YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
660654ca8057a
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 5 8 8
Bugün : 10138
Dün : 16551
Bu ay : 405346
Geçen ay : 338123
Toplam : 22731296
IP'niz : 3.238.64.201

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Türkiye, Tarihin En Büyük Kuşatması Altındadır;

ve

ERBAKAN’IN PROJELERİNE ACİLEN İHTİYAÇ VARDIR!

      

3. Dünya Savaşı’nın İlk Adımları!

ABD’nin 2. Dünya Savaşı’ndan beri her savaşında en önde yer alan ve muharebeye en hazır birliği olan 101. Hava Tümeni, tarihte ilk defa Ukrayna sınırındaydı. Romanya-Odessa sınırına konuşlanan 101. Hava İndirme Tümeni’ne bağlı 2. Tugay; 4 bin 700 asker, onlarca helikopter ve zırhlı araçla birlikte “savaşa hazırız” mesajı verilmiş olmaktaydı. Amerikan CBS kanalının özel haberine göre tugayın komutanı Tuğgeneral John Lubas’ın, “Bu bir eğitim değil, muharebe konuşlanmasıdır. Müttefiklerimizin sınırlarına yönelik her türlü saldırıya anında müdahale edebilme hazırlığıdır!” itirafı anlamlıydı. Romanya hava sahasında uçuş gerçekleştiren CBS muhabiri Charlie D’Agata, Tuğgeneral John Lubas’a “Neye hazırlanıyorsunuz?” diye sorunca; “Görevimiz, düşman güçlerin müttefiklerimize saldırmasının önüne geçmek ve eğer bu gerçekleşirse müdahale etmek!” yanıtını almıştı.

2022 Ekim’inde 101. Hava İndirme Tümeni’nin 2. Tugayı, Ukrayna sınırına sadece birkaç kilometre mesafede 4 bin 700 askerin katılımıyla, gerçek mühimmatla muharebe tatbikatı yapmıştı. Odessa, Ukrayna’nın Karadeniz’de kalan son toprağı olması ve NATO üyesi Romanya’ya sınırı bulunması açısından stratejik önem taşımaktaydı.

“Kardeşler Takımı” Dizisiyle Tanınıyor

Amerikan HBO kanalının 2001 yapımı Kardeşler Takımı (Band of Brothers) dizisi, 2. Dünya Savaşı’nda, Normandiya’ya hava indirmesi yapan ve Nazi Almanyası ile savaşan 101. Hava İndirme Tümeni’ni konu almıştı. 101. Hava İndirme Tümeni, diziyle birlikte dünya çapında popüler olmaya başlamıştı. 2. Dünya Savaşı’nda paraşüt atlayışı yapmadan önce saçlarını Mohikan stili kesen ve yüzlerine savaş boyası süren 101. Hava İndirme Tümeni erlerinin reklâmı yapılmaktaydı. Sadece fiziken en üstün özelliklere sahip; uzun mesafeleri kısa sürede yaya olarak katedebilen, açlığa ve soğuğa dayanabilen, gözleri iyi gören, emirleri sorgusuz yerine getiren, disiplinden ödün vermeyen ve nişancılıkta usta olan erlerin seçildiği 101. Hava İndirme Tümeni, ABD’nin en elit ve savaşa en hazır birliği sayılmaktaydı. 101. Hava İndirme Tümeni, ABD’nin işgallerinde ilk hücumu gerçekleştiren ve düşmanla karşılaşan, savaş tecrübesi yüksek bir birlik konumundaydı. Vietnam’da, Körfez Savaşı’nda, Afganistan’da, Irak’ta ve Somali’de görev almıştı.

2. Dünya Savaşı’ndan Sonra Bir İlk Yaşanmıştı!

101. Hava İndirme Tümeni, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ilk defa Avrupa topraklarına muharebeye hazır bir Tugay konuşlandırmıştı. Önceleri NATO görevleri kapsamında bölük ve tabur kapasitesinde görece düşük sayıda askerini Avrupa’ya konuşlandıran 101. Hava İndirme Tümeni, ABD’nin CBS kanalına göre Rusya’ya mesaj vermek için Romanya’ya savaşa hazır bir Tugayı niye taşımıştı?

Rus güçlerine karşı 1 milyondan fazla askerle savaşan Ukrayna, önce ülkesinin beşte birini kaybetmiş olsa da, sonradan bunların çoğunu geri almıştı. Rusya’nın Luhansk, Donetsk, Zaporijya ve Herson eyaletlerini ilhak etmesinden sonra, Rusya Güvenlik Konseyi Başkanı Medvedev, “Sıradaki ilhak Odessa olmalı” diye Batı’yı uyarmıştı. Kremlin: “İlhak edilen 4 bölge sonsuza kadar Rusya ile birlikte kalacak!” dese de, buraları elinde tutamamıştı.

Odessa’nın kaybedilmesi durumunda, Ukrayna’nın Karadeniz’e kıyısı kalmayacak ve jeopolitik anlamda ciddi bir darbe alacaktı. ABD’nin, böyle bir durumun önüne geçmek için, Ukrayna’ya asker sokabileceği veya müdahalede bulunabileceği iddiaları konuşulmaktaydı. Bu ise fiilen 3. Dünya Savaşı’nı başlatacaktı…

NATO da Nükleer Silah Kozuna Sarılmıştı!

2022 Ekim sonunda NATO ülkeleri, 60’tan fazla savaş uçağının katılımıyla Avrupa’da “Steadfast Noon” nükleer caydırıcılık tatbikatını yapmıştı. Tatbikata dair yapılan açıklamada ay yıldız desenli kask takan bir Türk savaş uçağı pilotunun fotoğrafları yer almıştı.

NATO Müttefik Hava Komutanlığı’nın (AIRCOM) sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda, müttefik ülkelerin hava kuvvetlerinin Steadfast Noon tatbikatı çerçevesinde Avrupa’nın kuzeybatısında onlarca uçağın katılımıyla nükleer caydırıcılık yeteneklerini test ettiği açıklanmıştı. Rutin yıllık eğitim faaliyeti olduğu belirtilen tatbikatta 14 ülkeden çeşitli tiplerde 60’tan fazla uçağın yer aldığı aktarılmıştı. Bu tatbikata katılan bir Türk pilotun fotoğrafı da yayınlanmıştı. Paylaşımda ayrıca aralarında Türk Hava Kuvvetleri’ne ait bir uçağın da bulunduğu bazı savaş uçaklarının fotoğrafları yayınlanmıştı. Fotoğraflardan birinde ay yıldız desenli kask takan bir Türk savaş uçağı pilotu da yer almıştı.

Tatbikata dördüncü ve beşinci nesil savaş uçakları, gözetleme, tanker ve çeşitli tiplerde 60 uçak katılmıştı. ABD’nin B-52 uzun menzilli bombardıman uçaklarının da bulunduğu tatbikatta gerçek mühimmat kullanılmayacağı vurgulanmıştı. Tatbikat öncesinde yapılan duyuruda, “NATO genelindeki hava kuvvetleri, 17 Ekim 2022 Pazartesi gününden itibaren Kuzey-Batı Avrupa üzerinde onlarca uçağın dahil olduğu nükleer caydırıcılık yeteneklerini sergileyecek. NATO’nun 30 Ekim’e kadar sürecek olan tatbikatı, rutin ve tekrar eden bir eğitim faaliyetidir. Herhangi bir güncel olayla bağlantılı değildir” denilse de bu tatbikatın Ukrayna’yı işgal eden Rusya’ya karşı yapıldığı ve gerekirse nükleer füzelerin de kullanılacağı mesajı sırıtmaktaydı.

Rusya, ABD ve İngiltere ile Ukrayna’daki durumu ele almışlardı!

Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ve İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace ile Ukrayna’daki durumu görüştüklerini açıklamıştı. Rusya Savunma Bakanı Şoygu, ABD Savunma Bakanı Austin ile 21 Ekim’de telefonda görüşmüştü. Şoygu, 23 Ekim 2022’de Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Fransa Savunma Bakanı Sebastien Lecornu, İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace ile yaptığı telefon görüşmelerinde Ukrayna’yı ele almışlardı. Rusya Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Şoygu ile Wallace telefonda görüşüp, Ukrayna’daki durumu ele almışlardı. Şoygu, Wallace’ya “Ukrayna’nın kirli bomba (radyoaktif madde içeren bomba) kullanmasıyla kışkırtıcı eylemlerde bulunması ihtimaliyle” ilgili endişelerini aktarmıştı. (AA)

ABD’nin Tehdidi Sonrası Çin’den: “Türkiye merkez olabilir!” Tuzağı!

Rusya-Ukrayna savaşı ile Kuzey Akım boru hatlarından Avrupa’ya gaz akışı sekteye uğramıştı. Rusya; yaptırım uygulayan Avrupa’ya, enerji kesintileriyle misilleme yapmaktaydı. Çin merkezli Sina’da yer alan bir makalede, “Rusya, sorunlar yaşanan Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının yerini, ‘Türk Akım’ın almasını istiyor.” ifadeleri yer almıştı. Zaten Rus Gazprom Başkanı Aleksey Miller, Türkiye’deki doğalgaz merkezinin Kuzey Akım hatlarının tüm doğalgaz iletim hacmini üstleneceğini açıklamıştı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de, 12 Ekim’de Moskova’da düzenlenen Enerji Haftası Forumunda, “Ülkesinin Avrupa’ya Türkiye üzerinden doğalgaz sağlayabileceğini, Türkiye’de Avrupa’nın en büyük doğalgaz merkezinin inşa edilebileceğini” vurgulamıştı. Çin Fudan Üniversitesi Orta Doğu Araştırma Merkezi’nden Zou Zhiqiang, Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkileri Çin basınından Sina’ya yorumlamıştı. İki ülke arasındaki ilişkilerin giderek iyileştiğini belirten Zau, yüksek düzeyde karşılıklı güven sağlandığını hatırlatmıştı.

Uzmanlar, Avrupa’ya gaz sağlayan Kuzey Akım boru hatlarına yönelik saldırıların ardından Türk Akım’ın önem kazandığına dikkat çekiyorlardı. 2020 yılında başlatılan mevcut proje kapsamında Rusya’dan Karadeniz üzerinden Türkiye’ye ve Avrupa’nın güneydoğusuna doğalgaz gönderilmeye başlanmıştı. Çinli Uzman Zou Zhiqiang; iki ülke ilişkilerindeki iyileşmenin, Rusya’nın arabuluculuğa ve uluslararası arenada desteğe olan ihtiyacı ve Türkiye’nin uluslararası ilişkilerde daha büyük bir rol oynama politikasıyla uyuştuğunu açıklamıştı.

Bu arada Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan, yeni doğalgaz merkezinin Trakya’da inşa edilebileceğini açıklamıştı. Uzmanlara göre Türk Akım, Türkiye ve Rusya’nın münhasır ekonomik bölgeleri ile çevrili olmasının yanında Türkiye’nin NATO üyesi olması ve Montrö Sözleşmesi’ne göre savaş gemilerinin geçişini kontrol edebilmesi açısından önemli ve güvenlikli sayılmaktaydı.

Rusya Başbakan Yardımcısı Novak ise o süreçte yaptığı açıklamada, Rusya’nın Türkiye üzerinden Avrupa’ya yılda 63 milyar metreküp doğalgaz sağlayabileceğini vurgulamıştı. Çin Sina’ya göre; Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan Türkiye, Kafkasya ve Doğu Akdeniz’den gelen doğalgazın Avrupa’ya girişi için de ana güzergâh olarak bölgesel bir enerji merkezi olacaktı. 2011 yılı sonunda Azerbaycan ve Türkiye, Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi’nin ortak inşasına ilişkin mutabakat zaptı imzalamıştı. Bu proje de Azerbaycan’ın doğalgazının Avrupa’ya iletimini amaçlamıştı. Türkiye, hattın yıllık doğalgaz iletim hacmini 16 milyar metreküpten 32 milyar metreküpe çıkartmayı planlamıştı.

İsrail-Türkiye ilişkilerinin Erdoğan döneminde yeniden iyileşmesi sonrasında, iki ülke Avrupa’ya uzanan bir doğalgaz boru hattı inşa etme programı üzerinde çalışmaktaydı.

Yani, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırtılması, Siyonizm’in ve ABD’nin kontrolünden çıkmaya başlayan Almanya ve Avrupa’yı, gaz kısıntısıyla hizaya sokmaya ve Türkiye’yi İsrail safında Rusya ve Çin’le yaklaştırmaya yönelik şeytani bir hazırlıktı!

İsrail, Filistin’e ait Kariş gaz sahasında üretim için Londra merkezli şirketle anlaşmıştı!

Bu arada, İsrail Enerji Bakanlığı, Londra merkezli Energean’a Filistin’e ait Kariş’te üretim için onay verdiğini açıklamıştı. İsrail Başbakanı Lapid, Lübnan ile anlaşmaya varılarak “yakın gelecekte Avrupa’nın ana gaz tedarikçisi olacaklarını” vurgulamıştı. Ayrıca Twitter hesabından yaptığı paylaşımda Lapid; Filistin’e ait Kariş sahasından doğalgaz üretiminin İsrail’de enerji istikrarına katkı sunacağını, enerji ihraç eden ülkeler arasındaki yerini de sağlamlaştıracağını aktarmıştı.[1] Yani Erdoğan iktidarı, şahsi ve siyasi hesapları uğruna İsrail’e taşeronluk yaparak Filistin davasına hıyanetten sakınmamıştı!

Erdoğan’dan Etkilenen Taliban’dan İsrail Açılımı!

İsrail kaynaklarında çıkan haberlere göre Afganistan’daki Taliban hükümetine bağlı bir ekip, İsrail ile müzakereler başlatmak adına ilişkiler kurmaya hazırlanmaktaydı. İsrail’de yayın yapan i24News kanalına konuşan eski bir Afgan yetkilisinin verdiği bilgilere göre, Taliban içinde bir ekibin, olası müzakerelerin başarılı olup olmayacağını görmek amacıyla İsrail ile gizli ilişkiler kurmaya çalıştıklarını aktarmıştı. i24News kanalına konuşan eski Afgan yetkili, kurulan bu temasların Taliban içindeki bir hizip tarafından sürdürülme ihtimalini vurgulamıştı. Yetkilinin bu ifadelerinden sonra gözler Taliban içindeki “Daha güçlü bir Afganistan için Taliban’ın Yeni Arayışları”na çevrilmiş durumdaydı.

İsrail’in Trump döneminde hayata geçirdiği İbrahim Anlaşmaları ile bölgedeki artan etkisi ve bazı Arap ülkelerinin de İsrail ile normalleşme sürecine girmesi ve özellikle Erdoğan Türkiyesinin İsrail’e tavizleri, olası Taliban-İsrail görüşmeleri için de referans olabileceğini hatırlatmıştı. 2022 Eylül’ünde Katar’da yayın yapan El-Cezire kanalına konuk olan Taliban Emirliği Siyasi Büro sözcüsü Muhammed Naim’e yöneltilen “İsrail ile ilişki kurmayı düşünüyor musunuz?” sorusunu Naim, “İsrail’e ne için karşı çıktığımızı ve hangi konularda uyuşmadığımızı iyi anlatmalıyız. Yoksa olağan şartlarda İsrail’e karşı olmadığımızın bilinmesi lazımdır” şeklinde yanıtlamıştı. Yani Dindar Kahraman Erdoğan iktidarının İsrail’le normalleşme çabaları, Taliban’ın da gözünü açmıştı!?

Öldürülen Şinzo Abe’nin Asıl Suçu, Siyonist Hâkimiyetine Başkaldırmasıydı!

Japonya’da eski Başbakan Şinzo Abe’nin öldürülmesinden sonra ülkede Moon cemaati soruşturması hız kazanmıştı. Bu cemaatle ilgisi olduğu açığa çıkan Ekonomik Kalkınma Bakanı Daishiro Yamagiva istifa edip ayrılmış ve “bağlantılarının yanlış olduğunu ve hükümete zarar verdiğini” açıklamıştı.

Cemaatin Siyasi Ayağı Ortaya Çıkmıştı!

Japonya, 2022 Temmuz ayından beri Şinzo Abe cinayeti sonrası açığa çıkan gerçekleri konuşmaktaydı. Eski Başbakanı öldüren Tetsuya Yamagami adlı genç, ifadesinde; amacının ailesini iflasa götüren Moon cemaatinden intikam almak olduğunu vurgulamıştı. Şinzo Abe’nin ise cemaatin siyasi ayağının liderlerinden biri olduğu iddiaları ortaya atılmıştı. Güya katilin annesi, bu cemaate sadece nakit olarak toplam 670 bin dolar bağışta bulunmuş ve hali vakti yerinde olan aile yoksulluk ve sıkıntı içinde kalmıştı. “Cemaat, Tetsuya’nın bir kazada ölen babasının sigorta parasına da el koyup geri vermeyince genç adamın bunalım geçirip, Abe’yi öldürdüğü” yalanı yayılmıştı.

“Moon cemaatinin Japonya’da yoğun şekilde etkinleştiği, başka bir deyişle ülkeyi ele geçirdiği siyasi kuruluşun, Japonya’yı yıllardır yöneten iktidardaki Liberal Demokratik Parti (LDP) olduğu iddialarını ABD kaynaklı Siyonist merkezler uydurmaktaydı.” Şimdiki Başbakan Fumiyo Kişida da aynı partiden olmaktaydı. Japon medyasında her gün aynı partinin değişik mensuplarının Moon cemaati liderleriyle çektirdikleri fotoğrafların yayınlanması bir Siyonist tuzağıydı.

Oysa Moon cemaati ise tabi tüm iddiaları yalanlamıştı. Zaten resmen Moon cemaati diye bir tüzel kişilik de bulunmamaktaydı. Eleştirileri, “Barış ve Dünyanın Birliği için Aileler Federasyonu” yanıtlamaktaydı. “Mooncular” yaşlı insanları aldatarak topladıkları bağışlarla ailelerin malına mülküne çöktükleri iddialarını sürekli yalanlıyorlardı. Siyasal ayak konusuna ise hiç girmiyor, kimi zaman da soruları “İnanan insanların siyaset yapma hakları yok mu?” diyerek geçiştiriyorlardı. Halbuki Şinzo Abe’nin bu Moon Tarikatıyla hiçbir ilgisi bulunmamaktaydı, çünkü tamamen Siyonist bir yapılanmaydı.

Siyonist medyaya göre tam bir paralel devlet yapılanmasıymış!..

Japon medyasında yayınlanan bilgilere göre, örgütün soruşturmasında LDP’nin 379 vekilinden en az 180’inin Moon cemaatiyle ilişkili olduğu anlaşılmışmış… Hükümette Bakan, Bakan Yardımcısı ya da parti grubunda yönetici olan 54 kişiden 23’ü de cemaatçiymiş. Japon kamuoyu LDP’nin cemaatle ilişkisi skandalı patlayınca anketlerde hükümete güven oranı bir ay içinde yüzde 52’den yüzde 36’ya düşmüş durumdaymış!? (East Asia Forum, 20 Ekim)

Gerçekte ise Mooncular Japonya’da 70 bin kadar militana sahip durumdaydı ve tamamı ABD irtibatlıydı. Etraflarında da onlardan çok daha kalabalık bir sempatizan grubu vardı. “Son 30 yılda yapılan bütün genel ve yerel seçimlerde Moon elemanları LDP propagandası yapmışlar, kapı kapı dolaşmışlar” iddiaları kasıtlı çıkarılmıştı, hatta bu iddialara dayanak olsun diye bu girişimler planlanmıştı. Cemaatçilerin yaptıkları kampanyalar LDP’nin iktidarda kalmasında büyük rol oynamıştı. Şimdi Moon militanlarının katılmadığı ilk seçimlerde sonucun ne olacağı merak ediliyordu. Bu arada cemaatin devlet içine sızdırdığı elemanlar da son skandaldan sonra yavaş yavaş temizlenmeye başlanmıştı. Bugüne kadar muhalefetin ve sol medyanın bu konudaki eleştirilerine kulak tıkayan Japon devleti tavır değiştirmek zorunda kalmıştı.

Moon cemaati hakkında yapılan soruşturmada, öldürülen Şinzo Abe’nin cemaatle ilişkilerini dedesi ve eski Başbakanlardan Nobusuke Kishi’den devraldığı ve parti içindeki oylamalarda da cemaatle işbirliği yaptığı iddiaları yayılmıştı. Bu nedenle birçok insan Şinzo Abe için resmi devlet töreni yapılmasına karşı çıkmış ve cenazeye G7 üyesi ülkelerden üst düzey temsilci katılmamıştı.

Oysa Şinzo Abe’nin asıl suçu, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD ve Yahudi Lobilerince yasaklanan ve Anayasaya koydurulan: “Japonya’nın savaş için ordu ve donanma kuramayacağı, savunmasının ABD tarafından sağlanacağı…” gibi onur kırıcı bir dayatmayı kaldırıp, güçlü ve caydırıcı bir Milli Savunma Birliği’nin temellerini atmasıydı. Aynı yıl (1997) Türkiye’de Milli ve haysiyetli politikalar izleyen Erbakan’a yönelik 28 Şubat tezgâhı da aynı odaklarca planlanmıştı. Hatırlayınız, bizdeki FETÖ yapılanması da aynı odakların hizmetkârıydı…

Moon da FETÖ Gibi Komünizmle Mücadele Derneği Olarak Başlamıştı!

Moon cemaati Kore savaşı sonrası çok sayıda Amerikan askerinin bulunduğu Kore’de 1954 yılında kurulmuş bir yapıydı. Aynı anda da Kore’de “Komünizmle Mücadele ve Komünizme Karşı Zafer Dernekleri”ni oluşturmuşlardı. “Komünizme Karşı Zafer Uluslararası Federasyonu” 1968’de Moon cemaatinin küresel bir yan kolu olarak merkezini açmıştı. Moon cemaatinin Koreli kurucusu Sun Myung Moon her ne kadar Hristiyanlığı savunsa da bütün dinleri birleştirmek amacıyla Birleşme Kilisesi’ni (Unification Church) kurmuşlardı. Ama aynı zamanda kendisine göre bir mistik ve sufi spekülasyonu vardı. Ve bu spekülasyon nedense tıpkı FETÖ teorilerini hatırlatmaktaydı.

Papaz Moon da Hz. Havva’nın şeytana uyması nedeniyle insan neslinin yozlaştığını, bunun için Tanrı’nın Hz. İsa’yı Mesih olarak yolladığını söylüyordu. Ancak insanların modern çağda yeniden yoldan çıktığı ve Tanrı bir “B planı” uygulayarak Papaz Moon’un ikinci mesihi oluşturması için yollandığı iddia ediliyordu. Moon cemaatinde diğer cemaatlere benzer şekilde evlenmelerin örgüt eliyle yapılması “Âdem-Havva” ikilisinin mesih eliyle yeniden düzeltilme çabası olarak görülüyordu. “Papaz Moon 2012’de öldüğüne göre Mesih yok mu oldu?” diye sormak da anlamsız, çünkü bu cemaatlerde mesih cemaatteki “şahsiyat-ı maneviye” olarak kabul ediliyordu.  Moon’a göre Kore Hz. Âdem, Japonya ise Hz. Havva gibi oluyordu. Şeytana uyan Japonya’nın Kore’ye zulüm yaptığı anlatısı bu paradigma etrafında geliştiriliyordu.

Burada dikkat çekici ve Türkiye’de yapılan FETÖ’cü propagandalara benzer bir taktik de; Moon grubunun Japonya’da bir suçluluk duygusu yaratmak amacıyla 1941-45 arası Kore’deki insan hakları ihlalleri üzerinden bir kampanya yapmalarıydı. Japon İmparatorluğu’nun İkinci Dünya Savaşı’nda binlerce Koreli kadını köleleştirip askerlerinin cinsel ihtiyaçları için kullandığı iddiaları yaygınlaşmıştı. Fakat bu olay hem Japonya’da hem dünyada o kadar sık ve sistematik şekilde duyurulmuştur ki dünyadaki ilk ve tek atom saldırısının mağduru olan Japonların başlarına gelenleri unutarak kendilerini gaddar hissetmeleri sağlanmıştı. Tıpkı 1919’da ülkelerinin işgaliyle mağdur edilen Türklerin o dönemden 50 yıl sonra ısrarlı bir psikolojik bombardımanla insanlık düşmanı gösterilmeleri gibi bir yalan propagandaydı. Kore üzerinden Japonlara aşılanan suçluluk duygusu Moon cemaati için anlamlıydı. Çünkü Uzak Asya’da atalara saygı ve onlara kabir azabı yaşatmama gelenekleri vardı. Bu duyguları çok güçlü olan Japonya’da birçok insan kendilerini ve atalarını suçtan ve azaptan arındırmak için ya para vererek ya da daha sıkı bağlar kurarak Moon cemaatine katılmaktaydı.

1960’lı ve 70’li yıllarda özellikle üniversitelerde ve gençlik arasında çok yaygın bir şekilde Amerikan aleyhtarlığı olan Japonya, Moon cemaati eliyle bambaşka bir ülkeye dönüştürülmeye çalışılmıştı. Bunda Moon cemaatinin parayla satın aldığı Japon aydınlarının da büyük rolü vardı. Fakat başka ülkelerde olduğu gibi Japonya’daki uyanış da artık bir devrin kapandığının kanıtıydı. ABD ve müttefikleri ve bunları yönlendiren Yahudi Lobileri bu tür paralel devletler şeklinde örgütlenmiş, dinler arası diyalog maskesi altında saklanan “Birleşme Kilisesi” (Moon cemaati) gibi karanlık yapıları kendi sinsi ve şeytani amaçları için kurdurup kullanmaktaydı.

Türkiye Dört Yandan Kuşatılmıştır!

“ABD, Türkiye’yi NATO’dan çıkarıp, işgal planı yapıyor!” diyenler haklıydı! Biz Türkiye olarak; “Yunanistan’ın bir adasına çıkarma mı yaptık? Herhangi bir adasına atış mı yaptık? Hayır! Oysa Yunanistan, adaları Türkiye’yi işgal için silahlandırıyordu. Midilli ve Sisam’a sevk edilen araçlar başlı başına gayri askerî statüyü bozuyordu. Fakat bu zırhlı araçların ABD’nin hibe ettiği araçlar olması bunların neden geldiğini ve neye hazırlık yapıldığını gösteriyordu. Türkiye’nin artık kendini kandırmaktan vazgeçmesi gerekiyordu. Çünkü ABD ve AB, Türkiye’yi bir savaşa ve çatışmaya çekmek için uğraşıyordu.

ABD, bize karşı açık oynuyordu. Yanı başımızda üs kuruyor, silahlandırıyor ve Lozan’ı ihlal ediyordu. ABD başta Adalar Denizi olmak üzere Irak, Suriye ve geçtiğimiz günlerde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) silah ambargosunu kaldırıp burayı da kendi yapımı askeri ve savunma araçlarıyla silahlandıracağını duyurmasıyla birlikte Türkiye’yi tam anlamıyla kuşatma altına almış bulunuyordu. Bu kuşatmanın en önemli ayağını ise şüphesiz ki Adalar Denizi’nde ve Yunanistan’da yer alan ABD üsleri oluşturuyordu. ABD ile Yunanistan arasında 8 Temmuz 1990 yılında imzalanan savunma antlaşması, yıllar boyunca etki, önem ve pratiğini özellikle Adalar Denizi özelinde güçlendirerek devam ediyor, 14 Ekim 2021 tarihine gelindiğinde ise Yunanistan ve ABD arasında “Karşılıklı Savunma İşbirliği Antlaşması” imzalanıyordu. İmzalanan metinde Türkiye kastedilerek Yunanistan’ın “casus belli kararı ile tehdit edildiği” iddia ediliyordu.

ABD, Yunan anakarasında Dedeağaç, Kavala, Larissa, Stefanoviç’te üslenmiş durumdayken Adalar Denizi’nde ise Girit’teki Suda Üssü bir ana merkez görevi icra ediyordu. Yunanistan ve ABD arasında 14 Ekim 2021 tarihinde imzalanan savunma işbirliği antlaşması uyarınca ABD, Suda Üssü’ne F-35 ve F-15 savaş uçakları yerleştiriyor ve 500 civarında ek ABD askeri de Girit’te görev alıyordu.

ABD’nin Yunanistan üzerinde bu kadar yoğunlaşması ile açıkça Türkiye hedef yapılmıştı!

ABD’nin bu üslerdeki taarruz kapasitesini ve askeri lojistiğini yoğunlaştırmasının bir tek anlamı vardır. O da Türkiye’nin net bir biçimde hedef alındığı ve saldırı projeksiyonunda merkeze oturtulduğu gerçeğidir. Tüm bu üsler ve askeri yoğunluk, bu yaklaşımı her geçen gün biraz daha pratiğe dökmektedir. Diğer yandan yine son işbirliği antlaşması uyarınca ABD, Adalar Denizi’nin kuzeybatısında yer alan İskiri Adası’nda ise hava üssü kurarak Adalar Denizi’nin güneyinde Suda Üssü ile elde ettiği askeri gücü kuzeyde ise İskiri Adası’na kuracağı hava üssü ile pekiştirmiştir. Zaten Çanakkale Boğazı’na sadece 60 mil (96 km) uzaklıkta bulunan Dedeağaç Limanı üzerinde tam hâkimiyet sağlayan ABD buradaki askeri varlığını da güçlendirmiştir. Kısacası ABD, Yunanistan’ın tüm coğrafi ve askeri imkânlarını Türkiye’yi kuşatma planı dahilinde kullanırken, Yunanistan ise memnuniyetle tüm olanakları tarihte Türk karşıtı büyük güçlere yaptığı gibi ABD’ye de sunuvermektedir.

Türkiye çember içine mi alınmaktaydı?

Türkiye, bir ateş çemberi içerisine hapsedilmektedir ve EGE Adalar Denizi’ndeki Dedeağaç’ta, öncesinde yığınlama yapılması ve şimdi de üs haline getirilmesi bir sürpriz değildir. Artık çok net bir şekilde Amerika ve NATO’nun, Doğu cephesini, Türkiye’den alarak, Yunanistan’ın doğusuna kaydırdığını söyleyebiliriz. ABD’nin Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nden silah ambargosunu kaldırması ve bunu da Rumların kutladığı yıl dönümüne (1 Ekim 2022) gelecek şekilde ilan etmesi de Doğu cephesinin yavaş yavaş Yunanistan’a kaydırıldığının bir işaretidir. ABD, Türkiye’yi Yunanistan’la çatışmaya sokarak bizi NATO’dan çıkartma planları peşindedir. Bu plan işlerse Güney Kıbrıs ve İsrail NATO’ya girecek ve Türkiye’yi Kıbrıs’ta bir NATO üyesini işgal eden devlet konumuna düşüreceklerdir. Ardından NATO’nun 5. maddesi eliyle Türkiye’ye müdahale edecek ve işgal planlarını yürüteceklerdir. Aynı zamanda PKK-YPG’ye yapılmış operasyonları da müttefike yapılmış operasyon olarak göstereceklerdir.”[2]

Erbakan Hocamızın Anlattığı “Gök Kubbe Projesi” Siyonist Emperyalistlerin Atom Başlıklı Füzelerini Etkisiz Kılacaktır!

Bütün ülkenin üzerine elektromanyetik bir kalkan oluşturulması gerekiyordu. Erbakan Hocamızı ziyarete gittiğimizde, “Bundan yapılmalı ve yararlanılmalı” buyurmuştu. Kare biçiminde; içinde beyaz parçacıklardan oluşan bir ışık hüzmesi gökyüzüne çıkıyordu. “Hocam nedir bu?” diye sorulduğunda, “Buna sahip olanlar dünyadaki hâkimiyeti eline alır” diyerek şunları anlatıyordu: “Buradan çıkan gök kubbede bir noktaya geldiği zaman açılıyor ve dairesel olarak bir kalkan gibi yaygınlaşıyor. Yani bir çeşit gök kubbe oluşmuş oluyor. Bu açılıp dağılıyor ve her tarafı kaplıyor, bu bir zaman sonra uyduları bile etkisiz hale getiriyor. Şu anda mevcut olan tüm sistemler çöküyor. Sistemin çökmesi demek hiçbir silahınız artık çalışmıyor, hiçbir teknolojik aletiniz işe yaramıyor. Böylece tüm süper güç sanılan ülkeler tamamen teslime mecbur kalıyor. Ülkenizin üzerinde öyle bir çeşit kubbe oluşuyor ki buradan sinek dahi girse bu kubbeye, üzerindeki kılları sayılabiliyor. Bunun içerisinde yerden vereceğimiz akımla ve uzaktan kumanda yoluyla ister iletişimi; internet dahil, haberleşme dahil, elektrik de dahil, bütün her şeyi kendi hâkimiyetiniz altına alabiliyorsunuz. Aynı zamanda dışarıdan gelecek saldırılarda; yani bir uçak, bir füze girdiği an her ne olursa olsun onu kendi güdümünüze sokuyorsunuz. O, sistemin içine girdiği an dışarıdaki tüm akımlar kesildiği için o da tamamen sizin kontrolünüze geçiyor!” Şimdi bunu niye hatırlattık; düşünebiliyor musunuz, biz kuracağımız bu sistemle; elektrikten, enerjiden, internetten, savunma sisteminden düşmanların tüm saldırı hazırlıklarını kendi kontrolümüze almış olacağız. Ayrıca bir şey daha var, madde transferi!.. Maddeyi o enerji ağının içinde çok uzaklara aktarma imkânına kavuşacağız… Şimdi bir araba düşünelim, bu araba bir uygulamayla çok minik bir hale dönüştürülüyor. Sonra e-postalar veya kargolar gibi gönderdiğiniz yere maddesel olarak ulaşıyor. Enerji transferi gibi, madde transferi gibi ulaştığı yerde de orada tekrar eski boyutu ve ölçüsüne hiçbir hasar ve çizik olmadan varmış oluyor. Ama taşırken yoğun enerji harcamaması için o madde önce küçültülüyor. Erbakan Hocamız; “Ve bunun öz maddesi ve şifresi bizdedir. Ve bu Litidyum’dur” buyurdu. Lityum mu? diye sorduk, “Hayır Litidyum evladım” dedi. Lityumu tabi duymuştuk, biliyoruz ama litidyum’un ne olduğuyla ilgili anlamaya çalıştığımda öğrendik ki lityumla ilgili çalışmalarla birlikte yan bir ürün idi veyahut da dönüştürülmüş olan bir madde idi.

Yani, asıl burada belirtilen lityum değil litidyum’dur. Yani lityumla bağlantılı olarak elde edilecek olan stratejik bir maddedir. Dolayısıyla Hocamız buna sahip olanın dünyaya hükmedeceğini hatırlatmıştı. Burada da Siyonist ve emperyalist odaklar yaman bir çelişki içinde kıvranmaktadır. Çünkü dünyada kesin bir hâkimiyet kurmak istiyorlar. Ancak istedikleri bu hâkimiyetin anahtarı Müslümanların elinde ve İslam ülkeleri içinde de en güçlü olan Türkiye’de bulunmaktadır.

Ve şurası çok önemli bir ayrıntıdır, Siyonist-Haçlı Batılıların ellerindeki tüm teknolojiyi yapabilecek imkâna ve zekâya hamdolsun sahip durumdayız ve her türlü madeni de sağlayacak proje ve formüller bizim elimizde bulunmaktadır. Şimdilik onları ürkütmemek için belki onların önünde bazı noktaları yapmamış olabiliriz. Ama kısa sürede daha iyisini yapacağımızı da yaptıklarımızdan dolayı biliyorlar ve çaresizlik içinde sağa-sola saldırıp duruyorlar…”[3]

“…(Bu Siyonist) Yahudiler, her ne zaman (ülkeleri vuruşturup zayıflatmak ve güdümüne sokmak üzere) savaş çıkarmak amacıyla bir fitne ateşini alevlendirmek isterlerse, Allah-u Teâlâ, onların yaktıkları ateşi (sonunda) söndürecektir (ve Siyonist Yahudiler, şeytani ve nihai amaçlarına erişemeyecektir.)…” (Maide: 64) ayetinin bir tezahürü daha yaşanacak, 1. ve 2. Dünya Savaşlarını çıkarıp milyonlarca insanın ölümüne ve ülkelerin tahribine yol açan bu şer şebekesinin 3. Dünya Savaşı’nı çıkarma ve yeryüzünü kendi hükümranlığına alma planları da, inşaallah kendi sonlarını hazırlayacaktır. Yani Allah onların tuzaklarını kendi başlarına dolayacaktır.

Evet savaşların, tahripçi ve zulmedici yönleri yanında, geleceği şekillendirici, ülkeleri ve sınırları dizayn edici ve yeni bir dünya düzenini inşa edici özellikleri de vardır. Ve zaten aslında ve bu sonuçlara varılması amacıyla savaşlar çıkarılmaktadır. Ama bu sefer tarihi kötüler değil iyiler yazacaktır. Erbakan Hoca’nın harika teknolojilerine ve Adil Düzen projelerine inanan, sahip çıkan ve uygulayacak olan bir sadıklar ekibinin artık işbaşına geçeceği günler yakındır…



[1] CNN – 26.10.2022

[2] Doç. Dr. Tümamiral Cihat Yaycı

[3] https://www.youtube.com/watch?v=uigrD8TxFU4

 

 

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Osman ERAYDIN

Osman ERAYDIN

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
18 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Süleyman

Milli Çözüm sırasını beklemekte
“…(Bu Siyonist) Yahudiler, her ne zaman (ülkeleri vuruşturup zayıflatmak ve güdümüne sokmak üzere) savaş çıkarmak amacıyla bir fitne ateşini alevlendirmek isterlerse, Allah-u Teâlâ, onların yaktıkları ateşi (sonunda) söndürecektir (ve Siyonist Yahudiler, şeytani ve nihai amaçlarına erişemeyecektir.)…” (Maide: 64) ayetinin bir tezahürü daha yaşanacak, 1. ve 2. Dünya Savaşlarını çıkarıp milyonlarca insanın ölümüne ve ülkelerin tahribine yol açan bu şer şebekesinin 3. Dünya Savaşı’nı çıkarma ve yeryüzünü kendi hükümranlığına alma planları da, inşaallah kendi sonlarını hazırlayacaktır. Yani Allah onların tuzaklarını kendi başlarına dolayacaktır.

Mücahit Bacak

Yeni Bir Erbakan Tavrına İhtiyaç Vardı!
Yeni Bir Erbakan Tavrına İhtiyaç Vardı!

ABD’nin yıllardır üzerinde titizlikle çalıştığı karanlık planlar, şimdi Joe Biden’le gerçekleşme aşamasındadır. Sınırımızda bir terör devleti resmen ve fiilen oluşturulmaktadır. Almanya doğumlu, Yahudi asıllı ABD’li siyasetçi Siyonist Henry Kissinger 10 sene kadar önce bir röportajında:

“Amacımız Büyük İsrail’i kurmaktır. Bu amaçla İran işgali Ortadoğu’da dengeleri tamamen değiştirmiş olacaktır. Biz askerimize bu bölgenin kaynaklarını elde etmek için Ortadoğu’da yedi ülke işgal etmemiz gerektiğini anlattık. Bu iş nerede ise tamamlandı!.. Gelecekte çok büyük bir dünya savaşı yaşanacak ve bu savaştan sadece ABD galip çıkacaktır…

Bu gelecek savaş o kadar acımasız olacak ki, yalnız bizim gibi güçlü bir devlet bu savaştan galip çıkacaktır. Bundan dolayı Avrupa Birliği hayatta kalmak için güçlü ve bir arada durmaya çalışmaktadır. Onların da gelecekteki karışıklıklardan haberleri vardır. Sıradan bir insan iseniz, bu savaşa karşı sadece köye kaçarak hazırlıklı olabilirsiniz. Ama silahı yanınıza alınız, çünkü çokça aç insan oluşacaktır…

Askerler bu emirleri çok titiz uygulamaktadır ve son basamak kalmıştır. O da, dengeyi tamamen değiştirecek İran’dır. Her şey yolunda giderse, Ortadoğu’nun yarısı gelecekte İsrail’in olacaktır.” itirafları üzerinde durmak lazımdı.

1992 yılında Kissinger’ın bu açıklamalarından tam 29 yıl önce; Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde konuşan Erbakan Hoca, Refah Partisi Genel Başkanı olarak şunları hatırlatmıştı:

“Siyonist plan şudur; şimdi önce Kuzey Irak’ta bir otorite boşluğu meydana getirilecek. Sonra Batı’nın yönetiminde, Kuzey Irak’ta oradaki halkın değil Batı’nın arzularını gözetecek bir bölge meydana getirilecektir… Ondan sonra Türkiye’nin Güneydoğu’su bu bölgeye ilhak edilecek. Ve bunun için Türkiye, Irak, Suriye ve İran’la Müslümanlar birbirini ezsin diye bölgedeki Kürt kökenli Müslümanlarla birbirlerini öldürecekler. Bölgemiz Vietnam’a dönüştürülecek. Bölgemiz Vietnam’a dönüşürken sözde kurtarıcı gibi İsrail Lübnan’ı alacak ve böylece taa Akdeniz’de geniş bir kapısı bulunan İsrail, Lübnan boşluğundan Kuzey Irak, Ermenistan, Bakü’ye kadar uzanan bir koridor kurulacak.

Bu koridor, içerisinde Kuzey Irak, Güneydoğu Anadolu bir araya getirilip önce Ermenistan’ın yönetimine verilecek, burada oturan Müslüman halk Ermeni değirmeninde öğütülecek ve İsrail’e yumuşak yutulacak bir lokma haline getirilecek. İşte plan budur. Bu planın tatbikatını görüyoruz. İşte daha 2 yıl evvel Amerikalı yarbayların Riyad’daki karargâhlarında yaptıkları açıklamayı hatırlayın; ‘Biz Kuzey Irak’ta otorite boşluğu kuracağız. Anadolu’dan da buraya parçalar ilave edeceğiz’ demediler mi?

Bunları biz burada kaç defa konuşmadık mı? İşte şimdi Güneydoğu Anadolu Lübnan’laştırılmadı mı? Bu PKK’yı oradan buraya kim gönderiyor zannediyorsunuz? Amerika gönderiyor! İşte ellerindeki silahları onlar veriyor. İşte plan böyle işliyor!”

Erbakan Hocamızın hatırlattığı Amerikalı Yarbayların Riyad’daki karargâhlarında yaptıkları açıklama çok anlamlıydı.

Yıl; 1991… Körfez Savaşı yılları… Gazeteci-yazar Güneri Civaoğlu anlatmıştı:

“Körfez Savaşı sırasında Suudi Arabistan’dayım. ABD kumanda merkezi olarak kullanılan otelin bir odasında dinlediklerim dehşet vericiydi. Amerikalı yarbay duvardaki harita üzerinde Türkiye’nin Güneydoğu’sunu ve Kuzey Irak’ı işaret ediyordu. Avucunu o coğrafyada dolaştırırken şöyle diyordu:

‘Savaş bitecek. Amerika Irak’tan çıkacak. Ama giderken silahlarının büyük bölümünü bırakacak. Bunlar içinde ağır silahlar, roketler de olacak. Yöredeki Kürtler bu silahları alacaklar ve Türkiye’ye karşı kullanacaklar. Kürtler toprak isteyecekler. Türkiye, ya istedikleri toprağı verecek ya da vermeyip savaşacak.’ Yarbay iyi derecede Türkçe konuşarak anlatıyordu bunları. Kulaklarıma inanamıyorum.

‘Ya NATO ortaklığı, ya ülkelerimiz arasındaki dostluk’ diye soruyorum, oralı bile olmuyordu! Gene de bunun ‘Amerikalı yarbayın kendi fantezisi’ olabileceğini düşünüyordum. Ama… Birkaç dakika sonra bir başka odada gene Amerikalı bir rütbeliden aynı şeyleri dinliyorum. Bunun ‘bir mesaj olabileceğini’ düşünüyorum…”

Evet, 30 yıl önce Amerikalı askerlerin anlattıkları; ABD’nin halen uyguladığı, uygulamakta olduğu planların birer parçasıydı.

https://www.millicozum.com/mc/duyurular/turkiye-karadan-ve-denizden-kusatilmaktaydi-erdogan-kafasiyla-bu-cember-kirilamazdi

Musa Harun KESKİNSÖZ

3.DÜNYA SAVAŞININ AYAK SESLERİ!.
Rusya’nın Moskova kentinde bulunan Kremlin sarayı çevresine hava savunma sistemi kurulduğu iddia edildi. Olası 3. Dünya savaşına yönelik olarak alınan bu önlem akıllara 3. Dünya Savaşı başlıyor mu? Sorusunu getiriyor. Evet!. Ey Siyonist İsrail, Abd, AB, batı ve işbirlikçileri kaçacak yer arayacağınız günler yaklaştı. Zafer inananlarındır ve zafer yakındır.

Mustafa Yaprakcı

Ümit imanın canıdır
Zahiri şartlarda ülkemiz her yönden zayıflatılarak yumuşak lokma haline getirilerek parçalanmaya hazırlanırken, bize ERBAKAN gerçeğini anlatıp kafamızı yatıran ve tüm ümitler tükenmişken heyecanımızı şevkimizi ve Allah’ın vaadinin hak olduğunu hatırlatan Üstad Ahmet Akgül Hocamıza şükranlarımızı arz ediyoruz. Ve diyoruz ki bulutlar dağıldığında ”Göklerdeki ERBAKAN mührünü herkes görecek”

E.ÇAĞIL

Herşey Var Fakat Huzura Muhtaç Dünya
Bu Siyonist) Yahudiler, her ne zaman (ülkeleri vuruşturup zayıflatmak ve güdümüne sokmak üzere) savaş çıkarmak amacıyla bir fitne ateşini alevlendirmek isterlerse, Allah-u Teâlâ, onların yaktıkları ateşi (sonunda) söndürecektir (ve Siyonist Yahudiler, şeytani ve nihai amaçlarına erişemeyecektir.)…” (Maide: 64) ayetinin bir tezahürü daha yaşanacak, 1. ve 2. Dünya Savaşlarını çıkarıp milyonlarca insanın ölümüne ve ülkelerin tahribine yol açan bu şer şebekesinin 3. Dünya Savaşı’nı çıkarma ve yeryüzünü kendi hükümranlığına alma planları da, inşaallah kendi sonlarını hazırlayacaktır. Yani Allah onların tuzaklarını kendi başlarına dolayacaktır.

Evet savaşların, tahripçi ve zulmedici yönleri yanında, geleceği şekillendirici, ülkeleri ve sınırları dizayn edici ve yeni bir dünya düzenini inşa edici özellikleri de vardır. Ve zaten aslında ve bu sonuçlara varılması amacıyla savaşlar çıkarılmaktadır. Ama bu sefer tarihi kötüler değil iyiler yazacaktır. Erbakan Hoca’nın harika teknolojilerine ve Adil Düzen projelerine inanan, sahip çıkan ve uygulayacak olan bir sadıklar ekibinin artık işbaşına geçeceği günler yakındır..”

Amin inşaAllah zalimler kendi kendilerinin sonlarını hazırlayarak getirmekteler.Kendi tuzaklarına kendileri düşmekteler.Allah CCmazlumların huzura kavuşacağı Adil Düzen Medeniyetini biran evvel nasip eylesin inşaAllah

Saffet

Tarihi Çağrıya İş İşten Geçmeden Kulak Verelim
Türkiyemiz kuzeyden ,güneyden ve batidan çerilerek kıskaç altına alınmak istenmektedir. Şeytani odaklar tüm planlarını Türkiyeyi NATO dan atarak şavaş ilan etmek istemektedirler. Ülke olarak biz Erbakan Hocamızın teknoloji harikalarına sahip çıkarak İslam birliğini desteklemeliyiz. Siyonistlerin Büyük İsrailin planları ozaman bozulacaktır.Ancak suanki yöneticilerde bu basiret ve dirayet bulunmamaktadır. Aziz Erbakanın projelerini hayata geçirilebilmesi için Acilen Milli Mutabak hükümetine ihtiyaç vadır. Bu basiret çok şükürki yıllardır Erbakan Hocamızı en iyi şekilde anlayan ve anlatan Üstadımız Muhterem Ahmet Akgül Hocamız olmaktadır. Gelin acilen Aziz Hocamızın 1980 yılında yaptığı şu tarihi çağrıya kulak verelim:
Yüce Parlamentonun huzurunda sesleniyorum. Muhterem arkadaşlarım bakınız bakınız bu hükümetten faydalı bir iş yapmasını beklemiyorum. Bari bozmayın, kırmayın, dökmeyin rica ettiğimiz budur. Şimdi bütün bu meseleler bu iç ve dış meseleler geliyor bir yerde toplanıyor. Ne zaman ne zaman aziz arkadaşlarım bu milletimiz MİLLİ ÇÖZÜME İNANAN BİR HÜKÜMETE KAVUŞACAK!. Bu dış güçlerin dış güçlerin böyle bir devirde her şeyden önce dış politikada güçlü olmak için içerde güçlü olmaya mecburuz. Bundan dolayıdır ki parlamenter arkadaşlarım hepinizden rica ediyorum gelin MİLLİ ÇÖZÜME İNAN BİR CUMHURBAŞKANI BİRANEVVEL SEÇELİM bir. MİLLİ ÇÖZÜME İNANAN YENİ BİR HÜKÜMETİ ELBİRLİĞİ İLE KURALIM iki. TÜRKİYE’yi bir an evvel güçlendirelim üç. Hepinize Milli Selamet gurubumuz adına selamlarımı hürmetlerimi sunuyorum. Cenab-ı Hak Aziz Milletimize Saadet ve Selamet versin. Teşekkür ederim sayın başkan.

TBMM ‘DIŞ POLİTİKA KONUŞMASI’ ( 26-4-1980 ) Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN

Videonun Tamamı İçin: http://www.necmettinerbakan.net/page.php?act=videoGoster&videoID=475&name=tbmm-di-pol-t-ka-konu-masi-26-4-1980-

Cengiz

ERBAKAN DEVRİMİ TAMAMLANACAK İNŞAALLAH
Ne Güzel Fikirler Ne Güzel Bir Dava Ne Güzel Müjde!.
Erbakan Hoca Ülkemiz İslam Alemi İnsanlığa Şifadır!

İNŞAALLAH ERBAKAN HOCAMIZA -HALİYLE KUR’AN’A SÜNNETE İLME AKLA VİCDANA- BAĞLI “SADIKLAR” ” VATANSEVERLER” “ÜMMETİN ŞUURLU SEÇKİNLERİ” ELİYLE; MADDİ MANEVİ BİRÇOK ESASLAR İÇEREN ERBAKAN DEVRİMİ MUTLAKA GERÇEKLEŞECEK!. İNŞALLAH ÇOK YAKINDA!.

AKSİ HALDE SİYONİST VE EMPERYALİSTLERİN ŞEYTANİ HEDEFLİ MERKEZLERİN ZULMETİ ARTAR.

ŞUUR CESARET İZAN SAHİBİ HERKESİN ERBAKAN HOCAMIZIN FİKİR VE PROJELERİ ETRAFINDA BİRLEŞMELERİ GEREKİR!.

Önemli Not:

SİYONİZMİN BİR OYUNU DA ERBAKAN HOCA’NIN İZİNDE PROPAGANDASI İLE ALDATMAKTIR!. BU KONUDA MİLLİ ÇÖZÜM YAYINLARI GERÇEĞİ VE SAHTESİNİ ORTAYA KOYUCU BİLGİLER İÇERMEKTEDİR!

kazım

Milli çözüm hükümeti gerekli
Türkiye’nin dört bir yandan kuşatılması bütün dünyadaki şer güçlerin Türkiye aleyhinde toplanması düşman güçlerin Bütün planlarını Türkiye aleyhine hesaplıyor olması ve hazırlık yapması Allah’ın izniyle bize hiçbir zarar vermeyecek ve Erbakan hocamızın yüksek teknolojileriyle hepsi bertaraf edilip yeniden dünyada adalet düzeni esis edilecek ve insanların yüzü güldürecektir İnşallah biz de bu yolda hizmet etmeye muvaffak oluruz

Hüseyin Selman

ADİL DÜZEN slogan değil TEK ÇARE dir
1-Aklı Selim
2-Müsbet (isbat edilmiş) İlim
3-Tarihi Tecrübe ve Birikim
4-Vicdanî kanaat ve Tatmin
5-İlahî Din (Kur an ı Kerim)

Bu 5 temel esasın hepsini birden doğru, faydalı dediği şesleri alıp; yanlış, zararlı dediğini bırakarak hazırlanmış olan Prof. Dr. ERBAKAN ın ADİL DÜZEN inin İnsanlığa ışık tutarak huzur getirecek günleri yakındır inşallah.

Mücahit Dinç

Sonunuz yakın…
İşbirlikçi iktidara rağmen; TSK ve Milli Güçler, Erbakan Hoca’nın temelini attığı teknolojik silahlar ve altyapı ile bir çok başarı sağlamış sadece buz dağının görünen kısmı ile bütün dünyayı hayrete düşürmeyi başarmıştır elhamdülillah.
Siyonistler yeni dünya düzeni için acele ederken, şartlar olgunlaşmış ve Adil Düzen’in kurulması için sadece Milli Çözüm’e inanan bir hükümetin iş başına geçmesi kalmıştır.
Siyonist ve işbirlikçilerinin sonu çok yakındır İnşallah..

Mus ab

Korkanlar ve Sevinenler
Ülkemiz dört bir yandan kuşatılmakta (işbirlikçi, gafiller çanak tutmakta) aynı zamanda dünyamızı; Zulüm, kıtlık, ahlaksızlık ve kan revan içinde kıvrandırmaktalar.

Bu durumun mimarları ancak müeyyideden anlarlar.

Bu sebeple Aziz Erbakan Hocamız; her an atom bombasını ve korkunç silahları kullanma potansiyelinde olan bu zalimlerin atom bombalarını vb. korkunç silahlarını oyuncağa çevirecek teknolojileri hazırlamış müjdesi makalemizden bir kez daha yayınlanmıştır.

[b]Zaten Milli Çözüm şimdi değil 40 yıldır bu gerçekleri haber vermekte. [/b]

Bu haberlerin, günümüz de sadece azıcığına şahit olanlar küçük dilini yutmaya, zor yutkunmaya başladı bile. En büyük endişeleri de; Olaylar [b]Milli Çözüm’ün Üstad Ahmet Akgül[/b][b] Hocamızın[/b] müjdelediği şekilde gelişiyor olmasıydı.

Neden endişe; Çünkü Milli Çözüm çok daha öte harika teknolojileri de haber vermekte ve Adil Düzen projelerine inanan, sahip çıkan ve uygulayacak olan bir sadıklar ekibinin artık işbaşına geçeceği, münafıkların çaresiz rezil, inanmayanların bin perişan, zalimlerin derbeder olacağı günün yakınlığını haber vermekte.

Haliyle; Münafık, fitneci, sadıklara gülen hain, Adil Düzen kurmak isteyenlere-mazlumlara düşman zalim, gücüne güvenen kafir korkmakta;
Yeni Bir Dünya kurulacağına inanmış ve gayret etmiş, [b]Erbakan Hocasına[/b] sadık ve daim savunucusu, insanlığın kurtuluş projeleri Adil Düzen’e inanan ve sahip çıkan [b]Milli Çözüm sadıkları[/b] ise sevinip müjdeleşmekte.

Osman Nuri

Bu kuşatılma; Türkiye’nin haricinde Adil Bir Düzen ve Yeni Bir Dünya hazırlığı olan ülke olmadığının da bir göstergesidir!..
Makale gerçekten ufuk açıcı özelliğiyle, durum
analiziyle ve çözüm konusunda bizleri aydınlatan rahatlatan bir ilmi ve bilgelik dolu yazı…. Görüldüğü üzere ülkemiz doğudan batıdan güneyden kuzeyden tarihi bir kuşatılmışlık içinde… Bu şu anlama gelmekte: Bunca kuşatılmışlığa rağmen Türkiye hala söz sahibi – mazlumlara el uzatan – zalimleri çaresiz bırakan – dünya çapında şanı şöhreti artan bir konumda… Fakat ülkeyi yöneten siyasi iktidarın Akp’nin ise büyük bir taraftar kaybettiğini görmekteyiz… Türk Silahlı Kuvvetleri ise destanlar üzerine destanlar yazmakta mazluma mağdura güven, zalimlere korku salmakta ve çaresiz bırakmakta… Dört bir yönden kuşatılmışlık içinde olmamıza rağmen , ülkemizi çaresiz bırakmaları zarar vermeleri sözkonusu olamamaktadır çok şükür… Demek ki makalede de kısmen anlatılan Aziz Erbakan Hocamızın Üstün Savaş Teknoloji Harikalarıyla vesilesiyle , zalimleri etkisiz kıldığı – planladıkları savaşa – kan dökmeye ve işgale cesaret edememekteler. Gücümüzün farkına varmamızı sağlayan Milli Çözüm sayesinde , manevi bir konforu yaşıyoruz… Dört bir yanımızın özellikle Türkiye üzerinde dört dörtlük bir haxırlık aşamasının yürütülmesi şunuda tescilliyor: İslam aleminin , Müslüman ülkelerin ve tüm dünya insanlığının maddi ve manevi saadeti için bir MERKEZ olduğu aşikardır,… İnsanlığın saadeti için tüm dünya insanlığını faizci kapitalist nizamla sömüren , ahlaksızlık yuvalarıyla beyinleri yozlaştıran, kendine köle olması için her türlü plan projeye imza atan Siyonizmin ipliğini pazara çıkartan TÜRKİYE olduğu gerçeği ve bu konuda ADİL BİR DÜZEN VE YENİ BİR DÜNYA kurma gayreti güden ülke TÜRKİYE olduğunu tescillemektedir… İnşaallah bu YENİ BİR DÜNYA inşaallah kurulacak ve insanlık saadet bulacak…

Hasan Özçelik

Ama bu sefer tarihi kötüler değil iyiler yazacaktır. Erbakan Hoca’nın harika teknolojilerine ve Adil Düzen projelerine inanan, sahip çıkan ve uygulayacak olan bir sadıklar ekibinin artık işbaşına geçeceği günler yakındır…
[b]Âl-i İmran 173
(Sadık ve sağlam mü’minler) Öyle kimselerdir ki; bir kısım (korkak ve münafık) insanlar (onlara gelip), “Gerçekten (kuvvetli ve tehlikeli düşman olan) insanlar size karşı toplanıp (bir şer ittifakı kurdular.) Aman ha, onlardan korkun (ve kendileriyle uyuşun. Çünkü bunlarla başa çıkmanız ve başarılı olmanız imkânsızdır.)” dediklerinde, bu (tehdit ve teklifler o mü’min ve mücahitlerin) imanlarını artırıp (moral ve maneviyatlarına güç katmıştır; çünkü onlar:) “Allah bize yeter. Ve O ne güzel (ve en mükemmel) Vekîl’dir. (Biz O’nun emrinde, O da bizimle beraber olduktan sonra, O’nun izni ve iradesi dışında hiçbir güç bize zarar veremeyecektir)” diyerek (dik duran sadıklardır).
[/b]

Enfal 30
(Ey Resulüm! Hatırla) O vakti ki; inkârcılar Seni tutup bağlamaları (ve hapse atmaları) veya öldürmek (suretiyle Senden kurtulmaları, ya da Seni ülkenden çıkarıp) sürgüne yollamaları için, aleyhinde tuzak kuruyor (ve hesap yapıyorlardı). Onlar Sana bu hileyi düşünürken, Allah da onlara tuzak kuruyordu. (Sana hicret emri vererek; Medine’ye gitmeni ve İslam devletini kurarak geri dönüp Mekke’yi fethetmeni ve müşrik düzenle­rini tepelemeni kolaylaştırıyordu.) [b]Doğrusu Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.[/b]

https://www.mealikerim.com/8/enfal/30

Gökçe Öztürk

Zafer Sadık Mü’minlerindir!
Evet bu dünya,Rahmani güçlerle şeytani güçlerin mücadele meydanıdır.Devri Adem’den beri süregelen ve kıyamete kadar devam edecek olan bu mücadelede bazen Hak,bazende batıl nöbetleşe galebe çalmaktadır.
Bir asırdan fazla zamandır yeryüzünde hakim bulunan Siyonizm’in zulüm ve sömürü saltanatı artık çözülmeye doğru gitmektedir.Her şeyin kemali,aynı zamanda zevalinin de başlangıcıdır.Gecenin sabaha en yakın olan kısmı,zifiri karanlığın en koyu olduğu zamandır…
Dünyanın Değişimi Ve Erbakan Devrimi syf 318

Mehmet Çelik

BU SEFER TSRİHİ KÖTÜLER DEGİL,İYİLER YAZACAKTIR,inşaallah
Erbakan Hoca’nın harika teknolojilerine ve Adil Düzen projelerine inanan, sahip çıkan ve uygulayacak olan bir sadıklar ekibinin artık işbaşına geçeceği günler yakındır…

Necmiye

Ve şurası çok önemli bir ayrıntıdır, Siyonist-Haçlı Batılıların ellerindeki tüm teknolojiyi yapabilecek imkâna ve zekâya hamdolsun sahip durumdayız ve her türlü madeni de sağlayacak proje ve formüller bizim elimizde bulunmaktadır.
Evet savaşların, tahripçi ve zulmedici yönleri yanında, geleceği şekillendirici, ülkeleri ve sınırları dizayn edici ve yeni bir dünya düzenini inşa edici özellikleri de vardır. Ve zaten aslında ve bu sonuçlara varılması amacıyla savaşlar çıkarılmaktadır. Ama bu sefer tarihi kötüler değil iyiler yazacaktır. Erbakan Hoca’nın harika teknolojilerine ve Adil Düzen projelerine inanan, sahip çıkan ve uygulayacak olan bir sadıklar ekibinin artık işbaşına geçeceği günler yakındır…

Necmettin

ERBAKAN MİLLİ ÇÖZÜM SUNUYOR!..
Ülkemi kuşatmış,siyon engerek
Deccalizm dört koldan, ifsat ediyor
İşbirlikçi varken,düşman ne gerek
Tüm insanlık bunaldı,çıkış arıyor
Erbakan Milli bir ,Çözüm sunuyor!..
——––————–
“Ey iman edenler! Size hayat (ve huzur) verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’a ve Resulüne icabet edip (emirlerine uymalısınız). Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile kalbi arasına girer (layıksa hidayet nurunu artırır, müstahaksa dalâlet yolunu kolaylaştırır) ve siz gerçekten O’na götürülüp toplanacaksınız.”
Enfal Suresi 24

https://www.mealikerim.com/8/enfal/24

“Ve bilin ki Allah’ın Resulü (Sünneti, hayat sistemi ve Nebevi prensipleriyle her zaman) içinizdedir. Eğer O, birçok işlerde sizin (keyfinize ve nefsi beklentilerinize) uysaydı, elbette sıkıntıya düşerdiniz. Ancak Allah size imanı sevdirdi, onu kalplerinizde süsleyip-çekici kılıverdi ve size inkârı, fıskı ve isyanı (Hakk davadan kopmayı) çirkin gösterdi. İşte onlar, (imanı ve İslam’ı seven, inkârı ve isyanı çirkin gören Müslümanlar) Hakk yolu bulmuş (irşad olmuş) kimselerdir. [Not: “Hakk dava”: İslami hükümler ve insani hedeflerle kurulan, Kur’an’a ve Sünnet’e dayalı bilimsel ve evrensel bir Adil Düzeni amaçlayan sistem ve siyaset hangisi ise; inkârcılardan münafık din istismarcılarına, sağcılardan solculara, dış odaklardan işbirlikçi iktidarlara (kendi aralarında çıkar çekişmesi ve taassup hasetleşmesi yaşansa da) hepsince ortaklaşa “en ciddi tehdit ve tehlike” sayılan ve aleyhinde resmiyete dökülmemiş fiili bir ittifak kurulan ve şeytan şürekasınca asla sahip çıkılmayan ve destek olunmayan, hatta dağıtılmaya-kapatılmaya çalışılan hareket ve şahsiyet hangisi ise, işte her asırda Hakk Davayı O temsil etmektedir.]”
Hucurat Suresi 7

“Erkut

ERBAKAN’IN PROJELERİNE ACİLEN İHTİYAÇ VARDIR!
ŞÜKÜR Kİ KAPINDA, KITMİR’İN OLDUM!..

Va’dine güvendim, mahrum eyleme
Bir ömür bekledim, mahzun eyleme
Zafer hasretiyle, dilhun3 eyleme
Yaşım ilerledi, sararıp soldum
Allah’ım kapında, Kıtmir’in oldum…

Hiç umut kesmedim, düşsem şaşkına
İmanım çağladı, döndü taşkına
Sadık Milli Çözüm, dostlar aşkına
Zalimlere duvar, mazluma koldum
Ey Dost divanında, Kıtmir’in oldum…

22 Aralık 2022 Milli Çözüm dergisi
Yazar Ömer Çağıl şiirinden alıntı..

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
18
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx