktan sonra artık götürdüğü o vasıtanın içindeki insanların hiçbirinin hukukuna riayet etmez. Hep tepeden bakar onlara. Hep itab eder, ‘Yerinizde oturun’ der. Adamlar; ‘Az şurada dursanız da namaz eda etsek, burada biraz dinlensek”, deseler, hemen ‘Kesin sesinizi. Siz anlamazsınız o işleri. Ben ne dersem o olur falan’ der” diyerek Başbakan’ı hedef aldığı sırıtan sözlerle ağır tenkitler yöneltiyordu.

Gülen, elde edilen imkânlardan ve iktidardan kaynaklanan küstahlaşmanın yalnızca “kâfirlerle” sınırlı olmadığını anlatırken şunları söylüyordu: “Hatta mümin bile olsa ahlaken firavun olur. Sıfatları itibarıyla firavun olur. Bazen nimetlerin sağanak sağanak başına yağması da insanı böyle Nemrutlaştırır, Firavunlaştırır. İnsan gaflete dalar. Hazreti Pir’in ‘Yirmi Üçüncü Söz’de ifade ettiği gibi yer içer, yan gelir, bilmem neler gibi kulağı üzerine yatar.”

Fetullah Gülen, hıncını ve hırsını alamayıp: “Dediğim dedik kafası insanı, şirazeden çıkarır. Ahmak bir güruhun hiç olmayacak şeyleri bile alkışlaması onu şımartıp şirazeden çıkarır. Halbuki takdir edilecek şeylerin yanında tenkit edilecek şeyler, belki sorgulanacak şeyler de vardır, onları bile alkışlayan (ahmak) insanlar yine bağışlayın, onu küstahlaştırır. Bunlar küstahlaşma yollarıdır. “Allah bazen küçük insanlara büyük işler yaptırır. Nimetleriyle onları serfiraz kılar” sözleriyle tenkitlerini tahkire vardırıyordu.

Sonunda Fetullah Gülen iyice zıvanadan çıkıyor ve içini dışına vuruyordu: “Kıskançlığa giriyorlar, hasede düşüyorlar; cemaat diyorlar, hareket diyorlar, hizmet diyorlar, oturup kalkıyor Batılıların İslamfobisi yaşadığı gibi, bir cemaat fobisi yaşıyor ve yaşatıyorlar” diyen Gülen, “Ah keşke bilseler; (bütün bunları) cemaat yapmıyor, hareket yapmıyor, hizmet yapmıyor; (hepsini) Allah yapıyor (celle celaluhu)” deyip çıkıyordu.

Hürriyet’ten Taha Akyol Şunları Yazıyordu:

“Sayın Bülent Arınç’ın ABD’de Fetullah Gülen’e gitmesi, ‘Gelmişken bir uğrayayım’ ziyareti değildi. Hatta Arınç’ın Amerika’ya gidişindeki asli sebebin Gülen’le görüşmek olduğunu düşünüyorum. Çünkü ABD’deki resmi görüşmelerde Sayın Arınç’ın görev alanıyla ilgili konular yoktu. Başbakan’ın “Bana vekaleten ziyaret etti” diye açıklaması da, Arınç’ın Gülen’le görüşmek için gittiğini göstermiyor mu?

Bu görüşme için somut sebepler de mevcuttu: Cemaatle iktidar arasındaki gerginliğe ilişkin yaygın söylentiler ve yaklaşan seçimler gibi genel konulardan başka, Hoca efendi “siyasi gücün insanı kibirli hale getirmesini” eleştiren sert bir konuşma yapmıştı; isim vermemişti ama Samanyolu TV’de yayınlandığında talebelerinin de aklına gelen isim Erdoğan olmuştu.

Bülent Arınç, Gülen’le görüşmeyi Başbakan’a kendisinin önerdiğini söylüyor. Doğrudur. Arınç duygulu ve saygılı bir insandır. Mizacı çatışma ve öfkeye değil, “musalaha”ya (barış) yatkındır. Sanıyorum Erdoğan da ilişkilerdeki gerginliği tırmandırmak yerine, görüşerek bir yumuşama sağlamak istedi. Herhalde Gülen’le böyle bir görüşme için en uygun isim Bülent Arınç’tı; hem siyasi ağırlığı bakımından hem insanlara tepeden bakmayan, sıcak, içten mizacı sebebiyle. Neler konuştuğu konusundaki sorulara da Arınç TRT Türk’te bu mizacına uygun cevaplar verdi. Sevgi ve saygısını anlattı… Arınç’a göre Gülen’in şöyle bir uyarısı olmuş: “Başbakan’ın şahsına karşı çok büyük duaları var ve çok seviyor. Ancak üslup konusunda bazı konulara dikkat etmemizi söylüyor…” Doğrudur, fakat ben Gülen’in sadece “üslup” uyarısı yaptığını sanmıyorum.

Basına Baskı Meselesi

Hoca efendi başka neler söylemiş olabilir? Bu konuda (Fetullah Gülen’e bağlı) Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın 17 Nisan tarihli “Basın Özgürlüğü” bildirisi bize bir fikir verebilir. Bu metni eminim, Hoca efendi görüp onaylamıştır. Bildiride basın özgürlüğü savunuluyor, “siyasi aktörlerin medya üzerine baskı yapmaları, medya sahiplerinin ticari çıkarlarını ön planda tutarak bu baskıyla uyumlu bir tavır içine girmeleri” eleştiriliyordu:

Otoriterleşme Eğilimi

Cemaat çevresindeki gazete, dergi ve TV’lerde başkanlık sistemine yöneltilen eleştirilerin yoğunluğu dikkatinizi çekiyor mu? Akademik değerde eleştirel yazılar yayınlanıyor. Gerçekten, AKP’nin önerdiği “bize göre başkanlık”, Çankaya’ya çıkacak olan Erdoğan’a olabildiğince çok yetki vermek amacıyla hazırlanmış bir metin izlenimi veriyor. Martin Lipset’in ifade ettiği bir tür tabiat kanununu hatırlıyorum: “İktidar süresi uzadıkça daha çok güç eğiliminin artması!…” Gülen sistem konularına girdi mi, bilmiyorum. Ama iktidardaki otoriterleşme eğiliminin toplumun geniş kesimlerinde tedirginlik yarattığı bir gerçektir. Sistem konularına girmemişse bile bu yönde bir şeyler söylemiş olabilir.”[1]

Şimdi Fetullah Gülen’in en son vartasından başlayalım. “Cemaat adına yapılan ve bazılarınca ve tabii Başbakan Erdoğan taraftarlarınca kıskanılan bütün hizmetleri bizzat Allah yapıyormuş!?”

Şayet Sn. Gülen “Allah” diyerek haşa, cemaatle ilgili girişim ve gelişmelerin arkasındaki Amerika’yı ve Siyonist Yahudi odaklarını kastediyorsa, bu gizli ve kirli bir gerçeğin itirafıdır…

Yok eğer: “Ilımlı İslam safsatasıyla yüce dinimizin yozlaştırılması, hizmet nesli diye, Protestan Müslüman ve Siyonist kafalı insan tipinin hazırlanması, Şeriat ahkamını gereksiz ve geçersiz sayan, emperyalizmle uyumlu bir şeytani anlayışın yaygınlaştırılması, açtıkları okullar vasıtasıyla yeryüzünde kapitalist sömürü sisteminin devamına katkı sağlanması” gibi hizmet kılıflı hıyanetlerin, bizzat Allah tarafından yapıldığını kastediyorsa, bu çok açık bir iftiradır ve kendi suçlarını Allah’ın sırtına yıkma çabasıdır.

Belki de Fetullah Gülen, “bütün bu hizmetleri Allah’ın vekili, kefili, temsilcisi, yani beklenen halifesi ve Mesihi sıfatıyla ben yürütüyorum” demeye çalışmaktadır. Zaten kendisini böyle yüksek ve seçkin bir makamın sahibi görmezse, Amerika’ya gidince kendisiyle görüşmeyeceği bildirilen ve bu ziyaretin aleyhinde kullanılacağını tahmin ettiği için buna cesaret edemeyen Başbakanı hedef alarak:

“Sıradan bir insan…”

“Büyük işlere getirilen, küçük adam…”

“Onun her yaptığını alkışlayan ahmak bir güruh…”

“Yer içer doyar, hayvan gibi yan yatar…”

“İktidar havasıyla gurura kapılmış ve küstahlaşmış Firavun, Nemrut…” gibi ağır hakaretlerle saldırmazdı… Üstelik orta eğitimi bile zar zor dışarıdan tamamlamış, Üstat Bediüzzaman’ın Risale-i Nur külliyatını çokça okuyup, cerbezei lisaniyesiyle kendi malı gibi aktarmaya başlamış, yarım yamalak bir medrese tahsiliyle bilgiçlik satmayı başarmış manevi görevli havalarıyla “Haçlı Papalık Misyonunun hürmetkâr bir hizmetkârı ve Siyonist odakların sığıntı bir kahramanı” olup çıkmış bir zatın, Erdoğan’ın şahsında tenkit ettiği ve aşırı tepki gösterdiği bütün olumsuz sıfatlar, herkesten önce kendisinde toplanmamış mıydı?

Hatta korku ve kuşkularından dolayı Üstat Bediüzzaman Said Nursi Hz.lerini ağzına almak ve yazılarında hayırla anmak yerine “Hazreti Pir…” gibi Mevlana’yı da, Gavsi Azamı da, başka zatları da hatıra getirecek yuvarlak tanımlar kullanmaktaydı.

On satırlık bir açıklamaya yirmi tane ağır hakaret sığdıran sığ bir kişinin, bir de kalkıp hoşgörüden, engin gönülden bahsetmesi ne denli yakışmaktaydı?

Başbakan Erdoğan’ın, yurdumuza, Milli çıkarlarımıza, kahraman ordumuza, dini duyarlılıklarımıza, ahlaki ve ailevi yapımıza yönelik bunca tahribatlarına ses çıkarmayan Fetullah Gülen’in, sırf kendi şahsına ve camiasına biraz soğuk davranması yüzünden bu denli öfkelenip köpürmesi nasıl bir ruh halini yansıtmaktaydı?

Sn. Gülen’in, bol bol reklamı yapılan ve öyle sanılan velayet ve sekinet makamına tam tezat teşkil eden bu çiğ ve çirkin tavrını görünce, Elazığ ulemasından Rahmetullah Hacı Tevfik Efendinin şu sözlerini hatırlamıştık. Bağlılardan birisi gelip: “Efendi hamdolsun ki hizmetiniz sayesinde nefsimi islah edip, artık insanların hürmetiyle hakaretini bir görür vaziyete eriştim” deyince, O zat kendisine dönüp: “Durduk yerde sağa sola sataşan kuduruktur, herkesin ikram ve iltifatı karşısında mütevazı ve mütevekkil rolü oynamak ise kolay ve ucuzdur. Ancak kuyruğuna bastıkları ve enaniyet damarını kabarttıkları zaman hakiki ayarın ve ahlakın belli olur!”

Şiir:

Nefsi emarededir, sanır makamı rıza

Az gururu incinse, hemen verir arıza

Teslim tevekkül ehli, kâmil insan rolüyle

En bayağı laflarla, başlıyor taarruza

Ve ey Aziz okurlarım! Unutmayınız, dış güçler ve emperyalist merkezler, güdümlerindeki partilerin, sivil organizelerin ve bunların başındaki kişilerin kendi kontrollerinden çıkacak ve şımarıp kafa tutacak kadar güçlenmelerine fırsat vermemek için bunları birbiriyle boğuşturmakta ve kapıştırmaktaydı. Yani bunların atışmaları bile dış odakların kışkırtmasıylaydı.

‘Ilımlı İslâm’ emperyalizme uyumlu Müslüman yetiştirmeyi amaçlıyordu.

Avrupa’da ve Amerika’da Müslümanlara yönelik her geçen gün artan ırkçı saldırılara ve İslâm ülkelerine yapılan işgallere rağmen Obama “Savaşımız İslâm’la değil” diyebiliyordu. Bir taraftan Müslümanlara katliam ve soykırım uygulanırken, neredeyse bütün İslâm toprakları sömürülürken güya İslâm’la savaşmadığını iddia eden çelişkinin tek açıklaması: Ilımlı İslâm projesine hız veriliyordu.

Siyonist güdümlü Batı, ılımlı İslâm projesiyle Kur’an-ı Kerim’e ve Hz. Muhammed (sav)’in sünnetine bağlı İslâm ümmetini radikal ilan edip marjinalleştirirken kendilerine benzetmeye çalıştıkları “meşrebi geniş” ılımlı İslamcı bir nesil hedefliyordu. 11 Eylül saldırılarıyla birlikte İslâm’a ve Müslüman ülkelere karşı gizli savaşını açıkça sürdürme kararı alan ve İslâm topraklarına saldıran ABD, bir yandan da gerçek Müslümanları radikal gösterip, muharref dinlere benzer şekilde tahribe uğramış ve yumuşatılmış batıl bir İslâm anlayışı yaymaya çalışıyordu. On yıllardır kültürel olarak yürütülen şeytani kampanyanın son aşamasına gelinmiş görünüyordu. Önce nesiller şuursuzlaştırılıyor, İslâm’dan uzaklaştırılıyor ve insanları kolayca ikna edecek ortam oluşturuluyordu. Neticede kendi dinini en iyi şekilde yaşamaya gayret eden insanlar İslâm topraklarında bile yine ılımlı Müslümanlarca ‘radikal’ ilan edilmeye başlanıyordu. Şimdi şeytanın son planı “gerçek Müslümanları dışla, İslâm’ı tıraşla” oluyordu. ABD’ye İslâm’a ve Müslümanlara 13 yıldır açıkça sürdürdükleri Haçlı seferine rağmen “Bizim savaşımız İslâm’la değil” diyen Obama, “ABD, El Kaide, Taliban ve onlarla bağlantılı güçlerle savaş halinde” diyerek hedef saptırıyordu. Oysa “Azrail’i gösterip hastalığa razı etmek” cinsinden, bu radikal ve katı şeriatçıları kışkırtıp toplumları ılımlı İslam’a razı etmek isteyenler de kendileri oluyordu.

Kennedy’i bile dışlayan Siyonist odaklar, niye Fetullah Gülen’e sahip çıkıyordu?

Almanya’da Yahudilerce çıkarılan bir kitapta ABD eski Başkanı John F. Kennedy’nin gizli bir Hitler hayranı olduğunu ileri sürülüyordu. Kennedy’nin Hitler Almanyası’nı üç kez ziyaret ettiği söyleniyordu. Almanya’da “John F. Kennedy- Almanlar Arasında’ adıyla çıkan yeni bir kitapta ABD eski Başkanı Kennedy’nin Nazilerden etkilendiği ve Hitler hayranı olduğu ileri sürülüyordu. Eski başkanın İkinci Dünya Savaşı öncesi Almanya gezisinden bahseden kitap, Kennedy’nin gezi sırasında tuttuğu günlük yazılarına ve mektuplara yer veriyordu. Savaş öncesi Almanya’yı üç kez ziyaret eden Kennedy ülkeyi, “Faşizm Almanya için doğru bir seçenek olabilir. Komünizmle karşılaştırdığımızda faşizmin ne kötülüğü var? Almanlar iyi insanlar. Bu yüzden örgütlenerek kendilerini korumaya çalışıyorlar” sözleriyle anlattığı ileri sürülüyordu. Kennedy’nin 21 Ağustos 1937 tarihli yazısındaki “Aryan ırkı kesinlikle daha üstün görünüyor” notu dikkat çekiyordu.

Şimdi soruyoruz: ABD’nin derin devleti sayılan Yahudi Lobileri, biraz olsun Milli çıkarlarını ve Amerikan halkının rahatını düşündüğü ve Siyonist odaklarla ters düştüğü için bir suikaste kurban edilen E. Devlet Başkanı John Kennedy’i bile “Nazi hayranı” olmakla suçlayıp karalarken bu Mel’un merkezler, şu Fetullah Gülen’i neyin karşılığında ve hangi kutsal (!) amaçlar uğrunda, himayesine alıyor ve hizmet görünümlü hezimetlerine destek çıkıyordu?

Fetullah Gülen gibilerin “partiler üstü davranması ve siyasetten uzak durması” da tam bir safsataydı ve sahte bir tavırdı. Çünkü boğazlarına kadar siyasete batmışlardı ve sadece Milli Görüş’ten uzak kaçmışlardı.

Zeki Ceyhan ne güzel vurguluyordu:

Kimileri münafıklığını siyaset konusunda oldukça tarafsız(!) olduklarını söyleyerek gösteriyordu. Bazıları da “partiler üstü” olduklarını vurguluyor, hatta bütün partilere “eşit uzaklıkta ya da eşit yakınlıkta” olduklarını belirtenler çıkıyordu. Ve bu tiplerin özellikle eski Milli Görüşçülerden ve İslamcı kesimlerden oldukları dikkat çekiyordu.

Oysa bir sosyal demokrat bütün partilere eşit yakınlıkta olduğunu söylemiyordu! Mesela bir liberal de bütün partilere eşit yakınlıkta durduğunu iddia etmiyordu. Aynı şekilde bir komünist ve bir ateist te, böyle bir iddianın arkasında durmuyordu. Herkes kendisine ve dünya görüşüne uygun gördüğü partiye yakın duruyor ve ötekilerle arasına doğal olarak bir mesafe koyuyordu. Bize göre işin doğru olanı da buydu. Zaten bir ateistin muhafazakâr bir parti ile kendi dünya görüşüne uygun bir parti arasında ayrım yapmaması anormal bir durumdu. Aynı şekilde bir sosyal demokratın liberallere de aynı yakınlıkta olduğunu iddia etmesi de kuşku doğururdu.

Evet, herkes kendi dünya görüşüne uygun bir siyasi partiye yakınlık duyuyor ötekiler ile arasına mesafe koyuyordu. Sadece malum münafık tipler hala partiler üstü davranıyor, övünerek bütün partilere eşit mesafede olduklarını iddia ediyor, ama AKP’ye ve ABD’ye hizmetten de geri durmuyordu. Çıkar dengeleri ve demokrasi penceresinden baktığınız zaman bu söylem zararsız gibi görülüyordu. Ama inanç ve itikat penceresinden baktığınız zaman bu söylem insanı oldukça tehlikeli konumlara taşıyordu. Çünkü bir insan inanç ve itikatlarına ters şeyleri savunanlar ile inanç ve itikatlarına uygun davrananları nasıl aynı sepete koyarak hepsine eşit mesafede durabiliyordu?

Biz böyle bir şey söylemekten ve böyle düşünmekten Rabbimize sığınıyoruz. Çünkü bize göre bütün partilere eşit yakınlıkta olmak münafıklık oluyordu. Farklı düşüncelere saygı göstermek başka bir şeydir onlara aynı yakınlıkta durmak başka bir şeydir! Biz Hakka ve Kur’an ahkamına taraf Batıl’a ve barbar Batıya karşıyız.

El azizcilerin derin bilgi kaynağı Ergün Diler’in saptırmaları:

El azizcilerin derin bilgi kaynağı Ergün Diler; “Över gibi görünüp sövmek, iltifat ediyor tavrıyla iftira etmek” cinsinden, Hayri Kozakçıoğlu’nun vefatı bahanesiyle “İntihar mı, Cinayet mi?” diye bir yazı hazırlıyor ve 28 Şubat mağduru Erbakan Hocayı savunup sahip çıkıyor havasıyla, onu töhmet altına sokacak asılsız iddialar ortaya atıyordu. Önce yazdıklarını dikkatle okuyalım, sonra yorumlarımıza kulak kabartalım.

“Kozakçıoğlu Amerika’dan döndüğü sırada, Anadolu’nun en güzel illerinden biri olan KONYA’da Erbakan’a çok yakın bir isim VALİLİK yapmaktaydı. Birkaç yıl önce vefat eden bu isim Erbakan Hoca’nın mali ve manevi her işini yakından bilirdi! Bir anlamda SIRDAŞIYDI! Vali ile Hoca’nın dostluğu bitecek cinsten değildi! Ama bu dostluk başa bela olacaktı!

Çeşitli kaymakamlıklardan sonra Konya’ya vali olarak atanan BEYEFENDİ, tarifi olmayan bir aşka yelken açtı. Evliydi! Ancak yine de aşka sırtını dönemiyordu! Aşık olduğu hanımefendi de keza öyleydi! Beyefendi evli olduğu için aşklarını gizli saklı yaşamak zorundaydı. Hemen hemen kimseler bunu bilmezdi. Bilenler de aşka saygıdan dillendirmezdi. Ama çok yerde göremediğimiz devlet orada ortaya çıkmıştı! Vali birilerinin radarına girmişti! Birileri bir grup insanı KONYA’ya gönderdi! Görev kutsaldı! Vali izlenecek ve belge oluşturulacaktı! Çok az sayıdaki bu insan günlerce uğraştıktan sonra bir takım veriler elde etmeyi başardı! Bu belgeler bir şekilde rahmetli Kozakçıoğlu’nun eline geldi. Görev veren o muydu bilmiyorum ama belgeler kendisine gelmişti! Amerika’ya eğitime giden diğer insanlar arasında dolaştıktan sonra KOZMİK bir kasaya konuldu! Ta ki zamanı gelince kullanılmak üzere… Yıllar yılları kovaladı. Erbakan, Başbakan koltuğuna oturdu! Ama Ankara’daki DERİN DEVLET onu hiç mi hiç benimsemedi! Operasyon için geri sayım başlamıştı… Bir ayağı Londra’da, bir ayağı da Washington’da olan ve 28 Şubat’ı yapan MUSEVİ BARONLAR düğmeye bastı. Saldırı üstüne saldırı geldi. Ama en önemlisi yıllar önce Konya’da toplanan belgelerdi! (Erbakan) Yakın çalışma arkadaşının can yakıcı bir şekilde ortaya çıkmasını istemiyordu! O zaman elde edilen veriler çok önemli bir toplantıda önüne geldi.”[2]

Elazizcilerce “Milli Derin devletin” sözcüsü ve en güvenilir kaynaklarından birisi sayılan ve sık sık kendisinden alıntı yapılan Takvim yazarı Ergün Diler:

1-Bir Müslüman’a, hem de ölüp gitmiş ve kendini savunamaz durumdaki bir insana “kendisi evli olduğu halde, yine evli olan başka bir kadınla aşk hayatı yaşadığı, yani dinen ve hukuken zina yaptığı” iddia ve iftirasında bulunmaktadır. Çünkü Kur’an’ı Kerim Nur suresi 11 ve 15 ayetleri bir erkek ve kadına zina isnadında bulunup buna 4 şahit getiremeyenleri bu iddialarının iftira sayılacağı ve en ağır cezaya çarpılacakları (ispatlanan zina yapana 100, ama 4 şahit getiremeyen iddialara 80 celde vurulacağı) buyrulmaktadır.

2-Ergün Diler sahtekarı böylesine ırz düşmanı ve uçkur bağımlısı olarak tanıttığı bir adamla Erbakan Hoca’yı “çok samimi ve daimi bir dost” olarak gösterip, güya Erbakan’ı 28 Şubat’ın mağduru diye sahipleniyor tavrıyla aslında Hoca’yı “ahlaken düşük insanlarla dostluk kuran bir şahıs” gibi tanıtmaya çalışmaktadır.

3-Ve yine Ergün Diler, “Hoca’nın Refah-Yol iktidarını, bu aşağı ve bayağı ahlaklı vali dostunun belgeli rezaletlerini ört bas etmek ve deşifre olmasını önlemek için mecburen bıraktığı” safsatasını ortaya atmakta, yani Erbakan’ın kutsal davasını ve 40 yıldır tırnağıyla kazıyarak ulaştığı iktidar fırsatını bir dostunun uçkur melanetini gizleme hatırına terk etmek zorunda kaldığı imajını oluşturmaktadır.

4-Güya evli kadınlarla zina ilişkisi (pardon aşk) yaşayan ve Erbakan’ın çok yakın dostu olan bu eski Konya Valisi aynı zamanda Hoca’nın mali işlerine, para transferlerine ve manevi ilişkilerine de vakıf ve ortakmış!? Acaba, bu iddia ve iftiralar kadar, Erbakan Hoca’yı töhmet altında bırakan başka bir karalama kumpası yapılır mıydı?

Sahi bu Ergün Diler, 28 Şubat sürecinde niye hiç ortaya çıkmamış ve Erbakan’ı savunmamıştı?!

AKP’nin, başka talan ve tahribatlarını unutturup halkı avutmak için çıkardığı içki satışı düzenlemesi bahanesiyle: “Bunların hocaları da böyleydi. 28 kere Hacca gitti. Ağzına içki sürmezdi. Ama zimmetine para geçirdi.”[3] diyerek Rahmetli Erbakan’a sataşan ve gayzını kusan Yılmaz Özdil’le bu Ergün Diler’in ne farkı vardı? Erbakan Hoca’nın haksız ve dayanaksız gerekçelerle ve alakasız mahkemelerce ve başta ABD-İsrail Yahudi Lobileri bütün dış güçlerin teşvik tertibiyle karalanıp 28 Şubat tezgâhıyla Refah-Yol’un yıkıldığını ve aynı odaklarca AKP ve Erdoğan’ın parlatılıp iktidara taşıdığını Yılmaz Özdil gibileri bilmiyor olamazdı. Ama Erbakan bu piyonların ve patronlarının sömürü hortumlarını kopartmış, gâvurluk damarlarını tıkamıştı… Atatürkçülüğü karı ile rakı arasına sıkıştıran, akıldan ve adam gibi davranmaktan uzaklaşıp sarhoş olmayı kurtuluş sanan bu zavallı zırtolar, AKP’nin değirmenine su taşımaktaydı.


  [1] Hürriyet / Taha Akyol / 24 05 2013 / Fetullah Gülen Arınç’a ne dedi?

[2] Takvim / Ergün Diler / 24 05 2013

[3] 26 Mayıs 2013 / Hürriyet

  

 

 

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Rahmet PAKGÜL

Rahmet PAKGÜL

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
7 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
burak şişman

allah razı olsun
ne güzel bi yazı herşey ortada menfaati olanları bu gruptan çıkarsak cemaat dedikleri grup bi camiyi doldurmaz.neyin davası cebin davası banknot davası

NECMEDDİN ERYILMAZ

KAHBE DÜNYA
KAHBE DÜNYA!..
Herkesin tapındığı bu hayat;
Bana çok yavan geliyor,
Oldukça basit ve bayat!…
Sevmek ve sarılmak istesem de;
Garip kuşkular,
Ve muztarip duygular,
Hep beni engelliyor!..

Oysa ben gerçeği arıyorum
Ama ne camide,
Ne cümbüşte,
Bir türlü bulamıyorum!?
Bu ne sahte bir hayat,
Bunalıyorum!..
Sonsuzluğu, ölümsüzlüğü özlüyorum
Bazen seziyorum, yaklaşıyorum
Ne çare, tutamıyorum, heyhat!..

Ne göktesin, ne yerdesin
Ey Yüceler Yücesi, nerdesin?..
Yalan bir dünya
Yalama bir toplum
Rol kesiyor herkes,
Yüzlerde maske
Arkadan bıçaklıyor
En iyi dostum.
Hiç doğmasaydım keşke!
Şarkılar yalan
Aşklar yalan
Beyefendi sahte, berduşu sahte
Sarhoşu sahte, sofusu sahte
İnkâr ederek can verir
Son nefeste!?

Solculukmuş, sağcılıkmış
Hepsi tuzak
Samimiyetten uzak…
Maneviyat, mezarlıkta kalmış..
Mertlik, mazide tutsak…

Bir sürü gavat
Boynunda gravat
Kimi din-iman satıyor
Kimisi avrat!..

Velhasıl yalan dünya, hayal dünya
Uydurmaca, masal dünya..
Bazan tatlı bir rüya gibi,
Bazan kâbus misali,
Uyanınca, zeval dünya!..
Kör dünya,
Kirli dünya
Döne döne dönekleşmiş,
Gördün ya!
Ah be dünya,
Kahbe dünya!..

ahmet tekerli

haberdarolmak
kıymetli kardeşlerim milli çözümü yeni keşftmiş bir milli görüşçü olarak keyifle okuyorum haktan hukuktan ve muhtrm erbakan hocamın yolundan ayrılmamak duasıyla.

Ahmet Eryıldız

F.Gülen neden Firavun dedi?
F. Gülen yine münafıkça, isim vermeden ilkokul çocuğunun bile anlayacağı bir şekilde Tayibe zehirli münafık oklarını “FİRAVUN” diyerek gönderdi…
F.Gülen neden Firavun dedi?
-Afganistan’da şehitlerin üzerine işeyenlerle müttefik olduğu için mi? [1]
-Iark’ta iki milyon mağdur mazlumun tepesine bakan Gönül’ün övündüğü gibi 4990 uçak gönderdiği için mi? [1]
-Filistin’de kolu kanadı yılardır kırılanlara sadece one minute dediği için mi?
– Mısır, Libya, Suriye baharına(katliamına) ortak olduğu için mi?
– Dünyadaki siyonizm sömürüsüne sesiz kaldığı için mi?
– Ülkemizde her gecen ahlak ve maneviyatın tarumar edilişine mi ?

YOK YOK ALLAH İÇİN BUNLAR DEĞİL ÇÜNKÜ TEK KELİME İLE DEĞİL İMASI DAHİ YOK.
PEKİ NEDEN BU ÇATIŞMA….
ÇIKAR VE MENFAAT ÇATIŞMASI OLMASIN!!!…

[1]http://www.hurriyet.com.tr/planet/19665201.asp

[2]http://www.akpgercegi.com/bakan-gonul-irak-isgaline-verilen-destekle-ovundu-turk-hava-sahasi-kullanilarak-isgal-guclerinin-4990-sorti-ile-iraki-vurdugunu-ovunerek-belirtti/

Yahya

Küçük adam
Gerek ürettiği hizmet bakımından, gerek kişisel bilgi ve birikim bakımından gülen efendi ne kadar büyük adam acaba? Kadir gecesi ümmetin kurtuluşunu yurt yapmakta gören ve bunun için para toplama duası yapan adamlar en az bop’çular kadar ahmak değil mi? Firavunlaşan müslümanları görürken bel’amlaşan din tacirlerini görmemek hangi bozuk vicdana hizmet etmekten geçmekte acaba?

A.HAKAN

ERGÜN DİLER BUNLARI DA YAZSA YA?
• Ergün Diler denen sözüm ona “derin yapı” madem o kadar ehli namus izzet sahibi gazeteci, ölüler üzerindeki ithamını bırakıp, hala hayatta olap MİLLİ GÖRÜŞÇÜLÜK oynayan SP içindeki KURMAY ilk hanımıyla hala nikahlı olduğu halde USULSÜZCE ikinci evliliğini yapan “şevketsiz tencereleri” de yazsın!?… SİYON ABİLERİ KIZARLARMI!?…
• 1969 lardan sonra adı DURMUŞ DURDUYAN olan Ermeni asıllı yalancı şarlatanların ERBAKAN HOCAYA düşmanlıklarını da yazsın!?… SİYON ABİLERİNDENMİ KORKARLAR!?

Meseleye gelelim; Fetullah ın söyledikleri gerçek değilse it yese kudurur.
Her kez birbirini iyi tanıyor hangi kapının kulları olduklarını bildikleri için elbette birbirlerini idare etmek zorundalar…
Tabi bu onların hesabı …

İPLİĞİNİZİN PAZARA ÇKACAĞI ASIL KORKACAĞINIZ GÜNLER ARKADA BEKLEYİN, BİZDE BEKLİYORUZ!

emre

siyasetin şerrinden amerikaya sığınan
BİR ZAMANLAR SİYASETİN ŞERRİNDEN ALLAHA SIĞINIRIZ DİYENLER ,KORKTUKLARI ZAMAN ABD.YE SIĞINDILAR HEP Sİ AKP Lİ OLDULAR YAZIDA BELİRTİLDİĞİ ÜZRE İŞLERİNE GELMEYİNCE HAKARETE YELTENİRLER.İYİDE BU TAYYO O KADAR İHANETİNE SESSİZ KALDINIZ .MİLLETİ ALLAH LA KANDIDINIZ SİZ NURCU OLAMAZSINIZ OLSA,OLSA ABD.UŞAĞI OLURSUNUZ.İŞİNİZE GELENE,HİKKMET UYDURDUNUZ.HELE 28.ŞUBATTA GÖZ YAŞI VE SÜMÜĞÜ AKAN HOCANIZ TELEVİZYON,TELEVİZYON GEZİP ERBAKAN HOCA HAKKINDAKİ SÖZLERİNİ HATIRLADIKÇA ABD.UŞAKLIKLARI İYİCE ORTAYA ÇIKMAKTA.ALLAH İNTİKAM ALALANLARIN EN HAYIRLISIDIR

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
7
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx