YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
66065a5054537
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 5 8 8
Bugün : 10174
Dün : 16551
Bu ay : 405382
Geçen ay : 338123
Toplam : 22731332
IP'niz : 54.204.117.206

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

AKP sayesinde PKK meşrulaştırılmış ve eşkıya başı APO, sanki sürgündeki devlet başkanı statüsüyle siyasi pazarlık ortağı yapılmıştı. Bütün bu şuursuz ve onursuz tavırları, kendilerini iktidara taşıyan odakların talimatıyla takındıkları açıktı; hatta Bülent Arınç, PKK’nın siyasi kanadı BDP yetkililerini “Sn. Öcalan’ı zora sokan açıklamalar yapıyorsunuz ve O’nun itibarını zedeliyorsunuz!?” şeklinde uyarılar yapacak kadar bayağılaşmıştı. Sözde Başbakan danışmanı Etyen Mahçupyan, herhalde aslından kaynaklanan PKK sempatizanlığıyla: “Öcalan uluslar arası bir sorunun taşıyıcısı ve çözüm anahtarıdır Öcalan’ın kendisine bir şeyler verilmesine ihtiyacı yok, o zaten istediği şeyleri söke söke almaktadır!?” anlamında devlete tehditvari açıklamalarla kinini kusmaktaydı.

Ve yine AKP’li Yalçın Akdoğan barış sürecine özverili katkı(!) sundukları için BDP’lileri saygıyla anıp övgüler yağdırmaktaydı. Cenabı Hak Kur’an’ında “O halde, siz üstün (haklı ve dayanıklı durumda) iken (düşmanları ve eşkıyaları) barışa çağırmak suretiyle gevşekliğe (ve tavize) kaymayın. (İnanıyor ve güveniyorsanız) Allah sizinle beraberdir; O sizin (cihat ve Milli savunma amaçlı) amellerinizi asla boşa çıkarmayacaktır” (Muhammed Suresi 35. Ayet) buyurduğu halde, AKP iktidarı Amerika ve Avrupa Gâvurlarının rızası için PKK eşkıyalarıyla barışa oturmakta ve demokratikleşme kılıflı çok sinsi ve stratejik tavizlerle Milli birlik ve dirliğimizi çözecek adımlar atmaktaydı. Bu ortamda bile, AKP’nin akreplikleri bahanesiyle hala İslam’a ve inanç esaslarımıza saldıran Darwinist Ulusalcılar ve Masonik-Kemalist ittihatçı artıkları ise, böylece Sn. Erdoğan’ın değirmenine su taşımakta ve halkımızı bunların kucağına atmaktaydı.

Bu arada Milli Ordu’yu paralı Rambo takımına çevirme ve TSK’yı NATO’nun (yani Haçlı ve Siyonist kurgunun) lejyonerleri haline getirme girişimleri de çok ciddi bir endişe kaynağıydı. Elbette teknolojik bilgi ve beceri isteyen ve süreklilik gerektiren bazı askeri birimlerin ve özel birliklerin profesyonel olması lazımdı. Ama vatan savunmasını tamamen paralı askerlere yaptırmaya kalkışarak, Ordu’yu cihat-Milli Savunma şuurundan ve şehadet duygusundan uzaklaştırmanın, bizi devlet-millet huzurundan da mahrum bırakacağını da hesaba katmalıydı. Örneğin; sınırlarımız, Milli namus ve onurumuzun korunduğu manevi barikatlar konumundaydı. Peki bu kutsal görevi, Milli şuur ve sorumlulukla, manevi bir duyarlılıkla değil de, sadece maaş ve menfaat hatırına yapacak askerler, kendilerine daha fazla para ve imkanlar verecek dış güçlere ve işbirlikçi çevrelere karşı; nasıl ve niçin savaşacaklar ve ne ölçüde canlarını ortaya koyacaklardı?

Ve yine güya Paralelci-Cemaatçi yapıyla mücadele perdesi altında Emniyet ve Adalet teşkilatındaki ve diğer kurumlardaki sade ve sıradan devlet görevlileri sürekli hakaret ve haksızlıklara uğratılıp etkisiz bırakılmakta, ama Cemaatin asıl patronlarıyla AKP kurmayları hala stratejik ittifak halinde bulunmaktaydı. Yandaş medyanın doğrudan,  sözde muhalif medyanın ise dolaylı beyin yıkaması ve manipülasyonları sonucu uyurgezer kalabalıklara dönüşen toplum ise, Sn. Erdoğan ve iktidarının her hıyanet ve mel’anetine bir keramet, bunların her rezaletine bir mazeret uydurmakta bayağı ustalaşmış, yalaka İlahiyat Proflarının yamuk fetvaları, faizden, fuhuş serbestliğinden, Haçlı AB ve Papa hizmetçiliğinden çok memnun ve mesrur Şeyh-Derviş takımının abuk-sabuk rüyaları, zavallı halkı sürekli coşturmaktaydı. Çok yakın bir gelecekteki hakikat devriminde ve hainlerin-gafillerin derbederlik döneminde, bu tespit ve tahlillerimiz daha iyi anlaşılacak ve “İşte bu sözlerim(in ne denli gerçek olduğu) yakında hatırlanacak ve haklı bulunacak)tır.” (Gafir-Mümin: 44)

En kötü senaryo gerçekleşme aşamasındaydı!

Boğaziçi Zirvesine katılan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bölgemizde istikrar ve güvenliğin tamamen yok olduğunu açıklamıştı.

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Filistin’de maalesef olumlu bir gidişat söz konusu değil. Herhangi bir gelişme olmadı. Çok büyük acılar, yıkımlar, hüsranlarla insanlık, bölge halkı karşı karşıya kaldı. Bugün bölgemizde çok daha karmaşık tehditler söz konusu. Bu da büyük bir hayal kırıklığı oluşturuyor. Irak ve Suriye’de gelişmeler bölgemizin görüntüsünü ve gerçeklerini çok daha kötü hale getirdi. Bölgede istikrar, güvenlik tamamen yok oldu… Neticede herkesin karıştığı vekâlet savaşları başladı. Bölgede, devlet adamı olarak gördüğüm, en kötü senaryo gerçekleşiyor” diyerek tarihi itiraflarda bulunmuşlardı.

İktidar, Valisini yalnız bırakmıştı!

İsrail’in Mescid-i Aksa saldırılarından duyduğu rahatsızlığı dile getirerek Avrupa’nın en büyün sinagogu olan “Edirne Büyük Sinagogu”nun kullanımıyla ilgili kısıtlama kararı alan ve bunu kamuoyuna, “İçimde büyük bir kinle söylüyorum bunu. Biz de onların mezarlıklarının etrafını temizliyor, projelerini kurula gönderiyoruz. Buradaki tadilatı sona gelen sinagog sadece müze olarak tescil edilecek”şeklinde duyuran, daha sonra ise özür dilemek zorunda bırakılan Edirne Valisi Ali Şahin’i, ABD’nin İstanbul Başkonsolosu Charles Hunter ziyaret edip kutlamışlardı. Hunter, Edirne’de restorasyonu devam edilen Büyük Sinagog’da yapılan çalışmaları hayranlıkla izlediğini vurgulamıştı. Doğruları konuşan ve milli vicdana tercümanlık yapan valisini, Siyonist odaklara satan bir iktidar elbette yıkılıp derbeder olacaktı.

Barzani: ‘Kürdistan’dan asla geri adım atmayacağız’ diye küstahlaşmıştı

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani, bağımsızlık ve referandumdan geri adım atmayacaklarını vurgulamıştı. Barzani, “yüz IŞİD, bin IŞİD de gelse Kürdistan bölgesinin bağımsızlık ve referandum süreci devam edecektir” diye çıkışmıştı. IKBY’nin Selahaddin (Masif) ilçesindeki başkanlık sarayında Ayn el Arap’tan dönen Peşmerge komutanlarıyla bir araya gelen Barzani Peşmerge’nin yaptıklarıyla dünyaya “nam saldığını” haykırmıştı.

PYD’yi ABD silahlandırmaktaydı!

ABD Dışişleri bakanlığı, ABD’nin Suriye’de PYD’ye doğrudan Amerikan silahı sağlamadığını, ancak “Net olmak gerekirse, ABD, PYD de dâhil Kobani’yi savunan IŞİD karşıtı güçlere, sahada IŞİD’e karşı mücadeleyi sürdürmeleri için sahip olmaları gereken malzeme miktarının tehlikeli biçimde azaldığını görüp havadan malzeme ve mühimmat desteği sağlanmıştır” diyerek durumu kurtarmaya çalışmıştı.

İngilizlerin AKP ile İşgal pazarlığı!

İngiltere Başbakanının iki gün süren Türkiye ziyareti için çantasında IŞİDle mücadele adı altında “Irak ve Suriye işgali, İngiliz savaşçılar ve havayollarının yolcu listeleri” gibi maddeler olduğu ve Cameron’un Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ikna etmeyi umduğu medyaya yansımıştı! İngiltere Başbakanı David Cameron’ın iki günlük Türkiye ziyareti ve ziyarette gündeme gelebilecek konulara ilişkin haberler İngiliz basınında geniş yer almıştı. İngiliz basını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ile görüşecek Cameron’ın ziyaretinde İngiliz savaşçıların Suriye’ye geçişlerini önlemek için Ankara’ya daha fazla işbirliği çağrısında bulunacağını yazmıştı. Times gazetesi, “Cameron’ın Başbakan olduktan sonra yaptığı ikinci Türkiye ziyaretini, savaşçı olduğundan şüphelenilen kişiler hakkında daha fazla istihbarat paylaşması konusunda Ankara’yı uyarmak için kullanacağını” hatırlatmıştı. Gazeteye konuşan İngiltere Başbakanlık yetkilisinin, “Cameron, Türklerle İngiliz savaşçılar ve İngiltere vatandaşlarıyla ilgili daha iyi bilgi alışverişi yapılmasını konuşacak” dediği aktarılmıştı. İngiliz Daily Telegraph gazetesi de ziyarette IŞİD’le mücadele adı altında Irak ve Suriye işgalinin detaylıca görüşüleceğini aktarmıştı. Kısaca Türkiye Batı’nın çıkarlarını korumak üzere Irak ve Suriye’ye sokulmaya çalışılmakta ve bu maksatla AKP iktidarının sırtı sıvazlanmaktaydı.

AKP’nin görevi halkı avutup oyalamaktı!

Bütün bunlar yaşanırken Cumhurbaşkanı da dahil, AKP iktidarının tek görevi halkımızı avutup oyalamaktı. Abdullah Öcalan: “Ben İmralı’ya getirilmeden bu denli etkin ve yetkin konumda değildim. İmralı’ya getirilerek ağırlığım ve saygınlığım artmıştır” diyerek acı gerçeği açığa vurmuşlardı. Ama “davul tozu” cinsinden kuru sıkı laf edebiyatıyla uğraşan ve “Kahraman Başbakan!” imajı oluşturmaya çalışan Ahmet Davutoğlu: “Paralelciler (Gülen Cemaati) örgütle (PKK ile) birlikte hareket ediyor” diyerek kendi aklınca suçu başkasının sırtına yıkmaya çalışmaktaydı. Yahu, bu PKK ile resmen müzakere yürüten ve Türkiye’yi çözüm süreci diye bölünmeye sürükleyen asıl sizin iktidarınızdı!

BDP’li Sırrı Süreyya Önder: “Sn. Öcalan’ın hazırladığı ‘çözüm ve uzlaşma taslağı’ içindeki özerklik ve genel af konularını Hükümet’le görüştük” diyerek gizli ve kirli hıyanetleri açığa vurmakta, Başbakan Davutoğlu ise “Bu tür konuların basın önünde tartışılması ve henüz üzerinde mutabakat sağlanmamış başlıkları gündeme taşımanın sürece katkısı olamaz!” şeklinde itiraz ve itiraflarda bulunmaktaydı. Sivil PKK BDP’nin eş başkanı Selahattin Demirtaş “İç güvenlik paketine karşı halkı sokağa dökmekle” Hükümet’e tehditler yağdırmakta, Sn. Cumhurbaşkanı ve Başbakan bu sözleri kınamakla uğraşmaktaydı. Anlayacağınız, senaryoyu Siyonist odaklar yazmakta, figüranlar sadece rollerini oynamaktaydı.

Batı Kürt kartını ilk sıraya niye almıştı?

Emekli General Haldun Solmaztürk, Irak ve Suriye’de yaşanan gelişmelerin ve ABD’nin bölgeye dönük hamlelerinin asıl Türkiye’yi ilgilendirdiğini açıklamıştı. Ortadoğu’da İsrail’in yanında, bölge ülkeleriyle uzun süre kavgalı kalacak bir Kürt devletinin inşa edilmek istendiğini belirten Solmaztürk, “Böyle bir Kürt devleti her zaman Batı’ya mahkûm olacaktır. Bu uzun süredir Batı’nın planları arasındadır. Bu konuda 1. Dünya Savaşı’nda alınmış bir karar da vardır. Balfour Deklarasyonu, Sykes-Picot Anlaşması ile birlikte ele alınmalıdır. Bu tür temel siyasi kararlar bir kere alındıktan sonra gelişmeler ışığında uzun vadeli temel siyasetlere ve stratejilere kaynaklık yapmaktadır.

Ancak Lozan ve sonraki dünya koşullarının “Kürdistan”ın kuruluşuna fırsat tanımadığını, ama İsrail’in kurulduğunu söyleyen Solmaztürk şunları vurgulamıştı:

“Şimdi bölgedeki son gelişmeler, büyük ölçüde AKP hükümetlerinin basiretsiz, ideolojik ve miyop siyasetleri nedeniyle bağımsız bir Kürt devletinin kuruluşunu hızlandırmıştır. Kobani olayının medya ve Batılı siyasetçiler tarafından kasıtlı olarak çerçevesinin ötesinde ele alınması ve büyütülmesinin sebebi, bu fırsata uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmek, kamuoyunu hazırlamaktır. Her şeyi sessizce ama yakından takip eden İsrail’in başbakanının ‘Kürtlerin hayallerini desteklemeliyiz’ çıkışı dikkat çekicidir, ciddiye alınmalıdır. Bölgedeki tüm devletleri küçültecek ve zayıflatacak, kuvvet dengesini kökünden ve kalıcı olarak İsrail lehine değiştirecek bir Kürt devletine gidecek her gelişmeye Batı tarafından destek sağlanacaktır. Irak ve Suriye parçalanmıştır, şimdi Türkiye sıradadır.”

‘Açılım’ sürecini yeniden canlandırmak amacıyla AKP-HDP arasında yapılan görüşmelerde Öcalan’a giden heyetin genişletilmesi ve açılımı ‘İzleme Heyeti’ oluşturulması konularında anlaşmaya varılmıştı.

Hükümet ile HDP heyeti arasında yapılan görüşmelerin ayrıntıları da ortaya çıkmaya başlamıştı.  Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın HDP heyetine “Öcalan bizimle aynı görüşte” dediği ortaya çıkmıştı. Akdoğan’ın “rüştünü ispatlamış” gazeteci ve akademisyenlerin süreci izleyecek heyette bulunmasını istediklerini belirtmesi anlamlıydı.

Gittiği her yeri bölen Ahtisaari yine Türkiye’ye yollanmıştı!

“Gittiği her ülkeyi bölmekle” tanınan eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari yine Türkiye’ye yollanmıştı. Ahtisaari’nin Tayyip Erdoğan’la görüşmesinin “açılım” sürecinin yeniden ele alınacağı ve ABD’nin Kürt konusunu gündeminde ön sıralara aldığı bir dönemde Türkiye’ye gelmesi anlamlıydı.

5 arkadaş Öcalan’a sekreterlik yapacaktı!

HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile görüşmesinin ardından İmralı’ya gidişle ilgili problem olmadığını vurgulamıştı. Buldan, adaya gidecek 5 mahkûmun aynı zamanda Öcalan’a sekreterlik yapacağını da açıklamıştı. 

ABD ‘eğit-donat’a Kandil’i de katmıştı

Türkiye’ye eğit-donat konusunda ‘PYD’yi de dahil et’ baskısı yapan ABD’nin, PYD görüntüsü altında PKK’lılara eğitim ve donatım desteği vereceği saptanmıştı. TSK’da bu konuda çok ciddi rahatsızlık vardı. ABD’nin, Irak’ın kuzeyindeki Peşmerge ve Irak ordusuna yönelik eğitim ve donatım faaliyetine PKK’yı da dahil etmesi Türkiye’ye düşmanca bir tavırdı. ABD’nin, PYD görüntüsü altında PKK militanlarına eğitim verip, ağır silahlarla donatacağı anlaşılmaktaydı. ABD’nin ‘eğit-donat’ kapsamına PKK’yı da almaya çalışması, başta TSK olmak üzere Türkiye’nin itirazıyla karşılaşmıştı. ABD eğit-donat konusunda Irak’ta harekete geçmiş, Peşmerge ve Irak Ordusu’na yönelik eğitimler başlamıştı. Yakında bu kapsama PKK da alınacak, ABD için PKK resmen terör örgütü olduğu için bunu PYD görüntüsü altında yapacaklardı. Ancak eğitim verilecek ve ağır silahlarla donatılacak olanlar Ayn el Arap’taki PYD’liler değil, Kandil, Hakurk, Avaşin, Basyan gibi kamplardaki PKK militanları olacaktı. Bu kamplar da doğrudan Türkiye’ye hedef alan saldırıları gerçekleştiren PKK’lıların kaldığı kamplardı.

Bu arada Martin Dempsey, Barzani ile buluşmuşlardı!

Irak’ta bulunan ABD Genelkurmay Başkanı Dempsey, Bağdat’tan sonra Erbil’e geçerek Barzani ile buluşmuşlardı. Görüşmenin Dempsey’in Irak’a Amerikan askeri birliğinin sevk edileceğini açıklamasının ardından yapılması anlamlıydı. Irak’ın batısındaki birçok bölgeyi elinde bulunduran IŞİD’e karşı atılacak yeni adımları görüşmek üzere Irak’a gelen ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey, Erbil’de Bölgesel Yönetim Başkanı Mesut Barzani, Başbakan Neçirvan Barzani, Peşmerge Bakanı Mustafa Seyid Kadir ve İçişleri Bakanı Kerim Şengali ile ortak görüşmeler yapmışlardı.

Batı’nın şantajı: Ya PKK’ya özerklik tanıyın veya darbeye hazırlanın!

DEP milletvekiliyken Leyla Zana, Orhan Doğan ve Hatip Dicle’nin tutuklanması üzerine yurt dışına çıkan ve yirmi yıldır ülkesinden uzakta yaşayan Zübeyir Aydar çözüm süreci aşamalarını, Batı’nın kendilerine karşı tavrını, hükümetin tutumunu, darbe konusunu, Gülen grubuyla ittifak iddialarını Hüseyin Yayman’a açıklamıştı:

– Öcalan son dönemde üç defa ‘darbe mekaniğinden bahsetti’ bunun anlamı nedir?

Darbe her zaman parlamento feshedilerek yapılmaz. Bu eski bir döneme dair bir algı. 28 Şubat’ta meclis kapandı mı? (Hayır..) Ortadoğu’da yeni bir dinamik gelişiyor. ‘Ilımlı İslam egemen olacak. AKP modeli bölgeye gelecek’ tezitutmamıştır. Mısır tecrübesinden sonra ordular üzerinden yeni bir düzen kurulmaya başlanmıştır.

– Türkiye’de de böyle bir durum görüyor musunuz?

Asker basına müdahale etmeye başlamıştır. Kamuoyunu dizayn etmeye çalıştığı açıktır. Bazı basın merkezlerini arayıp ‘şöyle yazacaksınız’ dedikleri konuşulmaktadır. Mesele Kobani sürecinde Aynel Arap ifadesi Genelkurmay çıkışlıdır. Ordu yeniden belirleyici biçimde kendini göstermeye başlamıştır.

– Yeni vesayetin geldiğini siz buradan görüyorsunuz, vesayetle mücadele eden Erdoğan görmüyor mu?

Görüyor mu, görmüyor mu, ya da ne kadar görüyor? bunları bilmiyorum. Aslında çok da önemli değil. Ama ben şunu söylüyorum. Hükümetin önünde MGK’da ‘Bırakın biz PKK’yı yok edelim. Elimizi serbest bırakın’ diyorsa bu hükümete kumpas hazırlığıdır. Bunu söyleyenler iktidara tuzak kurup onu tasfiye etmek istiyorlardır. Bu tezleri hükümete getirenler ‘darbe dinamiğinin’ mensuplarıdır.

– Bunu biraz açar mısınız?

Darbe dinamiği denilen konsept şudur. Hükümetin önüne ‘kağıt üzerinde bir plan koyup, biz PKK’yı imha ederiz’ diyenler, ki bu 2011’de Gülenciler ve başkaları tarafından ortaya atıldı. Hükümette bu tuzağa takıldı, Hükümet, Cemaat üzerinden çıkmaz yola sokulmaktadır.

–  Güvenlik güçleri bunu yapamaz mı?

Yapamaz. PKK’yı imha edeceğiz derken ekonomi çöker. Yeniden 90 konseptine dönülür. Bu süreç Erdoğan’ı tasfiyeye dönüşür. Bu tezleri dile getirenler Türkiye’yi Balkanlaştırmak istiyorlar.

–  Darbe mekaniğine dönersek?

Geçmiş darbelere bakıldığında toplumun nasıl hazırlandığını biliyoruz. Darbenin gelişini siz fark etmezsiniz. Halk adım adım buna hazırlanır. Türkiye’de de ordu yeniden kurtarıcı olsun diye bir zemin hazırlanıyor.

– ABD ve Batı buna destek çıkar mı?

Mısır’da nasıl destek verdilerse Türkiye’de de destek verirler. Türkiye ordusu son dönemde darbe yapmadıysa destek alamadığı için yapamamıştır. Yoksa çok rahatlıkla yapardı.

– Türk Ordusunun yeni bir darbe yapma ihtimalini görüyor musunuz?

(Bir an duraksıyor) Evet görüyorum. Şartları olgunlaştırırlarsa tereddüt etmeden darbe yapacaktır!

– Hükümet darbe mekaniğine teslim olmaması için ne yapmalı?

Türkiye ne kadar demokratikleşirse darbe mekaniğinden o kadar uzaklaşır. Darbeyi engellemenin yolunun Kürt barışından geçtiği unutulmamalıdır.

Yani, “ya PKK’nın planına razı olup özerklik kılıfıyla Güneydoğu’yu gözden çıkaracaksınız, veya bir askeri darbeye hazır olacaksınız!” mesajı Zubeyir Aydar ağzından aslında Batı’nın şantajıdır.

Cizre’de PKK, Polis ve Jandarma Araçlarını yakmıştı!

Şırnak’ın Cizre ilçesinde PKK’nın gençlik ve asayiş yapılanması olduğu belirtilen YDG-H ile güvenlik güçleri arasında çatışma çıkmıştı. Örgüt mensupları, emniyet ve jandarma binaları ile bazı askeri tesislere uzun namlulu silahlarla saldırıda bulunarak polis ve jandarma araçlarını el yapımı patlayıcılarla yakmıştı. Daha önce 2 kez saldırıya uğrayan bir öğrenci yurdu da üçüncü kez kundaklanmıştı.

Mardin’in Nusaybin ilçesinde kullanılmaya hazır 24 adet molotof kokteyli yakalanmıştı. Mardin Emniyet Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada “Nusaybin ilçesinde polis ekipleri tarafından yapılan çalışmalar kapsamanda; güvenlik güçlerine ve araçlarına yönelik saldırılarda kullanılmak üzere hazırlanmış, 24 adet kullanıma hazır molotof şişesi ele geçirildiği açıklanmıştı.

ABD’den PKK’ya ‘kara gücümüz olun’ teklifi yapılmıştı

MİT yöneticilerinin Oslo’da PKK ile yaptığı görüşmelerde Amerikalıların ve İngilizlerin devreye girmiş olabileceğini belirten AKP Genel Başkan Yardımcısı M. Ali Şahin, ABD’nin Kandil ile gizlice görüştüğünü de ağzından kaçırmıştı!

Oysa kendileri Devlet’i PKK’nın ayağına taşımışlardı

Açılım sürecinde yeni bir aşamaya geçen AKP hükümeti, HDP milletvekilleriyle birlikte Devlet’i temsilen bir heyeti Kandil Dağı’na gönderme hazırlığındaydı. AKP, Öcalan’ın: “Kararlı olunmazsa kaos derinleşir” şantajına boyun eğmiş durumdaydı. İmralı heyetinden yapılan yazılı açıklamada Öcalan’ın, “Barış ve Demokratik Müzakere Süreci Taslağı” konusunda Devlet heyetiyle mutabık kaldığı vurgulanmıştı. 

Sevr’in son aşamasına yaklaşılmıştı!

2014 Ekim’indeki uzun MGK’yla ilgili yeni bilgilere ulaşılmıştı. Oldukça hacimli çantalarla toplantıya katılan askeri kanat iktidara terör bölgesinde yaşanan olaylar ve “çözüm süreci” ile ilgili oldukça önemli uyarılarda bulunmuşlardı. “Sabrın da bir sonu var” mesajı iktidara açık bir lisanla hatırlatılmıştı. Bizzat Hükümet kaynaklarından elde edilen bilgilere göre:

TSK kanadı, terör bölgesinden gelen tüm bilgileri hükümetin önüne yığmıştı. Yaşanan ayaklanmaların ardından daha büyük sıkıntılarla karşılaşacağımızın altı çizildikten sonra, “Doğu ve Güneydoğu’da şehirlerimiz kopma noktasına gelmiş bulunuyor!” uyarısı yapılmıştı. Sözde kantonların sözde temsilcileri ile yapılan görüşmelerden dolayı duyulan rahatsızlık ve sakıncalar da net bir dille hatırlatılmıştı. “Çözüm Süreci”nin başından bu yana askerin tavrı tekrar vurgulanmış, yaşanan acı gerçekler yine belgeleriyle iktidarın yetkililerine aktarılmış, acilen tedbirlerin yürürlüğe konulması çağrısı yapılmıştı: “Daha sıkıntılı dönemlere giriyoruz. Artık sokaklarda insanlarımız kalleşçe infaz ediliyor. Sabrın da elbette bir sonu ve sınırı vardır!”

Bu arada ABD Başkan Yardımcısı Yahudi-Siyonist Joe Biden özellikle İstanbul’da yoğunlaşmış Ankara’ya göstermelik uğramıştı. Ahmet Davutoğlu ve ardından Recep Erdoğan ile çalışma yemekleri dışında, Türkiye düşmanı bazı bildik simalarla yoğun görüşme trafiği başlatmıştı. Biden ve Obama’nın özel temsilcisi General Allen’ın ve en sonda eğit-donat için gelen ABD askeri heyetinin Ankara’da devlet koridorlarında ve Genelkurmayca nasıl sopalandığı hatırlanırsa Joe Biden’in Ankara kuşkusu daha iyi anlaşılacaktı. Bu yüzden Biden, Ankara’ya gelmekten sakınıp, elemanlarını onun için İstanbul’a ayağına çağırmıştı.

Başkente devlet koridorlarına gelen sağlam bilgilere göre, bizimle eğit-donat için müzakere eden ABD, PYD-PKK ve Peşmerge unsurlarına eğitim vermeye çoktan başlamıştı. Hatta, Amerikalılar Almanya’da da Peşmerge kılığında PKK’lıları eğitime almıştı. Eldeki somut verileri en ince detayına kadar değerlendirmeye tabi tutan Devlet koridorları, ABD’nin Peşmerge’yi Türk topraklarında eğit-donat kapsamına alınması baskısını, “PKK’yı meşrulaştırma ve ileride yapılacak resmi görüşmelere terör örgütünü masaya resmi güç olarak oturtma hamlesi” olarak okumuşlardı. Oysa NATO’nun 2013’te Belçika’da düzenlediği bir askeri toplantısında KCK-PYD -PJAK-PKK ve KONGRA-GEL’in terörist unsurlar olduğu kabul edilerek dokümanlara yazılmıştı. Ayrıca aynı bilgiler EUROPOL’ün 2014’te hazırladığı rapor ve bültenlerde de vardı. Türk topraklarında Biden’in talimat verdiği yerde görüşme talebini kabul eden “dünya liderleri”(!) Erdoğan ve Davutoğlu, bunlardan habersiz olamazdı; değillerse de yakın zamanda kulaklarına fısıldanacaktı!” şeklindeki saptama ve uyarılar yerden göğe haklıydı.

PKK’ya meşruiyet ve Kürdistan’a resmiyet için dayatan AİHM’den Alevilere cemevi kıyağı çıkmıştı!

Dünya Müslümanları lehine hiçbir karara imza atmayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden yine skandal bir karar çıkmıştı. Türkiye’deki çoğunluğun uğradığı hiçbir haksızlığı savunmayan AİHM, Alevi Müslümanları kışkırtmak üzere Türkiye’yi suçlamıştı. AİHM, Türkiye’de cemevlerinin statüsüyle ilgili kararında Alevilere “ayrımcılık” yapıldığını açıklamıştı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı tarafından 2010 yılında yapılan başvuru ile ilgili olarak Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “ayırımcılığın yasaklanması” ile ilgili 14. maddesini ihlal ettiğine karar kılmıştı. Tazminat ile ilgili kararını ileri bir tarihte vereceğini belirten AİHM, Türk hükümetinden 6 ay içinde kararın gereklerini nasıl yerine getireceğine dair görüş bildirmesini buyurmuşlardı, bizdeki yüksek mahkemeler de hemen gereğini yapmışlardı. Ve tabi sormak lazımdı: Kanunlarımız AB’den geldiğine göre TBMM ne işe yarardı? 

Öcalan eve çıkarılacak, çözüm sürecinde cesur(!) adımlar atılacaktı!?

Çözüm sürecinde flaş bir adım atılacak; Öcalan ev hapsine çıkarılacaktı! Kulislere yansıyan çözüm sürecinde adım adım izlenecek yeni yol haritasında şunlar vardı:

. Bu yeni süreçte diyalog aşamasından müzakere aşamasına geçilecek somut adımlar atılacaktı.

. Bu adımların en önemlisi de Abdullah Öcalan’ın İmralı’da ev hapsine çıkarılmasıydı. Al Jazeera’nın haberine göre, Öcalan’ın ev hapsini geçireceği yer şimdilik Adalet Bakanlığı’na bağlı İmralı Adası’nda bulunan Mete Tesisleri olacaktı.

. Süreçte yeniden bir tıkanmanın olmaması durumunda, taraftarların talepleri “müzakere süreci dönemi”nde tek tek hayata geçirilip uygulanacaktı.

Al Jazeera Türk’ün edindiği bilgilere göre, üzerinde anlaşma sağlanan önemli adımlar şunlardı:

1. HDP heyetine Hatip Dicle ve Ceylan Bağrıyanık dahil olacaktı.

2. Öcalan Kandil’e ‘mutlak eylemsizlik’ çağrısı yapacak, Kandil ise çağrıyı değerlendirip kararını açıklayacaktı.

3. Öcalan’ın çalışmalarına yardımcı olacak beş mahkûmdan oluşan sekretarya kurulacaktı. (İmralı’daki mahkûmlar yerine yeni mahkûmlar taşınacak, bunlar araştırma yapacak, kayıt tutacak ve Öcalan’ın yardımcıları olarak çalışacaklardı. Bu mahkûmlar örgütün cezaevlerindeki önemli isimlerinden oluşacaktı)

4. İzleme Kurulu oluşacaktı. (16 kişilik akil insanlar ve dışarıdan üç isim olacaktı. Bu isimlere Öcalan’ın onay vermesiyle birlikte kısa süre içinde kamuoyuna açıklanacaktı.)

5. Ağır sayılan PKK militanı hasta mahkûmlar serbest bırakılacaktı.

6. Öcalan ev hapsine alınacaktı. (Adalet Bakanlığı’na bağlı İmralı Adası’nda bulunan Mete Tesisleri hazırlanmaktaydı.)

7. Gazeteciler İmralı’ya giderek Öcalan ile görüşme imkânı bulacaktı.

8. Öcalan, silahsızlanma çağrısı yapacaktı. (Çağrıyı Kandil uygun bulursa örgüt militanları Türkiye’ye gelerek siyasete katılacaktı.)

9. Terörle Mücadele Kanunu’nda (TMK) değişiklik ile geri dönüş yasası Meclis’e sunularak çıkarılacaktı.

10. Türkiye’nin, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki bazı maddelere koyduğu çekinceleri kaldıracaktı. (Böylece özerk Kürdistan’a resmiyet kazandırılacaktı.)

11. Genel af çıkarılacak, PKK anarşistleri, Özerk federatif Kürdistan’ın “öz savunma ve güvenlik gücüne” katılacaktı!

“ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın İstanbul’da AKP kurmaylarına verdiği “PYD’yi de eğitin” talimatını yazmıştık. Hükümet kaynaklarından, perşembe günü 7 saat gibi uzun bir sürede gerçekleşen YAŞ toplantısında bunun gündeme gelip gelmediğini sorduğumda: YAŞ’ta askerin eğit-donat kapsamında yürütülen çalışmalarla ilgili Başbakan Ahmet Davutoğlu’na bilgi aktardıklarını ve karşı çıktıklarını” hatırlatmışlardı. Bu arada askeri kanadın; PYD’ye Türk askeri tarafından eğitim verilmesine kesinlikle karşı çıkarken, bazı belgeleri ve fotoğrafları masaya koyduğu da anlatılmıştı. Davutoğlu’na yakın kaynakların verdiği bilgiye göre; asker, PYD eş başkanı Salih Müslim’in Öcalan ile çekilen fotoğraflarının yanı sıra Müslim’in son günlerde terörist Murat Karayılan ve diğer elebaşı bazı teröristlerle çektirdiği samimi fotoğrafları ortaya koymuş ve bunların kapsamlı bilgisini sunmuşlardı. “PYD/PKK birlikteliği belgeli ve fotoğraflı ispatlanırken, Türk subayı, PYD/PKK unsurlarına eğitim veremez” kanaati kesin bir dille Davutoğlu’na açıklanmıştı. Oysa Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, eğit-donat kapsamında Kırşehir Hirfanlı’da, ÖSO’ya Türk-ABD askerleri tarafından eğitim verilmesine ve buna karşılık Kuzey Irak’ta Peşmerge ve Irak ordusuna, ABD askeri tarafından verilen eğitime Türk askerinin “gözlemci”  olarak katılmasına sıcak baktığı bilinip durmaktaydı.”[1]

Şimdi Ordumuza, yani Milli onurumuza sahip çıkmanın tam zamanıydı!

TSK’nın AKP’ye yönelik beş uyarı ve itirazı haklıydı ve tarihi bir adımdı:

Tarihi ve talihli bir gelişme olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) hükümetin izlediği ve kendilerini de ilgilendiren politikalara 5 konuda itiraz ettiği anlaşılmıştı. “Açılım” sürecine “kırmızı çizgi” konulmasını isteyen askerlerin, terörle mücadelede yasal düzenleme ve güvence istediği ortaya çıkmıştı. Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın İçişleri Bakanlığına bağlanmasına karşı olan askerlerin bunun terörle mücadelede zaaf yaratacağı görüşünde olduğu vurgulanmıştı. Askerlerin Suriye’ye kara harekâtı yapılmasına ve Türk ordusunun Suriye’ye sokulmasına kesin bir şekilde karşı çıktığı kulislere yansımıştı. TSK’ya kurum dışından müdahalelere de itiraz ettikleri ayrıca bedelli askerliğin yanlış olduğunu da hükümete ilettikleri yazılıp konuşulmaktaydı.

İktidarın icraatlarına yönelik TSK’nın itirazlarına yol açan 5 ana başlık şunlardı:

1- Suriye’ye kara harekâtı TSK’ya bir tuzaktı!

Davutoğlu en son Avustralya’da yapılan G-20 zirvesinde yine Suriye’de Esad yönetiminin devrilmesi talebini tekrarlamıştı. Daha sonra yaptığı açıklamada, “Bizim hep ısrarla söylediğimiz şu: Entegre bir strateji lazım. Biz o zaman elimizi taşın altına koyarız” buyurmuşlardı. Davutoğlu’nun “Elimizi taşın altına koyarız” sözlerinden kastettiği Suriye operasyonu için TSK’nın oraya sokulmasıydı. Ancak TSK Suriye’ye müdahale ve Türk askerinin Suriye’ye yapılacak kara harekâtına katılmaya kesinlikle karşıydı ve haklıydı.

2- Açılım parçalanmaya yol açardı!

Askerler “açılım” sürecinin terör örgütüne yaradığı ve onları şımartıp azgınlaştırdığı kanaatindeydi. “Açılım”ın bedelinin her geçen gün arttığı, bir an önce gerekli önlemler alınmazsa sıkıntının daha da büyüyeceği konusunda kurumda görüş birliği vardı.

3- Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığı yerinde kalmalıydı!

Genelkurmay Başkanlığı Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın İçişlerine bağlanması konusundaki görüşlerini resmi olarak hükümete iletmiş durumdaydı. Terörle mücadelede ciddi zafiyet yaratacağı düşünülen bu karardan Genelkurmay ciddi endişe duymaktaydı.

4- TSK’ya dış müdahale kasıtlı ve yıkıcıydı!

Son yıllarda TSK’ya yönelik tertipler ve yaşanan olaylar özellikle alt rütbeli subay ve astsubaylarda ciddi rahatsızlık ve moral bozukluğu yaratmış durumdaydı. Ergenekon ve Balyoz gibi tertiplerin etkisi ortadaydı. Hükümetin ‘kumpas’ açıklamasından sonra bu durum telafi edilmeye çalışılırken, şimdi de sürekli yapılan belgesiz kanıtsız ihbarlarla bir başka sıkıntı daha başlamıştı. TSK dış müdahale olmadan kendi sorunlarını çözmekten yanaydı.

5- Bedelli askerlik haksızlıktı ve yararsızdı!

TSK “bedelli askerlik” uygulamasına da karşıydı. Bu konudaki görüşlerini sözlü ve yazılı olarak hükümete iletseler de hükümetin ısrarını sürdürmesinden rahatsızdı. “Bedelli askerlik” uygulamasının TSK’nın can damarı olan “Mehmetçik” geleneğinin yıpranmasına yol açtığı, parası olmayanlar açısından haksızlık yaratacağını, halen askerlik yapanların moralini bozacağını düşünüyorlardı.

Ordusuna sahip çıkmayan, hatta düşman nazarıyla bakıp Batılı barbar güçlere alkış tutan bir toplumun nasıl bir akıbete uğradıklarını; Irak’ta, Suriye’de ve Libya’da görüp hala anlamayanların artık akıllarını başlarına alması lazımdı. ABD, AB ve İsrail’in tahrik ve takviyesiyle, yıllarca kahpece pusu kurup arkadan vurdukları Mehmetçiğe, sonunda “IŞİD’e karşı Kobani Kasabasına sahip çıkamıyoruz, gelip bizi kurtarın!” diye yalvaran PKK’lıların ve yandaşlarının durumuna düşmeden, kahraman Ordumuza sahip çıkmanın tam zamanıdır. Namusumuzun da, onurumuzun da, huzurumuzun da Milli ve güçlü ordumuzun varlığına bağlı olduğu asla unutulmamalıdır!

Ve tabi TSK’mızın, Onun komutanlarının, kurmaylarının ve subaylarının da artık, bizi “Ordu-Millet” yapan değer ve dinamiklere samimiyetle sahip çıkması, kaynaştırıcı kimyamız olan İslam mayasına ve Müslüman halkımızın hayat tarzına saygı duyması, geçmişte yapılan ve Erbakan’ın şahsında somutlaşan hataların bir daha tekrarlanmaması konusunda toplumu umutlandıracak ve güven aşılayacak tavırları mutlaka takınması lazımdır ve kaçınılmazdır. Din düşmanlığı şeklinde uygulanan yanlış Laiklik dayatmasının, Masonik Kemalist uydurmasının, körü körüne bir Batı hayranlığının ve NATO bağımlılığının aziz milletimize ve Kahraman Silahlı Kuvvetlerimize nelere mal olduğunu anlamak için belki de bu son fırsattır.

ABD’nin Türkiye’ye terör şantajı ve saldırı hazırlığı!

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2013 terörizm raporunda “Türkiye’nin Suriye’deki terör gruplarının en önemli destek merkezlerinden biri olduğu” vurgulanmış ve Türkiye uyarılmıştı. Bu bahaneyle Türkiye’nin uluslararası platformda teröre destek veren ülke olarak anılmasına çalışılmaktaydı. Teröristlere destek verdikleri iddiasıyla AKP hükümeti hakkında uluslararası mahkemelerde davalar da açılmıştı. Bu konuda AKP Ankara’sına bir uyarı da Amerika’dan gelmiş, ABD Dışişleri Bakanlığı 2013 Terörizm Ülke raporlarını yayınlamıştı.[2]

Türkiye’nin Suriye’ye gitmeyi planlayan teröristlerin transit geçiş rotası olduğu ifade edilen raporda yine Türkiye’nin bu terör gruplarının çeşitli vakıflar aracılığıyla yardım adı altında para topladığı veya sınırdan para kaçakçılığı yaptığı yazılmıştı.

Bu raporda dikkat çeken noktalar şunlardı:

1- Kar amacı gütmeyen bazı vakıflar terörizmle mücadelede finans kırılganlıkları açısından düzenli denetime tabi tutulmuyor ve kara para aklamada hükümet tarafından uygun yardım, rehberlik alınmıyordu.

2- Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 70 bin kâr amacı gütmeyen kuruluşu denetlemek için görevli sayısı azdı. Sınırlar arasında, komşu ülkelerdeki şiddet yanlısı aşırıların finanse edilmelerine yardımcı olmak üzere topluca para kaçakçılığının gerçekleşmesi ihtimali bulunuyordu.

3- Türkiye DHKP/C üyelerinin statüsüyle ilgili Avrupa ülkeleriyle işbirliğini artırıyordu, ama Avrupa Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkeleriyle Suriye’ye gitmeyi planlayan potansiyel yabancı militanların ülke toprakları üzerinde seyahat etmelerini men etmek için ciddi bir uğraş vermiyordu!

Bütün bunların Türkiye’yi teröre destek sağladığı bahanesiyle sıkıştırıp şantajla Kürdistan oluşumuna razı kılmanın, olmazsa topyekûn ülkemize saldırı hazırlığının bir parçası olduğu açıktı. Ve maalesef Türkiye için en önemli ve öncelikli tehdit bu işbirlikçi ve teslimiyetçi AKP iktidarıydı. Daha büyük bedeller ödemeye mecbur kalmadan Milletimizin uyanması ilgili ve yetkili makamlarının sorumluluklarını kuşanması lazımdı.

İsrail BM’de Türkiye’yi ‘teröre destek veren ülke’ diyerek lobi yapmıştı!

Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde beklenen oyu alamamasının ardından, Ankara’da yürütülen lobi faaliyetleri konuşuluyor.

2015-2016 dönemi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) geçici üyeliği için yapılan seçim öncesinde güya 140 ülkeden Türkiye’ye oy vereceğine dair söz alınmış, ancak son oylamada 60 oy çıkmıştı. Çünkü İsrail Türkiye’yi “teröre destek veren ülke” diye tanımlayarak yoğun bir karşı propaganda yürütmüş ve başarmıştı. Türkiye’nin, Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) karşı çıktığı Müslüman Kardeşlere verdiği destek açıklamalarının ve Suriye Irak politikalarının, terör örgütü Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ile mücadelede istenilen düzeyde katkı sağlamaya yanaşmamasının, Birleşmiş Milletler’deki başarısızlıkta etkili olduğu vurgulanmıştı.[3] Türkiye, 2015-2016 dönemi BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliği için yapılan seçimde İspanya karşısında üçüncü turda 193 üyeden sadece 60 oy almıştı. Oysa oylama öncesinde yaklaşık 140 ülkeden destek sağlandığı açıklanmıştı.

Hatırlayacaksınız yargılanmasına 31 Mayıs 1999’da İmralı Devlet Güvenlik Mahkemesinde başlanan davada Abdullah Öcalan, PKK örgütünü kendisinin kurduğunu, örgütü sevk ve idare ettiğini, yakalandığı ana kadar örgütün kendisinin liderliği ve komutası altında faaliyetlerini sürdürdüğünü açıklamıştı. Daha sonra ifadesinde PKK’ya 140 ayrı ülkeden destek sağlandığını ve eğer idam edilirse oluk oluk kan akıtılacağını, canı bağışlanırsa çatışmaları bitirmeye çalışacağını da vurgulamıştı. PKK’ya destek veren ülkeler arasında; Amerika, İngiltere, İsrail, Fransa, Almanya, Rusya, İtalya, Belçika, Hollanda, Yunanistan, Danimarka, Ermenistan baş sıradaydı ve bugün bütün bu ülkeler çözüm sürecinin de hararetli destekçileri konumundaydı.

 

[1]Ahmet Takan, 29.11.2014, Yeniçağ

[2]http://www.yenimesaj.com.tr/?haber,13006288/abd-den-turkiye-ye-ikaz

[3]http://t24.com.tr/haber/israil-bmde-turkiyeyi

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

AHMET AKGÜL KİMDİR?

 

Araştırmacı-Yazar, Düşünür ve Siyaset Bilimci olarak tanınan Ahmet Akgül, Milli Görüş çizgisinde önemli bir fikir adamıdır. Olaylara insan eksenli ve İslam endeksli yaklaşmaktadır.

2004 Ocak ayında, arkadaşlarıyla birlikte İstanbul’da aylık olarak yayınlanan “Milli Çözüm” Dergisini çıkarmaya başlamıştır.

Uzun süreli, ciddi ve çileli bir mücadele dönemi yaşamış ve bu duyarlı, tutarlı ve kararlı tavrını hiç bırakmamıştır. Bu yüzden pek çok sıkıntı ve saldırılara uğramış, defalarca mahkeme açılıp tutuklanmış ve hapis yatmıştır.

İnancımız ve ihtiyacımız olan evrensel hukuk kurallarının; bütün insanlığın ortak değeri ve hayat düzeni haline getirilmesi, “Demokrasi, Laiklik ve özgürlükler” gibi çağdaş kurum ve kavramların; ilmi ve insani temellere göre yeniden şekillenmesi… Ve Türkiye’nin yeni bir barış ve bereket medeniyetine öncülük etmesi konularında yoğunlaşmıştır.

Üstadımızın, başta “İnsanın Yozlaşması”, ardından “Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya” ve yine “Barış ve Bereket Nizamı “İslam Davası” ve YozlaştırılanCihad Kavramı” gibi birçok kitapları İngilizceye çevrilip merkezi Londra’daki Cagaloglu Yayıncılık organizesiyle; Amazon ve Bornes&Noble (bn.com) gibi dünya genelinde dağıtım yapan yüzlerce online sitesinde ve dijital (e-kitap) sayesinde 120 kadar ülkede yayınlanıp okunmaktadır. Ayrıca Üstadımızın “Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı” başlıklı Meal-i Kerim yorumları İngilizce ve Rusça tercümeleri ile “Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya” kitaplarının Rusça, Arapça, Çince, Japonca ve İspanyolca tercümeleri tamamlanıp basılmış olup; Almanca, Fransızca, Kırgızca ve Farsça tercümelerinde de sona yaklaşılmıştır.

Milli siyaset ve sorumluluk düşüncesini farklı bir boyutta ele alan ve yorumlayan Hocamız; yaklaşık 40 yıldır Türkiye’mizin her yerinde, Avrupa’da ve İslam ülkelerinde, önemli seminer ve konferanslara katılmaktadır.

Mili Görüş’e çöreklenmiş bazı şaibeli kişilerin gizli niyet ve tertiplerini haber vermesi, uzun vadeli hedefler ve stratejik tavizler sonucu Parti’ye girdiklerini sezmesi ve söylemesi nedeniyle, Ahmet Akgül’ün teşkilatlarda ve Milli Görüşçü kuruluşlarda hizmet vermesi engellenmeye çalışılmış; Erbakan Hoca ise, kendisinin daha bağımsız davranabilmesi ve nifak çarkı içinde körletilip kirletilmemesi için bu girişimlere karşı çıkmamış, ama kendisini uzaktan destekleyip yönlendirmekten de geri durmamıştır. Erbakan’ın “Adil Düzen” projeleri, AKP’nin siyasi hileleri ve karanlık ilişkileri, Fetullahçı Cemaatin gizli mahiyeti konularında sayılı uzmanlardandır.

1949 Elazığ doğumlu olan, çeşitli konularda yayınlanmış ve hazırlanmış 105 (yüz beş) eseri bulunan yazarımız, evli ve beş çocuk babasıdır.

 

Hocamız’ın Başlıca Kitapları:

● Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı (Türkçe Meal-i Kerim. Abdullah Akgül Yayına Hazırladı.) (İngilizce ve Rusçaya çevrildi.)

Milli Sorunlarımız ve Sorumluluklarımız (2 Cilt)

Dünyanın Değişimi ve Erbakan Devrimi

Refah-Yol’la Rantiyenin Savaşı

Cemaatin Cılkı, Erdoğan’ın Çarkı, Erbakan’ın Farkı

Türkiye Kuşatılırken, Kuklaların Kapışması

Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya (İngilizce, Rusça, Çince, Japonca, Arapça ve İspanyolcaya çevrildi.)

Bizim Atatürk

Küresel Fesatçılık ve Fetullahçılık

Dış Politika Yazıları (I) BOP’un Temel Taşları (1988-1998)

Dış Politika Yazıları (II) Tarihin En Talihsiz Yılları (2002-2015) 

Siyaset ve Strateji Bilgeliği

Osmanlı Sistemi ve Abdülhamit Siyaseti

İslam Davası ve Cihad Kavramı (İngilizceye çevrildi.)

● “İnsan”ın Yozlaşması (İngilizce ve Rusçaya çevrildi.)

Ah-u Figan’ım (Şiir)

Başörtüsü İnkârı ve İstismarı

İslamcı Münafıklar

Milli Şuur ve Ordu

20 Yıl Öncesinden; AKP Gerçeği ve Akıbeti

Bilge(!) Erdoğan’dan, İlkeli(!) Numan’a AKP Tezgâhı

Cezaevinde Yazdıklarım

Siyonizm-Deccalizm Ortaklığı

Devrim Simsarları ve Din İstismarcıları

Dilin Düğümü Çözüldü (Şiir)

Din Dengedir İslam İlericiliktir

Din – Devlet ve Demokrasi

Ergenekon Senaryosu “At Değiştirme” Operasyonu muydu?

(Kadiri - Haydari Tarikatı) Gönül Seması ve Tasavvuf Kapısı

Medeniyet Mücadelesi ve Mehdiyet Müjdesi

● Teşkilatçılık (İletişim ve İşbirliği Sanatı) Mesaj ve Metod

Milli Görüş’ün Marazlıları

● Hak Davanın Hokkabazları

ABD’li Siyonistlerin, AKP’li Piyonistleri

İsrail’in Şımarması ve Armageddon Savaşı

BDP’nin Özerklik Kalkışması

Bir Devrim Yaşanıyordu!

Dünya Dönüşüme Hazırlanıyordu

Hidayet Kıvılcımı ve Hikmet Kılıcı (Şiir)

Katı Ulusalcıların ve Ilımlı İslamcıların Din ve Devlet Tahribatı

Osmanlı’dan Cumhuriyete Kripto Yahudiler ve Pakraduniler

Yüz Kur'ani Kavram ve Yorumları

Konularına Göre: Kur’an-ı Kerim Fihristi

Siyaset Şehveti ve AKP’nin Şerbeti (Yayına Hazırlayan: Ufuk Efe)

AKP’nin Akreplikleri (Yayına Hazırlayan: Ufuk Efe)

Terör-Masonluk ve Mafia Medeniyeti

Cumhuriyet Türkiye’sinde Nifak Hareketleri

Ruhlar-Sırlar ve Uzaydaki Yaratıklar

Sabah Yakın Değil miydi?

Tarikatların Hizmet Sahası ve Islahı

Tuz Kokarsa…

Gaflet miydi, Hıyanet miydi?

Tahribat Ortakları: AKP’nin Arkası, MHP’nin Markası

Türkiye Tarihi Dönemeçteydi!

Yakın Tarihimizde Yüceler ve Cüceler (2 Cilt)

Zafer Muştuları ve Fetih Hazırlıkları

Erbakan’dan İntikam Alanlar

Suriye’de Yaklaşan Hilal-Haç Kapışması

Başkanlık Diktatoryası

15 Temmuz Hıyanetinin Gizemi: Bir Darbe Analizi ve Sistem Krizi

Pazarlık Partisi ve Palavra İktidarı

Kemalizm-Tayyibizm Uyarlaması

Başka Çare Kalmamıştı

İslam’dan Uzaklaştıkça, İnsanlıktan Çıkılması

Dert Söyletir Aşk İnletir (Şiir)

● Hainleri Haşlama, Zalimleri Taşlama (Şiir)

● İstanbul Sözleşmesi ve Ailenin Çözülmesi

Türkiye'nin Erdoğan'la Sınavı ve Ukrayna Savaşı

● Hamas, Şeytanı Şaşırtmış ve Dünyayı Uyandırmıştı

 

Üstadımızın hazırladığı; İlköğretimden, Üniversiteye kadar öğrencilerimize inanç ve ahlâk esaslarını ve Milli-İnsani sorumluluklarını öğretecek Ders Kitapları:

● İlkokul 4-5: Çocuklar Sizin İçin Yaratılış Harikaları ve Din Ahlâkı

● Ortaokul-1: İslam; Doğal Hayat ve Güzel Ahlâktır

● Ortaokul-2: Allah'a İman ve Ahlâk Kuralları

● Ortaokul-3: Bilimin Işığında Allah’ın Varlık Kanıtları ve İslam Ahlâkı

● Lise-1: Yaratılışın Bilimsel Kanıtları

● Lise-2: İslam'ın Aydınlığı ve İmtihanın Şartları

● Lise-3: Müslüman; Güzel Ahlâk ve Sorumluluk Taşıyandır

● Lise-4: "Gençliğin Ahlâki Sorunlarına Milli Çözüm Programı"

● Üniversite-1: Yaratılış Sırları ve İslam’ın Esasları

● Üniversite-2: Allah'ın Varlığı ve İmtihanın Sırrı

● Üniversite-3: Olgun Müslümanın Hayatı ve İslam’ın Amacı

 

Üstadımızın Kitaplarından Derlenen Yeni Kitaplar:

Ahmet Akgül’e Göre; Laiklik, Demokrasi ve Cumhuriyet Kavramları

(Hazırlayan: Nevzat Gündüz)

Üstat Ahmet Akgül’ün; Milliyetçilik Anlayışı

(Hazırlayan: Orhan Atay)

Ahmet Akgül’ün; Alevilik, Bektaşilik ve Şiilik Yaklaşımı

(Hazırlayan: Veysel Uzun)

Üstat Ahmet Akgül’e Göre; Kemalizm’le Atatürkçülük Farkı

(Hazırlayan: Ufuk Efe)

Ahmet Akgül’e Göre; Ülke Sorunları ve Çözüm Yolları

(Hazırlayan: Okan Ekinci)

Ahmet Akgül’e Göre; Genel Ahlâk Esasları ve Temel İnsan Haklarına Saygı

(Hazırlayan: Fatma Betül Erişkin)

Üstat Ahmet Akgül’ün; Siyonizm Saptamaları

(Hazırlayan: Ali Çağıl)

Ahmet Akgül’e Göre; Yaratılış Sırları ve İman Unsurları

(Hazırlayan: Halil Yaman)

Ahmet Akgül’e Göre; Din İstismarcıları ve Devrim Simsarları

(Hazırlayan: Akın Cengiz)

Üstat Ahmet Akgül’e Göre; Tarikat Yozlaşması ve Tasavvuf İhtiyacı

(Hazırlayan: Abdussamet Çağıl)

Üstat Ahmet Akgül’ün; Adil Medeniyet Programları

(Hazırlayan: Osman Nuri Çelik)

Ahmet Akgül’ün; Tarih Yorumları – 2 Cilt

(Hazırlayan: Kâzım Gülfidan-Halil Altuntaş)

Üstat Ahmet Akgül’ün; İlginç Anıları ve Rüyaları

(Hazırlayan: Ramazan Yücel)

Ahmet Akgül’ün; İçtihad Perspektifi ve Orijinal Projeleri

(Hazırlayan: Abdullah Akgül)

Ahmet Akgül’ün; Hikmet Uyarıları ve Veciz Uyarlamaları

(Hazırlayan: Neslihan Bayraktar)

Üstat Ahmet Akgül Hocamızın; Tenkit (ve Tebrik) Yazıları – 2 Cilt

(Hazırlayan: Mus’ab Eryıldız-İsmail Erkut)

Ahmet Akgül’den; Siyaset ve Strateji Kuralları

(Hazırlayan: Necati Akgül-Ali Mert)

Ahmet Akgül’e Göre; Yönetme ve Liderlik Sanatı

(Hazırlayan: Yakup Gözübüyük)

Ahmet Akgül’ün Saptamalarıyla; Erbakan ve İnsanlık Davası

(Hazırlayan: Ahmet Cömert)

Ahmet Akgül’e Göre; Erdoğan ve Takımının Ayarı ve Tahribatları – 3 Cilt

(Hazırlayan: Nail Kızılkan-Sezai Kurt-Mehmet Sıtmapınar)

Ahmet Akgül’e Göre; Fetullah Gülen’in Perde Arkası

(Hazırlayan: Mehmet Akif Avcı)

Ahmet Akgül’ün Gözüyle; Farklı Kesimlerden İnsan Manzaraları – 2 Cilt

(Hazırlayan: Osman Eraydın)

Ahmet Akgül Üstadımızdan; Erbakan Hoca’ya Yönelik İthamlara Yanıtlar

(Hazırlayan: Necmettin Musa Bişkin)

Ahmet Akgül'den Kahramanlık Şiirleri (Hazırlayan: İsmet Sezgin)

Ahmet Akgül’den; Seçme Şiirler (Hazırlayan: Ömer Çağıl)

Ahmet Akgül'den Şiirler Harmanı (Hazırlayan: Orhan Yılan)

Ahmet Akgül'den Edep-İstikamet-Hikmet ve Hakikati Öğreten Şiirler

(Hazırlayan: Yalçın Gözübüyük-Erdem Kaya)

 

Hocamızın Önsözünü Yazdığı Milli Çözüm Yayınları:

Üstad Ahmet Akgül’ün Özgeçmişi ve Öğretileri

(Yakup Gözübüyük)

● Haykırış (Şiir - Ali Çağıl)

AKP Yönetimi ve Tahribat Yöntemi Sistem Tahlili ve Siyaset Tenkidi

(Nevzat Gündüz)

● Sözün Çözüme Dönüşmesi (Siyasi Fıkralar - Osman Eraydın)

● Ayar Aynası ve Nokta Atışı (Sosyal ve Siyasi Fıkralar - Erdoğan Bişkin)

Milli Çözüm Ekibinden: İlginç Rüyalar ve Manevi Uyarılar – 2 Cilt

(Hazırlayanlar: Fatma Betül Erişkin – Nail Kızılkan – Neslihan Bayraktar)

 

 

INTRODUCTION OF USTADH AHMET AKGÜL

 

Before the ADİL DÜZEN (JUST ORDER) conference at the Kyrgyzstan Arabayev University, which we were attended, an academician had introduced Ustadh Ahmet Akgül in the following way:

Ahmet Akgül is an outstanding scholar and thinker in Türkiye who amalgamate ideas of; Islamic principles and human needs, Atatürk's thoughts on change, Positive Nationalism, and social balance. He has written around 100 books, some in three volumes, all original and unique works. Ten of these books have been translated into English, Russian, Japanese, Persian, French and Arabic. He is considered the most distinguished disciple and follower of Türkiye's legendary Prime Minister Prof. Dr. Necmettin Erbakan. For about 40 years, he has participated in scientific conferences throughout Türkiye, Europe, and the Islamic world. He is a man of wisdom and a visionary who has sensed and explained significant developments in Türkiye, the region, and the world decades in advance, facing many difficulties and attacks, yet always proving to be right in the end. He is the editor in chief of the MİLLİ ÇÖZÜM MAGAZINE (A strategic magazine published in Türkiye) which closely followed by Türkiye's military and civilian senior bureaucrats, university professors, prominent writers and commentators, and state officials. Our Ustadh advocates for original ADİL DÜZEN (Just Order) programs based on reason, science, history, conscience, and the Quran, incorporating the beneficial aspects of capitalist, socialist, and liberalist systems while discarding their harmful elements. He is 74 years old and has five children. He leads a modest life, far from luxury and comfort, never accepting royalties for any of his books, magazines, articles or conferences with all expenses covered by about 40 voluntary and dedicated friends of the cause and for the sake of Allah. He maintains that it is forbidden to preach religion and knowledge for money, position, and personal gain, thus owing no favors to any group or power. Besides his nearly 105 books, our Ustadh has also prepared RELIGION and ETHICS textbooks suitable for scientific truths and the essence of Islam without adhering to any sects, for Primary School (grades 4-5), Secondary School (grades 1-2-3), High School (grades 1-2-3-4), and University (grades 1-2-3), topics often overlooked even by political parties and governments.

During our so special conversations, as his sincere students and followers, we asked him: 'How did you prepare these (over 100) books? How did you manage your time?' Our Ustadh Ahmet Akgül answered us in a way that would be an example and encouragement for us:

"1- Except for serious illness and major difficulties, for almost 60 years, I have never put off today's work until tomorrow, and even beyond that, I never attempted to delay the morning's work to the afternoon or the afternoon's to the evening. Because it was necessary not to waste my limited lifetime capital on idle pursuits, which the Quran warns against as 'LAĞVİYAT' (futile activities).

2- I never hesitated to listen to and learn from anyone who had knowledge and experience in a subject, even if they were much younger than me... or just an ordinary and simple person, because the biggest obstacle to learning and acquiring knowledge is pride and arrogance.

3- I have tried to read and understand every piece of writing and book by people, whether local or foreign, left-wing or right-wing, known or unknown to me, loved or disliked by me.

4- From these or from what I heard on TV programs and in conferences, I took notes of the information that I learned and found important, and never hesitated to write and convey them, mentioning their sources.

5- Without getting stuck on the whimsical desires and objections of my closest ones, my fellow companions, my Political Party members, those in active and competent positions... Or considering the account and favor of my personal comfort and interests, I never hid the TRUTHS that my mind and conscience found beneficial and right, nor did I wrap them in various covers to make them difficult to understand.

6- I strived to help all people whom I met on any occasion, whom I had enough closeness to drink a tea or share a traveling on a plane for an hour, to gain and enhance their moral and conscientious awareness and honor, and especially their eternal and spiritual peace. In other words, my aim was not to benefit from their position, resources and compliments, but to be beneficial to them.

7- Perhaps as a fruit and grace of these sincere goals and effortsAnd certainly, as a grace and blessing of Almighty God (Allah), thankfully, it became easy for us to read an average 700-page book in an hour or two, to read quickly, and to produce intended 10-page notes of congratulations and criticism about that book."

 

 

رسالة تعريفية لمعلمنا أحمد أكجول

قبل مؤتمر النظام العادل في جامعة قيرغيزستان أراباييف، والذي حضرناه، قدم أحد المحاضرين أستاذنا أحمد أكجول على النحو التالي: أحمد أكجول موجود في تركيا؛ إنه عالم ومثقف نادر جدًا يجمع بين المبادئ الإسلامية والمتطلبات الإنسانية، وفكر أتاتورك في التغيير والقومية الإيجابية والتوازن الاجتماعي. ألف حوالي 100 كتاب، بعضها في 3 مجلدات، وجميعها أعمال فريدة وأصيلة. 10 من الكتب؛ تمت ترجمته إلى الإنجليزية والروسية واليابانية والفارسية والفرنسية والعربية. البروفيسور الراحل، أحد رؤساء وزراء تركيا الأسطوريين. دكتور. ويعتبر من أكثر الطلاب المميزين وأتباع نجم الدين أربكان.
لقد حضر المؤتمرات العلمية في جميع أنحاء تركيا وأوروبا والجغرافيا الإسلامية منذ ما يقرب من 40 عامًا. إنه رجل حكيم تنبأ وشرح التطورات المهمة في تركيا ومنطقته والعالم قبل عقود، وتعرض للعديد من المشاكل والهجمات لهذا السبب، لكنه كان دائما على حق في النهاية. وهو رئيس تحرير مجلة الحل الوطني، التي يتابعها عن كثب كبار البيروقراطيين العسكريين والمدنيين، وأساتذة الجامعات، والكتاب والمعلقين المهمين، ومسؤولي الدولة في تركيا. ضد الأنظمة الرأسمالية والاشتراكية والليبرالية في العالم؛ فهو يحتوي على الجوانب الجيدة والمفيدة لجميعها، لكنه يترك الجوانب السيئة والضارة؛ سيدنا، الذي أعد ودافع عن برامج النظام العادل الأصلية القائمة على العقل والعلم والتاريخ والضمير والقرآن، يبلغ من العمر 74 عامًا وأب لخمسة أطفال. لا يتقاضى إتاوات أبدًا عن أي من كتبه أو مجلاته أو مقالاته أو مؤتمراته، ويعيش حياة متواضعة بعيدًا عن الترف والراحة، ويغطي نفقات كل ذلك بحوالي 40 من الرفاق المتطوعين والمخلصين في سبيل الله. المعلم الذي يدافع عن "حرمة التبشير بالعلم" وبالتالي لا يدين بالشكر لأي مركز أو حكومة. باستثناء ما يقرب من 105 من أعمال أستاذنا، حتى الأحزاب والحكومات تظل غير مبالية؛ الدين والأخلاق في المرحلة الابتدائية: 4-5، المرحلة المتوسطة: 1-2-3، المرحلة الثانوية: 1-2-3-4 والجامعة: 1-2-3، وفقاً للحقائق العلمية وجوهر الإسلام. ولكن بغض النظر عن أي طائفة، فقد أعد كتب العلم. خلال أحاديثهم المميزة جداً، كتلاميذه ومتابعيه المخلصين: "كيف أعددتم هذه (100) كتاباً يزيد عن مائة، كيف رتبتم وقتكم؟" أجاب أستاذنا أحمد أكجول على أسئلتنا كالتالي، ليكون قدوة وتشجيعًا لنا:



1- منذ ما يقرب من 60 عامًا، باستثناء الأمراض الخطيرة والصعوبات الكبيرة؛ ولم أؤجل عمل اليوم إلى الغد، كما أنني لم أحاول تأجيل عمل الصباح إلى الظهر أو عمل الظهر إلى المساء. لأنه لا ينبغي لي أن أضيع رأس مال حياتي المحدود في مساعي فارغة ومجانية يسميها القرآن الإلغاء ويحرمها

 

2- حتى لو كان شخصًا لديه معرفة وخبرة في موضوع ما، حتى لو كان أصغر منا كثيرًا... حتى لو كان شخصًا عاديًا وبسيطًا، فأنا لا أشعر بالإهانة أبدًا عند الاستماع إليه أو تعلم شيء ما، لأن أكبر عائق أمام التعلم والحصول على العلم هو الكبرياء والكبر

-3ما حصلنا عليه؛ حاولت أن أقرأ وأفهم كتابات وكتب الجميع، محليًا أو أجنبيًا، يساريًا أو يمينيًا، أعرفه أو لا أعرفه، أحبه أو أكرهه.
4- كنت أسجل المعلومات التي تعلمتها وأجد أهميتها منها أو مما سمعته في البرامج والمؤتمرات التليفزيونية، ولم أتردد قط في كتابتها ونقلها بذكر أصحابها
5- من خلال الوقوع في الرغبات والاعتراضات التعسفية من أقرب أقاربي ورفاقي وأعضاء الحزب وذوي المناصب ذات النفوذ والكفاءة... أو من منطلق حرصي على راحتي ومصالحي الشخصية، لم أخفي أبدًا الحقيقة التي قالها لي يجدها العقل والضمير نافعة ومفيدة، ولم أصعب فهمها بتغليفها بأغلفة مختلفة
6- كل الأشخاص الذين التقينا بهم في أي مناسبة وأصبحنا قريبين بما يكفي لتناول كوب من الشاي أو السفر لمدة ساعة على متن الطائرة؛ حاولت مساعدتهم على اكتساب وزيادة وعيهم الأخلاقي والضميري وكرامتهم، وخاصة سلامهم الروحي والعالمي. بمعنى آخر، كنت أهدف إلى أن أكون مفيداً له، وليس أن أستفيد من منصبه وفرصه ومجاملاته.
7- ولعل ذلك يعتبر ثمرة ومعجزة للأهداف والجهود المخلصة... وطبعا بفضل الله تعالى وفضله لا بد من قراءة كتاب ما يقارب 700 صفحة بسرعة في ساعة أو ساعتين. وتهنئة هذا الكتاب وانتقاده عمدا، والحمد لله أن إنتاج ملاحظات من 10 صفحات أصبح أسهل بالنسبة لنا.
أطيب التحيات…
Yorumu Takip Et
Bildir
guest
2 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Yahya

Onurlu olmak
Ömürlü dünyada onurlu olmak gerekir. Düşmanlara karşı izzetli durmak gerekir. Ancak ne yazık?! Elin başkan yardımcısı, siyonist yahudi benim memleketime gelip, benim idarecilerimi ayağına çağırıyor ve milletin adamları! Koşa koşa gidiyor. Ne yazık! Tarih boyunca şerefiyle yaşamış bu milleti düşmanları ve tarih nezdinde bu kadar alçak duruma getirmek ne bedbahtlık?!

Orhan Atay

AKP iktidarı
Türkiye’nin İsrail’in iki dudağı arasına iyice mahkum olmasının nedeni malesef AKP iktidarı buna rağmen ABD deki lobilere bizim politikalarımız İsrail’e zararsızdır diyerek yazar cizer takımına 60 milyon dolar veren yine AKP iktidarıdır.Onların niyetleri ve istikametleri belli, amma bunu anlamayıp hala bunlarla istikamet üzre devam edenlerin istikametleri, bilmiyordum mazeretinin kabul görnediği günde vay halinize.İnsan bunca uğraşa gayrete rağmen görmezmi duymazmı, anlamazmı, vay halimize vay halinize.Elin gavuru siyonizmi bu milleti ıslık çala çala kullanıyor, aşağıda millet hala nelerin peşinde. Erbakan Hocam hans anladı hasan anlamadı derdi yazıkki aynel yakin hakkel yakin görmekteyiz.Allah ordumuza, feraset sahibi insanımıza, yar ve yardımcı olsun. Amin.

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
2
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx