FİLİSTİN'DE İNSANLIĞIN İFLASI
VE
SİYONİST İSRAİL'İN DÜNYAYA FATURASI
Kuduz İsrail’in sınırsız ve pervasız saldırıları sonucu; ilk 25 günde 4 bini çocuk, yaklaşık 10 bin masum ve sivil Müslüman katliama uğramış, çoğu ağır olmak üzere yaralı toplamı 20 bini aşmıştı. Bu arada binlerce çocuk, kadın ve yaşlı insanın da hâlâ bombalarla başlarına yıkılan enkazların altında bulundukları konuşulmaktaydı. Üstelik 70’ten fazla BM çalışanı da öldürülmüş durumdaydı. Ürdün tarafından verilen “acil insani ateşkes” kararı, 193 üyeli BM’de 45 çekimser, 14 hayır oyuna karşı 120 evet oyuyla kabul edilmek zorunda kalınmıştı. Ancak bunun bağlayıcı etkisi olmayacaktı. Hiçbir ülkenin veto hakkı bulunmayan, ama kuduz İsrail tarafından “Alçakça bir çağrı” diye karşı çıkılan bu gibi kararlar, dünya kamuoyunu oyalamaktan başka işe yaramayacaktı.
ABD’nin resmen terör örgütü saydığı bir Siyonist parti, şu anda İsrail Katliam Hükümetinin ortağıydı. Yani Amerika fiilen bir terör şebekesine arka çıkmaktaydı. İspanyol Bakan Belarra, Avrupa ülkelerine, İsrail’le ilişkileri kesme çağrısı yapmıştı! İspanya Sosyal Haklar Bakanı Bayan lone Belarra’nın tüm AB ülkelerine yaptığı bu cesur ve sorumlu tavrı, güya dindar kahraman Cumhur İttifakı ortaya koyamamıştı!
Kuduz İsrail, şu Savaş ve İnsanlık Suçlarını işlemeyi kendinde bir hak saymaktaydı!
1- Toplu katliamlar yapmaktaydı.
2- Toplu göçe zorlamaktaydı.
3- Hastane, okul, cami, kilise bombalamaktaydı.
4- Gazze’ye giden en zaruri yardımlara engel olmaktaydı.
5- Gazze’nin su ve elektriğini kesip, üstelik bölgeye gıda girişini yasaklamıştı.
6- Yasaklanan fosfor bombalarını kullanmaktaydı.
7- Zorla esir aldıklarına ve cezaevine koyduklarına işkence uygulamaktaydı. Bunların hepsi en açık ve acımasız savaş ve insanlık suçlarıydı.
Ama Hamas; 7 Ekim 2023 saldırısıyla, ya İsrail’in ortadan kaldırılması, veya tüm dünyanın tehlikeye atılacağı gerçeğini ispatlamıştı.
Hamas bu mecburi ve tarihi operasyonuyla:
a) BM’yi, NATO’yu, ABD’yi, AB’yi ve pek çok İslam ülkesinin başındaki işbirlikçi hükümetleri velhasıl tüm dünyayı bir avuç Siyonist odakların yönettiği gerçeğini ortaya çıkarmıştı!
b) Aydın ve bilgin geçinen ahmaklar takımının “Komplo Teorisi” dedikleri, Siyonizm gerçeğini ve bu kuduz İsrail’in, artık gebereceğini kanıtlamıştı.
c) Hamas bu stratejik harekâtıyla, ABD’nin haksızlık ve ahlâksızlığını ve BM’nin tutarsızlığını ve yine İsrail kuklalığını ve çapsızlığını açığa vurmuşlardı.
ç) AB ülkelerinin “İnsan Hakları” palavralarını, bir paçavra gibi yüzlerine çalmışlardı.
d) Arap İslam devletlerinin ve AKP Türkiyesinin, İsrail’le normalleşme gaflet ve hıyanetinin perde arkasına projektör tutmuşlardı.
e) Askeri yönden süper güç sanılan İsrail istihbaratının ve diğer hazırlıklarının fos çıktığını kanıtlamışlardı.
f) AKP Türkiyesinin de sahiplendiği “İbrahimi İttifak”a göre, İsrail’in; bağımsız bir Filistin değil, özellikle İsrail’e bağlı bir Filistin istediğini dünyaya göstermeyi başarmıştı.
g) Ukrayna’daki savaş suçları ve sivil hedeflere saldırıları nedeniyle Rusya lideri Putin hakkında; “yargılanmak üzere yakalama” kararı çıkartan BM ve Dünya İnsan Hakları örgütleri, Siyonist İsrail’e karşı niye suskun kaldıklarının(?!) asıl yanıtını vermiş oluyorlardı.
h) Ayrıca Hamas; ya insanlığın baş belası bu terörist İsrail’den kurtarılması ya da tüm dünyanın büyük bir felaketin kucağına atılacağı gerçeğini tüm dünyaya göstermiş oluyorlardı.
Numan Kurtulmuş’un ve Cumhur İttifakı’nın foyası!
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, bir CNN TÜRK programında, “Maalesef Fas’tan Endonezya’ya uzanan İslam coğrafyası, özlenen birlik ve bütünlüğü sağlayamamıştı!” buyurmuşlardı. Hayır Bay Kurutulmuş!.. Bu özlenen birliktelik Erbakan tarafından sağlanacaktı, hatta çekirdeği olan D-8 adımı da atılmıştı, ama bu tarihi ve talihli programları engelleyip rafa kaldıran; sizler, yani dönek AKP’liler oldunuz!.. Eğer siz bu hıyaneti yapmasaydınız;
– İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatı.
– İslam Ortak Pazarı.
– Ortak İslam Dinarı.
– İslam Savunma Paktı.
– İslam Bilim ve Kültür Vakfı gibi teşkilatlar şimdiye kadar çoktan hazırlanmış ve İsrail elbette kontrol altına alınmış olacaktı… Hâlen İsrail’le normalleşme yani Siyonizm’in güdümüne girme anlaşmalarını yapmaktan bile utanmamaktasınız! Hâlâ Kürecik ve İncirlik üslerini İsrail’e kullandırmaktan sakınmamaktasınız! Buna rağmen hangi yüzle ve kof sözlerle halkın karşısına çıkmaktasınız!?
İsrail’in Gizli Planı; Erdoğan İktidarıyla İrtibatlı mıydı?
Gazze’ye bomba yağdıran İsrail’in, Gazzelilerle ilgili sürgün planı açığa çıkmıştı. Netanyahu hükümetinin hazırladığı gizli savaş planı, yüz binlerce Gazzeli’nin Mısır’a zorla göç ettirilmesini amaçlamıştı. İsrail hükümetinin; Gazze Şeridi’ndeki 2,3 milyon kişinin Mısır’ın büyük bölümü çöl olan Sina Yarımadası’na nakledilmesini öngören bir savaş önerisi hazırladığı anlaşılmıştı. İsrail İstihbarat Bakanlığı, 13 Ekim 2023 tarihli onaylı belgesinde, Gazze’deki sivillerin Mısır’a zorla göç ettirilmesinin “olumlu ve uzun vadeli stratejik sonuçlar doğuracağını” vurgulamıştı.
Bu şeytani belgede, Gazze’deki sivil nüfusun Kuzey Sina’daki çadır kentlere taşınması, ardından kalıcı kentler ve kontrollü yardım koridorları yapılması ve yerlerinden edilen Filistinlilerin girişini engellemek için İsrail içinde bir güvenlik bölgesi oluşturulması önerilerek, bu alternatifin İsrail’in güvenliği için en çok arzu edilen seçenek olduğu hatırlatılmıştı.
Erdoğan iktidarının da haberi ve onayı var mıydı!?
Mısır, Türkiye, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin bu planı mali olarak destekleyecekleri, ya da yerlerinden edilen Filistinlileri uzun vadede vatandaş olarak kabul edecekleri iddia edilen belgede, Kanada’nın “hoşgörülü” göçmen kabul yaklaşımının da bu ülkeyi potansiyel bir yerleşim bölgesi haline getirdiği vurgulanmıştı. Ayrıca bu belgede, bu önerinin ilk etapta uluslararası meşruiyet açısından karmaşık olabileceği kabul edilirken, “Değerlendirmelerimize göre, nüfus tahliye edildikten sonra yaşanacak çatışmalar, nüfusun kalması durumunda yaşanacaklara kıyasla daha az sivil kaybına yol açacaktır” ifadeleri yer almıştı.
Ancak, Filistin yönetimi bu tuzağa razı olmayacaktı!
Filistin yönetimi sözcüsü Nabil Abu Rudeineh de: “Herhangi bir yere, herhangi bir şekilde nakledilmeye karşıyız ve bunu, aşılmasına izin vermeyeceğimiz bir kırmızıçizgimiz saymaktayız. 1948’de yaşananların tekrar yaşanmasına asla razı olmayacağız!” diye çıkışmıştı.
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ise, daha önce 25 Ekim’de, ülkesinin “Gazze’deki Filistinlileri Mısır’ın Sina Yarımadası’na zorlama çabalarını” reddettiğini belirterek, böyle bir çabanın ülkesinin İsrail ile olan barışını tehlikeye atacağı uyarısında bulunmuşlardı.[1]
BM ve Benzer Kof Kuruluşlar Hepten Tükenip Tıkanmıştı!..
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda, Gazze’de “acil, kalıcı ve sürekli bir insani ateşkes çağrısında bulunarak çatışmaların durdurulmasının” istendiği karar tasarısı onaylanmıştı. Ürdün tarafından ortaya koyulan ve Türkiye de dahil 50’ye yakın ülkenin eş sunucusu olduğu karar, 193 üyeli BM Genel Kurulunun Özel Acil Filistin oturumunda oylanmıştı.
Kararda, 45 “çekimser” ve 14 “hayır” oyuna karşı 120 kabul oyu çıkmıştı.
Tarafların uluslararası hukuk, uluslararası insani hukuk ve uluslararası insan hakları hukuku uyarınca yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerektiğine işaret edilen kararda, bunun özellikle sivillerin ve sivil altyapıların korunması için gerçekleşmesi gerektiğine vurgu yapılmıştı.
İşte BM Genel Kurulunun Gazze çağrısını reddeden İsrail uşağı ülkeler şunlardı:
Amerika Birleşik Devletleri, İsrail, Avusturya, Hırvatistan, Çekya, Fiji, Guatemala, Macaristan, Marshall Adaları, Mikronezya, Nauru, Papua Yeni Gine, Paraguay, Tonga.
Savaşın yirminci gününde bir ilk yaşanmış, uydu görüntüleri yalnızca 11 günde ortaya çıkan cehennemi yansıtmıştı… Diğer günlerin görüntüleri ise kasıtlı olarak karartılmıştı. Amerikan New York Times gazetesi ise, İsrail ve müttefiki ABD’nin sarıldıkları yalan kanıtları çürütmekten sakınmamıştı.
İsrail’in Gazze’yi yerle bir ettiği savaşta, yalnızca Ortadoğu’yu değil, dünyayı diken üstünde tutan bu savaştaki tüm gelişmelerin dakika dakika aktarıldığı resimler yayımlanmıştı.
Netanyahu kara harekâtını Tevrat alıntısıyla aktarmıştı!
İsrail’e “yurtdışından dostlarının silahlar göndermekte” olduklarını ve daha da fazla silahlanacaklarını söyleyen İsrail Başbakanı Netanyahu, Gazze’ye yönelik kara harekâtını ise Tevrat’tan yaptığı alıntıyla aktarmıştı. Hamas’ın, Siyonist şeytanı şaşkına uğratan ve bu çaresizliğinden hâlâ kurtulamayan İsrail, 7 Ekim saldırılarının ardından Gazze’de katliama başlayan Siyonist İsrail’in terörist Başbakan’ı, İsrail ordusunun kara harekâtına hazırlandığını söylerken Tevrat’tan alıntılar yapmıştı. Anlayacağınız, Netanyahu da Erdoğan gibi din istismarına sığınmıştı!?
“Vatandaşları silah kullanmaya teşvik ediyoruz, ancak bunu kontrollü bir şekilde yapıyoruz” ifadelerini kullanan Netanyahu, iyice sıkıştıklarını da açığa vurmuşlardı.
Konuşmasının sonunda İsraillilere seslenen Netanyahu, Hamas’a karşı Tevrat’ın “Yeşaya” kitabındaki “kehaneti” göreceklerini öne sürerek, şunları hatırlatmıştı: “Artık tek bir amaç için bir araya gelmenin zamanıdır; zafere ulaşmak için hızla ilerlemek lazımdır! Ortak gücümüz ile haklılığımıza ve Yahudi halkının ebedi kalacağına olan derin inancımızla Hamas’a karşı Yeşaya kehanetini kanıtlayacağız. ‘Ülkenden şiddet, sınır boylarından soygun ve yıkım haberleri duyulmayacak artık. Surlarına kurtuluş, kapılarına övgü adını vereceksin.’ (Yeşaya 60:18)”
Netanyahu teröristi, tüm Batı’ya ve bâtıl kafalılara: “Biz Siyonist İsrail olarak, ahlâksız Batı medeniyetini temsilen buradayız. Bize sahip çıkmazsanız, bölgede ve yeryüzünde İslam’ın büyük zaferine kapı aralayacaksınız!..” anlamına gelecek mesajlar da ulaştırmaktaydı. Oysa artık Siyonist ve terörist İsrail’i hiç kimse ve hiçbir şekilde kurtaramazdı. İlahi kader, adil kararını çoktan almış ve bunu Kur’an’da şöyle açıklamıştı:
“Biz Kitapta (Levh-i Mahfuz’da -kader programında-, olacakları önceden bildiğimizden) İsrailoğullarına şu hükmü verip (kararlaştırdık): ‘Muhakkak siz yer(yüzün)de iki defa (çok yaygın ve azgın bir fesatlıkla) bozgunculuk çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir kibirleniş-yükselişle böbürlenip şımaracaksınız. (Ekonomik, askeri ve siyasi gücü ele geçirecek ve bölgeye hükümran olacaksınız. Ne var ki bununla şımaracak; haksızlığa ve ahlâksızlığa başlayacaksınız.)’”
“Nitekim (bunlardan) ilk vaid (birinci azgınlığınızı cezalandırma vakti) geldiği zaman güç ve şiddet sahibi kullarımızı (İslam kaynaklarında Buhtunnasr, Batılılarca Nabukadnezar denen komutanı ve ordularını) üzerinize gönderdik de sizi evlerin aralarına kadar girip araştırıp (buldular, yurtlarınızı ve zulüm saltanatlarınızı yıktılar). Bu yerine getirilmesi gereken bir sözdü (ve tarihte aynen gerçekleşmiş bulunmaktaydı.)”
“Sonra size tekrar ‘güç ve kuvvet sağlayıp onların (insanların) üzerine geri döndürmüş olacağız’, size mallar ve çocuklarla destek çıkacağız, (karşılıksız dolarla ve masonik organizasyonlarla Siyonist sömürü saltanatını kuracaksınız) ve sizin cemaat ve teşkilatınızı da (etkinleştirip) çoğaltacağız. (Örneğin, BM ve NATO gibi kuruluşları güdümünüze alıp söz sahibi olacak ve kötü amaçlarınız için kullanmaya kalkışacaksınız!..)”
“İşte (böyle bir durumda) şayet iyilik (ve adalet) ederseniz, kendi nefsinize (ve menfaatinize) iyilik olacaktır. Yok, eğer kötülük (ve zulüm) ederseniz, o da kendi aleyhinize (sonuçlar doğuracaktır. Ama siz maalesef yine zulüm ve kötülük yoluna sapacak, elinizdeki ve emrinizdeki imkân ve iktidarları Siyonist hayallerinizi ve şeytani niyetinizi gerçekleştirmek için korkunç bir haksızlık ve ahlâksızlık yolunda kullanacaksınız. Dünya’yı savaş ve soygun alanına çevirecek ve insanları birbirine kırdıracaksınız.) Arkasından bu sonuncu (sapkınlık ve şımarıklığınızı cezalandırma) zamanı gelince, size öyle (Mü’min ve Mücahit kullarımızı göndereceğiz ki), yüzlerinizi kötüleştirsinler (servet ve saltanatınızı yıkıp sizi dize getirsinler, yüzlerinizi yere sürdürsünler) ve ilk kez girdikleri (Buhtunnasr veya Hz. Ömer döneminde Kudüs’ü fethettikleri) gibi tekrar yine Mescid’i (Aksa’ya) girsinler ve ele geçirdikleri (hainleri, katilleri ve mel’ânet merkezlerini) mahvu perişan etsinler. (Böylece Siyonist saltanatınıza son versinler ve İsrail denen beşeriyet bünyesindeki kanser urunu kesip temizlesinler. Ey Beni İsrail, bu Allah’ın va’adi ve tehdididir ki, mutlaka yaşayacaksınız!)” (İsrâ Suresi: 4-5-6-7)
Bu arada Almanya da Siyonist baskılarla bu çamura bulaşmış, askerlerini Güney Kıbrıs’a konuşlandırmıştı!
İsrail’in olası kara harekâtı öncesi İngiltere ve ABD’nin donanmasını Doğu Akdeniz’de konuşlandırmasının ardından, Almanya’nın da özel kuvvet birliklerini Güney Kıbrıs’a göndermesine, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar karşı çıkmıştı. Tatar, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantörü olan Türkiye ile ortağı olan bizim, iznimiz ve onayımız olmadan yabancı askeri kuvvetlerin Ada’ya gelmesi uluslararası anlaşmalara aykırıdır” hatırlatmasını yapmıştı.
Türkiye’nin 22 ili, İsrail’in hedef tahtasındadır!
İsrail ile Hamas arasındaki savaşın perde arkasıyla ilgili ilginç açıklamalar yapan Emekli Tümamiral Cihat Yaycı, İsrail’in asıl hedefinin Kürdistan olduğunu açıklamıştı. MedyaTava TV’de yaptığı röportajın ikinci kısmında, Yaycı, PKK Kürdistanı’nın İsrail’in kuklası olacağını ve İsrail’in, Suriye’nin doğusunda PKK tarafından kontrol edilen bölgelere yönelik işgal girişimlerinin Türkiye ile komşu olmasına yol açacağını hatırlatmıştı. İsrail’e vadedilmiş topraklarda Türkiye’ye ait olduğunu iddia ettiği 22 vilayet bulunduğunu vurgulayıp, bu nedenle PKK-YPG’nin ABD ve İsrail tarafından desteklenerek Türkiye’ye karşı kullanıldığını aktarmıştı. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de faaliyet gösteren sondaj gemisi yanında demirlemiş bir ABD uçak gemisinin verdiği mesajın, PKK-YPG’ye hava üstünlüğü sağlama amacı taşıdığını iddia eden Yaycı, “Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan’ın Suriye’deki PKK-YPG kamplarına hava saldırıları yapacağız” açıklamasına rağmen, o tarihten bu yana Suriye’de gerçekleştirilen bir hava saldırısının olmamasıyla bu kanaate varmıştı.
“Kara Harekâtına İsrail’in Kapasitesi Yetmiyor!” Saptaması!
İsrail’in Gazze’ye yönelik kara harekâtı için Amerikalıları beklediğini söyleyen Eray Güçlüer, “Çünkü İsrail olası bir kara saldırısı için hem hazırlıklarını tamamlamış değil, hem de birden fazla noktada, yani kuzeyde, Gazze’de, Batı Şeria’da ve Güney’de olası tehditlere karşı İsrail’in askeri ve güvenlik kapasitesi bu süreci yönetebilecek kapasiteden çok öte” ifadelerini kullanmıştı.
Amerikalılar, Fiilen İsrail’in Güvenlik Yönetimine El Koymuşlardı!..
ABD’nin gönderdiği generalle, fiilen İsrail’in güvenlik yönetimine el koyduğu açıktı. ABD’nin gerekli hazırlıkları tamamladıktan sonra kara saldırısını başlatmayı düşündüğü anlaşılmaktaydı. ABD, patriot gibi savunma sistemleriyle de İsrail’e bir kalkan oluşturma çabasındaydı. ABD’nin İsrail’e her türlü istihbarat, teknoloji ve iletişim kolaylığını sağlayacağı açıktı. Ama bütün bunlar İsrail’i korumaya ve kurtarmaya yeterli olmayacaktı; İsrail mutlaka yıkılacak, arkasındaki ABD ve AB ise, burunları kırılıp hizaya sokulacaklardı!?
Emekli Tuğgeneral Naim Babüroğlu, İsrail-Filistin savaşının Türkiye’ye etkileriyle ilgili dikkat çeken bir detayı açıklamıştı.
Naim Babüroğlu, “İsrail ile Hamas arasında 7 Ekim’de başlayan çatışma devam ederken ABD’nin bölgeye uçak gemisi ve ek askeri unsur konuşlandırmasının ardından İsrail ile birlikte Suriye ve Irak’a hava operasyonları yaptıklarını, buna rağmen bölge ülkelerinin kınamada bulunmayarak sessiz kaldıklarını” hatırlatmıştı.
Irak ve Suriye’nin parçalanması ve bölgenin istikrarsızlaşmasının ise, Türkiye için bir felaketle sonuçlanacağı yönünde uyarmıştı. Suriye ve Irak’tan sonra İran’ın da saldırıların hedefi olacağını ve bölgesel olarak güçlü bir konumda olan İran’ın istikrarsızlaşmasının bölge için büyük bir felaket olacağını tekrarlamıştı.
“Kontrol, hem Hamas’ın hem İsrail tarafının elinden çıkabilir” uyarısı!
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, İsrail’in Gazze’ye saldırılarının endişe verici boyutlara ulaştığını ve kontrolün her an tüm tarafların elinden çıkma ihtimalinin bulunduğunu açıklamıştı. Abdullahiyan, “ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin körü körüne Siyonist rejime verdiği destekle, Gazze halkına yönelik katliam ve soykırım nedeniyle Ortadoğu bölgesindeki durum tüm ülkeler için endişe verici boyutlara yükseldi. Kontrol her an tüm tarafların elinden çıkabilir” diye uyarmıştı.
“Bir an önce İsrail saldırılarının durması ve Gazze’ye insani yardımın ulaştırılması gerektiğini” kaydeden İranlı Bakan, Filistinli grupların İsrail’e karşı topraklarını savunma haklarının bulunduğunu ve bunun uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler şartlarına uygun olduğunu hatırlatmıştı. (AA)
İsrail’in, Demir Kubbe hava savunma sisteminin çökmek üzere olduğu anlaşılmıştı!
