YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
66216b2c8f845
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 3 1
Bugün : 25020
Dün : 32103
Bu ay : 450055
Geçen ay : 453014
Toplam : 23229019
IP'niz : 3.129.211.87

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

  

 “Kişisel” veya “dar çevresel” görünse de, bölgesel hatta küresel sonuçlar doğuran önemli olayları ve tarihi oluşumları asıl planlayan ve programlayan “Beyin Merkezi-Üst akıl”, genellikle görünmez ve gündeme getirilmezken, sürekli, iyi veya kötü rolde oynayan “figüranlar, canlı robotlar” sahnede oynatılır ve toplum bunlarla oyalanır. Bunlar “alt akıl”ı temsil eden “söylem ve eylem Merkepleri”dir.

 

Kısaca, toplum;  hep iyi veya kötü roldeki “aktör” leri  tanısa…     Nefret ve muhabbetini bunların üzerinde yoğunlaştırıp kafayı bunlara taksa da, gerçekte  asıl senaryoyu yazan “rejisör”ler ve bunun rantını yiyenler, perde arkası gerçek patronlardır.Ama sahnede görünen ve sahaya sürülen geçici piyonlar,            solcu-sağcı, dinci-devrimci, Türk-Kürt diye birbiriyle boğuşturulmakta ve kalabalıklar, bu suni kavga ve kamplaşmalarla uğraştırılmakta ve uyutulmaktadır.

Toplumda yerleşmiş değer ve dinamikleri istismar etmekten asla çekinmeyen bu “rejisör-patron”lar her role uygun “aktör-piyon” ları bulmak, etiket, şöhret ve servet tuzağıyla bunları kullanmak konusunda hiç zorlanmazlar…

Hatta bu milli ve manevi değer  ve dinamiklerin, asli özelliklerini değiştirme ve kendi emellerine hizmet edecek şekilde “dönüştürme” hususunda da uzmandırlar…

İşte son dönemlerde “İslamcılık”ı AKP ile, “Atatürk İnkilapcılık”ını  CHP eliyle değiştirip dejenere etme girişimlerine  bir de bu gözle bakılmalıdır.

Bu amaçla R.Tayyip Erdoğan Dinci-muhafazakar tabanın, Kemal Derviş ise laik-liberal kesimin ümidi ve can simidi makamına taşınmaya çalışılmaktadır.

Ve bu sürecin bir parçası olarak, Prof. Yalçın Küçük’ün “Yahudi kökenli” dediği, İsrail dostu Kürt kimlikli Hikmet Çetin, NATO’nun Afganistan özel valisi yapılarak, T.C. Cumhurbaşkanlığına hazırlanmaktadır.

28.Şubat olayını da bu bağlamda ele almak lazımdır ve tam zamanıdır.Çünkü 28 Şubat, bu milletin varlık sigortası sayılan, İslam ve inkilap gibi kavramları…Ve bunların billurlaşmış iki önemli kurumu olan; orduyu ve Milli Görüşü yıpratma, laytlaştırma ve sulandırma amacıyla… Ve dış güçlerin her iki kurumdaki piyonları aracılığıyla yapılmıştır.

“Ilımlı İslam”, “Uyumlu asker” diye asli karakter ve karizması kaybolacak, girdiği her kaba göre ayrı şekil alacak ve milletimizin değil, Siyonist çevrelerin hizmetinde çalışacak bir “başkalaşım” tezgahlanmıştır.

Bu aşamada “yıkım ustası ve darbe kahramanı” olarak, ordu içinden Çevik Bir piyonu… “Yeniden yapılanma mimarı ve değişim kahramanı” olarak ta, Milli Görüşten Recep T. Erdoğan piyonu kullanılmıştır.Kendisinin Cumhurbaşkanı yapılacağını zanneden; yıkım ustası Çevik Bir piyonu, işi bitince, patronlar tarafından, piyasadan kaldırılmıştır.Türk ordusunu ve Milli Görüş olgusunu inşaat iskelesi ve basamak merdiveni olarak kullanan güçler, ihtiyaç kalmayınca T.Erdoğan’ı da harcayacaktır.

Ve ne gariptir ki:

AB Komisyon Başkanı Prodi’nin, Türkiye  teftişinde, T.Erdoğan’ı “Atatürk’ten sonra, Türkiye’nin en büyük lideri!” ilan etmesine ve Mustafa Kemal’le, Recep T.Erdoğan’ı denkleştirmesine, ne sahte Atatürkçülerden, ne de NATO’cu generallerden hiç ses çıkmamıştır!?..

Ama, Ata’nın manevi kızı Sabiha Gökçen’in, ermeni asıllı olduğu iddiasına, bir sürü yaygara koparılmıştır.Sanki Sabiha Gökçen’in kökeni bu kadar önemli ve anlamlıdır! Ve sanki Atatürk’ün bütün şerefi Türklüğünde yatmaktadır… Ve sanki, Çerkez, Pomak, Çeçen, Arnavut, Laz, Zaza, Kürt kökenli olsaydı, yaptıklarının hiçbirini başaramayacaktı?.. Daha da kötüsü, sanki Atatürk’ün Türklüğünden şüphe duyulmaktaydı..!

Evet, artık kesinlikle ortaya çıktı ki, 28 Şubat dış güçlerin ve küresel çetenin “Erbakan’dan kurtulma ve Erdoğan’a parti kurdurup parlatma” planıdır. Ve maalesef bu planda askerlerden İslamcı entellere kadar pek çok kesim ve kişi, taşeron olarak kullanılmıştır.

Konuşmaktan ve merdiven çıkmaktan aciz, Meyyiti müteharrike-yürüyen cenaze konumundaki bir Ecevit görüntüsünden sonra, sadece 3.sınıf genç bir filim figüranının bile topluma kahraman diye yutturulacağı bir ortamda, Tayyib Erdoğan gibi “vitrine yakışık, ağzı kalabalık” bir tipin “umut” haline getirilmesi hiç te zor olmamıştır.

Ama ne yazık ki, T.Erdoğan ismi “umut”  haline getirilirken, kendisinin ve AKP’nin şahsında, İslam ümit ışığı olmaktan çıkarılıp bir siyaset aracı ve Büyük Ortadoğu Projesinin bir vasıtası durumuna sokulmaya başlanmıştır. Ve işte bunun için daha düne kadar yıllarca T.Erdoğan’a “şeriatçı-yobaz!” diye saldıranlar, bugün ona “Türkiye’yi değiştirecek ve makus talihimizi yenecek lider” olarak sarılmakta… Daha doğrusu bu ambalajla pazarlamaktadır.

Siyonizm’in bu her sahadaki hakimiyetini fark eden ve çapını çok iyi tanıdıkları Tayyib Erdoğan gibisini bile, isterlerse başbakan yapacak bir güce sahip olduğunu gören bir çok İslamcı aydın ve entel tabakası da, İslam’dan ve Kur’anın vaad ettiği adalet ve saadet nizamından ümidini kesip, mevcut dünya düzenine teslim olmuşlardır.

İşte İlahiyat Proflarından ve AKP’nin akıl hocalarından bir zat “Geçirilen uzun bir tecrübe dönemi, bu günün dünyasında, kısmen veya bütün halinde; İslam kurallarına dayalı bir devlet düzeni kurmanın imkansız olduğunu ortaya koymuştur”[1]  diyerek bu tükeniş ve teslimiyetini açığa vurmuşlardır.

İşte bunun için, AKP’nin atadığı Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu, Amerika’ya gidip Ulusal Güvenlik Konseyinde  ve Siyonist Lobileriyle “Ilımlı İslam’ın” yani Protestanlaştırışmış ve emperyalizmin hizmet aracı yapılmış bir Müslümanlık anlayışının görüşmelerini yapmaktadır.[2] 

İşte bunun için, bir AKP milletvekili, yeni içtihatlar yaparak ve Kur’ani emirleri çarpıtarak, sadece göğsünü ve önünü kapatan “Tek parçalık bir mayo ile vücudunu örten kadın minimum örtünmenin koşullarını da tamamlamış olur”[3]  diyecek kadar sapıtmaktadır.

İşte bunun için Başbakan, Bolu da “Bana işbirlikçi diyorlar… Ne var bunda… İş bitirmek için elbette işbirliği yapacaksın!” diyecek ve “Abant’ı yeni bir Davos”a hazırlayacağını, yani Türkiye’yi Siyonist toplantıların merkezi yapacağını söyleyecek kadar pervazsız davranmaktadır.

Ve maalesef İslamcı kesim ve basın, AKP’nin “Başörtüsüne ve İmam-Hatip meselesine  sahip çıkmayıp, AB’ye uyum çerçevesinde “eşcinsellere özgürlük” yasalarını çıkarması…

İslam dinine ve davasına ve milletimizin sorunlarına değil, emperyalist ve Siyonist Batının çıkarlarına hizmet sunması…

Ve hele T.Erdoğan’ın Hicaz gibi kutsal bir bölgede ve Cidde’de ve yüzlerce  Müslüman yönetici ve yetkilinin gözü önünde “paranın dini olmaz! Her türlü etnik, dini ve coğrafi olarak tanımlanmış ekonomik birliğe ve İslam Ortak Pazarı fikrine karşıyım!?” hezeyanlarını savurması… Ama akıl fakirlerinin bile fark edeceği bir çelişki ile, din olarak Hrıstiyan kültürüne, coğrafya olarak Avrupa Bölgesine  dayalı AB’ye girmek için can atması gibi şaşkınlık ve hıyanetlerine  “hikmet uydurmak ve bahane bulmak”la kendilerini ve toplumu avutmaktadır.

Büyük İsrail hatırına ve petrolü yağmalama hesabına Irak’ı işgal eden Amerikan askerlerinin başarısı için dua edecek kadar kıblesini şaşırmış, kimliğini karıştırmış ve “Hac” yolundan ümidini ve ilgisini kesip “Haç” yoluna kapılanmış bir başbakana hala dua eden ve “Acele etmeyin… İşini güçleştirmeyin… Zamanı gelince  gerekeni yapacaktır!” diye temenni ve çevresini teselli edenlere sormak lazım: AKP’nin iktidar olduğu şu bir buçuk yıl içerisinde, hem Türkiye’mizde, hem bölgemizde, hem de yeryüzünde, ekonomiden siyasete… Özgürlüklerden ahlaki değerlere kadar acaba, milletimiz ve İslamiyet mi kazançlı çıktı, yoksa, başka din mensupları ve masonlar mı gelişti ve kuvvet kazandı?

Bu arada, ATO konferans salonunda, ADD’nin düzenlediği konferansa (Ege Ordu Komutanı Org.Hurşit Tolon ve yurtdışında bulunan G.K.B.Org.Hilmi Özkök hariç) tam kadro katılan Kuvvet Komutanlarının, hilafet bahanesiyle İslam’a küfreden konuşmacıları ve Annan planı çerçevesinde Rumlarla masaya oturma gafletini gösteren Rauf Denktaş’ı alkışlamaları, acaba “Ne yapalım, biz Ruaf Denktaş’a arka çıktık… Ama referandumda AB kazandı” diyerek suçu ve sorumluluğu Adadaki Türk halkına yıkma ve süregelen danışıklı dövüş gereği, böylece karşıtmış gibi davranıp AKP Hükümetini rahatlandırma provası mıydı?

Fişlenmekten ürkenler, yani mahiyetinin, niyetinin ve gayretinin bilinmesini istemeyenler, gizli ve kirli tarafları olan kimselerdir… Yarası olan gocunuyor demektir. Biz fişlenmekten dolayı gocunmuyor, gücenmiyoruz… Ve zaten çok önemli ve gerekli bilgilerimiz  mahalle muhtarında bile var, şükür devletimizden saklayacak ve yüzümüzü kızartacak halimiz yok.

Ancak, K.K.Komutanlığının bütün yurt genelinde, kaymakamlıklara ve ilgili birimlere gönderdiği “irticai ve bölücü faaliyetlerin” izlenmesiyle ilgili istihbarat çizelgesine, “AB’ye ve ABD’ye taraf olanlar ve Masonlar” gibi kasıtlı sokuşturulduğu sırıtan genelgenin, basına sızdırılması ve aynı gün Kartal Mason Lokaline düzenlenen ve ne kerametse, zavallı bekçiden ve garson hizmetçiden başka hiçbir Masona zarar vermeyen  acemi bir saldırının yapılması da,  acaba “ordu AB ve azınlık düşmanlığı yapıyor… Kendi saltanatı için ülkenin geleceğini karartıyor!” dedirtecek ve milli diriliş ve değişim hazırlığını köstekleyecek NATO talimatlı bir provokasyon amaçlı mıydı?

AKP Hükümetinin, MSB bütçesini üçte bir oranında azaltması… Milli Güvenliğimiz ve geleceğimiz konusunda  orduyu devre dışı bırakan kanun ve kararları çıkarması…

Patrikhanenin ayrı bir devlet gibi davranıp, Ankara’dan habersiz dış ülkelerinden 6 yeni papazı, İstanbul’a ataması… Büyük Ortadoğu Projesiyle Türkiye’nin İsrail’e eyalet yapılması gibi konularda sessiz ve tepkisiz kalan bazı paşaların, başörtüsü ve İmam Hatip gibi konularda hükümete çatması, yoksa dindar ve muhafazakar kesimleri AKP’ye yönlendirmek ve dolaylı olarak hükümeti mazur göstermek için bir numaramıydı?

Sahi, Türkiye, AB’ye mi dahil edilecek, yoksa Büyük Ortadoğu Projesine mi? Daha doğrusu, Türkiye AB’nin mi, yoksa İsrail’in mi eyaleti yapılacaktı?

Veya Erbakan Hocanın 40 yıl önce fark edip söylediği gibi; her ikisi de aynı kapıya mı çıkmaktaydı?!..

Milli şuuru  ve cesaretli duruşuyla göz ve gönül dolduran Emekli Org.Kemal Yavuz Paşa’nın;

“Pentagonun çok önemli noktasındaki bir general bana şunları demişti: Amerika’da devlette hatta özel sektörde, Başkan dahil.(bunu iki defa tekrarladı)İsrail politikalarını körü körüne desteklemedikçe, hiç kimse sandalyesinde kalamaz!.. Çünkü Amerika’da insanları yöneten (ve yönlendiren en etkili) güç odaklarından para ve medya “Yahudilerin” denetimindedir”[4]  şeklinde dile getirdiği gerçekleri NATO’cu paşalarımız hiç duymamış mıydı?

Sonuç: Ve tabi, ABD’yi süper güç , İsrail’i hiper güç, NATO’yu siper güç gören, kendi milletine, manevi değer ve dinamiklerine sırt çeviren gafiller ve hainler aldanmaktadır.Çünkü yegane kuvvet ve kudret sahibi Cenabı Haktır.

Ve Allah’ın nusret ve inayetiyle: Siyonizm’in bütün tasarladıklarını ve tuzaklarını boşa çıkaracak proje ve organizeleri hazırlayan bir “üst akıl” bu sindirme ve sömürme düzenini tarihin çöplüğüne gömecek uzun ve çileli çalışmalarının son aşamasındadır!

Ve elbette Şeytani güçler de bunun farkındadır, fakat; uşakları ürküp paniklemesin diye çaktırmamaktadır! Ama bazıları duygularını bastıramayıp “O’nu siyaseten gömmek yetmez, üstüne beton dökmemiz gerekir” diyerek, korkularını açığa vurmaktadır!

Bunu bildikleri içindir ki, en has adamlarını, özenle seçilmiş ve yetiştirilmiş ajanlarını; en haklı hareketin ve en hayırlı hizmetin içerisine… Bu en çok korktukları ve kuşku duydukları girişimin merkezine ve bu bilge liderin çevresine konuşlandırmışlardır

Ve zaten, şeytani güçler her asırda kendi düzenleri için en etkili ve tehlikeli gördükleri girişim ve gelişmelerin içerisine çöreklenip tahribat yapmışlardır.

İşte ayet:

“Şeytan (Allah’a) dedi ki: (Ademe secde etmemi istemekle) Beni azdırdığından dolayı, senin dosdoğru yoluna (Hak dinin ve hayır davanın tam ortasına) oturup (pusu kuracağım) Sonra ; önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından muhakkak (kullarına) sokulup saptıracağım. Ki onların çoğunu (dinin ve davan yüzünden eriştikleri ganimet ve faziletlere) şükredici bulmayacaksın…(Çünkü onlara nankörlük ve hıyanet yaptıracağım!?)”[5]

Ancak ne var ki, Rahmani güçler, şeytani güçleri yenecektir.Şu anda “Milli Güçler”, belki şartların olgunlaşmasını beklemek için, strateji gereği; “istediğini yapabilecek bir makamda” görünmüyor… Ancak “istemediği bir girişimi ise, kesinlikle önleyecek bir konumda” olduğunu hissettiriyor ve gösteriyor…Bu arada Türkiye’mizin geleceği için tehlikeli ve tehdit edeci bazı gelişmelere fırsat tanıması ise, hıyanet cephesinin suçunu ve sorumluluğunu belgelemek ve yakında sorulacak hesabı meşru hale getirmek içindir.Ve Siyonist sistem can çekişmektedir.

Milli Mücadele destanını; Hoca ile Paşa birlikte yazdı… Cumhuriyeti; Hoca ile Paşa birlikte başardı…

Ama sonradan, maalesef Cumhuriyet; Millet karşıtlığı ve mason sermaye krallığı..

Demokrasi; Parti despotluğu ve imtiyazlılar diktası

Laiklik ise; din düşmanlığı ve batı hayranlığı şeklinde yozlaştırıldı.Suni ve sinsi oyunlarla, Hoca ile Paşanın arası açıldı.

Şimdi tekrar, Milli diriliş ve öze dönüş hareketini de, yine Hoca ile Paşa birlikte yapacaktır.

Hoca; Manevi değerlerin, Paşa ise; Milli dinamiklerin simgesi anlamındadır.

“Doğacaktır Sana, vaad ettiği günler, Hakk’ın

Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın!”

Biz bu yazıyı hazırlayıp dergi’ye verdikten birkaç gün sonra, mutlu ve umutlu bir tevafuk olarak, Milli gazete’de sevgili Mustafa Kurdaş ve Mustafa Yılmaz’ın bereketli ve ibretli köşesinde şu sevindirici yazı çıktı.

 

E. General’den gelen ilginç mail…

Köşemize gönderdiği e-postasına “Bu satırları hem bir emekli general hem de gazetenizi sürekli takip eden bir okurunuz olarak yazıyorum” diye başlıyor. Ve e-posta’sında fişleme tartışmalarına dikkate değer çok farklı bir bakış açısı getiriyor.

Paşa, öncelikle Fişleme olayının 1 yıl önceden bilindiğine dikkat çekiyor. Ve şu soruyu soruyor: “Fişleme (Sicil Tutma) meselesi MİT, Emniyet ve TSK İstihbarat birimleri tarafından ayrı ayrı yapılmaktadır. Ordunun böyle bir şey yaptığı zaten biliniyordu. Peki niye bugünlerde bu olay ısıtılmaktadır?”

Paşa’nın kendi sorusuna verdiği cevap, fişleme olayına gerçekten bugüne kadar bakılmamış farklı bir perspektif getiriyor.

İşte Paşa’nın değerlendirmesi: “Türkiye’de Siyonistler, Masonlar, Sabetaycılar, Turko-Yahudiler ve benzerleri ile ilgili en güncel ve sağlam istihbarat Ordumuzun elindedir.

Türkiye’de kim Mason? Kim Siyonist? Nerede toplanıyorlar? Ne kararlar alıyorlar? Nasıl çalışıyorlar? Finans hareketleri? Hepsi en ince ayrıntısına kadar bilinmektedir. Ordumuzun en üst kademesi de bunları bilir. Masonik örgütler kendilerinin iç yüzünü bilen ve haberleri sızdıran Ordumuzu yıpratmak ve intikam almak için böyle bir kampanya başlatmışlardır. Burada şu 3 şey amaçlanmaktadır: TSK’yı kendi içinde yıpratmak. Kendi üzerlerindeki devlet takibini kırmak. Bir daha uğraşmaya yeltenen olursa onlara da gözdağı vermek. İlerde TSK’ da yapacakları yenilik ve tasfiye çalışmalarına zemin hazırlamak… Tam da BOP’un (Büyük Ortadoğu Projesi) tartışıldığı bir dönemde.

Çünkü şu an Ortadoğuda gelişen olaylar son haddine gelmiştir. Dayanma gücü kalmamıştır ve mutlaka bir yerden kırılması gerekmektedir. Bölgede en kilit ülke Türkiye’dir ve bütün stratejiler Türkiye’nin alacağı pozisyona göre belirlenmektedir. Ne yazık ki Kıyamet Savaşı (Armegedon) kaçınılmazdır. Olaylara bu açıdan bakarsanız, zannediyorum ki günlerdir fişleme olayında kopartılan kıyametin ne anlama geldiği çok açık bir şekilde anlaşılır. “[6]


[1] Hayrettin Karaman.06.06.2003 Yeni Şafak

[2] Bak.27.Şubat.2004. Yeni Şafak. Washington

[3] Bak.Güler Kömürcü.Haber Türk.com.02.03.2004

[4] Akşam 10.3.2004

[5] Araf:16-17

[6] Milli Gazete Kulis ANKARA / 17 03 2004

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Osman ERAYDIN

Osman ERAYDIN

YORUMLAR

Son Yorumlar
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx