CUMHURİYET TÜRKİYESİNDE NİFAK HAREKETLERİ
3. BASKININ ÖNSÖZÜ
Cumhuriyet Türkiye’sinde
NİFAK HAREKETLERİ:
Yaklaşık yirmi sene kadar önce; Ülkemizdeki din istismarlarını ve devrim simsarlarını konu alan ve halkımızı uyarmayı amaçlayan kanaat ve kaygılarımızı; Milli Gazete’de ve çeşitli dergilerde yazmış ve daha sonra bunları 1994 yılında “Nifak Hareketleri” ismiyle kitap halinde yayınlayıp okurlarımızla paylaşmıştık.[1]
Bazı devrim madrabazı sahte Atatürkçülerle, bir takım din yobazı istismarcı üfürükçülerin; görünüşte birbirine karşı gibi hareket etseler de, gerçekte nasıl sinsi bir ittifak içinde, yüce dinimizi ve devletimizi tahribe yöneldiklerine dikkat çektiğimiz için, her iki kesim tarafından da suçlanmış ve hücumlara uğramıştık.
Bediüzzaman Hz.lerinin ve Risalei Nur çizgisinin; kimler tarafından yozlaştırılmaya ve nasıl Yahudi ve Hıristiyanlara yaranmaya çalışıldığını
Süleyman Hilmi Tunahan Hz.lerinin Kur’an hizmetinin; niye ve ne şekilde istismara kalkışıldığını..
Bazı tarikat ve tekkelerin, niçin ve hangi ellerle yaygınlaştırılıp yamuklaştırıldığını…
İyi niyet ve samimiyetle kurulan bazı dernek ve dergilerin, sonradan İslami gaye ve gayret perdesi altında nasıl bir şöhret ve servet avcılığına araç yapıldığını…
Ağızlarıyla “Euzü billahi mineşşeytani vessiyaseti = Şeytandan Allah’a sığındığım gibi, siyasetten de sakınırım” sözünü çiğnedikleri halde; saf bağlılarını ve taraftarlarını sağcı, hatta solcu partilere nasıl pazarladıklarını..
Mustafa Kemali: “Dinsiz ve ahlaken seviyesiz” göstermek için, devrim simsarlarıyla din istismarcılarının adeta yarıştıklarını ve sadece “rakı ve karı” hatırlatan bir Atatürk imajını nasıl kafalara kazıdıklarını…
Ve hayret verici şekilde, bu her iki kesimin de, Milli Görüş’e ve Erbakan’a karşı, nasıl derin bir öfke duyduklarını ve hiç dinmeyen bir hırsla sürekli saldırıp karaladıklarını…
Ve Milli Görüş partilerinin bile, kendi içinden nasıl kuşatıldığını ve hangi hıyanetlere uğratıldığını dile getiren ve on beş-yirmi yıl öncesinden bunları deşifre eden tespit ve tahminlerimizde, hamd olsun ki yanılmadık ve yanlış yapmadık…
Toplumu etkileyen ve yönlendiren, girişim ve gelişimleri doğru yorumlamak.. Perde gerisindeki patron rejisörlerle, sahnedeki piyon figürleri iyi tanımak.. Olayları ve oluşumları tehdit ve tehlike bakımından önem ve öncelik sırasına koymak hususunda; Kur’an’ı dürbün ve mutlak değer ölçüsü kullanmanın hep huzurunu ve haklılığını yaşadık..
Erbakan Hoca’nın eğitimleri ve öğretileriyle: Temel insan haklarını ve evrensel hukuk kurallarını esas almanın, Vatani ve vicdani sorumluluklarımızı her şeyin üstünde tutmaya çalışmanın, Devlete ve cumhuriyete sahip çıkmanın; elbette bazı zahmet ve külfetleri yanında, asıl şerefini ve faziletini de tadarak ferahladık…
Doğruların ve başarıların ancak Rabbimizden, hataların ve zaafların ise nefsimizden olduğuna inandık ve tekrarladık.
Şımarmaktan, şaşırmaktan ve taşkınlıktan sürekli sakındık ve Allah’a sığındık..
Haddimizin çok üstünde hayırlar lütfedene, bize hikmet ve ferasetten nasip verene bağlı kaldık..
Bu arada zaman zaman:
“Biz nice yıllar Hoca’nın yanında ve yakınında bulunduk… Bu gerçekleri duyup anlamadık ta, siz nasıl öğrenip yararlandınız?” diyenlere:
“Buz patencisi olmak için, kutuplarda yaşamak yetseydi, bütün Eskimolar sürekli şampiyonluğu kimseye kaptırmazlardı.. Ama şimdiye kadar, tek bir buz patencisi Eskimo bile çıkmamıştır!.” esprisini hatırlattık.
Evet, on beş sene kadar önce yayınladığımız “Nifak Hareketleri” kitabımızı, yeniden “Cumhuriyet Türkiye’sinde NİFAK HAREKETLERİ” olarak güncelleştirilmiş ve yeni katkılarla zenginleştirilmiş 2. baskısını okurlarımızın hizmetine hazırladık..
- Atatürk ve Milli Görüş gerçeği ile
- Fetullah Gülen gibi kişilerle
- Ilımlı veya radikal İslamcı geçinenlerle
- Mason locası ve Moon tarikatı güdümündeki ilahiyat bilginleriyle
İlgili bu günkü yorumlarımızla, yıllar önceki durumlarının hiç değişmediğini ve Kur’an’ın şaşmaz terazisiyle bunların yirmi sene önceden tespit edildiğini:
“Bak biz haklı çıktık!” diye hava atmayı değil; maalesef gaflet bulutlarının daha da kararıp basiret ufkumuzu kapladığı; dinimiz, devletimiz ve ülkemiz üzerindeki Haçlı ve Siyonist hesapların daha da yoğunlaşıp, Milletimiz için artık “Hayat-Memat (yaşam-ölüm)” halini aldığı bu günlerde,
Şeytan şebekesini ve işbirlikçi şebeklerini, yeniden ve daha bir gür sesle hatırlatmayı amaçladık…
Yer yer, belki sert ifadelerimiz ve çıplak-net bilgilerimiz için: “Daha yumuşak ve yakışıklı bir kılıf içinde anlatılabilirdi” diyeceğiniz kısımlar için de; peşinen özür diliyoruz ve şu mazerete sığınıyoruz:
“Gecenin karanlığında ve herkesin uykuda bulunduğu bir sırada, bütün mahallenin ateşe verilip cayır cayır yakıldığını sezen birileri: “Uyanın, yangın var!.” diye feryat ederken, onların seslerinde nota, sözlerinde kota aranmaz sanıyoruz..
Ve geleceğin araştırmacılarına bir belge olmak üzere şu konuyu da, okurlarımıza aktarmak istiyoruz..
Biz hem bu kitabımızı, hem de daha önce sizlerin istifadesine sunduğumuz Bizim Atatürk, Dünya Dönüşüme Hazırlanıyor, Medeniyet Mücadelesi ve Mehdiyet Müjdesi, İletişim ve İşbirliği Sanatı, Siyaset ve Strateji ve AKP’nin Akıbeti gibi kitaplarımızı basmak için başvurduğumuz solcu, sağcı ve İslamcı, hiçbir yayın evinden maalesef olumlu sonuç alamadık.. “İnceledik gerçekten çok güzel, çok mükemmel, ama bizim yayın politikalarımıza uygun değil” yanıtıyla karşılaştık..
Ancak yılmadık, Milli çözüm dergisi ekibi arkadaşların üstün fedakârlıkları ve katkılarıyla bu kitapları bastırdık… Hatta birçok İslamcı gazete ve dergide parayla reklâmını bile yaptıramadık..
Sonunda şu kanaate vardık:
Ya bizim kitaplarımız ve yazdıklarımız; insanımızın ilgi ve ihtiyaçları, ülkemizin sorunları ve çözüm yolları, İslam’ın inançları ve amaçları konusunda hiç de ciddi ve dikkat çekici bulunmuyordu. Yararlı ve hayırlı görülmüyordu.
Veya “Zaman gelir, iman (Yalın=Mutlak ve çıplak gerçek) bir ateş koru halini alır. Tutanın avucunu yakacak, yere atan mahrum kalacaktır” hadisinin haber verdiği hikmete uygun şekilde; yazdığımız ve uyardığımız gerçekleri, şu korkularından veya bu kaygılarından dolayı, sahiplenmeye kimsenin gözü kesmiyordu..
Ya da; bu bozuk düzenin rantını birlikte paylaşan ve rahatlarını yaşayan;
Hem, Din İstismarcıları
Hem, Devrim Simsarları
Kendi çıbanlarına parmak basılmasını ve sömürü çarklarına çomak sokulmasını istemiyordu…
Ama sonunda, Nurettin Veren Beyin aracılığıyla bir televizyon programında tanıştığımız Fedai Erdoğ Bey, tarafsız ve tutarlı yayıncılık adına; farklı bakışlara ve aykırı yaklaşımlara saygı hatırına, bu kitaplarımızı basma cesaret ve olgunluğunu gösterdi. Kendilerini kutluyorum.
Bu vesile ile üstün fazilet ve fedakârlık örneği sergileyen tüm Milli Çözüm ekibine de, tebrik ve teşekkürlerimi sunuyorum.
Şimdi sizleri kitapla baş başa bırakıyorum.
Tenkit, teklif ve tavsiyelerinizi, içtenlikle ve ihtiyaç hissederek bekliyorum.
Çok yakın olduğunu umduğum aydınlık yarınlarda ve Türkiye merkezli yeni bir medeniyet baharında buluşmak üzere sevgi ve saygılar sunuyorum…
AHMET AKGÜL
