Reklam
Reklam
Reklam

SİSTEMİN SONBAHARI!..

Kullanıcı Değerlendirmesi: / 2
ZayıfMükemmel 

 

21.Haziran.2005 Milli Gazete Kulis-Ankara Köşesinde önemli bir haber yer aldı.

"Sonbaharda önemli gelişmeler olacak, bekle!"

Ankara'da garip şeyler oluyor. Henüz derindeki dalgalar suyun üzerine vurmadı, ama derin kulislerde ilginç şeyler konuşuluyor. İleriye yönelik bazı stratejik planlamalardan bahsediliyor. Özellikle "Amerika Merkezli" bazı girişim ve değişimler bekleniyor.

 

Amerika Büyükelçiliğinde görevli önemli bir diplomat'la ilgili ilginç şeyler söyleniyor. Bu adam Siyasi Partilerle ilgileniyor. TBMM'nin en sıkı müdavimlerinden. Neredeyse her hafta meclise gelip milletvekilleriyle, danışmanlarla ve gazetecilerle sohbet havasında bir takım görüşmeler yapıyor.  O kadar sıkı ilişkileri var ki; ABD elçiliğinde Türk siyaseti nerdeyse ondan soruluyor!..

İşte bu ABD'li diplomat geçtiğimiz aylarda Washington'a bir dilekçe yazıp; "Artık ABD'ye dönmek istediğini" bildiriyor.

Ancak beklenmedik bir şey oluyor; Washington, söz konusu diplomatın bu talebini reddediyor.  Ve zaten asıl ilginç olanı Washington'un "red gerekçesi":

Çünkü Washington tarafından bu Diplomat'a, "Önümüzdeki sonbaharda Türkiye'de önemli gelişmeler yaşanacak! Ve sana çok ihtiyacımız olacak. Bu yüzden bir süre daha Türkiye'de kalman lazım!" deniyor.

"Sonbaharda Türkiye'de önemli gelişmeler olacak!"

 Evet, anahtar bu cümlede saklı bulunuyor...

Peki, ne olabilir? Diplomatın, siyasi partilerle yakından ilgilendiğini yeniden hatırlatacak olursak, bu "önemli gelişmelerin" siyasi platformda yaşanacağını kestirmek zor olmuyor...

●Merkez sağda yeni bir parti oluşumu ve AKP'nin parçalanması... Yani Meclis aritmetiğinin iktidarı değiştirecek şekilde bozulması...

●Veya çürüyen sistemi kurtarmak ve sömürü düzenlerini korumak isteyen güçler ve NATO'cu laikçilerce; post modern bir balans ayarı yapılması...

●Ya da SOROS'un vakıfları (sivil kiralıkları ve feminist karıları marifetiyle) bir demokratik devrim başarılması... 

● Belki de bunların müşterek karması...

Yani karmaşık ama alışık şeyler olacağa benziyor!..

Kemal Yavuz Paşa'nın son paragrafını düzelttiğimiz şu yazısı oldukça önemlidir...

Neredeyiz? Nereye sürükleniyoruz?

Sadece, geçtiğimiz haftanın ikinci yarısında olanlara bakınca, bir 'Vatandaş' olarak, insanın yukarıdaki soruyu kendine sormaması mümkün mü?

Hafta ortasında, hükümetin AB büyükelçilerine verdiği yemekte maruz kaldığı 'Muhtıra' bile yeterli. Adamlar, her türlü diplomatik teamülü (Uluslararası anlaşma ve teamüllere göre, büyükelçilerin görev yaptıkları ülkelerin içişleri hakkında, değil 'talimat' verip 'hesap sormak', fikir beyanları bile mümkün değildir) ve nezaket kurallarını bir tarafa bırakarak, açıkça 'Uyarı' yapıp, hesap soruyorlar. Acaba, bizim Paris Büyükelçimiz Fransız Hükümeti'ne, -Mesela- 'İşçi grevlerini durdurun' veya 'Paris polisi hakkında- şu konuda- tahkikat açın' dese ne olur? Emin olun, Paris Ankara'yı arayarak, büyükelçinin akli dengesinin kontrolünü talep eder. Ama bu zevat, TC Hükümeti'ne açıkça 'Muhtıra' veriyor, hem de TC Hükümeti'nin onlar onuruna verdiği yemek sırasında. Bu herhalde, yalnız bizim siyasi tarihimize değil, dünya siyasi tarihine geçecek bir olaydır.

Beyefendilerin (?) talepleri de pek enteresan: "Güneydoğu'da PKK'ya karşı yürüttüğünüz askeri harekâtı durdurunuz" diyorlar. Yemekten sonra, Sn. Başbakan 'Böyle bir konuşma geçmedi diyor'. Konuşmayı yapan Hollanda Büyükelçisi ise, 'Metni aynen okuduğunu' söylüyor. Sonra, Sn. Başbakan'ın metni okumadığı anlaşılıyor. Enteresan ki, ne enteresan (!)

Çok enteresan bir durum daha var. Sn. Başbakan 'Güney Anadolu'nun kalkınması için çalıştıklarını' söylüyor ve 'Avrupa'da Türkiye'ye negatif tutumdan' bahsediyor. Bu sözler üzerine, büyükelçilerin 'Bunun için siz ne yapıyorsunuz?' sorusuna karşılık ise 'Sizden gelecek önerilere açığım' yanıtını veriyor. Kendi ülkesinin sorunlarının çözümünü, başka ülkelerin büyükelçilerinin önerilerine havale edebilen bir TC Başbakan, takdir sizin.

Belçika Büyükelçisi Jan Mattysen soruyor: 'Niçin Devlet Bakanı Mehmet Aydın, TBMM'de misyonerlik meselesini tartışıyor ve 368 kişinin Hıristiyanlığı seçmesini gündeme getiriyor?' (Adam haklı, çünkü yeni Türk Ceza Kanunu'nun 115'inci maddesi gereğince, misyonerlik propagandası yapmak suç değil, tam aksine mani olmak suç!) Ve sonra devam ediyor, 'Patrikhanenin ekümenik sıfatını kullanamamasının sorun oluşturduğu...' Sn. Başbakan bu sorulara cevap vermek yerine, tutup 'Türban' konusunu gündeme getiriyor ve başbakan olduğu ülkedeki uygulamaları, yabancı büyükelçilere şikâyet ediyor. Büyükelçilerden aldığı karşılık ise, yenilir yutulur gibi değil: "Türkiye'de türban konusu 1970'lerden sonra 'Siyasi bir ürün' olarak çıktı." (Yani elin gavuru şunu geveliyor: " başörtüsü Milli Görüşle bilenen İslami dirilişin simgesidir!.. M.Ç.)

Bir önemli olay daha: AB Komisyonu'nun Türkiye Temsilcisi Hans Jörg Kretschmer, Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt'ı, Yeni Vakıflar Kanunu Tasarısı'nı hazırlarken ziyaret (!) ediyor ve tasarıda neleri dikkate alması gerektiği konusunda talimat veriyor. Demek ki, müdahaleler, direktifler, Genel Müdürlerimize kadar indi. Vah halimize ki, ne vah!

Ve Sn. Kemal Yavuz paşaya hiç yakıştırmadığımız son paragrafın şöyle yazılmasını beklerdik:

"Geçtiğimiz haftanın en önemli olayı, gene de bunlar değil. Şeriatın (İstismarcıların ve Amerikancı İslamcıların M.Ç.) Çankaya'nın kapısına dayanması ve 'Anayasasını' (İslam Dinimizin ana kaynağı olan Kur'anı kerimi, istismarcı Meclise ve suiistimalci hükümete vermeleri gerektiği halde; sahtekârları aklamaya ve toplumsal tepkinin hedefini saptırmaya çalışarak M.Ç.) Sn. Cumhurbaşkanına 'tevdi etmesi'. Bu konu, o kadar önemli ki, acaba kaç yazıya sığar, düşünemiyorum.

Ama sizler TC'nin 'Vatandaşları', bu konular üzerinde mutlaka DÜŞÜNMELİSİNİZ. Aksi halde, o melekenizi bile elinizden alacaklar, haberiniz olsun.[1] 

"Başörtüsüne özgürlük" bahanesiyle Cumhurbaşkanlığına yürüyen ve Köşke Kur'an hediye edenlerin pek çoğu bu oyunu fark etmeyebilir. Ama bu provakasyonun arkasında SOROS'un eli olduğu sezilmektedir. Çünkü SOROS Türkiye ziyaretinde: "Ilımlı İslam'a geçilmesi, laikliğin ve Kemalizmin gevşetilmesi ve bunun ilk adımı olarak ta başörtüsüne "serbestlik getirilmesi" gerektiğini söylemişti.

İşte Köşk yürüyüşüyle bu talimatlar hayata geçirilmiş, AKP aklanarak, asıl suçlu ve sorumlu olarak Cumhurbaşkanı gösterilmeğe gayret edilmişti.

Prof. Nevzat Yalçıntaş'ın hemen bu provakasyonun ardından AKP'yi ve Fetullah Gülen'i mağdur ve mazlum göstermesi de bunun içindi.

Erkek Gibi Davranamayana Kancık Gibi Ağlamak Düşer!..

14-17/ Haziran / 2005 Dünden Bugüne. Tercüman'daki yazısında AKP Milletvekili Nevzat Yalçıntaş, Başbakan Recep T. Erdoğan ve Fetullah Gülen Hoca'nın sistem tarafından mağdur edildiklerini, Fetullah Gülen'in ülkeye sokulmadığını, Tayyib Erdoğan'ın da başörtüsü ve İmam-Hatip meselesi yüzünden çocuklarını Amerika'da okutmak zorunda bırakıldığını, sızlana sızlana anlatıyor ve acındırıyordu...

Erkan Mumcu'nun "Gelin Anayasa'yı değiştirelim" teklifi de AKP'lileri oldukça gocunduruyordu..

Ya hu adama sormazlar mı? Bre cambazlar, siz şikâyet etme değil, sorunları çözme makamındasınız... Eğer muktedir değilseniz, kime ne!

Azerbaycan'da "Demokratik Devrim" Hazırlığı mı?

Soros'un Türkiye'deki gizli görüşmeleri...

Adı ‘darbeler-iç karışıklıklar' pardon demokratik DÖNÜŞÜMLER'le! özleşmiş olan uluslararası para spekülatörü BAY SOROS'un, 8 gün kaldığı İstanbul ve Ankara'da acaba kimlerle görüştü? Bu görüşmeler hangi orta veya uzun vadeli planların gereğiyle yapılmıştı acaba? SOROS'un 8 günlük gezisine dair basına çok az haber yansıdı.

■SOROS, Başbakan Erdoğan'la görüştü, görüşmeye Bakanlar, Abdullatif Şener, Ali Babacan, Kemal Unakıtan, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Nazım Erken ve Şaban Dişli ile İstanbul Milletvekili Egemen Bağış da katıldı. Görüşmelerin detayını zaman içinde yaşayarak öğreneceğiz.

■Biz SOROS'un ‘Açık Toplum Enstitüsü'nün Türkiye'deki tepe yöneticisi Hakan Altınay'ı arayıp, 8 günlük seyahat programının detayını sorduk, Hakan Bey şunları söyledi; ‘Sayın Soros, öncelikle bir grup gazeteci ile bir kahvaltı yaptı, sonra aralarında Güler Sabancı, İshak Alaton, Bülent Eczacıbaşı gibi iş dünyasının ileri gelenlerinin bulunduğu isimlerle çeşitli görüşmeler yaptı. Bunun haricinde de Türkiye'deki çeşitli sivil toplum örgütlerinin yöneticileriyle görüştü.'

■Bu arada SOROS'un vakıflarından biri olan ICG'nin, geçen aylarda Türkiye'deki Kürt sorununa ilişkin rapor yayınlattığı hatırlanır ise belki aklınıza küçük bir işaret fişeği atmış oluruz.

■SICAK PARA SOPASI!  Bir değerli uzman dostumun bendenize yaptığı farklı açıdan bir yorumu paylaşalım; ‘ Politik kurgular bir yana, ekonomik argümanları kullanarak da istenilen, hedeflenen- dönüşüm-kolaylıkla sağlanabilir. Soros ‘Quantum' adlı yatırım şirketi aracılığıyla milyarlarca dolarlık bir bütçeye hükmediyor. Yani sadece elindeki ‘sıcak para' sopası ile istediği ŞOK ekonomik fırtınaları estirebilir. Türkiye'de, para piyasalarında çok tehlikeli gelişmeler oluyor. Son 1 yılda piyasaya 25 milyar dolara yakın sıcak para pompalandı... Bırakın diğer ekonomik göstergelerdeki hastalıkları, cari açığı, ödemeler dengesi sorunlarını, malum birileri, piyasadaki sıcak paranın 3-5 milyar dolarıyla dahi oyun oynamaya kalkarsa; sizce bunun yaratacağı korkunç iflas dalgasına siyasi hangi kadro dayanacaktır?

■İddialar o ki; ünlü spekülatör Soros'un yönettiği ‘Quantum' adlı şirketin ortakları arasında: Edgar de Picciotto, Beat Notz, İsidoro Albertini, Nils O. Taube, Cşaudio Segre, Richard Katz gibi Lugano, Milano, Paris, Cenova, Londra bankerleri vardır.

■Kıyı bankacılığı yoluyla kayıt dışına kaydırılan paranın yılda 800 milyar doları (rakamı tekrar okur musunuz) bulduğu (MUSTAFA YILDIRIM'ın ‘Sivil Örümceğin Ağında' isimli kitabını hatırlayın) yazılmaktadır.

■Gelelim SOROS'un Türkiye gezisinde, kapalı kapılar ardında gerçekleştirdiği iddia edilen çok önemli bir başka görüşmeye ki, haberlere göre; SOROS, İstanbul'da, gizlice yapılan bir organizasyonla, Azerbaycan'ın en önemli muhalefet lideri İsa GAMBER ile bir araya geldi. Siyasi kulislerdeki iddia şöyle;

■SOROS AZERBAYCAN'DA DARBEYE Mİ HAZIRLANIYOR? ‘Azerbaycan Musavat Partisi Lideri İsa Gamber, birkaç gün önce apar topar İstanbul'a geldi. Türk Hava Yolları'na ait uçakla sabah 6.40'da İstanbul'a indi. Havaalanından kendisini siyah bir Mercedes aldı ve İstanbul Boğazı'nda lüks bir evde, kendisini bekleyen Soros'un yanına getirildi. Gamber, George Soros ile gizli bir görüşme yaptı. Gamber'in Türkiye'ye gelmesini Soros istedi.

■Bu arada Ukrayna Başbakanı ve Turuncu Devrim'in Lideri Victor Yuşçenko ile İsa Gamber'in yakın arkadaş olduğu biliniyor. İsa Gamber ile Yuşcenko, Kiev'de darbe öncesinde de bir araya gelmişlerdi. Yuşenko, İsa Gamber'e her türlü destek çıkma sözü verdiğini söylüyor.

■Soros-İsa Gamber sürpriz görüşmesi, Azerbaycan'da önümüzdeki günlerde önemli gelişmeleri yaşanması için ABD'nin düğmeye bastığının habercisi olarak yorumlamalıdır. Gamber geçtiğimiz ay da Washington ve Londra'da idi ve buralarda önemli isimlerle bir araya geldiği de unutulmamalıdır.

■Evet, Azerbaycan'da önümüzdeki Kasım ayında Parlamento seçimleri var.

■İddialar böyle, kulaktan kulağa dedikodu üretmemek için bendeniz dün derhal Azerbaycan'ı, Sayın İsa Gamber'i arayıp, duyduklarımı aktardım. Şimdi dikkat;

■Sayın GAMBER, İstanbul'a geldiğini ama kesinlikle SOROS'la buluşmadığını ve bu iddiaların doğru olmadığını söyledi ve ‘SOROS ile görüşmüş olsaydım bunu da aynı rahatlıkla açıklardım' dedi. (ki, Sayın GAMBER'in açık ilişkiler-görüşmeler yapmasını elbette kimseyi ilgilendirmez, önemli olan kapalı kapılar ardında ‘gizli bağlantıları' olmaması)  

■İsa GAMBER ile yaklaşık 2 yıl önce (Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı'nda bir yemekte) tanıştık. Türk medyasında ‘Azeri Lider İSA GAMBER'e dikkat' başlığıyla ilk dikkatinizi çeken (3-Haziran-2003/ 5-Ağustos- 2005 AKŞAM) olduğumu zannediyorum. 2 yıldır da farklı vesilelerle, kimi zaman Washington'daki bazı toplantılarda görüşüp, kimi zaman da son derece verimli telefon sohbetleri yaptığım Sayın GAMBER, ‘derin bilgi donanımı ve de milli duruşuyla' örnek bir siyaset adamı. (olarak lanse edilmektedir)

■Bu arada GAMBER, Ankara'da geniş kesimlerin de sevdiği-önem verdiği bir isimdir.

■İsa Bey, Bakû-Ankara- Washington arası stratejik dostluğun güçlenerek devam edeceğine-etmesi gerektiğine inanır. Gamber ile zaman zaman konuştuğumuz ABD ve hedefteki İran, Güney Azerbaycan'ın bu planlardaki stratejik önemi üzerine konuştuklarımız ‘of the record' olduğu için yazmıyorum.

■Evet, SOROS'un kapalı kapılar ardındaki ‘özel görüşmelerinden' yola çıkıp, petrol-enerji koridorunda, İran'a ait tüm hesaplarda, Ermenistan'la ilişkilerin akıbetinde çok kritik bir durak olan dost-kardeş ülke Azerbaycan-Bakû'ye bir girizgâh yaptık.

■Fotoğrafçınız olarak bendeniz ‘gelecek' albümünüze anlamlı bir ‘kare' sunduğumu umuyorum.[2]

                                                                               



[1] Akşam / 19 Haziran 2005

[2] Akşam / Güler Kömürcü


Bu yazarin diger makaleleri

  'Susurluk'tan daha çirkef çamurlu olan ‘Şemdinli' hıyanetleri; CIA MOSSAD...
Devami
Samimiyetle ve iyi niyetli bir gayretle; her konuda haklı ve...
Devami
  "Milli Görüş camiası, Lideri yüzünden aşağılanmaktan usandı ve utanıyor"...
Devami
Demo-krasi, Latince halk idaresi, halkın kendi yöneticilerini seçmesi anlamındadır. Ama "Demon-krasi"...
Devami
  Danıştay'ın basılmasının, başörtüler ve İmam Hatiplerle ilgili kararlarıyla hedef...
Devami
  "Demo-krasi" (democracy) means that public choose their own governers...
Devami

Makale Paylaşım Sayısı: 5035

Yorum ekle

Yazdığınız her yorumla birlikte IP adresinizin kayıt edildiğini ve Türkiye Cumhuriyeti hukuk kurallarına aykırı, iftira ve genel ahlaka aykırı tarzda yorumlarınızdan hukuken ve vicdanen sorumlu tutulacağınızı tekrar hatırlatırız...


Güvenlik kodu
Yenile

SON YORUMLAR