YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6574e58763df9
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 3 3 4
Bugün : 406
Dün : 11955
Bu ay : 111276
Geçen ay : 302569
Toplam : 21354258
IP'niz : 18.205.26.39

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

SAADET PARTİSİ’Nİ TARİKATLEŞTİRME VE “ERBAKAN’IN ÜZERİNE BETON DÖKME” ÇABALARI!

Yaklaşan BAŞKANLIK seçimi dolayısıyla Saadet Partisine tarihi bir fırsat doğmuş durumdadır. Bu aynı zamanda İmani ve Milli bir sorumluluk kapsamındadır. SP, AKP’ye muhalefet bahanesiyle, CHP-HDP ve İYİ Parti’yle birlikte görünmek yerine; kendi Hak davamızı temsil ve hakikat nizamını tebliğ edecek adayımızı çıkarmalı ve sonuna kadar arkasında durmalıdır. Böylece camiamız:

a) Hem AKP’nin hem de diğer partilerin batıl zihniyetli ve bozuk istikametli adaylarına oy vermek ve onların vebaline girmek zorunluluğundan kurtulacaktır.

b) Hem bu vesile ile Milli Görüş davamızı ve Adil Düzen programlarımızı halkımıza anlatma ve faziletli farkımızı ortaya koyma fırsatı değerlendirilmiş olacaktır.

c) Hem de, değişik parti ve görünüşteki iyi niyetli ve Milli gayretli insanlara, seçimlerde doğru ve olumlu tercih yapma imkânı sunulacaktır.

Bu adayımız ise; öyle Abdullah Gül gibi; davamızdan ayrılmak suretiyle safını ve sıfatını zaten ortaya çıkarmış, yani bizi daha önce yarı yolda bırakmış şaibeli bir kişi değil, davamıza ve Hocamıza sadık, örnek ahlaklı ve yüksek donanımlı birisi olmalıdır.

Bu şuurlu, onurlu ve sorumlu teklife, SP yönetiminden karşı çıkacak kimselerin ise, artık niyetleri de tıynetleri de sorgulanmaya başlanmalıdır. Zira hiçbir Milli Görüşçü iki batıldan birini tercih zorunda bırakılmamalıdır. Davamızı tanıtmak, Hak’la Batıl’ın farkını ortaya koymak ve insanlara doğru tercih imkânı sunmak için doğan bu fırsatı, boş bahaneler ve kof beklentilerle heba etmenin mesuliyeti çok ağırdır. Zira inanıyoruz ki, “Kalpler Allah’ın iki (kudret) parmağı arasındadır” ve sonuçları bizzat Rabbimiz takdir buyuracaktır. Bu imani ve vicdani öneriyi, Partimizin varlık gayesini ve görevini ve İslami sorumluluklarımızın gereğini hiçe sayıp ve güya AKP’ye muhalefet ediyoruz bahanesini kılıf yapıp, batıl ve bozuk zihniyetli oluşumlara figüranlık yapmaya kalkışmak… Veya camiamızı Abdullah Gül gibi ayarını, amacını ve çapını zaten ispatlamış birilerinin peşine takıp çabalarımızı ve heyecanımızı boşa harcatmak, şayet koyu bir gaflet ve cehaletten kaynaklanmıyorsa; bu işe engel olanların mutlaka, kasıtlı kafalı, kısıtlı akıllı ve kısır vicdanlı olduklarını artık anlamak lazımdır. Aksi halde “Siz nasıl olursanız (neye layık ve müstahak bulunursanız) öyle idare olunursunuz” hadisi şerifi biz Milli Görüşçüler için de elbette geçerli sayılacak, neye ve kimlere layık olduğumuz da kesinlik kazanacaktır.

Elazığ Milli Çözüm Dergisi Temsilcimiz ve Yazarımız Necati Akgül aktarmıştı:

24 Şubat 2018 tarihinde, Din Görevlileri Birliği Derneği Elazığ Şubesi tarafından düzenlenen, Elazığ Kültür Park Mamurat’ül Aziz salonunda; Saadet Partisi Genel Merkez Eğitim Koordinatörü ve Genel İdare Kurulu Üyesi Muhittin Hamdi Yıldırım, konuşmacı olarak katıldığı “Erbakan’ı Anlamak ve İslam’da İttifak Ahlakı” konulu konferansta: “Bu anlattıklarımızın hepsi Erbakan Hoca’dan öğrendiklerimizdir.” diyerek başladığı konuşmasında, Erbakan Hoca’mızın prensip ve projelerine, Onun ifade ve ideallerine tamamen aykırı yorum ve yaklaşımlarda bulunmuşlardı.

“İslam’da parti var, ama particilik yoktur…”, “Partime gelmeyene ‘Batıl yoldasın’ denilemez!” “Bizim dinimizde particilik yoktur ve bu konular (partiyle ilgili çalışmalar) cihat değildir.”… Kur’an-ı Kerim: “Hep birlikte Allah’ın ipine (İslam’a) sımsıkı sarılın, parçalanmayın.” buyurmaktadır. Bu ayetteki “camian” kapsamına her parti mensubu girer mi, girer.” (Yani Saadetli olmak şart değildir)… Allah bize: “Müslümanlık dışında bir kimlikle ölme, yani parti için sakın ölme” buyurmaktadır. (O halde Saadet Partisi için çalışıp bu yolda ölmek, İslam’a aykırı ve tehlikeli midir?)… “Başka parti mensuplarına diyeceğiz ki, (bizim partimize gelmene gerek yok) sen de kendi partinde İslam’ı (yaşa ve) anlat” gibi sürekli “İslam’da particilik yasaktır… Diğer parti mensupları da Hak yoldadır… Cenab-ı Hak Müslümanların ittifakını emir buyurmaktadır, öyleyse bütün Müslümanları haklı bulup saygı duymamız, Müslüman kimliğinde ittifak yapmamız lazımdır” anlamında laflar edince, konuşmanın bütünlüğü içinde: “Saadet Partisi’nin başka parti veya siyasi oluşumlarla dava adına değil, dünyalık hesaplarla ittifak çalışması içine girdiğini ve bunu Milli Görüşçülere kabul ettirmek için bu konferansların tertip edildiğini” düşündüğümden konferans esnasında salondan kendisine:

“Bu anlattıklarına göre şimdi Saadet Partililer din ve dava gayreti değil de particilik mi yürütmektedir? Erbakan Hocamız: “Saadet Partisi Milli Görüş’ün tek adresidir… Milli Görüş Hak’kı, diğerleri Batılı temsil etmektedir” buyururken yanlış söylemiş ve İslam kardeşliğine zarar mı vermiştir?… “Diğer partilerin küresel emperyalizme hizmet etmek için ve Siyonist merkezlerce yönlendirildiğini” defalarca hatırlatan Erbakan Hoca’mızın bu tespitleri yersiz ve gereksiz midir?… “İttifak yapılacaksa Saadet Partisi çatısı altında ve Onun amaçları doğrultusunda olması gerekmez mi?” anlamında itiraz edince şaşırıp, şapşallayıp kalmış, olumlu veya olumsuz hiçbir cevap vermeden konuşmasını sürdürmeye çalışmıştı. Bir süre sonra salonu terk ettim ve zaten duyarlı ve tutarlı bazı Milli Görüşçü kardeşlerimizde de mırıldanmalar ve itirazlı tavırlar başlamıştı. Salondan çıktığımda konuştuğum bir kişi bana: “Sen o itirazı yapınca ben yanımdakine: Bunlar başka partilerle ve davanın değerleri ve hedefleri gözetilmeden ittifak yapacaklar ve bize de; “İslam bunu emretmiştir. Bunları da bize Erbakan Hocamız tavsiye etmiştir” diyecekler” dediğini anlatmıştı.

Oysa; inancımıza, ahlakımıza, aklımıza ve vicdanımıza uygun Adil bir Düzen kurulmadan ve en azından bu amaçla yola çıkan bir oluşuma katılmadan, İslam’ı bütün kurum ve kurallarıyla yaşama şansı asla bulunmayacaktır. Tam aksine, Batıl sistem ve partiler içerisinde, insanlar giderek yamuklaşıp yozlaşacak, o toplum hayatında İslam sadece bir aksesuara dönüşmüş olacaktır.

Bir toplumun çoğunluğunu oluşturan halkın DİNİ ile DÜZENİ çatışırsa, orada huzur kalmayacaktır. Örneğin:

DİN faizi haram sayıyor, DÜZEN serbest bırakıyor, hatta resmi ihale ve kredilerde faizli Banka aracılığını mecbur tutuyorsa…

DİN zinayı büyük günah sayıyor, DÜZEN ise mubah görüyor ve önünü açıyorsa…

DİN kumarı şeytan işi sayıp yasaklıyor, ama DÜZEN loto, toto, piyango, kazı kazan, yan yat kazan… Yüz çeşit kumarı şans kapısı diye teşvik ediyorsa…

1- Bu durumda insanlar, ya dinine bağlı kalacak, ama düzenle zıtlaşacak ve devlet imkânlarından mahrum bırakılacaktır.

2- Veya düzenin, inancına aykırı fırsatlarına kapılacak ve böylece vicdanı-imanı yozlaşacaktır.

3- Ya da; insanlar hem Dinini hem Düzeni idare etmeye kalkışacak ve münafıklık artacaktır.

Evet, Din ile Düzenin zıtlaşması, toplumu yozlaştıracaktır!

Çünkü bir toplumun: Diniyle Düzeni, ahlaki prensipleriyle siyasi projeleri, Camide dinledikleriyle mektepte öğrendikleri eğer birbirini tutmuyor, zıtlaşıp farklılaşıyorsa; bu durumda ya Düzene uyup Dinlerini yozlaştıracaklar veya Dinlerine uyup Düzenle çatışacaklar, her iki halde de huzursuz olacaklardır. Tekrar vurgulayalım ki; bu durumda insanlar, a) Ya Dinlerinin bir takım emir ve hükümlerini bırakacaklar, b) Ya Düzene başkaldırıp isyancı konumunda olacaklar, c) Veya genellikle hem Dinlerini hem de Düzenlerini idare edip yani “hem Dindar, hem Düzenbaz” geçinip münafıklaşacak; sonunda fikren Müslüman fiilen Hıristiyan gibi yaşamaya mecbur kalacaklardır.

Allah aşkına; dinsiz, Darwinist, Leninist ve anarşist PKK’nın sivil ayağı olan HDP içinde ve hizmetinde nasıl Müslüman kalınacaktı? Din ve devlet tahribatçısı ve maneviyat istismarcısı bir AKP zihniyetiyle İslam nasıl bağdaşacaktı? Oğuzhan’ın tertip ve talimatıyla, Muhittin Yıldırım’ın; Ayet ve Hadisleri keyfince yorumlayarak, Erbakan Hocamızın sözlerini ve tavsiyelerini çarpıtarak; “Herkes kendi partisinde İslam’ı yaşasın ve anlatsın. Ve bütün partilerdeki Müslümanlar ittifak yapsın…” şeklindeki fikren yanlış, fiilen imkânsız olan yaklaşımlarıyla, aslında Saadet Partisi’ni Milli Görüş esaslarından ve amaçlarından saptırmaya çalıştıkları açıktır. Öyle ise SP’ye ne ihtiyaç vardır, başka partilerden ne farkı kalmıştır? Bunlar SP’yi bir tarikata veya cemaate çevirme çabasıdır, elbette kerametli şeyhleri de Oğuzhan Asiltürk olacaktır… Bütün bu kasıtlı yorum ve yamukluklar, Siyonist merkezlerin: “Erbakan artık öldü ve toprağa gömüldü… Ama bu yetmez, Onun üzerine beton dökmemiz lazımdır!..” planlarını, adım adım ve içimizdeki adamlarıyla uygulama hazırlıkları olmasındı!?

Elbette, partisi, kökeni, tarikatı, cemaati ne olursa olsun, bütün Müslümanları kardeş bilmek lazımdır. Ancak, onları batıl ve bozuk saplantılardan, yanlış ve zararlı taraf ve tavırlardan kurtarıp, Hakka ve hayra çağırmak da farzdır.

Başka partilerle seçim ittifakları ve koalisyon ortaklıkları ise, ancak Milli Görüş çatısı, esasları ve amaçları doğrultusunda olursa yapılmalıdır. Erbakan Hocamızın uygulamaları tamamen bu kapsamdadır. Yoksa, “%3 oy oranına ulaşmış sayılalım, böylece Hazine yardımını alıp kırışalım…” veya; “Dış güçler hesabına, Devletin planlarını bozalım…” gibi girişimler batıldır, fırsatçılıktır, şahsi çıkar amaçlıdır ve inşaallah tutmayacaktır.

SP yeni hıyanetlere alet mi olacaktır?

Adelina Sfishta; 1987 Kosova-Podujeva doğumlu genç bir bayandı. Kosova savaşını militan bir kız olarak yaşamıştı. Radyo, televizyon eğitimi almış, 2009’da Balkan TV’de çalışmaya başlamıştı. Haber programları yapmakta, ayrıca OCAKmedya’da yorumlar yazmaktaydı. Balkan ülkeleri ve Türkiye eksenli araştırmalara yoğunlaşmıştı.

İşte bu Adeline Sfishta’nın “OCAKmedya”da “Saadet Partisi: Kök hücre harekete geçebilecek mi?” başlıklı bir yazısı yayınlanmıştı!

“Kök hücreler yüksek çoğalım potansiyeline sahip çok kritik hücrelerdir. Değişmeden yüksek çoğalımı gerçekleştirebilirler ya da değişime uğrayarak yüksek çoğalımı gerçekleştirebilirler. Değişmeden çoğalan “kök hücreler” mevcut yapının korunmasını ve güçlenmesini sağlarlar. Değişerek çoğalan “kök hücreler” ise farklı yapıların oluşmasına neden olabilirler. “Kök Hücreler” iki önemli rol oynayabilirler: 1- Self-Renewal rolü: kendini yenileyebilme yeteneği. 2- Differrentiation rolü: değişime uğrayabilme yeteneği. Kök hücreler; sürekli çoğalabilir ve belirli bir kullanılabilir hücre havuzu oluştururlar. Doğru sinyali aldıklarında çeşitli hücre tipine dönüşebilirler veya çoğalabilirler. Kök hücrenin fonksiyon görebilmesi için bu “iletişimin” açık olması gerekir. Doğru sinyal “kök hücre” havuzuna ulaşabilmelidir. Sanırım “kök hücre”lerin önemini ve fonksiyonlarını anlatabildim. Elbette mesele ihtisas sahiplerine ait. Ben Saadet Partisi’nin Türk siyasetindeki “Kök Hücre” rolünü anlatabilmek için böyle bir giriş yaptım.

Erbakan döneminde “Milli Görüş” olarak adlandırıldı bu anlayış ve daha net bir vaziyete sokuldu. Milletin cevherine inanan “Milli Görüşçüler”; “taklit”i reddediyor, “orijinal bir medeniyet sevdası”nın ardına düşüyorlardı. Tıpkı “ecdadın yapabildiği gibi”, kendilerine güveniyorlardı. Milli Görüş, öncelikle kendi bilimsel potansiyelini oluşturma ve buna dayanarak Milli Sanayisini kurma iddiasındaydı. Ayrıca, diğer medeniyetlerin kendi içlerinde oluşturdukları “beraberliklerin” Milli Görüş değerlerine sahip ülkeler arasında da kurulabileceğini, hatta kurulması gerektiğini düşünüyorlardı. (Batıl ve Batılı) bir medeniyeti taklit eden, kopya olan sistem, elbette Milli Görüş’ten rahatsız oldu ve ona tuzaklarını kurmaya başladı. Uzatmayalım. Asker kullanıldı veya asker görevini icra etti ve “Milli Görüş” liderliği ve kadroları ülkeyi yönetmeye “layık görülmedi”, kısa süreli “kaptanlık” (Erbakan iktidarı) askerin müdahalesi ile sona erdirildi.

İşte bu noktada “kök hücre” başkalaşarak yeni bir “hücre” oluşturdu. Yeni hücre “Milli Görüş gömleğini çıkarttık, kökümüzle alakamız yok” diyordu. Milli değerler, orijinal medeniyet, Milli Sanayi, filan da pek umursanmıyordu. Diğer medeniyete mensup olanlar bu yeni hücreden pek memnundu. Acemilikleri, derinliği ve tuzakları görmelerini engelliyor, ışıltılı imkânlar ayaklarının altındaki uçurumları fark edememelerine neden oluyordu. Aslında bu doğumda pek de gayretleri bulunmuyordu. Azıcık asker filan kullanılıyor, biraz algı yönetimi yapılıyordu. Yani gömleği çıkaranlar fazla zahmet çekmiyordu… Milli Görüş kök hücresini, çatır çatır parçalayan bu yeni yetme hücrenin, (AKP’nin) havasından geçilmiyordu. Bu yeni yetmeler, yaşlı Erbakan Hoca’yı pek “küçük” gördüklerini de saklamıyordu. Hoca’nın, hataları ile, “gemiyi karaya oturttuğu” söyleniyordu.

(SP’de kalan) “Kök Hücre” kendini çok mahzun hissetmeye başlamış ve 20 yıllık bir “hicran dönemi” yaşamıştı. Yeni hücrenin saçtığı ışık nedeniyle “kök hücre” pek bir silik görülüyordu.

Yeni hücrenin (AKP’nin) vücut üzerindeki deformasyonu; milleti diğer medeniyetlerin bağımlılığından kurtarmayı bırakın, milleti daha da bağımlı kılmış, milletin gözünün ferini söndürmüş, medeniyetlerin temelini oluşturan “ahlakı” yerlerde sürünür vaziyete taşımış, medeniyet meydana getirebilmede en büyük değer olan onur-şahsiyet yıpratılmış, motoru olmayan tank-yabancı patent demo araba-kâğıt üzerinde yerli, bilimsel tabana sahip olunmadığı için komple yabancı, sözüm ona yerli üretimler-ithal tarım ve ziraat-ithal hayvancılık gibi tepeden tırnağa dışa bağımlı bir “al-sat” sektörü oluşturmuşlardı.

Bu yeni hücre (AKP), çoğalmış, çoğalmış ve bütün toplumu sarmıştı. Bunlar zahmetsiz “rahmet” bekliyordu. “Ağır sanayi” filan boş sözlerdi onlara göre. Havadan para kazanmak, jeep-villa-birkaç hanım almak, servetler yığmak, yarışın en önemli gerekçeleri sayılıyordu. Rüşvet, yolsuzluk, beytülmalı talan gırla gidiyordu. Yurt dışında numune olması gereken bu yeni hücrelerden bazıları artık harama uçkur çözüyordu. Evet, bu yeni hücreler çok kazanıyorlardı, ama sardıkları toplum çürümekte ve Allah’ın en son dini gözlerden ırak bir hurda deposuna atılmaktaydı. Yeni hücrenin bozulmuş değer yargıları, artık toplum için İslam’ın ne denli çiğnenebilir, aşındırılabilir, Allah’tan korkulmayabilinir v.b. davranış biçimlerini oluşturmaktaydı. Bu acemi (ve hain) hücre; hem kendini hem de sahip olduğunu iddia ettiği değerlerini ve de milletin değerlerini yerle yeksan etmeyi başarmıştı.

Gelelim esasa; sözümün özü şudur: Milli hareketin (SP’nin) “kök hücresi” halâ sağ ve salim yerinde durmaktadır. Milyonlarca eziyet çekilerek bu “kök hücre”nin muhafaza edilmesi başarılmıştır. “Bu ‘Kök Hücre’ (SP’nin kurmay ekibi) yeni dava adamları yetiştirmek zorundadır. Aksi halde “topyekün” kaybedilmiş olacaktır. Kök hücre başarır, bu yeteneği vardır. Ve esasen kök hücreler “zor zamanların” aktörleri sayılır. İhtiyaç hayati derecede artmıştır ve işin şakası kalmamıştır. Milletimiz bütün coğrafyalarda “fakru zaruret” içinde kıvranmaktadır. Tefrika her tarafı sarmıştır. Evet size söylüyorum “Kök Hücre” Saadet Partisi (Kurmayları!). Olanlara rağmen kırgın olmadığınızı biliyorum. Millet için açın bağrınızı, herkesi kucaklayın, davaya, gerçek dava adamı gibi sahip çıkın. Kendinizi feda etmesini bilin ve başarın. Çünkü kök hücreler “uygun iletişimle” süratle çoğalabilirler ve değişime uğramış hücrelerin yerini kısa sürede alabilirler. Söz konusu milletin onuru ve istikbali ise, gerisi teferruattır.”[1] diyen Kosovalı Adelina Sfishta bu bilgilere nasıl ulaşmıştı?