Wall Street Journal; İsrail’in, Demir Kubbe hava savunma sisteminin çökme ihtimaline dair iddiaları doğrulayan bir haberi okuyucularıyla paylaşmıştı. Habere göre İsrail’in, ABD hava savunma sistemi gönderene kadar kara saldırısını erteleyeceği aktarılmıştı. Söz konusu bir kara harekâtında Lübnan’dan da gelecek roketlere yanıt verilemeyecek olması ve ABD askerlerinin korunamaması kanıt sayılmıştı.
ABD’li yetkililere ve İsrail’in planına göre İsrail, Gazze’ye yönelik beklenen kara saldırısı öncesinde bölgedeki ABD askerlerini korumak için ABD’nin hava savunmasını devreye sokma talebini kabul etmek zorunda kalmıştı. Pentagon; Irak, Suriye, Kuveyt, Ürdün, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde görev yapan ABD birlikleri de dahil olmak üzere bölgeye, onları füze ve roketlerden korumak için yaklaşık bir düzine hava savunma sistemi konuşlandırmaya çalışmaktaydı. ABD’li yetkililer şu ana kadar, bu parçalar birkaç hafta sonuna kadar yerleştirilinceye kadar İsrail’i beklemeye ikna etmeyi başarsalar da mukadder akıbetten kurtulamayacaklardı…
Son olarak Bloomberg yorumcuları, Ortadoğu’daki çatışmanın büyümesi halinde İsrail’in Demir Kubbe hava savunma sisteminin, füze saldırılarıyla başa çıkamayacağını vurgulamıştı. Buna göre, İsrail’in ABD desteğiyle geliştirilen yüksek teknolojili Demir Kubbe hava savunma sistemi, Ortadoğu’daki çatışmanın büyümesi halinde füze saldırılarına karşı gerekli korumayı sağlayamayacaktı.
Hamas, İsrail’i; Ukrayna’nın silahlarıyla mı vuracaklardı? Yoksa çok daha üstün ve orijinal teknoloji harikalarına mı sahip olacaklardı?
İzzettin Kassam Tugayları, İsveç hükümetinin Ukrayna’ya yardım için gönderdiği AT4 tanksavarı karaborsadan satın alarak Gazze’ye sokmaya başlamışlardı.
Rusya-Ukrayna savaşında, İsveç hükümeti Ukrayna’ya yardım için AT4 tanksavarları yollamıştı. İsveç Başbakanı Magdalena Andersson, 2022 yılında yaptığı açıklamada; “5 bin AT4 tanksavar silah, 5 bin çelik yelek, 5 bin askeri kask, 135 bin askere yetecek hazır gıda göndereceğiz. Ayrıca insani yardım için 50 milyon avro ilave destek vereceğiz” diye açıklamıştı.
Hamas’ın askeri yapısı İzzettin Kassam Tugayları’nın bu tanksavarlarla çekilen videoları sosyal medyada paylaşılmıştı.
Erdoğan’ın kurusıkı çıkışları hiçbir yarar sağlamayacaktı!
Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda İsrail-Filistin savaşına ilişkin açıklamalarda bulunarak İsrail yönetimine sert (!) çıkmıştı!..
“Hamas bir terör örgütü değil, topraklarını ve vatandaşlarını koruma mücadelesi veren bir kurtuluş ve mücahitler grubudur” diyen ve doğru söyleyen Erdoğan; “Ben hayatımda bir kere bu Netanyahu denilen adamın elini sıktım. Tabi iyi niyetimiz vardı suiistimal ettiler. İsrail’e gitme projemiz vardı iptal ettik. İyi niyetimizi suiistimal ettiler” ifadelerini kullanmıştı. İyi de hâlâ Normalleşme Anlaşması’nı askıya almamakla ve hâlâ Kürecik ve İncirlik üslerini İsrail adına ABD’ye kullandırmakla, bu iddialarınız hiç uyuşmamaktaydı! Erbakan Hoca’nın şu tarihi tespitlerini hatırladık; “Zorlamak faydasızdır. Ne yaparsanız yapın, ıspanaktan yağ çıkmayacaktır!..”
Erdoğan, saldırıların bir an önce son bulması amacıyla Türkiye’nin garantörlük teklifinin geçerli olduğunu hatırlatıp: “Türkiye sorumluluk almaktan asla kaçınmayacaktır. Garantörlük meselesini gerçekçi çözüm getirmeye yönelik en etkili yöntem olarak görüyoruz. Siyasi ve askeri varlığımızla Filistin tarafının garantörü olmaya hazırız. Filistin-İsrail barış konferansını öneriyoruz. Garantörlük teklifimiz başta olmak üzere uygulamaya dönük adımlara her iki tarafın da ihtiyacı var” diyerek, dolaylı şekilde İsrail’i, hem de işgal ettiği Filistin topraklarıyla birlikte garantiye alma mesajı yollamaktaydı!
Atatürk, Gençliğe Hitabesi’nde bugünleri sezmiş gibi şöyle uyarmıştı: “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
(…) İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar (İsrail, ABD ve AB gibi) bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri (fabrikaları, limanları ve su kaynakları) zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi (resmen olmasa da) bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten (bu kötü vaziyetten) daha elim ve daha vahim olmak üzere memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi (makam ve) menfaatlerini, müstevlilerin (istilacı güçlerin) siyasi emelleriyle (birleştirip) tevhit edebilirler. Millet fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş (milli duyarlılığını ve kurtuluş umutlarını yitirmiş) olabilir.”
Bugün aynen Atatürk’ün uyardıkları gibi:
Millet fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş durumdadır. Cumhuriyet’in ilk yirmi yılında yapılan bütün şeker fabrikaları, kâğıt fabrikaları, zeytinyağı fabrikaları ve tüm limanlar ile Erbakan iktidarlarında yapılan bütün fabrikalar şu anda iktidar olan AKP hükümeti tarafından (asıl ortakları yabancı ve Siyonist bağlantılı) yandaş şirketlere yok pahasına satılmıştı…
Ülkemizin bütün yer altı madenleri çeşitli dalaverelerle yabancı şirketlere aktarılmıştı. Şu anda Erdoğan iktidarınca verilmiş 2600 maden arama ve çıkarma ruhsatı vardı. Uşak’ta, Fatsa’da, Elazığ’da, Kaz Dağları’nda yabancı şirketler yanlarına uyduruk yandaş Türk şirketlerini alarak o bölgeleri maden çıkarmak için kazmaya ve doğal hayatı kökten kazımaya başlamışlardı. Devlet sadece yüzde 5’ini almaktaydı.
Uyduruk HES’lerle Karadeniz’in coşkulu sularını kurutmuşlardı. 6 Nisan 2006 tarihli özel kanunla Manavgat sularımızı İsrail’e satmışlardı. Harran Ovası’nın, Iğdır Ovası’nın, Suruç Ovası’nın artık İsraillilerin eline geçtiğini bilmeyen kalmamıştı. Trakya’da Bulgarlar sürekli emlak alıyorlardı” diye yakınanlar haklıydı. Ve bütün bu talan ve tahribatlar da dindar kahramanlık kılıfı ve manevi duyguların istismarıyla yapılmaktaydı!
[1] Sozcu.com.tr / 31 Ekim 2023
Örgütlü Terör Örgütü olan İsrail’in Gazze’ye uyguladığı hunharca zalimlikler ve saldırılara bir cevap olarak Hamas’ın başlatmış olduğu 7 Ekim – Aksa Tufanı neticesinde bir anda bu savaş tüm dünyayı fiilen-cebren sarmasa bile ülkeler bir taraf olmuşlardır. Zalimden taraf olanlar ve Mazlumdan taraf olanlar. Ve hatta Zalimden taraf olan ülkelerin yönetimleri bile kendi halkları tarafından eleştirilmiş, protestolara maruz kalarak aslında bir Hak-Batıl çatışmasının tezahürü sergilenmiştir ve bunu canlı tarihi hepimiz yaşamaktayız.
Fakat bu gelişmelere nazarında bakıldığında Hamas’ın gerek esirlere yapmış olduğu Müslümana yakışır davranışlar, gerek se Tüm Filistin halkının vatanlarını savunmak için, tarihte görülmemiş bir asimetrik güce karşı göstermiş oldukları vakur ve kahramanca davranış tüm dünya uluslarının, halklarının haklı dikkatlerini çekmiş ve bu vakarlı durulun arkasında yatan asıl sebebi, yani İslam’ı inceleme ve araştırmaya başlamışlardır.
Meydanlarda; dini, ırkı, görüşü her ne olursa olsun tüm insanlık Filistin’e özgürlük, Kahrolsun İsrail” sloganları ile inlemekte ve yürüyüşler yapmaktadır. Bütün bunlara ilaveten ise sosyal medyada, bir çok videoda insanlar bu şerefli duruşun arkasında yatan İslam ve Kitabı Kur’an’ı Kerimi inceleme ve anlamaya çalıştıkları ve bir çoğunun ad kalbinin yumuşadığını ve hatta birçok Müslümanlığa geçiş hikayeleri de görülmektedir…
Bu gerçek de orada zaten şehit olarak ölen ve kalanların ise Gazi olarak kazandıkları şereflerin yanında, bir insanın Hidayetine vesile olarak daha da bir şeref kazanmış olmaktadırlar…
Bütün bu olayların ışığında sosyal medya üzerinde zamanında Üstad Bediüzzaman’ın “LEYLE-İ KADÎR’DE İHTAR EDİLEN BİR MESELE-İ MÜHİMME
On Üçüncü Sözün İkinci Makamının Zeyli” isminde bir yazısına rastladım. Üstad bu makalede her ne kadar ikinci dünya harbinden sonraki olaylara atıfta bulunmuşsa da,
Üstadın yazılarının bir çoğunun;
(kendisi tarafından kendi zamanında vuku bulacağı veya kendi zamanında göre yorumlamış olsa da )
kendi zamanından sonraki bir zamana ışık tuttuğu anlaşılmış ve özelikle Mehdiyet hususundaki yorumlarında zamanlama hususunda yanıldığını ve ancak kendisinin bu Kutlu Şahsiyete bir zemin oluşturduğu yorumları kuvvet kazanmıştır.
Yukarıda ismi geçen yazı da (Allahu Alem) zamanımızda yaşanan gelişmelere bakıldığında bu Aksa Tufanı ve akabinde gelişen olaylar çerçevesinde yeniden yorumlanabilecek bir tarzda yazı olarak dikkat çekmektedir…
Zira İsrail Terör Örgütünün yapmış olduğu asimetrik ve adeta bir soykırım halini alan ve hiçbir vicdana sığmayan saldırıları ve güya, modern dünyanın Dünya barışısın temin etmek için kurulduğu söylenen kurumların ve dünya üzerinde , güya, halkı özgür iradeleri ile seçimle iktidara gelen siyasi iktidarların ve hatta nerede ise bütün Müslüman ülkelerin yöneticilerinin birer İsrail Kuklası oldukları gerçeğinin bütün insanlık tarafından fark edilmesi ve bu koca dünyada inandıkları medeniyetin ise tek dişi kalmış bir canavar olduğunun görülmesi ile gelecek yaşam korkusu ile arayışa düşmüş olmaları da bu bu yazıda geçen arayışla örtüşmektedir…
Filistin halkının kararlı ve keskin duruşu ile birlikte artık Kur’an yeniden tüm dünya halklarını dilinden konuşmaya başlamış ve Kur’an’ın keskin sözleri birer insanların vicdanlarındaki düğümleri birer birer kesip atmaya başlamıştır, inşallah…
Üstad Bediüzzaman’ın ifadesiyle; o dönem Kur’an’a tercüman olan Risale-i Nur’ken, zamanımızda ise bu vazifeyi bihakkın Milli Çözüm ve Şahsı Manevisi yapmaktadır, elhamdülillah…
….
İlgili Yazı:
“Biz Kitapta (Levh-i Mahfuz’da -kader programında-, olacakları önceden bildiğimizden) İsrailoğullarına şu hükmü verip (kararlaştırdık): ‘Muhakkak siz yer(yüzün)de iki defa (çok yaygın ve azgın bir fesatlıkla) bozgunculuk çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir kibirleniş-yükselişle böbürlenip şımaracaksınız. (Ekonomik, askeri ve siyasi gücü ele geçirecek ve bölgeye hükümran olacaksınız. Ne var ki bununla şımaracak; haksızlığa ve ahlâksızlığa başlayacaksınız.)’”
“Nitekim (bunlardan) ilk vaid (birinci azgınlığınızı cezalandırma vakti) geldiği zaman güç ve şiddet sahibi kullarımızı (İslam kaynaklarında Buhtunnasr, Batılılarca Nabukadnezar denen komutanı ve ordularını) üzerinize gönderdik de sizi evlerin aralarına kadar girip araştırıp (buldular, yurtlarınızı ve zulüm saltanatlarınızı yıktılar). Bu yerine getirilmesi gereken bir sözdü (ve tarihte aynen gerçekleşmiş bulunmaktaydı.)”
“Sonra size tekrar ‘güç ve kuvvet sağlayıp onların (insanların) üzerine geri döndürmüş olacağız’, size mallar ve çocuklarla destek çıkacağız, (karşılıksız dolarla ve masonik organizasyonlarla Siyonist sömürü saltanatını kuracaksınız) ve sizin cemaat ve teşkilatınızı da (etkinleştirip) çoğaltacağız. (Örneğin, BM ve NATO gibi kuruluşları güdümünüze alıp söz sahibi olacak ve kötü amaçlarınız için kullanmaya kalkışacaksınız!..)”
“İşte (böyle bir durumda) şayet iyilik (ve adalet) ederseniz, kendi nefsinize (ve menfaatinize) iyilik olacaktır. Yok, eğer kötülük (ve zulüm) ederseniz, o da kendi aleyhinize (sonuçlar doğuracaktır. Ama siz maalesef yine zulüm ve kötülük yoluna sapacak, elinizdeki ve emrinizdeki imkân ve iktidarları Siyonist hayallerinizi ve şeytani niyetinizi gerçekleştirmek için korkunç bir haksızlık ve ahlâksızlık yolunda kullanacaksınız. Dünya’yı savaş ve soygun alanına çevirecek ve insanları birbirine kırdıracaksınız.) Arkasından bu sonuncu (sapkınlık ve şımarıklığınızı cezalandırma) zamanı gelince, size öyle (Mü’min ve Mücahit kullarımızı göndereceğiz ki), yüzlerinizi kötüleştirsinler (servet ve saltanatınızı yıkıp sizi dize getirsinler, yüzlerinizi yere sürdürsünler) ve ilk kez girdikleri (Buhtunnasr veya Hz. Ömer döneminde Kudüs’ü fethettikleri) gibi tekrar yine Mescid’i (Aksa’ya) girsinler ve ele geçirdikleri (hainleri, katilleri ve mel’ânet merkezlerini) mahvu perişan etsinler. (Böylece Siyonist saltanatınıza son versinler ve İsrail denen beşeriyet bünyesindeki kanser urunu kesip temizlesinler. Ey Beni İsrail, bu Allah’ın va’adi ve tehdididir ki, mutlaka yaşayacaksınız!)” (İsrâ Suresi: 4-5-6-7)
Bugün aynen Atatürk’ün uyardıkları gibi:
Millet fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş durumdadır. Cumhuriyet’in ilk yirmi yılında yapılan bütün şeker fabrikaları, kâğıt fabrikaları, zeytinyağı fabrikaları ve tüm limanlar ile Erbakan iktidarlarında yapılan bütün fabrikalar şu anda iktidar olan AKP hükümeti tarafından (asıl ortakları yabancı ve Siyonist bağlantılı) yandaş şirketlere yok pahasına satılmıştı…
Hamas bu mecburi ve tarihi operasyonuyla:
a) BM’yi, NATO’yu, ABD’yi, AB’yi ve pek çok İslam ülkesinin başındaki işbirlikçi hükümetleri velhasıl tüm dünyayı bir avuç Siyonist odakların yönettiği gerçeğini ortaya çıkarmıştı!
b) Aydın ve bilgin geçinen ahmaklar takımının “Komplo Teorisi” dedikleri, Siyonizm gerçeğini ve bu kuduz İsrail’in, artık gebereceğini kanıtlamıştı.
c) Hamas bu stratejik harekâtıyla, ABD’nin haksızlık ve ahlâksızlığını ve BM’nin tutarsızlığını ve yine İsrail kuklalığını ve çapsızlığını açığa vurmuşlardı.
ç) AB ülkelerinin “İnsan Hakları” palavralarını, bir paçavra gibi yüzlerine çalmışlardı.
d) Arap İslam devletlerinin ve AKP Türkiyesinin, İsrail’le normalleşme gaflet ve hıyanetinin perde arkasına projektör tutmuşlardı.
e) Askeri yönden süper güç sanılan İsrail istihbaratının ve diğer hazırlıklarının fos çıktığını kanıtlamışlardı.
f) AKP Türkiyesinin de sahiplendiği “İbrahimi İttifak”a göre, İsrail’in; bağımsız bir Filistin değil, özellikle İsrail’e bağlı bir Filistin istediğini dünyaya göstermeyi başarmıştı.
g) Ukrayna’daki savaş suçları ve sivil hedeflere saldırıları nedeniyle Rusya lideri Putin hakkında; “yargılanmak üzere yakalama” kararı çıkartan BM ve Dünya İnsan Hakları örgütleri, Siyonist İsrail’e karşı niye suskun kaldıklarının(?!) asıl yanıtını vermiş oluyorlardı.
h) Ayrıca Hamas; ya insanlığın baş belası bu terörist İsrail’den kurtarılması ya da tüm dünyanın büyük bir felaketin kucağına atılacağı gerçeğini tüm dünyaya göstermiş oluyorlardı.
ABD’nin gönderdiği generalle, fiilen İsrail’in güvenlik yönetimine el koyduğu açıktı. ABD’nin gerekli hazırlıkları tamamladıktan sonra kara saldırısını başlatmayı düşündüğü anlaşılmaktaydı. ABD, patriot gibi savunma sistemleriyle de İsrail’e bir kalkan oluşturma çabasındaydı. ABD’nin İsrail’e her türlü istihbarat, teknoloji ve iletişim kolaylığını sağlayacağı açıktı. Ama bütün bunlar İsrail’i korumaya ve kurtarmaya yeterli olmayacaktı; İsrail mutlaka yıkılacak, arkasındaki ABD ve AB ise, burunları kırılıp hizaya sokulacaklardı!?
Mesele basit gebereceksin
https://youtu.be/mzrrASa3R1I?si=QJsZ6QWNGMdU7RJx
Bugün aynen Atatürk’ün uyardıkları gibi:
Millet fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş durumdadır. Cumhuriyet’in ilk yirmi yılında yapılan bütün şeker fabrikaları, kâğıt fabrikaları, zeytinyağı fabrikaları ve tüm limanlar ile Erbakan iktidarlarında yapılan bütün fabrikalar şu anda iktidar olan AKP hükümeti tarafından (asıl ortakları yabancı ve Siyonist bağlantılı) yandaş şirketlere yok pahasına satılmıştı…
Ülkemizin bütün yer altı madenleri çeşitli dalaverelerle yabancı şirketlere aktarılmıştı. Şu anda Erdoğan iktidarınca verilmiş 2600 maden arama ve çıkarma ruhsatı vardı. Uşak’ta, Fatsa’da, Elazığ’da, Kaz Dağları’nda yabancı şirketler yanlarına uyduruk yandaş Türk şirketlerini alarak o bölgeleri maden çıkarmak için kazmaya ve doğal hayatı kökten kazımaya başlamışlardı. Devlet sadece yüzde 5’ini almaktaydı.
Uyduruk HES’lerle Karadeniz’in coşkulu sularını kurutmuşlardı. 6 Nisan 2006 tarihli özel kanunla Manavgat sularımızı İsrail’e satmışlardı. Harran Ovası’nın, Iğdır Ovası’nın, Suruç Ovası’nın artık İsraillilerin eline geçtiğini bilmeyen kalmamıştı. Trakya’da Bulgarlar sürekli emlak alıyorlardı” diye yakınanlar haklıydı. Ve bütün bu talan ve tahribatlar da dindar kahramanlık kılıfı ve manevi duyguların istismarıyla yapılmaktaydı!
“İki devletli çözüm… ’67 sınırlarına geri dönüş”sözleri
Filistin davasına bütünüyle ihanettir.
Muharref Kabala Tevratına göre ise ise aykıdır..
Böyle bir sözde çözüm ve barış yönteminden hem Gazze-Filistin cephesi memnun kalmayacak hem de Terörün merkezi İsrail karşı gelecektir..
O halde akla – vicdana – hukuka – tarihi bilince uygun bir çözüm bulmaktan başka çare kalmamıştır..
Çare :
♦️ Türkiye’nin acilen Akp iktidarından kurtulması
♦️ Adil Düzen iktidarına geçiş yapması
♦️ Türkiye öncülüğünde hemen hızlı, güçlü ve planlı bir İslam Savunma Paktının oluşturulması.
♦️ Bin yıllar öncesinden kendi halinde yaşayan zararsız Yahudiler hariç, Siyonist bir amentüye sahip olan şeytani Siyonist uca sahip olan aşırı uçların tamamının Güney Amerika’ya, Yeni Zelandaya on beş yirmi gün içerisinde gönderilmesi.
♦️ O bölgede kadın çocuk tüm insanların barış içinde yaşayacağı Barış ve bereketin hakim olduğu tam bağımsız Güçlü bir Filistin Devletinin kurulmasıdır.
Çanakkale ye gelen Haçlı sürüleri şimdi aynen Akdeniz’e gelmiş bulunmaktadır. Bu bir işgal planıdır. Filistin – sonrası İran ve Türkiye dir. Mevcut yöneticiler bu plana ancak hizmet ederek Siyonizmin uşaklığını yapmaktadırlar.
Erbakan Hocamız ın buyurdugu gibi, ıspanaktan yağ çıkmaz. Tarihde eşi benzeri görülmemiş, Filistin de yapılan katliama sessiz veya uyduruk tepkilerle zaten İslam ülkelernin yöneticileri ve Türkiye hükümeti tavırlarını ortaya koymaktadırlar.
Siyonizm laftan değil güçden anlar diye haykıran, Aziz Erbakan Hocamız a ve davasına ihanet etmeleri karşılığında iktidara gelen AKP icraatları ile tavrını ortaya koymaktadır.
Bu böyle gitmez. Acilen yeni bir dirilişe ve Millî bir Hükümete ihtiyaç vardır.
Cumhur ittifakı neden Siyonizm’in aleyhinde tek bir adım dahi atamıyor?!
AKP’nin; 28 Şubat’ın gayrimeşru ürünü olduğu, dış mihraklar tarafından desteklenip iktidara taşındığını, iktidar yalakası yandaş yazarlar dahi itiraf etmiş bulunmaktaydı…
Cumhur İttifakının; fuhuş, kumar, uyuşturucu, kara para aklama, tehdit, şantaj, hırsızlık, mafya ilişkileri, yolsuzluk vb bütün gizli çamaşırları bir bir ortaya çıkmaktaydı.
Örneğin; Siyonizm, kara para aklamak için kullandığı maşalarla, hem ciddi bir kazanç elde ediyor, ayrıca bu paraları aklarken, işbirlikçi hükümetleri kullanıyor, paranın bir bölümünü aç gözlü siyasetçilere yedirken kayıt altına alıp şantaj olarak kullanıyorlardı..
Daha önce kahraman TSK’mız Suriye’de operasyon yaparken ABD’den gelen, “ailenin mal marlığını açıklarız!” şantaj o sonrasında yaşananlara şahit olmuştuk.
Siyonistler tarafından iktidara taşınan veya satın alınan siyasetçilerin ipleri, Siyonistlerin ellerinde bulunmakta ve bu siyasetçiler, her fırsatta Siyonizm’e olan bağlılıklarını direkt veya dolaylı olarak göstermektelerdi..
Milli Çözüm hariç bütün ülkeyi kandıran Fetö, bir gecede, hoca efendiyken, hain ilan edilmişti!
Elbette bu ülkede deruni derin devlet, namuslu bürokratlar, vatanını seven hakimler ve savcılarda vardı! Ülkemizi uçurumun kenarına getirenler elbette not ediliyordu.
Soysuza, “suç işleri bakanı” demek ifade özgürlüğü sayılmıştı ve bu mesaj gereken yerlere ulaşmış, Siyonistlerle birlikte işbirlikçilerinde tahtları sallamaktaydı!
Hasan Nasrullah ve ABD’li ünlü aktivisten Erdoğan hükümetine tepki gelmişti..
İsrail’e yakıt ve Doğalgaz sağlayan Erdoğan’a, Lübnan Hizbullah’ı, karikatürlerle tepki göstermekteydi.
Hatta ABD’li ünlü aktivist, İsrail’e yakıt sağlayan Erdoğan’ı, sosyal medyadan eleştirmişti..
Müslüman geçinen münafıklar, vicdanlı Gayrimüslümlerin bile tepkisini çekmeye başlamıştı.
Kim bilir belki de devlet aklı “bir gece ansızın” aldıkları notları ifşalarlardı?!
Zira hükümet, kirli çamaşırlarını ifşalayan mafya babalarını bile susturamamıştı…
Arınç, Siyonist İsrail’in tahtını sallayan Hamas’a niçin kin kusmuştu?
Acaba Siyasal İslamcıların atası Menderes gibi olmaktan mı korkmaktalardı?
Yoksa Nato ile birlikte ülkesini parçalattıkları Kaddafi’nin ahı mı akıllarına gelmişti?
Korkunun ecele faydası yoktu, bu kibir abideleri yıllardır değersiz bir piyon olduklarını unutmuşlardı. Ancak devlet gerektiği zaman, kime neyi hatırlatması gerektiğini unutmazdı…
Züppeli gibi Hamas’ı suçlayan münafıklar unutmasınlardı! kurtuluş mücadelesi veren Atatürk’ün karşısın da duran hoca kılıklı Bel’amların acı akıbetlerine nasıl olmuştu?
Atatürk’ün kurduğu cumhuriyeti yıkmak isteyen zalimlerin ve işbirlikçi hainlerin saltanatlarının yıkılmasına ramak kalmıştı.. İnşallah.
Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!!!
Milletler Cemiyeti’nin adı kalmış
Müslüman birliklerinin harfi kalmış
Türkiye’de, Cumhur’un sazı kamış
İşin özü Filistin sahipsiz kalmış
Hak ile batılın mücadelesinin, dört koldan, son hızla devam ettiği bu ahir zaman diliminde;
Allah’ım öncelikle ülkemizde adil bir nizam kurulmasını, bu düzenin sonra tüm Müslümanları kucaklayıp, birleştirmesini arz ediyorum.
Zafer inananlarındır. Ve zafer yakındır.
Kamer suresinin:
41- Andolsun, Firavun âline (ve zalim yöneticilerine) de uyarılar gelmiştir.
42- (Ancak) Bizim ayetlerimizin tümünü yalanlayıvermiş (zulüm ve küfürde diretmiş)lerdi. Biz de onları Aziz ve muktedir alan (Allah)ın yakalayışıyla yakalayıp (düzenlerini devirdik).
43- (Şimdi, ey bu çağın gafil ve cahilleri!) Sizin kâfir (yöneticileriniz ve süper güç)leriniz onlardan daha mı hayırlıdır? Yoksa sizin kutsal kaynaklarda (kurtulacağınıza ve başıboş bırakılacağınıza dair) bir beraat mı var ki?
44- Veya: ‘Biz, ‘birbiriyle yardımlaşıp öcünü alan’ “Birleşik bir Cemiyetiz” mi diyorlar?
45- Yakında o “Birleşik Cemiyet” bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.
46- Daha doğrusu onlara va’dedilen (asıl azab) saati yaklaşmaktadır. O saat, ‘kurtuluşu mümkün olmayan çok korkunç bir bela’dır ve çok acıdır.[3]
Ayetleri ABD ve AB’yi kullanan Siyonist zalimlerin, acı sonlarını ve yakında yıkılacaklarını müjdelemektedir.
Hamas; 7 Ekim 2023 saldırısıyla, ya İsrail’in ortadan kaldırılması, veya tüm dünyanın tehlikeye atılacağı gerçeğini ispatlamıştı.
Hamas bu mecburi ve tarihi operasyonuyla:
a) BM’yi, NATO’yu, ABD’yi, AB’yi ve pek çok İslam ülkesinin başındaki işbirlikçi hükümetleri velhasıl tüm dünyayı bir avuç Siyonist odakların yönettiği gerçeğini ortaya çıkarmıştı!
b) Aydın ve bilgin geçinen ahmaklar takımının “Komplo Teorisi” dedikleri, Siyonizm gerçeğini ve bu kuduz İsrail’in, artık gebereceğini kanıtlamıştı.
c) Hamas bu stratejik harekâtıyla, ABD’nin haksızlık ve ahlâksızlığını ve BM’nin tutarsızlığını ve yine İsrail kuklalığını ve çapsızlığını açığa vurmuşlardı.
ç) AB ülkelerinin “İnsan Hakları” palavralarını, bir paçavra gibi yüzlerine çalmışlardı.
d) Arap İslam devletlerinin ve AKP Türkiyesinin, İsrail’le normalleşme gaflet ve hıyanetinin perde arkasına projektör tutmuşlardı.
e) Askeri yönden süper güç sanılan İsrail istihbaratının ve diğer hazırlıklarının fos çıktığını kanıtlamışlardı.
f) AKP Türkiyesinin de sahiplendiği “İbrahimi İttifak”a göre, İsrail’in; bağımsız bir Filistin değil, özellikle İsrail’e bağlı bir Filistin istediğini dünyaya göstermeyi başarmıştı.
g) Ukrayna’daki savaş suçları ve sivil hedeflere saldırıları nedeniyle Rusya lideri Putin hakkında; “yargılanmak üzere yakalama” kararı çıkartan BM ve Dünya İnsan Hakları örgütleri, Siyonist İsrail’e karşı niye suskun kaldıklarının(?!) asıl yanıtını vermiş oluyorlardı.
h) Ayrıca Hamas; ya insanlığın baş belası bu terörist İsrail’den kurtarılması ya da tüm dünyanın büyük bir felaketin kucağına atılacağı gerçeğini tüm dünyaya göstermiş oluyorlardı.
Kansız İsrail gavurunu,dünya anladı
Din istismarcısı hainler,bilmezden gelir
Binler mazlum acı-duası,Arş’a ulaştı
Azizün Züntikâm hükmü bak ,tez elden gelir!..
Tarafsız bile değil,israile mal satar
İncirlik -Kürecik’ten,zalimlere yol yapar
Lakin perde önünde,ahmaklara rol yapar
Hak sillesi Deccal’e ,hem Süfyan’a an gelir!..
Makalede ifade edilen :
…
“ABD’nin resmen terör örgütü saydığı bir Siyonist parti, şu anda İsrail katliam hükümetinin ortağıydı. Yani Amerika fiilen bir terör şebekesine arka çıkmaktaydı. İspanyol Bakan Belarra, Avrupa ülkelerine, İsrail’le ilişkileri kesme çağrısı yapmıştı! İspanya Sosyal Haklar Bakanı Bayan lone Belarra’nın tüm AB ülkelerine yaptığı bu cesur ve sorumlu tavrı, güya dindar kahraman Cumhur İttifakı ortaya koyamamıştı!”
İspanyol Bakan’ın bu tavrını, ülkemizin dindar kahraman diye sahiplenilen ERDOĞAN VE AKP HÜKÜMETİ bu İspanyol Bakan’ın tavrının benzerini uygulayamadı dile getiremedi . Mesela Ey Erdoğan ve Avaneleri : Küreciği ve İncirliği kapattında CHP mi engel oldu, İsrail ile normalleşme anlaşmasını belirli süre veya tamamen rafa kaldıralım dedin de BAY ÖZGÜR ÖZEL VEYA CHP mi engel oldu, Manavgat suyunu İsrail’e gitmesini – vanaların kesilmesi emrini verdin de CHP mi engel oldu ama tam aksine İsrail’E yardım tırları gittiği gerçeğiyle yüzyüzeyiz , Filistin’e İHA SİHA gönderdinde CHP mi engel oldu, Filistinli Müslüman kardeşlerimize TSK ‘mızı gönderdin de CHP mi engel oldu…..vb.
Evet müslümanlar ve tüm insanlık alemi ERBAKAN GİBİ BİR ER BEKLEMEKTE…
Bu ER , Erbakan Hocamızın ifadeleriyle şöyle olmalıydı :
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki: TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
Zulüm ebedi olamaz!. Kötülük mutlaka hüsrana uğrayacaktır!
Prof.Dr.Necmettin Erbakan❤️
Rabbim sen zalimin cezasını Müslüman Türk Milli Çözümcülerin eliyle ver…
Filistin’e zafer Dünyaya Adil Düzenin kurulmasını nasip et
“Numan Kurtulmuş’un ve Cumhur İttifakı’nın foyası!
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, bir CNN TÜRK programında “Maalesef Fas’tan Endonezya’ya uzanan İslam coğrafyası, özlenen birlik ve bütünlüğü sağlayamamıştı!” buyurmuşlardı. Hayır Bay Kurutulmuş!.. Bu özlenen birliktelik Erbakan tarafından sağlanacaktı, hatta çekirdeği olan D-8 adımı da atılmıştı, ama bu tarihi ve talihli programları engelleyip rafa kaldıran sizler, yani dönek AKP’liler oldunuz!.. Eğer siz bu hıyaneti yapmasaydınız;…”
Diye devam eden makalemizdeki gibi net, mert ve hakikati tam konuşan sadece Üstad Ahmet Akgül Hocamız kalmıştı.
Birileri “gerçekleri” makamından, çıkarından, korkusundan saklamakta.
Birileri “gerçekleri” kaypaklığından, Yahudi’ye yaranmak için, münafıklığından saklamakta.
Birileri “gerçekleri” ferasetsizliginden, samimiyetsizliğinden, Kur’an’a vakıf olmayışından dolayı aklına bile getirememekte.
Birileri “gerçekleri” vicdanen gördüğü halde fakat dile getirecek araştırmaya, bilgiye sahip olmadığı için veya dile getirse de bilgi ve belge eksikliğinde dolayı (güçlü yangına az su ile müdahalenin yangını azdırdığı gibi) hakka değil batıla hizmet etmekteydi…
Evet zaman da gösterdi ki Üstad Ahmet Akgül Hocamız her yönden şeytanın hiçbir oyununa gelmemekte ve gereken imkanı dahilinde tüm sebeplere sarılarak, Kur’an’a vukufiyetin ve Erbakan Hocamıza eşsiz sadakatin verdiği zirve ferasetle, asrımızda Hakka tercüman olan tek kişiydi. Ve O tek kişiyi takip etmek, Hakka hizmet etmek Batıla köstek olmanın ta kendisiydi.
İbrahimi İttifak Yapanlara!
“Gerçek şu ki: İbrahim (AS tek başına) bir ümmetti; Allah’a bütünüyle ve gönülden yönelip itaat eden (Ganit=Halis, teslimiyetli ve hizmet ehli) bir Hanif’ti (muvahhid ve önder bir mü’mindi, mevcut bâtıl düşünce ve düzeni hoş görüp muhafaza etmezdi), ve asla müşriklerden olmuş değildi. (Zalim sistemlere ve yöneticilere tenezzül etmemişti.)” (Nahl,120)
Dünyalık mal makam karşılığında kardeşlerini satanlar bilsin ki İbrahim as tek başına tüm zalimlere meydan okumuş bir BÜYÜK PEYGAMBER’di.Onun yolundan gidenler de zulme uşaklık eden, zalim kuduz israil ile normalleşmeye çalışan sözde dindar kahramanlar değil Gazze’nin Aziz Yiğitleri, HAMAS’lı mücahitlerdi. Yakında Nemrut necasetinin, firavun pisliğinin başına gelenler bu kuduz israil’in başına da geldiği zaman, bu işbirliçiklerin kuyruklarını bacaklarının arasına sıkıştırması kaçınılmaz olacaktı. Biz inanıyoruz ki “Zafer inananlarındır ve zafer yakındır! inşallah…”
Mescid-i Aksa’mız, yıkılmadan gel
Son cahide5 kurşun, sıkılmadan gel
Tüm Gazze Sina’ya, tıkılmadan gel
Hasan Haman oldu, yetiş Ya Rabbi!..
Zalimler ve Münafık İşbirlikçileri için Yaşasın Cehennem …
Gerçek şu ki, onlar (zalimler ve hainler, mü’minlere ve İslami girişimlere karşı) hileli planlar kurdular (ve kuracaklardır). Oysa eğer onların (şeytani) hile ve hazırlıkları, dağları yerinden oynatıp kaydıracak (zelzeleler oluşturacak derecede bugün nükleer silahlara ve teknolojik imkânlara dayanmış) olsa bile, Allah katında da (kesinlikle onları boşa çıkaracak ve etkisiz kılacak kudret) planları ve programları vardır! (Allah zalim güçlerin mekir ve tuzaklarını kendi başlarına saracaktır.)
-İbrahim Suresi 46-
Hamas’ın Aksa Tufanı harekatı sonrası tüm dünya da protesto yürüyüşleri ile insanlık siyonizme karşı tavrını hatta Müslüman ülkelerden daha fazla ortaya koymuştu. Bu durum Üstad Ahmet Akgül’ün ifade ettiği “ALLAH’ın İntikamı ve Kahrı, Toplumların Uyanışı Şeklinde Tecelli Eder ” ilkesinin tezahür etmesidir inşallah. Bu durumda Siyonizmin yıkılışının hazır olduğunu ve an meselesi olduğunu göstermektedir.