FİLİSTİN’DE; BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI
VE
ZEKİ GEÇKİL’İN ŞARLATANLIĞI
SP Kocaeli Milletvekili Rahmetlik Hasan Bitmez, TBMM kürsüsünde; Siyonist ve Kuduz İsrail’in:
• Vahşi katliam ve tahribatlarını,
• İşbirlikçi iktidarın ise ciddi ve caydırıcı tedbirler yerine, kof çıkışlarla ucuz kahramanlık yaptığını,
Fotoğraflı belgeler ve bilgilerle haykırdıktan sonra geçirdiği bir kalp krizinin ardından yoğun bakıma kaldırılmış ve maalesef bir gün sonra şerefli bir sonla bu dünyadan ayrılmıştı.
Malum ve Mel’un MOSSAD, onun bu cesaretli ve haysiyetli çıkışları karşısında şu paylaşımda bulunmuşlardı:
Mossad Comment…
@MOSSADil
A Turkish MP rages on about Israel and then collapses in Cardiac arrest. He’s in ICU
Türkçesi:
“Bir Türk milletvekili İsrail konusunda öfkeleniyor ve ardından kalp krizi geçirerek yere yığılıyor. O şimdi yoğun bakımda can çekişiyor!
Ardından İngiltere’de yaşayan başka bir Türk Yahudisi, şunları paylaşmıştı:
יוניקורן כחול לבן
@kyrixermis
A Turkish MP Hasan Bitmez calling “wrath of Allah” on Israel had a heart attack in seconds. God has spoken.
Türkçesi:
“İsrail’e “Allah’ın laneti” diyen Türk Milletvekili Hasan Bitmez, saniyeler içinde kalp krizi geçirdi. Tanrı konuştu ve adaletini gösterdi.
Daha sonra, sözde koyu Erbakancı, daha doğrusu Milli Görüş istismarcısı ve çok derin Tayyip Erdoğan yanlısı, yerel Elâziz Gazetesi yazarı ZEKİ GEÇKİL isimli şahıs Facebook hesabından şunları zırvalamıştı:
Hasan Bitmez bitmiş. Meclis kürsüsünde konuşurken… İsrail ve destekçisi Siyonist Haçlı Batı hakkında en yürekli çıkışlar yaparak ciddi girişimlerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a saldırıp onu desteksiz bırakan Pelikan Hükümetine, AKP kadrolarına, medya ve akademiyaya hiç laf etmeyen CHP’den seçilmiş SP Milletvekili Hasan Bitmez kalp krizi geçirip yere yığılmış. Gel de buna sevinme…
Ömrünü Milli Görüş saflarında ve Erbakan’ın doğrultusunda geçirmiş… Yetmez, Kuduz İsrail’e ve uyuz AKP’ye karşı imani, Kur’ani, vicdani ve insani gerçekleri TBMM kürsüsünde haykırırken vefat etmiş onurlu ve şuurlu bir Müslümanın vefatına böylesine sevinen… Mossad gibi, İngiliz Yahudileri gibi düşünen… Erbakan Hocamızın kutlu hayatının son dokuz yılını; gizli, kirli ve işbirlikçi yönlerini anlatmak ve toplumu uyarmakla geçirdiği şu AKP’nin bütün tahribat ve melanetlerine keramet uydurmakla bilgiçlik taslayıveren bu adam kılıklı iblislerin ve hâlâ peşinden giden şeytanilerin, tapındıkları iktidarla beraber tepetaklak olacakları günler yaklaşmaktadır. Ve zaten Allah tarafından içlerindeki cerahati böyle akıtsınlar diye kendilerine fırsat tanınmaktadır.
Hamas Destanlar Yazmakta ve İsrail’in Mezarını Kazmaktaydı!
Hamas’ın, hem de 1973’teki Yom Kippur Savaşı’nın 50. yıldönümü sabahı, katil ve işgalci İsrail’e karşı başlattığı yoğun füze saldırıları ve güya çok korunaklı sınır kapılarını aşıp İsrail’in içlerine sızmaları tam bir şaşkınlığa yol açmıştı. Siyonist İsrail’de, çoğu asker, subay, polis ve ajan 2000 (iki bin) kişinin öldüğü, binlerce kişinin yaralandığı ve yine binlerce önemli(!) kişinin kaçırılıp rehin alındığı konuşulmaktaydı. Bu şanlı kalkışma, bizim Kurtuluş Savaşı’mızla aynıydı; yani Hamas’ın çıkışı haklı bir vatan savunmasıydı.
Efsane Başbakanlarımızdan Rahmetli Erbakan Hocamız, 1970’li MSP yıllarında, Milli Gazete’nin bir hediyesi olarak bir ATLAS dağıtmıştı. O atlasın hiçbir yerinde İsrail diye bir devlet ve onun bayrağı yer almamıştı. Çünkü Erbakan’a göre, İsrail zaten suni ve geçici bir terör yapılanması ve İslam dünyasının bağrına yerleştirilmiş bir çıbanbaşıydı. Ve önünde sonunda mutlaka ortadan kaldırılacaktı. Bu nedenle haritalarda bir devlet gibi gösterilmesi, anlamsızdı ve haksızlıktı. Bu nedenle yok sayılmıştı!
Evet, Erbakan’ın Milli Görüş Hareketi, evrensel ve orijinal programları ve Adil Düzen hazırlıkları, dünyadaki tarihi değişimin ve talihli devrimin FİKRÎ altyapısını oluşturmaktaydı. Ve bunların uygulanmasını mümkün kılacak ve zalim odakları hizaya sokacak teknoloji harikası savunma hazırlıklarını tamamlaması lazımdı ve yapılmıştı. Milli Çözüm ise bu kutlu şuuru pekiştirme ve geliştirme aşamasıydı. Şimdi Hamas’ın şahlanması ise, Siyonist kangrenin deşilip Yeni bir Dünya tesisinin FİİLÎ kalkışmasıydı.
Aksa Tufanı’ndaki ‘Gizli’ Ayrıntı
İsrail işgalindeki bölgelere düzenlenen Aksa Tufanı operasyonunun nasıl gizli tutulduğuna ilişkin çarpıcı değerlendirmede bulunan Filistinli gazeteci Muin Naim, sessizce yürütülen planın komutanlara bile son anda haber verildiğini aktarmıştı.
Filistin’de Kassam Tugayları’nın başlattığı tarihi Aksa Tufanı operasyonu İsrail’i sarsıp şaşkınlığa uğratırken, Siyonist kuduzlar bu kayıplarına karşılık olarak yine sivil katliamlara başlamıştı. İsrail, Gazze’deki okul, cami, alışveriş merkezi, apartman gibi tamamen sivil noktaları bombalarken, Filistinli direnişçilerin ilerleyişi, işgal altındaki topraklardaki askeri birimler üzerinde yoğunlaşmıştı.
7 Ekim’de kara, hava ve denizden başlatılan Aksa Tufanı operasyonunda bugüne kadar neler yaşandığını Radyo 7’de anlatan Gazzeli gazeteci Muin Naim, çarpıcı bilgiler paylaşmıştı. Muin Naim, İsrail işgaline karşı vatan topraklarını savunan direnişçilerin, büyük bir gizlilik içerisinde çalışma yürüttüklerini ve Aksa Tufanı’nın son saniyesine kadar komutanların dahi haberdar edilmediğini vurgulamıştı. İsrail istihbaratının uyutulduğu Aksa Tufanı operasyonunda, işgal kuvvetlerinin ağlayarak ve saklanarak görevden kaçmasının ayrıca bir zafiyet içinde çırpındıklarını hatırlatmıştı. İsrail ordusundaki acziyetin, operasyona katılan savaşçıların bile beklediğinden daha fazla olduğu konuşulmaktaydı. İsrail ordusunun üst düzey isimlerinin esir alındığını ifade eden Muin Naim, işgal ordusundaki kayıpların açıklanan rakamdan 3 kat daha fazla olduğunu tekrarlamıştı.
Hamas’ın şanlı operasyonu, İsrail balonunu patlatmıştı. İsrail ciddi şekilde zayıflamış ve etkisiz bırakılmış durumdaydı. Hem askeri hem istihbari olarak dünyanın en güçlü, en gelişmiş denilebilecek kadar imkânı olan bir sistem tükenip tıkanmıştı. Fakat direnişçilerin kendileri dahi bu kadar zayıf bir yapı ile, dağılmış bir rejimle karşı karşıya kalacaklarını tahmin etmiyorlardı. Önce, bu operasyonda İsrail tarafında kesinlikle istihbarat zafiyeti vardı. Bu zafiyetin karşısında Hamas direnişi çok gizli, çok ustaca bir plan yapmıştı. Ayrıca direnişin kendi komutanları dahi operasyondan son anda haberdar kılınmışlardı.
Uzaktan kumandalı olarak, sivillere, mahallelere karşı cehennem gibi ateş yağdıran İsrail ordusunun, gerçek çatışmada o kadar cesur ve deneyimli olmadığı ortaya çıkmıştı. Çünkü direnişçiler eğitim almışlar ve harfiyen plana uymuşlardı. Evet, haberleri bir anda olmamıştı ama gelen görüntüler gerçekten şaşırtıcıydı. Bir devletin dünyaya eğitim vermeye çalışan, dünyaya kendini ‘en iyi askeri sistem’ olarak tanıtan işgalci Siyonist ordusunun subayları ve komutanları bir avuç direnişçinin önünde diz çökmüş kaçışmaktaydı!
Çok Kritik İsimler Esir Alınmıştı.
Çatışmaların ilk 5-6 saatlik çevresinde Genelkurmay Başkanının altındaki en önemli 3 kişiden birisi Hamas tarafından esir alınmıştı. O bölgenin özel tim diyebileceğimiz birliklerin komutanı öldürülüp saf dışı bırakılmıştı. Bütün sınır birliklerinin başındaki komutan esir alınmıştı. Burada Allah-u Teâlâ’nın yardımı, inayeti vardır. Allah onların yüreklerine korku salmış ve tepki veremeyecek kadar zayıflatmıştı. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun “Gazze’yi boşaltın” çağrısı da anlamsızdı. Gazze’nin sınırları zaten kapalıydı. Oradan çıkmaya çalışanları da vuruyorlardı. Kaldı ki oradan kimsenin kaçmaya niyeti yoktu. Filistinliler; “Biz 1967’de sahipsiz bırakıp kaçtık, ancak bu sefer kaçmayacağız” diyorlardı. İnsanlık tarihinde anlatılabilecek en uzun süreli açık hava hapishanesi olan Gazze, 44 kilometre uzunluğunda, 8 kilometre derinliğinde bir bölgeden oluşmaktaydı. Ve burada 2,5 milyona yakın insan yaşamaktaydı. İsrail, Gazze’de sadece bir mahalleye 110’dan fazla bomba atmıştı. İsrail’in bildiği tek şey uzaktan, karşı karşıya gelmeden insanları havadan boğmaya çalışmaktır! Hamas’a sataşan soysuzlar, Filistin’deki şehit sayısını biliyorlar mıydı? Sadece ilk sabah saatlerine kadar yaklaşık 550 şehit vardı. Bunların 100’ü çocuk, 60’ı kadındı.
Aksa Tufanı’nda İsrail’i Ortadan İkiye Bölecek Strateji Uygulanmaktaydı!
Filistin’de Gazze Şeridi’nin askeri oluşumu Kassam Tugayları’nın İsrail’e düzenlediği Aksa Tufanı operasyonunda kullanılan yüksek teknoloji ve stratejik planlama dünyayı şoka uğratmıştı. İsrail’in hava savunma sistemi ‘Demir Kubbe’nin yüzde 95 oranında işlevsiz kaldığı operasyonda 4’üncü günde çoğunluğu silahlı 2000 İsrailli unsur ortadan kaldırılmıştı.
Askeri uzmanlar, Aksa Operasyonu’nda Gazze ile Batı Şeria arasında bir koridor oluşturmanın hedeflendiğini açıklamıştı. Bu planın hayata geçirilmesi halinde İsrail’in kuzey ve güney olarak ikiye bölüneceği konuşulmaktaydı!? Bu koridorun oluşması durumunda Filistin Devleti’nin denizle bağlantısının kurulabileceğini ve Gazze halkının büyük bir lojistik imkâna kavuşabileceğini de unutmamalıydı. İsrail ordusu ile siyasi yönetim arasında da ciddi mücadele yaşanmaktaydı. İşgal ordusunda 260 pilot, 850 askeri komutanın istifa ettiği haberleri vardı. Bu durumdan yararlanan Hamas’ın, çatışmayı bütün İsrail’e yaymak ve İsrail’i yeni bir haritaya mecbur bırakmak hesapları vardı. İsrail’in kara operasyonuna yanaşmadığı, çünkü insan gücü olarak Hamas’ın İsrail ordusundan daha üstün olduğu da unutulmamalıydı.
İsrail tek kelime ile bocalamaktaydı. Ordu komutanları bile esir alınmıştı. Artık İsrail paralize olmuş durumdaydı. Şoka girdi yani. ‘Büyük İsrail’ ve Mossad efsanesi çöküp yıkıldı. Ne Mossad, ne Demir Kubbe yok ve karşılık veremiyorlardı. Tek uğraştıkları şey, çatışmaların daha fazla yayılmasını önlemek için özel kuvvetleriyle operasyonlardı.
İsrail hâlâ Gazze’ye kara operasyonu yapamamıştı! ‘Yapmadı’ demiyoruz, yapamamıştı… Binyamin Netanyahu’nun, ‘Bu savaş uzun sürecek, önümüzdeki günler çok kritik’ sözlerini doğru anlamak lazımdı. Herkeste şöyle bir algı vardı; ‘İsrail gelecek, her tarafı yerle bir edecek, dümdüz edecek, binlerce insanı öldürecek, dünya da sessiz seyredecek, oradaki Filistinliler göç ettirilecek, Gazze’nin bir bölümünü ilhak edecek’ vesaire… Bunlar ihtimal dahilinde ama harp tarihinde ‘Pirus’ diye bir şey vardır. Bu, bir kalenin alınması esnasında kale alınır fakat işgalcilerin bütün gücünü de tüketip zayıflatır. O yüzden Pirus’laşmanın İsrail’e çok ağır bir bedeli vardır. İsrail bu bedeli göze alamıyor. Çatışmaların yayılmışlığı Aşkelon’a kadarken, bugün Tel Aviv’in kuzeyine kaymıştır. O yüzdendir ki İsrail olağanüstü hâl ilan etmek zorunda kalmıştır. İsrail’in yasaklı fosfor bombası kullanarak gerçekleştirdiği karşı saldırıda büyük oranda siviller hedef alınmıştır. Camileri, üniversiteleri, bankaları bile vuran İsrail’in saldırılarında onlarca bebek, kundağında can verirken, küçük çocuklar şehit edilmekten sakınılmamıştır.
Bu konuyla ilgili asıl söylenecek şeylerden bir tanesi, şu ana kadar İsrail’in Hamas’a karşı gösterdiği tepkiler Hamas’ın ilerleyişini durduramamıştı. İsrail ordusu yaklaşık 160 bin kişi kadardı. Kara ordusu yaklaşık 100 bin kişiden oluşmaktaydı. Hamas’ın insan gücü de bundan aşağı kalır sanılmasındı. Onların silahları varsa, bizim de Allah’ımız ve üstün-orijinal teknoloji harikalarımız vardı!..
Her şeyi anlatamadığımız çok enteresan detaylar vardı. Bu füzeler nasıl yapıldı ve nasıl taşındı? Planlama Hamas’ı aşmaktaydı. Belki Kassam roketlerini Hamas üretebilirdi. Fakat roketlerin mühimmatlarını üretmek için bile MKE fabrikasının kurulmasını gerekli kılmaktaydı. Onun için ayrı bir teknoloji lazımdı. Bu kadar karmaşık, kompleks bir planı bir gerilla örgütü yapamazdı. Bu daha üst seviyede bir desteğin varlığını ortaya koymaktaydı.
Gazze Etrafında Sivil Görünümlü Silahlı Unsurlar Yerleştirilmiş Durumdaydı!
İsrail, henüz kara operasyonuna başlayamamıştı. Hatta İsrail’in içindeki Hamas ilerlemesini bile durduramamıştı. Neden? Çünkü bir sarmalın içerisinde kararsız ve şaşkındı. Çünkü o kadar çok esir alınmıştı!
Aslında Gazze iki kuşak şeklinde çevrilmiş durumdaydı. Birincisi; sınırları belli olan, 9 metrelik yüzeyde yaklaşık 10 metrelik derinlikte beton bariyerlerle çevrilmiş olan sınır vardı, ama hemen onun yanında ikinci bir görünmez kuşak daha yapılmıştı. Bunlar operasyon yapılınca anlaşılmıştı. Ayrıca Gazze etrafında paramiliter güçleri konuşlandırmışlardı. Şu İsrail tarafından ‘sivillerimizi esir aldılar’ diye bağıranlar, aslında İsrail ordusu tarafından yetiştirilmiş sivil görünümlü askeri militanlardı. Polis istasyonları, polisler, askeri istihbarat noktaları ve bir kısım ordu birlikleri bunlar arasındaydı.
İlk etaptaki çatışmalar Aşkelon güneyindeki ikinci hatta kadar olan alanlardı. Şimdi Tel Aviv’in kuzeyine kadar ikinci hattı Hamas parçalamış durumdaydı.
Peki bu esirler ne yapılacaktı? Bu esirlerin tamamı Gazze’ye taşınmamıştı. Sadece bir bölümü Gazze’ye geçirilmişti, bunları İsrail’in olası kara harekâtı olursa burada kullanacaklardı. İkincisi de Gazze dışında, Gazze’nin kuzeyindeki bazı yerler vardı. Oralarla Filistin-Batı Şeria arasında bir koridor oluşturacak şekilde peş peşe kuşaklar oluşturmaya başlanmıştı. Bunlar Rus konseptinde ‘direnek noktası’ olarak tanımlanırdı. Direnek noktalarının içerisinde her şey vardır. Etrafı çevrilir ve bunların içerisinde esirler tutuluyor. Eğer İsrail, Hamas’ın direnek noktalarını vurmaya kalkarsa, kendi insanını vurmuş olacaktı. Bu paradoksu İsrail aşamıyordu. O yüzdendir ki tepki vermekte de zorlanmıştı. Tel Aviv ile Gazze arasındaki orta bir bölgede ilerleyişin durdurulması lazımdı. İsrail bunu da başaramamıştı!
Direnişe Dair 10 İftira – 10 Hakikat
HAMAS başta olmak üzere Filistin direnişi tarafından başlatılan Aksa Tufanı Operasyonu yoluna doludizgin devam ederken direnişe yönelik çeşitli ithamlar dolaşmaktaydı. Filistinlilere atılan 10 iftirayı ve hakikati gündeme taşıyanlar önemli ve tarihi bir hizmet yapmışlardı.
İFTİRA 1: HAMAS hareketine savaş başlatma talimatını veren İran’dır ve HAMAS da İran planının bir aracıdır. İran’ın bundan hedefi, bölgenin istikrarını bozmaktır.
HAKİKAT: HAMAS hareketi, Siyonist toplumun tutumuna dair derin bir çalışma yapmıştır. Bu toplumun tutumu aşırıcılığa daha yatkın olmakla birlikte Mescid-i Aksa’ya yapılan baskınlara sponsorluk yaparak caminin statüsünü tehlikeli biçimde değiştiren ve Filistinlileri topraklarından kovmak isteyen İsrail iktidarının şeytani planları boşa çıkarılmıştır. Buna ek olarak işgali bölgeye entegre etme ve Filistin meselesini tasfiye etme projesi de engellenmiş durumdadır. Söz konusu süreç bütün bu nedenlerden dolayı Hamas tarafından başlatılmıştır. İsrail ile İran arasında bir anlaşmazlık olsa da HAMAS, İran’dan kısmen destek almasına rağmen İran’ın bölgede yürüttüğü hiçbir savaşa dâhil olmamıştır, çünkü hazırlıkları sadece Filistin kurtuluşuyla alâkalıdır.
İFTİRA 2: HAMAS, İsrailli sivillerin haklarını ihlal ediyor ve insan haklarına saygı duymuyor!?
HAKİKAT: İsrail toplumu askeri bir toplumdur ve bir kişinin sivil kıyafetle görünmesi onun sivil olduğu anlamını taşımamaktadır. El Kassam savaşçılarının insanca davrandığını kanıtlayan onlarca klip vardır. Akrabaları öldürülen bazı kişilerin İsrail ordusuna karşı belli tavırları olabilir ama bu sınırlı vakalara odaklanmak haksızlıktır, çünkü 70 yıldır hak ihlaline maruz kalanlar Filistinli sivil ve masum halktır. Aslında İsrail halkı kendisini asker olarak tanımlamaktadır ve devlet sayı olarak 300.000 kişiyi orduya çağırmıştır.
İFTİRA 3: HAMAS hareketi Filistin halkının tamamını temsil etmiyor ve bu süreç diyaloğu ve barışçıl çözümleri sabote ediyor!?
HAKİKAT: HAMAS, Filistin seçimlerini yüzde 70 oranında kazandı; bu oran Ortadoğu’daki hiçbir partinin elde edemeyeceği bir orandır. Bütün kamuoyu yoklamaları HAMAS’ın Filistin halkının desteklediği ilk hareket olduğunun kanıtıdır. Filistin halkının çoğunluğu HAMAS hareketinin öncülük ettiği kurtuluş yoluna destek çıkmaktadır.
İFTİRA 4: Aksa Tufanı Operasyonu ile İslam halklarının harekete geçmesi için çağrı yapmak, başta DAEŞ olmak üzere dünyadaki aşırı hareketleri kışkırtacak ve bu durum başta Türkiye olmak üzere istikrarlı ülkeler için tehlikeye yol açacaktır!?
HAKİKAT: HAMAS 35 yıldır kurulu, tüm devlet dışı aktörlerin önünde gelen ılımlı ve olumlu bir hareket konumundadır, büyük bir ahlâki model ve disipline bağlıdır ve hiçbir zaman modeli aşınmamıştır. HAMAS, bazı aşırı ve istismarcı dini grupların tehdidi altındaydı ve Filistin’deki DAEŞ’in varlığını önlemek için çalıştı.
İFTİRA 5: El Kassam Tugayları’nın kullandığı askeri taktikler, YPG ve PKK gibi ayrılıkçı hareketlerin taktiklerine benzemektedir.
HAKİKAT: Tam aksine, İsrail ve ABD’nin YPG ve PKK ile stratejik ilişkileri vardır ve Müslüman Türk halkı bu gibi iddialara aldanmayacaktır. Çünkü HAMAS’ı YPG ve PKK’ya benzetmek, Türk halkının Filistin ile dayanışmasını engellemeye yönelik bir İsrail propagandasıdır. Aynı zamanda Türkiye için de haksız bir karşılaştırmadır. Çünkü işgalci İsrail’i büyük ve kadim bir ülke olan Türkiye’ye benzetmeye çalışmaktadır.
İFTİRA 6: Türkiye’de HAMAS hareketi ile Filistin’i desteklemeye yönelik halk hareketi, Türk halkını kutuplaştıracaktır ve bu toplum hareketinin sağdan ve soldan aşırılıkçılar tarafından yönetilmesi nedeniyle engellenmesi lazımdır!?
HAKİKAT: Türkiye’de Filistin meselesi hiçbir zaman bir anlaşmazlık noktası olmamıştır, hatta Türkiye’de her zaman tüm halk kesimleri arasında bir anlaşma ve birleşme noktası sayılmıştır. Türkiye’deki bu dayanışma hareketi, bu büyük halkın Kudüs ve Mescid-i Aksa ile olan bağlantısından dolayı doğal bir tavırdır.
İFTİRA 7: Filistinliler topraklarını sattı!?
HAKİKAT: İsrail’in propaganda araçlarınca uzun yıllar boyunca yayılan ve ne yazık ki birçok kişi tarafından doğru sanılan bu yalan, kesin delillerle kanıtlandığı için yanlış bir iddiadır. Aynı şekilde bu ithamlar, vatanı uğruna 70 yıldır fedakârlık yapan Filistin halkına haksızlıktır.
İFTİRA 8: Türkiye, HAMAS’a ve Filistin halkına açık destek göstererek ABD ile karşı karşıya gelmekten sakınmalıdır!?
HAKİKAT: Türkiye tarihi boyunca Filistin’in hakkına sahip çıkmıştır ve Filistin halkına ve haklarına verdiği desteği sürdürmesi lazımdır. Bu bağlamda Türkiye’nin daha açık ve cesur tavrı, onun İslam halkları arasındaki imajını sağlamlaştırır. Ayrıca Amerikan yönetimi de Suriye’nin kuzeyinde ve Irak’ta fiilen Türkiye’ye karşı düşmanca bir tutum sergilemekten sakınmamıştır.
İFTİRA 9: İsrail istihbaratı karşı saldırı bahanesi olsun diye HAMAS’ın Aksa Tufanı Operasyonu’nu görmezden gelmiştir!?
HAKİKAT: Bu asılsız hikâyeler, İsrail zihniyetinin ve Filistin halkı ile işgal arasındaki çatışmanın gerçekliğinin büyük ölçüde göz ardı edildiğinin kanıtıdır. Zira direniş, yıllardır bu harekât için hazırlanmaktadır.
İFTİRA 10: İsrailli yaşlı bir kadın ya da çocuğun insani vakalarına ait nadir fotoğrafların çoğaltılması!?
HAKİKAT: Bu görüntüler Filistinliler için kabul edilemez, istisnai durumlarda ortaya çıkmıştır ve genel politikasını temsilden uzaktır. Ve bu nadir görüntülerin karşısında işgalin Filistinli kadınları ve çocukları hedef alan sistematik bir politikasını gösteren yüzlerce görüntü bulunmaktadır. Ve maalesef bunlar gündeme bile taşınmamaktadır.
Hamas’ın Elindeki Rehineler için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Devreye Sokmuşlardı!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Hamas’ın elindeki İsrailli sivil rehineler için devreye girmesi kafa karıştırıcıydı!? Ankara’da Hamaslı yetkililerle görüşmeler yapıldığı öğrenilen Erdoğan, gerilimin azalması için telefon diplomasisine başlamıştı.
Erdoğan, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile telefonda görüşerek, Türkiye’nin bölgede çatışmaların son bulması ve bir an önce sükûnetin sağlanması için her türlü gayreti gösterdiğini aktarmıştı. Lübnan Başbakanı Necip Mikati ile de telefon görüşmesi gerçekleştiren Erdoğan, İsrail-Filistin gerilimi çerçevesinde bölgede artan çatışmaları konuşmuşlardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile yaptığı telefon görüşmesinde ise iki ülkede yaşananlar ile bölgedeki gerilime ilişkin son gelişmeleri ele almışlardı.
Şimdi Sn. Erdoğan’a sormak lazımdı:
Siyonist İsrail’e karşı, Filistinli Mücahitlerin en önemli barış kozu olan ve masum sivil mü’minlerin can sigortası sayılan, çoğu subay, asker, polis ve sivil görevli bu tutsakların salınmasını istemek, nasıl bir imani tutarlılık ve vicdani duyarlılıktı?
Türkiye’de Lübnan Tezkeresi Meclis’te Onaylanmıştı!
Tam bu sırada Lübnan Tezkeresi, Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilmiş ve TSK’nın bölgedeki görev süresi 1 yıl daha uzatılmıştı. TBMM Genel Kurulu’nda, Lübnan’da konuşlu UNIFIL’e Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) unsurlarının görev süresinin 1 yıl daha uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi, görüşmelerin sonunda kabul edilmiş durumdaydı.
Yine Erbakan Hocamızın buyurdukları gibi:
Ey AKP iktidarı! Yahu asıl saldıran, fitne-fesat çıkaran İsrail olduğu halde siz Türk Askerimizi niye Lübnan’a gönderiyorsunuz? Kuzeyden gelecek saldırılara karşı İsrail’i korumak mı istiyorsunuz? O kadar cesursanız ve barış taraftarıysanız, Filistinli mazlum Müslümanları İsrail katliamlarından korumak üzere, askerlerimizi niye Gazze’ye yollamıyorsunuz?
İşte Erbakan’la Erdoğan’ın Farkı!
Hatırlayınız, terör devleti İsrail’in Filistin’deki işgal ve zulmünü engellemek için, Millî Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan, 54. Hükümet’in Başbakanı olarak son derece önemli ve tarihi bir karar almıştı. Ve bu karar Resmi Gazete’de yayımlanmıştı.
“Türkiye Tarafından Hebron (El-Halil)’a Askeri Personel Gönderilmesi Hususunda Hükümetin Yetkili Kılınması İçin, Anayasa’nın 92’nci Maddesine Göre İzin Verilmesine Dair”
Karar No: 487, Karar Tarihi 20.2.1997 (Resmi Gazete ile yayımı: 22.2.1997, Sayı: 22913) karar alınmış, Meclis’te oylanmış 1 hafta sonra 28 Şubat darbesi yapılmasına rağmen Filistin El Halil’e Türk askeri yollanmış ve İsrail 2019’a kadar bu karara uymak zorunda kalmıştı!
“Hebron (El-Halil)’un Filistin Ulusal Yönetimi’ne devrinden sonra uluslararası gözlemcilik görevini üstlenmek üzere Türkiye, Danimarka, İtalya, İsveç, İsviçre ve Norveç tarafından oluşturulacak mevcudiyet hakkında, adı geçen ülkeler arasında 30 Ocak 1997 tarihinde Oslo’da imzalanan ve 4/2/1997 tarihli ve 97/9075 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan “Hebron’da Geçici Uluslararası Mevcudiyet Kurulması Hakkında Anlayış Muhtırası”nda ve “İsrail ile Filistin Ulusal Yönetimi’ne Tevdi Edilecek Mektup”ta belirtilen kurallar ve amaçlar çerçevesinde görev yapmak üzere Türkiye tarafından Hebron (El-Halil)’a askeri personel gönderilmesi,
Söz konusu Anlayış Muhtırası uyarınca mevcudiyetin görev süresinin üç ay olması, İsrail ve Filistin Ulusal Yönetimi’nin farklı bir süre üzerinde mutabık kalmamaları halinde üç aylık sürelerle uzatılması,
Hususunda Hükümetin yetkili kılınması için Anayasa’nın 92’nci maddesine göre izin verilmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 20.02.1997 tarihli 59’uncu Birleşiminde kararlaştırılmıştır.”
Bu Karara Ait Tutanaklar; (Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cilt 21, Birleşim 59, Sayfa 88: 109)
Erbakan Hocamızın Filistin’e asker gönderme kararının hemen ardından, son derece dikkat çeken gelişmeleri de hatırlatmak lazımdı:
1) Başbakan Erbakan imzasıyla, Filistin’e Türk askeri gönderilmesine ilişkin alınan karar tarihi; 20 Şubat 1997.
2) Başbakan Erbakan imzasıyla, Filistin’e Türk askeri gönderilmesine ilişkin alınan kararın Resmi Gazete’de yayım tarihi; 22 Şubat 1997.
3) 28 Şubat Darbesi’ne giden süreci başlatan o ünlü Millî Güvenlik Kurulu (MGK) ne zaman toplandı; 28 Şubat 1997. Yani, Başbakan Erbakan imzasıyla, Filistin’e Türk askeri gönderilmesine ilişkin alınan kararın Resmi Gazete’de yayım tarihinden 6 gün sonra!
4) Peki, bu kararlar alınırken perde arkasında kimler vardı? ESDER tarafından düzenlenen ‘28 Şubat ve Ticari Hayata Etkileri’ konulu konferansta tarihi açıklamalarda bulunan Erbakan Hoca şunları ifade etti: “Refah-Yol’un ABD ve İsrail’in menfaatleriyle uyuşmadığı için Siyonizm tarafından görevden alınması için düğmeye basıldı. ABD Devlet Başkanı Savunma Başdanışmanı Alan Makovsky, bir çalışma yapıp, raporu 300’ler Meclisi’ne sundu, rapor okunduktan sonra da onaylandığı ortaya çıktı.”
5) Gizli ve şifreli olan ABD’nin bu Siyonist planı, kısa süre sonra özel kanallardan Türkiye’ye ulaşınca Erbakan Hoca tarafından kamuoyuna deşifre edildi. Makovsky’nin hazırladığı plan; daha sonra tarihi 28 Şubat MGK’sında hükümetin önüne getirilen 18 maddelik irtica ile mücadele eylem planının tıpatıp aynısıydı!
6) İşte bu Makovsky kim; meşhur Amerikalı stratejist Yahudi olmaktaydı!..[1]
Pakistan’dan Onurlu ve Sorumlu Çıkış!
Gazze’yi yoğun saldırı altına alan İsrail’e, önemli bir uyarıyı da Pakistan yapmıştı. Pakistan Genelkurmay Başkanı Nadeem Raza, İsrail’in Gazze’ye kara harekâtı başlatması halinde Filistin’e balistik füze vereceklerini açıklamıştı.
Evet Hamas’la İsrail arasındaki savaş, diğer ülkeleri de içine çekmeye adaydı. Lübnan’da Hizbullah’ın, Yemen’de Husilerin İsrail’e karşılık verme çabalarının ardından, Pakistan Genelkurmay Başkanı Nadeem Raza’nın, “İsrail’in Gazze’ye kara harekâtı başlatması halinde Filistin’e balistik füze desteğinde bulunacağız.” tehdidi anlamlıydı. İsrail ordusu, hava harekâtının ardından Gazze’ye kara harekâtı da başlatacaklarını duyurmuşlardı.
Emekli Generalin Şantajı mıydı?
“Bu gelişmeler üzerine Doğu Akdeniz’e ABD uçak gemisi grubu kaydırılmıştı. Peki bu sadece Filistin için mi Akdeniz’e taşınmıştı? Türkiye Suriye’ye hava harekâtları yapmaktaydı. ABD buna karşı çıkmaktaydı. Hatta bununla birlikte bir tane SİHA’mızı da düşürdüğü unutulmamalıydı. YPG-PKK’ya da fiilen destek olmaktaydı. Oysa Türkiye hava harekâtının devam edeceğine dair bir açıklama yapmıştı. O zaman bu bölgede uçak gemisi görev grubunun bulunması Türkiye’nin hava harekâtlarına karşı bir engel ve bir tehdit oluşturacak mıydı? Bu nedenle gelişmeleri sadece Filistin özelinde düşünmemek lazımdı. Türkiye’yi nasıl etkiler ona bakılmalıydı!” diyen emekli general, ABD ve İsrail adına ve dolaylı olarak, Türkiye’yi tehdit mi ediyorlardı? Şimdilik şu kadarını hatırlatalım ki, artık İsrail’i ABD de kurtaramazdı… Hatta haddini aşarsa ABD’nin de başının belaya sokulacağı unutulmamalıydı!
Bu konuyu, şu müjdeli ayet mealleriyle bağlayalım:
“Andolsun, Firavun âline (ve zalim yöneticilerine) de uyarıcılar gelmişti.
(Ancak) Bizim ayetlerimizin tümünü yalanlayıvermiş (zulüm ve küfürde diretmiş)lerdi. Biz de onları Azîz ve Muktedir olan (Allah)ın yakalayışıyla yakalayıp (düzenlerini devirmiştik).
(Şimdi, ey bu çağın gafil ve cahilleri!) Sizin kâfir (yöneticileriniz ve süper güç)leriniz onlardan daha mı hayırlıdır? Yoksa sizin için kutsal kaynaklarda (kurtulacağınıza ve başıboş bırakılacağınıza dair) bir beraat mı var ki? (Aynen Firavunlar gibi, bugünkü sömürücü ve saldırgan zalimleri de devirmeyelim ve yerin dibine geçirmeyelim?)
Yoksa onlar: “Biz, ‘birbiriyle yardımlaşıp nusret bulan’ (ve karşısında kimseler duramayan) ‘Güçlendirilmiş bir Cemiyetiz’ (sanki, Birleşmiş Milletleriz” diyerek) mi (şımarıp böbürlenmektedirler)?
(Oysa) Yakında o “Birleşik Cemiyet” bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacak (delik arayacak vaziyete ve hezimete düşeceklerdir).
Daha doğrusu onlara va’ad edilen (asıl azap) saati yaklaşarak (gelmektedir). O saat ki, ‘kurtuluşu mümkün olmayan çok korkunç bir intikam’ vaktidir ve çok acı bir (akıbettir).” (Kamer: 41-46)
[1] Bak: 10.05.2021 / Milli Gazete / A. Öksüz
Şeytanların en rezili sınıfına katılmak… Veya El-Azizci olmak!
SP Milletvekili Rahmetli Hasan Bitmez’in İsrail’in ve işbirlikçilerinin huzurunu kaçıran bir Meclis konuşması sonrasında kalp krizi geçirmesine sevinecek kadar Şeytanlaşan ve şarlatanlaşan ZEKİ GEÇKİL denen bunamış Münafıktan ziyade, “AKGÜL” soyadını taşımasına rağmen hâlâ onun kuyruğuna yapışanlara şaşıyoruz. Bu zavallı tipler, sırf, “kendileri üzerinden, Ahmet Akgül üstadımızın karalanması ve zora sokulması için, bu süfyan kılıklı adam tarafından, kurgulanıp, kışkırtılıp kullanıldıklarını…” anlamayacak kadar safdirik olamayacaklarına göre, hangi iz’an ve vicdanla onun çirkefliklerine alet olmaktalardı?! Bu Zeki Geçkil denen hayasız ve ayarsız adamın, hem Erbakan Hocamıza, hem Milli Görüş ve Saadet camiamıza, hem de özellikle Ahmet Akgül üstadımıza, derin ve şeytani bir kin taşıdıkları sırıtmaktaydı.
Ta başından beri, Milli Görüş’e sızmış kripto Yahudileri zaten biliyoruz… Ancak bütün bir camiaya duyulan bu nefret ve adavet tavrı, asla insani ve İslami değil, Şeytanidir, Münafıklıktır. Umarız bu son küstahlığı herkesin gözünü açacaktır.
Ali ÇAĞIL
Filistinli Mücahitler destan yazıyor!
Zalimler de sürekli zalimleşiyor…
Adalet terasisi tecelli edecek…
Adil Düzen yakınsa Bayram gelecek…
Malisef Hak BAtıl mücadelesinde İslam Alemi çok zorluklar yaşadı…Çok şehitler verildi Hak için saadet için
..Zalimler son teknolojik silahlarla sömürdüler ,mahvettiler !İnsanlık ölmüş dedirttiler…Buna çanak tutan işbirlikcileri ile Rabbimiz onlarında sonunu getirecek ve inşaAllah özlenen Adil Düzen medeniyeti kutlu hedefe yaklaşmakta..Rabbimiz görmeyi ,hizmetkâr olmayı lûtfeylesin…Amin
Hakkın hakimiyeti için bütün gücüyle çalışmak her Müslüman için namaz kılmak gibi bir vecibedir, bir farzdır. Kudüs’ü Yahudiye vermeyeceğiz. Kudüs bizimdir ve Allah’ın izniyle Kudüs’ü mutlaka kurtaracağız. Bu milletin hiçbir evladı Kudüs’den bana ne diyemez. Yahudi’nin kirli çizmelerinden orayı kurtarmak üzerimize vaciptir.
İnananlara müjde zafer inananlarındır ve zafer yakındır.
“HERKES ERBAKAN OLAMAZDI!”
Cumhurbaşkanı ve Başbakan Olmak Kolaydı; ZOR OLAN, ERBAKAN OLMAKTI!
“Türkiye Tarafından Hebron (El-Halil)’a Askeri Personel Gönderilmesi Hususunda Hükümetin Yetkili Kılınması İçin, Anayasa’nın 92’nci Maddesine Göre İzin Verilmesine Dair”
Karar No: 487, Karar Tarihi 20.2.1997
(Resmi Gazete ile yayımı: 22.2.1997, Sayı: 22913)
“Hebron (El-Halil)’un Filistin Ulusal Yönetimi’ne devrinden sonra uluslararası gözlemcilik görevini üstlenmek üzere Türkiye, Danimarka, İtalya, İsveç, İsviçre ve Norveç tarafından oluşturulacak mevcudiyet hakkında, adı geçen ülkeler arasında 30 Ocak 1997 tarihinde Oslo’da imzalanan ve 4/2/1997 tarihli ve 97/9075 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan “Hebron’da Geçici Uluslararası Mevcudiyet
Kurulması Hakkında Anlayış Muhtırası’nda ve “İsrail ile Filistin Ulusal Yönetimi’ne Tevdi Edilecek Mektup”ta belirtilen kurallar ve amaçlar çerçevesinde görev yapmak üzere Türkiye tarafından Hebron (El-Halil)’a askeri personel gönderilmesi,
Söz konusu Anlayış Muhtırası uyarınca mevcudiyetin görev süresinin üç ay olması, İsrail ve Filistin Ulusal Yönetimi’nin farklı bir süre üzerinde mutabık kalmamaları halinde üç aylık sürelerle uzatılması,
Hususunda Hükümetin yetkili kılınması için Anayasa’nın 92’nci maddesine göre izin verilmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 20.2.1997 tarihli 59’uncu Birleşiminde kararlaştırılmıştır.”
Bu Karara Ait Tutanaklar; (Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cilt 21, Birleşim 59, Sayfa 88: 109)
Erbakan Hoca’mızın Filistin’e asker gönderme kararının hemen ardından, son derece dikkat çeken gelişmeleri de kayıtlara geçirelim;
1) Başbakan Erbakan imzasıyla, Filistin’e Türk askeri gönderilmesine ilişkin alınan karar tarihi; 20 Şubat 1997.
2) Başbakan Erbakan imzasıyla, Filistin’e Türk askeri gönderilmesine ilişkin alınan kararın Resmi Gazetede yayım tarihi; 22 Şubat 1997.
3) 28 Şubat Darbesi’ne giden süreci başlatan o ünlü Millî Güvenlik Kurulu (MGK) ne zaman toplandı; 28 Şubat 1997. Yani, Başbakan Erbakan imzasıyla, Filistin’e Türk askeri gönderilmesine ilişkin alınan kararın Resmi Gazete’de yayım tarihinden 6 gün sonra!
ERBAKAN HOCAM’A
Sayende niceler, erdi devlete
Çokları kavuştu şan-u şöhrete
Kimileri kondu, mal-u servete
Nankörlük ederler, hayrettir Hocam!
Ahmaklar anlamaz siyasetini
Nicelerin gördük, hıyanetini
Sattılar dinini, diyanetini
Bilinmez ki bu ne, hikmettir Hocam!
Sen öğrettin bize, birlik barışı
Hayırda ittifak, Hak’ta yarışı
Vatan toprağının, her bir karışı
Eserinle canlı, ziynettir Hocam!
İnsaftan ihlastan, hep tamtakırlar
Cilası dökülse, paslı bakırlar
Kargalar bülbülüz, diye şakırlar
Bu ne yüzsüzlüktür, şirrettir Hocam!
Babamızın nesli, bedbaht nesildi
Hakkı söyleyenin, dili kesildi
Sayende kediler, kaplan kesildi
Varlığın ne büyük, nimettir Hocam!
Hizmet şuurumuz, Senden hediye
Nasipsizler kârı, yükler kediye
Siyonizm’in sonu, geliyor diye
Kudurmuş saldırır, cinnettir Hocam!
Bu iman selleri, benzer taşkına
Münafık masonlar, dönmüş şaşkına
Hakkı candan seven, kullar aşkına
Dilediğim sadece, himmettir Hocam!
Hasretle bekleriz, Hakkı rahmeti
Yeter çektiğimiz zulmü zilleti
Nice yıldır sefil, İslam ümmeti
Saadet nizamına, hasrettir Hocam!
Bu millete sahip, çıkmazsan eğer
Hainler bizlere, verir mi değer?
Sen ölü canlara, canmışsın meğer
Sana hizmet cana, minnettir Hocam!
Ey Ali’m, körlere, renk anlatılmaz
Sağır pazarında, hikmet satılmaz
Nankör nasipsizler, safa katılmaz
Her sözün ayrı bir, kıymettir Hocam!
“KİŞİ SEVDİĞİ İLE BERABERDİR”
Şeytanın en şaşalı döneminde ve şakirtlerinin de görev başında olduğu artık açıktır. İçlerindekini kusmaya kustukça salyalarını akıttığı akıtırken de ne kadar İsrail ve iş birlikçilerinin hizmetkarı olduklarını haykırmaları ve sahiplerinin onları görmelerini istemeleri ne kadar acı bir durumdur. Üstadımız Ahmet AKGÜL Hocamız bunların ayarını yıllar evvelinden görmüş bunun için gerekli açıklamaları yazmıştır. Bunun gibi zırtolar ve yalaka kimseler Allah’ın laneti sizin üzerinize olsun. SP Milletvekili Rahmetli Hasan Bitmez’e gerçek aleme göçmüş insanlara hınçlarını kusuyorlar. İlahi adalet er ya da geç zuhur edecektir. Allah CC sabredenlerle beraberdir.
“Canı yanan sabretsin; can yakan da yanacağı günü beklesin.” Hz. Muhammed S.A.V
Aziz Erbakan Hocamızın bütün teknolojik hazırlıklarını yaptığı ve günü geldiğinde kullanılmak üzere ordumuzun gerekli birimlerine teslim ettiği ve insanlığın huzura kavuşacağı zalim bir düzen kurmaya ve yürütmeye çalışan şer şebekesinin azmış ve azıtmış siyonistlerin ve işbirlikçilerinin BM, Avrupa Birliği, Amerika’nın da hizaya sokulmasında kullanılacağı, herkesin hayranlıkla izleyeceği ve Aziz Erbakan Hocamızın mührünün vurulacağı günleri pek yakında bütün dünya görecek. İnşallah
(Ey insan!) Sakın sanma ki; Allah zalimlerin yaptıklarından gafil (habersiz ve ilgisiz)dir. Sadece onları, gözlerin dehşetle döneceği (korku ve şaşkınlıktan bakışlarına baygınlık geleceği) bir güne kadar ertelemektedir. İbrahim suresi 42
Sizi karanlıklardan nura (inkâr ve cehaletten İslami şuura) çıkarması için kuluna (Hz. Muhammed Aleyhisselam’a) apaçık ayetler indiren O’dur. Şüphesiz Allah, size karşı elbette şefkatli olandır, (merhamet edip bela ve hastalıklardan) Esirgeyendir. Hadîd Suresi 9
O gün, (dünyada iken Müslüman geçinip de Kur’an ahkâmını gereksiz ve geçersiz sayan) münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere diyecekler ki: “(Ne olur) Bize de (dönüp) bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım.” Onlara: “(Gücünüz yeterse) Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmaya çalışın” denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir ki; onun iç yanında (cennet diyarında) rahmet (ve nimet), dış yanında (cehennem ortamında ise) azap ve zahmet (var edilmiştir). Hadîd Suresi 13
(Galibiyet döneminde ve ahirette münafıklar, sadık ve salih) Olanlara (yalvarıp): “Biz de sizlerle birlikte değil miydik? (Niçin şimdi bize yüz vermiyor ve sahip çıkmıyorsunuz?)” diye seslenince, onlar da derler ki: “Evet (önceleri bizimle beraberdiniz), ancak siz kendinizi fitneye sürüklediniz. (Hakk davadan vazgeçip bizim yenilmemizi ve zillete düşmemizi) Gözetleyip beklediniz. (Allah’ın va’adine karşı çeşitli ve şeytani) Kuşkulara kapılıverdiniz. (Nefsi ve dünyevi) Kuruntular sizleri yanıltıp günaha sevk etti. Sonunda Allah’ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o aldatıcı (olan şeytanlar ve şarlatanlar) da sizi Allah ile (Allah’ın adını kullanarak, ve kendilerini sizden birileri gibi tanıtarak) aldatıp (peşlerinden sürükledi.)” Hadîd Suresi 14
Allah için O’nun uğrunda (ve O’nun rızasına uygun tarzda) hakkıyla cihad edin! O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim’in dini(nde olduğu gibi). O (Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur’an’da) da sizi “Müslümanlar” olarak isimlendirdi ki; Resul (Hz. Muhammed Aleyhisselam) sizin üzerinize şahit (örnek ve rehber) olsun, siz de insanlar üzerine şahitler (örnek mü’minler) olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın, zekâtı verin ve Allah’a (Kur’an’a) sıkıca sarılın ki, O sizin Mevlâ’nızdır, (sahibiniz ve sığınağınızdır.) O ne güzel (ve mükemmel bir) Mevlâ(dır) ve ne güzel (ve mükemmel bir) Yardımcı(dır. Zafere ve başarılı neticeye ulaştırıcıdır… Ah bir bilseniz!..) Hacc suresi 78
Evet, Erbakan’ın Milli Görüş Hareketi, evrensel ve orijinal programları ve Adil Düzen hazırlıkları, dünyadaki tarihi değişimin ve talihli devrimin FİKRÎ altyapısını oluşturmaktaydı. Ve bunların uygulanmasını mümkün kılacak ve zalim odakları hizaya sokacak teknoloji harikası savunma hazırlıklarını tamamlaması lazımdı ve yapılmıştı. Milli Çözüm ise bu kutlu şuuru pekiştirme ve geliştirme aşamasıydı. Şimdi Hamas’ın şahlanması ise, Siyonist kangrenin deşilip Yeni bir Dünya tesisinin FİİLÎ kalkışmasıydı.
Zülmun sonu gelmiştir artık. İsrail son günlerini saymaktadır, yenilmez denilen, dünya devi orduları var denilen İsrail’in sonu gelmiştir. Bunlar son çırpınışlarıdır. 7 Ekim de öyle şaşkına çeviren olaylar oldu ki insanlar Hamas kukla oldu diyorlardi, Hamasın arkasında İran var dendi, şuurlu müslümanlar için Hamas’ın arkasına kim var görmek çok kolay ama bunun için şuurlu müslüman olmak gerekir. 7 Ekim’de nasıl olduysa birden Demir kubbe kör oldu. Hamas hiç bu kadar güçlü ve donanımlı saldırmamıştı. Demir kubbenin kör olması insanlar için güneş patlamasından dolayı öyle böyle bahaneler atıldı ortaya ama uçan kuşu vuran demir kubbe nasıl olacakta Hamas’ın füzelerini görmeyecek yavv orası da işte teknik profesörlerin işi zamanı gelince herşey ortaya çıkacak ona da az kaldı elhamdülillah. Zafer gelecek ve Allah nurunu tamamlayacaktır hiç şüphe yok ki biz ülke ve birey olarak kendimizi düzeltelim Yeter gelelim Hamas İsrail’e kök söktürürken bizimkiler ne yapıyor bazı Yemen gibi bazı cihad grupları hariç 3 maymun oynuyorlardı hatta bazıları İsrail yanlısıyı kim bunlar mesela bir tanesi papaz kıyafeti giyen BOP eş başkanı Siyonist uşağı, müslüman kasabı Ariel Şaron mecliste konuşturup alkışlatmış 2005 de Kudüse giden, Ariel Şaronun “İSRAİL’İN BAŞKENTİ KUDÜSE HOŞGELDİNİZ SÖYLEMLERİNE KARŞI gülümsemekteydi yetmez herzogu şanlı Türk topraklarina ayak bastırıp şanlı Türk ordusuna İsrail paçavrasını taşıtmıştı. sizin var ya sizin 7 sülaleniz secde etse hesab veremezsiniz ama size rağmen tüm dünyaya ragmen adil düzen kurulacak batıl yok olacak hak baki olacaktır hemde yakın zamanda haaa Uzak sanmayın o zaman vay halinize ezan duymuş şeytandan beter olacaksınız Zafer yakındır ve Zafer inananlarındır esselamu aleyküm
Ey beni İsrail bu Allah’ın vaadi ve tehdidir ki mutlaka yaşayacaksınız böylece siyonist saltanatınıza son versinler ve israil denen beşeriat bünyesindeki kanser urunu kesip temizlesinler netanyahu seni toprak bile kabul etmeyecek Hasan Bitmezler bitmez Bir gider Bin geliriz sayın Erbakan hocam Ahmet Akgül hocam böyle kutlu bir davada bizi buluşturdu Rabbim milli çözümlü kardeşlerimi bir eylesin davamızdan ayırmasın siyonizmi kahra eylesin
Hak-Batıl mücadelesi, Rahmanilerle şeytanilerin mücadelesidir. Bu mücadele kıyamete kadar sürecektir. Bu süreçte Hakka ihanet edenler malesef ki olacaktır. Çoğunluğun her zaman batılı seçeceğini Kuran bize bildirmektedir. Bizler de bunu yaşayarak görmekteyiz. Aynen FETÖ olayında olduğu gibi… Zamanında birçok kişi bu gürüha mensup olmak için yarışmaktaydı. Çoğu kişi onun imkan ve şartlarından nemalanmaktaydı. Sonunda Fetö’nün ihaneti ortaya çıktı.
Şu anda Akp’ nin de, çoğu kişinin nemalandığı ve sırf menfaatleri yüzünden gözlerine perde çekilip hakikati görmek istemediği bir süreçten geçiyoruz. Akp, Filistinli kardeşlerimize soykırım yapılırken, Türkiye olarak yapabileceğimiz birçok yaptırım varken bunu yapmayıp tam tersine İsrail ile işbirliğine devam ederek oradaki kardeşlerimize ihanet etmektedir. Malesef çoğu İslam ülkesi liderleri de Filistin davasına sahip çıkamamaktadır.
Mescidi Aksa, dinimizde namahrem eli değmemesi gereken üç kutsal mescidden biriyken, İslam tarihinde her zaman kutsal kabul edilip korunmaya çalışılırken, İslamcı geçinen Akp, İsrail ile olan ihanetinin bedelini elbet ödeyecektir. Ve zalim İsrail, bu yaptıklarının hesabını verecektir. Zaten kendi siyasal analistleri bile raporlarında artık “2024 Ortadoğu haritasında İsrail’in bulunmayacağını öngörmüştür!”(ABD, 2012 İstihbarat raporu) Siyasi analizci Kevin Barrett, İstihbarat Topluluğu raporunda, Çin’in yükselişi koşullarında, “ABD’nin artık İsrail’i desteklemeyi sürdürecek askeri ve ekonomik kaynakları olamayacağı” sonucuna vardığını aktarmıştı. Barrett’a göre rapor, “ABD’nin kendi ulusal çıkarlarının peşinden gitmesini ve İsrail’in fişini çekmesini” gerekli kıldığını belirtmişti.
Kissenger ise The Newyork Post’ta “2024’te artık İsrail olmayacak” demeye getirmişti.
Hak-batıl mücadelesinde sayıca çokluk, kazanma sebebi değildir. Kuran’dan da öğrendiğimize göre; Allah nice az toplulukları sayıca çok topluluklara galip getirmiştir. Hz. İbrahim-Nemrut, Talut-Calut, Bedir Gazvesi, yakın zamanda Çanakkale zaferi gibi örnekler bize bunu örnek göstermektedir. Ayrıca Ebrehe nasıl ki filleriyle Kabeyi, Allah’ın evini yıkmaya gelirken, Rabbimizin evine sahip çıkacağına inanan Abdulmuttalip’in tevekkülü gibi, Filistin’deki kardeşlerimizin Mescidi Aksa’yı Rabbimizin koruyacağına ve er ya da geç mutlak zafere ulaşacaklarına olan tam tevekkülleri, onları fethe doğru adım adım yaklaştırmaktadır. Bir kara harekatı yapmaya dahi cesaret edemeyen, yıkılmaz denilen demir kubbesi yıkılıp zarar gören, ne kadar çırpınsa da artık yıkılacağı ayet ve hadislerle de sabit olan İsrail’in yıkılışı artık kaçınılmazdır.
Karanlığın en koyu olduğu an, aydınlığın en yakın olduğu zamandır.
Rabbimiz bu karanlık günlerin bir an önce sonlanıp Fethi Mübin’e ulaşmamızı, zulüm düzeninin yıkılıp Adil Düzen’in kurulmasını nasip etsin inşallah. Amin.
Türkiye; tuhaflıkların, belirsizliklerin, çifte standartların, münafıklıkların, ihanetlerin ve alçaklıkta sınıf tanımamazlıkların ileri seviyede yaşandığı bir ülke haline geldi. Tabiki bu olumsuzluklar Akp iktidarında zirveye ulaştı. Kanı kırmızı aksada, damarlarında mikroplaşmış, zehir bulaşmış kan akar hale gelmiş bir insan tiplemesiyle karşı karşıyayız. İkili davranıp hareket edenler değerli, hakikati her ortamda dile getiren dürüst, şuurlu, cesur ve samimi insanlar değersiz görülmektedir. İktidara ve güç odaklarına yanaşıp, yalakalık yapıp, onların tüm ihanetlerine kılıflar uydurup savunanlar gözde adam, bunların tersi hareket edip, toplumu bu şeytanilere karşı uyarıp uyandırmaya çalışanlar; ya deli, ya hayalci, yada komplocu olarak yansıtılmaya çalışılır. Şimdi bu analizlerden sonra daha iyi anlaşılacak ki, Milli Çözüm haklının yanında, haksızın karşısında, Hakkın Hâkimiyeti için canla başla mücadele eden, gerçekleri kıvırmadan ve eğip bükmeden cesaretle ortaya koyan, Adil Düzen kurulsun diye ilmi, bilimsel, teknik ve imani ölçüler ortaya koyarak büyük hizmetlere kapı aralayan gerçek dava adamlarından oluşan özel bir ekiptir.
Mecellede bir kaide vardır def-i mefasit celb-i menafiden evladir diye.
Yani kötülüğü önlemek iyiliği yapmaktan önce ğelir. Mecelle Osmanlı’da anayasa kitabı.
A’raf 183
Ben onlara (şahsi ikbal ve ihtirasları için dine ve davaya hıyanete kalkışanlara, bunların gerçek ayarları ortaya çıksın diye) belirli bir süre (mühlet ve fırsat) veriyor (yularlarını uzatıyorum. Ancak) Benim “keyd”im (planım ve tuzağım) sapasağlamdır. (Hiç kimsenin yaptığı yanına kâr kalmayacaktır.)
Muhammed 31
Andolsun, Biz içinizden (gerçek) mücahit olanlarla (davasında) sabredip (dik duranları) bilip, (onları kaypaklardan) ayırıncaya (ve sadıkları belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar, sizi imtihana tâbi tutacağız ve (İslam davası ve Allah rızası konusunda iddia edip) haber verdiklerinizin (doğruluk derecesini) sınayıp (herkesin ayarını ve amacını ortaya koyacağız).
Enfal 36
Gerçek şu ki, münkirler (ve münafık kesimler, insanları) Allah’ın yolundan (Kur’ani kanun ve kuralların uygulanmasını) engellemek için mallarını harcayıp (halkı kandırmaya ve ayağını kaydırmaya çalışmaktadırlar); bundan böyle de harcayacaklardır. Sonra bu (çabaları), onlara yürek acısı olacaktır, (çünkü Allah az bir sadıklar topluluğu eliyle Hakkı hâkim kılacaktır,) sonra da (toptan) bozguna uğratılacaklardır. İnkâr edenler (ve işbirlikçi nankörler) en sonunda da cehenneme sürülüp toplanacaklardır.
Enfal 37
Bu, Allah’ın murdar olan (küfür ve kötülük ehlini), pak ve temiz olan (iyi niyetli ve istikametli mü’minlerden) seçip ayırması (böylece herkesin ayarını ortaya koyması); murdar (olanların) bir kısmını bir kısmının üzerine (musallat) kılıp, (birbirlerinin pisliğini ortaya çıkarması, sonra) hepsini yığınlar halinde cehenneme atması içindir. İşte bunlar (dünya ve ahirette) hüsrana uğrayanlardır.
https://www.mealikerim.com/8/enfal/37
Özellikle son süreçte, Hakk ile Batıl siyah ile beyaz kadar birbirinden ayrılmıştır. Sadık Milli Görüşçüler ve Milli Çözümcüler, bütün dünyanın saadeti için çalışmaktadırlar!
Önce Hamas; İsrail, ABD, AB ve işbirlikçilerinin foyasını ortaya çıkarmış ve gerçek İslam’ı bütün dünyaya göstermiştir.
Ardından Erdoğan hükümetinin edebiyatları ile icraatları arasında ki tezatlığı bütün dünya görmeye başlamıştır.
Sonrasında Hasan Bitmez’in şerefli bir şekilde hakka yürümesiyle, bütün münafıklar gerçek ayarını ortaya dökmeye başladı.
Ebû Sa’lebe (ra) rivayet ediyor. Resulullah (asm) şöyle buyurdular:
İyilik, yapıldığında ruhun rahata erdiği, kalbin huzur bulduğu şeydir. Günah ise, âlimler fetva verseler bile ruhun hoşlanmadığı, kalbin ısınamadığı şeydir.
(Camiussağir-3198)
Bugün dünyanın her bölgesinde milyonlarca gayrimüslim, Siyonizm’in bütün propagandalarına rağmen Filistin’e sahip çıkmaktaydı çünkü insan olan vicdanına danışırdı!..
Hakk davaya hizmet edenler; bütün insanlığın saadeti için çalışırken, vatanını milletini seven ancak cahilliklerinden dolayı AKP hükümetinin gerçek yüzünü göremeyen insanların da dünya ve ahiret saadetleri için çalışmaktadırlar.
Bugün akıllarını kiraya vermiş olanlar maalesef, cüppeli ve Zeki Geçkil gibi münafık ve yalak takımının sözlerine aldanıvermektedirler.
Allah; Firavunun sisteminin destekçilerini Kur’an’ı Kerim’de anlatırken, (Karun, Haman, Sihirbazlar) sadece Bel’amların adını kullanmak yerine, dili dışarıda olan kuduz köpeğe benzetmiştir. İşte cehennemin en alt tabakasında yanacak olanlar bu münafıklardır.
Biz istiyoruz ki Müslümanlar, ahirette bu münafıkların arkasından kaldırılmasın…
Allah; zalimlere, işbirlikçi hainlere çok yakında sadakat ehlinin eliyle dünyada rezil ve zelil edecektir!
Erbakan Hoca’dan intikam alanlar..
Erbakan Hoca’nın yenildiğini zannedenler..
Erbakan Hoca’ya iftiralar atanlar..
Erbakan Hoca’ya ihanet edenler..
Erbakan’ın ölmesi yetmez, üzerine beton dökmek lazım diyenler..
Erbakan Hoca’nın davasına sahip çıkanlara eziyet edenler..
Çook yakında;
”Bulutlar dağılınca, Erbakan mührünü göreceksiniz!”
Üstad Ahmet Akgül!
Allah’ın vaadi haktır…Bu kutlu dönüsüm Filistinde başlarken tüm dünyada yankılanmaya başlamıstır.Hem de öyle bir dönüşüm ki kimilerini imana getirirken kimilerininde ayarını ortaya çıkarmıştır.Münafıkları Allah öyle bir şaşırtmış ki yüce meclisimizde siyonistlere yani yandaşlarına Hakkı haykıran görünce telaşa düşüp ölümüne sevinecek kadar…
Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz.. Nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz.. Nasıl dirilirseniz öyle haşrolursunuz..
Bakalım, sen hangi hal ve acı akıbet üzere can vereceksin..?
Bu yazdıklarıdan da anlaşılıyor ki, Zeki Geçkil denilen kişinin asıl rahatsızlığı Hasan Bitmez değildir.
Asıl sebebi ;
♦️ AKP iktidarının İsrail ile olan işbirlikçiliğinin
♦️ Siyonizmin Gazzedeki melanetlerinin açığa ayyuka çıkması ve Çok kısa bir süre içinde İsrail ve Akp ortaklığının tüm ülke ve dünya tarafından bilinmesi görülmesi tehlikesiydi…!
Zira Hasan Bitmezin vefatına Siyonist itikatlı Yahudilerin sevinmesi ile Zeki Geçkil ayarındaki birinin de sevinmesi çok da şaşırtıcı bir durum değildir..
Hasan Bitmezin geçmişe dönük şahsına münhasır bazı tutum ve davranışlarında bazı yanlışlıklar olmuş olablir… Ancak böyle bir hal üzere ölmek, bir çok sadık Milli Görüşçü insanın arzu ettiği imrendiği bir şerefli son olarak algılandı. Ailesinin, babasının tevekkülü duruşu Hasan Bitmez beyin samimiyeti hakkında da bir ipucu vermektedir aslında…
Milli Çözümün böylesi bir konuda İman, Vicdan, Kuran terazisine dayanan duruşu bizler için bir Nur ve istikamet kaynağı olması ne büyük bir nimettir..
Allah razı olsun Hasan Bitmez abimizden Rabbim onu seçti, ne mutlu.Haklı ve kutlu davamızı son nefesine kadar haykırarak savundu. Allah’ım şehitlik mertebesine eriştirsin inşallah. Bizler bir ölür Bin diriliriz. Onlar sanıyorlarki,bizden kurtulsalar mesele kalmayacak, Halbuki bizden kurtulsalar Vicdan azabından kurtulamayacaklar
Rabbimin izniyle bizden Hasanlar Bitmez
Fatiha 7
(Daha önce) Kendilerine nimet verdiğin (hidayet ve hakikate erdirdiğin) kimselerin (Nebilerin, Sıddıkların, Şehitlerin ve Salihlerin) doğrultusuna (bizi yönlendirip yollandır; ama ne olur Ya Rabbi, Yahudilerin Siyonist kesimleri, işbirlikçileri, tüm şirk ve şekavet ehli olan ve Hakk dini yozlaştıran azgınlar gibi bütün) gazabına (ve kahrına) uğrayanların ve (Hristiyanların zalim emperyalist kesimleri, müşrik takipçileri ve Batı ahlâksızlığının taklitçileri gibi her türlü Hakk’tan ve hayırdan uzaklaşıp) sapıtanların yoluna (kaymamıza fırsat tanıma! Bizleri bütün bâtıl ve barbar yollardan) gayrı (ve ayrı olan İslam’da sabit kıl). Amin!
SİYONİZM (YA DA ŞEYTANIN) EN ÖNEMLİ AVANTAJI SİNSİ STRATEJİLERE SAHİP OLMASI BU VESİLE İLE İNSANLARIN UYUTULMASIYDI!..
*** Siyonizm toplumların nabzına göre hitap etmekte toplumları onların hassasiyetlerine sahip görünen işbirlikçi idarecilerle uyutmaktadır. İdarecilerin sureti haktan görünen söylem ve eylemleri; “iyi niyetle elden gelen yapılıyor başka türlü yapılabilse zaten yapar; benim liderim, partim, hükümetim” algısıyla halkları sorgulamaktan alıkoymaktadır. Siyonizmi ve stratejilerini tanımayan haliyle hayata Siyonizmin bakmasına izin verdiği kadar bakan kitleler -akletmeyerek ve vicdanını kullanmayarak- büyük bir vebale ve zillete düşmektedir. Bunda en çok Siyonizm idareci ekonomi medya vb işbirlikçilerinin oluşturduğu algı etkili olmaktadır. Kitleler, Erbakan Hoca gibi bugün Milli Çözüm gibi UYARICILARIN uyarılarına dikkat etmedikleri ve Şeytanın Allah ile aldatma stratejisine -Yüce Rabbimizin uyarısına rağmen- kandıkları için büyük vebaldedirler. Irak’ta Suriye’de Libya’da Doğu Türkistan’da Filistin’de GAZZE de bu vebaldedirler. Yöneticilerinin elden gelenin yapıldığı hokuz pokusuna kanmaktan acilen vazgeçilmelidir. Zulümleri sömürüyü önleyici Yeni Adil Bir Dünya inşaa edici ileri hamlelerle hem kardeşlerimiz hem tüm mazlumları kurtarabilecekken 10 binlerce masum çocuğun katledilişini izlemek Şeytanın nihai hedefi olan olabildiğince çok insanoğlunu cehenneme taşıma stratejisinin dünyadaki fraksiyonudur. Şeytan özellikle müslümanlara karşı uyguladığı (sureti haktan görünen aldatıcılarla kitleleri büyüleme narkozlama stratejisi) hile ile onlarla alay etmektedir. Bu Eşref-i mahlukat olarak yaratılmış insan ruhuna yapılan çok büyük bir işkencedir. Biran evvel aklımızı başımıza almalıdır
İRAN VE HİZBULLAH NEDEN KONJOKTÜRE RAĞMEN İSRAİL’E SAVAŞ AÇMAMIŞTI!.
Yıllardır İran ve Hizbullah İsrail’e karşı zahiren cesaretli açıklamalar yapıyor ve Hamas’a yeterli olmasa da destek sağlıyorlardı.
El Kassam Tugaylarının Siyonizme meydan okuyan Aksa Tufanı Harekatı sonrası İsrail’in GAZZE başta olmak üzere Filistin’li masum sivilleri katledişini İslam alemi kınama vb haricinde adeta izlemekteydi.
Bazı Sorular
*** Hamas’ın Siyonist çeteye karşı başlattığı büyük kurtuluş hamlesi öncesinde Türkiye İran vb ülkeler harekete geçme sözü vermişler miydi?
*** Hamas’ı desteklemek isteyen İran ve Hizbullah acaba İsraille mücadele konusunda samimi değil miydiler ABD’nin bazı kandırmaca menfaatler sağlamasına mı tav oldular yoksa KÜRECİK radar üssü ve İncirlik’in kullandırılmaması konusunda Türkiye’yi ikna mı edememişlerdi.
*** Hangi ülke yöneticileri zahiren Haması destekleyici demeçler verselerde İsrail’le Abd ile ilişkilerini bozup onlar vesilesi ile elde ettikleri koltuklarını kaybetme korkusu taşıdıkları için HAMAS’ı baş ağrıtıcı bir konu olarak görmekteydi.
*** Zahiren Hamas’ın destekçisi olmak izni ile güya İsrail’i sert eleştiren bazı yöneticiler GAZZE’de böylesine bir cesaretle şehadete koşan bir halkla ve İsrail’e kök söktüren Kassam Tugaylarındaki vatan ve mukaddesat savaşçısı Mücahitlerin bu denli bir başarısını beklemedikleri için afallamışlar mıydı? İsrail’i ezip geçecek bir güç Gazzeli kardeşlerimizi de hemen yurtlarını bırakıp teslim olacak veya sürgüne razı olacak mı sanmışlardı? Ve şuandaki portreyi seçmenlerine ve inançlı ümmete izah edemekleri için olaya mecburi bir şekilde sahip çıkıyor görüntüsü mü vermekteydiler. Oysa ki İsrail’in hedefinde Türkiye de İran da Arabistan da Mısır da vardı. Sıra ile yok olmadan birlik olup Siyonist çeteyi yok etmekten zulme bulaşmamış samimi Yahudilerin de huzur içinde yaşayacakları bir dünya kurmaktan başka çare yoktu. Yol bilmeyene yol gösteren Erbakan vardı D-8 vardı D-60 vardı. Bugün bunların uygulanmasına rehberlik edecek Milli Çözüm vardı Ahmet Akgül vardı.
İsrail Gazze işgaline ilişkin tüm boyutlarıyla kapsamlı ele alınmış bir makale.
Maalesef dünyanın gözü önünde bir soykırım işlenmektedir. Siyonist uşağı ülke liderleri ve siyasiler sessiz kalarak dolaylı veya direkt destek verirken tüm ülkelerdeki halklar bu zulme, işgale ve soykırıma en yüksek perdeden seslerini çıkarmaktadır.
Artık israilin varlığı tüm dünyada sorgulanmaya başlamıştır.
Halkların desteğini kırmak için siyonizm yerli işbirlikçileri ile hakkı haykıranlara karşı karalama yapmaya çalışmakta, bu uşaklar ise siyonizme köleleliklerini ispat etme gayreti içindedir.
İsraili ve işbirlikçilerini eleştirenlere ve Hamas’a karşı çıkanların hiçbir ilmi, akli, tarihi, vicdani ve dini temelleri bulunmamaktadır.
Bu tiplerin en büyük argümanı Arapların topraklarını satması tezviratıdır. Oysa bu konu tarihi delillerle ispatlanmıştır ki bu oran %4-5 oranındadır ve direkt satış değildir. Koyulan ağır vergilerin ödenememesi sonucu icra yolu (oyunu) ile Yahudilere aktarılması şeklindedir.
Tüm bu oyunlara karşı iyi ki Milli Çözüm var. Kamuoyuna bakıyorum Gazze cihadını destekleyenler ve işbirlikçilerini eleştirenler Milli Çözüm’ü kaynak olarak kullanıyor. En son Rahmetli Hasan Bitmez’in konuşmaları bunun ispatıdır.
Tüm dünyanın dini İslam olmayan insanların bile dayanamadığı haykırarak söylediği sokaklara çıkıp böyle çirkeflik olmaz böyle insanlık olmaz dediği israil alçağına karşı söylenilen ,Hakkı hakikati belgeleriyle söyleyen Hasan bitmez 22 dakikalık konuşmasında kanınıza dokunan ne oldu ki bu hakikati saklamak veya gizlemek dinsizlik olmaz mı imansızlık olmaz mı İşbirlikçi iktidarın ise ciddi ve caydırıcı tedbirler yerine, kof çıkışlarla ucuz kahramanlık yaptığını, Yahudiler bile söylüyor. Bunu bilmeyecek kadar cahil olmaya gerek yok tek taraflı alınan bilgiler tek taraflı alınan haberleri dinlemiyorsan şayet her şeye rağmen gerçekten saf bir insan bile olmuş olsa Filistin’de öldürülen o kadar akan kanlarına karşı yaptıkları tek bir icraat söyle konuşmaktan başka aldıkları bir tane ünlemi söyle Müslümanlar kardeştir ya kardeşlik için bir tane attıkları adımı söyle yok ki ne söyleyeceksin.
-Cihad izzet ve aydınlık, gevşeklik ise zillet ve karanlıktır.-Şeytan, Allahın mevcudiyetini ve kudretini bildiği gibi, siyonist Yahudi de İslam’ın canının cihat olduğunu bildiği için, bütün gücüyle Müslümanların cihat ruhunu söndürmeye çalışmaktadır. Diyen Erbakan hocamız bunlar ise dünyada Cihat kavramını söyleyemeyen silmeye çalışan insanların zihniyeti ile berabersin.
”Bizim meşhur misalimizle her yerde söylediğimiz gibi ne yaparsa yapsınlar; hangi oyunları oynarlarsa oynasınlar hepsi yok olup gideceklerdir. Ve Allah nurunu onlar istese de istemese de tamamlayacaklardır.”
Bizler, öyle bir Erbakan’ın talebeleriyiz ki; Demirel’i, Ecevit’i, daha niceleri, farketmez… Karşısındaki kim olursa olsun, asla zarafetinden, kibarlığından, şefkatinden, İNSANLIĞINDAN vazgeçmeyen ve hasmına bile düşmanlıkla ileri gitmeyen… Fakat bunun yanında; hainden, zalimden, münafıktan intikamını; var gücüyle, tüm imkânlarıyla Hakka çalışmakla, Adil Düzen Projelerini üretmekle ve üstün teknoloji ve stratejileriyle onları alt etmekle alan Aziz Erbakan’ın talebeleriyiz…
Evet, bizler öyle bir Erbakan’ın talebeleriyiz ki; onu sırtından bıçaklayan, ihanet eden döneklerin, hainlerin haberi Kendisine verilince; bir müddet ağlamış, soranlara ise; “Ben onların ahiretlerine ağlıyorum” diyerek, bir elçiye yakışan en güzel tavrı bizlere gösteren Aziz Erbakan’ın talebeleriyiz…
Şimdi sorarım bu Elazizci aklıevvellere! Güya Erbakan’ın yolundasınız(!) ya hani… Güya Aziz Erbakan Hocamızın izinden gidiyorsunuz ya hani… Bir insanın, görüşü farklı dahi olsa, hele de Filistin davasını savunurken son nefesini veren bir insanın ölümüyle lezzetlenmek, nasıl bir vicdan lağımlaşmasıdır? Nasıl bir kalp yamukluğudur?! Nasıl bir insaniyet ölümüdür!
Sorarım, siz hangi Erbakan’ın yolundan gidiyorsunuz! Kafanızda ifitralarla dolu, hayali bir Erbakan Hoca algısı üretmişsiniz ama, o pis salyalarınız, Aziz Erbakan Hocamızın Hakikat Nuruna zarar veremez, gölge düşüremez. O Nur ki, ne kirlenir, ne söner… O Nur ki; tayin edilmiş vakti geldiğinde, herkesi ve her şeyi içine alır ve kendisine itaat ettirir.
Sorarım… Son seçimlerde Altılı Masa’da ittifaka katılan SP için, “…Mekke’ye veya Tel-Aviv’e ya da başka bir merkeze gidecek olanlar ancak ortak uçak tutabilirler. İttifak budur.” diyen (Geri)Zeki Geçkil denen vicdan ve feraset fukarası!.. Peki, İsrail’le aynı bedduaya amin diyen… Ayinlerle kilise açan, İsrail’le normalleşen, destan yazan mücahitleri “itidal”e çağıran işbirlikçilere dalkavukluk yapan senin ve senin gibi zihniyetlerin bu yaptığı, ittifaktan da öte en azılı münafıklık değil de nedir?!
Velhasıl, havlayan köpekler bağrışsa da o ezanlar okunacak, zalimler, hainler, münafıklar, kâfirler kudursa da o İtrail ve işbirlikçi iktidarları yıkılıp, ADİL DÜZEN MEDENİYETİ kurulacak!.. Vesselam.
Zeki Geçkil şeytani bir zekaya sahip olsada, Hasan Bitmez yorumuyla siyonist şeytanlar ile aynı yerden beslendiğini ve de aynı ayar ve değerde olduğunu tescillendiriyordu.
7 ekim Aksa tufanı öyle basit hesaplar ile planlanmış bir harekat olmadığını, bunun devamı ve sonuçlarının neler getirip neler götüreceği en ince detayına kadar hesaplanmış ve gereken zamanda düğmeye basılmıştı. Bu harekat ile israilin ve başta destekcisi abd ve İsrail taraftarı batı-batılın aslında ne kadar aciz bir durumda olduğunun en somut ve net görüntüsünü gostermekte idi. Hamasın bu kıvılcımı ile bütün mazlum ve mağdur toplumlara bir öz güven geleceği anlaşılıyordu.
Bu yapılan ince detaylar, stratejik hesaplar ve planlar biz sadıklara 1974 Kıbrıs harekatımızı nasıl en az zaiyatla en iyi şekilde kazandı isek, bu harekattada aynı mührü taşımakta idi.
Aziz Erbakan Hocamız 1997 yılında Filistin tezkeresi için nasıl ve halde mücadele ettiğini daha net bir şekilde anlıyoruz her şeye rağmen Mehmetçik Filistine gidecekti ve gitmişti.
Ey zalim yahudi sen ne yaparsan yap işin asıl sahibi düğmeye basmıştı ve kaçınılmaz sonun belli idi. Buna da siz karar vereceksiniz kanlı mı? olacak kansız mı? ama gidişattan biraz kan akacağa benziyordu Rabbimizden dileğimiz ve duamız fethi mübinin biran evvel gerçekleşmesi ve Kudüs’e İslam sancağını asmamızdır.
Asıl Münafıklık Hak Davaya ihanettir.Bu zatlarda tamda bu durumu yansıtmaktadır.Hakikatin bugünkü temsilcisi Erbakan Hocamıza ve ona sahip çıkan davasını hertürlü eziyet ve meşaggatine ragmen taşıyan Muhterem Ahmet AKGÜL Üstadımıza duyulan bu kin ve nefret acaba Zeki Geçkil şeytani hased damarıdır.Müslüman kıskanmaz imrenir.Ahmet AKGÜL Üstadımız olaylara Kur’an gözlükleri ile baktığı için bugüne kadar Elhamdülillah neredeyse hiç yanılmamış kime ne not verdiyse ortaya çıkmıştır. Yaklaşık 21 senedir çıkan Milli Çözüm Dergisinde ilgili ve yetkililer uyarılarak Fetö olayında olduğu gibi Devletimizin en ince noktalarına sızan hainler ve işbirlikçiler konusunda uyarı yapılmıştır. Bir dergiden çok fazlası bu hayırlı yazı,kitap ve konferanslarla yetkililer uyarılmıştır. Bu gerçekler bir kitap gibi ortada durmaktadır.
enazından Allah razı olsun denmesi gerekirken buna rağmen üstada yapılan bu saldırıların art niyetli olduğu düşünüyorum. Elbette Hakkın savunucusu olan üstadımızı Allah hertürlü fitne ve iftiralardan koruyacak ve çok yakında herkezin ayarının ortaya çıkacağı Adil Düzen İnkilabı münafıkların iki yüzlü tavırlarına rağmen mutlaka yaşanacaktır. En çok savunucusu olan Ahmet AKGÜL üstadımıza ilahi adalet gereği nasip olacaktır. Yüseklere tükürenler ergeç o tükürüğün yüzlerine düşeceğini unutmamalıdır Nokta
Uzaktan kumandalı olarak, sivillere, mahallelere karşı cehennem gibi ateş yağdıran İsrail ordusunun, gerçek çatışmada o kadar cesur ve deneyimli olmadığı ortaya çıkmıştı. Siyonist ordusunun subayları ve komutanları bir avuç direnişçinin önünde diz çökmüş kaçışmaktaydı!
Ey Zeki Geçkil,
DÜKKANI KAPATABİLİRSİN ARTIK… HASAN BİTMEZ HAKKINDAKİ KONUŞMANLA YORUMUNLA , MOSSAD’IN VE İSRAİLLİ YAHUDİLERİN YORUMLARIYLA AYNI DÜŞÜNDÜĞÜNÜZÜ TARİH VE KAYITLARLA TESCİLLENDİ…
MİLLİ ÇÖZÜM VE ÖZELLİKLE ÜSTAD AHMET AKGÜL İSE HAKÇA BİR YORUM YAPARAK SİZDEN ZATEN AYRIYDI ANCAK BU HADİSEYLE DE AYRI OLDUĞUNU TESCİLLEDİ … HASAN BİTMEZE BİTMİŞ DEMİŞSİN… SEN BİTTİN EY ZEKİ GEÇKİL SEN BİTTİN… AHMET AKGÜL HOCA TOPUNUZUN HAKINDAN GELDİ HEPİNİZİ DEŞİFRE ETTİ VE BİTİRDİ… DÜKKANDA ZATEN BİR SEN BİRDE BİRİ KALMIŞTINIZ HADİ KAPATIN ARTIK… KÖŞENİZE ÇEKİLİN SAHİPLERİNİZİN MEMLEKETİNE UÇUN GİDİN HADİ… BU ÜLKENİN TOPRAĞI SİZİ KABUL ETMEZ…
Bu nasıl bir akıl tutulması. Akpnin hatalarını anlatan herkes düşman.akpyi sakşaklayan herkes dost. Bu müslüman şiari degil.
Sayın Zeki Geçkil bey, sözlerine Hasan Bitmez bitmiş diye başlamışsın fakat yeryüzü var edildiğinde bu yana hak davayı, etrafındaki şeytani ve siyonist güç ve düşüncelere aldırmadan malından, canından, ve sevdiklerinden geçerek Adil bir düzen ve Yaşanabilir bir dünya kurabilmek için Peygamberler, Halifeler, sıddıklar, ve Allahını sevdiği hak dostları bu dünyadan gelip geçmiştir.
Hasan Bitmez Ağabeyimizde bu davayı TBMM sinde siyonistlere ve işbirlikçilerine rağmen korkusuzca ve mertçe haykırıken Rahmeti Rahmana kavuşup şahadet şerbetini içmişrir [Allah Rahmet Eylesin]
Bundan sonra Hasan Bitmez beyin sesini duymayacak olman Hak davanın sesini duymayacağın anlamına değil, Hak davanın gelişinin ayak seslerini saç tellerinden ayak tırnaklarına kadar bütün vücudunda bunun korkusunu hissedeceksin ve o çok güvendiğiniz siyonist ve işbirlikçi münafıklar la birlikte tarihin çöplüğünde yok olup gideceksiniz
YARABBİ Şu yeryüzündeki ve Filistin deki mazlum yavrular korku ve acı içinde titrerken ve onları avutacak hiçbir yakın kucak kalmamışken bu Zalimlere ve onların işbirlikçilerine ve işbirlikçilere hala destek olup hainlik ve namertliklerine hala kılıf arayanlara artık yeryüzünde huzurla mutlulukla rahatça nefes aldırma [AMİN]
Söyledikleri kimin davulunun tokmağı olduğunu ortaya koymuş.
diğer bir paylaşımı varki akıllara zarar.esas kini bitmez sanmayın ha, bu şahsın esas kini kime olduğu ortada.
çalan itrail davuluna nasıl halaya girdiğin açık net ortada.
ismin zeki olabilir fakat Akıllı olmadığın ortada.davul sustuğu zaman anlarsın
Hasan Bitmez’in şahit olduğumuz TBMM’deki konuşması ve AKP sıralarında yükselen seslerin tamamı: SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA HASAN BİTMEZ (Kocaeli) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Bütçe görüşmelerinin hayırlı sonuçlara vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan diliyorum Türkiye siyasetinin ve millî görüş hareketinin hem kodlarının hem de tarihî serüveninin şahidi olarak da birkaç hususu özellikle dış politika bağlamında sizlerle paylaşmak istiyorum. 2002 yılında iktidara gelen AK PARTİ, Türkiye toplumu başta olmak üzere, mazlum toplumlar için büyük umut olmuştu çünkü Erbakan Hocanın talebesi olduğunu iddia eden bir isim büyük bir oy oranıyla Türkiye’de iktidara gelmişti. Tabii, iktidara gelişinin arka planını milletin bilme imkânı kısıtlıydı ve pek de mümkün değildi; dolayısıyla haklı olarak çok büyük mana yüklemiş ve beklenti içine girmişlerdi. Bizim milletimiz mazlumun yanında, zalimin karşısında her daim saf tutmuştur. Dün, burada, AK PARTİ’nin hatipleri konuşurken bir cümle kullandılar “Cevizin içine girmek lazım, kabuğunda kalmamak lazım.” diye, şimdi cevizin içine giriyoruz. Sayın Erdoğan Başbakan olur olmaz, ABD’ye koşup oğlunun okuduğu Harvard Kennedy School’da 5 Şubat 2004 tarihinde bir konuşma yaptı. Bu konuşmasında çok önemli cümleler var. Bu cümleleri sizlere takdim edeceğim: “İsrail devletinin yaşama hakkını kimsenin tehdit etmesine Türkiye razı olmayacaktır. Türkiye, ABD’nin Irak’ta başarılı olmasını samimiyetle arzu etmektedir. Şu anda yüzde 36’sı Kıbrıs’ın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yaşam alanıdır; belli bir oranda bu tür toprağı verebiliriz.” Aslında bu ifadeleri de kapsayan konuşmanın tamamında aşağıdaki sözleri vermiş oluyordu Sayın Cumhurbaşkanı: “ABD’nin ve küreselcilerin emperyalist hedeflerini gerçekleştirmesine hiçbir şekilde engel olmayacağız, bilakis her türlü desteği sağlama noktasında işbirliği yapmaya hazırız. ABD’nin bizden talep ettiği bütün yükümlülükleri yerine getireceğiz. Bunun için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini dahi feda etmeye söz veriyoruz ve bunu garanti ediyoruz.” NURETTİN ALAN (İstanbul) – Onu nerede demiş? HASAN BİTMEZ (Devamla) – “İsrail’in güvenliği bizden sorulur.” Bu arada, Sayın AK PARTİ Genel Başkanı orada, bu sözlerin altında, konuşmanın bütünü içerisinde bakıldığında “Bu sözleri biz veriyoruz ama bu arada ihtiyaç duyduğumuz kamuoyu desteğini sağlamak ve kaybetmemek için partimizi bundan sonra da desteklemeye devam etmeniz…” ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Nereden çıkarıyorsunuz ya? HASAN BİTMEZ (Devamla) – “Ayrıca toplumun zaman içerisinde yapacağınız katliamlarınıza karşı sessizliğini temin etmek için…” ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Ya, değerli arkadaşlarım, bu hakikaten çok ayıp bir şey! HASAN BİTMEZ (Devamla) – “…yüksek sesli ve yüksek tonlu bazı çıkışlarımız, sözlerimiz olabilir, siz bunlara aldırış etmeyin, rahatsız da olmayın çünkü bunlar size ve siyonist emellerinize hiçbir zaman zarar vermeyecek ve sadece sözde kalacaktır.” ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Böyle bir şey olamaz yani! HASAN BİTMEZ (Devamla) – Konuşmanızda kurduğunuz cümleler ve taahhütlerinizin tamamı siyonizmin, ırkçı emperyalizmin, küreselcilerin dünya hâkimiyetini kurmasını ve tahkimleştirmesini temin eden bir yaklaşımdır. Bu çerçevede, Büyük Orta Doğu Projesi’nin yani büyük İsrail projesinin eş başkanlığını Yemen ve İtalya Başbakanlarıyla beraber kabul ettiniz. ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Şu hale bak ya, uydur uydur diz! HASAN BİTMEZ (Devamla)- Yetmedi, İspanya Başbakanıyla birlikte de Medeniyetler İttifakı’nın Eş Başkanlığını kabul ettiniz. Evet, Büyük Orta Doğu Projesi büyük İsrail projesidir ve bu proje birlikte çalıştığınız ABD Dışişleri Eski Bakanı Condoleezza Rice’ın ifadesiyle Orta Doğu’daki 22 ülkenin sınırlarını ve yönetimlerini değiştirmek üzere tasarlanmış siyonist, küreselci bir projedir. Türkiye’ye döndünüz ve 16 Şubat 2004 tarihinde Fatih Altaylı’nın Teke Tek programında “Bizim BOP eş başkanı olarak Kuzey Afrika ve genişletilmiş Orta Doğu projesinde bir görevimiz var.” dediniz ve iktidarınız boyunca da buna uygun dış politika sergilediniz. BOP eş başkanlığı çerçevesinde ilk hatalı adımınız ABD’yi “dost ve stratejik ortak” olarak kabul etmenizdir. Bununla birlikte, ABD’nin Irak’ı işgaline yardımcı oldunuz. 1 Mart 2003 tarihinde bu Meclise tezkere getirttiniz. Tezkere yeterli sayıya ulaşamadığı için reddedilmiş oldu ama Dışişleri Bakanlığı genelgesiyle tezkereden almayı istediğiniz yetkileri aldınız. 60 bin Amerikan askerine havaalanlarımızı, limanlarımızı ve tesislerimizi kullandırdınız, işgale ortak oldunuz. Yetmedi, genç Amerikan askerlerinin ve subaylarının ülkelerine sağ salim dönmesi için de dua ettiniz, Irak talan edildi, insanlar öldürüldü, kadınlara tecavüz edildi. ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Bu nasıl laf ya Sayın Başkan! Böyle kafanıza göre… HASAN BİTMEZ (Devamla) – Saddam bir bayram günü idam edildi, Irak sayenizde parçalanmanın eşiğine geldi, terör örgütleri Irak’ta katliam ve talan yaptı. Siyonizmin Suriye’ye diz çökertme projesine de yardımcı oldunuz. Bugün Suriyeliler perişan, yüz binlerce insan öldü, milyonlarca insan göçmen oldu Suriye de bölünme aşamasına geldi, ABD bölgeye yerleşti, terör örgütleri Suriye’de cirit atıyor. Libya desteğinizle, NATO müdahalesiyle birlikte istikrarsızlaştırıldı, Kaddafi insan onuruna yakışmayan bir şekilde öldürüldü, kardeş kardeşe kırdırılmak isteniyor, hâlâ kargaşa devam ediyor ve Libya’nın petrolleri maalesef emperyalistlerce kullanılıyor. Yemen’de iç savaş mezhep fitnesiyle, bahanesiyle devam ettirilmeye çalışılıyor. Birçok konuda Amerika Birleşik Devletleriyle birlikte oldunuz. ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Nerede Erbakan Hocanın nezaketi, nerede sizin nezaketiniz. HASAN BİTMEZ (Devamla) – BOP eş başkanlığı kapsamında 2’nci hatalı dış politikanız ise Avrupa Birliği politikanızdır. Avrupa Birliğini bir medeniyet projesi olarak kabul ettiniz, öncelikli ve vazgeçilmeyi stratejik hedef olarak ilan ettiniz. Altmış yıldır kapısında beklediğiniz Avrupa Birliği ne siyaseten ülkemizin varlığıyla uyumlu görülebilecek bir birliktir ne de millî ve manevi değerlerimizle uyuşabilecek bir durumu vardır. Avrupa Birliği ülkeleri kendini Hristiyan kulübü olarak görüp, siyasi ve askerî olarak buna göre tutum takınan bir örgüttür. Bu yüzden Avrupa Birliğinin siyasi mekanizmalarına kendini teslim eden bir siyaseti takip etmek yerine Avrupa Birliğiyle eşit ortaklar olarak masaya oturabileceğimiz bir genel çerçeveyi her zaman size ifade ettik. Bugün, Avrupa’da İslam düşmanlığı ve yabancı düşmanlığı had safhaya ulaşmıştır. Avrupa devletleri dün Bosna’da soykırıma göz yumdukları gibi, bugün de İsrail’in Filistin’de gerçekleştirdiği soykırıma karşı ikiyüzlü bir siyaset izlemektedir; Avrupa ve Batı ikiyüzlüdür. Filistin’de yapılan katliama sessiz kalarak ve hatta siyonist soykırıma aleni destek vermekte, böylece hukuku üstün tutan bir birlik olmadıklarını ortaya koymaktadırlar. Bir barbarlar topluluğudur Avrupa, sürekli ahkam kesiyorlar ama hiçbir icraatları yok. Peki, siz Avrupa Birliğinden ne umuyorsunuz arkadaşlar? Bazen Avrupalı siyasetçiler tarafından açıkça dile getirildiği üzere bu uyuşmazlığın altında yatan şey Türkiye’nin bir Müslüman ülke olmasıdır. Türkiye’yi oyalayarak kendi siyasetine alet eden ve Türkiye’den tavizler koparan Avrupa Birliği için önce gidip bakanlık kurdunuz, sonra beceremediniz bunu başkanlığa çevirdiniz ve Güney Kıbrıs’ın Avrupa Birliğine üye olmasına sessiz kaldınız. Türkiye bu muameleye maruz kalacak bir ülke değil arkadaşlar. Avrupa Birliğinin bizden istediği tavizlerin en başında gelen millî davamız Kıbrıs; Avrupa Birliği konusunda birinci ele alacağımız mesele aslında budur. Kıbrıs, Osmanlı bakiyesi olan, devlet olma vasfını kazanamamış bir kara parçasıdır. Millî davalarımızın en önde gelen Kıbrıs meselesi için AK PARTİ İktidarı Allah için ne yaptı arkadaşlar? Belçika modeli ve Annan Planı diyerek bayraklaştırdığınız, Kuzey Kıbrıs’tan vazgeçme anlamına gelen federe devlete yeşil ışık yaktınız, Kıbrıs’a en büyük zararı verdiniz “Toprakların belli bir kısmını vermeyi biz garanti ederiz.” dediniz, “Askerin bir kısmını çekebiliriz.” dediniz. ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Bu nasıl bir şeydir ya, nasıl böyle konuşuyorsun ya! HASAN BİTMEZ (Devamla) – Kuzey Kıbrıs’ın tanınması için herhangi bir girişiminiz oldu mu? ERCAN ÖZTÜRK (Düzce) – Bu kadar yalanı söylerken yüzün bile kızarmıyor! HASAN BİTMEZ (Devamla) – Eğer olduysa görünen o ki hiçbir sonuç alamadınız. Yirmi yıl önce Kuzey Kıbrıs’ı tanımayan ülkeler bugün hâlâ tanımıyor arkadaşlar, yirmi yıl önce Kıbrıs’ı tanımayan ülkelerin hiçbiri bugün Kıbrıs’ı tanımıyor. İHA’lar ve SİHA’lar gönderdiğiniz Ukrayna ve Azerbaycan neden Kıbrıs’ı tanımıyor? Çünkü siz istemiyorsunuz. ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Yalan! HASAN BİTMEZ (Devamla) – Bu konuda bir tane de adım atmadınız, atmadınız elbette. ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Yalan, yalan, külliyen yalan! HASAN BİTMEZ (Devamla) – Bunun yerine Kıbrıs’ta tek devletli bir modeli çözüm olarak milletin önüne getirdiniz Annan Planı’yla. ERCAN ÖZTÜRK (Düzce) – Çok yalan söylüyorsun, çok. HASAN BİTMEZ (Devamla) – Kıbrıs’ı pazarlık masasına meze ettiniz arkadaşlar. ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Yalan, külliyen yalan! HASAN BİTMEZ (Devamla) – “Çözümsüzlük çözüm değil.” diyerek hayatını Kıbrıs davasına adayan Rauf Denktaş’ı istenmeyen adam ilan ettiniz. ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Hatibi uyarmanız lazım Sayın Başkan, hatibi uyarmanız lazım. Bu, Ecevit’e de hakaret, hepimize hakaret. HASAN BİTMEZ (Devamla) – 1974’ten önce Rumların yaptığı onca katliamı unutmuş, Kıbrıs’ın tarihî ve stratejik önemini göz ardı eden bir bakış açınız tam da emperyalizmin arzu ettiği bir bakış açısı. ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Böyle bir şey olamaz, böyle bir konuşma olamaz! HASAN BİTMEZ (Devamla) – Bu yüzden geçmişte düzen partilerinin olduğu gibi sizin de amacınız Kıbrıs’ı verip Avrupa Birliğine girmek oldu. ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Yalan! Yalancı! RESUL KURT (Adıyaman) – Bak biz varız diye Kıbrıs’ı alamıyorlar. HASAN BİTMEZ (Devamla) – “Kıbrıs sorununun çözümü” dediğiniz budur arkadaşlar. RESUL KURT (Adıyaman) – İyi öğren, iyi öğren; iyi öğrenememişsin. HASAN BİTMEZ (Devamla) – Bunun Kıbrıs’ın kaybından başka bir sonucunun olmayacağı da açıktır. Avrupa Birliği bizden bir şey daha istiyor, diyor ki… RESUL KURT (Adıyaman) – Sizden istiyor sizden, bizden değil. HASAN BİTMEZ (Devamla) – “Dicle, Fırat ve GAP havzasının idaresinin uluslararası bir konsorsiyuma devredilmesi gerekir.” ve bir şey daha diyor: “İsrail ve komşularının bu sulardan yararlanmasının temin edilmesi gerekir.” Ne alakası var İsrail’in Avrupa Birliğiyle? ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Tamamen yalan. HASAN BİTMEZ (Devamla) – Bundan iki ay önce Meclis Başkanı Avrupa Parlamenterler Meclisi Başkanları toplantısına gitti, İsrail’in Meclis Başkanıyla orada görüşmek için can attı ve görüştü. Avrupa Parlamenterler Meclisi Başkanları toplantısında İsrail’in ne işi var arkadaşlar? Gerçi Numan Bey de… Evet, arkadaşlar, Avrupa Birliği demek İsrail’le tek devlet olmak demektir. ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Ya, Cumhuriyet Halk Partisine söyle, beraber geldiniz, beraber geldiniz ya. Nasıl geldiniz ben merak ediyorum. HASAN BİTMEZ (Devamla) – Avrupa Birliği bizden başka hangi tavizleri istiyor? Ekonominin kontrolünü istiyor; “Özelleştirme yapın.” diyor,… Daha fazla oku »
Öncelikle Hasan Bitmez abimizin vefatına yürekten acı duyuyor, kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Ölümüne bile asla saygı gösterilmeyen ve sevindirici bir haberdir diye bahsedilen şahsın yazdığı satırları okurken şu ayet hatırıma düşmüştür: Onlar imana karşılık küfrü satın alanlardır. (Yani önce iman etmişken sonra tavize yanaşıp, İslam’a hıyanetle kâfirlerle işbirliğine başlayan, dünyalık makam ve menfaat karşılığında zulüm düzenine taşeronluk yapan münafıklardır.) Onlar için çok acı ve alçaltıcı bir azap vardır. (3:177)
Aksa Tufanı’nın gizli tutulması da bana “Erbakan Hocamızın Mekke Fethi ve Uyarıları” ( https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/erbakan-hocamizin-mekke-fethi-yorumlari-ve-uyarilari/ ) yazısındaki şu kısmı hatırlattı ve tarihin tekerrürden ibaret olduğunun bir kere daha idrakine varmamı sağladı:
“…Efendimizin Mekke’nin Fethi’ni başlıklar halinde bir ele alalım bakalıım:
1- Mahremiyet ve gizlilik kuralı…
2- Maddi ve manevi hazırlık, yani gerekli ve yeterli tedbir kuralı…
3- Kutlu gaye, olumlu ve sorumlu gayret ve şuurlu özveri kuralı…
Demek ki, bir işte, bir faaliyette başarı elde etmek istiyorsak, evvela çalışmalarımızı sadece o çalışmayı birlikte yapacağımız güvenilir kişilerle, yani ancak o konuyu bilmesinin fayda sağlayacağı kimselerle paylaşacak, yalnızca bu isimlerle plan-program yapılacak, bu isimlerin dışında hiç kimse, en son aşamaya veya onların dâhil olacakları noktaya kadar bu çalışmayı bilmeyecekler. Ne zaman ki bilmeleri ve çalışmaya dâhil olmaları gerekiyor, ancak o zaman haberdar edilecekler. Zaten lüzumundan fazla şey bilmesi insana eziyettir!”
Son olarak Hasan Bitmez Abimizin meclisteyken okuduğu şiiri yazmak istiyorum;
Onlar sanıyorlar ki, bizden kurtulsalar mesele kalmayacak.
Halbuki bizden kurtulsalar vicdan azabından kurtulamayacaklar,
Vicdan azabından kurtulsalar, tarihin azabından kurtulamayacaklar.
Tarihin azabından kurtulsalar, Allah’ın gazabından kurtulamayacaklar.
Ve bizler inanıyoruz Adil Düzen mutlaka kurulacak; Hak gelecek, batıl zail olacaktır.
SEBATAİST MEZARLIĞI MI?!.
Şeytanın ayrıntılarda gizlendiğini ve özellikle insan suretli Şeytanların zehir şırınga etme konusunda uzmanlaştığını, Zeki denen İblisin has adamından öğrendim. Şimdi bu haysiyet ve şeref mahrumu bunamış bataklık sineğine sormak lazım. Dünyalık koltuk kendisine verilmeyince Erbakan Hocamızdan öç alma adına, Hocamızın makamının olduğu kabristana Sebataist mezarlığı diyecek kadar alçalan ey kansız; başta Erbakan Hocamız olmak üzere, Hocamızın ailesi, anne ve babasının ve Merkez Efendi’nin bulunduğu kabristana Sebataist mezarlığı diyerek, topluma hangi algı mesajını vermek istedin? O kirli ve zehirli ağzınla, Hasan Bitmez üzerinden Erbakan Hocamıza yönelik kustuğun bu sözlerle, yıllarca hayalini kurduğun genel başkanlık koltuğunu vermediği için, Erbakan Hocamız’dan bu şekilde öç mü almaya çalışıyorsun; ey beyinsiz hain Zeki Geçkil… Yıllardır bu zehirli dilin ve kirli ağzınla, Akp ve Erdoğan’ın günahlarına hem kılıflar uydurdun, hem de, Erbakan Hocamıza yine bu yolla iftiralar attın. Sana cehennem bu kadar yakınken, günahlarınla seni başbaşa bırakıyorum. Etrafındaki üç beş zavallıyıda bu vesile ile uyanmaya davet ediyorum..
Youtube’da bir videoya denk geldim, bir Amerikalı ve seküler bir bayan 6 ay kadar önce Nisa Suresi :56. “ Biz ayetlerimize karşı inkâra sapanları şüphesiz ileride ateşe sokuvereceğiz. (Bunların) Derileri yanıp döküldükçe, azabı (sürekli) tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Gerçekten Allah, (her dilediğini yapacak kadar) Güçlü ve Üstün olandır, Hüküm ve Hikmet sahibidir.” Ayetini okuduğunu ve ayetin kendisine çok sert geldiğini , bunu insanlara bir tanrı neden yapar, niçin yapar diye kendime sordum, diyor. Daha sonra İsrail Terörünün Filistine ve Filistinli Çocuklara yaptıkları, yaşattıkları cehennemi gördüm. O güne kadar insanların özünde iyi bir insan olduklarını, tüm insanların geçmişteki eylemleri için affedilmeyi hak ettiğine gerçekten inanan birisiydim. Ama bu noktadan sonra … (Bu zulümlere şahit olduktan sonra…) Hayır! Hayır! ( Bu cezayı hak ediyorlardı) Özellikle (Amerikan) hükümetimin bu zulme silah, mühimmat ve destek vererek yaptıklarından sonra …. Suç ortağı olduğumuz gerçeği ile gerçekten çok üzgünüm… Diyordu…
Evet, bu ve buna benzer bir çok video, mesajlar ve yazılar okumaktayız… Adeta (İslam) Güneş(i) batıdan doğuyordu!..
Filistinliler belki baktığımızda İslami bir tebliği yapmıyorlardı ama her aldıkları nefes, vakarlı duruşları ve mücadeleleri tüm dünyada İslam’ın şerefini yansıtıyordu, İslam’ın prangalarını sökmüşlerdi ve İslam Filistinde yeniden vücud bulmuş, olanca hür ve gür sesi ile haykırıyordu ve insanların İslam’la tanışmasına, İslam’a ilgi duymalarına ve nihayetinde insanların Müslüman olmalarına vesile oluyorlardı.
Şu an dünyada bir başka sözde düşmanla savaşmayıp(!?), gerçek anlamda bir zalim kafirle savaşan bir avuç Müslüman var orada, Filistinde…
Belki de dünyada tek özgür kalan beldenin de işgal edilmemesi için savaşıyorlardı… Nasıl ki zamanında Hz. Hasan sonucunun çok ağır ve acı olacağını bile bile zalime karşı dik durup yürüdü ise, şimdi de bir avuç ama koca yürekli Filistinli kardeşlerimiz, aynen Hz. Hasan’a da, gitme, vazgeç, pes et demelerine nasıl karşı durduysa aynı inanç ve kararlılıkla karşı durarak, ve vicdanlarından başka hiçbir sesi dinlemeyerek İslam’ın şerefini ve sancağını yere düşmekten kurtarmaya ve kıyamete kadar da zalime ve zulme karşı dik duracak Müslümanların olduğunu bir kez daha haykırıyorlardı…
O Amerikalı seküler bayanın dahi dediği ve bu zulme ortak olan kendi Amerikan hükümetini lanetlediği ve bundan dolayı bir suçluluk hissine kapılıp, göz yaşları ile özür dileyerek, Nisa:56. Ayetindeki zalimlere ve suç ortaklarına, işbirlikçilerine verilecek cezanın artık ne kadar adil bir ceza olduğunu söylemesine rağmen; iktidarda olduğu günden beridir İsrail’le can ciğer kuzu sarması bir karşılıklı çıkar ilişkisi yaşayan ve bu Siyonist zulme bizatihi ortak olan ve bununla da yetinmeyip her türlü eleştiriyi bile umursamayıp lojistik destek veren AKP iktidarının suç kronolojisini, resimli belgeleriyle, adeta bir film şeridi gibi yüzlerine çarpılınca adeta ezan duymuş köpekler gibi uluyan insan müsveddeleri acaba bu ayetleri bilmezler miydi?
Yoksa onların kitaplarına bu ayetler yok muydu? Yoksa hiç mi kitapları da yoktu!?
Acaba vicdanlarını da o gemiciklere yükleyerek Terörist İsrail’in hizmetine mi sunmuşlardı?
Bütün bunlara ilaveten ezan duyunca havlayan köpekler olur da o köpeklerin ağızlarından damlayan salyaları olmaz mıydı?
İşte o salyalardan biri de geçenlerde yine damlamıştı…
Ve bütün Allah’ın azabına duçar olacak amelleri yüzlerine haykırılan insan müsveddelerini savunayım derken aslında kendi ruh DNA’sı hakkında da malumu bir kez daha ilam etmişti.. Hasan Bitmez’in vefatına Siyonist MOSSAD ve tayfası sevinmiş, ne kadar Namusu Ekber düşmanı varsa sevinmiş ve o salyacık da “oh olsun diyerek” bizlerce malum olan ayarını bir kez daha ortaya koymuştu…
Her ne kadar kızsak da şu malum iktidarın faydalı olduğu işler de vardı..
Belki bilirsiniz bir canlıyı pire, bit ve (bit yavrusu) yavşakları sarmış ve kanını emerek, onu kaşındırarak zarar vermeye başlamışsa, zavallı hayvancık bunlardan kaşıyarak, ısırarak kurtulmaya çalışsa da çoğu zaman kendine zarar verir ve nihayetinde kendini hemen yanında da içi çürümüş ve kof bir ağaç parçasının da olduğu derin sulara bırakır, işte o anda canlının üzerindeki pire, bit ve yavşakları bu kof ağacın üzerine üşüşürler. Pire, bit ve yavşaklarından kurtulan canlı da huzura erer. Kof ağaç da su alana kadar ömrünü tamamlar ve nihayetinde üzerindekilerle beraber suya batıp telef olur gider…
İşte bu hikayede kof ağacı ve malum yavşakları da anladınız siz!
Az kaldı, son bir iki yavşakda bedeni terk edip, kendileri ayan ettikten ve kof ağaca tünediklerinden sonra bu kof ağaca, canlının huzura ermesi ve kof ağacında batması yakındır…
Gerçekten bu kof ağaç parçası olmasa idi ne yapardı bu canlı bu pire, bit ve yavşaklarla ?
Ve bütün bu zulme, adaletsizliğe, namertliğe, vefasızlığa şahit olduktan sonra da kalbimizden ve vicdanımızdan haykırıyoruz.
“Zalimler için Yaşasın Cehennem!”
بِسمِاللّهِ الرّحْمٰن الرّحٖيم
Yoksa siz, daha önce gelip geçen (kavimlerin durumu) başınıza gelmeden (onların İslam yolunda ve imtihan amacıyla çektiklerini siz de çekmeden; dünyada Adil Devlete erişeceğinizi, ahirette ise) cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara öylesine belalar, yoksulluk ve hastalıklar dokunmuş ve öylesine sarsılmışlardı ki, sonunda peygamber ve onunla birlikte iman eden kimseler; “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek (kadar çaresiz kalmışlar ama buna rağmen davalarından asla caymamışlardı. Sadakat ve samimiyetlerini böylece ispat ettikten sonra) İyi bilin ve bekleyin ki, artık Allah’ın yardımı yakında erişecektir. Bakara (214) Her nekadar Filistinli kardeşlerim çetin bir imtihan versede aslında sadece onlar değil imtihanı, tüm dünya imtihandadır.Keskin bir çizgiyle saflar ayrılmaktadır.Artık münafıklık ikiyüzlülük geçerli değil safın ya karanlık kafir topluluğundan yanadır yada nurun aydınlığın tarafındadır tercih yapmamak susmak bir tercih değildir aksine yine kafirleri sessizce desteklemektir.Artık uyanma vaktidir gerçekleri görme vaktidir, binlerce gazzeli kardeşlerim şehit olurken,dünyanın bir çok noktasında küllerinden yeni tohumlar yeşermektedir, binlerce çiçekler açmaktadır
Hamaslı mücahitler ve gazze halkı tüm dünyayının siyonizmin pençesinde olduğunu ortaya çıkarmış aslında tüm halkları özgürleştirmiştir.
Allaha teslimiyeti tevekkülü ve sabrı öğretmiştir,şerefin gösterişte güç değilde Allaha olan inançla olduğunu göstermişlerdir ve geri dönüşü olmayan artık israilin sonun yakın olduğunu birkez daha gözler önüne sermişlerdir.Halkları top yekün birlikte olmaya ve düşmanın kim olduğunu tüm insanlığa göstermişlerdir.Ve bizim birkez daha zafere olan inancımızı perçinleştirmişlerdir. Allah nurunu tamalayacaktır.Elhamdülillah zafer yakındır ve zafer inananlarındır (Necmettin Erbakan)
AKSA TUFANI İLE DÜNYANIN DEĞİŞİMİ ve HAİNLERİN DEŞİFRE OLMASI
7 Ekimle başlayan Hamas’ın Aksa Tufanı harekatını, en güçlü ordu ve en süper istihbarata sahip olduğunu iddia eden israilin ve destekçisi abdnin ne mossadı ne de cia sının ruhu bile duymamıştı!. ve öyle hazırlıksız yakalanmışlardı ki ilk gün 2000 leş ve yüzlerce esir bırakmışlardı.. yenilmez zannedilen israil ordusu şoka uğramış ve o günden bu güne her geçen gün acı akıbetine hızla yuvarlanmaktadır. sonlarını görmeleri ile birlikte daha da vahşileşip çokca Gazzeli masumları bebekleri, çocukları, kadınları tonlarca bomba, füze ve fosfor bombaları vs. ile katledip gıdadan elektiriğe ve suya kadar en temel ihtiyaçların bile gazzeye ulaşmasını engelleyerek katliamlarına katliam katıyordu.. maalesef tüm bu katliamlar olurken, başta Türkiye de sözde islam lideri, akp ve küçük ortakları zahiren lafla filistinin yanında ama gerçekte israille bu güne kadar olmayan bir işbirliği içindeydi.. israille normalleşmeden, kürecik üssü ile israile istihbarat sağlanması ve gemilerle demir çelik barut ve gıdaların israile taşınmasına kadar bilinen bilinmeyen nice ihanetler..
Oysa 54. Hükümet Başbakanı Erbakan ne yapmıştı 20 Şubat 1997 de Filistine Türk Askerinin gönderilmesi teskeresini meclisten çıkarıp hemen sonrasında 28 şubat darbesine rağmen uzun süre Türk Askerinin Filistinde kaldığı sürede tek bir masumun burnu dahi kanamamıştır!
işte Meclisimizde SP Milletvekili rahmetli Hasan Bitmez bey işbirlikçilerin tüm bu ihanetlerini cesurca haykırırken kalp krizi sonucu şehit olmuştu.. ve meclisteki vicdan , izan fakiri Özlemler, dönmeler ve yerel bir gazete çıkartan çakma yazar-şair geriZEKİ gibi çıfıtlar, mossad ve siyonist beyinli çıfıtlar Hasan Bitmeze saldırıyorlardı. geriZEKİ Hasan Bitmez üzerinden Ahmet Akgül ve Milli Çözüme sataşıyor ve mossad ve çıfıtlarla aynı dili konuşuyordu..
Elhamdülillah Ahmet Akgül ve Milli Çözüm tüm bunlara projektör tutuyor! tüm hainler ne kadar gizlenseler de deşifre oluyor.. bu vesileyle herkesin ayarını herkese gösteriyordu!..
tüm bunlar olurken ve siyonist israil eşi benzeri olmayan katliamlar yaparken, acı ve alçaltıcı akıbetine doğru yuvarlanırken, özellikle Batıda islama yönelim hızla artmakta.. insanlar fevc fevc kuranı kendi dillerinde okuyup gözyaşları ile iman etmekteler.. Filistin için müslüman ülkeleri dahi kıskandıracak mitingler ve protestolar yapmaya başlamışlardı.. yani şeytan ve şaheseri siyonism, işbirlikçileri ve uşaklarından geriZEKİ gibi çıfıtlar kaybediyor.. artık ne yapsalar Hakka destek Batıla köstek oluyor, Erbakan ve sadıkları kazanıyor, Filistin kazanıyor ve tüm insanlık kazanıyor..
Tüm insanlığın, masumların özlemle beklediği, ADİL DÜZEN devrimi an meselesiydi.. ve bu devrim Milli çözüm eliyle olacaktı..!
Zeki Gekil, Erbakan Hocamız olmak üzere, Hocamızın ailesi, anne ve babasının ve Merkez Efendi’nin bulunduğu kabristana Sebataist mezarlığı demiş.
“…İşte onun misali o (kuduz) köpeğin haline benzer ki; eğer üzerine varırsan dilini sarkıtıp (ürkekçe) soluyuverir, veya kendi haline bırakırsan yine dilini uzatıp (tedirgin ve bitkin şekilde) soluyuverir… (Bu tiplerin ne mü’minler yanında kıymeti bilinir, ne zalimler katında rağbet edilir…)” (Araf 176)
İt işte, yine itligini yapıp havlamış, soysuzluğunu gösterip Erbakan Hocamızdan öç alma adına, Hocamızın makamının olduğu kabristana Sebataist mezarlığı diyecek kadar alçalmış.
Bu şarlatan Şeytana aldanıp peşine takılan zavallılar ah keşke deyip pişman olmadan UYANIN!
“Sonunda o (şeytanlara ve şarlatanlara aldanan kişi, ahirette) Bize geldiği zaman (kendilerini kandırıp kullananlara): “Keşke benimle senin aranda iki Doğu (Doğu ile Batı) uzaklığı olsaydı. Meğer ne kötü yakın-dost(muşsun sen)” deyip (suçlayacak ve pişmanlık duyacaklardır).(Zuhruf 38)
ELEK HIZLA SALLANMAYA DEVAM EDİYOR!..
Bu soytarının Meclis kürsüsünde itrail zulmünü ve Akp suskunluğunu haykırırken hakkın rahmetine kavuşan birinin ölümüne sevinmesi Allah’ın herkesin ayarının ortaya dökülmeden canının alınmayacağı vaadinin Hak olduğunun en güzel ispatlarından biridir. Zira aynı soytarı bir başka paylaşımında rahmetli Hasan Bitmez’in Merkez Efendi Mezarlığına defnedilmesinden dolayı orasının sabataycı mezarlığı olduģunu söyleyerek birincisi böylesine şerefli bir ölümü (kendi zırvalamasıyla) bir sabataiste nasip ettiği için (haşa) Allah’ın adaletini sorgulama küstahlığına ikincisi aynı mezarlıkta ailesi ile birlikte yatmakta olan Aziz Erbakan Hocamıza Sabataycı damgası vurma hadsizliğine kalkışmıştır. Ve Hamdolsun ki böyle ayarsızların ayarını ortaya koymak bir kez daha Milli Çözüm eliyle nasip olmuştur. Bakalım ve görelim Filistinden ateşlenen zafer başlangıcı daha nice ayarsızın karakterini ortaya döktüğü bir elekten geçme sürecinin başlangıcı olacaktır
Zeki geçkil’ e itafen ;
KUDÜS DAVASINI SAVUNURKEN TOPRAĞA DÜŞENLE KÜRSÜDEN DÜŞENLE ARASINDA BİR FARK YOKTUR..
ANCAK!
Düstüğünde Yahudi gibi Sevinen Müslümanların siyonist yahudi’den de FARKI YOKTUR.
İşte Allah’ın rahmeti, İşte Allah’ın gazabı.
Saadet partisi Milletvekili rahmetli Hasan BİTMEZ, Siyonist İsrail’in Filistin’deki vahşetine destek olan işbirlikçi Akp hükümetinin ayarını en net şekilde ortaya koymuş ve Meclis kürsüsüne “Katil İsrail, işbirlikçi AKP” pankartını koyarak hakkı, hakikati haykırıp milyonların şahidliğinde şehid oldu ve Allah’ın RAHMETİNE kavuştu.
Konuşmasının sonunda kalp krizi geçirip yer düştüğü sırada, bu en şerefli hal için “işte Allah’ın gazabı” diye bağıran Akp milletvekilleri ve sosyal medyadan mossadla aynı zehri kusan Zeki geçgin gibi troller, Hakka düşmanlık ve batıla yaltaklık etmek noktasında düştükleri en rezil hali; vicdansız, insafsız ve şuursuz hali ifşa ettiler.
İşte bu hal, Allah’ın GAZABIdır.
Elbette Hak ile Batılı ayırt edemeyenlerin;
Rahmet ile Gazabı da ayırt edememeleri,
BİTMEZ bir alemin en kutlu başlangıç olan şehadet için, “BİTTİ” diyerek kendilerince aşağılamaları, bu aşağılıklar için normaldi.
Allah’ım Rahmetinden ayırma, Gazabından koru (amin).
Hasan abimizin yaptığı konuşması bizim dilimize tercüman oldu gönlümüzden geçenleri söyledi.şerefli ve onurlu bir şekilde hakka yürümesi için hayırlara vesile oldu. Allah’ın rahmeti üzerine olsun.
El aziz ci yaptığı konuşmada kendisinin safını belli etmiş. Aziz olamamış malesef.
filistin meselesi insan olanın gerçek bir meseledir…
insan olan bu meseleyi sahiplenir. Bu mesele insanlık meselesidir.
herkesin insanî temel haklara sahip ve saygın yaşayacağı bir düşünceye sahip çıkmak bizim aslî görevimizdir.
Milli çözüm görüşü olarak. Herkesin onurlu ve bilinçli olarak uygulanması gereken yasalar vardır.
ADİL DÜZEN mutlak doğruları esas alarak yine mutlak yanlış lardan sakınılarak hazırlanmış olan ilmî ,insani İslami, orjinal bir sistem olmaktadır.
Aklıselim ve müspet bilimin, tarihi tecrübe ve birikimin, vicdanı kanaat ve tatminin, evrensel hukuk ve adalet pirensiplerin , ilahi dinin ve Kur’an’ı Kerim’in.
ortaklaşa iyi yararlı güzel buldukları doğru, ve bu altı temel ölçü biriminin kötü zararlı çirkin buldukları ise yanlıştır. İşte Adil düzen doğrulara dayanan yanlışları bırakan ,yepyeni ve orjinal sistem olmaktadır. Tarih te de başka hiçbir örneği bulunmamaktadır.
Yazının başındaki Zeki Geçkil adından bahsedilmesi dikkatimi çekti.
Adını ve namını hiç bir yerde duymadığım ve herhangi bir yerde gündem veya popüler olmayan bu kişi kimdi?
Facebook dan ve X den profiline baktım öyle çok fazla takipçisi ve taraftarı da yok.
Paylaşımlarına göz attım…
Bir kaç paylaşımında…. Aziz Erbakan hocamızdan alıntılar yaparak sözlerine güvenirlik sağlamaya çalışmış. Ancak
Bir paylaşımında…
Halk arasında Erkek ve kadın ilişkilerinde ki duygu manasında kullanılan Aşk kelimesi üzerinden, kendi çapında Aşk kelimesine sadece tasavvufi mana yüklemiş. Neden mi çünkü;
Hemen öncesi 9 Aralık paylaşımında;
“Çıplaklık hayal gücünü ve Aşkı öldürür. Tesettürlü kadını hayalinle süslersin. Çıplaklığın hayal edilecek nesi olur” diyerek, kendi alçak beyninde tesettürlü bir kadını, hangi sapık hayaller ile süslüyormuş ki, böyle bir örnek vererek, haşa ve haşa Allah’ı (cc) tesettürlü bir kadına, Cemalinin gizli olmasının önemini ve güzelliğini de; yine kişinin, kendi hayallerindeki süsleme becerisi ile beraber aldığı zevke bağlamış bu âdi sapık…eee kişinin fikri neyse zikri de o olur.
Merkez Efendi Mezarlığında, Rahmetli Erbakan Hocamızın da makamının olduğunu bildiği halde, rahmetli Hasan Bitmez için de 17 Aralık tarihli paylaşımında “Sabetaycı mezarlığa gömüldü” diye yazarak, kuduzca hırlamasının ve salyasını akıtmasının, aslında kime karşı olduğu anlaşılıyordu.
Daha birçok değersiz ve dengesiz paylaşımı var Zeki Geçkil’in kendi Facebook sayfasında.
Paylaşımlarının ortak noktasında ki ana tema ise “ manevi iklimde keşifteyim havası” ancak dikkatlice okunduğunda paylaşımlar bile kendi içinde çelişkilerle dolu.
Milli Çözüm dergisinde böyle toplumda rağbet görmeyen, hatta kendi Facebook sayfasında bile kendi takipçileri tarafından yuhalanan bu Zeki Geçkil’in adı neden geçmişti.
Anladığım kadarıyla Nevzat Gündüz bey yazısının başında içten içe şöyle diyor du…
Ey zalim Siyonist odaklar
Hepiniz ile hesabımız var
Sanmayın farkında değiliz
Size selam çaksa yavşak
O küçücük yavşak’dan bile
Bizim haberimiz var
Alınacak hesabımız var…
Yavşak: Bit yavrusu
ŞEYTAN ZEKİ, MÜ’MİN AKILLI KİMSEDİR…
Zeki Geçkil; kendini kamuoyuna Erbakan uzmanı ve Onu en iyi tanıyan anlayan biri gibi tanıtmaktadır:
· Fakat Hocanın “Adil Düzen” gibi en temel programı hakkında ilmi ve Adil Düzen’in insanlığın kurtuluşu için tek ve gerçek bir düzen olduğu ile ilgili tek bir yazısı ve yorumu bulunmamaktadır.
· Yine Hocanın en önemli oluşum olarak gördüğü ve teşkilat mensuplarına verdiği çalışma esaslarına ait cihad şuuru verici ve gayrete getirici tek bir yazısı ve yorumu da bulunmamaktadır.
· Ve yine Erbakan Hocanın en büyük özelliği olan “Tebliği ve daveti açık, stratejisi gizli” özelliğini Erbakan’ı seven ve gerçekten Onun yolundan-izinden giden herkesin esas alması gerekirken, bu zat bilgiçlik taslamak için tam tersini yani; “Tebliği ve daveti kapalı, stratejisi açık” şeklinde uygulayarak bilgiç havasıyla kendisine bir gizem ve özellik kattığını sanarak yerli Henry Kissinger gibi davranmaktadır…
· Ve kendilerinin ifade ettiği gibi çeyrek asırdır eski Türkiye’nin yeni Türkiye’ye Erbakan’ın projeleriyle nasıl geçtiğini yazıp durmaktadırlar, ama 25 yıllık yazılarından tek bir ilmi kitap çıkmamıştır ve çıkamazda… Çünkü bugüne kadar yazılanlara bakıp okumaya başlarsanız bir yere doğru gittiğinizi sanırsınız ama bir müddet sonra bir bakarsınız ki başladığınız yere gelmişsinizdir… Elaziz; tarihte pek çok medeniyette kullanılan sembollerden birisi olan ‘Ouroboros’ gibidir. Sembol kuyruğunu yiyen yılan resmidir. Yılan burada hem açlığını doyurup hem de varlığını sürdürdüğünü sanır. Ancak kendisini yiye yiye tükettiğini, başının arkasını görmeye başladığında anlar.
Gelelim en can alıcı noktaya;
Elaziz gazetesi çıktığı günden itibaren kamuoyunda, bilinçli ve çok sinsi bir planlamayla bir karalama ve itibarsızlaştırma kampanyası başlatılarak “Elaziz gazetesini Ahmet Akgül ve ekibi çıkarıyor” haberi yayıldı. İşte bu bilinçli-planlı karalama ve yıpratma kampanyasının arkasına sığınan ZEKİ GEÇKİL ve ekibi, “Nasıl olsa bu yazılar Ahmet Akgül tarafından yazılıyor diye biliniyor” deyip, fütursuzca çeyrek asırdır yazıp durdular. Yetmez! Bu durum o kadar hoşlarına gitti ki, kamuoyunda inandırıcı olsun diye Akgül soyadlı birine de yazar köşesi açıp yazı yazdırmaya başladılar. Ve yine işte tam o sıralar yazarlardan hiçbirinin gazetelerinde yazar resmi olmayıp müstear isim kullandıkları sırada (Zeki Geçkil dahil), işte bu Akgül soyadlı kardeşimiz gazetede gerçek resmi ve Akgül soyadlı ismi ile yazıları yayınlanan tek yazarı idi… Maalesef Derin Devlet işlerini ve Siyonizm’in gizli stratejilerini ve kişilerle olan girift ilişkilerini çözen, yorumlayan ve yazan bu Akgül soyadlı kardeşimiz, ne hikmetse Zeki Geçkil’in bu şeytani hesabını bir türlü göremiyor ve çözemiyordu!? Ama biz inşaallah bu sefer görür umuduyla beklemekteydik!..
Bu Elazizcilerin çeyrek asırdır yaptıkları yayınlarındaa Milli Çözüm ile alakalı menfi veya müspet tek bir yorum ve yazı bulamazsınız… Mesela Milli Çözüm’ün “Bizim Elazizcilerle alakamız yoktur ve olamazda!” şeklinde beyan ettiği yazıları mevcuttur. Ama Elaziz gazetesinde “Bizim Milli Çözüm ile alakamız yoktur” şeklinde beyan ettikleri değil bir yazı, cümle bulunmamaktadır. Ve bunu yap(a)mazlar, çünkü yaptıkları anda, Elaziz ile Milli Çözüm’ün iki ayrı ve birbirleriyle hiçbir alakası olmayan oluşumlar olduğu ortaya çıkar ki, bu durumda Elaziz gazetesinin varlık sebebi biter. Çünkü Elaziz’in gizli ve sinsi kuruluş amacı; Ahmet Akgül’ü zora sokmak ve itibarsızlaştırmak üzerine planlanıp kurgulanmış ve işe yaramadığı görülünce de birkaç yıl önce ekip dağılmış, şimdilerde ise Zeki Geçkil’in oynadığı ve oyalandığı bir alan olarak devam etmeye çalışmaktadır.
Bizim inandığımız Allah, herkesin içini (gerçek niyetini) dışa çıkarmadan kimsenin canını almayacaktır. Elaziz takımının başındaki Zeki Geçkil; bugüne kadar savunup yazdıklarıyla kendilerini partiler ve medya üstü hiç kimsenin fark edemediği gerçekleri tespit edip yazan bir bilgiç havasındaydı, fakat Rahmetli Hasan Bitmez olayına yaptıkları yorum ile; MOSSAD ve İngiliz Yahudisi ile aynı söylemde buluştular… Ve tam da Erbakan Hocamızın “Siyonizm öyle ustadır ki, kim ben mi, ben hiç Siyonizm’e hizmet eder miyim türküsünü söylettirerek sizi kendine asker eder…” noktasına geldiler… (Ki bizce yıllar önce gelmişlerdi.) Ancak bu olay Elaziz’in gerçek ayarını ve amacını bir kez daha ortaya çıkarmış ve böylece ne yapıyorsa, kime tâbi ve taraf olup destek veriyorlarsa bile isteye yaptıkları ispatlanıp kayıtlara geçmiş durumdaydı.
Ahmet Akgül ise; bu şeytani hesaplar yapan Elazizcilerle ilişkisini çeyrek asır önce kesmiş ve üstün bir çalışma ve gayretle son 20 yılına 105 kitap, 1 Meal-i Kerim, 244. sayıya ulaşan dergi ve 100’lerce video ve konferanslarını; Elazizcilerin ve onlara arka çıkıp destek verenlerin, kendisini itibarsızlaştırmak üzerine kurguladıkları planlarına rağmen yılmadan, yorulmadan ve aldırmadan tüm bunları başarmış ve aşmış birisidir. Vesselam…
Kendisine; gittiği yoldaki bitmek tükenmez bilmeyen azmine, cesaretine ve gayretine hayran olduğumu belirtiyor, Allah başarılarını sürekli kılsın diye dua ediyorum…
İyi ki varsınız…
Hamas’ın Aksa Tufanı karşısında siyonist düzenin en etkili ve yetkili kısaca Ağa babaları dahi panik halinde şaşkınlığa düşmüşken, siyonist şebekenin bilmem taa en alt seviye zeki geçkil gibi tiplerin halen ERBAKAN’a havlamanın pirim yapacağını düşünüyor olması çaplarını ve zeka seviyelerini gösteriyor.
Zeki Geçkil denen şarlatanın, birkaç yazısına göz gezdirdim. Ne edebî ne de edepli yazabilen bu zavallı, mossad ile, siyonist kuduz Yahudilerle aynı kafada olduklarını artık saklayamaz olmuşlardı. Merhum Hasan Bitmez, son konuşmasında İsrail’in Filistin’deki vahşet ve cinayetlerini, akp’nin gerçekçi ve sonuç alıcı değil, sadece halkın gözünü boyamaya yönelik tepkiler verdiğini belgeriyle ortaya koymuştu. Şimdi onun vefatının ardından mossad ve Siyonist köpeklerle aynı kafada olduklarını itiraf eder gibi aynı manada mesajlar yayımlayan zavallı Zeki, güya akp’nin en yürekli tepkileri ortaya koyduğunu savunmaktaydı. Terörist israil’in suyu bizim Manavgat’tan gitmekteydi, suyu kesselerdi ya, incirlik ve kürecik Amerikan üslerini kapatsalardı, normalleşme anlaşmalarını askıya alsalar, büyükelçilerini geri çağırsınlardı. Yahu hiç olmazsa bu süreçte ticareti dondursalardı… Maalesef hiçbiri yapılmadı, sadece kınama ve eyy İsrail hitabıyla gözleri boyama… Hasan Bitmez Bey’in o son 20 dakikalık konuşması vicdanlarımızın sesiydi. Ancak zeki geçkil gibi vicdansızların kalpleri öylesine kararmıştı ki mossad ve siyonist kuduzlar ile aynı kafaya gelmişlerdi.
Şuurlu ve onurlu bir duruşla, hakkın safında hakkı haykırarak bu fani dünyadan ebediyete göç eden biri için, bu kin ve nefret dolu söylemlerinizin sebebi nedir acaba Zeki Geçkil? Mossad ve ingiliz yahudileri ile aynı düşünceleri kusmanız kasıtlı mı? Yoksa aynı ayarda ve amaçta olduğunuzun bir kanıtı mı? Herkes layıkına muhabbet duyar, safınız aşikar belli olmuş. İnsanlığınız ve vicdanınızı kınıyorum. Hiç kimsenin niyeti gizli kalmıyor Elhamdülillah.
Geçip gidemeyen!
milli görüş ve lideri Erbakan nefretin,
hala hazmedemediklerin kusa,kusa bitiremediklerin ?
geçip gidemeyen! Zeki !! geç git!! ,
Ama hanslar gibi geç git.
Bu dava hakkın hakimiyeti için seferber olan canını, malını , feda eden erbakanlarla hasanlarla dolu senin ömrün hepsinin sahadetine sevinmeye yetermi ,
yüz yıl yaşanan ömür olsa yetmez , bizde Erbakan sevdalısı deliler hiç bitmeeez.
bizde Hasanlar bitmeeez.
Bu yola baş koymakta her kula nasip olmaz ,
Bizde yol tektir o yolda kimseye minnet edilmez ,
Yolun sonu cennet olur , İzzet olur ,devlet olur,
Mazlumun göz yaşını silen,
Adil düzen inkılabı olur ,…..
Son söz hakkın hakimiyeti zalim ve yandaşlarının kahrı olur …
Milli görüş temsilcisi Saadet Partisi milletvekili olarak, meclis kürsüsünden İ*railin yaptıgı melanetleri ve Dindar kahraman AKP nin israille ilişkilerini anlattıktan sonra kalp krizi geçirip vefat eden HASAN BİTMEZ üzerinden Milli Görüşe kinini kusan Zeki Geçgil denen şarlatana hatırlatmak isterizki;İktidarınızla birlik yerle yeksan olacaksınız.Bu yalaka,kof çıkışlarınız birkaç yaglı kemik eder sizce ama ALLA’ın İNTİKAMI NASIL OLCAKMIŞ GÖRECEKSİNİZ yakında İnşallah.Batı dünyası uyanırken malesef ülkemizde özellikle AKP ‘YE Oy vermiş kesim çamura batmaya devam ediyor.
Dünya çin davanı, satarsan eğer
Sonunda tükenip, kalırsın böyle!..
İçin dışa çıktı, münafık meğer
Palavra sıkarsın, sen sabah öğle
“Eğer utanmazsan, dilediğn söyle!..”
Her canlının kaçınılmaz sonu olan ölümdür. Ölümle ilgili yaklaşımlar birçok düşünce ve inancın problematiği olduğu gibi Allah ile tam anlamıyla iletişim kuramayan, Allah’ın istediği gibi güzel davranışlar sergileyemeyen, kalplerine başka varlıkların sevgisini koymuş insanlar çeşitli varlıklara sevgi duyması onun fıtratında olan bir şeydir. Herkes kendi tavrına göre ölümü anlamlandırır. Kendi fıtratına uygun davranan ZEKİ GEÇKİL’li kınıyor Allaha havale ediyorum. Senin yaşama biçimine uymuyor senin efendilerine hizmet etmiyor diye sen nasıl olur da insanların arkasından atıp tutuyorsun? Adil bir dünya, Adil bir düzen için ne yaptın? Seni ölüm bile iflah etmiyor, sen söyle o zaman; sana ne yapalım ki sen iyileşesin? Haa ben iyileşmek istemiyorum, efendilerime yaranıp belki beni bir yerlere getirirler diye düşünüyorsan sen bilirsin.?
Hele onun la birlikte hareket edenlere, aklınızı başınıza alın tövbe edin bu kişinin peşinden gitmekten vazgeçin diyorum.
Ey kanlı katil
Ey hilekâr hain…
Ey dünyanın çıban başı
Ve insanlığın baş belası İsrail!..
Tanrıya ve kullarına savaş açmanın bedeli
Burnundan getirilecek, fitil fitil…
Senin de ecelin yakın,
Senin de peşinde Azrail!..
Sonra, yan yana, kol kola
Ve koyun koyuna dolaşacak,
Dayanışmaya ve paylaşmaya koşacak insanlar
Akın akın…
Selam size, ey saadet medeniyetinin bebeleri
Jozef, Hazekiel ve İsmail…
Ve yazıklar olsun size
Ey hâlâ Hamas’ı suçlayan
Ve şanlı vatan savunmasına sataşan
Sütü bozuk takımı!..
Özünüz karardığı gibi
Yakında yüzünüz de kararacaktır!
Çünkü tapındığınız İsrail putu
Yakında yıkılıp ortadan kalkacaktır!..
“Milli Görüş gömleğini çıkarırsan hidayetin kararır, hayrı şer, şerri hayır görmeye başlarsın” derdi Erbakan Hocamız.
İşte Zeki Geçgil denen şeytan uşağına bak hele.. Ömrünü Milli Görüş saflarında ve Erbakan’ın doğrultusunda geçirmiş… Yetmez, Kuduz İsrail’e ve uyuz AKP’ye karşı imani, Kur’ani, vicdani ve insani gerçekleri TBMM kürsüsünde haykırırken vefat etmiş onurlu ve şuurlu bir Müslümanın vefatına böylesine sevinen Mossad gibi, İngiliz Yahudileri gibi düşünen…
AKP’nin bütün tahribat ve melanetlerine keramet uydurmakla bilgiçlik taslayıveren bu adam kılıklı iblislerin ve hâlâ peşinden giden şeytanilerin, tapındıkları iktidarla beraber tepetaklak olacakları günler yaklaşmaktadır. Ve zaten Allah tarafından içlerindeki cerahati böyle akıtsınlar diye kendilerine fırsat tanınmaktadır.
***
Evet, Erbakan’ın Milli Görüş Hareketi, evrensel ve orijinal programları ve Adil Düzen hazırlıkları, dünyadaki tarihi değişimin ve talihli devrimin FİKRÎ altyapısını oluşturmaktaydı. Ve bunların uygulanmasını mümkün kılacak ve zalim odakları hizaya sokacak teknoloji harikası savunma hazırlıklarını tamamlaması lazımdı ve yapılmıştı. Milli Çözüm ise bu kutlu şuuru pekiştirme ve geliştirme aşamasıydı. Şimdi Hamas’ın şahlanması ise, Siyonist kangrenin deşilip Yeni bir Dünya tesisinin FİİLÎ kalkışmasıydı.
***
Hamas bu mecburi ve tarihi operasyonuyla:
a) BM’yi, NATO’yu, ABD’yi, AB’yi pek çok İslam ülkesinin başındaki işbirlikçi hükümetleri velhasıl tüm dünyayı bir avuç Siyonist odakların yönettiği gerçeğini ortaya çıkarmıştı!
b) Aydın ve bilgin geçinen ahmaklar takımının “Komplo teorisi” dedikleri, Siyonizm gerçeğini ve bu kuduz İsrail’in, artık gebereceğini kanıtlamıştı.
c) Hamas bu stratejik harekâtıyla, ABD’nin haksızlık ve ahlâksızlığını ve BM’nin tutarsızlığını ve yine İsrail kuklalığını ve çapsızlığını açığa vurmuşlardı.
ç) AB ülkelerinin “İnsan Hakları” palavralarını, bir paçavra gibi yüzlerine çalmışlardı.
d) Arap İslam devletlerinin ve AKP Türkiyesinin, İsrail’le normalleşme gaflet ve hıyanetinin perde arkasına projektör tutmuşlardı.
e) Askeri yönden süper güç sanılan İsrail istihbaratının ve diğer hazırlıklarının fos çıktığını kanıtlamışlardı.
f) AKP Türkiyesinin de sahiplendiği “İbrahimi İttifak”a göre, İsrail’in bağımsız bir Filistin değil, özellikle İsrail’e bağlı bir Filistin istediğini dünyaya göstermeyi başarmıştı.
g) Ukrayna’daki savaş suçları ve sivil hedeflere saldırıları nedeniyle Rusya lideri Putin hakkında; “yargılanmak üzere yakalanma” kararı çıkartan BM ve Dünya İnsan Hakları örgütleri, Siyonist İsrail’e karşı niye suskun kaldıklarının(?!) asıl yanıtını vermiş oluyorlardı.
h) Ayrıca Hamas; ya insanlığın baş belası bu terörist İsrail’den kurtarılması veya tüm dünyanın büyük bir felaketin kucağına atılacağı gerçeğini tüm dünyaya göstermiş oluyorlardı.
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/yipratilan-cumhuriyet-mirasi-ve-filistinde-insanligin-iflasi/
“Yakında görürsün”
Azâzil kâh göklerde Hakk Teâlâ’ya ibâdet eder, kâh cennette taât ile meşgûl olurdu. Ne zamanki yerin ve göklerin idâresi kendisine verildi, benlik sıfatı zâhir oldu. Kendi kendine gurur geldi. Kendi kendine dedi ki, “Eğer Hakk Teâlâ benim işimi başka bir kimseye verirse, O’na ibâdetten geri dururum. Zirâ ilim ve amel bakımından benden üstün kimse yoktur. Benden başka bu hilâfet işine lâyık kimse olamaz…”
Bu hâlde iken meleklerden bâzıları levh-i mahfûz’a baktılar, gördüler ki, Allahû Teâlâ’ya yakîn olanlardan birisi pek yakında gadâb-ı İlâhîye uğrayıp melûn olur ve tard edilir. Derhâl Azâzil’in huzuruna geldiler. Azâzil onları üzüntülü görüp sebebini sual edince, melekler gördüklerini haber verdiler ve bu belânın kendilerinden birine gelmemesi için duâ istediler. Azâzil, “Bu belâ bize ve size değildir. Ben o yazıyı senelerdir görüyorum. Kimseye söylemedim.” dedi. Onlar duâ etmesi için ısrâr ettiler. Azâzil el kaldırıp, “Yâ Rabbi, bunları bu belâdan emin eyle!” dedi. Gururundan kendisini söylemedi ve kalbine azıcık bile korku gelmedi. Bunun için ebedîyen mahrûm ve hüsrâna müptelâ oldu. O belâ kendine geldi.
Bir rivâyette iblis, levh-i mahfûz’a baktı, “Eûzü billâhi mineşşeytâni’rracîm” yazılmış gördü.
– “Yâ Rabbi! şeytân kimdir?” dedi.
Hakk Teâlâ hazretleri buyurdu ki:
– “Kullarımdan bir kuldur ki, ona nice nimetler veririm. O ise Benim emirlerimi dinlemez. Ben de onu zelil ve hâkir eder, onu tard ederim!”
İblis:
– “İlâhî! Onu bana göster, onu helâk edeyim!” dedi.
Hakk Teâlâ buyurdu ki:
– “Yakında görürsün…”
Ey, insî şeytan-şeytanın ceset giydirilmiş hali Zeki Geçkil! Ve bu münafığa sessiz kalan elazizciler…
Katil İsrail’e ve işbirlikçilerine karşı gerçekleri haykıran Hasan Bitmez’in kalp krizi geçirmesine sevindiniz demek!?…
Üstat Ahmet Akgül ve Milli Çözüm Dergisinin on yıllardır bütün tahribat ve melanetlerini anlattığı şu din istismarcısı münafıklara keramet uydurmaya devam edin bakalım!…
Bu Siyonist sistem, işbirlikçi iktidarları ile birlikte devrilip tüm yeryüzüne Hakkın hâkim olduğu, Adil Düzenin kurulduğu ve tüm Dünya Allah’ın adalet ve merhamet boyasıyla boyandığı zaman gerçek ayarınızı anlayacaksınız…
Fakat Allah’ın gazabından kurtulamayacaksınız…
“Yakında göreceksiniz!…”
Bazı partilerin ve özellikle AKP’ye sızan Pakradun Ermenilerin Zeki Geçkil’le bağlantısı Masonik gizlilik derecesinde yürütüldüğü sırıtmaktaydı. Kanının rengi de kendini ele vermekteydi.
Görünüşte karşı gibi oldukları görüntüsüyle içte ve dışta kendini gizleyen pakradun Ermeniler Milli Görüş, ERBAKAN ve AHMET AKGÜL düşmanlıklarıyla kendilerini açığa vurmaktalardı. Yıllardır AKGÜL soyadıyla bu sapık şarlatanın sağ kolu durumundaki gafilin durumu düşündürücüydü. Daha önceden de Sahabelere hakaret eden bu şeytan kılıklının yanında suskun kalmalarının sebebi acaba hangi mecburiyetler karşısında böyle davrandıkları sorusunu da akla getirmekteydi.
Aksa Tufanı öylesine hayırlı gelişmelere sebep oldu ki…
Hakk-bâtıl safları tarihin hiçbir döneminde bu kadar netleşmemişti.
Aziz Hocamızın ifadeleriyle; tarihin içinden geçiyoruz.
Siyonist katil, zalim, terörist İsrail’in işbirlikçisi ve suç ortağı AKP’yi aklayıp kavuğunu sallayan bu geçkil ve benzeri utanmaz arlanmaz çapsızlar da, tarihin en karanlık sayfalarında, haysiyet fukaraları, şeref yoksunları olarak yerlerini alacaklar.
Bu (zer)zevatın, değil 7 sülalesi 70 sülalesi alnını secdeden kaldırmasa, Filistin’de katledilen, bir tek mazlumun dahi vebalini ödeyemeyecek.
Velhasıl; Allah hiç kimseyi Mossad’la, Siyonist İsrail’le aynı şeylere sevinen, aynı şeylere üzülen, aynı şeylere öfkelenen bir derekeye düşürmesin…