Çevre İllerine Patriot Yerleştirilen AMİK OVASI VE ARMAGEDDON SAVAŞI
Çevre İllerine Patriot Yerleştirilen
AMİK OVASI VE ARMAGEDDON SAVAŞI
Yıllar önce yayınladığımız bu yazımız, güncelliğini hâlâ koruyordu ve tüm saptama ve yorumlarımız aynen çıkıyordu.
Bayrağını iki mavi çizginin temsil ettiği; NİL’den FIRAT’a bütün ülkelerin topraklarına (Arz-ı Mev’ud) sahip olma ve dünya hâkimiyetini kurma inancı ve amacının son aşaması olarak:
a- Büyük Ortadoğu Projesi ile (BOP) Türkiye’nin de içinde bulunduğu 32 İslam ülkesini parçalamayı hedefleyen ve eş başkanlığına Recep T. Erdoğan’ı getiren,
b- “Arap Baharı” süreciyle ve demokrasi bahanesiyle Libya, Tunus, Mısır, Yemen ve Suriye’de halkı kışkırtıp birbirine düşüren,
c- Irak, Suriye ve Türkiye toprakları üzerinde “Büyük Kürdistan-Küçük İsrail” devletinin altyapısını hazırlayıp yollarını döşeyen,
d- Türkiye’deki Milli kesimlerin ve askerin, Güneydoğu’muzun bizden koparılmasına karşı çıkması ve müdahaleye kalkışması halinde Kürdistan’ın sınır bölgelerini korumak üzere, NATO eliyle ve ülkemize karşı kullanılmak niyetiyle çevre illere Patriot füzeleri yerleştiren,
e- Bazı hadis rivayetlerinde “Melheme-i Kübra=Büyük kapışma ve kanlı hesaplaşma” denilen, Batı (Yahudi ve Hristiyan) kültüründe “Armageddon Savaşı” olarak geçen ve her ikisinde de Antakya’nın AMİK OVASI’nda meydana geleceği belirtilen ve özellikle ABD Neocon’ları (Siyonist Hristiyanları) George Bush kafalılarca buna göre hazırlıklara girişilen bölgenin hemen çevre illerine patriotların konuşlandırılması girişimlerini, sadece tesadüflerle veya bölgemizdeki suni süreçlerle izah etmek mümkün değildir. Bütün bunlar oldukça tehlikeli ve mutlaka ciddi tedbirler alınması gerekli, sinsi planların bir gereğidir. Ve özellikle; güya Suriye’den bize yönelik kimyasal zehirli gaz fırlatılmasına, dahası İran’ın uzun menzilli (2500-3000 km) füze saldırılarına karşı, bu savunma sistemlerinin konuşlandığı iddialarına inanmak saflık göstergesidir. Çünkü İran’ın binlerce km menzilli füzelerinin, en fazla 60 km mesafeli Patriotlarla önlenebilmesi, aklı olan hiç kimseye inandırıcı gelmemektedir. Acaba Patriot batarya sistemlerinin, ilgili hadis ve haberlerde Amik Ovası’nda geçeceği bildirilen Melheme-i Kübra=Armageddon Savaşı’nın gerçekleşeceği Hatay’ı çevreleyen Adana, Kahramanmaraş ve Gaziantep gibi üç komşu ilimize yerleştirilmesi, sadece tesadüflerin mi, yoksa sinsi ve Siyonist hedeflerin mi neticesidir?
Rahmetli Erbakan Hoca’nın vefatından bir yıl kadar önce İstanbul Eyüp Sultan’da düzenlediği tarihi mitingde ikaz ettiği: “Bu füze sistemleri dışarıdan gelecek saldırılara karşı Türkiye’mizi korumak için değil, ülkemizin parçalanmasına ve Kürdistan’ın kurulmasına tepki koyacak Ordumuza karşı kullanılmak üzere getirilmektedir!” sözleri, şimdi daha bir önemli ve anlamlı hale gelmektedir. Peki tam da böyle bir süreçte, İsrail’in, kendilerince kutsal amaç sayılan büyük tapınağı yapmak üzere, zaten yıllardır kazı bahanesiyle altını oydukları, MESCİD-İ AKSA’yı yıkmak için artık resmen ve alenen iş makinelerini kullanmaya cesaret etmeleri nasıl izah edilecektir? Hayır, hayır, Armageddon, (Melheme-i Kübra) oldukça yaklaşmış gibidir ve zaten mutlu bir devrim ve kutlu bir değişim için bu hesaplaşma gereklidir.
Bazı rivayetlerde: “Bir Müslüman ülkeye, güya dış tehditlerden korunmasına ve kendini savunmasına yardımcı olmak için gelen Hristiyan (Haçlı NATO) birliklerinin, sonunda aniden ahdini (anlaşma ve ittifak sözleşmesini) bozup, müttefiki olduğu İslam ülkesine saldıracağı, bunun üzerine Antakya’nın Amik Ovası’nda tarihi bir kapışma yaşanacağı ve bu savaşı Müslümanların kazanacağı”[1] şeklindeki bilgi ve haberler bir mucize gibidir, bölgemizdeki ve ülkemizdeki gelişmelere dikkat çekmektedir.
Melheme-i Kübra, kelime manası olarak “çok büyük ve kanlı savaş” anlamına gelmektedir. Bu konuda değişik tasvirleri ihtiva eden hadisler rivayet edilmiştir. Diğer kıyamet alâmetleri gibi bu da müteşabihtir, kesin olarak tayin edilmesi kolay değildir. Melheme-i Kübra, kıyametin bir alâmeti olarak; değişik zaman dilimlerinde ve farklı şekillerde ortaya çıkan, farklı şekillerde aktarılan ve farklı versiyonları olan bir kavram da olabilir. Hadislerin farklı rivayetleri bu farklı olaylara da işaret etmiş olabilir. Hadis kaynaklarında geçen özellikleri nazara alındığında bu olayın Türkiye topraklarında ve Hatay’ın Amik Ovası’nda gerçekleşeceği beklenmektedir. Konuyla ilgili Muaz b. Cebel’den şu hadis nakledilmiştir; Resulüllah (SAV) şöyle buyurdu:
“Melheme-i Kübra, Konstantin’in (tekrar) fethi ve Deccal’in zuhur etmesi (olaylarının hepsi) yedi ay içerisinde meydana gelir.” (Ebu Davud, Melahim, Tirmizi Fiten, 58)
Bu hadis-i şerife göre:
a- Önce Hatay’ın Amik Ovası’nda Siyonist-Haçlı güçlerle kanlı bir hesaplaşma yaşanacağı,
b- Ardından Konstantin’in (İstanbul ve Türkiye’nin) manevi işgalden ve iş birlikçi hain hükümet ve zihniyetlerden tekrar kurtulup, milli bir yönetime kavuşacağı,
c- Sonrasında ise, Deccalizm’in (İsrail ve Siyonizm’in) tepelenip bölgemizin İslam ve insanlık âleminin huzura erişeceği anlaşılabilir.
Siyonist Haçlı Batılılar “Armageddon Savaşı”nı “Tanrıyı KIYAMETE zorlamak” gibi saçmalıklarla yorumlayıp, ABD-İsrail fanatiklerini bu “Ortadoğu harbine” yönlendirmektedir. Güya “Tanrıyı kıyamete zorlamak” ya da “Mesih'i dönmeye mecbur bırakmak” için ABD Başkanı Bush’un da sıkı sıkıya bağlı olduğu Protestan fundamentalizmi, Armageddon çılgınlığını körüklemektedir. Onlara göre Hz. İsa’nın gelmesi için de bu üçüncü milenyum başında mutlaka “Armageddon” denen o nihai savaşın çıkması gereklidir. Siyonist Hristiyan sayılan Protestanların hedefi “Tanrı'ya kıyamet için yardımcı olmak üzere, Armageddon Savaşı’nın fitilini ateşlemektir.” Tabi onları bu şekilde yönlendiren asıl Siyonist Yahudilerdir. İşte bu şeytani girişimler Türkiye'yi de doğrudan ilgilendirmektedir. Çünkü bu kıyamet savaşı Ortadoğu'da patlayacak, Amik Ovası’nda yaşanacak ve bu savaş Kudüs yakınlarındaki Megiddo Tepesi’nde sona erecektir! Armageddon Savaşı’nın Müslüman ordusunun İsrailoğullarına saldırmasıyla çıkacağı işlenmektedir. Protestan Siyonistler, Armageddon Savaşı’nda İsrail’in desteklenmesi gerektiği görüşündedir. Onlara göre Hz. İsa da ‘İsrail Arslanı’ olarak dünyaya gelecektir. Yani bizim beklediğimiz Hz. İsa ile Haçlı Protestanların beklediği İsa, çok farklı şahsiyetlerdir. “Yahudiler, Müslümanlara karşı Armageddon Savaşı’nı kazanmadıkça, Hz. İsa tekrar yeryüzüne dönmeyecek” diyen Siyonist Haçlılara göre Hz. İsa’nın dönmesi için de bu savaşın körüklenmesi gerekmektedir. Ancak bu savaşı önce Hz. İsa olmadan Yahudilerin kazanması öngörülmektedir. Onun için Protestanlar ile İsrail arasında sıkı bir iş birliği, dini nedenlerden dolayı mecburidir. Bu savaş bittikten sonra da, 144 bin Yahudi hariç, (o 144 bin Yahudi de Hz. İsa’ya iman eden Yahudiler olacak) hepsinin kırılıp öldürüleceği, sadece Amerika’ya ve Hz. İsa’ya bağlı olanların yeryüzünde kalıp hüküm süreceği” bildirilmektedir.
Yeni Şafak'tan İbrahim Karagül daha önce bir köşe yazısında şunları söylüyor, ama sonradan AKP yandaşı kesiliyordu:
"Tanrı'yı kıyamete, Türkiye'yi bölgesel savaşa zorlamak!.." isteyen ABD ve İsrail için Türkiye’ye de bir rol biçildiği görülmektedir. “Türkiye'nin Kürtlerle çatışmaya sokulması demek; İran'ın da cepheye girmesi ve savaşın Pakistan'dan Lübnan'a kadar yayılması demektir. İşte bu, ABD ve müttefiklerinin en büyük hedefidir. Neocon-İsrail aşırı sağının ortak ideali, Ortadoğu merkezli bir dünya savaşını körüklemektedir. Yani Armageddon dedikleri kıyamet savaşıyla Mesih yeryüzüne inecek, bu savaşla ‘İlahi adalet’ gerçekleşecektir. İşte buna ‘Tanrıyı kıyamete zorlamak’ ya da ‘Mesih'i dönmeye mecbur bırakmak’ denilmektedir.”
Yahudilerle köklü bir hesaplaşma yaşanacağına ve İsrail’in yıkılacağına İsrâ Suresi: 4-8 ayetleri de işaret etmektedir:
“4- Biz kitapta (Kur’an’da ve Levh-i mahfuzda) İsrailoğullarına şu hükmü verdik (ve olacakları bildirdik): Muhakkak siz yer(yüzün)de iki defa bozgunculuk çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir azgınlıkla kibirlenip yükseleceksiniz (dünyayı fesada vereceksiniz.)
5- Nitekim (bunlardan) ilk vaid (birinci azgınlığınızı cezalandırma vakti) geldiği zaman güç ve şiddet sahibi kullarımızı (İslam kaynaklarında Buhdunnasr, Batılılarca Nabukadnezar denen komutanı ve ordularını) üzerinize gönderdik de sizi evlerin aralarına kadar girip araştırıp (buldular, yurtlarınızı ve zulüm saltanatlarınızı yıktılar) Bu yerine getirilmesi gereken bir sözdü (ve gerçekleşti).
6- Sonra onlara karşı size tekrar ‘güç ve kuvvet verdik’, size mallar ve çocuklarla yardım ettik (karşılıksız dolar ve masonik organizasyonlarla Siyonist sömürü hâkimiyetini gerçekleştirdiniz) ve topluluk olarak sizi sayıca çok kıldık. (BM ve NATO’yu güdümünüze alıp şımardınız.)
7- (Bu imkân ve fırsatlara kavuştuktan sonra) Eğer iyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz, o da (sizin) aleyhinizedir. Sonunda (tekrar azgınlaşıp yeryüzünde fitne çıkarmanızdan dolayı ikinci cezalandırma için) vaad geldiği zaman, (yine öyle kullar göndeririz ki) yüzlerinizi ‘kötü duruma soksunlar’, (şeref ve haysiyetinizi ayaklar altına alsınlar) birincide girdikleri gibi mescid (Kudüs)e girsinler ve ele geçirdiklerini darmadağın edip mahvetsinler.
8- Umulur ki (hak ve adalete yönelir, küfür ve zulmü terk edersiniz diye) Rabbiniz size merhamet edip (uyarıyor), fakat siz (bozgunculuğa) dönerseniz biz de (sizi cezalandırmaya) döneriz. Biz cehennemi kâfirler için bir kuşatma yeri kıldık.”
Ayetleri de; hem imtihan sırrının gereği, hem de Yahudilerin yüzyıllar süren sabır ve gayretlerinin neticesi; İsrail’in yeniden kurulacağını, yeryüzünde büyük bir etkinliğe ulaşacağını, ama şımarıp azıtmaları ve sapıtmaları yüzünden yeniden cezalandırılıp acı bir akıbete uğrayacaklarını haber vermektedir.
Kürdistan Büyük İsrail’e Hazırlıktır!
Kitab-ı Mukaddes’in Vahiy bölümünde geçen Armageddon hayali, asıl Musevilerin hedefi olduğu halde, daha çok Siyonist Hristiyanlar için önemli görülmekte ve Haçlılar tahrik edilmektedir. Museviler İsa’yı Atanmış Mesih (Kral) kabul etmeyip, başka bir Mesih beklemektedir. “Altıncı melek tasını Fırat Irmağı’na boşalttı. Gündoğusundan gelen kralların yolu açılsın diye ırmağın suları kurudu” (Vahiy 16. /12-21) ifadeleri Büyük İsrail’i kurmak amacıyla Türkiye’nin güneydoğusunun bizden koparılacağını haber vermektedir. Eski Ahit'e göre, kıyametten bir süre önce, Mesih'in gelişiyle birlikte Mesih'e tâbi olan Yahudiler ve onların düşmanları arasında büyük bir savaş meydana gelecektir. Buna göre Yahudilerin büyük kayıplar verecekleri, buna rağmen bu savaşı kazanacakları ifade edilmektedir. ABD'nin etkin gruplarından olan, birçok bürokrat, istihbaratçı ve uzmanın yanı sıra eski ABD Başkanı Ronald Reagan ve Bush'un da mensubu olduğu Evanjelikler de, Armageddon'un çok yakında gerçekleşeceği ve bu büyük savaşın içinde bulunduğumuz insan nesli tarafından görüleceği kanaatindedir. Onlara göre; bugünkü İsrail ordusu, yakında Armageddon'da "goyim" (Yahudi olmayanlar) ile savaşacak olan ordunun ta kendisidir. Dolayısıyla İsrail'in askeri gücünü artırmak ve korumak için ellerinden geldiği kadar çalışmaları bir vecibedir. Bu inanışa göre: Armageddon, ancak ve ancak Yahudilerin bir millet olarak “Eretz İsrail” (Vaad edilmiş toprakları kapsayan büyük İsrail)de yeniden bir araya gelmelerinden sonra gerçekleşecektir...
Kitab-ı Mukaddes’te bildirildiğine inanılan Armageddon, şu yedi aşamanın son halkasıdır!
• Yahudilerin Filistin’e geri dönmeleri.
• İsrail devletinin gerçekleşmesi.
• Dünyanın, tüm uluslarına İncil’in vaaz edilmesi.
• Rapture (Vecd): Kilise’ye iman edenlerin cennete yükseltilmesi.
• Turbulasyon: Yani yedi yıl sürecek olan felaket dönemi. Bu süreçte, Yahudiler ve diğer mü’minler zulüm göreceklerdir. Ancak yine bu dönemin neticesinde iyiler, Deccal önderliğindeki kötüleri yenecektir.
• Armageddon Savaşı’nın körüklenmesi ve İsrail’deki Megiddo Tepesi’nde sona ermesi.
• Deccal ve ordusunun yenilmesi ve Mesih’in krallığını ilan etmesi. Krallığın başkenti Kudüs olacak ve Krallık Yahudiler tarafından yönetilecektir. Bu Yahudiler Mesih’e bağlanacaklar ya da Hristiyanlığa döneceklerdir.
“Sizinle Beni Esfer (RUMLAR) arasında sulh olur. Sonra onlar muahedeyi bozarlar ve 12 bin kişiye ulaşan (seksen fırkalık) bir kuvvetle, üzerinize yürürler. (Amik Ovası Harbi)”[2]
“Rumlar, Benim soyumdan ve ismi ismime uygun bir yöneticiyi (MEHDİ’yi) gadr ettikten (hile ve hıyanetle iktidardan düşürdükten) sonraki bir süreçte, Amik denilen yerde sizinle savaşacaklardır”[3] gibi rivayetlerde de görüldüğü gibi Rumların (NATO), bir düşmana (güya; İran’a, Ruslara ve PKK’ya) karşı bize yardım maksadı ile müttefik olarak, Amik Ovası’nda 960 kişilik bir öncü kuvvet getirdikten sonra, Müslümanların o düşmana galip gelmesi üzerine bir bahane ile anlaşmayı bozup “gadirlik (hıyanet ve kahpelik) yapacakları ve Müslümanların üzerine saldıracakları” haber veriliyor. Bu harbe MELHEME-İ KÜBRA deniyor ve Antakya’da Amik Ovası ve civarında cereyan edeceği belirtiliyor. Bu harpte, Müslümanların başında kumandan olarak da Hz. Mehdi’nin sadık bir takipçisi ve talebesi bulunuyor ve Allah’ın inayeti ile Müslümanların bu harbi de kazanacakları anlaşılıyor.
Cemal Madanoğlu'nun İlginç Hatırası!
Burada General Madanoğlu’nun 09.11.1982 tarihli Cumhuriyet gazetesinin 8’inci sayfasında neşredilmiş anılarının şu bölümünden bahsetmemiz gerekiyordu: Dört kuvvet hareket dairesi başkanı ki, onlardan biri olan o zamanki Kurmay Albay Cemal Madanoğlu ile Kurmay 2’nci Başkanı Faruk Güller Paşa’nın da bulunduğu gizli bir toplantıda söz alan, o zamanın Dışişleri Bakanı F. Rüştü Zorlu şöyle konuşuyordu: “Herhangi bir saldırıya karşı kendini savunma evresinde Türkiye’ye, NATO; karadan, denizden, havadan hiçbir yardım yapamayacaktır, çünkü lojistik destek olanaklara bağlıdır. NATO orduları karşı saldırı gücüne erişinceye kadar, Türk Ordusu tek başına kalacak, kendisini düşmana kaptırmayacak, oyalama savaşları yaparak Doğu’dan ve Batı’dan gelen baskılar karşısında, İskenderun Körfezi’ne doğru çekilmek zorunda bırakılacaktır. Bu körfezi çevreleyen dağlarda savunmaya geçerek, NATO güçlerinin körfezden yapacakları çıkarmayı güvenceye alacaktır.” Cemal Madanoğlu; “Bu sözleri duyunca apışıp kalmıştık” itirafında bulunuyordu. Toroslara kadar çekileceksek öyle ise NATO’ya neden girdik? diye soruyordu. Evet bu plan Ramuz-el Ehadis 298. 1’deki şu hadisin haberine ne kadar uygun düşüyordu. “Batı tarafından gelen bir fitne, Doğu tarafından gelen bir fitne ile karşılaşınca Şam’ın (Suriye coğrafyasının) etrafında (Türkiye’nin tarafında) toplanın.” (Hz. İbn-i Abbas RA) Buna göre: Çin-Rusya-İran ve İsrail “Doğu’dan gelenler”; ABD-AB (NATO) birlikleri ise “Batı’dan gelenler” sayılırsa, Türkiye’nin iki fitne ateşi arasında kalacağı anlaşılmaktadır. Şimdi 55 sene sonraki bir olayı Menderes’in Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun bu kadar net ve kesin olarak bilip aktarması, onun bir kehaneti veya kerameti sayılmayacağına göre, herhalde NATO’nun gizli toplantılarında ve Siyonist-Kabalist öğretiler doğrultusunda anlatılan bilgilere ve projelere dayanmaktadır.
Fatin Rüştü Zorlu'nun dedesi Rus İbrahim Paşa Osmanlı'ya sığınınca, Yusufelili Zor Derebeyi Ali Paşa'nın kızıyla evlendirilmiştir. Zorlu soy ismi de buradan gelmektedir. İstanbul’da doğdu. Demokrat Parti (DP) iktidarı (1950-1960) döneminde Başbakan Yardımcılığı, Devlet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı yaptı. Galatasaray Lisesi’ni, Paris Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi’ni ve Cenevre Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 1933 yılında Atatürk'ün de hazır bulunduğu nikâhla dönemin Dışişleri Bakanı Sabataist Tevfik Rüştü Aras'ın kızı Emel Hanım'la evlendi. 1936 Montrö Konferansı’na katıldı. Paris ve Kuybişev maslahatgüzarlığı, merkez şifre müdürlüğü yaptı. 1932’den başlayarak Dışişleri Bakanlığı’na bağlı çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 1951’de Ekonomik İş birliği Teşkilatı Genel Sekreteri oldu. 1952’de Büyükelçiliğe yükselerek Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı’nda (NATO) Türkiye daimi temsilciliğine getirildi. 1959 yılında Adnan Menderes'le beraber, Siyonist Yahudi önderlerinin Bilderberg toplantısına katıldı. 1957 yılında Kıbrıs Türkleri'ni EOKA terörüne karşı korumak için Türk Mukavemet Teşkilatı'nın kurulmasını sağladı. Dışişlerinde güttüğü politika NATO’ya bağlılığa dayanmakla birlikte, Türkiye'nin ekonomik büyümesi için Amerika’dan azami miktarda mali kaynak sağlamaya çalıştı. 1974'te Bülent Ecevit'in Başbakanlığı döneminde ve özellikle Erbakan Hoca’nın dirayet ve cesaretiyle TSK tarafından gerçekleştirilen Kıbrıs Harekâtı'nın hukuki dayanağı, Fatin Rüştü Zorlu'nun 11.02.1959'da İsviçre’de Yunanistan ve İngiltere ile birlikte imzaladığı Zürih Antlaşması'ndaki garantörlük hükmüne dayanmaktaydı. Çünkü Sabataistler İsrail’in güvenliği açısından Kıbrıs’ın Yunanistan’dan ziyade, Mason ve dönmelerin etkin oldukları Türkiye’nin güdümünde kalmasından yanaydı. 1960 yılında 27 Mayıs Darbesi'nden sonra diğer hükümet üyeleri ve DP yöneticileriyle birlikte tutuklanarak, yeni oluşturulan "Yüksek Adalet Divanı" tarafından Yassı Ada’da yargılandı. Bu mahkeme, Menderes’le birlikte Fatin Rüştü Zorlu'yu da idam cezasına çarptırdı.
Prof. Yalçın Küçük, kitap ve yazılarında ve yine Soner Yalçın, Efendi - Beyaz Türklerin Büyük Sırrı,[4] kitabında Evliyazadelerin İzmir’in seçkin (Yahudi dönmesi Sabataist) ailelerinden olduklarını ve bunların soyağacını aktarmaktadır. Evliyazadelerin soy ağacı Atatürk’e yönelik İzmir suikastına karışıp asılan İttihatçı Dr. Nazım, Fatin Rüştü Zorlu ve Adnan Menderes’e kadar uzanmaktadır.
Dolar Üzerindeki Piramidin Her bir Basamağının Farklı Anlamı!
Bu piramidin en altındaki birinci basamak “HUMANİSMUS” yani bütün insanlığı kapsayan bir ifadedir. Böylece bu piramit Siyonizm’in bütün insanlığı, yani yeryüzündeki 8 milyar insanı nasıl kontrol ettiğini belirtmektedir. Bu piramitte de görüldüğü gibi Siyonizm’in dünya hâkimiyetini gerçekleştirmek ve 8 milyar insanı kontrol edip yönlendirmek için kurulan sistem, gizlilik ve itaat esasına göre düzenlenmiştir. En tepedeki yöneticilerin arzularının yerine getirilmesi şeytani plan ve programlarının uygulanabilmesi için bütün dünyaya yayılmış öyle bir piramit sistemi gerekmiştir. Bu piramitte en alttaki insanlığın üstündeki kademeler üç grupta toplanabilir.
1- Halkın içine giren ve yukarının emirlerini uygulayan kesimler. Bunlar üç kademe halindedir:
a- ROTARY, LIONS, DINER, PROPELLER, YMCA
b- MAVİ LOCALAR
c- ÖNLÜKSÜZ MASONLAR
2- Ucu gözüken, ama büyük bir kısmı gizlenen örgütler. Bunlar 5 kademedir:
a- B’NAI B’RITH ve BILDERBERG TEŞKİLATLARI: Bu kademe ara koordinasyon kademesi olup Siyonist gizli dünya devletinin görünen en yüksek yönetim birimidir.
b- BÜYÜK ŞARK LOCASI: (Fransız Mason Locası Teşkilatları)
c- KOMÜNİZM: (Rusya Mason Locası)
d- İSKOÇ LOCASI TEŞKİLATI: 1-33° (İngiliz Mason Locası)
e- YORK LOCASI TEŞKİLATI: (Alman Mason Locası)
Bunlara bağlı:
BM (Birleşmiş Milletler): Siyonizm’in hedefleri doğrultusunda dünya dengelerini belirleme ve yönlendirme teşkilatı.
NATO: Siyonist güdümlü Haçlı askeri ittifakı.
CFR: Yahudi Lobilerinin kontrolündeki ABD Dış İlişkiler Konseyi.
AIPAC: Amerikan-İsrail Stratejik İttifakı ve Halkla İlişkiler Komitesi.
ADL: Yahudi aleyhtarlığını önleme ve Siyonizm’e hizmetçi-iş birlikçi siyasi liderler ve kanaat önderleri yetiştirme merkezi. (Recep T. Erdoğan’a özel madalya vermiştir. Fetullah Gülen’i destekleyip, kitaplarını neşretmiştir)
3- Hiç görünmeyen gizli mahfiller. Bunlar da dört kademedir:
a- RT: (En üst gizli merkez: Üç kabalist Yahudi kâhinden müteşekkil en üst komuta konseyi.)
b- 13’LER MECLİSİ
c- 33’LER MECLİSİ
d- 300’LER KULÜBÜ (SANHEDRİN) (en üst yönetim meclisi). En alttaki insanlık ile beraber bu kademeler 13 kademeyi oluşturmaktadır. 13 rakamı Siyonizm’de, Hristiyanların aksine uğurlu sayılmaktadır.
2013 yılında; TSK, Armageddon Savaşı’nı Kaybetsin Diye mi Yıpratılmaktadır? diye sormuştuk.
10 Şubat 2013 akşamı, SKY-360 TV programına, yaşadığı ve haham yardımcılığı yaptığı Kanada’dan katılan Tuncay Güney büyük bir hırs ve heyecanla:
• Türkiye’de mecburi askerlik kesinlikle kaldırılmalı, profesyonel (paralı) ordu kurulmalıdır!
• PKK ile uzlaşıp Kürtlerin bütün hak ve özgürlükleri tanınmalıdır!
• BM’nin son kararlarına göre, Kürtler müracaat edip “biz PKK ile TSK arasında sıkışıp kaldık, can ve mal güvenliğimizi korumaya alınız” diye başvursa, BM’nin gelip Güneydoğu’yu resmen işgal etme hakkı ve sorumluluğu doğmaktadır.
• Ülkesinden kaçıp buraya gelen gençlerimiz; “Türkiye bizi, henüz 19-20 yaşındaki ana kuzuları iken zorla askere alıp, isteksiz ve eğitimsiz şekilde cepheye yollamaktadır” dedikleri anda, Kanada hükümeti hemen bunlara iltica hakkı tanımaktadır! gibi hezeyanlar savurarak ve tabii Siyonist Lobilerin bir kuklası olarak “TSK’nın yıpratılması ve yozlaştırılması” gerektiğini haykırmaktaydı. Çünkü Armageddon Savaşı’na hazırlananların, herhalde TSK’yı zayıflatması, korumasız ve kumandasız bırakması lazımdı!
[1] Ramuz el Ehadis 258/3
[2] Ramuz-el Ehadis.258.3
[3] Ahir Zaman Mehdisi Alametleri: 8.6
[4] Doğan Kitapçılık, İstanbul, 2007, s.368
< Önceki | Sonraki > |
---|