YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
68cc838b97f33
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 7 4 4
Bugün : 312
Dün : 42942
Bu ay : 819822
Geçen ay : 1415082
Toplam : 42496194
IP'niz : 216.73.216.163

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

BENLİK KIYASI!
ENANİYET SIRRI VE NEFSANİYET SINIRI

ŞİRKTEN GEÇ, TEVHİDE (TEKLİĞE) GEL!

Zat-ı Bârî, O Sübhan’dır; kâinat bir aynadır
İmtihan için Hak-Bâtıl, birbirine çatan Kim?..
O aynada görünenler, ne gayrı ne aynıdır
Her şeyde her an tecelli, edip göze batan Kim?..

“Mâ rameyte iz rameyte”1, buyurdu Hakk Teâlâ
Görünürde Nebiy attı, hakikatte atan Kim?..
Sen bu sırrın cevabını, bildin ise ne alâ
Kendi Rafiki A’lâda, Medine’de yatan Kim?..

“Bir “BEN” var benden içeri”2, var eden Hak var O’dur
Gayrısı hayal gölgedir, hakiki tek var O’dur
O’na kulluktur şerefim, tecelli çok var O’dur
Bir şeyden binbir çeşidi, bin türü bir yapan Kim?..

Şeriksiz muvahhid isen, ikiliği kalpten sil
Hakka tercüman oldunsa, İblis düşmanındır bil
Aynı olmazsa nifaktır, kalpte dıl3 ağızda dil
Sonsuz cennet karşılığı, mal canını satan Kim?..

İnsan halife yaratıp, Zatına mikyas4 kılan
Kâfiri Firavun yapıp, mü’mini İlyas kılan
Kimi evliya edinip, haini Hannas5 kılan
Hem hidayet yularıyla, bizi Hak’ta tutan Kim?..

“Her kavmin “Hâdi”si vardır”6, her çağda bir Erbakan
Gönül gözü kör olursa, sanma görür her bakan
Süfyanları sultan sanır, hidayetsiz şer bakan
Kahraman geçinip; kâfir, hakaretin yutan Kim?..

     

1- “(Aslında) Onları (savaşta saf dışı bıraktığınız düşmanları) siz öldürmediniz, ama onları Allah öldürdü. (Bedir’de, Uhud’da, Hendek’te, düşmana karşı top güllelerine ve tüfek mermilerine dönüşen kumları avucuna alıp) Fırlattığın zaman da (ey Nebim!) Sen atmadın, fakat Allah attı (ve düşman birlikleri etkisiz bıraktı.)…” (Enfâl Suresi: 17. ayet başı)

2- Yunus Emre’nin bir şiirinden.

3- Dıl: (Farisice) Kalp, gönül.

4- Mikyas: Mukayese etme, ölçme, örnek gösterme aleti.

5- Hannas: İnsanlara şüphe, vesvese ve endişe körükleyen şeytaniler.

6- “…(Oysa) Sen, yalnızca bir uyarıcısın ve bütün toplumlar için bir hidayet önderi makamındasın (veya; her kavmin İslam’ı öğretecek ve yol gösterecek kendi ‘hâdi’leri ve Mehdileri vardır).” (Ra’d Suresi: 7. ayet sonu)

5 1 vote
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Abone ol
Bildir
25 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

İnanıp anlamaya çalışarak mealini, manasını, mesajını nı anlamaya çalışarak okumak. hâk ile batılı,doğru ile yanlışı, helal ile haramı,dost ile düşmanı ayırma ferasetine kavuşturur. Hidayet ve istikamet yoluna, ibadet ve hizmet huzuruna ulaştırır.

“Her kavmin “Hâdi”si vardır”6, her çağda bir Erbakan

Gönül gözü kör olursa, sanma görür her bakan

Süfyanları sultan sanır, hidayetsiz şer bakan

Kahraman geçinip; kâfir, hakaretin yutan Kim?..

Her satırı gizli bir sır

Manayı Sana yükleyen Kim?

Çok şükür tanıdık Seni

Yolunda koşturan Kim?

   

Zaten Fatiha Suresi, Besmeleden itibaren sonuna kadar en güzel duadır. Kul önce Allah’ın Zat ve Sıfatlarının büyüklüğünü zikredip, daha sonra kendi acziyetini ve zelilliğini ortaya koyarak, O’ndan hakikati ister. Fatiha Suresi’nde Allah’tan nelerin istenebileceği, ayrıca nasıl isteneceğinin usül ve adabı öğretilir. Buna göre istemenin şartları; 1- Önce ne istediğini bilmek, 2- Sonra gerçekten ona ihtiyacının olduğunu belirtmek, 3- Daha sonra da onu elde etmek için yapılması gerekeni yerine getirmektir. Öyleyse diyebiliriz ki; gerçek dua, nimeti elde etmek için fiili ve kavli olarak elinden geleni yapmaktan geçmektedir. Yine gerçek dua; nimeti sadece hayal ve arzu etmek değil, o nimete ulaşmanın doğru yoluna girmek ve o yolda sebat edip ilerlemektir. Fatiha Suresi, inanan insana kesin bir düstur ve şaşmaz bir formül halinde, hidayetle ibadetin önemi ve ebedi nimetin elde ediliş yöntemini öğretir

Huzurla ve bu şuurla Fatiha Suresi’ni okumak; Allah’ın gazabını önleyip, O’nun rahmet, inayet ve hidayetini artırır. Fatiha Suresi’ni okumak; cennete girecek mü’minlerin teşekkür konuşmasıdır. Fatiha Suresi; dünya ve ahiret saadetine götürecek yolun haritasıdır. Fatiha Suresi; kulun, “Allah’ım, masivadan kaçıp Sana sığındım, nefsimin ve şeytani dürtülerin kıskacından, kutlu ve kurtarıcı huzuruna vardım” yakarışıdır. O halde özetlersek: Dua mü’minin silahı, dinin esası, göklerin ve yerin nuru konumundadır. En güzel ve en kapsamlı dua ise Fatiha Suresi olmaktadır. Bu nedenle Fatiha Suresi’nin sonunda söylediğimiz “ÂMİN”, cennet tapusunun mührü sayılmaktadır. Öyle ise BEN’lik putunu kırmak ve ‘BİR’lik (Tevhid) olgusunu haykırmak üzere FATİHA okunmalıdır.

İnsan benlik bilinci sayesinde önce kendine bir “ben” alanı çizer; “Burası benim, ötesi Rabbimindir” deyip iman dairesine yaklaşır. Sonra bakar ki “benim” dedikleri de gerçekte kendisinin değil… Onları kendisi yapmamıştır, yaratmamıştır. Veren başkasıdır, Mevlâ’sıdır… Bunu kavrayınca “Ben de O’nunum, benim dediklerim de O’nundur” şuuruna kavuşacak, elindekileri hakiki sahibine teslim edip iman huzuruna ulaşacaktır. Böylece kendi “benliğinin bir hayal, bir vehim, bir kuruntu olduğunu anlayıp, inadı ve inkârı bırakacaktır.”

Bir “BEN” var benden içeri”2, var eden Hak var O’dur
Gayrısı hayal gölgedir, hakiki tek var O’dur
O’na kulluktur şerefim, tecelli çok var O’dur

Bir şeyden binbir çeşidi, bin türü bir yapan Kim?

Mü’minler diğer mü’minlere karşı son derece merhametli ve alçak gönüllü olmakla yükümlüdürler. Aksi bir tavır kesinlikle Kur’an’a uygun değildir. Kibir, kıskançlık, çekememezlik, kötü söz söyleme, çekişme mü’minlerin değil, inkârcıların özelliğidir. Bu nedenle nefsi yüzünden böyle bir küçüklük göstermiş olan bir mü’min hemen kendini toparlamalı, Allah’a sığınmalı ve gerçek mü’min tavrını göstererek hatasını telafi etmelidir. Aksi halde Allah o kişinin yerine daha hayırlısını getireceğini ayetlerinde haber vermiştir. İman eden her insan aşağıdaki ayetin hükmüne girmekten şiddetle kaçınmalıdır:

“Ey iman edenler! İçinizden kim dininden (haklı ve hayırlı çizgiden) geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) Kendisi’nin onları sevdiği, onların da Kendisi’ni sevdiği; mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı ise ‘güçlü ve onurlu,’ Allah yolunda cihad edip (çaba harcayan) ve (gerçekleri savunmak hususunda hiçbir) kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu Allah’ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle Vasi) geniş ve kuşatıcıdır, Âlim’dir.”[12]

Kardeşlerim, Cenab-ı Hak bizlere, inşaallah yeniden bütün mü’minlere ve mazlum milletlere örnek ve rehber olacağımız Hak ve Hakikati savunacağımız bir Adil Düzen Medeniyetini kolaylaştırsın… Bu maksatla yapılan gayretlerimizi inşaallah hedefine ulaştırsın. Allah bu çok sıkıntılı dönemleri ve çektiğimizi yeter saysın. Bundan sonra, daha fazla bizi bu zalimlerin elinde kahra uğratmasın

“BEN”lik, Allah’ın Varlığının ve Birliğinin anlaşılması için bir kıyaslama vesilesi olarak insana bağışlanmıştır!”
          ******
Makaleyi özellikle de makalenin başındaki ilk cümleyi okuyunca farkettim ki;biz bu “BEN”lik mevzuunu çok yanlış anlamışız.Meger ben’lik insana,Allah’ı, Allah’ın varlığını,Allah’ın birliğini anlayabilmek,Allah’a yaklaşmayı sağlamak için verilmiş bir özellikmiş.
Yazıktır ki şeytanın üzerinde durduğundan daha ağır daha yoğun bir “ben”lik yapışmış her birerimize.Her duyduğumuz her gördüğümüz her hak her hukuk her güzellik her özellik karşısında “ben” demiş oturmuşuz.
Malesef ki insanın en zor terk edebildiği kötü huyudur; enâniyet!Yani;benlik!
İnsan dâimâ benliği sebebiyle nefsinin esiri olur ve hep kendini haklı görür.Benlik sahibi kişi;sürekli kardeşinin hata ve kusurlarını ortaya döker kendine imtiyaz tanıma derdine düşer.Bu özellik malesefki iblisten gelir. Kendisini hata ve kusurlardan uzak görür.İlâhî îkazların neredeyse hepsini kendisinden uzak görür.Bu ihtarların kendisini içine aldığını aklının ucundan bile geçirmez.Bakınca bu çirkin ve yanlış açılımların hepsinde kendini görüyor kendini buluyor insan.
Aziz Erbakan Hocamızın tarihe ışık tutmuş mükemmel bir sözü yankılanıyor kulaklarımda;”Bizim inancımızda kimse kendisi için yaşamaz, kar­deşi için yaşar. Menfaatçiliği öldürmenin yolu budur. Hadis-i şerifte de buyurulduğu gibi “Gerçek iman sahibi kişi, kendisi için sevip istediğini mümin kardeşi için de isteyendir.” Çünkü “İnsanların hayırlısı insanlara fay­dalı olandır.” Ancak, iyilik kendi kendine olmaz.İyilik bütün insanlığın kurtuluşu icin çalışmakla olur,cihat etmekle olur!”buyurmuşlardı..
Ya Rabbi;nefislerimizin esiri olmaktan bizi esirge…
Ya Rabbi;benliğe son verip bitirmeden,kardeşliğimizi pekiştirip birbirimizi cennete sürükleyecek çalışmalar yapmadan canlarımızı alma..

Ya Rab, Seni Aramam İçin Beni Dünyaya attin, Alemleri benim, beni de Senin için yarattın.

Ya Rabbi İzzetin hakkı için, Kurtar bizi nefs elinden, Kemali nusreti hakkı için, Kurtar bizi nefs elinden. Mükirrim zatına candan, Ayırma canı canandan, Hifzeyle nefsi şeytandan, Kurtar bizi nefs elinden, Varayım ben senden yana, Göster bana bensiz bana, Mest oluben kalam tana, Kurtar bizi nefs elinden, Adem im ağlatma beni, Tevbem kabul et Ya Gani, Al beni bana ver Seni, Kurtar bizi nefs elinden.

Bismillah’ir-Rahman’ir-Rahim:

(Dünyada, yarattığı her varlığını ve tüm kullarını esirgeyip koruyan, isyan ve kusurlarına bakmayıp yine ihtiyaçlarını karşılayan ve düzelmeleri için mühlet sunan) “RAHMAN” (olan); ve (ahirette sadece iman ve itaat ehlini bağışlayıp, sonsuz rahmet ve nimetlerine kavuşturacak) “RAHİM” (olan) ALLAH’ın adıyla…

• Bu işe, ibadet ve imtihan niyetiyle başlamaktayım.
• O’nun emir ve hükümleri doğrultusunda bu işi yapıp tamamlayacağım, asla harama ve hilekârlığa sapmayacağım.
•Bu işte sadece Allah’ın rızasını, kullarının hatırını, insanların rahatını ve menfaatini amaçlayacağım.
•Bu işi ancak Allah’ın inayetiyle başaracağıma inanmaktayım.

İnsan benlik bilinci sayesinde önce kendine bir “ben” alanı çizer; “Burası benim, ötesi Rabbimindir” deyip iman dairesine yaklaşır. Sonra bakar ki “benim” dedikleri de gerçekte kendisinin değil… Onları kendisi yapmamıştır, yaratmamıştır. Veren başkasıdır, Mevlâ’sıdır… Bunu kavrayınca “Ben de O’nunum, benim dediklerim de O’nundur” şuuruna kavuşacak, elindekileri hakiki sahibine teslim edip iman huzuruna ulaşacaktır. Böylece kendi “benliğinin bir hayal, bir vehim, bir kuruntu olduğunu anlayıp, inadı ve inkârı bırakacaktır.”

Bakınız; insan bir işe girerse, mesela devlete memur olursa, ona bir oda, bir masa ayrılır. Memur, yeri geldikçe “Benim odam, benim masam, benim bilgisayarım” demekte haklıdır. Fakat içten içe bilir ki, gerçekte bunlar kendisinin değildir. Götürüp satamaz, evinde kullanamaz, başkasına veremez… İşte insana verilen ruh, beden, akıl, göz, kulak gibi aygıtlar da böyledir. Bu nimetleri kendisine verenin emrine uygun biçimde kullanması şarttır. Eline verilenleri kendisinin sanan, “benim” diye götürüp satan bir memur düşün… Hırsız damgası yer, suçlanır, cezalandırılır… Kendisine Yüce Yaratanı tarafından emanet olarak verilen organları kendi malı zanneden, canı nasıl isterse öyle kullanan insanlar da bu konumdadır.”

BENLİK KIYASI!
Kıtal etsem kendimle
Yıkılsa  tüm kalelerim
Hicret etsem, benden
Yok’tan varsam, Var’a

Can, sadrımdan ayrılsa
Zikrimle bulurum, Seni
Sen ki ey sözünün Sahibi
Zikrimde, bulsam Seni

Gerçek Sen’sin, gölge ten
Alem Senindir; eser’im ben
Can olan Sensin, Ey Can
Arayan, aranan tek Canan 

Cenab-ı Allah insana diğer canlılardan farklı olarak benlik vermiştir. Allah’ın bize benlik vermesinin nedenlerinden biriside imtihandır. Allah hepimizi bu imtihandan başarıyla geçmeyi nasip eylesin

Ya Rabbi, biz de Zatına aitiz, bize verdiklerin de… İdrakine vardır, kıymetini bildir, Cemalinle sevindir… Bu kaynaktan kanan gönlümü, gayrısına meylettirme Allah’ım! Amin…

Kaderde yazılı, olacaktın zaten başbakan
Çıkardın gömleği, oldun sözde kahraman
23 yıl dediğin nedir, geldi geçti bak zaman
Adaletli olmak varken, oldun kibirli süfyan
Kalbini yöneten deccal, yıkılacak geldi zaman!

İktidara gelir gelmez; “bizi faizsiz bir dünya kurulacak diye yıllarca kandırdılar, faizsiz dünya olmaz, faiz dünya gerçeğidir!”

Diyerek Allah ve Resulüne savaş açanlar, hem dünyada hem ahirette rezil ve zelil olacaklar İnşAllah!

Hakîkaten “benlik” ve “iddiâ”, hizmet yolunun kanseridir. Bu hastalığın tedâvîsi son derece zordur. Tekkelerde umûmiyetle üzerinde “Hiç” yazan bir levha bulunur ki bu, insana, enâniyetten vazgeçip acziyetini idrâk etmeyi telkîn eder. Bütün mesele bu acziyeti idrâk edip, kulluğun farkında olmaktır. Kul, bu noktaya ulaşınca ihlâsa erer ki, az bir amel bile ona kâfîdir. Bu gerçek bir şiirde şöyle ifâde edilmiştir:

“Âcizliğini, güçsüzlüğünü anladınsa, kıymetsiz bir amelin bile dağ gibi olur. Çürük, hatâlı işlerin düzelir, acı hâllerin tatlılaşır. Çorak dağlar meyveli bağ, bütün dünya sana bahçe olur.”

Hizmet eden kimse, bu acziyet ve hiçlik şuuru içinde sürekli tazarrû ve niyaz hâlinde, Rabbinden yardım taleb etmelidir. Âyet-i kerîmede şöyle buyurulur:

“Ey îmân edenler! Sabır ve namazla Allâh’tan yardım isteyin!..” (elBakara, 153)

Mümin, bu ilâhî tavsiyeye riâyetle, hizmetlerinde muvaffak kılması için özellikle teheccüd vaktinde, şâyet mümkün olmazsa daha sonraki bir vakitte iki rekat hâcet namazı kılıp Allâh’tan yardım istemelidir. Hizmette bulunan kimse, hizmetteki aksaklıklardan dolayı başkalarını suçlamamalı, ayıp ve kusuru öncelikle kendinde aramalıdır. Müsâmahayı gayriye, muâhezeyi (sorgulamayı) nefsine yöneltebilmelidir. Çünkü hizmet edenin iç dünyası -tıpkı fizikteki birleşik kaplar misâli- hizmet edilene akseder. Hizmet edilenlerde görülen bir yanlışlık, aslında hizmet edenden akseden bir zaaftır.

Euzübillahi-mineşŞeytanir-Racim:

Yüce Rabbimizin rahmet ve inayetinden kovulmuş, şerrin ve şekavetin rehberi olmuş Şeytanın vesvesesinden… Onun Kur’an’ı okuma ve anlama konusunda bizi gaflete ve tembelliğe sürüklemesinden… Rabbimizin kelâmına itiraz ve isyan etme düşüncesinden ve iblisin her türlü hilesinden; Allah’ın hıfzu himayesine sığınırım. (Bak: Nahl: 98)

İnsanı hidayet ve hizmet şuuruna ibadet ve hizmet huzuruna ulaştıran bir yazı hamdolsun.herkesin temel insan hakları na sahip ve saygın yaşayacağını, insanlığın tüm yer yüzünde bütün insanların temel haklarının ve refahı nın sağlanması, ülkemizde bölgemizde İslam alemin de ve tüm yeryüzünde farklı dinden ve görüşten herkesin huzurunu düşünmek. Makam ve mevki için hak davadan sapmamak. Bunu yapabilmek için de nefis terbiyesi lazımdır. Nefis terbiyesi nefse esir olmayı değil nefsi terbiye edip olgunlaşmayı esas almak demektir.

Milli Çözüm; huzur ve şuur PINARIMIZDIR. Çünkü Milli Çözüm , KULLUK VE SORUMLULUK BİLİNCİ AŞILAMAKTADIR.

Makalede ifade buyrulan :
...
Bu nedenle “ENE-Benlik” hem gerçek ve yüksek bir İMAN’ın hem de, en aşağı ve bayağı bir İNKÂR’ın çekirdeği konumundadır. Çünkü “BEN”lik Cenab-ı Hakkın gizli hazineleri hükmündeki esmasının hem kapısıdır, hem de kâinatın gizli sırlarının ve yaratılış harikalarının gizemli sırlarının da anahtarıdır. “BEN”lik, “Vücub âlemi” denilen İlahi (Ezeli ve Ebedi) iklimlerin hazinelerini de açmaktadır.

Cümleler ne MUHTEŞEM TESPİTLER….
Verimsiz , çorak, bir arazimiz olmuş olsun. Bu araziyi nasıl verimli hale getirebiliriz diye düşünsek ve ehline ( Ziraat Mühendisine) gidip o konuda teknik bilgiler alsak ve aldığımız o bilgiler ışığında toprağı verimli hale getirici şartları uygulasak ve ekim dikimimize başlasak belli bir süre sonra da ekim dikimin meyvesini sebzesini toplayıp maddi manevi istifade etsek… Çevremizdekiler bu ekili dikili alandan çok memnun kalsalar ; yahu burası kimin acaba diye cevabını arasalar sorsalar ve arazinin sahibi şu kişidir diye şahsı öğrenseler… Gelip size övgüler yağdırsalar tebrik etseler vs… ilk başta çok seviniriz ama bir düşünsek ki ; teknik bilgi aldığımız Ziraat Mühendisinin bilgisi Allah’ın verdiği akıl nimetiyle elde edilen bir bilgiyi aldık arazimize uyguladık. Uyguladığımız materyalleri , yeni verimli toprak bulup arazimize ( bizim sandığımız arazimiz onuda Allah OL DEDİ OLDURDU) döktüğümüz topraktan tutalım gübresidir suyudur tohumudur vb. herbirşeyi Allah c.c. yarattı bizim hiçbir katkımız olmadı o malzemelerin oluşumunda… Bu arazi ve içindeki meyve sebzeler benim deyip bana aittir deyip hava atmaya kalkışmak nekadar da basit bir davranış ve yaratıcımıza c.c. ne karşı be büyük bir edepsizlik olmuş olur değil mi?!!!

Allah’ın ZATİ SIFATLARIdediğimiz yani sadece rabbimize ait olan sıfatlar sayılırken: VÜCUT, KIDEM , BEKA, VAHDANİYET, MUHALEFETÜN LİL HAVADİS VE KIYAM BİNEFSİHİ …sayılır… Burdaki VÜCUT sıfatı var olmak anlamında malumunuz… Yani gerçek mutlak varlığın sadece Rabbimiz c.c. olduğu…

Makalede ifade buyurulan şu tespitlerde gerçekten herşeyi özetliyor: İnsanın Enaniyet=Benlik gururunu ve nefsaniyet putunu kıran ve ona kulluk ve Rabbine teslimiyet şuuru kazandıran ise; Kur’an-ı Kerim’in mukaddimesi ve özeti sayılan FATİHA Suresi’dir.

YARABBİ. AHMET HOCAMIZI , MİLLİ ÇÖZÜM’Ü VE DAVASINI ANLAMAYI KAVRAMAYI YAŞAMAYI VE YAŞATMAYI CÜMLEMİZE LÜTFEYLE…! AMİN.

“Kibir Benim libasımdır,kim giyse helak olur”
Nefsin aczin bilen kişi,kulluğa kabul olur
Her şeyde,her’an daim,tecellisin sunan odur
Şah Sultan”daki nur’u,”Tevhid Sırrı” gören kim
Melheme-i Kübra sonu,Feth-i MÜBİN diyen kim!..

Müslüman şaka dahi olsa yalan söylemez diyen Peygamberin ümmeti yalnızca siyasi olarak değil, özel hayatında da doğruyu konuşmalı yalandan uzak durmalı. Ama bugün bazı şeyleri duyunca ister istemez şok oluyoruz. Keşke her yönümüzle doğru olabilmeyi başarabilseydik.

“Her kavmin “Hâdi”si vardır”6, her çağda bir Erbakan
Gönül gözü kör olursa, sanma görür her bakan
Süfyanları sultan sanır, hidayetsiz şer bakan

Kahraman geçinip; kâfir, hakaretin yutan Kim?

1- Euzübillahi-mineşŞeytanir-Racim:

Yüce Rabbimizin rahmet ve inayetinden kovulmuş, şerrin ve şekavetin rehberi olmuş Şeytanın vesvesesinden… Onun Kur’an’ı okuma ve anlama konusunda bizi gaflete ve tembelliğe sürüklemesinden… Rabbimizin kelâmına itiraz ve isyan etme düşüncesinden ve iblisin her türlü hilesinden; Allah’ın hıfzu himayesine sığınırım. (Bak: Nahl: 98)



Bismillah’ir-Rahman’ir-Rahim:

(Dünyada, yarattığı her varlığını ve tüm kullarını esirgeyip koruyan, isyan ve kusurlarına bakmayıp yine ihtiyaçlarını karşılayan ve düzelmeleri için mühlet sunan) “RAHMAN” (olan); ve (ahirette sadece iman ve itaat ehlini bağışlayıp, sonsuz rahmet ve nimetlerine kavuşturacak) “RAHİM” (olan) ALLAH’ın adıyla…

“Her kavmin “Hâdi”si vardır”, her çağda bir Erbakan

Gönül gözü kör olursa, sanma görür her bakan

 

O aynada görünenler, ne gayrı ne aynıdır

Her şeyde her an tecelli, edip göze batan Kim?..

 

“Mâ rameyte iz rameyte”, buyurdu Hakk Teâlâ

Görünürde Nebiy attı, hakikatte atan Kim?..

 

Sen bu sırrın cevabını, bildin ise ne alâ

Kendi Rafiki A’lâda, Medine’de yatan Kim?..

 

 

“Benlik duvarını yıkmak”tan söz edenler, “Benim sandıklarım da beni Yaratanındır, malikiyet davasından vazgeçiyorum, her şeyimi hakiki sahibine teslim ediyorum.” imasında bulunmuşlardır.

İnsan benlik bilinci sayesinde önce kendine bir “ben” alanı çizer; “Burası benim, ötesi Rabbimindir” deyip iman dairesine yaklaşır. Sonra bakar ki “benim” dedikleri de gerçekte kendisinin değil… Onları kendisi yapmamıştır, yaratmamıştır. Veren başkasıdır, Mevlâ’sıdır… Bunu kavrayınca “Ben de O’nunum, benim dediklerim de O’nundur” şuuruna kavuşacak, elindekileri hakiki sahibine teslim edip iman huzuruna ulaşacaktır. Böylece kendi “benliğinin bir hayal, bir vehim, bir kuruntu olduğunu anlayıp, inadı ve inkârı bırakacaktır.”

Dua mü’minin silahı, dinin esası, göklerin ve yerin nuru konumundadır. En güzel ve en kapsamlı dua ise Fatiha Suresi olmaktadır. Bu nedenle Fatiha Suresi’nin sonunda söylediğimiz “ÂMİN”, cennet tapusunun mührü sayılmaktadır. Öyle ise BEN’lik putunu kırmak ve ‘BİR’lik (Tevhid) olgusunu haykırmak üzere FATİHA okunmalıdır.



Gerçek dua ise, nimeti elde etmek için fiili ve kavli olarak elinden geleni yapmaktan geçmektedir. Yine gerçek dua; nimeti sadece hayal ve arzu etmek değil, o nimete ulaşmanın doğru yoluna girmek ve o yolda sebat edip ilerlemektir.

“BEN”lik, Allah’ın Varlığının ve Birliğinin anlaşılması için bir kıyaslama vesilesidir.
“ENE-Benlik” hem gerçek ve yüksek bir İMAN’ın hem de, en aşağı ve bayağı bir İNKÂR’ın çekirdeği konumundadır.
Her şeyi ve herkesi benzersiz bir san’at ve hikmetle yaratan Cenab-ı Hak; insana emanet ve alet olarak Kendi varlığının Rabbani sıfat ve icraatlarının hakikatlerini sezip çözecek işaret ve örnekleri içinde barındıran öyle bir “BEN”lik bağışlamıştır ki; bu bir “Vahid-i Kıyasi”, yani karşılaştırıp kıyaslama ölçü birimi yapılsın da böylece Rububiyetinin icapları, Uluhiyetinin icraatları; mukayese ve muhakeme sonucu onunla bilinip anlaşılsın…
“ENE” (Benlik); Yüce ve Tek Yaratıcı olan Cenab-ı Hakkın Mevcudiyetini (Varlığını), Vahdaniyetini (Birliğini ve asla ortağı olmadığını), Rububiyyetini (Canlı-cansız tüm varlıkları yaratılış gayesine en uygun şekilde tasarlayıp donattığını ve terbiye edip kemale ulaştırdığını), Uluhiyyetini (İbadete layık ve müstahak yegâne ZAT olduklarını); kendi benliği ile kıyaslayıp anlamak ve kulluk şuuruyla O’na teslim olmak üzere verilmiştir.
“BEN”lik, Cenab-ı Hakkın gizli hazineleri hükmündeki esmasının hem kapısıdır, hem de kâinatın gizli sırlarının ve yaratılış harikalarının gizemli sırlarının da anahtarıdır.
Ancak bu ölçü birimi olan “BEN”liğin hakiki ve daimi bir varlığa sahip sanılması bir yanılgıdır. Aslında o, geometrideki farazi çizgiler gibi, sadece var kabul edilen bir tecelli boyutu olmaktadır.
Allah’ın Zatının ve sıfatlarının sonu ve sınırı olmadığından, onlara farazi ve hayali birer sınır çizmek lazımdır ki, varlığının ve sıfatlarının anlaşılması kolaylaşsın.
Hakiki tek varlık Allah’tır, gayrısı tecellidir, hayaldir, gölgedir.
Her şeyde her an tecelli eden Yüce ve Tek Yaratıcı olan Cenab-ı Hakkın Kâinat aynasındaki esmasının görüntüleridir ki, aynada görünenler ne gayrısıdır ne de aynısıdır.
Kendini bilenler Rabbini bilip yüksek bir iman seviyesine ulaşmaktadırlar.
Kendinden bilenlerde ise “ENE” (Benlik) olgusu, gaflet, cehalet ve enaniyet duygusuyla kabarmakta, iz’anı ve insafı körleşmekte, inkârcılığa ve firavunluğa kayıp imandan ve insanlıktan uzaklaşmakta, en aşağı ve bayağı bir inkâra sapmaktadırlar.
Böylece her bakan, İslam’ı öğretip yol gösteren hidayet önderi Erbakan’ı görememekte, hidayeti kararıp gönül gözü kör olanlar Süfyanları sultan sanmaktadırlar.
İnsanın Enaniyet=Benlik gururunu ve nefsaniyet putunu kıran ve ona kulluk ve Rabbine teslimiyet şuuru kazandıran ise; Kur’an-ı Kerim’in mukaddimesi ve özeti sayılan FATİHA Suresi’dir.

 Görüldüğü üzere Üstad Ahmet Akgül Hocamız Aziz Erbakan Hocamızın siyaset ve stratejisine hakim olduğu gibi manevi alanda da otorite kutlu bir şahsiyeti.

 “Ben” lik üzerine yazılan makalemiz çok önemli hakikatlerin teşhiri (anlaşılıp istifa edilmesi) mahiyetindedir.

“..Yani Allah’ın Zatının ve sıfatlarının sonu ve sınırı olmadığından, onlara farazi ve hayali birer sınır çizmek lazımdır ki, varlığının ve sıfatlarının anlaşılması kolaylaşsın. İşte bu mukayese ve muhakemeyi insana verilen “BEN”lik yapacaktır.” 

Aynı zamanda makalemizde “ben”lik ile “nefsin” farkının vurgulanması insanda olan (fakat şimdiye kadar hep yanlış anlaşılan) nefsaniyet gibi zannedilen “ben”liğin aslında insana bahşedilen bir cevher olduğu aşikar edilmekte. 
  
“Allah dostları nefislerini; kibir, gurur, iddiacılık, bencillik ve her türlü kötülüğün kaynağı saymışlardır. Bu nedenle “nefis ve nefsâniyet” anlamında “ ene ve enâniyet” kelimeleri kullanılmaya başlanmıştır. Mutasavvıflar arasında; biri kötülenen ve aşağılanan (âdi), diğeri övülen ve yüceltilen (aşkın, müteâl) olmak üzere iki “ene”den söz edenler vardır.”

 

“Her kavmin “Hâdi”si vardır”, her çağda bir Erbakan
Gönül gözü kör olursa, sanma görür her bakan
Süfyanları sultan sanır, hidayetsiz şer bakan
Kahraman geçinip; kâfir, hakaretin yutan Kim?..

“…(Oysa) Sen, yalnızca bir uyarıcısın ve bütün toplumlar için bir hidayet önderi makamındasın (veya; her kavmin İslam’ı öğretecek ve yol gösterecek kendi ‘hâdi’leri ve Mehdileri vardır).” (Ra’d Suresi: 7. ayet sonu)

“Ya Rabbi! Benim benliğimi aradan çıkar ki, benliğim Sende fânî olsun da ben arada hîç olayım! Çünkü ben Seninle olduğum takdirde, herkesle ve her şeyle birlikte olmuşum demektir. Şayet (Zatını unutur da) herkesle olursam, Seninle beraber olamam; bu da, Senin yolunda benim için en büyük eksiklik ve hamlık olur.”

“Her kavmin “Hâdi”si vardır”, her çağda bir Erbakan
Gönül gözü kör olursa, sanma görür her bakan
Süfyanları sultan sanır, hidayetsiz şer bakan
Kahraman geçinip; kâfir, hakaretin yutan Kim?..

Picture of Necmettin Musa BİŞKİN

Necmettin Musa BİŞKİN

YORUMLAR

Son Yorumlar
25
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...