Reklam
Reklam
Reklam

Küreselciler, Yani Dış Güçler KILIÇDAROĞLU’NU İSTEMİYORMUŞ!?

Kullanıcı Değerlendirmesi: / 2
ZayıfMükemmel 

 

Küreselciler, Yani Dış Güçler

KILIÇDAROĞLU’NU İSTEMİYORMUŞ!?

    

Yandaş gazetecilerden Mahmut Övür, defalarca şu iddiaları ortaya atmışlardı. Yanlış hatırlamıyorsam, 19 Aralık 2022 akşamı CNN Türk'teki “Ne Oluyor?” programında da bunları tekrar gündeme taşımışlardı…

“Küreselciler, Kemal Kılıçdaroğlu’nun üzerini çizdiler... Küresel güçler, Muhalefetin kazanabilecek bir adayla seçime gitmesini istemekteler... Bu nedenle Kemal Kılıçdaroğlu’nu değil, Ekrem İmamoğlu’nu desteklemekteler...” ifadelerini kullanmışlardı.

Şimdi Mahmut Övür’e ve ona hak veren yandaş kesimlere sormak lazımdı:

1- Küreselcilerin, kazanamayacağı gerekçesiyle Kemal Kılıçdaroğlu’nun üzerini çizdiklerini ve Ekrem İmamoğlu’nu desteklediklerini, Sn. Mahmut Övür nereden biliyorlardı? Küreselci odaklarla hangi irtibatları vardı veya hangi aracılar bu bilgiyi kendisine ulaştırmışlardı?..

2- Bu dedikleriniz doğruysa; Kemal Kılıçdaroğlu’nun önünü kesmek için, ikide bir Mansur Yavaş’ı ve Ekrem İmamoğlu’nu öne süren Meral Akşener’e ve ekibine de; bu aklı Küreselciler mi sunmaktalardı?

3- Bu mantıkla; Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu Küreselcilerin, yani Dış Güçlerin mi adamlarıydı?

4- Öyle ise; tam yirmi yıldır, Sn. Erdoğan’ı iktidara taşıyanlar ve orada tutanlar Küreselciler mi olmaktaydı?

Sizin “Küreselciler” dedikleriniz, aslında dış güçler ve Siyonist odaklardı... Bunlar ABD ve AB’ye yön veren malum ve mel'un mihraklardı. Dünya ekonomisine ve bu zulüm ve sömürü sistemine hâkim olan faizci ve tekelci sermaye baronlarıydı... Eh, bu şeytan şebekesinin, yani Küreselci Çete’nin istemediği adam da, ülkemiz ve Milletimiz için hayırlı olmalıydı!..

Şimdi gelin bu Küreselcilerin kim olduklarını ve şeytani planlarını Erbakan Hocamızdan dinleyelim:

Hasan Ünal: Efendim, Siz diyorsunuz ki: “Bu seçimler çok tarihi bir dönüm noktasında yapılmaktadır ve Çanakkale Savaşı kadar önemli bir konumdadır!” Neden bu kadar önemlidir? Bunu bu kadar önemli kılan sebepleri anlatarak başlarsak, buyurunuz!

Prof. Dr. Necmettin Erbakan: Evet; bu seçim, niçin başka seçimlerle mukayese edilmeyecek kadar mühim bir seçimdir? Çünkü önce şunu ifade edelim ki, her seçim mühimdir. Çünkü seçimlerde kendimizin, milletimizin ve bütün insanlığın dünya ve ahiret saadeti bakımından tercihimizi orta yere koyuyoruz. Bundan daha mühim şey olamaz. Ancak bu seçimler, diğer bütün seçimlerin içerisinde çok daha büyük bir özelliğe sahip bulunmaktadır. Çünkü söylediğimiz tercihten başka, “bu seçimler, -Türkiye olarak- var olmaya veya yok olmaya” karar verme seçimidir. Bu niçin böyledir? Önce bir defa, bulunduğumuz noktayı tespit etmekte yarar var. Bakın bu seçimi hangi noktada yapıyoruz?

Cenab-ı Allah bu kâinatı Hak ve Bâtılın mücadelesi şeklinde yaratmıştır. Hak, Hz. Âdem’den beri ecdadımızın takip ettiği yoldur; Milli Görüş’ün manasıdır. Bâtıla gelince, “Bütün insanlar bizim kölemiz olacak, biz üstün ırkız” diyen Irkçı Emperyalist zihniyetin yanlış ve haksız inançlarıdır. Bu bâtıl, 5700 seneden beri gayesine ulaşmak için geceli gündüzlü çalışmaktadır. Ecdadımız bunlara fırsat vermedi. Yeryüzünde adil bir düzen kurdu, insanlık saadet buldu. Asr-ı Saadet, Hulefâ-yi Raşidin, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde biz, 11 asır ecdadımızla dünyaya hâkim olduk. Yeryüzünde adil bir düzen kurduk, bütün insanların saadeti için çalıştık. İnsanlar mesut oldular. Ancak takdir-i İlahi, son 3 asırdan beri Irkçı Emperyalizm maddi gücü eline geçirmiştir ve bir zulüm dünyası kurmuştur. Bu zulüm dünyası içerisinde şimdi insanlar; gözyaşı, kan gölü, savaş, ızdırap, terörden başka bir şey görmemektedirler. Yeniden, yeryüzünde huzurun, barışın, saadetin tesisi için, yeni bir dünyanın kurulma vazifesi, bütün tarihi gelişimin gösterdiği gibi yine bizim milletimize düşmektedir, Milli Görüş’e düşmektedir. Bu vazifemizi yaparken, doğru bir teşhis yapmak, bulunduğumuz yeri gerçek manasıyla tespit etmek ve ne yapacağımızı bilmek elbette çok büyük önem taşımaktadır.

Hemen belirtelim ki; Irkçı Emperyalizm, 1990’da, Sovyetler Birliği çöktüğü zaman, Komünizm iflas ettiği zaman, 20. Haçlı Seferi’ni başlattı. Tarih boyunca bugüne kadar 19 tane Haçlı Seferi yapmıştı. 19’uncusu Cihan Harbi’ydi, Çanakkale Savaşı’ydı. Aziz milletimiz bunlara karşı çıktı. Bütün insanlığı kendilerine köle yapmalarına fırsat tanımadı. Biz onları Çanakkale’den geri gönderdik, kapıdan kovduk. Şimdi bacadan içeri girmek üzere, ellerinden gelen gayreti gösteriyorlar. İşte şimdi seçimler de tam bu tarihi noktada yapılıyor.

20. Haçlı Seferi’ni nasıl ilan ettiler? 1990 yılında Sovyetler çökünce, İskoçya’da NATO Toplantısı yapıldı. Bu NATO Toplantısı’nda Margaret Thatcher, aynen şu konuşmayı yaptı, dedi ki: “Biz Sovyetler Birliği ile mücadele için NATO’yu kurmuştuk. Daha doğrusu, onlara karşı kendimizi savunmak için. Şimdi Sovyetler Birliği yıkıldı, Komünizm iflas etti. Düşmanımız ortadan kalktı. Öyleyse, NATO’yu lağv mı edeceğiz? Hayır! Niçin? Çünkü düşmanı olmayan ideoloji yaşayamaz! (Onların inancı böyle, temelleri düşmanlığa dayanıyor; dikkatinizi çekerim!) Bizim gelişmemiz için düşmanımızın olması lazımdır!” diyor. Şu düşünceye bakınız siz. Böyle bir düşünceden insanlığa saadet gelir mi? Ama bu bir gerçek; böyle düşünüyorlar. “Ondan dolayı, Sovyetler Birliği çöktüğü için düşmansız kaldıysak, bu bizim için büyük bir felakettir. Eee, ne olacak? Eğer düşmanımız olmasaydı, yeni bir düşman ihdas etmeye mecburduk. Fakat buna lüzum yok. Çünkü bu düşman vardır, bu da İslam’dır!” Kim söylüyor bunu? Margaret Thatcher… Nerede? İskoçya’da… Niçin? NATO Toplantısı’nda NATO’ya yeni istikametini vermek için. Ne zaman? 1990’da…

Kaldı ki, yine Margaret Thatcher bu konuşmayı yapmakla kalmadı. Bu konuşmaların arkasından NATO, düşman rengini değiştirdi. Kırmızının yerine yeşili koydu, İslam’ı ima ederek... Aynı zamanda da Amerika’da yapılan NATO’nun manevralarında, düşman şehirlerinin isimleri, Müslüman şehirlerinin isimleriyle değiştirildi. Eskiden kırmızı renk düşman rengiydi, Sovyetleri telmihen ve aynı zamanda şehirlerin adı Sovyet şehirleriydi. Böylece, açıkça İslam’a karşı 20. Haçlı Seferi ilan edilmiş oldu. Bunu tanzim eden kimdir? Irkçı Emperyalizm, Dünya Siyonizmi’dir. Onlar, bir yandan Hristiyanları avuçlarının içine geçirmişler, Evanjelik mezhebini kurarak. Ne diyorlar onlara? Diyorlar ki; “Ey Hristiyanlar! Siz yeryüzüne Hz. İsa’nın gelmesini beklemiyor musunuz? Biz de Onu bekliyoruz!” diyorlar. Balkonda, bir haham, Hristiyanlara hitap ederken böyle hitap ediyor. Ne diyor Tevrat? “Bütün Beni İsrail’i Kudüs’te toplayacaksınız. Büyük İsrail’i kuracaksınız; Fırat’la Nil arasında!” (Bizim, Güneydoğu Anadolu’muz da dâhil olarak…) “Sonra, kurulan Büyük İsrail’in emniyetini sağlayacaksınız.” Ne demek bu? Fas’tan Endonezya’ya kadar 28 ülkenin idaresi Siyonist Yahudilerin elinde olacak ve Anadolu’da Selçukluların, Osmanlıların mirasçısı, bağımsız bir devlet olmayacak; Türkiye olmayacak! Tekrar ifade ediyorum: “Bütün Beni İsrail Kudüs’te toplanacak. Büyük İsrail kurulacak, onun emniyeti sağlanacak… Bir de Süleyman Mabedi yeniden yapılacak!?” Allah muhafaza buyursun, Mescid-i Aksa’nın bulunduğu yeri yıkıp Süleyman Mabedi’ni yeniden yapmak, onların yeryüzünü Mesih’in gelmesine hazırlamak için inandıkları şartlardır.

Şu söylediğimiz 4 tane temel esas, bunların amentüsü olmuş. “1- Biz, üstün ırkız. İnsan olarak yaratılan biziz, diğer ırklar bize köle olsun diye yaratılmıştır. 2- Bu gerçek, lafta kalmayacak, fiiliyata intikal edecektir. 3- Bunun intikali için bizim üç şey yapmamız lazım: Yeryüzünde, sürgüne gönderilmiş olan bütün Beni İsrail’i Kudüs’te toplamak. Büyük İsrail’i kurmak, Mescid-i Aksa’yı yıkıp yerine Süleyman Mabedi’ni yapmak ve Büyük İsrail’in emniyetini sağlamak! Bunları yaptığımız zaman yeryüzünü bizim Mesih’imizin gelmesine hazırlamış olacağız. O zaman Mesih’imiz gelecek, (4’üncü esas) Hz. Davut’un tahtına Yahudi Kralı olarak oturacak, ebedi dünya hâkimiyetimizi perçinleyecek; dünyaya hâkim olacağız!”

Şimdi soruyorum size; AKP iktidarı, Ortadoğu’da barışı temin etmek için bizim askerlerimizi niye İsrail’e göndermedi de Lübnan’a gönderdi? Savaşı çıkartan, barışı bozan İsrail’dir, bunu kökünden önlesene! Hayır, çünkü İsrail öyle istedi diye, maalesef askerimiz Lübnan’a gönderildi. Niçin? Hizbullah’ı silahtan tecrit etmek için. Eee, peki bu karar alındı ise niye yapmıyorlar? Çünkü Türkiye’de seçim var, şimdi nefesi kesik, bekliyorlar. Çünkü böyle bir şey olursa; Millet uyanacak, AKP iktidara gelemeyecek. “Siyonistlere göre AKP’nin tekrar iktidara gelmesi lazım ki, kendi planlarını kolay uygulasınlar… Türkiye’deki manevi işgallerini maddi işgalle de tamamlasınlar!..” Onun için şimdi orada nefesi kesik bu seçim sonuçlarını bekliyorlar.

Hasan Ünal: Sn. Hocam, 28 Şubat’ta Sizin hükümetinizi devirmek için canla başla faaliyet gösteren Amerika’daki Yahudi Lobilerinin, bu hükümetin mensuplarına sürekli ödüller vermeleri bundan dolayı mıdır?

Prof. Dr. Necmettin Erbakan: Evet, AKP ile Türkiye’deki amaçlarını uygulamaya başladılar. Dış borçlarla, Avrupa Uyum Komisyonu’yla, Haim Nahum Doktrini uygulamak suretiyle; aç bıraktılar, işsiz bıraktılar, borca esir edip batırdılar, dininden uzaklaştırdılar, yumuşak lokma yaptılar. Böylece manevi işgal yapıldı. Allah muhafaza buyursun, şimdi maddi işgal yapılacak kıvama taşıdılar... AKP’nin birinci dönemi, manevi işgal dönemidir Siyonizm için. İkinci dönemiyse maddi işgal dönemidir! Bunun için gece gündüz bütün gücüyle “Aman, ne yapacağız da AKP’yi tekrar işbaşına getireceğiz?” diye planlar yapıyorlar. Siyonizm’in, Irkçı Emperyalizm’in etkisi altındaki medyanın halini görüyorsunuz. Gece gündüz, milletin asıl gündemini bir tarafa bırakmışlar. Milleti nasıl aldatacaklar? Bununla meşgul oluyorlar. İşte bulunduğumuz tarihi nokta, Türkiye’nin madden işgal edilmek suretiyle ortadan kaldırılması, Büyük İsrail’in kurulması ve böylece Türkiye’nin yok edilmesine ait planın uygulanmasıdır. Milletçe bu planın ortadan kaldırılması mecburiyeti vardır!..

Hasan Ünal: Hatta anlattıklarınızdan sonra düşünüyorum da, şimdi daha tehlikeli bir tablo var. Çanakkale’de düşman belliydi, milletimiz birlik içinde düşmana karşıydı. Dolayısıyla, ciddi bir mücadele verilebiliyordu. Şu anda düşman sinsice içeridedir, kim olduğu belli değildir!..

Prof. Dr. Necmettin Erbakan: Ömrünüze bereket… Asıl mesele, şu anda milletimiz, bu Irkçı Emperyalizm’in medyasıyla narkozlanmış vaziyettedir... Bu yüzden milletimize gerçekleri haykırmak, tarihi ve Milli bir mes’uliyettir!..”[1]

Ermeni Asıllı Rus siyasetçinin dolaylı Erdoğan desteği!

Türkiye'de 2023 yılında yapılacak seçimlere ilişkin konuşan Ermeni asıllı Rus siyasetçi Semyon Bagdasarov, Ermenilere; özellikle İmamoğlu, Akşener ve Kılıçdaroğlu'nu destekleme çağrısı yapmıştı. Türkiye adım adım 2023 yılında yapılacak seçimlere doğru giderken, Türkiye'deki seçimler dünyadan da büyük ilgiyle takibe alınmıştı. Avrupa'dan ABD'ye, Asya'dan Rusya'ya kadar birçok ülkeden Türkiye'deki seçimlere ilişkin analizler yapılmaktaydı. Bu açıklamalara bir yenisi daha eklenmiş ve Ermeni asıllı Rus siyasetçi Semyon Bagdasarov'un Türkiye'deki seçimlere ilişkin yaptığı açıklamalar dikkatlerden kaçmamıştı.

Bagdasarov, Ermenistan'daki siyasetçilere Türkiye'de kimi desteklemeleri gerektiğini hatırlatmıştı. Bagdasarov, "Türkiye muhalefeti bu seçimleri kazandığı takdirde Suriye ve Güney Kafkasya onların umurlarında olmayacaktır. Bunlar Batı’nın güdümünden çıkmayacaktır! Onlar (Azerbaycan’a) Bakü'ye Erdoğan gibi destek olmayacaklardır. Bu yüzden Ermeni siyasilere Türkiye muhalefetiyle diyalog oluşturmalarını tavsiye ediyorum." açıklamasında bulunmuşlardı. (Haber7 - 16.12.2022)

Rus Siyasetçi; Türk seçmeninin bu mesajını duyunca, Kılıçdaroğlu’nu bırakıp Erdoğan’a sarılacağını bilmeyecek kadar ahmak olamazdı. Ama bu şarlatanlıkları bile işe yaramayacaktı!

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Cumhurbaşkanı adayı olmak isteyip istemediği” yönündeki soruyu ilk kez net bir şekilde yanıtlamıştı. Kılıçdaroğlu’nun, "6 lider; 'Adayımız sizsiniz' derse, elbette olurum…" sözleri, Altılı Masa’ya anlamlı ve sitemkâr bir mesajdı.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun yargılandığı dava üzerinden mağdur edebiyatı yaparak zafer naraları atan Altılı Masa ortaklarının bu tavrını İstanbul Barosu eski Başkanı ve CHP'li Prof. Dr. Ümit Kocasakal farklı yorumlamıştı.

İmamoğlu hakkında kesinleşmiş hapis ve siyasi yasak kararı olmamasına rağmen başını İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in çektiği ve Altılı Masa ortaklarının desteklediği mağduriyet algısının oluşturulması çabasına İstanbul Barosu eski Başkanı ve CHP'li Prof. Dr. Ümit Kocasakal'dan dikkat çeken bir tepki gelmesi enteresandı.

Kocasakal, “Bu İmamoğlu kurgusuna eski CIA mensubu Graham Fuller'e yakın isimlerden biri olan CIA'cı Henri Barkey'in de girdiğini” söyleyerek endişeli olduğunu vurgulamıştı. Bu Siyonist Graham Fuller, daha önce Erdoğan’ın parlatılmasında ve Fetullah Gülen’in öne çıkmasında da görev almıştı.

“Henüz yargı aşaması devam ederken ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun cezası kesinleşmemişken CHP içerisindeki bazı isimlerin ve Meral Akşener başkanlığındaki İYİ Parti'nin kahramanlık türküleri söylediğini” aktaran Kocasakal, ilgili paylaşımında şu ifadeleri kullanmıştı:

“ABD, E. İmamoğlu'na verilen hapis cezasından dolayı ‘Derin endişeler taşırmış!..’ AB de adil seçim ve demokrasi için kaygılıymış! Elbette hepsi demokrasi ve ifade özgürlüğü adınaymış!.. Ne de düşünür ve severlermiş Türkiye'yi, hiç anlamazmışız!..”

CHP Sözcüsü Faik Öztrak ise Ekrem İmamoğlu'nun adaylık hayallerine, "Siyaset mühendisliği senaryoları" ifadeleriyle sert çıkarak, "Cumhurbaşkanı adayımız, Altılı Masa’daki partilerin Genel Başkanlarının ortak kararı ile belirlenmiş olacaktır!" uyarısını yapmıştı.

Hayret, beklenmeyen yerel mahkeme kararıyla bir anda "mağduruz" tiyatrosuna aktör olmaya çalışan Akşener-İmamoğlu cephesinin mutlulukları yüzlerine yansımıştı.

Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsü Faik Öztrak, düzenlediği basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlarken: "Altılı Masa’nın Cumhurbaşkanı adayı, nerelerde yazıldığı belli olmayan siyaset mühendisliği senaryoları ile hiçbir zaman belirlenmeyecektir" ifadelerini kullanmıştı.

Akşener'in hırsı Altılı Masa’yı yıkacak mıydı?

Altılı Masa’daki adaylık savaşında tarafını iyiden iyiye belli eden İYİ Parti Lideri Meral Akşener ise Saraçhane'deki konuşmasında adeta Kılıçdaroğlu'na cevap niteliğinde ifadeler kullanmıştı. Akşener, Ekrem İmamoğlu için, "Artık 16 milyon İstanbullunun dışında 85 milyon Türkiye'nin de senin yanında olduğunu buradan, Saraçhane'den görüyoruz" diyerek Kılıçdaroğlu'na adaylık savaşları için göndermede bulunmuşlardı.

Meclis’e çağrılan İmamoğlu, konuşmasının ardından sözü Kılıçdaroğlu’na bırakmıştı. Kılıçdaroğlu (15 Aralık 2022 Saraçhane) konuşmasında şu ifadeleri kullanmıştı:

“Hiç endişe etmeyin, iktidar olacağız. 11 madde halinde düşüncelerimi paylaşacağım sizinle.

1- Mevlâna der ki: “Adalet kutup yıldızı gibidir, yerinde sabit durur, kâinat onun etrafında döner.” Bugün bizi buraya getiren yaşadığımız adaletsizliktir. Hepinizin huzurunda söz veriyorum, adalet ya gelecek ya gelecek!

2- Adalet dağıtacak olan kişi, hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaate göre karar vermek zorundadır. Bu yapılmadığı takdirde adaletsizlik olur.

3- Adaleti dağıtacak kişi, Saray’ın sofrasına asla oturmayacak. Sofraya oturan âlimin verdiği fetva yanlıştır.

4- Milli İrade, 1921 ve 1924 Anayasalarının birinci maddesi şudur: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” Milletin iradesine bir yargıç aracılığı ile darbe vurulmuştur. Biz Milli İradeyi yeniden inşa edeceğiz.

5- Adalet artık temel bir Türkiye sorununa dönüşmüştür. Sokakta herhangi bir vatandaşa sorun! Büyük kısmı “bu ülkede adalet yoktur” diyecek ama bizler Altılı Masa olarak adalet konusunda kararlıyız. Adaleti bu ülkeye mutlaka getireceğiz.

Bugün Türkiye’de hiç kimse kendisini güvende hissetmiyor. Hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukuku var. Dayısı olana kimse ses çıkarmıyor, bir genç tweet attığı zaman sabahın köründe gözaltına alınıyor. Bu manzarayı bitireceğiz. Asla bir daha bu manzarayı yaşamayacaksınız.

6- Yargıç koltuğunda oturup yargıyı itibarsızlaştıranlar var. Ağacın kurdu kendi içindedir. Uyuşturucu baronlarına ses çıkarmazlar, parti teşkilatından gelenleri hâkimlik, savcılık koltuğuna oturturlar, çetelerle yan yana gezerler. Adalet ağacındaki kurtları tek tek temizleyeceğiz. Adaletin ağacı görkemli ve sağlıklı olacak.

7- ‘Zulmün artsın ki tez zeval bulasın’ der atasözümüz. Zulüm öteden beri var bu ülkede. Vekillerimiz tutuklandı. Gazeteciler tutuklandı. İstanbul İl Başkanı’mız siyasi yasak kapsamına alındı. Bu tablo zulmün arttığı bir tablodur. Bu da yakında zeval bulacaktır demektir ve onları göndereceğiz.

8- İBB Başkanı İmamoğlu hakkında verilen karar asla kabul edilemez. Toplumun vicdanını yaralamıştır. Toplumun vicdanı kanamaktadır. Şunu herkes iyi bilsin, Ekrem Başkan hakkında verilen karar bize bir milimlik dahi geri adım attırmayacaktır, kararlılıkla Başkan’ın arkasında duracağız. Bizim kupon arazi merakımız yok, rant yiyicilere hizmet etme görevimiz yok. Her Belediye Başkanı’mız halka hizmet eder. Halka hizmet Hakk’a hizmettir. Açık ve net ifade edeyim, hiçbir güç İmamoğlu’nu İstanbul’a hizmet etmekten alıkoyamaz. Görevini onuruyla ve şerefiyle yapacak.

9- Göndereceğiz! Adaletsizliği kural haline getirenleri göndereceğiz. Yetim hakkı yiyenleri, Milli İradeye darbe yapanları göndereceğiz. Altılı Masa kararlı, bu ülkeye huzuru ve bereketi getireceğiz.

10- Hiç kimse unutmasın, umutsuzluğa kapılmasın. Bu bir 100 metre koşusu değil, bu bir maratondur. Altı ay sonra maraton bitecek, yeni bir Türkiye göreceksiniz. Kucaklaşan, bereketli bir Türkiye göreceksiniz.

11- Asla başınızı öne eğmeyin. Altı ay kaldı, geliyoruz. İktidar olmak için geliyoruz!”

Sonuç:

“Akıl, vicdan, iman ve ahlâk”, bunlar insanı insan yapan, aynı gerçeğin farklı yönleridir. Vefasızlık, vasıfsızlık ve fırsatçılık; vicdansızlığın ve inançsızlığın tezahürleridir. Bu nedenle hem Altılı Masa’yı oluşturan parti yetkililerinin hem iktidar cephesinin hem de bütün halk kesimlerinin; artık nefsi heveslerin ve siyasi-şahsi hedeflerin ötesinde, Milli ve manevi değerlerimize ve geleceğimize uygun hareket etmeleri gerektiğini... Aksi halde başımıza gelecek felaketlerin hesabını veremeyeceklerini hatırlatmamız bir mes’uliyet ve mecburiyettir.

 


      [1] İlci Otel Ankara TV5 - 23 Haziran 2007 - Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN - Hasan Ünal - Ekrem Kızıltaş

 

 

Abdullah AKGÜL -

Karşılaştırmalı İslam ve Batı Hukuku araştırmacısı.

El-Ezher Üniversitesi Usuliddin Fakültesi Mezunu.

Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Mezunu

Devami
Bu e-posta adresini spambotlara karşı korumak için JavaScript desteğini açmalısınız Heyecan

Bu yazarin diger makaleleri

  HABERTÜRK'ÜN İSLAM DÜŞMANLIĞI VE TALHA HAKAN ALP’İN KÜSTAHLIĞI          AKP iktidarından nemalanan ve...
Devami
Zaman'da yazan Mustafa Armağan önemli bir noktaya dikkat çekiyor, ama...
Devami
  Mısır Kahire’de bulunduğumuz sırada, Ezher Hocalarından bazısı bize; “Hocam biz...
Devami
  İSLAM’DA İNSAN HAKLARI VE İSYAN AHLÂKI          İslam’da Devlet Başkanı’na ve...
Devami
  Müspet Milliyetçilik Yararlıdır; IRKÇILIK İSE ZARARLIDIR          Yeniçağ gazetesi Yazarı Esfender Korkmaz, “Türk-İslam...
Devami
  MİRAÇ KANDİLİNDE YAPILAN MAKAM DUASI          Muhterem Abdullah Akgül Hocamızın, 2022...
Devami

SON YORUMLAR