Türk siyasetiyle ve AKP serüveniyle ilgili böylesine derinlikli bir yazıyı Kosovalı 30 yaşında bir kızcağızın yazamayacağını ve hele Milli Görüş hareketine çöreklenen özel ekibi “kök hücre” diye vasıflandırmasının mümkün olamayacağını anlamak kolaydı. Bu yazıyı; Saadet Partisi’ni ve yönetimindeki marazlı ve maksatlı ekibi (kök hücreyi) yakından tanıyan, Erbakan’ı devre dışı bırakmak için her tertibe başvuran şeytani odaklarla irtibatlı bulunan ve dahi kendileri de Balkanlardan (Kosova ve Bosna) kökenli olan birilerinin hazırlayıp, Adelina Sfishta adına yayınladıkları sırıtmaktaydı. Bu kanaatimizi arkadaşlarımızla da paylaşmış ve tahmin ettiğimiz şahsın ismini de hatırlatmıştık. Aradan bir aydan biraz fazla bir zaman sonra Fehmi Koru’nun “Saadet Partisi Küllerinden doğuyor (mu)?” yazısı çıkınca, mesele netlik kazanmış, asıl amaçları da anlaşılmaya başlanmıştı. Bu plana göre: Sn. Abdullah Gül, SP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak, yeni bir umut kahramanı diye öne çıkarılacak, Milli Görüş’ün hazır teşkilatları ve elemanları da alt yapı olarak kullanılacaktı. AKP’den küskünlerin ve diğer partilerden muhaliflerin de bu yeni oluşuma katılımları sağlanacak, böylece Abdullah Gül etrafında, görünüşte Milli Görüş tabanlı, gerçekte Siyonist planlı yeni bir hareket canlandırılacaktı. Yani daha önce Recep T. Erdoğan’ı ayartıp parlatan odaklar; Ondan yeterince yararlanıp iyice yıpratınca ve devlet onu güdümüne alınca, şimdi Abdullah Gül’ü piyasaya çıkarmaya, Oğuzhan Asiltürk ekibinin güdümündeki SP’yi de bu sinsi ve Siyonist amaçları için kullanmaya hazırlanmaktaydı. Oysa bu Abdullah Gül, ötekinden en az üç gömlek daha düşük sırada ve kıratta bir insandı. Karar Gazetesinden Etyen Mahçupyan 06.03.2018 tarihli “Nereden çıktı bu Karamollaoğlu?” yazısında: “Çünkü Saadet Partisi de zaman içinde törpülendi, öğrendi ve değişti…” diyerek Milli Görüş’ün başına çöreklenenlerin söylem ve eylemlerini yumuşatıp Partiyi Siyonizm’in istediği kıvama getirdiklerini imaya çalışmaktaydı. Ama onun bilmediği, Fehmi Koru’nun “Liderlik” dediği Oğuzhan Asiltürk ve özel ekibinin, ta başından beri zaten bu maksatla Milli Görüş’e sokulduklarıydı!

Bundan 1 ay 1 hafta sonra, Fehmi Koru’nun “Saadet Partisi Küllerinden Doğuyor (mu), Hem de Fazla Gürültü Çıkarmadan…” yazısı yayınlanınca her şey açığa çıkmıştı!..

“Siyaseti kuramsal ve uygulamalı olarak yakından izleyen bilim insanı bir dostumla, yine dün, uzun boylu görüşme imkânım oldu. Daha ağzını açar açmaz Saadet Partisi’nin görüntüsüyle ilgili şu tespitini benimle paylaştı: “Temel Karamollaoğlu liderliğindeki Saadet, 2000’li yıllara gidilirken Fazilet Partisi içerisindeki ‘Yenilikçi Hareket’ görüntüsünü veriyor. Böyle devam ederse, bunun, siyasetin denklemini değiştirecek etkileri olabilir…”

Görüşlerini almak için kendisiyle görüşen bir yabancı bilim adamı da Seçimlerde Saadet Partisi’nin performansı etkili olabilir” buyurmuşlardı. ‘OCAKmedya’ sitemize Kosova’dan katkıda bulunan Adelina Sfishta da, Saadet Partisi için ‘kök hücre’ deyimi eşliğinde benzer bir tespitte bulunmuşlardı. Temel Karamollaoğlu’nun İstanbul’da düzenlediği ve benim de katıldığım basınla buluşma toplantısında, hemen her medya kurumundan gazeteciler vardı. AKP’nin başını çektiği ‘Cumhur İttifakı’ içerisinde en fazla Saadet Partisi’ni görmek istedikleri anlaşılmaktaydı. Eminim, Saadet Partisi içerisinde de, Meclis’te temsil edilebilmek için, daha geniş bir çatı altında yer almak isteyenler ve onların baskıları vardır.

“Parti liderliği ise, (yani Oğuzhan Asiltürk!?… Bakın hele Fehmi Koru da Oğuzhan Beyi lider sanıyor!?) seçimlere tek başına katılmayı tercih edeceğe benziyor. Dün yazdım, ittifaklara yarayacak bir yasal düzenleme yapılıyor, ancak yarar getirmesi beklendiği halde zarara da yol açabilir ittifaklar… Özellikle de ateşle barutu bir araya getiren yanlış kurulmuş ittifaklar… ‘Cumhur İttifakı’nı bir tarafa bırakarak geride kalan partilerin –CHP, HDP ve Saadet’in– ittifaka gitmesinin doğurabileceği sorunlar üzerinde bir saniyeliğine duralım: Getireceğinden fazla götürme ihtimali var öyle bir ittifakın… Çatı oluşturdukları için sonuçta kazançlı görülseler bile, çatıyla amaçlanan geometrik sıçrama gerçekleşmeyebilir. Böyle bir ortamın en fazla yarayacağı parti olabilir Saadet…  Kendisine yakın medyada da düzelmeler var. Herhalde dikkat çekiyordur, Milli Gazete ile TV5 kanalı Temel Karamollaoğlu’nun temsil ettiği çizgiye uygun kaliteli bir yayın çabasına girmiştir. Kendim bile bazen unutuyorum, ama benim yayın yönetmeni olarak tanındığım ilk yayın organı Milli Gazete’dir. Rahmetli Necmettin Erbakan’ın (Bu aslı ve astarı karışıkların ortak bir özelliği de Erbakan’a “Hocam” diyememeleridir.) “Haydi başına geç” demesiyle üstlenmiştim görevi, biraz tereddüt etsem de… O güne kadar da kendi adım yanında mahlasla da Milli Gazete’de (Fehmi Muzafferoğlu) ve aynı gruptaki Yeni Devir’de (A. Akıncı) yazmaktaydım zaten. (Ve tabii, hem tiraj hem de kalite olarak Milli Gazete’yi devraldığın günden, çok daha geriye götürüp teslim etmiştin. A.A.)

Gördüğüm kadarıyla, Saadet, gelecek Cumhurbaşkanını belirleyen parti olma amacını önemsiyor. O amaç için gösterilen çabalar, yalnız veya ittifak halinde gireceği ilk genel seçimde Meclis’te temsil edilmenin de yolunu açabilir mi? Temel Bey mühendistir, o hesabı da yapıyordur”[2] diyen Fehmi Koru, ağzındaki baklayı çıkarmıştı.

Abdullah Gül’ün medya ekibi televizyon kanalı mı kurmaktaydı?

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün medya ekibinin yeni bir televizyon kanalı kurmak için çalışmalar yaptığı ileri sürülmekteydi. KHK’larla ilgili çıkışından sonra AKP’nin ve Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan’ın tepkisini çeken 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, AKP içindeki muhaliflere yakınlığıyla bilinen bir gazeteyi yaklaşık bir ay önce ziyaret etmişti. Gazeteyi yakından takip ettiğini ifade eden Abdullah Gül, başarılar dilemişti. Medyaradar’ın haberine göre; Abdullah Gül’ün bu ziyaretinde Gül’e yakınlığıyla bilinen medya ekibi yeni bir televizyon kurmaya karar vermişti. Hatta, Gül’ün ekibinin yeni bir televizyon kurmak için çalışmalarını başlattığı da söylenmekteydi. Yayın ve stüdyolar için görüşmeler yapan Gül’ün ekibinin yeni televizyonunun yakın zamanda açıklanacağını belirtmişti.

Ahmet Hakan’ın yazdıkları da, bu kanaatimize kuvvet katmaktaydı:

Cumhurbaşkanı Erdoğan istiyor ki:

– Bütün milliyetçiler, muhafazakârlar, mukaddesatçılar aynı cepheye katılsın… Büyük küçük falan demeden… Hepsi aynı çatı altında toplansın… Ve başkanlık seçimi “milliciler” ile “millici olmayanlar” arasında yaşansın… Bu nedenle de; MHP’nin yanı sıra BBP ve Saadet Partisi ile de ittifak yapmak istiyor. Bu amaçla, Saadet Lideri Temel Karamollaoğlu ile bir görüşme de yaptı… Fakat gelin görün ki Saadet Partisi, bu ittifaka bir türlü yanaşmıyor, yanaşmaya da niyetli görünmüyor. O kadar ki Saadet Lideri Temel Karamollaoğlu, Erdoğan’la görüşmesinin ardından bırakın azıcık da olsa yumuşamayı, iktidara yönelik eleştirilerini daha da sertleştirmiş durumda. “Abdullah Gül Saadet Partisi’nin adayı olabilir, bunu yazın bir kenara” falan diyorum ya… Bunu biraz da işte bu tabloya bakarak söylüyorum.”[3] Bu ifadeler de, Fehmi Koru’yla Ahmet Hakan’ın aynı mutfaktan beslenip doldurulduklarının bir kanıtıydı.

Daha sonra Ahmet Hakan’ın:

“Bir zamanlar Erbakan Hoca’nın Milli Selamet Partisi, ‘anahtar parti’ işlevi görürdü, MSP’siz koalisyon kurulamazdı. Aradan yıllar geçti. Ve Erbakan Hoca’nın mirasçısı olan Saadet Partisi, bir anlamda yine anahtar parti konumuna taşındı. AKP ve MHP bloku Saadet’i istiyor… Çünkü dışarıda muhafazakâr parti bırakmak istemiyorlar. Muhalefet bloku Saadet’i istiyor… Çünkü yanlarında Saadet gibi bir muhafazakâr partinin olmasının çok önemli olduğuna inanıyorlar. Ve bu durum Saadet Partisi’ni oy oranının ve kapsama alanının çok ama çok ötesinde önemli hâle getiriyor.” (2 Mart 2018 Hürriyet) itirafları ve yine Fehmi Koru’nun:

“Abdullah Gül AKP’nin kurucu kadrosundan; partisi seçimi kazanınca önce Başbakan olarak hükümeti o kurdu, sonra Dışişleri Bakanlığını üstlendi; siyasi hayattaki son yedi yılı boyunca da Cumhurbaşkanlığı makamı TBMM’deki AKP çoğunluğu tarafından ona tevdi edilmişti. Yeniden adının Cumhurbaşkanı adayı olarak geçmesi bu bakımdan aslında şaşırtıcı sayılmamalı… Şaşırtıcı olan, Gül’ün adını bir CHP milletvekilinin, hem de gerekirse parti grubundan 20 milletvekilinin onu aday gösterecek imzayı vereceğini de söyleyerek telaffuz edilmesiydi. Değiştirilen anayasaya göre, Cumhurbaşkanlığına en az 20 milletvekili veya 100 binden fazla halk imzası gerekiyor… CHP Milletvekili herhalde partisinin yetkili kişilerinin de bilgisi dahilinde o açıklamayı yapmıştır. Oysa, CHP, 2007 yılında Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığına şiddetle karşı çıkmış, e-muhtıra günlerinde bu gelişmeyi durdurmak için kendisine başvurulmasını bekleyen Anayasa Mahkemesi’nden o meşhur 367 kararını çıkartmış, AKP’ye sonradan ‘Cumhur-Başkanlık Sistemi’ yolunda kapıyı aralayan Cumhurbaşkanını halka seçtirme amaçlı referanduma gitme zorunluluğunu dayatmıştı.” (Fehmi Koru 2 Mart 2018) Hatırlatmaları, Saadet Partisi ve Oğuzhan Asiltürk ekibi üzerinden yeni ve kirli bir tertibin tezgâhlandığını ortaya koymaktaydı.

Ve sonunda Abdüllatif Şener de:

“Abdullah Gül, Saadet Partisi’nin Cumhurbaşkanı adayıdır. Bülent Arınç, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Atilla Koç, Cemil Çiçek ve Hüseyin Çelik de bu oluşumun içerisinde yer alacaktır.” açıklamasını yaparak yeni bir Siyonist tezgâhı deşifre etmiş olmaktaydı.

İlker Başbuğ arabuluculuğa mı soyunmuşlardı?

Gazeteci Nevzat Çiçek, katıldığı bir TV programında Genelkurmay Eski Başkanı İlker Başbuğ’la ilgili çok konuşulacak iddialar ortaya atmışlardı. Çiçek, İyi Parti ve Saadet Partisi’nin ittifak yapması için İlker Başbuğ’un devrede olduğunu ve bu olayın Ankara’da duyulduktan sonra büyük tepkiye neden olduğunu açıklamıştı. Erdoğan ve Bahçeli’nin Afrin tepkisinin altında da bu yatmaktaymış! Hande Fırat’ın programına katılan Nevzat Çiçek, seçim ittifaklarının yoğun olarak konuşulduğu bu günlerde çarpıcı iddialarda bulunmuşlardı. İlker Başbuğ’un Adıyaman’da kanaat önderleriyle birtakım temaslarda bulunduğunu söyleyen Çiçek: “Saadet Partisi’nin AKP’ye yanaşmaması durumunda, İyi Parti ile bir ittifak içerisine girebileceği ve İlker Başbuğ’un da bunun üzerine çalıştığı tahmin ediliyor.” diyen Nevzat Çiçek: “Başbuğ’la ilgili çok farklı bir bilgiye ulaştım. Saadet Partisi’nin AKP’ye yanaşmaması durumunda İyi Parti’yle bir ittifak içine girilebileceği tahmin ediliyor. Başbuğ’un da bunun üzerinde çalıştığıyla ilgili bir emare ortaya çıkıyor.”  açıklamasını yapmıştı.

Temel Karamollaoğlu’nun İlker Başbuğ’a destek çıkması nasıl okunmalıydı?

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sert sözlerle eleştirdiği ve ‘cevabını alacak’ dediği Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’a sahip çıkmıştı. İlker Başbuğ’un Afrin operasyonunun siyasete malzeme edilmemesi gerektiği yönündeki açıklamalarına bir destek de Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’ndan gelmesi anlamlıydı.

Afrin operasyonuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Karamollaoğlu, “Şu anda bir askeri operasyon var. O operasyonu siyasiler yönetmiyor artık. Operasyonu asker yönetiyor. Bu konu, siyasi mesele yapılmamalı. Bu tip meseleler, millete aittir” diyerek Afrin operasyonunun siyasete konu edilmemesi gerektiğini vurgulamıştı. Karamollaoğlu, benzer açıklamaları yaptığı için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sert bir dille eleştirdiği eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a da sahip çıkmıştı. “Birtakım ifadelerin ele alınıp, hemen ağır bir şekilde eleştirilmesini doğru bulmuyoruz. Bir fikri gündeme getirenleri saf dışı bırakmak, çöpe atmak doğru olmaz. Yurt dışındaki bir operasyonu, sadece bir partinin konusuymuş gibi, o partiden başka kimse bu konu hakkında fikir beyan edemezmiş gibi bir havaya sokarsanız, milli birliğe zarar verir.” diyerek İlker Başbuğu haklı çıkarmıştı. Temel Karamollaoğlu’nun AKP heyetinin ittifak talebine yanaşmaması da, Abdullah Gül’lü yeni oluşuma yorumlanmıştı.

Yoksa Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu: “Bu bölge için en tehlikeli tuzak Kürt ve Türk düşmanlığıdır!” diyerek TSK’nın Afrin operasyonuyla, Kürt-Türk düşmanlığını körüklediğini mi ima etmeye çalışmıştı? Ve zaten aynı Karamollaoğlu Van Kongresinde de “TSK Afrin’de katliam yapmamalıdır!.” tarzında talihsiz beyanlarda bulunmuş, sonra da gelen tepkiler üzerine “Yanlış anlaşıldım” tavrına sığınıp geri adım atmışlardı. TSK’yı Afrin’de sivilleri katletmekle suçlayan, ABD’li, AB’li ve İsrailli gâvurlarla aynı ağzı kullanmak ve aynı ithamlarda bulunmak, kişinin genleriyle ve gizli kimliği ile alakalı olmalıydı.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun, Afrin’e yönelik devam eden Zeytin Dalı Harekâtı’na ilişkin “Asıl düşman, bu coğrafyayı kendi çıkarları için kan gölüne çeviren küresel emperyalist odaklardır. Bu bölge için en tehlikeli tuzak Kürt ve Türk düşmanlığıdır. İlginçtir ki ilk sınır ötesi operasyon 1950’de ABD’nin talebiyle katıldığımız Kore savaşıdır. Son operasyon ise Afrin harekâtıdır. En azından görünürde, ‘ABD’ye rağmen’ yapılmaktadır.” gibi muğlak (kapalı ve kafa karıştırıcı) beyanlarla acaba ne yapmaya, kimleri yıpratmaya ve kimlere yaranmaya çalışmaktaydı?

Saadet Partisi Diyarbakır İl Başkanı Fesih Bozan da: Türkiye’nin Afrin’e düzenlediği operasyonun “Kürtlere karşı yapıldığını” söyleyip “Türkiye’de yaşayan Kürt halkının zihninde olumsuz bir etkisi olacağını” vurgulamış, ama SP yetkililerinden hiçbir tepki ve tedbir alınmamıştı. Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Barzani’ye yakın Rudaw’a konuşan Fesih Bozan, “Afrin olayı ister istemez orada olabilecek olan yeni göçlerin ve sivil ölümlerinin yanında, orada yaşayan Kürt halkının kalbinde ve zihninde bir kin ve düşmanlık oluşturacaktır. Türkiye’de yaşayan Kürt halkının zihninde de olumsuz bir etki bırakacaktır. Bu da uzun vadede Kürt ve Türk veya Arap halkının arasında kin ve düşmanlığa neden olacaktır. Bundan dolayı da bu tür olayların (askeri operasyonlarla değil) diplomatik ve sivil alanlarda ve barışçıl yollarla bunu yapmaları lazımdır.”[4] şeklinde küstahça hezeyanlarda bulunmasına rağmen, bunlar ilgililerce normal karşılanmıştı.

Yetmezmiş gibi, Milli Gazete’de bir köşe yazarı, hem de 3 sefer; “TSK ile PKK aynıdır. İkisi de seküler kafalı ve ırkçıdır. Afrin’de Müslüman Kürtlerle, Müslüman Türkler vuruşturulmaktadır. O nedenle bu kapışmada tarafsız kalınmalıdır…” demeye çalışılan yazılar yayınlamış ve kimseden tıs çıkmamıştı. Oysa Hz. Peygamberimiz 13-15 yaşlarında, Müşrik kabileler arasındaki FİCAR savaşlarına bizzat katılmış, atılan okları toplayarak amcalarına destek sağlamış, hatta Muhammed Hamidullah’ın tespitine göre, bir rakibi de yaralamıştı. Çünkü karşı taraf kazansa, çocuklarını, hanımlarını ve mallarını ganimet olarak alacaklardı. İnsanın namusunu ve onurunu koruması fıtri bir davranıştı, doğal ve doğru bir yaklaşımdı. Bu Milli Gazete yazarı, bu savaşı TSK’nın değil de PKK’nın kazanması durumunda, zalimlerin ve hainlerin bu millete neler yapacaklarını bilmiyor olamazlardı. Kaldı ki Mehmetçik EZAN, KUR’AN ve BAYRAK uğruna savaşmaktaydı.

Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul-zurna azdır!

Bu anlattıklarımız belki de SP’li kardeşlerimize son uyarılarımızdır. Çünkü Oğuzhan Asiltürk ve ekibinin kirli niyet ve tıynetlerini, davamızı yozlaştırma faaliyetlerini defalarca ve açıkça yazdık. “… Böylece helak olacak kişi apaçık bir delilden sonra (“bilmedim, ikaz edilmedim” gibi bir mazerete sığınma imkânı kalmadan) belaya ve cezaya uğrasın; (manevi olarak ve karakter bakımından) diri kalacak (dünya ve ahirette izzet ve saadete ulaşacak) kişi de, (yine apaçık bir delil ve bilgiyle hayatta kalıp huzura ulaşsın). Şüphesiz Allah, gerçekten İşitendir, Bilendir.” (Enfal: 42)

Böylece bütün Nebilere (ve Hakk dava elçilerine), insan ve cinn şeytanlarından düşmanlar kıldık. Onlar birbirlerini aldatmak için yaldızlı sözler fısıldaşırlar. (Elçilerle yakın çevresindeki şeytani ekipler, sanki birbirlerine güveniyormuş tavrıyla sahte iltifatlar yağdırırlar.) Rabbin dileseydi (izin vermeseydi) bunu yapamazlardı. Öyleyse onları (Hakk davaya sızmış insan suretli Şeytanları) yalan olarak düzmekte olduklarıyla baş başa bırak. Ta ki ahirete inanmayanların (dini ve davayı bile dünyalarına araç yapanların) kalpleri ona (marazlı münafıklara) meyletsin de ondan (bu yaldızlı ve saptırıcı iddia ve iftiralardan) hoşlansınlar ve yüklenmekte olduklarını (suçlarını ve sorumluluklarını) yüklenedursunlar (diye Allah c.c. bu fırsatı onlara tanır).” (En’am 112-113) ayetleri üzerinde dikkatle durmalıdır.

Bizler Oğuzhan Asiltürk ve ekibinin “Erbakan’ı kontrol altında tutmak ve Milli Görüş’ü içten yozlaştırmak..” amacıyla ve aksi halde Milli Nizam gibi MSP’yi de kapatacakları şantajıyla malum ve mel’un odaklar tarafından partiye sokulduklarını… Erbakan Hoca’mızın ise tarihi hedeflerini ve devrimlerine alt yapı hazırlamak ve kutlu projelerini uygulama fırsatı yakalamak için bu teklif ve tehdide razı olduklarını ve bu pazarlıktan da Erbakan Hoca’mızın ve davamızın %80, karşı tarafın ise %20 kârlı çıktıklarını ve sonuç olarak yine Hoca’mızın kazandığını tam kırk yıldır yazıp anlatmaktayız. Hatta bu konunun perde arkasını ve detaylarını belgeleriyle anlatan 700 sayfalık “Milli Görüş’ün Marazlıları” kitabımız da hazırdır ve inşaallah yakında yayınlanacaktır.

Kendi etrafında kümelenen ve “davanın sadık kurmayları” bilinen bu ekibin karanlık tabiatını ve tahribatlarını açıkça anlattığımız halde, Aziz Erbakan Hoca’mız bir sefer olsun bizleri uyarmamıştır. Hatta “konferanslar sonrası ev sohbetlerinde” bu hususları anlatmamızı özellikle tavsiye buyurmuşlardır. Hoca’mızın hayatta oldukları süreçte, bu Oğuzhan Asiltürk ekibine defalarca: “Sizlerin de hazır bulunduğu bir ortamda bizleri Hoca’mızın huzuruna çıkarın… Aziz Hoca’mız bize: “Bu arkadaşlarım mü’min ve müstakim dava kurmaylarımızdır. Sizin bunlarla ilgili itham ve iddialarınız asılsızdır, suizandır ve derhal özür dileyip terk etmeniz lazımdır!” buyururlarsa, derhal bu tavrımızdan vazgeçmeye ve elinizi öpmeye hazırız” dediğimiz… Ve aslında bu teklife herkesten ziyade kendilerinin sevinmesi ve yerine getirmesi gerektiği halde, buna razı olmamış ve bizi Hoca’mızın huzuruna çıkaramamışlardı. Herhalde, Erbakan Hoca’mızın nasıl bir tavır takınacağının farkındalardı!?

Oğuzhan Asiltürk ve ekibinin kışkırtmaları ve karalama kampanyalarıyla bize buğz eden SP’li kardeşlerimize sormak lazımdı:

Herhangi bir insan, farklı ve batıl cephelerden bir yazar-bir profesör dinimize, Kur’an-ı Kerim’e, Peygamberimizin sünnetine, şeriatine, Milli Görüş hareketine karşı, hatta düşman olsa!… Fakat bir TV programında veya köşe yazısında: “Erbakan haklıymış, kıymetini bilmedik” gibi bir cümle kullansa, bundan memnun kalıyoruz, o insanı övüyor ve saygı gösteriyoruz. Ama Ahmet Akgül Hoca Rabbimiz Teâlâ’yı, Resulûllah’ı, Hak Dava’mızı ve Erbakan Hoca’mızı ve bütün sadık Milli Görüş camiamızı samimiyetle seviyor, sahip çıkıyor ve 40 yıldır beş vakit namazda dua ediyor… Bu uğurda pek çok tehlikeleri göze alıyor… Fakat sadece Oğuzhan ve ekibinin davamıza zarar veren gizli tahribatlarını tenkit edip karşı çıkıyor diye, bu insana buğz ve düşmanlık etmek, hangi iman ve vicdan terazisine sığardı? İyilere kötülük ne denli yanlış ve haksız ise, kötülere iyilik de o denli yanlıştır ve haksızlıktır, hatta daha beter ve aşağı bir tavırdır. Çünkü zalimlere ve hainlere fırsat tanımak, mazlumlara ve safdillere zulmetmekle aynıdır.

Duyarlı Bir Çağrı!

SP Manisa Eski İl Başkanı değerli ve duyarlı kardeşimiz veteriner İbrahim Mayda, arkadaşı olan yeğenim Harun Akgül’ü telefonla arayarak: “Fatih Erbakan’ın tekrar partiye dönmesini arzuladıklarını, ancak Oğuzhan Asiltürk ve Temel Karamollaoğlu’nun olmaz şartlar dayatarak dolaylı engel çıkardıklarını, kendilerinin Fatih Erbakan’ın ayrı parti kurmasına ve Milli Görüş camiasının parçalanmasına vicdanen razı olmadıklarını ve bu konularda bizim (Ahmet Akgül) hangi tavsiyelerde bulunacağımızı, ayrıca SP Genel İdare Kurulu Üyesi Bayram Sakartepe’nin de bu çabalarına destek çıktığını” aktarmışlardı. Biz de kendilerine:

1- Parti ile Vakfın yeniden kaynaşıp kucaklaşmasının tarihi ve talihli bir adım sayılacağını…

2- Oğuzhan Asiltürk ve ekibinin bu işe engel olmaması için; İl, İlçe ve Genel Merkez yetkililerine baskı yapılmasını…

3- Vakıftaki görevlilerin de Fatih Bey’e, ayrı parti kurmaya kalkışmasının günahını ve acı sonuçlarını mutlaka hatırlatmalarını…

4- En önemlisi de, SP’nin Abdullah Gül gibi, ayarı ve amacı denenmiş, davamıza hıyaneti ve dış odaklarla münasebeti kesinleşmiş birisini Cumhurbaşkanı adayı yapmasının, Milli Görüş’ü gerçek rayından çıkaracağı konusunun bütün mensuplarımıza en yüksek perdeden anlatılıp uyarmaları gereğini, yeğenimiz vasıtasıyla kendilerine ulaştırmıştık.

 


[1] 16 Ocak 2018

[2] Fehmikoru.com , 22-02-2018

[3] ahmethakan@hurriyet.com.tr 24-02-2018

[4] Bak: odatv.com / 11-02-2018

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

AHMET AKGÜL KİMDİR?

 

Araştırmacı-Yazar, Düşünür ve Siyaset Bilimci olarak tanınan Ahmet Akgül, Milli Görüş çizgisinde önemli bir fikir adamıdır. Olaylara insan eksenli ve İslam endeksli yaklaşmaktadır.

2004 Ocak ayında, arkadaşlarıyla birlikte İstanbul’da aylık olarak yayınlanan “Milli Çözüm” Dergisini çıkarmaya başlamıştır.

Uzun süreli, ciddi ve çileli bir mücadele dönemi yaşamış ve bu duyarlı, tutarlı ve kararlı tavrını hiç bırakmamıştır. Bu yüzden pek çok sıkıntı ve saldırılara uğramış, defalarca mahkeme açılıp tutuklanmış ve hapis yatmıştır.

İnancımız ve ihtiyacımız olan evrensel hukuk kurallarının; bütün insanlığın ortak değeri ve hayat düzeni haline getirilmesi, “Demokrasi, Laiklik ve özgürlükler” gibi çağdaş kurum ve kavramların; ilmi ve insani temellere göre yeniden şekillenmesi… Ve Türkiye’nin yeni bir barış ve bereket medeniyetine öncülük etmesi konularında yoğunlaşmıştır.

Üstadımızın, başta “İnsanın Yozlaşması”, ardından “Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya” ve yine “Barış ve Bereket Nizamı “İslam Davası” ve Yozlaştırılan “Cihat Kavramı” gibi birçok kitapları İngilizceye çevrilip merkezi Londra’daki Cagaloglu Yayıncılık organizesiyle; Amazon ve Bornes&Noble (bn.com) gibi dünya genelinde dağıtım yapan yüzlerce online sitesinde ve dijital (e-kitap) sayesinde 120 kadar ülkede yayınlanıp okunmaktadır. Ayrıca Üstadımızın “Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı” başlıklı Meal-i Kerim yorumları İngilizce ve Rusça tercümeleri ile “Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya” kitaplarının Rusça, Arapça, Çince, Japonca ve İspanyolca tercümeleri tamamlanıp basılmış olup; Almanca, Fransızca, Kırgızca ve Farsça tercümelerinde de sona yaklaşılmıştır.

Milli siyaset ve sorumluluk düşüncesini farklı bir boyutta ele alan ve yorumlayan Hocamız; yaklaşık 40 yıldır Türkiye’mizin her yerinde, Avrupa’da ve İslam ülkelerinde, önemli seminer ve konferanslara katılmaktadır.

Mili Görüş’e çöreklenmiş bazı şaibeli kişilerin gizli niyet ve tertiplerini haber vermesi, uzun vadeli hedefler ve stratejik tavizler sonucu Parti’ye girdiklerini sezmesi ve söylemesi nedeniyle, Ahmet Akgül’ün teşkilatlarda ve Milli Görüşçü kuruluşlarda hizmet vermesi engellenmeye çalışılmış; Erbakan Hoca ise, kendisinin daha bağımsız davranabilmesi ve nifak çarkı içinde körletilip kirletilmemesi için bu girişimlere karşı çıkmamış, ama kendisini uzaktan destekleyip yönlendirmekten de geri durmamıştır. Erbakan’ın “Adil Düzen” projeleri, AKP’nin siyasi hileleri ve karanlık ilişkileri, Fetullahçı Cemaatin gizli mahiyeti konularında sayılı uzmanlardandır.

1949 Elazığ doğumlu olan, çeşitli konularda yayınlanmış ve hazırlanmış 105 (yüz beş) eseri bulunan yazarımız, evli ve beş çocuk babasıdır.

 

Hocamız’ın Başlıca Kitapları:

● Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı (Türkçe Meal-i Kerim. Abdullah Akgül Yayına Hazırladı.) (İngilizce ve Rusçaya çevrildi.)

Milli Sorunlarımız ve Sorumluluklarımız (2 Cilt)

Dünyanın Değişimi ve Erbakan Devrimi

Refah-Yol’la Rantiyenin Savaşı

Cemaatin Cılkı, Erdoğan’ın Çarkı, Erbakan’ın Farkı

Türkiye Kuşatılırken, Kuklaların Kapışması

Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya (İngilizce, Rusça, Çince, Japonca, Arapça ve İspanyolcaya çevrildi.)

Bizim Atatürk

Küresel Fesatçılık ve Fetullahçılık

Dış Politika Yazıları (I) BOP’un Temel Taşları (1988-1998)

Dış Politika Yazıları (II) Tarihin En Talihsiz Yılları (2002-2015) 

Siyaset ve Strateji Bilgeliği

Osmanlı Sistemi ve Abdülhamit Siyaseti

İslam Davası ve Cihat Kavramı (İngilizceye çevrildi.)

● “İnsan”ın Yozlaşması (İngilizce ve Rusçaya çevrildi.)

Ah-u Figan’ım (Şiir)

Başörtüsü İnkârı ve İstismarı

İslamcı Münafıklar

Milli Şuur ve Ordu

20 Yıl Öncesinden; AKP Gerçeği ve Akıbeti

Bilge(!) Erdoğan’dan, İlkeli(!) Numan’a AKP Tezgâhı

Cezaevinde Yazdıklarım

Siyonizm-Deccalizm Ortaklığı

Devrim Simsarları ve Din İstismarcıları

Dilin Düğümü Çözüldü (Şiir)

Din Dengedir İslam İlericiliktir

Din – Devlet ve Demokrasi

Ergenekon Senaryosu “At Değiştirme” Operasyonu muydu?

(Kadiri - Haydari Tarikatı) Gönül Seması ve Tasavvuf Kapısı

Medeniyet Mücadelesi ve Mehdiyet Müjdesi

● Teşkilatçılık (İletişim ve İşbirliği Sanatı) Mesaj ve Metod

● Milli Görüş’ün Marazlıları

● Hak Davanın Hokkabazları

ABD’li Siyonistlerin, AKP’li Piyonistleri

İsrail'in Şımarması ve Armageddon Savaşı

BDP’nin Özerklik Kalkışması

Bir Devrim Yaşanıyordu!

Dünya Dönüşüme Hazırlanıyordu

Hidayet Kıvılcımı ve Hikmet Kılıcı (Şiir)

Katı Ulusalcıların ve Ilımlı İslamcıların Din ve Devlet Tahribatı

Osmanlı’dan Cumhuriyete Kripto Yahudiler ve Pakraduniler

Yüz Kur'ani Kavram ve Yorumları

Konularına Göre: Kur’an-ı Kerim Fihristi

Siyaset Şehveti ve AKP’nin Şerbeti (Yayına Hazırlayan: Ufuk Efe)

AKP’nin Akreplikleri (Yayına Hazırlayan: Ufuk Efe)

Terör-Masonluk ve Mafia Medeniyeti

Cumhuriyet Türkiye’sinde Nifak Hareketleri

Ruhlar-Sırlar ve Uzaydaki Yaratıklar

Sabah Yakın Değil miydi?

Tarikatların Hizmet Sahası ve Islahı

Tuz Kokarsa…

Gaflet miydi, Hıyanet miydi?

Tahribat Ortakları: AKP’nin Arkası, MHP’nin Markası

Türkiye Tarihi Dönemeçteydi!

Yakın Tarihimizde Yüceler ve Cüceler (2 Cilt)

Zafer Muştuları ve Fetih Hazırlıkları

Erbakan’dan İntikam Alanlar

Suriye’de Yaklaşan Hilal-Haç Kapışması

Başkanlık Diktatoryası

15 Temmuz Hıyanetinin Gizemi: Bir Darbe Analizi ve Sistem Krizi

Pazarlık Partisi ve Palavra İktidarı

Kemalizm-Tayyibizm Uyarlaması

Başka Çare Kalmamıştı

İslam’dan Uzaklaştıkça, İnsanlıktan Çıkılması

Dert Söyletir Aşk İnletir (Şiir)

● Hainleri Haşlama, Zalimleri Taşlama (Şiir)

● İstanbul Sözleşmesi ve Ailenin Çözülmesi

Türkiye'nin Erdoğan'la Sınavı ve Ukrayna Savaşı

 

Üstadımızın hazırladığı; İlköğretimden, Üniversiteye kadar öğrencilerimize inanç ve ahlâk esaslarını ve Milli-İnsani sorumluluklarını öğretecek Ders Kitapları:

● İlkokul 4-5: Çocuklar Sizin İçin Yaratılış Harikaları ve Din Ahlâkı

● Ortaokul-1: İslam; Doğal Hayat ve Güzel Ahlâktır

● Ortaokul-2: Allah'a İman ve Ahlâk Kuralları

● Ortaokul-3: Bilimin Işığında Allah’ın Varlık Kanıtları ve İslam Ahlâkı

● Lise-1: Yaratılışın Bilimsel Kanıtları

● Lise-2: İslam'ın Aydınlığı ve İmtihanın Şartları

● Lise-3: Müslüman; Güzel Ahlâk ve Sorumluluk Taşıyandır

● Lise-4: "Gençliğin Ahlâki Sorunlarına Milli Çözüm Programı"

● Üniversite-1: Yaratılış Sırları ve İslam’ın Esasları

● Üniversite-2: Allah'ın Varlığı ve İmtihanın Sırrı

● Üniversite-3: Olgun Müslümanın Hayatı ve İslam’ın Amacı

 

Üstadımızın Kitaplarından Derlenen Yeni Kitaplar:

● Ahmet Akgül’e Göre; Laiklik, Demokrasi ve Cumhuriyet Kavramları (Hazırlayan: Nevzat Gündüz)

● Üstat Ahmet Akgül’ün; Milliyetçilik Anlayışı (Hazırlayan: Orhan Atay)

● Ahmet Akgül’ün; Alevilik, Bektaşilik ve Şiilik Yaklaşımı (Hazırlayan: Veysel Uzun)

● Üstat Ahmet Akgül’e Göre; Kemalizm’le Atatürkçülük Farkı (Hazırlayan: Ufuk Efe)

● Ahmet Akgül’e Göre; Ülke Sorunları ve Çözüm Yolları (Hazırlayan: Okan Ekinci)

● Ahmet Akgül’e Göre; Genel Ahlâk Esasları ve Temel İnsan Haklarına Saygı (Hazırlayan: Fatma Betül Erişkin)

● Üstat Ahmet Akgül’ün; Siyonizm Saptamaları (Hazırlayan: Ali Çağıl)

● Ahmet Akgül’e Göre; Yaratılış Sırları ve İman Unsurları (Hazırlayan: Halil Yaman)

● Ahmet Akgül’e Göre; Din İstismarcıları ve Devrim Simsarları (Hazırlayan: Akın Cengiz)

● Üstat Ahmet Akgül’e Göre; Tarikat Yozlaşması ve Tasavvuf İhtiyacı (Hazırlayan: Abdussamet Çağıl)

● Üstat Ahmet Akgül’ün; Adil Medeniyet Programları (Hazırlayan: Osman Nuri Çelik)

● Ahmet Akgül’ün; Tarih Yorumları – 2 Cilt (Hazırlayan: Kâzım Gülfidan-Halil Altuntaş)

● Üstat Ahmet Akgül’ün; İlginç Anıları ve Rüyaları (Hazırlayan: Ramazan Yücel)

● Ahmet Akgül’ün; İçtihat Perspektifi ve Orijinal Projeleri (Hazırlayan: Abdullah Akgül-Ali Mert)

● Ahmet Akgül’ün; Hikmet Uyarıları ve Veciz Uyarlamaları (Hazırlayan: Neslihan Bayraktar)

● Üstat Ahmet Akgül Hocamızın; Tenkit (ve Tebrik) Yazıları – 2 Cilt (Hazırlayan: Mus’ab Eryıldız-İsmail Erkut)

● Ahmet Akgül’den; Siyaset ve Strateji Kuralları (Hazırlayan: Necati Akgül)

● Ahmet Akgül’e Göre; Yönetme ve Liderlik Sanatı (Hazırlayan: Yakup Gözübüyük)

● Ahmet Akgül’ün Saptamalarıyla; Erbakan ve İnsanlık Davası (Hazırlayan: Ahmet Cömert)

● Ahmet Akgül’e Göre; Erdoğan ve Takımının Ayarı ve Tahribatları – 3 Cilt (Hazırlayan: Nail Kızılkan-Sezai Kurt-Mehmet Sıtmapınar)

● Ahmet Akgül’e Göre; Fetullah Gülen’in Perde Arkası (Hazırlayan: Mehmet Akif Avcı)

● Ahmet Akgül’ün Gözüyle; Farklı Kesimlerden İnsan Manzaraları – 2 Cilt (Hazırlayan: Osman Eraydın)

● Ahmet Akgül Üstadımızdan; Erbakan Hoca’ya Yönelik İthamlara Yanıtlar (Hazırlayan: Necmettin Musa Bişkin)

● Ahmet Akgül'den Kahramanlık Şiirleri (Hazırlayan: İsmet Sezgin)

● Ahmet Akgül’den; Seçme Şiirler (Hazırlayan: Ömer Çağıl)

● Ahmet Akgül'den Şiirler Harmanı (Hazırlayan: Orhan Yılan)

● Ahmet Akgül'den Edep-İstikamet-Hikmet ve Hakikati Öğreten Şiirler (Hazırlayan: Yalçın Gözübüyük-Erdem Kaya)

 

Hocamızın Önsözünü Yazdığı Milli Çözüm Yayınları:

● Üstad Ahmet Akgül’ün Özgeçmişi ve Öğretileri (Yakup Gözübüyük)

● Haykırış (Şiir - Ali Çağıl)

AKP Yönetimi ve Tahribat Yöntemi Sistem Tahlili ve Siyaset Tenkidi (Nevzat Gündüz)

● Sözün Çözüme Dönüşmesi (Siyasi Fıkralar - Osman Eraydın)

● Ayar Aynası ve Nokta Atışı (Sosyal ve Siyasi Fıkralar - Erdoğan Bişkin)

Milli Çözüm Ekibinden: İlginç Rüyalar ve Manevi Uyarılar (2 Cilt - Hazırlayanlar: Fatma Betül Erişkin – Nail Kızılkan – Neslihan Bayraktar)

 

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
13 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
A.Samet

Böyle kitleye böyle lider gerekti!
Erbakan Hocamıza “Hocam size bazıları Mehdi diyor, öyle birşey varsa söyleyin, biz de bilelim yav” diye ilimden ve edepten yoksun sorular sorabilecek kapasitede olan Muhiddin Yıldırım davaya ihanet şebekesi başı Asiltürk’ün yanındaki konumunu korumak için ve akp kadrolarından istihdam edilen çocuklarının geleceği için “her partinin kendi içinde İslam’ı yaşadığı”nı açıklaması karakterine uygun bir davranıştı. Üstadı Asiltürk de 2018 İSTANBUL AGD Erbakan’ı Anma programında alkış ve ıslık ile tezahürat yapan gençlere çıkışıp alkışın İslam’a aykırı olduğu gerekçesiyle gençleri azarlamıştı. Partiyi tarikata çevirmeye çalışan bu tiplerin niyeti ortadaydı. Peki koskoca salonda davasına sadık, Hocasına sevdalı bir Milli Görüşçü de çıkıp “Ey Oğuzhan, Hocayı 50 sene alkışladık, hiç böyle saçma sapan şeylerle bu tabanı aşağıladığını duymadık, senin derdin ne?” diye sormazdı. Partinin tepesine çöreklenmiş bu tipler hiçbirşeye ses çıkarmayan tabandan aldıkları cesaretle yakında “parti küfürdür” de diyebilecek kapasitededir. Yoksa bu marazlı tipler Milli Görüş davasına, Erbakan fikriyatına beton dökme görevlisi miydi? Bu davaya daha başka nasıl zarar verilebilirdi?

elestimen

ittifak gerekli
parlamento seçimleri için saadet partisi, iyi parti ile mutlaka ittifak yapmalı ama başkan adayını da kendi çıkarmalaıdır. İyi parti saadet ittifakı akp ve mhp ye büyük darbe vurur. böylelikle ülkemiz bu iki partiden kurtulma yolunda büyük mesafe katetmiş olur.

Mus ab

S
Zihniyet olarak AKP ile Gül’ün aynı olduğunu en iyi Milli Görüşçüler bilir. İyide ne olduda Akp ile yollarını ayıran Abdullah Gül, AKP’ye tercih edilir oldu? Zihniyetleri aynı ise; İktidar dersen AKP, imkan fırsat ihale dersen AKP, halkı karşımıza almamak dersen AKP, SP’nin yönetim takımının önemli bir bölümünün iş tuttuğu kesim Akp, buna rağmen neden Abdullah Gül. Erbakan hocamızın davasına ihanet edenlere madem destek verme hıyanetine niyet ettiniz daha çıkarlı olan AKP ile birlikte olmak varken neden Abdullah Gül? Yoksa Ülkemizdeki Milli Güçlerin; ekonomiden, siyasete, halkımızın vicdanında ve dünya komoyunda haklı duruma gelmişken, muhalefettin ve iktidarın neredeyse itiraz edemeyiceği şekilde tam desteği alınmışken ve ulusal ve uluslar arası dengeler en mükemmel şekilde sağlamış ve sonucunda tüm şer güçlere rağmen zeytin dalı harekatıyla belleri kırılırken, çaresiz kalan Siyon ve enikleri Sp’ yi kullanarak bu çaresizliklerine son vermeyemi çalışıyorlar? Zeytin dalı harekatıyla ilgili Temel Karamollaoğlu’nun, Milli gazete yazarının ve il başkanının harekatı töhmet altında bırakacak ve ABD’nin alkış tutacağı yöndeki açıklamaları ve açıklamalara sesiz kalarak destek veren Oğuzhan Asiltürk avaneleri Milli Harekatın durdurulması için hain bir plana alet oldukları aşıkar hale getirmiyormu? Çare yok tüm şer güçler birleşse tüm içimizdeki hainler taraf olsa gafilllerde destek olsa bile Erbakan harikası Milli Ordumuz (sadece yıllardır ısrarala Ahmet Akgül’ hocamızın müjdeleği) Erbakan teknolojoleriyle Kahraman ordumuzun melhemyi kubrada zalimi gömeceği gerçeğine mani olamayacaklar inşaalah.

Mus ab

SP’ yi Kullanarak Milli Hareketi Durdurma hesapları
Zihniyet olarak AKP ile Gül’ün aynı olduğunu en iyi Milli Görüşçüler bilir. İyide ne olduda Akp ile yollarını ayıran Abdullah Gül, AKP’ye tercih edilir oldu? Zihniyetleri aynı ise; İktidar dersen AKP, imkan fırsat ihale dersen AKP, halkı karşımıza almamak dersen AKP, SP’nin yönetim takımının önemli bir bölümünün iş tuttuğu kesim Akp buna rağmen neden Abdullah Gül. Erbakan hocamızın davasına ihanet edenlere madem destek verme hıyanetine niyet ettiniz daha çıkarlı olan AKP ile birlikte olmak varken neden Abdullah Gül? Yoksa Ülkemizdeki Milli Güçlerin; ekonomiden, siyasete, halkımızın vicdanından dünya komoyuna kadar her yönden haklı duruma gelmişken, muhalefettin ve iktidarın neredeyse itiraz edemeyiceği şekilde tam desteği alınmışken ve ulusal ve uluslar arası dengeler en mükemmel şekilde sağlamış ve netice itibarıyla imkansızlar başarılıp zeytin dalı harekatıyla tüm şer güçlerin belleri kırılırken çaresiz kalan Siyon ve enikleri Sp’ yi kullanarak bu çaresizliklerine son vermek mi istiyorlar? Zeytin dalı harekatıyla ilgili Temel Karamollaoğlu’nun, Milli gazete yazarının ve il başkanının harekatı töhmet altında bırakacak ve ABD’nin alkış tutacak yöndeki açıklamaları ve açıklamalara sesiz kalarak destek veren Oğuzhan Asiltürk avaneleri Milli Harekatın durdurulması için hain bir plana alet oldukları aşıkar olmuyormu? Çare yok tüm şer güçler birleşse tüm içimizdeki hainler taraf olsa gafilller destek versede, Erbakan harikası Milli Ordu ve sadece yıllardır ısrarla Ahmet Akgül’ hocamızın müjdeleği Erbakan teknolojoleriyle Kahraman ordumuzun melhemyi kubrada zalimi gömeceği gerçeğine mani olamayacaklar inşallah.

Veysel

Artıklar!
Milli Görüş davasını yok etmek, zihinlerden bu davaya ait tüm izleri silmek, hala ısrarla mahalle toplantısını dahi kaçırmadan teşkilat çalışmalarını devam ettiren binlerce sadık kardeşimizin ümidini kırmak ve nihayetinde Saadet Partisini ya lağv ederek ya da tamamen çizgi dışına iterek hedeflerine varmak isteyen sütü bozuk takımı ve onları sadık uşağı olan beyinsiz kesimler için söylenecek söz; bunların artık-çöp oldukları gerçeğidir.
Aziz hocamızın defalarca söylemiş olduğu “Milli Görüşün adresi Saadet Partisidir” sözüne istinaden Hala partiye sıkı sıkıya bağlı bu kardeşlerimizin de, partinin başına çöreklenenlere karşı saplantılı tutumları maalesef bu yanlışların devamına sebep olmakta. Üstad Ahmet Akgül söylenecek herşeyi söyledi. Artık bundan sonra kimse bu kadar düzenbazlık içinde hala Milli Görüşçülük havası basmasın. Ya partinin başına çöreklenmiş marazlı tiplere gereken cevap verilsin ya da Allah indinde, onların yapmış oldukları yanlışlara ortak olduklarını bilsinler! Nihayetinde çöp karakterli tipler, yanlarında bulunan sağlam tipleri de kendilerine benzeterek Allah muhafaza onların da çöp olmasına sebep olacaklarıdır.

Yakup G.

Fitnenin En yoğun olduğu dönemde Mü’mince Duruş…
Malesef Saadet Partisini parlatma çabaları siyonist düşünce kuruluşlarından talimat gelmiş gibi doğrudan okuma ve tersten okuma stratejileriyle dört koldan devam etmekte olduğu aşikardır. Ve tabi saf Milli Görüşçülere bir heyecan aşılanırken diğer yandan, ingiliz takımı; yani Abdullah Gül, Fehmi Koru, Temel Karamollaoğlu ve derin siyonist merkezlerle bağlantılı Oğuzhan Asiltürk önderliğinde Milli Görüş’ü bitirme hamlesi için Çok sinsi şekilde planlar yapıldığı anlaşılmakta ve teşkilatlar Saadet Partisi üst yönetiminden bilinen zerzevatın fetvalarıyla hazırlanmaktadır.

Milli Görüşçüler Aziz Erbakan Hocamızın vasiyeti niteliğindeki son demeçlerinde belirttiği Başka partilerle seçim ittifakları ve koalisyon ortaklıkları ancak Milli Görüş çatısı, esasları ve amaçları doğrultusunda olursa yapılmalıdır talimatını hatırlamalı ve unutmamalıdır. Bugün bu hatırlatmayı Milli Çözüm’ün yapması Milli Görüşe sahip çıkan tek merkez olduğunun ispatıdır.

Makalede zikredilen; “Elbette, partisi, kökeni, tarikatı, cemaati ne olursa olsun, bütün Müslümanları kardeş bilmek lazımdır. Ancak, onları batıl ve bozuk saplantılardan, yanlış ve zararlı taraf ve tavırlardan kurtarıp, Hakka ve hayra çağırmak da farzdır.” duruşu Mümince ve gerçek dava dertlisi olma tavrıdır.

Necati

HAİNLERE DOSTLUK, SADIKLARA DÜŞMANLIKTIR!
Oğuzhan Asiltürk ve ekibinin, davamıza hıyaneti ve dış odaklarla münasebeti kesinleşmiş kişi ve oluşumlara (Abdulah Gül gibilerine) gösterdikleri ilgi ve alaka, İTTİFAK kurma gayretleri, CUMHURBAŞKANI yapma çabaları, MİLLİ GÖRÜŞ’e ve MİLLİ GÖRÜŞÇÜLERE olan düşmanlıklarının bir yansımasıdır!
Bunların SİYONİZME HİMETKARLIKLARINI VE MİLLİ GÖRÜŞ’E DÜŞMANLIKLARINI göstermeleri için daha ne yapmaları beklenmektedir?

K. GÜLFİDAN

Erbakan Hocamız olsaydı..
ABD’nin stratejik ortakları; Irak’ta – Libya’da milyonlarca insanın katledilmesine, tecavüze uğramasına, dul yetim kalmasına ortak olmalarıyla,

AB’nin politik ortakları; bugüne kadar bütün dayatılan kriterleri kabul edip uygulayarak,

En başta fuhşiyat ve türlü ahlaksızlıklarla sebep oldukları günahlarıyla,

Erbakan Hocamızın üstün ferasetiyle kurup faaliyete geçirdiği, “fabrika” yapan fabrikaları yok pahasına kapatan veya satan gayrı milli tavırlarıyla,

Vs. Vs. Vs.

Kararmış kalpleriyle, siyonist projeye taşeron olup ihanet ettikleri, Hocamızın kutlu hareketi olan Milli Görüş’e – Saadet Partisi’ne gelerek bizimle (AKP ile) ittifak kurun teklifinde bulunuyorlar.

Erbakan Hocamız olsaydı, bu teklifi rüyalarında bile göremezlerdi.

Bu işbirlikçi hainlerin niçin böyle bir teklifle geldiğini, kendilerini Milli Görüşçü zanneden sözde SP’li kurmayların, başlarını elleri arasına alarak düşünmeleri gerekmez mi?

Milli Görüş ve Adil Düzen Sistemini; inanarak, hakkıyla savunup anlatmadıkları için,

Ve, kendini SP’nin hamisi zanneden sözde kurmayların AKP’ye kaş göz işareti yaptıklarından dolayı, bunlar kendilerinde bu cesareti bulmuş olabilirler mi acaba?

Ayrıca ihaneti tescilli olanları da Cumhurbaşkanlığı adaylığı için dillendirmeleri ise vahametin bir başka yüzü.

Karar Gazetesinden Ethen Mahçupyan da bugünkü, “Nereden çıktı bu Karamollaoğlu” köşe yazısında: “Çünkü Saadet Partisi de zaman içinde törpülendi, öğrendi ve değişti” diyerek Saadet Partisi kurmaylarının söylem ve eylemlerini yumuşatıp siyonizmin istediği kıvama geldiğini ima ediyordu.

Siyonist gâvurların planı, tuzağı varsa,

Allah’ın da tuzağı var.

(Ey Resulûm) İnkârcılar Seni tutup bağlamaları (ve hapse atmaları), veya öldürmek (suretiyle Senden kurtulmaları, ya da Seni ülkenden çıkarıp) sürgüne yollamaları için, aleyhinde tuzak kuruyor (ve hesap yapıyorlardı). Onlar Sana bu hileyi düşünürken Allah da onlara tuzak kuruyordu. (Sana hicret emri vererek Medine’ye gitmeni ve İslâm devletini kurarak geri dönüp Mekke’yi fethetmeni ve müşrik düzenlerini tepelemeni kolaylaştırıyordu.) Doğrusu Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.
Enfal Suresi: 30

Hasan Eraydın

Cihad Şuuru olmadan Milli Görüş Olmaz!
Milli Çözüm Temsilcisi o salonda bulunmasaydı, Erbakan Hocamın sözlerini tavsiyelerini bir güzel çarpıtacaklardı. Nitekim Milli Gazete’de bir yazarın 3 sefer “TSK ile PKK aynıdır. İkisi de seküler kafalı ve ırkçıdır. Afrin’de Müslüman Kürtlerle, Müslüman Türkler vuruşturulmaktadır. O nedenle bu kapışmada tarafsız kalınmalıdır…” anlamındaki çıkışlarına da ne partiden, ne vakıftan tıs çıkmamıştır. Yine aynı şekilde Temel Karamollaoğlu’nun Afrin hakkındaki “Bu bölge için en tehlikeli tuzak Kürt ve Türk düşmanlığıdır!” ve “TSK Afrin’de katliam yapmamalıdır!.” tarzında Amerika’lı, Avrupalı ve İsrail’lilerin söylediklerine benzer anlamdaki çıkışlarına karşı da yine bir ses çıkmamıştır.

Siyonist merkezlerin: “Erbakan artık öldü ve toprağa gömüldü… Ama bu yetmez, Onun üzerine beton dökmemiz lazımdır!..” planlarını Milli Görüş davasından “Cihad” şuurunu silmek suretiyle adım adım uygulamak istiyorlar. Ancak Milli Çözüm dergisi tarihi bir misyon üstlenerek Erbakan isminin istismar edilmesine, Cihad kavramının yozlaştırılmasına güçlü ve keskin kalemiyle engel oluyor. Allah kaleminizin gücünü artırsın, sizleri başımızdan eksik etmesin…

Necmettin

Tarihi Sorumluk
Oy oranı olarak çok büyük rakamlar ifade etmese de,SP Aziz Erbakan Hocamızın siyasi emaneti olarak,pek yakın bir gelecekte mutlaka kurulacak olan ADİL DÜZEN MEDENİYETİ’nin mayası olma özelliğinden ve de, Camianın sağa sola sapmadan Hakta sabit kalmalarına bir ADRES olduğu için büyük öneme sahiptir!..

Aziz Erbakan Hocamızın ortaya oldukları temel fikirler, Adil Düzen,İslam Birliği,Yeni Adil Dünyanın proje ve altyapıları,siyonist sömürü düzeninin belini kıracak askeri-teknolojik hazırlıklar…vb insanlığın yegane ÇIKIŞ YOLU’nu temsil etmektedir!..Yahudiye göre Erbakan Hoca ve fikirleri mevcut küresel sömürü saltanatı için en büyük tehlike olduğundan, O’nun bedeniyle dünyada olmaması O’na düşmanlık ve türlü hıyanet girişimlerini durdurmayı gerektirmezdi…Yahudiye göre(siyonizm ve iç-dış uzantıları) Erbakan Hocamızın( inanç ve fikriyatın)üzerine BETON DÖKÜLMESİ icap etmektedir…Sözde genel merkez yetkilisi zerzevat takımı ve anaç yahudi damarlı hiyanet odaklarının futursuzca söylem ve eylemleri bu “beton dökme”işleminin gereği olarak yapılmaktadır!..

Makalede hikmetle etraflıca açıklandığı üzre,Davanın temel ve uygulama esas ve prensiplerine tamamen aykırı bu girişimlere karşı ;en onurlu,şuurlu ve saglam duran!..Ve yanan yurda-yuvaya dikkat çekmek için haykıran,haksızlık ve hıyanet karşısında dilsiz şeytan olmaktan sakınan Milli Çözüm,bu izzetli duruşuyla tarihi bir sorumluluğu ifa etmektedir!..

“İçinizden (İnsanları Hakka ve) hayra davet edecek, (ve bunun sonunda elde edecekleri devlet ve hükümet imkânlarıyla ma’rufu) iyilikleri yürütecek ve (münkeri) kötülükleri önleyecek bir ümmet bulunsun…” Al-i İmran 104

“…İçinizde onlara haber taşıyanlar (bile) vardır. Allah zalimleri (ve hainleri) Bilendir (ve oyunlarını bozuverecektir) .”Tevbe 47

“Ey iman edenler! İçinizden kim dininden (haklı ve hayırlı çizgiden) geri döner (irtidat eder) se, Allah (yerine) Kendisi’nin onları sevdiği, onların da Kendisi’ni sevdiği; mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı ise ‘güçlü ve onurlu,’ Allah yolunda cihad edip (çaba harcayan) ve (gerçekleri savunmak hususunda hiçbir) kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu Allah’ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle Vasi) geniş ve kuşatıcıdır, Alim’dir.”
Maide 54

N.Gündüz

Denenmişi denemeyelimz
Milli Görüşün bölünmesine sebeb olan Akp ve özellikle Refahyol döneminde hangi kirli işlere başvurduğu devalarca yazılıp anlatılan A.Gül gibi defalarca denenmiş ve davamıza ve Ülkemize olan ihanet leri ortada olan ,bu zat bir anda parlatıldı ve kahramanlaştırılarak Özellikle Milli Görüşçüler eliyle topluma servis edilmeye çalışılmakta .İnsan oğlu unutkandır .Bu zevat bakanlık yaptı Başbakanlık yaptı ve Cumhurbaşkanı oldu .Hadi şimdi söyleyin bakalım Ülkemize bu yıllar zarfında ne kazandırdı .ABD conilerinin Irak zulmünden sağ Selim evlerine dönmesi için dua eden A.Gül değilmiydi .Bizim medeniyetimiz batı medeniyeti karşısında yenilmiştir gibi birçok söz ve ihanetlerine hangi hikmetleri uydurup millete anlatacaksınız merak etmiyorum çünkü aklınız başınızdan gitmiş Bunca açık seçik hainliklerine kılıf bulduğunuz ,Şeyhiniz O .Asıltürk size bin türlü takva edebiyatına şimdiden başlamış bile .Sizlerde maalesef Aziz Erbakanı anlamamanın onun davasına sahip çıkan Ahmet Akgül ve Milli çözümü bu kadar dışlama ve sahip çıkmamanın bedelini ödemektediniz .Gerçekleri bildiğiniz halde işinize gelmediğinden dolayı gizleyip karşı çıkmaktasınız .Şimdi Şeytani çevrelerin hesabını anlayıp anlatan Milli Çözümün son uyarılarına uyacağınıza ve bu zilletten kurtulmak için gayret gösterilmesi ümidiyle .

A.Hakan

Ey Milli Görüşçüler..
Ey Milli Görüş Camiası!
Bu uyarılar Saadet Partisi ve Erbakan vakfı Müntesiplerine son uyarı niteliği taşımaktadır.
Büyük Haham eliyle. Milli Görüş Hareketi bir dönem AKP gibi bir partiye Sadık Milli Görüşcüler yıldırılarak kanalize edildiler. Şimdi de aynı el, Kahraman Ordumuzun büyük mücadelesini ketmetmek istiyor. Yetmez Hak Dava haini şimdide, Milli Görüş Camisını bölmüş Abdullah Gül gibi birini, FETÖ ekibiyle beraber Cumhurbaşkanı adayı yapıp son vuruşu gerçekleştirnek istemektedir. Bu da sizin belkide son İmtihanınız olacak! Tercih sizin! İster Erbakanca düşünüp şeytana galebe çalacak… İsterse gözlerinizi yumup Davanıza ve Erbakan Hocamıza, Tarihinize Ters düşeceksiniz.
Yazılması gerekenler bundan daha açık nasıl yazılabilirdi ki..?!

Ömer ali

Anma ve anlama yerine kendi fikirlerini anlatma
Hocamızın vefatı sonrası anma programları düzenlenmiş,burada anlama ve anlatmak yerine devamlı olarak hocamıza iftiralar atılmıştr.
Oğuzhan asiltürkün anma haftasındaki yapmış olduğu iftira yıllar geçmesine rağmen hala önümüze ısıtılıp ısıtılıp konulmaktadır .
Ve Muhiddin Yıldırım’ın Elazığ’daki yapmış olduğu konuşma ve yine
Oğsan asiltürkün yapmış olduğu konulma
Bizim bir gücümüz yok..Sadece duamız var..Başka da birseyimiz yok….
Önümüzdeki seçimlerde illa biz kazanacağız diye söylemiyorum…Kazanmasak da ,başka partiler de kazansa bol dua edeceğiz, tebliğe devam edeceğiz biz tebliğ topluluguyuz….
(Oğuz Han Asil Türk.-İstanbul Erbakan Haftası…02.03.2018)
Her şey apaçık ortadadır ve amaçları bellidir.

YORUMLAR

Son Yorumlar
13
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx