SEVGİ SAHTEKÂRLIĞI
Üç türlü "anne" düşünün.
Birisi, evladını şefkatle kucaklar, Ona bizzat kendisi bakar. Hatta bağında bahçesinde veya bir işyerinde çalışmak zorunda kalsa bile, onu yanında ve sırtında taşır. Başkalarının zarar vermesinden değil, sevmesinden bile kıskanır. Annelerin çoğu böyledir... Bunların çocuk sevgisi samimidir. İstismar ve gösteriş de değildir. Bu sevgileri de çocuklarından herhangi bir karşılık bekledikleri için olmayıp şefkat ve merhametlerinin gereğidir.
Buna karşılık çocuklarının kolunu bacağını kırıp onları sakat bırakan ve başkalarını acındırarak dilendiricilik yapan anneler de vardır. Bu tiplerin ruhu ölmüş vicdanı sönmüş durumdadır. Bunların o sakat çocuklarını kucaklayıp dolaştırmaları elbette para kazanmaya yönelik bir merhamet istismarıdır.
Bir de sosyete anneler vardır. Daha doğar doğmaz bebeklerini özel hizmetçilere, kreşlere teslim ederler. Yavrularını kendileri emzirmezler. Elleriyle temizlemezler, kucaklarında büyütmezler. O zavallı çocukları da sevgisiz, şefkatsiz ve ilgisiz yetişirler...
Kendileri ise gece klüplerinde ve sosyete partilerinde gönül eğlendirirler ama ara sıra "sahipsiz çocuklarla ilgili göstermelik dernek toplantılarında şefkatli anne rolünü oynamayı da ihmal etmezler!...
Bu tipler de açıkça sahtekârdır ve istismarcıdır.
Şimdi gelelim din istismarına... Bu ülkenin büyük çoğunluğunu oluşturan müslümanlar için İslam, hayattır, hakikattir... İslam bizlerin varlık sebebimizdir ve her şeyimizdir. İbadetlerimiz, gayretlerimiz Allah içindir. İslamı istismar etmek aklımızdan bile geçmez. Çünkü İslam hiç bir şeye alet edilmez... Her şey İslam içindir. İslam ise insan içindir. Yaralılara merhamet, Yüce Yaratana hürmetin neticesidir.
Bazı kimseler de maalesef Müslümanların kolunu kanadın kıran ve İslamın önünü tıkayan zalim bir gidişi yürütmek isteyenleri desteklerler ama bunu da "dine hizmet" için yaptıklarını söylerler... Hâlbuki gerçekte kurulacak bir Adil Düzen de din istismarı yapamayacaklarını, sahte kahramanlıklarının son bulacağını bilirler. Bu nedenle zalimlerle işbirliğine girişirler.
Batıya iman eden, Kıble diye Amerika'ya yönelen ve mason localarını mescit edinen bazı lider bozuntuları, taş devri kalıntıları ve Medya mostraları vardır. Bunlar İslamı bilmedikleri, öğrenmeğe tenezzül etmedikleri ve hele ibadet yapmayı ve İslama göre yaşamayı asla düşünmedikleri halde sadece seçimden seçime İslamiyeti hatırlar ve özellikle Milli Görüşçülere "din istismarcısı" diye iftira atarlar.
Bu tipler içkiyi içerler fabrikasını kurup üretir ve reklâm ederler, içkiyi yasaklayan ayet ve hadisleri ise hiç dinlemek istemezler.
Bu tipler Kur'anın örtünme emrine rağmen başını kıçını açarlar... Türban takanlara sataşırlar ama utanmadan seçimlerde eşarp dağıtıp din istismarı yaparlar...
Bu tipler faizi helal sayarlar. Faiz düzeninden vazgeçmeyerek Allah'la savaşırlar... Faizsiz düzen kurmak isteyenlere "Fundamantalist İslamcı" diye saldırırlar...
Bu tipler Ey iman edenler (Eğer gerçekten inanıyorsanız) Yahudi ve Hıristiyanların (İslama ve insanlığa aykırı kurum ve kurallarını benimseyerek onları) sakın dost ve idareci edinmeyin! Ayetini hiçe sayarak Avrupa Birliğine uşak olmaya can atarlar Gâvurların düzenini İslamın değerlerinden üstün tutarlar Ama miting meydanlarında ise hiç sıkılmadan o kanunlarını ve adalet esaslarını inkâr ettikleri Kuranı öpüp başlarına koyarlar ve şeytanı bile utandıracak şekilde din istismarı yaparlar.
İslamiyeti samimiyetle yaşamak ve uygulamak isteyenleri ise "gerici köktendinci ve tarikatçı" olarak vasıflandırırlar.
Ve bu tavırlarıyla "uyuz ve uyuşuk merkepler, küheylan atları hep şımarıklıkla suçlarmış" atasözümüzü hatırlatırlar.
Bu tiyniyetsizlere sormak lazım...
Siz hiç kuran öğrenmek ve okumak için diz çöktünüz mü?
En sade Müslümanların bile mutlaka bilmesi gereken dini bilgileri öğrendiniz mi?
Göstermelik bazı cumalar dışında vakit namazı için hiç mahalle mescidine gittiniz mi? Evinizde kıble ne tarafta bilir misiniz?
Yılbaşı gecesine hazırlandığınız gibi bir dini kandili de aynı şevkle ve ailenizle birlikte kutladınız mı?
Trilyonluk servetlerinizin zekâtlarını verdiniz mi?
Her sene yazın Havai adalarına ve kışın İsviçre dağlarına turistik tatile çıktığınız halde bir sefer olsun Hacca gitmeyi düşündünüz mü?
Siz hiç seherlerde ve seccadelerinizin üzerinde Allah! Allah! ... Diyerek gözyaşı döktünüz mü?
Siz hiç beş on müslüman bir araya gelip Rabbinizi zikrederken polislerce basıldınız mı? Eşkıyalar gibi karakollara taşındınız mı?
Siz hiç "ayet ve hadis meali okuyor ve İslami kuralları savunuyor " diye sürgüne uğradınız, il ili dolaştınız mı?
Siz hiç "İslamcı, şeriatçı" diye mahkemelere çıkarıldığınız ve zindanlara atıldınız mı?
İnanmadığınız halde Müslümanlara yaranmak için inanmış göründüğünüz o yüce Kuranın "Hakkı tebliğ emribilmaruf ve cihad" gibi kavramalarını hiç anlamaya ve uygulamaya çalıştınız mı?
Siz hiç güneydoğu bölgesinde, Cezayir'de, Keşmir'de, Bosna Hersekte yıllardır kahrından kan kusan mazlum Müslümanları düşünüp ağladınız mı ?
Ve siz ülkemizde ve yeryüzünde her dinden her düşünceden ve her kavimden bütün insanların birlikte barış ve bereket içerisinde yaşayacakları ve siyonizmin tuzağından kurtulacakları yeni bir dünyayı kurmak için çalışmayı bir sefer olsun aklınızdan geçirdiğiniz mi?
Siz hiç duygusuzluğunuzdan bu sahtekârlığınızdan dolayı pişmanlık duyup kendinizden utandınız mı?
Hayır, Hayır hayır!...
Siz seviyesiz ve samimiyetsiz kimselersiniz!
Siz iktidar olunca milletimize hakaret, masonlara ise hürmet edersiniz.
Siz bir yandan şehvetinize ve menfaatinize bir yandan da dış güçlere bağımlı kölelersiniz!...
Siz Kur'ani kurallara karşısınız, İslami hayattan hiç hoşlanmazsınız, ama bunları açığa vuracak kadar da mert değilsiniz!..
Bu ikiyüzlü münafıklığınız anlaşılıyor diye hırçınlaşıyorsunuz!..
Sizin gerçek ayarınızı ortaya çıkardığı için Erbakan'dan gıcık alıyorsunuz.
Sömürü saltanatınız ve zulüm iktidarınız yıkılıyor diye Milli Görüşe saldırıyorsunuz!
Ama korkunun ecele faydası olmuyor. Sonunuz yaklaşıyor, oyununuz bozuluyor!..
Sizi artık mafya babalarınız da koruyamayacak... Mason Localarınız da sizi kurtaramayacak... Amerikalı ağabeyleriniz, Avrupalı amcalarınız da size sahip çıkamayacak. Yine biz size acıyacağız, ve intikam almaya da kalkışmayacağız!..
Yarasalar karanlıktan, mikroplar bataklıklardan hoşlanır. Ama onlar istemese de güneş doğacak karanlıklar dağılacak ve bataklıklar kuruyacaktır. Adil Düzen aydınlık düzenidir. Ve Milli Görüş bütün dertlerin çaresidir.
Evet, evet bir şeyin kahrını çekmeyen onun kıymetini de bilmez.
Doğar doğmaz bebeğini kreşlere yuvalara teslim eden, onun kucağında büyütmeyen, ak sütüyle beslenmeyen, geceler boyu başında beklemeyen bir sosyete anne, mesela, çocuğunun kaçırılması durumunda sadece finosu kaybolmuş kadar acı duyar. Ve tez unutur.
Ama yavrusunu bağrında yetiştiren onu eliyle temizleyen ve başucunda ninnilerle eğlendiren ve her türlü kahrını çeken bir annenin çocuğu kaybolması durumunda ise sanki çiğerleri sökülmüş gibi olur ve hayat boyu bu acıyla yaşar.
İşte bizler millet olarak elhamdülillah İslamla büyüdük İslamca yaşadık, İslam yolunda nice kahırlara katlandık, İslam bizim için mübarektir, mukaddestir. Onu istismar etmeyi aklımızdan bile geçirmeyiz. İslama toz konacağına başımızdan top patlasın diye düşünürüz...
Ama siz, ey bir avuç devrim yobazları!.. Ama siz ey despotik demokrasi sahtekârları! Siz, ey Medya münafıkları! Siz, ey din istismarcıları! Siz İslamla hiçbir zaman kaynaşmadınız... İslamı yaşamaya asla yanaşmadınız... İslamı günlük hayatınızdan ve düşünce yapınızdan dışladınız. Sadece seçimden seçime oy kapmak için din istismarını siz yapmaktasınız...
Siz Ebu Cehil kadar olsun mert davranamazsınız...
Firavun kadar bile açık ve net olamazsınız...
İşte Erbakan münafıklık maskenizi düşürdüğü için, hep birlikte ona saldırırsınız!..
Ama çırpındıkça batacak ve kininizle boğulacaksınız!...
Bu yazarin diger makaleleri
< Önceki | Sonraki > |
---|