Ey Nurcu Geçinen; YENİ ASYA’CI MÜNAFIK!
Yeni Asya gazetesinden İbrahim Ersoylu 12 Eylül 2021 tarihli ve “Darbeciler ve Demokratlar” başlıklı yazısında:
Darbecilerin Tuzakları
“Demokratların demokrasiyi tesis edip, hayırlı icraatlar yapmalarına engel olamayan darbeciler, onları bölmek ve güçlerini zayıflatmak için 1969’larda, münafıkane başka bir yolla halkı şaşırtma taktiklerini devreye soktular. Onlar, Necmettin Erbakan’a, Millî Nizam Partisi’ni kurdurdular. Necmettin Erbakan, 1971 Muhtırasından kısa bir süre sonra “irtica odağı” gerekçesiyle partisi kapatılınca İsviçre’ye kaçmıştı. Muhsin Batur ve Turgut Sunalp adlı darbeci generaller, oraya giderek Türkiye’ye dönüp yeni bir parti kurması hususunda onu ikna ettiler. Türkiye’ye dönen ve Millî Selamet Partisi’ni kuran Erbakan, 1973 seçiminde Demokratları bölüp, güçlerini zayıflattı. Birlik ve beraberlik içinde hareket eden Nur Talebeleri, 1977 seçimi öncesi aşırı uçların yer aldığı solun iktidara gelmemesi için, ülkeyi karış karış, köy köy dolaşıp Demokratlara destek verdiler. Onlar, “İslami Hareket ve MSP” adlı bir broşür yayınlayıp yurt sathına dağıtarak, din adına hareket eden partinin sağ oyları daha çok bölmesine ve solun tek başına iktidara getirilmesine mani oldular. O dönemdeki demokrat idare, müsbet icraatlarla demokrasi ve kalkınmada ülkeyi ileri bir safhaya taşırken, iman ve Kur’an hizmetinin yolunu açarak siyaseti dine hizmetkâr yapmıştı.” …
28 Şubat Darbecilerinin Planları
“12 Eylül’den sonra Demokratların toplandığı DYP, Yeni Asya Nur Talebelerinin ona nokta-i istinat olması, Demirel’in gayretleri ve Allah’ın yardımıyla 1991 seçimini birinci parti olarak kazandı ve SHP ile koalisyon kurarak iktidara geldi. Bu iktidar, demokratik açılımlar yaparak sistemin demokratikleşmesi için çok gayret etti. SHP’li Kültür Bakanı Fikri Sağlar, bakanlık adına Risale-i Nur Külliyatı’nı satın aldırıp devlet kütüphanelerine koydurdu, şehirlerin dikkat çeken yerlerindeki reklâm panolarına da ‘Bediüzzaman Said Nursî sizi kütüphanelerde bekliyor’ şeklinde Kültür Bakanlığı adına ilânât yapmıştı. 1995 seçiminin ardından DYP, Mesut Yılmaz Başbakanlığında ANAP ile Ana-Yol, daha sonra Refah Partisiyle Refah-Yol olarak hükümet ortağı oldu. DYP, Başbakan Necmettin Erbakan’ın, kışkırtıcı söz ve tavırları sebebiyle büyük bir yara aldı. Darbeciler, bu koalisyonun olumsuz faturasını Demokratlara kestiler. Darbeciler, 28 Şubat 1997’de post modern bir darbe ile ‘İrticaya taviz veriyor’ bahanesiyle Refah-Yol hükümetini kısa bir süre içinde alaşağı ettiler ve görünüşte bu darbeyle Refah Partisi’ni hedef aldılar, hakikatte ise Demokratları bitirmek istiyorlardı. Onlar, perde gerisinden medyayı kullanarak halkı şaşırttılar. Bunun neticesinde 2002 seçimlerine giren Demokratlar, yüzde 10 barajına takılarak siyaset sahnesinin dışında kaldılar. Algı operasyonlarıyla görünüşte hedef alınan Refah Partisi’nden, kendilerine ‘yenilikçi’ adı verilen bir grup parlatıldı. Bu grup, AKP’yi kurarak, 28 Şubat Sürecinin mazlumu pozisyonunda 2002 seçimine girdi, iç ve dış konjonktürün el vermesiyle iktidara geldi.” şeklindeki seviyesiz sözleriyle gerçekleri saptıran ve kalbindeki cerahati kusan YENİ ASYA Nurcularının İbrahim Ersoylu marazlısı tam olarak sorumsuzluk, onursuzluk ve nursuzluk karakterini kusmuşlardı. Masonluğa uşaklığı marifet sanan bu taife Bediüzzaman’ın: “Osmanlı tebaasından bazı Gayrı Müslümler, İslam’ın adalet ve hürriyet esaslarına güvendikleri için Şeriatın devamını istiyorlardı. Bunlara “Gayrı Mü’min Müslimler” (Yani Hakka tarafgir ve teslim olmuş, ama iman etmemiş kimseler) tabiri yaraşır. Bazı Müslümanlar ise, nefsi ve keyfi arzularına engel olduğu için şeriatın kalkmasına seviniyor ve bekliyorlardı. Bunlara ise “Gayrı Müslim Mü’minler” Yani İslam’a bütünüyle ve gönülden tabi ve teslim olmadıkları halde mü’min görünen münafık kimseler, tabiri layıktır.” mealindeki tespitleriyle tarif buyurdukları riyakâr ve sahtekâr takımıdır. Ve zaten Hücurat Suresi 14. Ayet-i Kerimesinde de bu münafık tavırlı kimseler anlatılmaktadır.
“Bedeviler (her asırdaki cahil, gafil ve menfaatçi kesimler; kavim ve kabilesiyle övünen cahil kimseler): ‘Biz de iman ettik’ derler. (Onlara) De ki: ‘(Hayır) Siz (hâlâ) iman etmediniz; ancak (mecburen ve görünüşte) İslam (veya teslim) olduk deyin.’ (Çünkü) İman henüz kalplerinize girmiş değildir. Eğer Allah’a ve Resulüne (tam iman ve) itaat ederseniz (Kur’an ve Sünnet ölçülerine göre hayatınızı düzenlerseniz), O (zaman Allah CC) sizin amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmeyecek (ve emeklerinizi boşa vermeyecektir). Şüphesiz Allah, çok Bağışlayandır, çok Esirgeyendir.”
Hacc Suresi 11. ayeti de bu tıynetsiz tipleri izah ve ikaz buyurmaktadır.
“İnsanlardan kimi de (Dinin tamamına sahip çıkmayıp, rahatına ve menfaatine uygun tarafından ve) bir ucundan (tutarak) Allah’a ibadet etmektedir. Eğer, (Allah’ın takdir ve taksiminden ve Kur’an’ın hükümlerinden) kendisine hayır(lı ve yararlı gördüğü bir şey) dokunursa, bununla tatmin (ve razı) olup (teslimiyet gösterir). Yok eğer kendisine (sıkıntı verecek ve sorumluluk yükleyecek) bir fitne (kaza, bela ve hastalık) isabet ederse, (zor ve zahmetli bir emir gelse ve imtihandan geçirilse, hemen) yüzüstü dönmektedir. (Allah’ın emrini ve kaderini bilmezlikten gelir. Nefsi bahanelerle hizmet ve mesuliyetten kaçıverir. Bu gibileri,) Dünyayı da ahireti de kaybetmiştir. İşte bu, (en büyük) ziyan ve en açık hüsran (demektir).”
Yeni Asya Nurcularının İbrahim Ersoylu gibi Demokrat geçinen mason uşakları ve Haçlı Batı Gâvuru aşıklarına sormak lazımdı:
Bediüzzaman’ın, maalesef ne kendisinin ne de talebelerinin bir türlü uyamadıkları; “Euzûbillahi mineş-Şeytani ves-Siyaseh (Siyasetten, Şeytandan kaçar gibi Allah’a sığınırım)” düsturuna rağmen, bu çirkin ve çirkef masonik siyasetten ne zaman yakanızı kurtaracak ve her konuda olduğu gibi siyasette de Kur’an’a, Resulüllah’a, Hakka ve hayra tabi olacaksınız? Bu riyakârlıktan ve masonlara taraftarlıktan ne zaman kurtulacaksınız? Erbakan’a havlamakla kimlerin, hangi karanlık mahfillerin gözüne girmeye ve menfaat devşirmeye çalışmaktasınız?
Hz. Üstat Bediüzzaman, Morrison Süleyman Demirel’lerin asıl üstatları sayılan, Osmanlı’nın ve İslam ahkâmının-ahlâkının yıkılışını hazırlayan ve Kemalizm’in de temelini oluşturan; İttihat ve Terakki masonlarını yıllarca övüp alkışlamak ve ta Selaniklere gidip mitinglerinde nutuklar atmak gafletinde bulunmuş, ama sonunda “Eski Said Dönemi” diye vasıflandırdığı ve kınadığı bu süreçteki hatalarının pişmanlığını hayatı boyunca ifade ve itiraf buyurmuşlardır.
Evet, Üstat Bediüzzaman Hz.leri de maalesef, Siyonist amaçlı Yahudi dönmeleri ve hıyanet kafalı bazı Ermeni kesimleriyle aynı safta, cennetmekân Sultan Abdülhamit Han hazretlerine savaş açmış ve tutarsız ithamlarla ona saldırmış ama çok geç de olsa bunda haksızlık ve yanlışlığını anlayıp, bunun pişmanlığıyla ve vicdan azabıyla kıvranmışlardır.
Evet, Bediüzzaman Hz.leri de, “CHP’ye karşı İslam’a daha ılımlı ve duyarlı yaklaşmasını umdukları Menderes’e” karşı onu “İslam kahramanı!” tanıtmak gibi bazı aşırı iltifatlarının cezasını, daha sağlığında iken tatmış ve Menderes hükümetinin en gözde Bakanlarının; Bediüzzaman’ın resmi yetkililerden habersizce ve ağır hasta halinde hicret edip sığındığı Urfa’da, gönül huzuru içinde rahmet-i Rahmana ulaşmalarına bile müsaade etmediklerini bizzat görüp kahırlanmışlardır.
O sırada Urfa’da bulunan büyük âlim, Eski Elazığ Müftüsü Hacı Ömer Bilginoğlu’nun (ki Üstadın mübarek na’şını yıkayanlardan birisidir.) bizlere bizzat aktardıkları kan dondurucu olaylar yaşanmış ve çok geçmeden 27 Mayıs ihtilaliyle karşı karşıya kalmışlardır.
Ve yine Üstadın; “güneşin Batı’dan doğacağını” bildiren Ahir zaman alametleriyle ilgili müteşabih ve gaybi haberleri, Kur’an’ın çok sarih (gayet açık ve kesin) hükümlerine, sahih hadis-i şeriflere ve üzerinde icma ve ittifak edilmiş prensiplere aykırı olarak; “İslam güneşinin Batı’dan (Haçlı Avrupa ve Amerika’dan) zuhur edip yükseleceği” şeklindeki yorumlarını istismar ve suiistimal ederek; Amerikan ajanlığına ve Papalık (Vatikan’ın) hizmetkârlığına soyunan sapkın ve azgın Fetullah Gülen’in ve FETÖ çetesinin büyük tahribatları ortadadır. Çünkü “Yahudi ve Hristiyanların büyük kısmının İslam’a ve Müslümanlara düşmanlık için fırsat kolladıklarını… Tarih boyunca ve bugün haçlı saldırılarını bu nedenle hazırladıklarını… Onlara güvenmenin çok acı ve feci sonuçlara yol açacağını” haber verip bizi uyaran onlarca ayet vardır, yüzlerce hadis-i şerif bulunmaktadır. Ve zaten tarih boyunca yaşananlar ve günümüzdeki olaylar da bunları doğrulamaktadır.
Risale-i Nur gibi, gerçek iman hakikatlerini ve yüksek ahlâk prensiplerini içeren mübarek eserlerin müellifi ve asrının müceddidi olan; ama -hâşâ- Peygamber ve masum olmadığı için hasbel beşer ve içtihat-kanaat hatasıyla ve özellikle siyasi meselelerde, böylesi bazı hatalar yapan ve sonunda bunların çoğunu fark edip itiraf ederek ciddi pişmanlıklar duyan Bediüzzaman’ın sözlerini ve görüşlerini elbette Kur’an-ı Kerim’in sarih (açık ve net) hükümlerine ve Resulüllah’ın (SAV) sahih (sıhhatli ve sağlam) hadislerine ve o konudaki icma-i ümmete göre anlamak ve yorumlamak gerekirken… Kalkıp da Bediüzzaman’ın her sözünü ve şahsi görüşünü -hâşâ- “mutlak delil” saymak, ilgili ayet ve hadisleri ise -hâşâ- “yedek lastik ve aksesuar malzemesi” gibi kullanmak, maalesef günümüzde çok yaygın ve yanlış bir yaklaşımdır.
Çünkü mürşit, müceddit ve müçtehit makamındaki zatların bile, içtihat ve kanaatlerinde hatalar yapacağı ve yanlışlığa kapılacağı ve asla masum sayılmayacağı… Bunun aksini iddia etmenin ve öyle inanmanın itikâdi sapkınlık olacağı bütün fıkıh ve kelâm kitaplarımızda kayıtlıdır.
Rahmetli Erbakan Hocayı, Siyonist Yahudiler, Haçlı kesimler, dinsiz ve İslam düşmanı kimseler, ahlâk ve maneviyattan nasipsizler ve Müslüman görünen marazlı ve masonik mahfiller asla sevmezlerdi, bu onların bozuk fıtratları ve şeytanlık damarları icabıydı… Şimdi ey Erbakan’ı “münafıkane hareketler”le suçlayıp saçmalayan, İbrahim Ersoylu namlı ayarsız ve ahlâksız adam!.. Asıl münafıkane hatta zındıkane hareket, sizin bu soysuz ve şuursuz tavrınızdır!
“Kısas gibi şeriat ahkâmı ve Kur’an kanunları hariç, biz de İslam’ı sevip sahipleniyoruz,” “İlle de başını örterek ve İslami tesettüre bürünerek lise ve üniversitelerde okumak isteyenlere, Suudi Arabistan’a gitmelerini öneriyoruz!” sözleriyle İslam şeriatına ve Kur’ani kurallara karşıtlığını ve düşmanlığını defalarca açığa vuran Süleyman Demirel gibilere hürmet ve muhabbet etmek; ama, hem Kur’an’a hem akla, hem de bilime ve vicdana uygun Adil bir Düzen kurmak…
1- İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatı
2- İslam Ortak Pazarı
3- İslam Savunma Paktı
4- Ortak İslam Dinarı
5- İslam Kültür ve İlim İşbirliği kurumlarının programlarını ve alt yapısını hazırlamak için hayatı boyunca çırpınan Erbakan’a şeytaniler ve şerlilerle birlikte husumet ve nefret beslemek Müslümanlık mıdır, şeytanlık mıdır?
Refah Partisi’nin kapatılması ve 28 Şubat tezgahına gelince:
Evet, seçim sandıklarında yarışamadıkları ve demokratik kurallarla başa çıkamadıkları Refah Partisi’ni, sonunda dayatmacı ve despotik yollarla kapatmanın hevesi ve hesabı içine girmişlerdir. Kendi yaptıkları ve taptıkları Anayasa’yı ve kanunları bile açıkça çiğneyerek eften püften gerekçelerle Refah’ı kapatma gayretlerine kargalar bile gülecektir! Önce Başsavcının, Anayasa Mahkemesine verdiği iddianamesi, “Refah’ı kapatmanın şerefli bir görev olacağı” tavsiyesi gibidir.
RP’nin 200 sayfalık savunma dosyasını okumaya bile gerek görmeden hazırladığı ve Anayasa Mahkemesi’nden önce birtakım marazlı basına postaladığı ve Sabah Gazetesi’nde tefrika edilen kısmında, hâkimlere değil okuyuculara hitaben yazıldığının anlaşıldığı 100 sayfalık mütalaası, okuyanları ve hele birazcık hukuktan anlayanları hayrete düşürecektir.
Başsavcının mütalaasında, “Kur’an bu konuda şunları söylüyor… Öyle ise Refah kapatılmalıdır?! İslamiyet şöyle şöyle emrediyor… Müslümanlar şunları amaçlıyor… Öyle ise Refah Partisi kapatılmalıdır?!” şeklindeki görüşleri, perde arkasındaki “karanlık oda”nın, aslında RP’nin ve Erbakan’ın şahsında bu milletin inancıyla savaştığı gerçeğini gündeme getirmiştir.
İmam-Hatip Okulları’nın ve Kur’an Kursları’nın “RP’nin arka bahçesi ve oy çiftliği” olduğu gerekçesiyle kapatılması da işte bu yüzdendir.
“Karanlık Oda”nın figüranlığını yapan bu yerli kiralıklar, batılı Hristiyanlar kadar bile dürüst ve demokrat değildir.
Çünkü Türkiye’de bu hile ve hıyanetler sergilenirken 5-6 Ağustos 1997 tarihinde Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de toplanan ve İsveç’te iktidarda bulunan Sosyalist Demokrat Partisi tarafından organizesi yapılan “97 Hristiyan Bloku” kongresinin sonuç bildirgesinde, ülkemizi ve İslam alemini yakından ilgilendiren tarihi kararlara ve hayati konulara yer verilmiştir.
“Globalleşen dünyada, her türlü ilişkilerin arttığı ve karşılıklı diyalogun büyük önem taşıdığı” vurgulanan bildiride de “İslam alemiyle önyargılara dayanmayan, sağlıklı ve insancıl münasebetler kurulması gerektiği” özellikle dile getirilmiştir.
“Erbakan Hükümetinin “Refah Partisi Laik rejimi tehdit ediyor” iddiasıyla ve Çevik Bir gibilerin de yardımıyla, gizli bir darbe ile düşürülmesinin ardından kurdurulan Mesut Yılmaz Hükümetinin, RP’yi kapatmak için çeşitli hazırlık ve haksızlıklar içine girdiklerini, Oysa RP’nin hem yerel yönetimlerdeki, hem de 1 yıllık iktidar dönemindeki başarılı icraatlarını bütünüyle demokratik kurallara ve temel insan haklarına uygun yürüttüklerini” ifade eden bildiride, “Cezayir halkının hür iradesiyle seçtiği Selamet Partisi”ni, zorla ve silahla iktidardan indirmeye ve Müslümanları sindirmeye çalışan askeri cuntaya karşı batının sessiz ve tepkisiz kaldığı da” itiraf edilmiştir.
Not: Yeni Asya Gazetesinden bir yetkili günler sonra Milli Çözüm Dergimizi arayıp, önce lağım borusu ağzıyla Muhterem Erbakan Hocamıza gayzını kusan “İbrahim Ersoylu’yla bir alâkaları olmadığını” vurgulamış, kendi logolarıyla yayınlandığı hatırlatılınca da bu sefer: “Münafıkane Hareketler” diye Erbakan’ın değil Ordu’nun kast edildiği yalan mazeretine sığınmışlardı. Oysa, bu insafsızların iddialarına göre Erbakan Hoca da bu “münafıkane” tezgâha gönüllü alet olmuş fesatçı ve fırsatçı bir insan konumuna sokulmaktaydı. Bu şahıslar ya okuduklarını anlamayacak kadar akıl fukarasıydı, veya herkesi kendileri gibi ahmak sanan zavallılardı. Yeri gelmişken bir hatırlatma daha yapalım. Ey Yeni Asya’cı Haçlı ve mason aşıkları! Çok istiyorsanız gazetenizin 50 yıldır hangi nifak ve şikak tavırlarını takındıklarını, özellikle Milli Görüş’e yönelik hangi iftiraları attıklarını kendi gazetenizden örneklerle ve belgelerle bir kitapçık halinde yayınlayalım.
Ezik Ruhlu Köleler!
Tarih şunu bize defalarca ve defaatle gösterdi ki!
Erbakan Hocama hainlik yapan ve havlayanlar en büyük hainliği bu vatana ve kendilerine yaptılar…Ne diyebiliriz ki pişmanlığınızı bu dünyada son zamanlarınızda aşısı çaresizlik ve acizlikle ahirette ise ebedi cehennem ile ödeyeceksiniz…iftiranın zaten karşılığı Ebedi Cehennemdir…
Allah CC zalimleri Kahhar ismiyle kahreylesin…Amiiin
DÜNYAPERESTLERE!
Geçmişini unutur, burnu havada
Birazcık servet edindi, girdi havaya
Yükseklerde uçar, zıplar havada
Ölüm gelince, uçar mı? havaya..
Ne büyüğe saygı, nede insana sevgi
Kalmadı bunlarda, örf, adet ve edep derdi
Mal çoğalınca, tüketiyor iman pilini
Zavallı, bir halt sanıyor, kendi kendini
Haram kazancın olmaz, bini bereketi
Paraya tapanın yoktur, hiç değeri
Çok servetin haramsız, olur mu getirisi
Yıllar geride kaldı, görürmü acep ellisini..
Beyaz beze sarılıp, çürük tahtada yol alıp
Gideceksin elbet, ölüm anını tadıp
Bir düşün hele, geriye şöyle bir bakıp
Kendi çukurunu doldurdun, ateşli odun atıp
Sözüm ortaya, yarası olan gocunsun
Kim üzerine alırsa, ayna karşısında otursun
Ders alırmı bilinmez, ama kafasını yorsun
Neydim, ne oldum, gidiş nereye diye sorsun
Gerçi ne desemde boş, ha duvar, ha teneke
Aldırış etmezler ki, nasihat edene
Doğruyu konuşup, gerçeği söyleyene
Karşı geliyor bak, sen şu hergeleye
Dağ başında gemi yapıyor, Milli Çözüm
Bize gülenleredir, son sözüm
Topunuz karşı olsada, burası benim özüm
Sizde kurtulun diye, üretilir her daim çözüm..
Erbakan’a havlayana!
Rahmetli Erbakan Hocayı, Siyonist Yahudiler, Haçlı kesimler, dinsiz ve İslam düşmanı kimseler, ahlâk ve maneviyattan nasipsizler ve Müslüman görünen marazlı ve masonik mahfiller asla sevmezlerdi, bu onların bozuk fıtratları ve şeytanlık damarları icabıydı… Şimdi ey Erbakan’ı “münafıkane hareketler”le suçlayıp saçmalayan, İbrahim Ersoylu namlı ayarsız adam. Şimdi söyle bakalım sen bu sayılanların içinde hangi zümredesin?
Münafıkların çıkmazı ve alçaklıklarını net bir şekilde ortaya koyan Milli Çözüm
Geeçekler apaçık ortaya çıktıkça; her görüşten ve düşünceden vicdanlı tüm kesimlerin Erbakan Hocaya sempati besleyip pişmanlıkla ve özlemle nedamet getirmeleri azgın ve azılı münafıkları her seferinde harekete geçiriyor ve yeni asya gazetesi yazarı ibrahim ersoylu! gibiler bir bir ırtaya çıkıyorlardı.. ama unuttukları Milli Çözüm ve üstd Ahmet Akgül bu münafık takımına en münasip bir şekilde hadlerini bildiriyor ve tüm vatan evlatlarını uyarıyordu.. tüm münfıklara ve ağababaları siyonizm e bir Milli Çözüm yetiyordu..
DEĞİŞEN NE VAR?
Biliyoruz ki, biz nasıl olursak, o şekilde de yönetiliriz. Denekki toplum olarak bu şekilde yönetilmeyi hak ediyoruz. Rahmetli Erbakan’a bu iftiralar atılırken bir Milli Çözüm bu iftiracılara karşılık veriyor ve hadlerini bildiriyorsa, kalkıpta bu topluma adalet nizamı gelecek ve hak ettikleri huzur düzenine kavuşacaklar diyebilmek ne kadar doğru ve gerçekçi olur. Bakın, Erdoğan Abd’de konuşma yapmadan önce kürsüye çıkan sözde imam diye tabir edilen birisi Erdoğan’a, “Siz Müslümanların ve dünyanın liderisiniz” diyerek, yıpranmış, tükenmiş ve bitmiş olan Erdoğan’ı tekrar diriltmeye yönelik bir gayret içerisine girmişlerdir. Yine Erdoğanın damadının, sözde teknoloji mucidi olarak pişirilip pişirilip gündeme taşınması ve ekranlarda boy gösterilmesi yine Erdoğan için toplumda algı oluşturulup, Akp ve Erdoğan’a bir dönem daha kazandırma çabaları değilmidir. Dünya böyle bir dünya işte. Kime sorsanız herkes kendince haklı ve devleti kontrollerine alacakları günleri beklemekteler. Ama gerçek olan ise, beklemekle bu işlerin olmadığı, Allah’ın takdiri ile zamanı geldiğinde gerçekleşeceğidir. Şu sirumda dahi hala daha, “Erdoğan’a Allah hayırlı ömürler versede 5 10 sene daha bu ülkeyi yönetse” diyen körleri gördükçe söyleyecek söz bulamıyoruz. Ne diyelim. Bu gidiş ateşli yol.
NE DİLİ, NE KALBİ; PÂK DEĞİL BUNUN!
Ahir zaman oldu, kurtuluş zordur
Bir akşam günahsız, yatan olaydı…
Hakiki bir iman, ateşten kordur
Onu da avcunda, tutan olaydı…
Münafıka dünya, eğlence düğün
İşkembe doldurur, haram üç öğün
Helâl lokma artık, şifadır bugün
Onu da kazanıp, yutan olaydı…
Seçmeni çok diye, emin sanma ha
Hadis hikmet der ya, mü’min sanma ha
İşbirlikçi sağlam, zemin sanma ha
Marazlı mantığa, çatan olaydı…
Edebiyat yapar, âlim sanırsın
Sen onu tuttuğu, yoldan tanırsın
Ey güce tapınan, hep tıkanırsın
Keşke bunlar küçük, hatan olaydı…
Ne dili ne kalbi, pâk değil bunun
Hem derdi davası, hak değil bunun
Şöhret servet aşkı, fak1 bilin bunun
Ah mü’min gözlere, batan olaydı…
Erdoğan’ın yutar, irin kirini
Erbakan yapsaydı, binde birini
Nasıl akıtırdı, salya zehrini
Bu Bel’ama bir laf, atan olaydı…
Kurtuluş rehberi, Nebi müceddit
Çağdaş Bel’am Dine, en büyük tehdit
Unutma Münafık, Kâfirden şedit
Elde Furkan gibi, sultan2 olaydı…
Hayat sade gitsin, irfan derine
Melekler hayrandır, alın terine
Kasalarda milyar, dolar yerine
Şeytanlara çelik, baltan olaydı…
Nefis şeytan ölmez, zayıflatılır
En küçük fırsatta, küfre katılır
Hangi imtihanda, keyif çatılır
Geceyi gündüze, katan olaydı…
İhlas ve ittika, dermanmış derde
Yüz verme haine, gördüğün yerde
Cennet karşılığı, can veren nerde
Ukba3 için dünya, satan olaydı…
Alçak mel’anete, fetva uydurur
Ahmak; Milli Çözüm, okur kudurur
Sadıklar ahdini, bozmaz dik durur
Sonsuz cennet bize, vatan olaydı…
1- Fak: Tuzak, kapan.
2- Sultan: Yüksek güç kaynağı, en sağlam tartı.
3- Ukba: Sonsuz ahiret hayatı.
Kaypağın birine!
Anlaşılan o ki ‘ismi karakterine fazla gelen ibrahim’ birilerine yaranma peşindeydi.
Medet umduğu, menfaat devşirmeyi amaçladığı, yani TAPTIĞI şeytani güç odaklarına yaranmak için ERBAKAN’a havlıyor; bir nevi “Siyonist ağabeylerim, ben burdayım, sizin bir numaralı düşmanınıza saldırmakla kendimi ifşa ediyorum, sivriltiyorum, bana da pastadan pay verin” diyordu.
Açıkçası böylesine zavallı bir insanın laf anlayamayacağını, hidayeti kararanların iman nurunu görmeyeceğini, hakka tarafgir olamayacağını zaten biliyoruz. Zaten bunca ayetten, ibretten sonra bunlara laf anlatmak gibi bir derdimiz de yok. Böylelerini ancak ateş ıslah eder.
Fakat Hocamız, Önderimiz, Peygamber Varisimiz, Huzurumuz, Umudumuz… Aziz Necmettin Erbakan Hocamıza ürüyenlere en azından had bildirmek boynumuzun borcudur.
Ey kafirler, münafıklar!!! Görün bakın neler olacak!!! Görün bakın Hakk nasıl galip gelecek!!! Görün bakın Allah’a savaş açanlar nasıl zelil ve rezil olacak!!! Görün bakın planlarınız nasıl başınızda patlayacak!..
Sütü Bozuk Münafıklara…
Şimdi bu sütü bozuk İbrahim ……. ve aynı karakterdeki Yeni Asyacılar, söylesin bakalım Allah’ın Kuranı Kerim’deki şu ayetlerinde ne olduklarını görebiliyorlarmı?
Nahl 27
Sonra (Allah) kıyamet günü de onları aşağılık kılacak ve diyecek ki: “Haklarında (mü’minlere karşı) düşman kesildiğiniz ve münakaşa ettiğiniz (uydurma) ortaklarım (putlarınız, tağuti nizamlarınız, evliyamız ve kurtarıcımız diye tabulaştırdıklarınız) hani nerededir?” Kendilerine ilim verilenler, diyecekler ki: “Bugün, gerçekten aşağılanma ve kötülük kâfirlerin üstünedir.”
Kasas 74
O gün (Allah) onlara seslenerek: “Benim ortaklarım olduklarını öne sürdükleriniz (tağuti düzenleriniz ve sapkın rehberleriniz) hani nerede?” diye soracaktır.
Aziz Erbakan Hocamızın bizatihi kendisi; İslamın, Müslümanların, devletin ve milletin en milli ve en kâmil manada en müspet temsilcisi olduğu aşikar iken, O’na en ufak bir düşmanlık sütü bozukluğun ve yukarıdaki ayetlerin muhatabı olma zilletini beraberinde getirir.
Milli Çözüm gibi Aziz Erbakan Hocamızın ismine halel getirmeye çalışan münafıklara her daim hak ettiği cevabı verecek ve izzetini savunacak olan hak dava yolcularına ise şu ayetler gönül ferahlığı verecektir…
Yâsîn 76
(Ey Nebim!) Öyleyse artık onların sözleri Seni üzmesin (ümit ve metanetine sıkıntı vermesin). Gerçekten Biz, (o din istismarcısı ve tağuti odakların sığınmacısı olanların) sakladıklarını da, açığa vurduklarını da bilmekteyiz (ve yakında hesaplarını göreceğiz).
Zümer 17
Tağut’a (zalim yönetimlere ve şeytani düzenlere) ibadet ve hizmet etmekten kaçınan ve içtenlikle Allah’a yönelip bağlananlara gelince, onlar için (kutlu ve mutlu bir) müjde vardır; bu nedenle (tağuti otoritelere tâbi olanlara değil) Benim (sadık ve samimi) kullarıma müjde ver (ki onlar nasipli ve şerefli kimselerdir).
SİZE ARKA ÇIKAN SİYON ŞEYTANDI
Ey nurcu geçinen,nursuz şarlatan
Seni Üstad görse,kafan kırardı
Ey kancık tavırlı,kahpecik nâdan
Sütü bozuk olan,böyle kusardı!..
Nedir bu hıncınız,çakallık niye
Masona övgüler, düzmeniz niye
Hocama iftira,saçmanız niye
Siyon şeytan size,arka çıkandı!..
Batılın beynini,çözdü Erbakan
Adil Düzen sistem,sundu Erbakan
Teknoloji hazır, etti Erbakan
Milli Çözüm nifak,çıban sıkandı
Pek yakın Adil,Dünya kurardı!…
YİNE MİLLÎ ÇÖZÜM
EY Kendini yazar zanneden zavallı AHMAK VE MÜNAFIK ADAM , ERBAKAN HOCAMIZIN GİBİ YÜKSEK BİR ŞAHSİYETE DİL UZATMAK SENİN BOYUNUDA , ÇAPINI DA AŞAR İPİNİ ELİNDE TUTAN , SİYONİST AĞA BABALARINA SÖYLE , ERBAKAN HOCAMIZIN DAN YEDİKLERİ TOKATIN ACISINI , SENİN GIBILERİ ERBAKANA SALDIRTMAK SURETİYLE ALMAZLAR. BİLESİNİZ Kİ KÜFÜR NİZAMINIZ. YIKILACAK VE HAK ETTİKLERİ AZABI GÖRECEKSİNİZ..ELHAMDULİLLAH. BU ÜLKEDE MİLLÎ ÇÖZÜM VAR.
Morrisoncu münafıklar…
.
Erbakan Hocamızın Adil Düzen Medeniyetinin kurulması yolundaki, her alanda yapmış olduğu gayretli çalışmalarını ve sonuçlarını görünce, bu mendebur münafıklar ne yapacaklarını şaşırmış durumdalardı.
Zaten bu yazar bozuntusunun mensubu olduğu diyalogcu, ılımlı İslamcı bu zümre, Hocamızın başarısız olması yolunda Siyonist işbirlikçilerle birliktelik halindeydiler.
Fakat hepsi birden Erbakan Hocamızın karşısında tüm güçlerini kullandıkları halde mağlup olmuşlardı.
Şimdi bu istismarcı münafıklar meydanı boş bulduklarını zannediyorlardı.
Ahmet Akgül Hocamız iyiki vardı, Milli Çözüm Dergimiz iyiki vardı ve bugüne kadar olduğu gibi bugün de bu mason Morrisoncu alçaklara gerekli cevabı bir tokat gibi vermişti.
ERBAKAN’A HAVLAYAN İTLER
Çölaşamaz tazılar, Erbakan’a havlarken
Mirasına konanlar, kaçından ses çıkmıştı…
Tarihte duyulmamış, çakal arslan avlarken
Hacı hoca sus pustu, Haçından ses çıkmıştı
Biz başına vururuz, kıçından ses çıkmıştı…
Masoncuklar zırlasın, hedef aldık siyonu
Şeytan yerine hırlar, bak şarlatan piyonu
İt ürür kervan yürür, durdurmaz şampiyonu
Vatanperver mert olur, kancıktan ses çıkmıştı
Biz başına vururuz, kıçından ses çıkmıştı…
Ahmak alçak odur ki, kendi kuyusun eşer
Yükseklere tüküren, balgam yüzüne düşer
Oysa Milli Çözüm var, nifak çıbanın deşer
Soysuz sütübozukun, hıncından ses çıkmıştı
Biz başına vururuz, kıçından ses çıkmıştı…
Ne ister Erbakan’dan, bu hayâsız takımı
Gıcık alır Kur’an’dan, bu mayasız takımı
Yorulmaz anırmaktan, bu ayarsız takımı
Yarası var gocunur, suçundan ses çıkmıştı
Biz başına vururuz, kıçından ses çıkmıştı…
Sabataist çeteyi, çözdü Aziz Hocamız
Masonik tertipleri, bozdu Aziz Hocamız
Siyonist şebekeyi, üzdü Aziz Hocamız
Erbakan gol atınca, maçından ses çıkmıştı
Biz başına vururuz, kıçından ses çıkmıştı…
Ne utanmak biliyor, ve ne de uslanıyor
Ağzı lağım kusuyor, herkes onu tanıyor
Bu zırto yellenmeyi, hava attım sanıyor
Yıllanmış küfür küpü, fıçından ses çıkıyor
Biz başına vururuz, kıçından ses çıkıyor…
Türkçüsü ve Kürtçüsü, fikren hepsi Batıcı
Kemalist Tayyibisti, tamam nefse tapıcı
İstanbul Sözleşmeci, arsız fuhşa kapıcı
Faizci patron susar, açından ses çıkmıştı
Biz başına vururuz, kıçından ses çıkmıştı…
Dili yılana benzer, kalemi kör hançere
Rezalet kapısıdır, mel’anete pencere
Dışı cilalı moruk, içi paslı tencere
Çatıya taş düşünce, sacından ses çıkmıştı
Biz başına vururuz, kıçından ses çıkmıştı
Marazlı münafık
Sol gelmesin diye senelerce arkasında koştuğunuz Menderesin cumaya gittiğine şahit olan yok, cuma namazı hariç 5 vakit namaz kıldığını göreni olmayan nurlu Süleyman’ı mehdi ilan ettiniz, İslam kahramanları yaptınız ama hayatını İslama adamış olan Erbakan hocamıza yapmadığınız hakaret kalmadı, siz ve sizin gibiler kime hizmetkarsınız islam düşmanlarına mı? islama mı? Siz Erbakan’a düşmanlık yaparak aslında kime düşmanlık yaptığınızı açık ve net gösteriyorsunuz aslında.
Be hey münafık sizin derdiniz ne İslam ne Kur’an sizin derdiniz kendi makam ve menfaatiniz birde nurcu geçirirsiniz eğer nurculuğunuzda samimi iseniz İslami neşriyat ve risal-i nurlar ne zamandan sonra rahat rahat yayınlanmaya başlamıştı ah bir anlasanız sizin derdiniz nurculuk filan değil derdiniz menfaatcilik nereden ne kadar nemalanabiliriz derdiniz o’dur.
Kin ve öfkenizle geberin!!
“İbrahim …….” denen zavallının Hakkın hakim olması için ömrünü vermiş, gerçek bir mümin olduğu İslam düşmanlarınca da tescillenmiş Erbakan Hocamıza çiftestandartçı bir söylemle yaptığı hezeyanlar tam da münafıkça ve zındığa yakışır bir tarzdaydı. Gayrı meşru hayat sürüp geberen Menderes’e ve İslam davasına her fırsatta saldıran, bazı ayetlerin artık hükmünün kalmadığını gazetelere demeç veren Mason Süleyman’a sahip çıkan bu çukur Yeniasya zihniyetininin münafık yazarı İbrahim …… yükseklere tükürmüş ve balgamı suratına yapışmıştı. Sizin demokrat diyip peşinden gittikleriniz İslam düşmanlıkları tescilli alçaklardı. Gerçek münafıklık tağuti sistemi üstün görenleri sahiplenmek, tağuti sistemin sığınanları savunmaktır. Tek ve yegane kuvvet ve kudret sahibi Allah’ı tanımamaktır. İşte sizin geçmişiniz de, şimdiniz de geleceğiniz de budur. Allah’ın düşmanlarını dost edinenleri sadece ahirette değil bu dünyada da acı bir akıbet beklemektedir.
Ey Soysuz, gönüllerinizin özünde saklı olan kançıklığınızın gereğini yapmışsınız. Diyoruz ki: “Kin ve öfkenizle geberin!” Peşinden gittiğiniz soysuzlarla haşrolun.
Şu ayetler sizin gibi alçakların kancık tavırlarını en güzel şekilde tanımlamakta ve biz Milli Çözüm ve Milli Görüş erlerinin içlerini ferahlandırmaktadır:
Mülk 20
(İşte bu yegâne kuvvet ve kudret sahibi olan) Rahman’a karşı (ve O’na rağmen), size yardım edeceğine (inandığınız ve süper güç sandığınız) şu sizin ordunuz kimmiş? (Ey Siyonist ve emperyalist zalim güçler ve Allah’tan ziyade bunlardan çekinen ve güvenen gafiller!) Oysa gerçekte bütün kâfirler, sadece boş bir gurur ve aldanış içinde bulunmaktadırlar.
Mülk 21
Veya O (Allah) eğer rızkını (size ikram ve ihsanı olan her türlü nimet ve faziletini) tutup kesecek olsa; sizi kim rızıklandıracak (maddi ve manevi ihtiyacınızı kim karşılayacaktır)? Hayır, onlar (nankör inkârcılar ve münafıklar, Hakka karşı derin bir gaflet ve) nefret içinde, inatla ve azgınlıkla direnip bocalamaktadırlar.
Mülk 22
O halde, (süper güç dedikleri zalim merkezlerden ve hain işbirlikçilerden korkarak veya menfaat umarak; bunlara yaranmak için) yüzüstü kapanarak sürünen (uşak ruhlu kimseler mi) daha doğru (ve onurlu) sonuca (hidayete) ulaşır, yoksa sırat-ı müstakim üzerinde (İslam ve Kur’an çizgisinde ve insanlığın hizmetinde) dümdüz ve başı dik yürüyen mi (Allah’ın rızasına ve başarıya kavuşacaktır? Elbette, haklı ve hayırlı yolda ve onurla yürüyen; halkın ve mazlumların çıkarlarını gözeten ve sadece Allah’a güvenen kimseler mutlu sona varacaktır; tarihen de, tabiaten de, dinen de, vicdanen de bu hep böyle olacaktır.)
Âl-i İmran 118
Ey iman edenler! Sizden olmayanları (Yahudi ve Hristiyanların hain takımını ve işbirlikçi münafıkları) sırdaş (müttefik) edinmeyin. (Çünkü) Onlar size (her fırsatta) kötülüğe ve zarar vermeye uğraşırlar, size zorlu bir sıkıntı verecek şeylerden de hoşlanırlar. Onların buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin (gönüllerinde) gizli tuttukları (nefret ve hıyanetleri) ise, daha büyüktür. Size ayetlerimizi (imanın ve inkârın alâmetlerini) açıkladık; belki akıl erdirip (Haçlı Siyonistlerden ve işbirlikçi hainlerden uzak kalırsınız diye, size bu gerçekler tebliğ ve tavsiye edilmektedir).
Âl-i İmran 119
(Ey mü’minler!) Sizler, işte böylesiniz; (hâlâ) onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler (üstelik düşmandırlar). Siz Kitabın tümüne inanırsınız, onlar (münafıklar ise sadece) sizinle karşılaştıklarında “inandık” derler (ama Kur’an’ın bazı şeriat hükümlerini inkâr ve itiraz ederler), kendi başlarına kaldıklarında ise, size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki: “Kin ve öfkenizle geberin!” Şüphesiz Allah, gönüllerin özünde saklı duranı Bilendir.
Gerçek ve asıl münafıklık, Tağuti sistemlerin ve kesimlerin hükümranlığına sığınmaktır!
“(Ey Resulûm) Sana indirilen (Kur’an’a) ve Senden önce gönderilen (Kitaplara), sözde inandıklarını öne süren (sahtekâr münafıkları) görmez misin? Ki bunlar, (hak ve adalet ölçüleriyle değil) tağutun önünde (zalim ve batıl düzenlerin kurum ve kurallarıyla) muhakeme olunmak (şeytan fikirli Yahudi ve Hıristiyanların hükmü altında yaşamak) istemektedirler?! Oysa (Mü’min ve Müslüman sayılmak için) onu (tağutu ve süper güç putunu) red ve inkâr etmekle emrolunmuşlardır. Şeytan onları derin ve dönüşü olmayan bir sapıklığa sürüklemek istemektedir.” (Nisa: 60)
“Onlara: (nefsi ve geçersiz yorumları bırakıp) “Allah’ın indirdiği (Kur’an’ın açık ve kesin hükümlerine) ve Resulûnün (bildirdiklerine) gelin” denildiğinde, o münafıkların Senden süratle uzaklaşıp kaçtıklarını (ve Kur’an’ın hükümlerinden kaytardıklarını) görürsün. (Bunlar asıl itikadi münafıkların ta kendileridir.)” (Nisa:61)
61. ayet açıkça; Allah’ın indirdiği hükümlere ve Resulünün tatbik ve tavsiyelerine yani İslam düzenine çağrıldıkları ve sorumlu tutuldukları halde, bu davetten yüz çevirip kaçan ve 60. ayetteki TAĞUTİ sistem ve kesimlerin Şeytani ve gayri İslami karar ve kanunlarına razı ve taraftar olan kimselerin açıkça MÜNAFIK oldukları vurgulanmaktadır. Hadis-i şeriflerde: “Konuşmalarına yalan katan, söz verdiği halde vaadinden cayan ve emanete hıyanette bulunan kişilerin” ameli münafık olduklarına işaret buyrulmakta, ama bu Nisa 60 ve 61. ayetler ise imani ve itikadi münafıklığın ne olduğunu açıklamakta ve uyarmaktadır.
İbrahim…….. münafığı ve bunun gibi tüm MARAZLILARINda ayarları ayetler ile ortadır.
Ey Münafık
İbrahim ……. denen münafık! Sen ve senden ne kadar varsa… Elbet göreceksniz!!
Sizin gibi uşak ruhlu kimselerin süper güç dediğiniz merkezlerden, işbirlikçilerinden korkarak, menfaat umarak, yıllardır hainlik yapanlar mı kazanacakla..
Yoksa Erbakan ve sadık talebeleri gibi İslam ve Kur’an çizgisinde ve tüm insanlığın hizmetinde dümdüz ve başı dik yürüyenler, Siyonizme tek başlarına kafa tutup, hakkın hakimiyeti için dosdoğru çalışanlar mı zafere erecekler….
Elbet çok yakında göreceksiniz!!! Kimin Ordusu galip gelecek elbet göreceksiniz…
Mülk 20
(İşte bu yegâne kuvvet ve kudret sahibi olan) Rahman’a karşı (ve O’na rağmen), size yardım edeceğine (inandığınız ve süper güç sandığınız) şu sizin ordunuz kimmiş? (Ey Siyonist ve emperyalist zalim güçler ve Allah’tan ziyade bunlardan çekinen ve güvenen gafiller!) Oysa gerçekte bütün kâfirler, sadece boş bir gurur ve aldanış içinde bulunmaktadırlar.
Ey Nurcu Geçinen Nursuz İbrahim Ersoylu Münafığı!!
Onursuzluk, Şuursuzluk, Omurgasızlık ve şeytanlık görmek isteyen, İbrahim Ersoylu denen Nursuza baksın. Ömrünü İslama, ülkesine ve insanlığa adamış olan ve rahmet-i Rahmana kavuşmuş olan Erbakan Hocaya kusulan bu lağım misali mikropluklar, İbrahim Ersoylu denen zavallı ve alçağın kimlere hizmet ettiğini açıkça ortaya koyuyor. Rahmetli Erbakan Hocayı, herkesin – istismar için bile olsa- sahiplenmeye çalıştığı bir dönemde bu kadar alçaklığı ancak, Yahudinin gönüllü uşakları yapabilir. Ne diyelim, bu alçağa verilecek en net cevap, Al-i İmran Suresi 119. Ayette geçen; “Gul mütü biğayzıküm = Kininizle geberin” demek olsa gerek. Elbette herkes kanının ve cibilliyetinin gereğini yapacaktır. Şeref, haysiyet ve onur da, ancak mert ve vicdan ehline nasip olacaktır.
Aynada kendini görüp kusanlar
Aziz Erbakan Hocamıza kimler düşman? Yahudisi, Siyonisti, Masonu ve bilumum İslam düşmanları. Peki niye? Adamlarin 5700 yıldır hazırladığı ve bugün uygulayıp insanları sömürdüğü düzenlerini kendi başlarına yıkıp yeni ve adil bir nizamı kuracak, her dinden ve her kesimden insanın barış, huzur ve adalet içinde yapacağı adil bir nizamı kurulması için gerekli tüm projelerin sahibi ve bu projelerin uygulanması için gerekli tüm hazırlıkları yapan şahıs olduğu için. Adamlar düşmanını iyi tanıyorlar. Fakat kendilerine kiralık adamlar da lazım. Adamlar karakteri bozuk, münafıkliğa müsait tipleri de iyi tanıyorlar. Iste bu kiralık tipler sahibinin sesi konusunda olup onlar nereye derse oraya havlarlar, bunu da bir marifet zannederler.
Ayrıca insanda mantık olur, dünyayı değiştirecek proje sahibi insanlar öyle bir partiyi bölmek gibi basit amaçların peşinden gitmez, kendi fikirlerini savuncagi ve tanitacagi bağımsız kurumlarını-partilerini kurarlar. En basit kişisel gelişim bilgisine sahip bir insan bunu bilir. Fakat ne yapsınlar; aynaya bakıyorlar kendilerini görüyorlar, ne kadar çirkef tarafları varsa ayan oluyor dayanamayıp içlerini kusuyorlar.
İyi ki varsın Ahmet Hoca
Erbakan’a havlamakla kimlerin, hangi karanlık mahfillerin gözüne girmeye ve menfaat devşirmeye çalışmaktasınız?
Şimdi ey Erbakan’ı “münafıkane hareketler”le suçlayıp saçmalayan, İbrahim Ersoylu namlı ayarsız ve ahlâksız adam!.. Asıl münafıkane hatta zındıkane hareket, sizin bu soysuz ve şuursuz tavrınızdır!
Kalemi dışardan dolanlar
Çünkü sizleri de havlatan merkezler,
Erbakan’ın siyaseti; inancına ve temel insan haklarına bir hizmet aracı yaptığını,diğerleri gibi Din istismarına asla yanaşmadığını çok iyi biliyorlardı.
Yahu siz beyinsiz, kör ve sağır takımı mısınız?
Ki, Erbakan İslam Birliği sevdalısıydı, bunlar Haçlı AB kapıcısıydı!
Erbakan faizsiz Adil Düzen hazırlayıcısıydı, bunlar faizli borç batağında ülke kazanımlarını bir bir satmaktalardı!
Erbakan “önce ahlâk ve maneviyat!” diye yola çıkmış ve gereğini yapmıştı. Bunlar İstanbul Sözleşmesi’yle eşcinselliğe kanuni serbestlik kazandırmış ve zinayı suç olmaktan çıkarmışlardı!.. Ey Batı kafalı siz bütün bunları anlamayacak kadar saf mısınız, yoksa aklı kiralık ve vicdanı karanlık bi-insaf mısınız?
Eceli gelen it cami duvarına….
Eskilerin bir lafı vardır:
“Eceli gelen it cami duvarına pislermiş.”
Evet, biz o malum itlerin ecelinin geldiğini zaten biliyoruz da, neden cami duvarına sizi bıraktılar, onu anlamadık!?
MÜNAFIĞI UNUTMAYIZ!
İftiralarınızla haşrolun…
Münafığın güncel tanımını Üstat Ahmet Akgül Hocamız “Çifte standartçılık” olarak tarif etmişlerdi.
Şimdi…
Siyasetten uzağım derler, bilmedikleri ve ilgilenmedikleri siyasetin yorumunu yaparlar!…
Yetmez Demirel gibi tescilli Masona yıllardır NURLU sülo derler ve adeta taparlardı. Malesef o “Nurlu Sülo” dönemlerinde ceza evlerinden çıkmazlardı.
Erbakan’ın şefktini her an yaşadıkları halde nankörlükle saldırırlardı…
İşte şimdi alışık olduğumuz tavırlarını Siyona değil onların uşaklarına yaranmak için yükseklere tükürürlerdi. Tabi Milli Çözüm sayesinde hep bu münafıklık balgamları kendi yüzlerine düşerdi de uslanan kimdi?!
Önlerini dahi görmeyenlerin gelecek yüz yılın projesinin sahibi Erbakan Hocaya bühtan ederlerdi.
Biz de “Morissonla haşrol” diye dua ederiz!
Tabi münafığı da unutmayız!
“Eceli gelen münafıklar, Erbakan’a havlar”dı…
“Erbakan’ı öldürüp gömmek yetmez, üzerine beton dökmek lazım” düşüncesinde olan nasipsiz ve ayarsız kişiler, hayat sermayelerini firavunlaşmış güçlere yalakalık yapmak, yaranmak için harcıyor ve Aziz Erbakan Hocamıza salyalarını akıtmaktan çekinmiyordu. Çünkü Aziz Hocamızın maneviyatına ve davasına yapılan hakaretler ve iftiralara cevap verebilecek ne milli görüşçü geçinen saadet partili gururlu bir şahsiyet nede öz babasının mirasına sahip çıkacak bir evladı vardı… Ancak unuttukları veya görmezden geldikleri Ahmet Akgül ve Milli Çözüm, Erbakan Hocamızın ve Milli Görüşün en köklü ve sağlam direğiydi ve tabii ki hayasızca iftira atıp zırvalayanlara hak ettiği cevapları verecekti.
[b]”Eceli gelen köpek, cami duvarına pisler” atasözünün Milli Çözümcesi “Eceli gelen münafıklar, Erbakan’a havlar”dı… [/b]Herkes Erbakan Hocamızın şu sözünü biliyor, unutanlara da Milli Çözüm hatırlatıyor ki: [b]”Bizi toprağa gömseler, üzerimize beton da dökseler, mağmaya da koysalar, lav olur fışkırır, Yeni Dünya’yı kurarız”[/b] Elhamdülillah.
[i][b]Erbakan’a sataşır, aklı noksan
Ersoylu’ya bak, nursuz arıyorsan
Yanına kâr kalacak, ona sorsan
Millî Çözüm karşında, yan bakarsan
Alırsın cevabı, hak ettiğin şekilde…[/b][/i]
Şeytanın avukatları…
Erbakan ‘a dil uzatan munafığa…
Gerçeği gizleyen, dilsiz İblis’tir
Gafil Bitlis sanır, oysa Tiflis’tir
Şeriatsız İslam, seven müflistir
Hâlâ bu çirkeften, çıkmadın mı sen…
Erbakan aynadır, çün her bakana
Herkes kendin görür, varmaz farkına
Gafletle aldanma, felek çarkına
Aynada kendine, bakmadın mı sen…
Riyakârlık için, göz yaş dökersin
Şahıslara göre, Dini bükersin
İman bağlarını, bir bir sökersin
Manevi civatan, sıkmadın mı sen…
Zina serbest etti, kumar duruyor
İstanbul Sözleşme, tuzak kuruyor
Fasık seven Dine, darbe vuruyor
Facire ŞAH tacı, takmadın mı sen…
“Hikmeti var!” diye, bunca yalana
Mazeret uyduran, oldu yalama
Harama günaha, cevaz sallama
Ağza takva gemi, takmadın mı sen…
Çenesi durmadan laflar uydurur
Yalanları katlar sözde Münafık
Dili uzar gider pırasa gibi
Yüreği kazanın karası gibi
Sanırsın ki söz yazarı bestekâr
Üçkağıtçı düzenbaz dır sahtekâr
Vesvese veriyor şeytan dostu kâr
Yüzünde nur yoktur özde Münafık
En alçak münafıktır!
“Rahmetli Erbakan Hocayı, Siyonist Yahudiler, Haçlı kesimler, dinsiz ve İslam düşmanı kimseler, ahlâk ve maneviyattan nasipsizler ve Müslüman görünen marazlı ve masonik mahfiller asla sevmezlerdi, bu onların bozuk fıtratları ve şeytanlık damarları icabıydı… Şimdi ey Erbakan’ı “münafıkane hareketler”le suçlayıp saçmalayan, İbrahim Ersoylu namlı ayarsız ve ahlâksız adam!.. Asıl münafıkane hatta zındıkane hareket, sizin bu soysuz ve şuursuz tavrınızdır!” Evet bu kadar soysuzluk ve ayarsızlık; ancak ahlaksız münafıklardan mevcuttu ve de insanların alçağı da vefasızlığı ve duyarsızlığı ile ön plana çıkan münafıklardı!
Seni gidi taklitci seni
Yeni asyacı munafık seni,imanınız taklidide kalmış,siz kimsiniz Aziz Erbakan hocama havlıyorsunuz.Ömrünüz boyunca haktan taraf olamamış zavallı munafıklar.
Bir insan AKP’nin onca tahribatını anlatmak varken neden bu ülkeye maddi ve manevi insanlığın hayrına devrimsel hizmetlere imza atan ERBAKAN HOCAYA gayzını kusar?!
Öncelikle böylesi bir alçaklığa imza atan zındıkane münafıkane birine ağzının payını verdiğiniz için Milli Çözüm’ü kutluyorum. Bir siz kaldınız zaten Allah sizden razı olsun.
[b]Rahmetli Erbakan Hocayı, Siyonist Yahudiler, Haçlı kesimler, dinsiz ve İslam düşmanı kimseler, ahlâk ve maneviyattan nasipsizler ve Müslüman görünen marazlı ve masonik mahfiller asla sevmezlerdi, bu onların bozuk fıtratları ve şeytanlık damarları icabıydı… Şimdi ey Erbakan’ı “münafıkane hareketler”le suçlayıp saçmalayan, İbrahim Ersoylu namlı ayarsız ve ahlâksız adam!.. Asıl münafıkane hatta zındıkane hareket, sizin bu soysuz ve şuursuz tavrınızdır!
[/b]
ASLI BOZUK BUNLARIN
HER ŞEY ASLINA DÖNER!
Hayırda, Hak davada; sebat etmektir hüner
Ne yapılsa nafile, herkes aslına döner!
Hısımlar hasımlaştı, akraba akrepleşti
Din dava… Davultozu; dostlar AKP’leşti
Adalet paralelci, asalet kahpeleşti
Kıbleler farklılaştı, terse dönüyor teker
Toz boya tez dökülür, her şey aslına çeker!
Papa “Kutsiyetpenah!”, sığındığı ilahı
AB’ye kuyruk aşkı, nasıl bulur felahı
Ucuz uyuz korkağın, riyakârlık silahı
Kahramanlık taslarken, içini dışa döker
Tuz bozulmaz, bal kokmaz; her şey aslına çeker!
Hâlâ Darwin okutur, sözde dindar mektepler
Fücura fetva verir, kitap yüklü merkepler
Yozlaştı tarikatlar, Cemaat ve meşrepler
Hayal atlas kumaşla, yalandan kaftan diker
Düveden deve olmaz, her şey aslına çeker!
Din satıp dinar almış, kazancıyla bahtiyar
Her yıl umreye koşar, zekât vermez sahtekâr
Yüz kara saç ağarmış, her an yolcu ihtiyar
Kur’an düzen istemez, ön safta boyun büker
Ispanaktan yağ çıkmaz, her şey aslına çeker!
Paralar kutularda, aç gözün doyası yok
Paraleli suçluyor, hırsızın hayâsı yok
Teşhis koydu Erbakan: “Bunların mayası yok!”
Hiç zakkum yaprağından, çıkar mı tatlı şeker
Kabak kavağa dönmez, her şey aslına çeker!
APO’nun itibarı, Bay Arınç’ın derdiydi
Bunlar TSK’nın mı, PKK’nın ferdiydi…
Yetti artık bu zillet, Milletimi gerdiydi
Halka horozlanıp da, Amerka’ya diz çöker
Kuru heves boş nefes, herkes aslına çeker!
Dersim harekâtıyla, bölge halkı kurtuldu
Sefalet cehaletin, kökleri kurutuldu
Duygu istismarıyla, bak Alevi Kürt oldu
Geçmişi kaşıyarak, AKP örgü söker
Milli birlik çözüyor, herkes aslına çeker!
Görmemiş görümceler, plajda giyer samur
Sefih müflis dönekler, kerpiç yapılmaz hamur…
“Faiz zina gerekmiş!”, ekmek olur mu çamur
Somun diye saman ye, elbet midene çöker
Bozuk fıtrat düzelmez, her şey aslına çeker!
Hayırda, Hak davada; sebat etmektir hüner
Ahmet boşa yorulma, herkes aslına döner!
Görünüşü sahte, gülüşü sahte
Bin fesat düşünür, bir tek saatte
Hep tahribat yapar, hak siyasette
Meyvesi ham, kökü bozuk, dal bozuk!..
Münafık Zındık Görmek İsteyen Yeni Asya Gazetesi Yazarı İbrahim Ersoylu”ya Baksın.
Rahmetli Erbakan Hocayı, Siyonist Yahudiler, Haçlı kesimler, dinsiz ve İslam düşmanı kimseler, ahlâk ve maneviyattan nasipsizler ve Müslüman görünen marazlı ve masonik mahfiller asla sevmezlerdi, bu onların bozuk fıtratları ve şeytanlık damarları icabıydı… Şimdi ey Erbakan’ı “münafıkane hareketler”le suçlayıp saçmalayan, İbrahim Ersoylu namlı ayarsız ve ahlâksız adam!.. Asıl münafıkane hatta zındıkane hareket, sizin bu soysuz ve şuursuz tavrınızdır!
Tabi, Ersoylu gibi zındıkların, Kutlu şahsiyet Aziz Erbakan Hocamıza; iİtiralarla dolu sözlerinin ve imansızca tavırlarının sebebi, ERBAKA’ A iftira atıldığı zaman ilk olarak cevap vermesi gerekenlerden tıs bile çıkmamasıydı.
Çok şükür ki Milli Çözüm varda münafığın, gafilin, zındığın, avucuna hakettiği hiç gecikmeden veriyor.
Makalede İbrahim Ersoylu Denen Münafığa , 7 Sülalesine Yetecek Cevaplar Verilmiş Elhamdülillah..! Ey bahsi Geçen Nursuz işbirlikçi Ersoylu..!
EY İBRAHİM ERSOYLU, SENİN ANTALYA’NIN İLÇESİ İBRADI ile bir alakan var mı?!!!
Makalede İbrahim Ersoylu’ya , 7 sülalesine yetecek cevaplar verilmiş işte o cevaplardan biri olan şu cümleleri tekrarlamak istiyorum:
[b]Bediüzzaman’ın, maalesef ne kendisinin ne de talebelerinin bir türlü uyamadıkları; “Euzûbillahi mineş-Şeytani ves-Siyaseh (Siyasetten, Şeytandan kaçar gibi Allah’a sığınırım)” düsturuna rağmen, bu çirkin ve çirkef masonik siyasetten ne zaman yakanızı kurtaracak ve her konuda olduğu gibi siyasette de Kur’an’a, Resulüllah’a, Hakka ve hayra tabi olacaksınız? Bu riyakârlıktan ve masonlara taraftarlıktan ne zaman kurtulacaksınız? Erbakan’a havlamakla kimlerin, hangi karanlık mahfillerin gözüne girmeye ve menfaat devşirmeye çalışmaktasınız?[/b]
AZİZ HOCAM’A!
Hakikat mesajına, son tercüman gibiydin
Bu garip ruhumuza, taze güman gibiydin
Münafıklara maraz, bize derman gibiydin
Gönüllerin duası, gözlerin yaşı mıydın?
Ey şerefli şahsiyet, Sen sabır taşı mıydın?
Kesin olgunlaşmadan, çıbanları deşmezdin.
Teşhis, tespit olmadan, tedaviye geçmezdin
Hainlerin kurduğu, tuzaklara düşmezdin
Zalimlerin kâbusu, bilginler başı mıydın?
Bu ne soylu tavırdı, sen sabır taşı mıydın?
Sen Hakka sevdalıydın, haksızı kayırmazdın
Ucuz kahramanlığa, tenezzül buyurmazdın
Uzun, ince hesaplar; şeytana duyurmazdın
Himmeti huzur veren, veliler şahı mıydın?
Yorulmaz ve yılmazdın, Sen sabır taşı mıydın?
Hiç bileğin bükülmez, devamlı dipdirisin
Sevgi bağın sökülmez, sadıkların pirisin
Sırrına akıl ermez, ulaşılmaz birisin
Dokunan cezbe alır, hikmet kumaşı mıydın?
Hiç acele etmezdin, Sen sabır taşı mıydın?
Siyonist canavarı, can evinden vuracak
Zulüm ve sömürüye, son verip durduracak
Türkiye eserinle, fermanlar buyuracak
Nebi ve sıddıkların; salih yoldaşı mıydın?
Bu ne onurlu sebat, Sen sabır taşımıydın?
Dünya değiştirmeğe, soyunan adam Sendin
Bıkmadan mazlumları, savunan adam Sendin
Has gönülde sevilip, sayılan adam Sendin
Ters görene sormalı: Ya hu, sen şaşı mıydın?
Ey korkusuz kahraman, sen sabır taşı mıydın?
Zuhurat bekliyoruz, gayrı bitsin bu sancı
Nasipsiz nankörlerin, yüze vursun utancı
Sen Aziz Hocamızsın, başlarımızın tacı
Sohbetlerin sağaltır, ruhlara aşımıydın?
O ne bitmez bereket, Sen sabır taşı mıydın?
Soruna ürkek değil, tamda erce bakardın
Saadet ikliminde, şimdi yüce Hakandın
Ey mutluluk müjdesi, çünkü sen Erbakan’dın
Sen Süleyman mührünün, o sırlı kaşı mıydın?
Bu ne büyük dirayet, Sen sabır taşı mıydın?
Göklere mi çekildin; gaybubet mi başladı
Bu ne acı haberdir, beyin yürek haşladı
Gafiller ölüm sanır, hayat yeni taçlandı
Mübarek vücudunla, nur beden naşı mıydın?
Aziz Asil Hocamız; Sen Sabır taşı mıydın?
(Ahmet Akgül/Ahu Figanım)
SİVRİSİNEK MİSALİ MİDE BULANDIRARAK SİYONA YAMANMA ÇABALARI!.
İnsanda birazcık ar, edep, haya, vicdan olur. Bu alçaklarda hiçbiri yok. Erbakan Hocamıza havlayan bu kansızlar, kendilerini besleyen ağabeylerine yaranmak için takla üstüne takla atmakta ve her türlü çilkefe batmaktan uzak durmamaktadırlar. Çiğliğin bu kafarınada pes. Şeytana dahi şapka çıkartan bu sünepeler, acaba hesabını veremeyecekleri bu kadar ağır yükün altına girmeyi küçümsüyorlar mı? Yoksa kendilerini kurtulmuş gibimi görüyorlar? Erbakan Hocamıza havlayan finolar, sahiplerinin sesi olmanın haysiyetsizliğini yaşayadursunlar, artık Hakk’ın yeryüzünde hakim olacağı ve Adil bir Düzenle yeni bir Dünyanın kurulacağı günler yaklaşmaktadır. Buda doğal olarak Şeytanların uykusunu kaçırmakta ve finoları aracılığı ile kinlerini kusmaya yeltenmektedirler.
ŞEYTANIN ŞAKİRTLERİ
Günümüzde Şeytana yaranmanın şartı ERBAKAN a kin ve iftira kusmaktan geçmektedir. İbrahim Ersoylu denen zevat ve onun gibi Şeytanın Şakirtleri de bunun gereğini yapmaktadırlar…
Rahmetli Erbakan Hocayı, Siyonist Yahudiler, Haçlı kesimler, dinsiz ve İslam düşmanı kimseler, ahlâk ve maneviyattan nasipsizler ve Müslüman görünen marazlı ve masonik mahfiller asla sevmezlerdi, bu onların bozuk fıtratları ve şeytanlık damarları icabıydı… Şimdi ey Erbakan’ı “münafıkane hareketler”le suçlayıp saçmalayan, İbrahim Ersoylu namlı ayarsız ve ahlâksız adam!.. Asıl münafıkane hatta zındıkane hareket, sizin bu soysuz ve şuursuz tavrınızdır!
Bediüzzaman’ın, maalesef ne kendisinin ne de talebelerinin bir türlü uyamadıkları; “Euzûbillahi mineş-Şeytani ves-Siyaseh (Siyasetten, Şeytandan kaçar gibi Allah’a sığınırım)” düsturuna rağmen, bu çirkin ve çirkef masonik siyasetten ne zaman yakanızı kurtaracak ve her konuda olduğu gibi siyasette de Kur’an’a, Resulüllah’a, Hakka ve hayra tabi olacaksınız? Bu riyakârlıktan ve masonlara taraftarlıktan ne zaman kurtulacaksınız? Erbakan’a havlamakla kimlerin, hangi karanlık mahfillerin gözüne girmeye ve menfaat devşirmeye çalışmaktasınız? (alıntı)
ERBAHANA HAVLAYAN MÜNAFIĞIN NURSUZLUĞU, ONURSUZLUĞU VE SOYSUZLUĞU!
Bozuk fıtratı ve şeytanlık damarıyla Masonlara kuyruk sallayan ve Erbakan Hocaya havlayan Nurcu geçinen münafık!
Mason uşaklığı nursuzluktur!
Haçlı Batı gavuruna aşıklık nursuzluktur!
Siyonist şeytanlara ve işbirlikçisi hainlere kuyruk sallamak ve Erbakan Hocaya havlamak soysuzluktur!
Münafıklık; nursuzluk yapıp nurcu geçinmek, onursuzluk yapıp sözde onurlu geçinmek, soysuzluk yapıp soylu geçinmektir! Yani münafıklık Masonlara kuyruk sallayıp Erbakan Hocaya havlamaktır!
Ey münafık! Milli Çözüm, hem kuyruğunu kısmış hem de sesini kesmiştir!
…… UŞAKLARI KİNLERİNİ KUSMAYA DEVAM EDİYORLAR!
İbrahim Ersoylu gibi şarlatanların asli görevleri, Hakk dava öncülerine ve Müminlere iftira atmak ve uşaklıklarını yaptıkları domuzlaşmış zihniyetlere yaranma mücadelesidir. Erbakan Hocamıza iftira atan bu soysuzların, yarın dünya düzeni ve dengeleri değiştiği zaman yüz şekilllerinin ne hale geldiği görülecek ve yaptıklarına bin pişman olacakları günlerde yakındır inşallah. Edep, haya, inanç, iman ve ahlak mahrumu ….. uşaklarının ve Bizans artıklarının son çırpınışlarıdır bu yaşananlar. Evet, Erbakan Hocamızın Adil Düzen başta olmak üzere tüm projeleri adım adım gerçekleşmeye ve Yeni bir Dünya kurulmaya başlıyor. Şimdi siz düşünün ey Siyon şeytan ve uşakları..
SİYONİST PİYONLAR
SORU: Muhterem Erbakan Hocamzı kim sevmez?
CEVAP: Siyonizm ve işbirlikçileri sevmez
SONUÇ: İbrahim Ersoylunun ayarı ortaya çıkmış oluyor!
İbrahim Şersoylu iftira kusup durursun amma dikkat et salyanda boğulursun
Ey Nurcu geçinen MÜNAFIK İbrahim ŞERSOYLU! Erbakan Hocamı ancak Siyonist Yahudiler, Haçlı kesimler, dinsiz ve İslam düşmanı kimseler, ahlâk ve maneviyattan nasipsizler ve Müslüman görünen marazlı ve masonik mahfiller asla sevmezlerdi. Erbakan Hocama böyle afkurmakla acaba hangi mahfillerin gözüne girmeye ve menfaat devşirmeye çalışmaktasın!..
İ.ersoylu ; Mehmet kutlarda senin gibi İftiralarla dolu bir hayatı vardı.!?
“İbrahim Ersoylu namlı ayarsız ve ahlâksız adam!.. Asıl münafıkane hatta zındıkane hareket, sizin bu soysuz ve şuursuz tavrınızdan dolayı, “daha önce
Mehmet kurtların sahibi olduğu, Yeni Asya gazetesi nin , ağa babalariniz tarafından sizin imtiyaz sahibi olanağı sağlamak için bukadar iftira ve yalan bir yazı yazdınız.!?!
Ey Nurcu Geçinen; YENİ ASYA’CI MÜNAFIK!
YENİ ASYA Nurcularının İbrahim Ersoylu marazlısı tam olarak sorumsuzluk, onursuzluk ve nursuzluk karakterini kusmuşlardı.
ERBAKAN HOCAYA SATAŞANLAR DECCALİZME HİZMETKAR!..
ERBAKAN HOCAYA SATAŞANLAR DECCALİZME HİZMETKAR!..
Erbakan Hocaya karşı çıkan cemaat tarikat ehli belirli dini bilgilere sahip kişiler bize hep Peygamber Efendimiz (sav)’e -bağnazlıklarından, din adına yürüttükleri sömürü çarkını kaybetme korkularından, ya da şeytanın teşviki ile içlerine düştükleri haset ve kıskançlık damarlarından- karşı çıkan Ehli Kitabın tutumunu hatırlatmaktadır.
* Erbakan Hoca “İslam ve İlim” konferansları ile (ve devamında küresel çaptaki bilimsel çalışmalarla) tüm materyalistleri çağdaşlık modernizm bilimsellik adına İslam’ı ve müslümanları gerici yobaz çağdışı bilimden uzak gösteren merkezleri fikren mağlup etmiş bir İslam kahramanı iken (Bediüzzaman Hazretleri de Risale-i Nurla bu yönde çok büyük bir hizmet ifa etmişlerdir.)
* Rabbimizin İslam Birliği emrini çok önemli stratejik adım ve projelerle günümüz şartlarında hayata geçiren (D-8, D-60 projeleri ile ) İttihad-ı İslam kahramanı olduğu ortada iken (ki Bediüzzaman Hazretleri de hem İslam Birliğini kurmanın en büyük farz bir ibadet olduğunu ve de müjdelediği -kendisinden sonra gelecek- büyük zatın fen (islam ve ilim) siyaset alemindeki diyanet aleminde yapacakları hayırlı faaliyetleri vurgulamışken ve bu işleri yürüten kişinin Erbakan Hoca olduğu apaçık ortada iken O’nu anlamazlıktan gelmek ve O’na düşmanca davranmak ya büyük bir cehalet ya akılsızlık basiretsizlik sonucu oluşan dalalet veya faizci kapitalist masonik yapılarla irtibatlı sömürü çarkının bir unsuru olarak ümmete insanlığa hıyanet sonucu olabilir.
Bu tür marazlı kişilerin üsluplarına ortaya koydukları argümanlara baktığımızda genellikle masonik ve İslamın aslının (özellikle de faizsiz sömürüsüz Adil Düzenin İslam Birliğinin ve Yeni Adil Dünyanın) ortaya çıkmaması için kafirlerle müşriklerle iş tutan münafık yapının propagandaları ile aynı olduğunu görürüz. Sığ analizler iftiralar haksız ithamlar vb..
Erbakan Hocanın ülkemize ümmete ve insanlığa kattığı hizmetler saymakla bitmeyecek kadar çoktur.. Aselsanından Ülkemizin dört bir yanındaki stratejik fabrikalara İha’sınan Sihasına İmam Hatiplerden cemaat ve tarikatler üzerindeki baskıların kaldırılmasına…
Aşağıdaki haber bunlardan sadece bir tanesidir
Manevi kalkınmayla ilgi olanlardan biri de Risale-i Nur ile ilgiliydi:
“Risale-i Nur gibi dîni, ilmî ve ahlakî eserlerin okutulmasına konulan yasaklar kaldırılarak İslamî yayıncılıkta yeni bir çığır açıldı.”
(https://www.risalehaber.com/erbakan-risale-i-nur-yasagini-kaldirarak-cigir-acti-230486h.htm)
Evet tüm bu hakikatlere rağmen Erbakan Hoca’ya iftira atanları görünce Peygamberimize yapılanların bir benzeri portre canlanıyor gözlerimizde.
Kendilerine kitap verdiklerimiz (Yahudi ve Hristiyan bilginleri), Onu (Kur’an’ı ve Resulüllah’ı) öz oğullarını tanıdıkları gibi tanıyıp bilirlerdi. (Hz. Peygamberin özelliklerini ve güzelliklerini kitaplarında okurlardı ve gelişini beklerlerdi.) Buna rağmen onlardan bir grup, bile bile gerçeği gizlerlerdi.
(Bakara-146)
” Kendilerine Kitap verdiğimiz kimseler, Peygamber’i, kendi oğullarını bildikleri gibi, bilirler. Kendilerine yazık edenler var ya! İşte onlar iman etmezler.”
(Enam Suresi-20)
Evet akıl ve vicdan ehli Erbakan Hocayı tüm münafık kişi ve yapıların anti propagandasına rağmen doğru anlayacak ve inşallah O’nun Kur’an’a Resullah’a Akla Vicdana Bilimsel Verilere dayalı o güzel fikir ve projeleri hayat bulacaktır. Münafıklar Kafirler Zalimler İstemese de Allah mutlaka nurunu tamamlayacaktır.