YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
660526d4ed1da
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 5 8 7
Bugün : 8406
Dün : 25541
Bu ay : 387063
Geçen ay : 338123
Toplam : 22713013
IP'niz : 54.205.116.187

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

"Elif-Lam-Ra. Bunlar (her türlü gerçeği anlatan) apaçık kitabın ayetleridir. Biz onu akıl erdirip anlayasınız diye, Arabça  bir Kur'an  olarak indirdik."[1] Evet Kur'an, ezel  ve ebedi  kuşatan  Allah  ilminin, yine  Allah  tarafından, Arabça  ifadesidir. 

Kur'an;  insanın ve kâinatın bütün bilinmezlerini  açan  ve çözüm yollarını  açıklayan, Rabbani  ilim hazinelerinin anahtarları ve şifreleridir. 


[1]  Yusuf: 1-2

 

Kur'an; ilahi  bilim, proje ve program merkezi diye  tarif edebileceğimiz "levh-i Mahfuz"un, insanlığa hidayet ve saadet rehberi  olmak üzere, Arabça'ya tercüme  edilmiş  şeklidir. 

Kur'an;  kâinat kitabının bir  disketi, ve deryadan damla misali  ilm-i ezelinin bir özetidir.

Kur'an; Ahiret denen sonsuzluk saadeti kadar, adil ve asil bir dünya medeniyetinin… En yüksek ve gerçek bir ahlak, maneviyat ve diyanet kadar, en güzel laikliği ve en mükemmel demokrasiyi içeren örnek devlet ve siyaset prensiplerinin… İnananların şahsi terbiye ve terakkileri kadar, değişik din ve düşünceden bütün insanların temel hak ve hürriyetlerinin de formülleridir.

Kur'an farklı köken ve kültürden, ayrı karakter ve kimlikten bütün insanların birlikte barış ve bereket içerisinde yaşama şartlarını öğreten kutsal belgedir.

Kur'an; maddi ve manevi bütün dertlerimizin çaresi, sosyal  ve ekonomik hastalıkların şifalı  reçetesidir. Sorunların kaynağını ve kurtuluş yollarını gösteren ilahi gerçeklerdir.

Sure  başlarındaki "Huruf-u Mukattaa" denilen harfler ise, Kur'an kompütürünün  kod numaraları gibidir. Gelecekte hakikat ilmine vakıf ve Nübüvvete  varis  olanlar ve Kur'an dilinden anlayanlar, bu şifrelerle ilim ve insanlık adına  çok yüksek bilim ve buluşların  yolunu  açacaklar ve pek muhteşem  medeniyetler kuracaklardır.

Kur'an; kullarıyla konuşan Allah'ın kelamıdır. Kelam ise, sözü laf olmaktan  çıkaran ilahi  hikmetler  ve değişmez  gerçekler bütünüdür.

Çünkü zaman; her  şeyi  eskittiği ve potasında erittiği halde, Kur'an ise,  zamanı eskiten, asırlara can  ve şekil veren hakikattır. Gerçekliğini ve geçerliliğini  asla  yitirmeyen eskimez değerlerin ve değişmez doğruların hazinesidir.  Kur'anın dışında, her  yazılan, kendi yazarının  ve kendi  zamanının bilgi ve yargılarını taşıdığı için, bir süre  sonra eskimeye, önemini ve özelliğini yitirmeye mahkum olmuştur.

Yeryüzündeki  bütün beşeri  düşünce  ve düzenler, Kur'anın hüküm  ve hikmetlerinden sadece  bir kaçına  talip  ve sahip  çıkabildikleri  ölçüde kıymet kazanıp  bir müddet  de olsa ayakta kalabilmişler, ama  sonunda yozlaşmaya  ve yıkılmaya mecbur  kalmışlardır.

Kur'an;  insanı,  iman ve irfan ufkuna sevk eden, Hak ile  batılı fark edip sezdiren, helalı, haramı  öğreten, ahlakta güzeli ve çirkini bildiren, ibadet ve istikamet yolunu  çizen, yaratılışın  hikmetini ve ebedi  varoluşun  hedefini gösteren, hidayet rehberidir.

Kur'an; Ahlaki,  hukuki,  sosyal ve ekonomik konularda temel ve genel hükümler koyarak,  insanlığın felahını ve refahını amaçlayan  ve birlikte yaşama  şartlarını ayarlayan adalet düzenidir.

Kur'an; bütün bilimlerin, teknoloji, sanat ve sanayinin  temel esaslarına işaret ve irşat eden, Rabbani formüller içermektedir. 

Kur'an; akılların nuru, ruhların huzuru, gönüllerin süruru ve kâinatın şuurudur.

Kur'an; geçmiş ümmetlerin ibretli hayat hikayelerini, peygamberlerin örnek mücadelelerini, çeşitli  cephelerden ve çarpıcı misallerle anlatan, bazen hayal gemisiyle tarih denizinde dolaştıran,  bazen fikir füzesiyle  ahiret ve cennet alemlerine ulaştıran; rahmet mesajı ve sonsuzluk müjdesidir.

Ne var ki  bütün  bu  gerçekleri, kuru ve kararsız akıldan ziyade, iman  ve irfan sahibi  gönüller  sezebilmektedir. Zira,  insan gönlü, Kur'an dalgalarına  göre ayarlanmış, hassas bir alıcı  gibidir. Akıl ve araştırma, olayları sadece  bilgi  sermayesi ve zaman  formülü içinde  değerlendirip anlamaya çalışırken, kalp ve gönül ise, zahiri  araçlara gerek  duymadan bilinmesi gerekeni sezme  ve kavrama yeteneğine sahiptir. Böyle selim bir kalp ve temiz bir gönül aynası, ilahi ilmin elektronik beyni diyebileceğimiz Kur'anın, bir nevi görüntü  ekranıdır. (İfade acizliğimden ötürü  kullandığım bu  tabirlerden dolayı Rabbimin affına  sığınıyor ve bağışlanacağımı umuyorum). 

Çağımızda,  insan sesine göre ayarlanmış özel kasa kilitleri vardır. Yani, o kasanın  sahibi  konuşmadıkça,  onu  açmak mümkün olmamaktadır. İşte Kur'an,  sahibimiz olan Allah'ın, gönül kasalarımızın kapılarını  açacak  mutlu ve kutlu  mesajlarıdır.

Bu  hikmetten dolayıdır ki Kur'an  okunurken, ondaki  ilahi  ses ahengi, önce  kalbin  duygusal tuşlarını harekete geçirir, daha sonra gönüller, ayetlerin verdiği şifreleri çözmeye  ve manaları sezmeye başlar. Temiz yürekli  ve iyi niyetli bir Müslümanın, Kur'an okunurken ve Kur'ani  hakikatler  anlatılırken duygulanması  ve ağlaması bundandır.

Kalplerimizin safiyet kazanması ve hassasiyetini koruması  ise, ancak peygamber Efendimizin örnek şahsiyetine ve sünnetine uymak ve vahiy sistemini fert ve toplum hayatımıza  uygulamakla  mümkündür. Efendimizin ahlakına ve Kur'an'ın  ahkamına ters  düştüğümüz ve cahili hayat  tarzına rağbet  ettiğimiz ölçüde, kalplerimiz  hayatiyetini ve hassasiyetini yitirecek, ruhlarımız kirlenecek,  akıllarımız ve anlayışlarımız ise   körlenecektir. Bu kalbi  ve ruhi hastalıklarımızı  tedavi edecek en güzel ocak ise, yine Kuran  mektebidir.

Evet, "Tabiat ve Kur'an", ikisi de  okumamız, üzerinde kafa yormamız ve kavramamız gereken Allah'ın ayetleridir.

Allah'ın (cc) ilk emri "oku…" olmuştur. Okumak, anlamak ve gerektiğini yapmak için de iki kitap  üzerinde dikkatimizi  çekmiştir. Birisi Kitab-ı Kâinat olan bütün alemlerdir… Diğeri Kur'an-ı Kerim'dir. 

Tabiat denilen kâinat kitabında, canlı-cansız, büyük-küçük  her yaratılan  ve varlıklar arasındaki  bu  ahenk  ve intizam,  Cenab-ı Hakkın sonsuz ve doyumsuz  güzellik ve özelliklerinin görüntüleri ve gölgeleridir. Şairin  dediği gibi

"Binbir yüzle göründün, alemi  saldın gümana,

Bir yüz ile görünseydin kafir de gelirdi imana."

Evet,  basiret ve hikmet ehli  için hayatı ve hadiseleri ibretle seyretmek, kâinatın kitabını okuyup düşünmek ve yüce, yaratıcının  kudret ve sanatını tefekkür ve temaşa etmek, ibadetlerin en büyüğü sayılmıştır.

Gaflet gözlüğünü at

Gör, kitab-ı  kâinat

Yazılmış  binbir ayat

Sanma, şuursuz oldu 

Hücreler saf saf olmuş

Her zerre bir harf olmuş

Sanki  ilmi sarf  olmuş

Bir nokta, bin söz oldu! 

Her varlık binbir hece 

Çözülür  bu bilmece 

Kudret dizmiş  gör, nice 

Böyle  kusursuz oldu!

Cenab-ı Hakkın  insanoğluna  iki kitabı  bulunduğunu yukarıda arz etmiştik: Tabiat ve Kur'an. Bunların ilki şekil, ses, koku ve renklerle hitap;  ikincisi  ise kelime  ve anlamla hitaptır. Yaratan bunların ikisini  de "kitap" olarak zikretmektedir. Hem kâinat, hem Kur'an, ikisi  de insanın okuması  ve gereken  anlamı çıkarması için var edilmiştir. İkisinin de sahibi  ve sani'i Allah'tır.  İnsanoğlu  onlar üzerinde orijinal hiçbir değişme  ve ilave yapamaz.

İnsan ikinci  bir kâinat, ikinci  bir tabiat var edemediği gibi, ikinci  bir Kur'an da vücuda  getiremez. İnsan, çağlar  boyu  tabiatı, renkler, şekiller, ve sesler halinde yorumladığı gibi, Kur'an-ı da yorumlar. Ancak  bu  yorumların hiçbiri ne  tabiat  olmuştur, ne  de Kur'an… Bu  öylesine değişmez  bir gerçekti ki, Kur'an'ın tebliğcisi  Hz. Peygamber (sav) Efendimizin hadisleri bile Kur'an sayılmamıştır.

İnsanlık tarihinin  hiçbir kitabı, eseri, belgesi ve Kur'anın  dışında hiçbir  metin, kelimesi  kelimesine, harfi harfine, noktası noktasına  çağlar ve asırlar boyunca  böylesine  okunmamış, böylesine  incelenmemiş ve üzerinde kafa yorulmamıştır.

Kur'an, tıpkı  yaratıcı  kudret gibi  özünde asla  tükenmeyecek yeni doğuş ve oluş hazineleri taşımaktadır. Herşeyi  eskitip  yiyen zaman O'nu  yenilemektedir. ZAMANA  YENİK DÜŞMEMEK VE SÜREKLİ TAZE, YENİ VE CANLI  KALMAK OLGUSUNA "Kur'an mucizesi" DEMİŞTİR. Bu  mucizeye dayanarak Kur'an zaman tarafından eskitilemeyeceğini, kendisinin eşsiz  meziyeti  olarak ileri  sürer ve aksini  düşünenlere  açıkça  meydan okumaktadır. Bu meydan okuyuşa bugüne kadar cevap veren çıkmamıştır ve çıkmayacaktır!…

"Eğer siz O peygambere indirdiğimiz Kur'an'dan kuşkulu iseniz, haydi siz de onun benzeri bir sure  getirin… (ama)  Bunu yapamazsınız."[1]

Sünnetullah olan tabiat kanunlarını değiştirmek ve bozmak nasıl mümkün olmuyorsa… Tabiat kanunlarına aykırı  bir  hareket ve gayret, nasıl ki insanın  aleyhine başarısızlık ve zararla neticeleniyorsa, bunun gibi Kur'an kanunlarını ve Allah nizamını  bozup  değiştirmek te mutlaka  ve herhalde musibet ve felaketlerle sonuçlanacaktır. Kur'ana aykırı bütüb kanun ve kurallar insanlığın aleyhine olacaktır… Bugün  İslam aleminin  düştüğü zillet ve perişaniyet ve bütün insanlığın içinde bulunduğu bunalım ve dalalet, bunun  apaçık ispatı ve ilahi cezasıdır.

Asla unutulmasın!.. Kur'an tabiat kadar canlıdır. Kur'an kelamının yazıldığı sahifeler mecmuası  olan "mushafı şerif" ise sadece İslamın programıdır. Kur'an ise, hayattır, hakikattır, tatbikattır… Coğrafya  kitapları  ve tabiat manzaraları; nasıl tabiatın kendisi olamazsa, "mushafı şerif" de Kur'anın resmi ve İslamın  programı durumundadır.

Mushafın  okunup  dinlenmesinden zevk alıp Kur'ani kuralların hayat bulmasını ve uygulanmasını  istemeyen, tabiat manzaralarından hoşlanıp, yaratıcısına iman ve itaat etmeyen kimselerden  farksızdır. 

Emrine uyulmayan, hükmü uygulanmayan… Fert ve toplum hayatını düzenleyecek prensip ve programların hazırlanmasında; Temel kaynak ve dayanak yerine konulmayan bir Kur'an… Kendisinden çok yönlü yararlanılmak için, üzerine baraj yapılmayan… Enerji üretiminden, zirai sulama sistemine, balık ve diğer su ürünleri yetiştirmeden ulaşım ve taşıma hizmetlerine kadar çeşitli imkanlarından mahrum kalınan… Yani boşa akıp duran ve asla bulunmayan, Hüdai bir ırmak konumundadır.

 

Kur'anı en iyi tanıtan bir hadisi şerifle kapatalım:

 Hz.Ali şöyle buyurdu: " Ben Resulullah (s.a.v)'i şöyle derken işittim: Dikkat ediniz ve iyi biliniz ki: ileride bir fitne zuhur edecektir, dedi.Ben: O fitneden (bizi) kurtaran nedir? Diye sorunca; Resulullah (s.a.v): Allah'ın kitabıdır.Onda sizden öncekilerle sonrakiler hakkında (ibretli ve yeterli her türlü) malumat vardır.Aranızda olan (bütün) sorunlarla ilgili (temel ve genel her) hüküm Kur'an dadır.O, hidayet ile sapıklık arasını ayıran Furkan'dır.Boş  ve batıl sözü  yoktur, tamamı ciddiyet ve hikmettir.Kim bir zorba yüzünden Kur'anın emrini bırakırsa Allah onu helak edecektir.(Kur'anın adalet hükümlerinin ve emirlerinin uygulanmasına engel olan zalim ve zorba hükümetler de, onlara destek veren gafiller ve hainler de belasını bulacak, cezasını çekecektir) Kim Ondan başka bir yerde hidayet ararsa Allah onu sapıklığa terk edecektir.O, Allah'ın sapsağlam ipidir.O, hikmetli bir öğüt ve zikir, dosdoğru bir yoldur. (Hidayet ve İstikamet rehberidir).Ona uyulduğu müddetçe Haktan uzaklaşılmaz.Ona başka kelam sokuşturulamaz ki, hak ile batıl birbirine karıştırılabilsin.Alimler Ona doyamaz.Kur'an okumak ve tekrar edilmekle aşınmaz.(Hikmet ve hakikat incileri, tükenmeyen bir okyanustur).Akılları hayrete düşüren mucizevi ve ilahi özellikleri nihayet bulmaz.O öyle bir kitaptır ki, cinler Onu işittikleri zaman kendilerini alamadı ve: "Muhakkak biz, şaşılacak (ve akılları hayrette ve hayran bırakacak), Hakka ve hayra hidayet eden bir Kur'an işittik" dediler.(Kur'an en hassas ve sağlam bir terazidir.En şaşmaz ve yanılmaz bir göstergedir…Bu ilahi özelliğini ve önemini asla yitirmeyen ve herkesin gerçek ayarını ve değerini ortaya döken bir manevi röntgendir.) Kim O'nun dediğini söylerse, doğru söylemiş olur.(Kur'ana aykırı her söz ve hüküm ise; yalandır ve yanlıştır.Mümini, münkiri ve münafık kimseleri en açık biçimde tanıtan Allah'ın kelamıdır) Kim Onunla amel ederse şerefli karşılığını bulur.Kim Onunla hükmederse adalet göstermiş olur.Kim Ona çağırırsa, (davet eden de edilen de) doğru yola hidayet edilmiş olur."buyurdular.[2]


[1]  Bakara: 23-24

[2] Tirmizi-Taç Tercümesi C.1.No:15

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Abdullah AKGÜL

Abdullah AKGÜL

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
1 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Hüseyin AYDIN

Bilinmesi gerekeni sezen ve kavrayan bir kalp için
Zeka sadece bilgi ve araştırma ile olayları bilgi açısından bilmeye yarıyor ancak Meal-i Kerim’in açık ve anlaşılır mesajı ile kalp ve gönül ekranını genişleten bir insan hikmetle düşünüyor ve bilinmesi gerekeni sezme ve kavrama yeteğine sahip oluyor.

YORUMLAR

Son Yorumlar
1
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx