AKGÜLÜMÜZ!..
Güldür Muham-med simgesi1
Nebi kokar, ak gülümüz…
Kutlu Erba-kan imgesi2
Başa uyar, bak gülümüz
Hak sevdalı, Akgülümüz…
Bozuk kalbe, nur akışmaz
Edep ehli, pis bakışmaz
Beyaz güle, kir yakışmaz
Şükür taze, pâk gülümüz
Hak tercüman, Akgülümüz…
Had bilmeze, ağır sille
Vatan için, alır kelle
Siyonizm’e, füze gülle
Kur’an okur, Hak gülümüz
Hakka bağlı, Akgülümüz…
Dibi delik, tava dolmaz
Akl kullanan, saçın yolmaz
Aşk çiçeği, asla solmaz
Kurur ise, yak gülümüz
Hakka hayran, Akgülümüz…
Gayretsizin, gayesi yok
Döneklerin, payesi3 yok
Münafıkın, râyesi4 yok
Ak alnına, tak gülümüz
Hak sadıkı, Akgülümüz…
Cihadsız hayra varılmaz
Zalim hain, hiç kayrılmaz
Kutlu yolun-dan ayrılmaz
Asla etmez, çark gülümüz
Hak aşıkı, Akgülümüz…
Özü sözü, uymayana
Kalp kulağı, duymayana
Allah Rasül, saymayana
Hak-Bâtılda, fark gülümüz
Hak izharı, Akgülümüz…
Bizde mertlik, sizde hile
Utanıyor, Şeytan bile
Dost pazarda, altın ile
Almanya’da, Mark gülümüz
Hak ehlidir, Akgülümüz…
Dava satan, ederi senttir5
Milli Çözüm, zulme benttir6
Memleketi, Aziz Kenttir7
Çelenk başı, şark gülümüz
Hak dostudur, Akgülümüz…
1- Simge: Alâmet, işaret.
2- İmge: Kutlu düşler, mutlu hayaller.
3- Paye: Değer, önem, rütbe.
4- Râye: Bayrak, sancak, vizyon.
5- Sent: Bir Doların yüzde biri.
6- Bent: Dere önüne kurulan ve suyun toplanmasını sağlayan basit baraj.
7- Aziz Kent: Elâzığ ili.
Bozuk kalbe, nur akışmaz
Edep ehli, pis bakışmaz
Beyaz güle, kir yakışmaz
Şükür taze, pâk gülümüz
Hak tercüman, Akgülümüz…
İyi ki varsınız Hocam…
Ahmet Akgül Hocam; ilminiz, dirayet ve ferasetinizle, yüksek cesaret ve metanetinizle, imani haysiyetiniz ve insani hassasiyetinizle, biz talebe ve takipçilerinizi Erbakan çizgisi ve istikametinde sabit tutarak olayları doğru okumamızı ve insani sorumluluklarımızı kuşanmamızı sağladınız. Bizlere yaratılış gayemizi ve Erbakan’ı öğrettiniz. Sizin gibi bir şahsiyeti bizlere nasip eden Rabbimize hamdü senalar olsun. İyi ki varsınız Hocam. Allah gücünüze güç katsın, bizleri sizden ayırmasın…
MUHTEREM ÜSTADIMA
Yüzlerce kilitli kapıyı, tek anahtarla açan,
Tonlarca yükü, saç telinden ince olanla kaldıran,
Enin eni, hiçin yoku, kesrette vahdeti bulan,
Muhterem Üstadım, Aziz Hocam…
Siz Ey;
Aziz Erbakan’ın Mukaddimesi,
Adil Düzen Müteahhidi,
Cihadın İlmihali, Davamın Rehberi,
Benim Sultanım, Kırkların Piri …
Hangi kalem yazsın, nice cümle tasvir etsin,
Ciltlerce kitap, tek kelimeyi te’vil mi etsin?
Okyanus oldun, ama kendini setrettin,
İlm-ü Ledün ile, hakikate ummanlığın var…
Rehberin varisi, izzet şeref timsali,
Geç artık dümene, Adil Düzen gemisi,
Ey; Reyhan kokulu yarin, kokusuyla şerefli,
Ümid kapında, ölümü öldürenlerin var…
Ömrün davaya, feda eyledin,
Hakkın rızasın, mirad edindin,
Sultan’a kıtmirliği, yüce şeref bildin,
Alemlere yiğit, meydan okuman var…
Kattın hizmete, en büyük cihada,
İlm-ü irfana, hakikat deryasına,
Hakkını veremeyiz, bunların amma,
Engin dağları, aşırtan himmetin var…
Furkan ile yattın, O’nunla kalktın,
Her sabah Adil Düzen, muştusuyla uyandın,
Sadık talabelerine, hep merhametle yaklaştın,
Uzak mağaralarda, sensiz uyuyanların var…
Erbakan’dan sonra, en büyük nimet,
Taleben olmak, ne büyük şeref,
Hep hakiki iman, ve lideri öğret,
Gönlümüzün derininde, pür-i pak yerin var…
Resul (as) buyurdu, giderse bu azınlık,
Hakk davanı savunacak, kalmaz asırlık,
Milli Çözüm işte bu, duaya mutabık,
Başımızda bir Talut, kaçınılmaz gerek var…
Damlanı gördük, döküldü bunlar,
Deryana gark olsak, alemler bize dar,
Gafil görmez, Mürid radar,
Dostun dosta, nazarı var…
—–
Ya Rabbi,
Mümkün,münasip gördün, aciz kuluna,
Secdelerce şükretsek, kalırız borca,
Ahmed’ini kıldın imam, bu aziz cihada,
Kudret, İzzet, Azamet, Zafer Senindir….
DUA EDİN ÜSTADIM!..
Üstadım Efendim, ekip rehberi
Erbakan takipçisi, davanın eri
Tecelli ilminin, saklı cevheri
Ne olur bize dua, edin Üstadım…
Bizler günahkârız, olduk tövbekâr,
İncittik dostu, hem de ne cüretkâr
Himmet eyle bizlere, oluver halaskâr
Pişmanız bize dua, edin Üstadım…
İstemeden üzeriz hem gafletle, Zat-ı Âlinizi
Oysa düşünmeliyiz, sıkıntılı halinizi
Kehf yirmisekize muhataptır, en müflis cismani
Hali pür-melal’imize dua, edin Üstadım…
Ciğerimiz dağlandı, eyledik figan
Setret gaflet halimizi, bırakma üryan
Hem çok pişmanız, sinemiz püryan
Merhametle bize dua, edin Üstadım…
Ahir zamanda müjdelenen, saadet
Gelecek gafiller etse de muhalefet
Sadıkların istemeden, ederse cehalet
Senden af dileriz, Aziz Üstadım…
Amacım Rabbim, rehber Liderim
Yoldaşımız Sadık, Dava Kardeşlerim
Kovulursak bu kapıdan, nerelere gidelim
Medet eyle bizlere dua, edin Üstadım…
Kıtmirliği şeref bildik, bu yüce davada
Ayaklarımız kayarsa, kalırız batakta
Himmetinizle kaldık, bu kutlu sevdada
Dua edin bize, sahip çıkın Üstadım…
Her gün fetih bekledik, ümidimiz yitmedi,
Bir gün olsun aklımızdan, suretiniz gitmedi,
Zatınızda görürüz, pak Nur-i Muhammed’i
Düçarız bizlere himmet, eyle Sultanım!..
Mert ve sertlik genidir, Milli Çözüm ekolün
Nasihat ve ikaz ile, marazları söktürün
İhvanınız kırılmaz, sizi üzmektir hüzün
Sizin suretinizde, hakikate Seyranım…
Huzur ve şuur verir, su gibi fıtratınız
Bazen Celal, bazen Cemaldir sıfatınız
İnşallah sonuna kadar, aynı saftayız
Bu imtihanı birlikte, kazanalım Üstadım…
ALLAH’A TESLİMİYET
Ben gazabından,ol Sultana sığındım
Takdir O’nundur, haşa, tartışmak olmaz!
Allah’ım Sen’den yine Sana sığındım
Görevim kulluk; işne karışmak olmaz!
Nasibin neyse gelir, korkun nafile
Nasihat kâr etmiyor, cahil gafile
Şeytan’la şer yolunda, yarışmak olmaz!..
Hidayete erdikçe bildim kusurum
Nefsime dur dedikçe, buldum huzurum
Kur’anın furkanıyla, baktı göz nurum
Dost cemalin görünce, ayrışmak olmaz!..
Nefsim ki, hem bineğim; hem düşmanımdır.
Canım hem canavarım; İmtihanındır
Ona aldandım diye,hep pişmanındır
Nefsimle mahşederek, barışmak olmaz!
Milli Çözüm’den ayrılmadıysak,
Başta Yüce Allah’ın lütfu ve rahmeti, sonra AKGÜLÜMÜZ’ün azmi, kararlılığı ve sarsılmaz gayreti sayesindedir. Elhamdulillah.
Emir Haktan; Yapılan hatanın farkına varmanın ve bin pişman olmanın ve bir daha o hatayı yapmamaya karar vermenin nasıl olacağını bizlere tevafuk bir zamanlama ile (yazdı) gösterdi/hissettirdi.
İşte rahmet, afv-ü mağfiret kapılarını aralayan ruh hali resmen karşımıza çıktı!
Evet, hatamızı fark etmek böyle olur.
Pişman ruh hali budur.
Bir daha aynı hataya düşmemek için kararlılık en az böyle olmalıdır!
Protokolü yerine getirdiği için değil! Bin pişman ruh halini yaşamasıyla “Vahşi”ye af/kurtuluş kapıları açıldı!
Bir hata karşısında ki “pişmanlık tavrımızın” geçerliliğini “Emir Haktan”ın canlı kanlı yaklaşımı (en azından) bizlere tarif edecektir.
Ve samimiyetsizlikleri yüzümüze karşı haykıracaktır!..
Kadı ki cümle alemi kandırsak ne çare “Emir Haktan” gibi af ve merhamet kapısını aralayamadıkça…
“(Çocukları da:) ‘Ey babamız, bizim için
günahlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten (nefsimizin şeytani
dürtüleriyle büyük) hataya düşenler (ve hıyanete yönelenler) oluverdik!’ deyip
(kötülüklerini itiraf etmişlerdi).
(Hz. Yakub ise şöyle) Demişti: ‘(Şimdilik
değil; ama pişmanlıkta ve tevbekârlıkta samimi olduğunuzu görürsem) İleride
sizin için Rabbimden bağışlanma dilerim. Çünkü O, Bağışlayandır, Esirgeyendir’
(cevabını vermişti).” (Yusuf:
97-98) ayetlerinin öğretisi ve samimiyet testi gereği, bir müddet
tavırlarınızın izlenmesi tabiidir.
Sonra olur ki şükredersiniz diye sizi (bir nevi) ölümünüzden sonra tekrar diriltip hayata çıkardık.
(Bakara:56)
Sonsuz şükür, hamd ve binlerce tevbe işlemiş olduğumuz günahlar neticesinde bir nevi ölümü tattırıp sonra (inşallah) yeniden dirilten Yüce Allah’a,
daimi teslimiyet tevbe ve şükrümüzde kararlılık göstermemiz halinde kurtuluşa ereceğimiz müjdesini veren Muhterem Üstadımıza, baki selam kurtuluşa ermemiz için üzerimizden dualarını eksik etmeyen tüm Milli Çözüm sadıklarına olsun.
Akgülümüz…
Hak sevdalısıdır…
Hak tercümanıdır…
Hakka bağlıdır…
Hakka hayrandır…
Hak sadıkıdır…
Hak aşıkıdır…
Hak izharıdır…
Hak ehlidir…
Hak dostudur…
Güldür Muham-med simgesi
Nebi kokar, ak gülümüz…
Kutlu Erba-kan imgesi
Başa uyar, bak gülümüz
Hak sevdalı, Akgülümüz…
Ak gül ile kırmızı gül
Çift yetişmiş bir bahçede
Bakışırlar hâre karşı
Hârı ezhârı güldür gül…
AKGÜLÜMÜZ
Firavun olmuş ayaklar, baş’lar
Karun, Haman, Sihirbaz, taş’lar
Zalim görmüyor, her biri şaş’lar
Algül tecellisi var, Akgülümüzde
Sınavın çetindir, şeytana kanma
Allah’dan korkan, kuldan utana
Çamur atma!, kuluma davama
Algül tecellisi var, Akgülümüzde
Hak davadan kopanı, ayıracağız
Mümin muttakileri, kayıracağız
Sanıyorlar başı boş, bırakacağız
Algül tecellisi var, Akgülümüzde
Mücrim olmuş sağcısı, solcusu
Adil Düzen’dir, her birin korkusu
Milli Çözüm, Rızamızın yolcusu
Algül tecellisi var, Akgülümüzde
Ümmete karşı, Rauf ve Rahimdir
Zalime karşı, mert ve çetindir
Sefer O’nundur, zafer Bizimdir
Algül tecellisi var, Akgülümüzde
Sadık samimidir, O’nun izinde
Ders alıyor say ki, Dizi dizinde
Bin bir ismimiyle, her an zikirde
Algül tecellisi var, Akgülümüzde
Gören göz, duyan kulak Kimdir
Tutan el, konuşan dil Kimdir
İman ehline, pek yakınız dedik
Algül tecellisi var, Akgülümüzde
Ne kadar şükretsek azdır, Hz.Adem’den bu yana bütün nebilerin ümmet olmak istediği ve sadece O’nun duasının kabul edildiği bir dönemdir bu kutlu dönem… Ama bir o kadarda zordur tutanın elini yakar bırakandan iman gider işte böyle bir dönemdir.
Sistemi kurar Muhammed simgesi kurdelasını keser en sadık talebesi…
Hakka tercüman oldu Akgülümüz O’ndan nasibini alır ancak ter temiz olan gönlümüz içeri girdi ise nefis, enaniyet ve kibir ancak çıkar cağlayarak, bir gönülde olmaz ikilik ya heva ve şeytana yada tevhide…
Hakka bağlıdır özü, ağırdır yükü Seyit Çavuşdan, o sadece bir kere, Üstadımda günde kırk kere vız gelir her gülle…
Daha ne yapsın Akgülümüz her şey artık anlaya, gönül gözü ile görene, gönül ile duyana, sen yanında görmez isen, anlayana sivri sinek saz anlamayana davul zurna az…
MUHTEREM HOCAMIZA
Gönül sarayın açıp önüme sunarken
Ettiğim günahlar altıma serdiğim çul imiş meğer
Her halime rağmen servet biçerken
Benim kendime derdiğim pul imiş meğer
Kazanında pişen lezzetli balmış
Kıymetin bilen tadına varmış
Fakir sinek olmuş, gaflete dalmış
Payıma düşürdüğüm yal imiş meğer
Ne büyük nimetmiş Milli Çözüm Sofrası
Çevirmesin bilene akarmış rahmet kurnası
İnsan kendi yıkarmış hem ahreti hem dünyası
Ettiğimin karşılığı tek başına kal imiş meğer
Bilemedim dava ateşin harlamayı
Marifet saydım Hak söze hırlamayı
Şimdi pişmanlıkla kesmesem de zırlamayı
Avucumda kalan bir avuç kül imiş meğer
İşte böyle her şey bitti dediğim anda
Sizden gelen yorumla umut yeşerdi canda
Ya rabbi hasretim uzun sürdürme iki cihanda
Kıymetin bilemediğim kokusun alamadığım
Tek gül imiş meğer
Şimdi yandıkça farkına vardığım
Umudum, ışığım huzur kaynağım
Üstadım Ahmet Akgül imiş meğer
DUA
Bahçıvan oldum toprağım çorak eyledim
Yarabbi çölümü susuz bırakma
Nefsime uydum her yolun durak eyledim
Yarabbi günümü sensiz bırakma
Kendi kendimi attım sönmez ateşe
Şimdi nasıl da hasretim her bir kardeşe
Yeniden doğacak umut dolu güneşe
Yarabbi kavuşmadan dermansız bırakma
Yeniden kavuştur Milli Çözüm lezzetine
Yarabbi yaşarken nefessiz, havasız bırakma
İhtiyacın yok hiç birimizin “Lütfen” hizmetine
Yarabbi yine de bizi davasız bırakma
Yarattığın her şeyle bir ayet indirmiş iken
Yarabbi Kudretine kör, sağır, hayretsiz bırakma
Üstadımızla hakikati bildirmiş iken
Yarabbi ayağımız kaydırıp gayretsiz bırakma
Can çıkmadan ümit kesilmez imiş
Yarabbi sen bizi kıymet bilmez, kansız bırakma
Onun kıymetin bilen üzülmez imiş
Yarabbi sen bizi Erbakan’sız bırakma
(Amin)
Aldığımız her nefes Senin izinde
Uykuda,rüyette her an Seninle.
Varlık,yokluk Senin,Sen üzerinde.
Kuran ile bulduk Senin özünde.
Hidayet ver ülküm,dünya,nimete.
Tez kurtar bizi bu zillet üzre.
Son nefes Seninle iman üstüne.
“(Ey Resulüm!) Şüphesiz (Hakk ve adalet hâkim kılınsın, zulüm ve küfür düzenleri yıkılsın diye, imani ve insani bir mesuliyetle) Sana biat edenler, (bağlılık sözü verenler, aslında ve aynen) ancak Allah’a biat etmiş (gibi)dirler. (Sanki) Allah’ın eli (Seninle biat ve itaat sözleşmesi yapan) şahısların elleri üzerindedir. (Hakk ve hayır adına biat edip sadakat gösterenler Allah’ın özel inayeti ve hidayeti içindedirler.) Bu nedenle artık kim ahdini bozar (Hakk davadan ve sadakatten ayrılır)sa, o sadece kendi aleyhine ahdini bozmuş birisidir. Her kim de Allah’a verdiği ahdine vefa gösterir (sadakat, samimiyet ve gayretini devam ettirir)se, (Allah kesinlikle) ona da büyük bir ecir (şeref ve zafer) verecektir.”
(Fetih: 10)
Ayetinin de işaretiyle Üstad Ahmet AKGÜL Hocamıza biat ve sadakatimiz en büyük şerefimizdir. Elhamdülillah.
Dava aşıkıydı, cihad delisi
Erbakan hayranı, takva velisi
Hem ilim erbabı, şaşmaz “Beli”si
Sıkıntı belaya, her aha rağmen…
SİZ MUHTEREM AHMET HOCAMIZSINIZ
Siz bir çiçekle başlayan baharın Akgül’üsünüz
Siz kuruyan gönüllerimizi sulayan Rahmet pakgül’üsünüz
Siz hasretin ve özlemin tercüman-ı Ahu fıganımısınız
Siz körelen ruhumuza zaferi aşılayan muhterem Ahmet Hocamıssınız.
Siz Mehdiyet İnkilab’ının fiziğisiniz ,kimyasısınız..
Siz mehdiyet devrimi kutlu liderinin, vederi iftiharısınız
Siz mazlumların gariplerin yükselen feryadısınız
Siz merhamet timsali muhterem Ahmet Hocamısınız.
Siz Aziz Erbakan düşüncesi günümüz tercümanısınız
Siz yüreklerde yeşeren umudun kürsüdeki heyecanısız
Siz kaleminizle batılın beynini dağıtan ilim, irfansınız
Siz yozlaşan insanlığa ışık tutan muhterem Ahmet Hocamıssınız.
Siz umudun tükendiği yerde hep ümitvardınız ..
Siz İslam sancağını dalgalandıracak beklenen komutansınız
Bel nakżifu bilhakki ‘alâ-lbâtili feyedmeġuhu fe-iżâ huve zâhik(1)
Siz inşaAllah Adil Düzeni kuracak, muhterem Ahmet Hocamıssınız.
(1) Hayır, doğrusu Biz Hakkı Bâtılın üstüne fırlatırız, O da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o (bâtıl ve barbar rejimler) yok olup gitmiştir. (Allah’a karşı) Nitelendiregeld iğiniz yakışıksız sıfatlardan dolayı eyvahlar size. [Not: Beyni parçalanan ve fikriyatı boşa çıkarılan bâtıl ve barbar sistemin, geri kalan görkemli gövdesinin çökmesi ve çözülmesi artık kolay ve kaçınılmaz olacaktır.]
(Enbiya Suresi 18 )
Sevdiğimsrn, övdüğümsen
Bu bağrıma sokmam gerek!
Her güzelde gördüğüm Sen
Hayran hayran bakmam gerek!
Tatlı seste, güzel sözde
Gören Sensin cümle gözde
Hasretin ateştir Özde
Aşkın ile yakmam gerek!
Ey cümle canın sahibi
Dilim kalbim, sır katibi
Dağ Pınarı, sular gibi
her an sana akmam gerek!
Feryadımı Ferhat duyar
Sensiz zindandır, her diyar
Sevda’nı taç diye, ey yar
bu başıma takmam gerek!
Çöz ruhumdan nasırları
Ana sığdır asırları
hançer gibi bu sırları
yüreğime çarpmam gerek !
Bitti kulunun takatı
Bekler hüdadan şefkati
Kurşun gibi hakikati
Hep Nefsime sıkmam gerek!
Can Akgülümüz sizi anlatmaya yazmaya hiç bir satır yetmezki,
Aziz Erbakan Hocamızın Hayat iman ve cihattır, ve bütün mesele şerefli bir ölüm içindir. Sözlerine sizden gelen beslenme suyumuzla inşallah mazhar oluruz,
Sizinle illallâh sarayına ulaşmayı Rabbim bizlere ikram eylesin.
Ömrünüze ömür kaleminize bilginize kuvvet versin inşallah.
Had bilmeze, ağır sille
Vatan için, alır kelle
Siyonizm’e, füze gülle
Kur’an okur, Hak gülümüz
Hakka bağlı, Akgülümüz…
Değerli önderimiz ve rehberimiz, sizin eşsiz öğretileriniz ve örnek yaşamınız sayesinde hayatımıza bambaşka bir anlam kattık. Ferasetinizle bize doğruyu gösterdiniz, vicdanınızla bizi yönlendirdiniz, vefanızla yüreklerimize dokundunuz ve mücadele azminizi aşıladınız.
Dualarınızla ve himmetinizle bizleri koruyup kolladınız, destek oldunuz ve güç verdiniz. Sizlerin aydınlattığı yolda yürümek bizim için bir onurdur ve sizinle olan bağımızı daima canlı tutacağız.
Size olan minnettarlığımızı ve sevgimizi bir kez daha ifade etmek isteriz. Selam, hürmet, muhabbet ve bağlılıklarımızla, her zaman yanınızda olduğumuzu bilmenizi isteriz. Rabbimiz size yardım ve bereket versin, yolunuz açık olsun.
“Andolsun ki size kendi içinizden; (her türlü) sıkıntıya düşmeniz (ve zorluk çekmeniz) Onun gücüne gidip izzeti nefsine dokunan, size pek düşkün, mü’minlere şefkatli ve esirgeyici olan bir Elçi gelmiştir.”
Tevbe 128
“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin (Kur’an’a uyun), Peygambere (sünnetine tâbi olun), ve sizden olan “Ulu’l-Emr’e” (yani, inandığınız gibi Hakk ve hayır üzere sizi yönetenlere, adil devlete ve hükümete, gerçek ilim ve içtihat ehline) de itaat edin. Eğer herhangi bir hususta anlaşamayıp çekişirseniz, onu hemen Allah’a (Kur’an’a) ve Resulüne (Sünnete) arz edip (bunlara göre hüküm verin. Sorunlarınızı; sarih ayetleri ve sahih hadisleri esas alarak, akıl ve ilim yoluyla kıyas yaparak, İÇTİHAT yöntemiyle çözmeyi öğrenin). Şayet Allah’a ve ahirete inanıyorsanız, bu sizin için daha hayırlıdır ve dönüp erişilecek netice olarak daha güzeldir.”
Nisa 59
“Ey iman edenler! (Her konuda) Allah’tan korkun (Kur’an’ın ve Resulüllah’ın yoluna uyun) ve (Hakk davasında sağlam duran) doğru (sadık)larla birlikte olun (ki iman; Hakka tarafgirlik ve davaya sadakattir).”
Tevbe 119
Bizde mertlik, sizde hile
Utanıyor, Şeytan bile
Dost pazarda, altın ile
Almanya’da, Mark gülümüz
Hak ehlidir, Akgülümüz…
Samimiyet perdesi altındaki samimiyetsizliklerimizi , H A K K A TAPARLIK görüntüsü altındaki H A L K A TRÜBÜNLERE OYNAMALARIMIZ, Hak Ehli Akgülümüzün onca emeğine karşı sergilediğimiz hilekâr tavırlarımızın ortaya çıkmayacağını sandığımız aptallıklarımız mı desem ahmaklıklarımız mı desem yoksa en tehlikelisi olan farkında olarak yaptıklarımız mı desem…Bu hallerimiz ile UTANDI ŞEYTAN BİLE..
Özü sözü, uymayana
Kalp kulağı, duymayana
Allah Rasül, saymayana
Hak-Bâtılda, fark gülümüz
Hak izharı, Akgülümüz…
Şu yaşadığığımız dünya hayatında küçük gibi görülen bir samimiyetsizlik dahi ahirette karşımıza çıkacağını bilmemize rağmen, bu gibi sakladığımız samimiyetsizliklerimizi HAK İZHARI AKGÜLÜMÜZ , ahirete kalmasın sınıfta kalmayalım diye çabaladıkça kendimizi bir halt olduk sandık ve şımardık… Ve bu halimizin yani samimiyetsizlik tavırlarımızın farkına bile varamadık varamayınca HAK AŞIKI AKGÜLÜMÜZE olan hürmetimiz saygımız sevgimiz de sahte oldu maske taktık ve HAK SADIKI AKGÜLÜMÜZE karşı gülünç duruma düştük ama bu hallerimizin farkına bile varamadık hala… Çünkü bu hallerimizin farkında olsaydık değil sahte tavırlar sergilemek maskeler takmak, evimizden dışarı çıkmaya bile mecalimiz kalmayacak şekilde bin pişmanlıklar, tevbeler, farkındalıklar özrün gereklerini gösteren hale bürünürdük, çok pişkince tavırlar sergilemezdik.
Özümüz sözümüzle çelişti, öyle olunca da kalp kulağımız duyamadı, kalp gözümüz göremedi, yılların dostluğuna halel geldi, Allah’ı Rasulü sayamama ve ikisine Tercümanlık eden HAK İZHARI AKGÜLÜMÜZÜ görmezden duymazdan anlamazlıktan gelindi.. Bundan daha büyük bir kayıp var mı acaba bu imtihan dünyasında…
Ya rabbi ; farkındalık nimetimizi alma ne olur … O nimet ne kıymetli bir nimetmiş meğer… Samimiyetsizlikte direnenlerden etme ne olur bizi. Aklını kullanabilen samimilerden olmamız için gereğini yerine getirme azmini gösterenlerden kıl neolur…
HAKKA SEVDALI – HAKKA TERCÜMAN – HAKKA BAĞLI – HAKKA HAYRAN – HAK SADIKI – HAK AŞIKI – HAK İZHARI – HAK EHLİ – HAK DOSTU olduğunu yaşantısıyla icraatlarıyla tescilleyen AKGÜLÜMÜZÜ anlamayı kavramayı uygulamayı bizlere lütfeyle Allah’ım… Onun ikazlarını hatırlatmalarını söylemlerini suizanla değil hüsnüzanla dinleyebilmeyi ve uygulamayı da bizlere lütfeyle Allah’ım… En güzel özür , en güzel pişmanlık , en güzel tevbe ; Akgülümüzün uyarılarını söylemlerini dikkate almak ve uygulamakla olacağı gerçeğinden hareketle inşaallah yeni temiz bir sayfa açarak bu uğurda gayret etmeye söz veriyorum…
Var Elhamdülillah. Bir kenara çekilip bir tefekkür edip düşünelim, Bildiğimiz, öğrendiğimiz ne varsa son yirmi yılda, kimin vesilesi ve kimin zorlaması, sevdirmesi ile oldu. Vicdanı mert, aklı, mert, sözleri mert olan Elhamdülillah iyiki AKGÜLÜMÜZ var diyecek. Kalın sağlıcakla.
O (Tarık öyle bir) Yıldızdır ki, (küfür karanlıklarını) delen (zulüm odaklarını ve şeytani çarklarını deşifre eden)dir. [Not: “En-Necmüs-Sakıb” = cehalet ve zulüm karanlığını Delen Yıldız: Hz. Peygamber Efendimizin iman ve istikamet devrimine ve Onun izinde gerçekleşecek Mehdiyet önderliğine işaret olabilir.]Tarık 3
Necmûd-din in Akgül ü ,
Sen bendesin ben sendeyim lütfuyla Hakk davasının halef i
bu kut lu davaya er olması nasibi olanların Pakgül ü
Güldür Muham-med simgesi1
Nebi kokar, ak gülümüz…
Kutlu Erba-kan imgesi2
Başa uyar, bak gülümüz
Hak sevdalı, Akgülümüz…
Hani o vakit Allah peygamberlerden ‘kesin bir söz (misak)‘ almıştı: “Andolsun size Kitap ve hikmetten (doğru bilgiler) vereceğim, sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elçi geldiğinde ise ona hemen ve kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksınız” buyurmuştu. (Ardından:) “Bunu (onaylayıp kabul ve) ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?” (diye sormuştu.) Onlar ise: “İkrar ettik!” (Kabullendik) demişlerdi de (bunun üzerine Rabbimiz de:) “Öyleyse şahit olun, Ben de sizinle beraber şahit olanlardanım” demişti. Ali-i İmran 81
(Ey Resulüm!) Şüphesiz (Hakk ve adalet hâkim kılınsın, zulüm ve küfür düzenleri yıkılsın diye, imani ve insani bir mesuliyetle) Sana biat edenler, (bağlılık sözü verenler, aslında ve aynen) ancak Allah’a biat etmiş (gibi)dirler. (Sanki) Allah’ın eli (Seninle biat ve itaat sözleşmesi yapan) şahısların elleri üzerindedir. (Hakk ve hayır adına biat edip sadakat gösterenler Allah’ın özel inayeti ve hidayeti içindedirler.) Bu nedenle artık kim ahdini bozar (Hakk davadan ve sadakatten ayrılır)sa, o sadece kendi aleyhine ahdini bozmuş birisidir. Her kim de Allah’a verdiği ahdine vefa gösterir (sadakat, samimiyet ve gayretini devam ettirir)se, (Allah kesinlikle) ona da büyük bir ecir (şeref ve zafer) verecektir.Fetih 10
Şahit olan sensin Ya Rab
sinelerin özünde saklı olanı bilen sensin
Yükümüz ağır elini elimizden kaldırma
Tarık ın ışığını bize lütfettin bizden razı olmayı da bahşeyle amin.
Had bilmeze, ağır sille
Vatan için, alır kelle
Siyonizm’e, füze gülle
Kur’an okur, Hak gülümüz
Hakka bağlı, Akgülümüz…
MUHTEREM HOCAM SİZE Özdemir Asaf’ın Dizeleriyle Seslenmek İsterim;
Siz Bİz olsanız; Sizi Sevmenin ne kadar zor olduğunu görseniz,
Biz Siz Olsak; bu kadar sevilmenin tadını çıkarsak.
Ahzab 39
(Rabbinin seçtiği ve rehber tayin ettiği kutlu insanlar) Ki onlar; Allah’ın risaletini (mesaj ve müjdesini öğrenip öğreten ve) tebliğ edip (yayanlardır). Bunlar O’ndan (Allah’tan) içleri titreyerek-korkanlar ve Allah’ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. (Zaten) Hesap görücü olarak Allah kâfidir.
https://www.mealikerim.com/33/ahzab/39
Enbiyâ 18
Hayır, aksine; doğrusu Biz Hakkı Bâtılın tepesine fırlatırız, O da onun beynini parçalayarak mahvedip bitirir. (Ardından) Bir de bakarsın ki, o (bâtıl ve barbar rejimler, zalimler ve işbirlikçiler yıkılıp) yok olup gitmiştir. (Allah’a karşı; “sözünde durmaz, süper güçlerle başa çıkamaz” gibi zanlardan ve) nitelendirdiğiniz yakışıksız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size! [Not: Beyni parçalanan ve fikriyatı boşa çıkarılan bâtıl ve barbar sistemin, geri kalan görkemli gövdesinin çökmesi ve çözülmesi artık kolay ve kaçınılmaz olacaktır.]
Enbiyâ 101
Ama Bizden kendilerine güzellikler (ve üstün özellikler) geçmiş bulunanlar (mü’min, mücahit ve müstakim kullar) var ya, işte onlar ondan (korkunç cehennem ortamından) uzaklaştırılmış olacaklardır.
Aziz Erbakan Hocamız için yazılan bu şiir sizi de çok güzel anlatıyor Muhterem Hocam.
AZİZ HOCAM’A SESLENİŞ!
Hakikat mesajına son tercüman gibiydin
Bu garip ruhumuza, taze güman gibiydin
Münafıklara maraz, bize derman gibiydin
Gönüllerin duası, gözlerin yaşı mıydın?
Ey şerefli şahsiyet, Sen sabır taşı mıydın?
Kesin olgunlaşmadan çıbanları deşmezdin
Teşhis, tespit olmadan, tedaviye geçmezdin
Hainlerin kurduğu, tuzaklara düşmezdin
Zalimlerin kâbusu, bilginler başı mıydın?
Bu ne soylu tavırdır, Sen sabır taşı mıydın?
Sen Hakka sevdalıydın, haksızı kayırmazdın
Ucuz kahramanlığa, tenezzül buyurmazdın
Uzun, ince hesaplar, şeytana duyurmazdın
Himmeti huzur veren, veliler şahı mıydın?
Yorulmaz ve yılmazdın, Sen sabır taşı mıydın?
Hiç bileğin bükülmez, devamlı dipdirisin
Sevgi bağın sökülmez, sadıkların pirisin
Sırrına akıl ermez, ulaşılmaz birisin
Dokunan cezbe alır, hikmet kumaşı mıydın?
Hiç acele etmezdin, Sen sabır taşı mıydın?
Siyonist canavarı, can evinden vuracak
Zulüm ve sömürüye, son verip durduracak
Türkiye eserinle, fermanlar buyuracak
Nebi ve sıddıkların salih yoldaşı mıydın?
Bu ne onurlu sebat, Sen sabır taşı mıydın?
Dünyayı değiştirmeğe, soyunan adam Sendin
Bıkmadan mazlumları, savunan adam Sendin
Has gönülde sevilip, sayılan adam Sendin
Ters görene sormalı: Yahu, Sen şaşı mıydın?
Ey korkusuz kahraman, Sen sabır taşı mıydın?
Zuhurat bekliyoruz, gayrı bitsin bu sancı
Nasipsiz nankörlerin, yüze vursun utancı
Sen Aziz Hocamızsın, başlarımızın tacı
Sohbetlerin sağaltır, ruhlara aşı mıydın?
O ne bitmez bereket, Sen sabır taşı mıydın?
Soruna ürkek değil, tam da erce bakardın
Saadet ikliminde, şimdi yüce Hakandın
Ey mutluluk müjdesi, çünkü Sen Erbakan’dın
Sen Süleyman mührünün, o sırlı kaşı mıydın?
Bu ne büyük dirayet, Sen sabır taşı mıydın?
Göklere mi çekildin, gaybubet mi başladı
Bu ne acı haberdir, beyin yürek haşladı
Gafiller ölüm sanır, hayat yeni taçlandı
Mübarek vücudunla, nur beden naşı mıydın?
Aziz Asil Hocamız; Sen Sabır taşı mıydın?
Milli Çözüm öyle bir yoldur ve sırdır ki; bu yol nebevi veraset yoludur. Bu kapının müntesipleri baş başa, baş Allah’a bağlı şuuruyla aslında, Allah (cc), Peygamber (ASV) ve Meshiyet le şereflenmiş şuur topluluğudur.
“Ki Ona (Kur’an’a) temizlenip arınmış olanlardan başkası temas kuramaz. (Gusülsüz ve abdestsiz dokunamaz.) [Bu ayetle; maddi ve manevi kirlerden, şehvani ve şeytani fikirlerden kurtulamayanların, Onun hakikatine ulaşamayacağı ve Kur’an’ın mesajını kavrayamayacağı da ikaz edilmektedir.]” (Vakıa:79)
İşte bu davanın şahsi manevisine bağlı olma, irtibat kurma ve kalmanın şartı da bu ayetle işaret edilmektedir.
Onlar kafirlere karşı serttir.
Onlar, “Hübbül vatan minel iman şuurundadır.”
Her dem Kur’anla beslenir onunla itminan bulurlar.
İşte bu vasfın sahibi olan Erbakan şuurlu Üstadlarıyla Siyonizme meydan okurlar.
Günah ve yanlışlıklarda devam edilmemeli, aşkla hakta kalmalı. Aksi halde tehdit büyük. ( Allah’ım muhafaza eyle)
Gayret ciddiyetle Milli Çözüm istikametinde yürüyenlerde Meshiyet nuru (feraseti) tecelli edecek.
Milli Çözüm ehli inandığı davasından hiç bir sebeple geri dönmez.
Onlar mert ve metin bir ekiptir. Kıymetlerini bozuk fıtratlılar hiç bir zaman bilemezler.
Şayet Türkiye haritasını doğusundan ayağa dikebilsek, O Aziz Kentin manevi yeri baş bölgesi yerindedir. Ne de haklı yerdedir. “Baş başa, baş Allah’a bağlı” şuuruyla başımıza bağlıyız. Ne olur ayırma Allah’ım Amin… Amin… Amin…
Himmet Üstadım…
AYNI MÜHÜR, AYNI GÖNÜL
Alemlerin sırrı saklı, Hak-Bâtıl çekişmesinde
Hayrı temsil eden Zat’ta, aynı mühür aynı gönül…
İmtihanla sarsılıp da, imanın pekişmesinde
Mücadele seyri ortak; aynı sefer aynı düldül1
Evvelinden ahirine, aynı mühür aynı gönül…
Kesrette vahdete ulaş, canlı cansız birliğe er
Şirkten şekavetten kurtul, dert tasadan dirliğe er
Halka şefkat hayra rehber, öncülük yap pirliğe2 er
Cümle kâinat tabiat, aynı bahçe aynı bülbül…
İlk tecelli son tecelli, aynı mühür aynı gönül…
İnsana en büyük şeref, çevreye okul olmaktır
Çün halife konumunda, Mevlâ’ya has kul olmaktır
Hem Hak davası yolunda, harcanıp çapul3 olmaktır
Asrı Saadet Selamet, aynı görev aynı ödül
Biat itaat sadakat, aynı mühür aynı gönül…
İnsanoğlu tapar daim, ya Rabbine ya nefsine
Bir Rahman’a bir Şeytana, kulsun uyduğun hepsine
Ne mükemmel imtihandır, kaybeden ateş hapsine
Adem Babadan son güne, aynı zor yük aynı baskül4
Bin yıllar önce ve şimdi, aynı mühür aynı gönül…
Çetin çetrefilli uğraş, Hak Bâtıl yolda siyaset
İnsanı baştan çıkarır, hayır şer için riyaset5
Makam ve çıkar hırsına, gerek bir ömür riyazet6
İmtihanın sırrı budur; aynı sistem aynı modül7
Asırlar geçtiği halde, aynı mühür aynı gönül…
Pişmek isteyen mü’minler, kızgın çanaktan kaçar mı
Önce elmas olmak lazım, ham kömürler nur saçar mı
Çorak tarla ekin vermez, hiç kevende8 gül açar mı
Harika san’at eseri, aynı filiz aynı sümbül
Seçkinlerde ortak kader, aynı mühür aynı gönül…
Faniler gönül eğlemez, bal yağ olsa bıkılırmış
Aşktan mahrum kalan ruhlar, kör zindana tıkılırmış
Hep dürüst ve düzgün gerek, eğri duvar yıkılırmış
“İman ihlas cihat” formül, aynı inşa aynı çekül9
Bildin ise etme keder, aynı mühür aynı gönül…
Gafile cahile değil, hikmet ehline sözlerim
Hakkın va’di hakikattir, zafer müjdesin gözlerim
Yandım hasret nefesiyle, aşkın ateşin közlerim
Bad-ı saba10 rayihası11, aynı reyhan12 aynı Akgül
Asırlar sırlara gebe, aynı mühür aynı gönül…
Ayet Hadistir kaynağım, halka mesaj sözüm sazım
Ashabı Kiram Ehli Beyt, Cafer Sadık13 Musa Kâzım14
Alparslan’la Sultan Fatih, bize Ali Ömer lazım
Batı doğu hepsi bâtıl, ne Cengiz Han ne de Herkül
Pir Erbakan, pür kul Akgül; aynı mühür aynı gönül…
1- Düldül: Peygamber Efendimizin Hz. Ali’ye hediye ettiği kır renkli, çok hızlı ve güçlü katır.
2- Pir: Önder ve öğretici seçkin şahsiyet.
3- Çapul: Yağma malı, davası için feda edilen imkânlar.
4- Baskül: Ağır şeyleri tartan araç.
5- Riyaset: Başkanlık hevesi.
6- Riyazet: Nefis terbiyesi.
7- Modül: Bir mekanik yapının parçaları arasında orantılı denge düzeni.
8- Keven: Kurak ve dağlık yörelerde yetişen, hayvan yemi ve yakacak olarak kullanılan bitki.
9- Çekül: Örülen duvarın düzgünlüğünü ölçen ve ucunda topaç biçimli ağırlık taşıyan alet.
10- Bad-ı saba: Baharda ve yaz aylarında esen tatlı seher yelleri.
11- Rayiha: Güzel koku.
12- Reyhan: Fesleğengillerden hoş kokulu bir çiçek türü.
13- Caferi Sadık: Hz. Hüseyin’in torunu, İmam-ı Azam’ın Hocası.
14- Musa Kazım: 12 İmamdan ve Evlad-ı Resul’den önemli zat.
ÇIKAR GİDERİM
Hayal bir âlemdir, sanal gözlemim
Her şeye ibretle, bakar giderim!
Cennete rü’yete, artar özlemim
Hasret duvarını, yıkar giderim!..
Rengi ve kokusu, solsa gülümün
Suları kurusa, hayat gölümün
Herkesin korktuğu, koca ölümün
Alnına kurşunu, sıkar giderim!..
Vesveseler tuzak, ısrarla dayat
Ey iblis kapılmam, numaran bayat
Hak Yoldan ayrılmam, çok kısa hayat
Boynuma kefeni, takar giderim!..
Onca günahımı, setretti Rabbim
Asla unutmadı, zikretti kalbim
Siyonist Şeytanla, bitmedi harbim
İnşallah düzenin, yıkar giderim!..
Kimseye sitemim, minnetim olmaz
Kur’an’la beslendim, cinnetim olmaz
Gafiller semtinde, kıymetim olmaz
Bu sürgün yurdundan, çıkar giderim!..
Ünsiyetim dostlar, dava ortağım
Erbakan aşkıyla, açar kontağım
Zaten emanetti, yuvam otağım
Acımam yorganım, yakar giderim!..
Ölçüm Kur’an Resul, gitmem rast gele
Cenge tutuşmuşum, tufana sele
Bekle Adil Düzen, kurulsun hele
Kalemim kınına, sokar giderim!..
Zulüm saltanatı, Siyonizm çökse
Kahrolsa İsrail, savrulup göçse
Artık barbar zalim, gözyaşı dökse
Tapdığız dünyadan, bıkar giderim!..
Ülkem medeniyet, merkezi olur
Barış ve bereket, herkesin olur
Ölüm bize vuslat, elçisi olur
Azrail’e selam, çakar giderim!..
Haydi gel Ahmedim, Dostun Hüdadır
Hak dostun uğruna, postun fedadır
Bunlar kalpten kopan, coşkun nidadır
Damlayım Deryaya, akar giderim!..
Ümit iman akıl şuur bilim tarih ile
Hakkı söyleyen kalem ve kelam ile
Zalime hançer mümine şefkatli iğne
Bizim çin dertlendi Akgül’ümüz
Zalime zahmet, bize Rahmet gülümüz
AHMET AKGÜL, ÜSTADIMDIR!
Facirler saldırmış, O direnmişti
Hem yüzlerce sahte, ilaha rağmen…
İthamlara karşı, şöyle demişti
“Kimse zarar veremez, Allah’a rağmen!..”
İlmi dirayetle, yüksek cesaret
Fazilet ehliydi, gerçek feraset
“Korkaklık, alçaklık; büyük esaret!..”
Olduğun söylerdi, melaha1 rağmen…
Bâtılla savaştı, tabular yıktı
Her iddiasından, hep haklı çıktı
Hakikat kurşunun, haksıza sıktı
Darlığa katlandı, feraha rağmen…
Fakirin garibin, sesin duyardı
Güçlü iktidara, suçun sayardı
Hak rızasın arar, Dine uyardı
Başına dayanan, silaha rağmen…
O çok şefkatliydi, hem de yiğitti
Sabırla çok sadık, kardeş eğitti
Çıkara ilgisiz, hayra seğirtti2
Makam istemezdi, günaha rağmen…
Dava aşıkıydı, cihad delisi
Erbakan hayranı, takva velisi
Hem ilim erbabı, şaşmaz “Beli”si3
Sıkıntı belaya, her aha rağmen…
“Tek kişilik ümmet…”, sırrına sahip
Hainse takmazdı, hoca şeyh rahip
Zalime karşıydı, âlime muhip
Fesat çıkarmazdı, salaha rağmen…
Sayesinde nice, gönül göverdi4
Ömürden ziyade, ölmü severdi
Yanlışa düşerse, dizin döverdi
Fıska yanaşmazdı, felaha rağmen…
Bağışlardı hayra, muvafık5 ise
Sevmezdi Siyonla, mutabık6 ise
Riyakâr sahtekâr, münafık ise
Başındaki beyaz, külaha rağmen…
1- Melah: Yüz ve öz güzelliği.
2- Seğirtmek: Yetişmek için hızla yürüyüp gitmek.
3- “Beli” demek: Âlem-i ervahta, Allah’a “Evet” diye söz vermek.
4- Gövermek: Ağaçların baharda yeşermesi ve filiz vermesi.
5- Muvafık: Uygun, uyumlu.
6- Mutabık: Anlaşan, uzlaşan.
AK GÜL ile KIRMIZI GÜL!
Seyrimde bir şehre vardım
Gördüm sarayı güldür gül!..
Sultanımın tacı tahtı
Bağı divanı güldür gül!..
Gül alırlar gül satarlar
Gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Çarşı pazarı güldür gül!..
Toprağı güldür, taşı gül
Kurusu güldür, yaşı gül
Endamı güldür, kaşı gül
Selvi çınarı güldür gül!..
Gül nuru narı söndürür
Gülden değirmen döndürür
Anın ile gül öğüdür
Bendi pınarı güldür gül!..
Akgül ile Kırmızı gül
Bir bahçede hayran gönül
Hasretiyle yanar bülbül
Ahu figanı güldür gül!..
Gül cemali gören gözler
Vuslat ile gülen yüzler
Gül yağına dönen özler
Gönlüm dermanı güldür gül!..
Dost bağında bulan gülü
Arar mı lale sümbülü
Aşkla Burak’la Düldül’ü
Hakk’a koşturan güldür, gül!..
Gülden kurulmuş bir çadır
İçinde nimeti hazır
Kapıcısı İlyas Hızır
Nanı şarabı güldür gül!..
Ümmi Sinan yaz taşkını
Gül ile bülbül aşkını
Dünya eylemez şaşkını
Canı cananı güldür gül!..
NEBİ KOKAR, AK GÜLÜMÜZ…
Bozuk kalbe, nur akışmaz
Edep ehli, pis bakışmaz
Beyaz güle, kir yakışmaz
Şükür taze, pâk gülümüz
Hak tercüman, Akgülümüz…
Had bilmeze, ağır sille
Vatan için, alır kelle
Siyonizm’e, füze gülle
Kur’an okur, Hak gülümüz
Hakka bağlı, Akgülümüz…
Ey Nebi kokan Akgülümüz… Yazamadım yazdım yazdım sildim yüzüm bulamadım. Emeklerinizi zayi ettim . Size layık talebe olamadım… Böyle olsun ne siz isterdiniz ne ben… Sizi hakkıyla zamanında anlayamamanın cezasını çekmişim yıllarca onu bile farketmemişim… Size talebelik ediyorum zannımla , meğer ne yanlışlara imza atmışım. Yanlışın yapıldığını göre göre duya duya o sesimizin cılız çıkması keskin olamayışımız Akgülümüze olan talebeliğe yakışmamış hiç… Hastalıklarıma , yaralarıma, çıbanlarıma vurduğunuz aşılar , sürdüğünüz merhemler, temizlenmemi ve iyileşmem için deştiğiniz; benlik – bilgiçlik – kibir – ihtiras – riyaset – itiraz – itaatsizlik – dünyevi iştiyaklarımız – halka taparlık – şımarıklıklarım – merhamet ediyorum adı altındaki kibirliliklerim gibi irinlerimi boşaltırken hissettiğim o acıların gereğini uygulayamadım böylece hem kendime zulmettim hem geçerli puanı alıp sınıf atlayamadım atlamayı geç yerimde bile duramadım, hem de sizin bunca emeğinizi zayi ettim, bu gayretlerinizin yorgunluğunu giderecek istenilen fiili gösteremedim… Güncel yaşadığım bu imtihanda abartısız söylemek gerekirse MİZANIN PROVASINI yaşadım… Çok pişmanım perişanım yüzüm yok özür dilemeye …
Nebi Kokan , Akgülü anlayabilme , anladığını uygulayabilme için gerekli olan iman nurunu kazanabilmek duasıyla…!
Rabbimizin Mürselat suresi ilk 7 ayetinde buyurduğu vasıflara ve müjdelere inşallah nail olacağını umduğumuz Milli Çözüm sadıklarının Üstadıdır Ahmet Akgül Hocamız… Rabbinin rızasına düşkünlüğüyle, Milli Çözüm yazarımız Sn Ufuk Efe’nin bir yazısında ifade ettikleri “kulluk” bilincini zihnimize işleyen ve her birimize “Kardeşlerim! Birbirimizi Allah için sevelim. Haşa! Allah gibi sevmeyelim!” gibi duymanın zor olduğu çok net uyarılar yapan, en büyük kerametin “istikamet üzere olmak” olduğunu beynimize işleyen Üstadımız… Ahir zamanda, haber verilen büyük mücadeleye bizleri hazırlayan, Aziz Erbakan Hocamızdan öğrendiğimiz; siyonizm belasını ve kurtuluş çarelerini her bir harfine kadar inceleyip, anlayıp ve lazım olan güncellemeleri yapıp sonra da bizlere anlatan Üstadımız… Aziz Erbakan Hocamızın pek çok kere ifade ettiği “Beni Hans anladı, Hasan anlamadı” gerçeğinin getirdiği sorumluluktan bizleri kurtarmak adına Aziz Hocamızı en iyi anlayan, en sadık talebesi Üstadımız… Saff suresi 2. ayetinin emri olarak, Üstad olmanın gereğini yerine getiren ve bizlere ancak kendisinin de yaptığı ve ecrini bizzat Cenabı Haktan beklediği gerçekleri öğreten Üstadımız… Bazılarımızın gaflete düşmesine, kendisine sıkıntı vermesine bile kırılmayıp, en yakınlarımızdan bile daha şefkatle bize yaklaşan, “hep birlikte ahiretimizi kurtaralım” gayretiyle şefkatle bize nazar eden Muhterem Üstadımız… Biz layıkıyla talebe olamadık ama olanların hürmetine Mevla bizi de size yoldaş etsin. En kalbi dualarımız Mevla’mızın muradımızı vermesi, yeryüzünde Hakkın hakim olduğu günleri görmemiz ve Adil Düzen mührünün vurulduğu günlere erişmemiz yönündedir. İnşallah, beynimize kazıdığınız Saff suresi 13. ayetinin haberlerine nail olacak ve müjdelerle sevinmiş olacağız…
Had bilmeze, ağır sille
Vatan için, alır kelle
Siyonizm’e, füze gülle
Kur’an okur, Hak gülümüz
Hakka bağlı, Akgülümüz…
Buna rağmen çok yorduk!..
Bıkmadı!.. Anlattı; Kur’an’dan, sünnetten, Aziz Erbakan Hocamızdan.
Yeni bir olay olmasın ki “Hak sözüne” rağmen zanlarımız galip gelmesin yarım yamalak aklımıza,
Yine de bıkmadı “Hakka bağlı, Akgülümüz…” yeşerir diye döktü, kuru köklerimize, durmadan can suyu!
“Asla etmez, çark gülümüz” değil bir kere, şahidiz bin kere!
İşte tüm talebelere bir imtihan daha ve Öğretmenin elinde cevap kağıtlarımız, üzerinde puanlar.
Güncel dersten sonra baktım ki hep kalmışım ben. Zannediyordum hep geçmişim ben.
Pişmanım perişanım, söze ne hacet; kalben bu hali yaşamadıkça, bir daha bu hataya hiç düşmedikçe!
“Hak aşıkı, Akgülümüz…”e karşı, özre yüzümüz de kalmadı bizim.
İlla dertten derde, beladan belaya mı düşelim ki “Emir Haktan” gibi yürekten gelsin, yazımızdan da bilinsin özrümüz.
O’nu, bunu, şunu bilemedim, çözemedim “Utanıyor, Şeytan bile” Fakat, san ki; içimizi, dışımızı bilen bir melek, göklerden inmiş de insan suretine girmiş, yıllarca arkadaşlık etmiş (kıymet bilememişiz) ve bizleri terk etmiş gibi mahcubuz, perişanız, bin pişmanız.
Dünyaların efendisi
Hak davanın sevdalısı
Meal kokar ak gülümüz Sancağımızın bekci si
Nebi kokar ak gülümüz
Kutlu yolun habercisi
Hayellerin efendisi
Hak yolumun habercisi
Nebi kokar ak ğülümüz.
Her şeye ibret bakacak
Gönlü hep hakka akacak
Her şeye hikmetle bakacak
Nebi kokar ak gülümüz.
Allah dostları nebîlerin vârisi olma özelliğine hâiz ve bu sıfatla: “Hiçbir ticaret ve alışverişin Allah’ın zikrinden alıkoymadığı erlerdir.”Onlar halk içinde Hakk ile beraber bulunan , eli kârda gönlü Yâr’da insanlardır. Dünya işleriyle meşgul olmak onları yaratılış gayeleri bulunan kulluktan; Hakk’a ibâdet ve halka hizmetten uzaklaştırmaz. Aksine bu tür dünyevi meşguliyetleri gönüllerini imar, kalblerini tasfiye ve nefislerini tezkiye için vesîle görürler.
Allah dostları, hadis-i şerifte ifâde buyurulduğu gibi: “Yüzlerine bakanlara Allah’ı hatırlatan” ricâlullahdır. Yüzü nûrâni, sözü Rabbânî, sohbeti Rahmânî insanlardır. Yüzündeki nûrâniyet görenlere ve seyredenlere sekînet, huzur hâli ve pozitif enerji verir. Yüzlerindeki tebessüm Allah Rasûlü’nün yüzünden eksik etmediği hüzn ile güleryüzün karışımından ortaya çıkan, derinlik veren aydınlık bir tebessümdür.
Allah dostları, muhabbet ve mehâbet timsâli insanlardır: “Ölmeden evvel ölmek” sırrına ermiş vâsıl-ı kâmillerdir. Azîmeti ruhsata, takvâyı fetvâya tercih eden, zâhir ve bâtını ma’mûr bahtiyarlardır.
Allah dostları, Hakk’ta fâni olmuş, “Allah’ın ve Rasûlullah’ın ahlâkıyla ahlâklanmış” örnek şahsiyetlerdir. Çünkü onlar: “İnsanlar için çıkarılmış en hayırlı”bir zümredir.
Sadece Müslümanların değil bütün insanlığın huzur ve kurtuluşu için Adil Düzen projelerini hayata geçirmek için gayret eden, Aziz Erbakan Hocamız ın tek temsilcisi ve takipçisi -Üstad Ahmet Akgül Hocamız dır.
Cihâd, Allah yolunda harcanan emeğin, Hak uğrunda verilen mücadelenin adıdır. Cihâd, müminin, bütün varlığını seferber ederek Yüce Rabbinin rızasını kazanma çabasıdır. Cihâd, mukaddesatı korumak için beden, dil, fikir ve gönülle kararlılık göstermektir. İşte Akgül Üstadımız tarihde ilk defa cihatın ilmihalini yazan şahsiyettir.
İnsan, yapısı itibariyle telkinden çok tatbikten hoşlanan ve ideal örnek arayan ve ondan haz alan bir varlıktır. Bu yüzden Cenâb-ı Hakk, her devirde peygamber göndererek ideal şahsiyetleri müşahhas örnekler hâlinde insanlığa sunmuştur. Son nebi ve âhir-zaman peygamberinden sonra da, O’nun ahlâkıyla ahlâklanmış ve O’nun mânevi mirasına hak kazanmış kimseleri bu vazifeye memur kılmıştır.
Hadîs-i şerîfte:
“(Zâhir ve bâtınını ikmâl etmiş, ilmini irfan hâline getirmiş) âlimler, peygamberlerin vârisleridir.” buyrulmaktadır. (Ebû Dâvûd, İlim,)
Üstadımız; Îman lezzetine, duygu derinliğine, davranış mükemmelliğine nâil olmuş, bütün gayretleri, insanlığı kötü huylardan ve nefsânî ihtiraslardan kurtararak güzel ahlâka ve mânevî olgunluğa eriştirmek ve bütün İnsanlığı siyonizmin güdümünden kurtarmak için gayret etmektedir.
Kendilerini ümmetten mes’ûl gören, Aziz Erbakan Hocamıza ve Üstad Ahmet Akgül Hocamıza -karşı nasipli gönüllere Allah apayrı bir sevgi vermiştir.
Rivâyete göre Ashâb-ı Kirâm:
“–Allâh’ın velî kulları kimlerdir?” diye sorduklarında Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“–Onlar, yüzlerine bakıldığında Allah Teâlâ’yı hatırlatan kimselerdir.” buyurmuştur. (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, X, 78; İbn-i Mâce, Zühd, 4
Bu vasıfları; Aziz Erbakan Hocamız da ve yakinen Üstad Ahmet Akgül Hocamız da görme şerefini nasip eden Yüce Rabbime şükürler olsun.
Cenâb-ı Hak, sevdiklerinin sevgisini kalplerimizden eksik etmesin.
Dâvud -aleyhisselâm-’ın bir duâsıyla bitirelim:
“Allâh’ım! Sen’den Sen’i sevmeyi,
Sen’i seven kişiyi sevmeyi,
Sen’in sevgine medâr olacak amel-i sâlihleri isterim…” (Tirmizî, Deavât, 72)
Allah cümlemizi, sevip râzı olduğu kullarından eylesin.
Ebû Hüreyre’nin rivayet ettiğine göre, Resûlullah (SAV) şöyle buyurmuştur:
“Ben güzel ahlâkı tamamlamak (uygulamak) için gönderildim.” (Muvatta, Husnü’l Halk, 8; Müsned, 2/381)
Enes İbni Mâlik’in amcası Hişâm İbni Âmir’in oğlu Sa’d, Medine’ye geldiğinde Hz. Âişe’yi ziyaret etmek ve ona zihnindeki bazı sualleri sormak istedi. Âişe annemize gece namazı ve vitir namazı hakkında da sorular sormuş olan Sa’d ona ilk olarak:
– “Ey Mü’minlerin annesi! Bana Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ahlâkını (yaşayışını) anlat” dedi. Hz. Âişe:
– “Sen Kur’an’ı okuyorsun değil mi?” diye sorunca Sa’d:
– “Evet, okuyorum” diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Âişe:
– “Nebiyy-i Muhterem Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ahlâkı Kur’an idi” dedi.
“Nebi kokar, ak gülümüz…”
“Hani o vakit Meryem oğlu İsa da: “Ey İsrailoğulları, kesinlikle ben, Allah’ın size (gönderdiği) bir elçisiyim. Benden önceki Tevrat’ı tasdik edici ve benden sonra ismi ‘Ahmed’ olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim” demişti. Fakat buna rağmen O, onlara kesin belgelerle gelince: “Bu, açıkça bir büyüdür” demişlerdi.
İslam’a çağrıldığı halde (sorumluluktan ve sıkıntıdan kaçmak ve Hakk’tan kaytarmak üzere; “Kur’an ve Müslüman; öyle devlet, siyaset ve adalet işine karışmaz” diyerek) Allah’ın üstüne yalan ve iftira atanlardan daha zalim kim olabilir? Allah böylesi zalimleri asla hidayete eriştirmeyecek (doğru ve huzurlu yola yönlendirmeyecek)tir.
Onlar, Allah’ın nurunu ağızlarıyla (kuru laf kalabalığıyla) söndürmek istemektedirler. Oysa Allah, Kendi nurunu tamama (başarıya) eriştirecektir; kâfirler hoş görmese (ve engellese) bile (Kur’an’ın Adil Düzenini yerleştirip yürütecektir).
O (Allah) ki, (elbette) Elçisini hidayet ve Hakk Din üzere gönderendir; öyle ki onu (Hakk Din olan İslam’ı) bütün dinlere (ve bâtıl düzenlere) karşı üstün ve galip getirecektir; (hatta) müşrikler hoş görmese (ve karşı gelse) bile (Allah bunu gerçekleştirecektir).
Ey iman edenler, sizi acı bir azaptan kurtaracak (dünyada zilletten izzete kavuşturacak, ahirette ise cehennemden koruyup cennete ulaştıracak, çok kârlı ve kalıcı) bir ticareti haber vereyim mi? (Allah katında en itibarlı bir girişime delil olup rehberlik edeyim mi?)
(İşte bu en kârlı ve hayırlı ticaret) Allah’a ve O’nun Resulüne (tam ve sağlam) iman etmeniz (şartı ile), mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda (mücadele verip) cihad etmeniz (insanlığın huzuruna ve milli savunmaya destek vermeniz)dir. Bu, sizin için daha hayırlı (ve verimli)dir; eğer (değerini) bilirseniz (böyle davranmanız ve çalışmanız gerekir).
(Böyle yaparsanız) O (Allah) sizin günahlarınızı bağışlayacak, sizi altından ırmaklar (ve havuzlu şelaleler) akan cennetlere sokacak ve Adn cennetlerinde çok güzel ve görkemli saraylara yerleştirecektir. İşte asıl büyük mutluluk ve kurtuluş budur (ve böyle elde edilir).
Ve (cihad ehli için; dünyada iken de beklediğiniz ve) seveceğiniz bir başka (nimet) daha var: Allah’tan ‘yardım ve zafer (nusret erişecek)’ ve yakın bir fetih (mutlaka gelecektir. Gerçek mücahit) mü’minleri müjdele (ki sadece onlar tarafından, va’ad edilen bu mutlu ve kutlu netice beklenmektedir).
Ey iman edenler, Allah’ın (Dininin) yardımcıları olun (Hakk davanın ve mazlum halkların gayretini çekin). Şunun gibi ki; Meryem oğlu İsa Havarilere: “Allah’a (giden yolda ve Hakk Dini uğrunda) benim yardımcılarım kimlerdir?” demişti de, Havariler Ona; “Allah’ın yardımcıları bizleriz” (diye yanıt vermişlerdi.)…” (Saff Suresi: 6-14, mealikerim.com)
Bilirsin çok günah, işleyip durdum
Bin pişman saçımı, yolamadım ki…
Giderek kudurdu, bu nefis kurdum
Tasmasın elime, alamadım ki…
Defalarca aştım, haddi kotayı
Kesmedin rızkımı, ikram atayı
Ancak Dost bağışlar, bunca hatayı
Tevbe kapısında, solamadım ki…
Hep boşa geçirdim, gençlik çağımı
Doğru seçemedim, solu sağımı
Gafletle kuruyan, gönül bağımı
Akan göz yaşımla, sulamadım ki…
Haksızca gönüller, kırmışsam eğer
Eyvah binbir Kâbe, yıkmışım meğer
Bir ömür gözyaşı, dökmeye değer
Hak rahmet kapını, çalamadım ki…
Hak değil nefs için, kızdım Efendim
Hep boş yere esip, tozdum Efendim
Nice tevbe edip, bozdum Efendim
Aldığım kararda, kalamadım ki…
Erbakan’a düşman, Siyona mürit
Hak davaya hain, Şeytana şakirt
Hangi safta ise, kalp ona ait
Bu şuur onurla, dolamadım ki…
Kur’an’dan hayattan, ders kapamadım
Gayretim niyetim, saf yapamadım
Şirkten şekavetten, tam kopamadım
Tevhid deryasına, dalamadım ki…
Bakımsız soldurdum, iman gülümü
Günahla kirlettim, vicdan gölümü
Mevlâ’sına hasret, mahzun gönlümü
Vahdet iklimine, salamadım ki…
İman iz’an varsa, şerre uyulmaz
Hain zalim; insan, yerne koyulmaz
Rabbin va’di haktır, şüphe duyulmaz
Yolunda can kurban, kılamadım ki…
SAMİMİ BİR KUL, HAKİKİ BİR MÜCAHİD ve HAKKA TERCÜMAN OLMAYI ÖĞRENDİĞİMİZ VE ŞÜKRANLA ANDIĞIMIZ MUHTEREM ÜSTADIMIZ!
Allah’a halis bir kul, Kutlu Peygambere layık bir ümmet, Aziz Erbakan Hocamızın en sadık ve hakiki tabi ve talebesi, Deccalizmin zulüm saltanatına Allah’ın izniyle son verecek olan yüce şahsiyet!
Muhterem Üstadımız Ahmet AKGÜL Hocam;
Bizler Kuranın şaşmaz ilkelerini, bütün insanlığı kuşatan aydınlık prensiplerini, sizin hidayetle bezenmiş sohbet ve eserlerinizden öğrendik.
Hz. Peygamberin sünnetini ve sistemini, huzur ve emniyet timsali örnekliğini sizden öğrendik.
Aziz Erbakan Hocamızın, bütün insanlığın saadetine vesile olacak olan Adil Düzen programını, amacını, kapsamını ve bu uğurda canla başla gayret etme azmini sizden öğrendik.
Zalime karşı sert ve metin olmayı, mümine karşı ise sevgi ve şefkatle net ve mert bakışı sizden öğrendik.
Allah için sevmek ile Allah için buğz etmenin inceliklerini sizden öğrendik.
Şekil müslümanı değil, şuurlu müslüman olmayı, zalime ve zulme her daim karşı olmayı ve dik durmayı sizin örnek yaşantınızdan öğrendik.
Cihadın özelliklerini ve inceliklerini, ictihadın gereklerini ve gayesini, sizin engin ilminizden öğrendik.
Müminle münafığın temel farkını bilmeyi ve sezmeyi, sizin Hikmet pencerenizden öğrendik.
Hakiki müminlik ve mücahitliği, kulluğu, onuru ve haysiyeti, sizin mert duruşunuzdan öğrendik.
Asla kula kul olmamayı, en yakınımız bile olsa hakikatten sapmamayı, sizin feraset anlayışınızdan öğrendik.
Hidayet-Feraset-Dirayet bütünlüğünü, Haktan taraf olma ve batıla karşı durma hassasiyetini, kul olma ve haddimizi bilme yüceliğini, Vicdanlı-Vefalı-Vasıflı olmayı hep sizden öğrendik.
Lütfen üzerimizdeki dua ve himmetinizi bırakmayın ve bu kutlu yoldaki yoldaşlığımızı kabul buyrun.
Selam, hürmet, muhabbet ve bağlılıklarımızı arz ederiz.
Bilin AKGÜLÜMÜZ!
Akgül derki, dostlara
Tevhide gel, sapma sağa
Milli çözüm, şarklara
Adil Düzen, yazacağız…
Asıl dava, güdenler
Aşk yarası, çekenler
Yar yolunda, gidenler
Şeytan kuyun, kazacağız…
Kanma, hain nefsine
Yol al, dava fevkine
Gel tek, Milli Çözüme
Sonra Ben’den, kaçacağız…
Beden ruha, sargıdır
RUH aynı, saftadır
Müminler aynı, raftadır
Sapmadan bir, koşacağız…
Gülden alırız, gıdamız
Hep aynıdır, sedamız
Artık her bir, yanımız
Elmas; altın, karacağız…
Onu tanımayanlar
Uğrunda, çalışmayanlar
Cihat takva, tutmayanlar
Yolundan, sapacağız…
Gel ey gönül, bir olalım
Şeytan nefis, yarışalım
Ayetlerle, yol alıp
Bayrak burca, biz asalım…
Muhterem Hocam!
Siz bizim gibi gafillere bile yıllarca hep Sadık kaldınız!! Siz, bize asla ve (haşa) asla hıyanet etmediniz.
Çocukluk ve gençlik dönemimizin uçurumlarında ellerimizden ve kalplerimizden tuttunuz… Bizim gibi seviyesi ve Kulluk Niteliği yok denecek kadar verimsiz olan bi’çareleri, ciddiye ve ilgiye aldınız..
Habibi Neccarın Yasin Suresinde “Ben niçin beni yoktan yaratana inanmayacakmışım”ifadesi gibi;
14.Asrın en büyük Zatından bizi haberdar eden!
Cihadın ve İmanın en kutlusunu gönüllerimize nakşeden!
Yaşama gayemizin, en önemli payesi olan ve 75 yıllık ömrünün her anını iman ve cihada vakfeden!
Hayat anlayışımızın,yaşam bilincimizin her mekan ve her zaman, her daim birinci konusu olan Muhterem Ahmet AKGÜL Hocam!
BUNCA VEFA, BUNCA EMEĞİNİZE KARŞILIK BİZ NİYE SİZE SADIK OLMAYALIM..?!!
BİZ NİYE SİZE AŞK VE MUHABBET ŞUURU İLE YANMAYALIM…
Benim gibi bir vasıfsız gafili, hiç bir arayış ve çabası bulunmaksızın, sizin Aziz yolunuzla, tertemiz iman nurunuzla buluşturan Alemlerin Rabbi olan Allahımıza sonsuz şükürler olsun…
Dünya ve Ahirette Selam, Sizinle birlikte bizlerin de üzerine olsun inşallah…
Rahman ve Rahim Allahın Adıyla!
(Şunu biliniz ki) Muhammed (AS), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; (O’nun erkek evlatları ölmüşlerdir ve cahiliye dönemindeki evlatlık müessesesine de son verilmiştir.) Ancak O (Hz. Muhammed AS) Allah’ın Resulü ve Peygamberlerin sonuncusudur. (Hâtemen-Nebiyydir. Nübüvvet ve rehberliği kıyamete kadar süreklidir.) Allah (geçmiş, gelecek, gerekli ve geçerli olan) her şeyi (ayrıntılarıyla) Bilendir (ve bir kısmını Resulüne bildirendir. Evlatlık edinmenin sakıncaları, Yusuf Suresi 23. ayetinde de belirtilmiştir).
Ey iman edenler! Allah’ı çokça (huzurla ve şuurla) zikredin. (Her daim O’nu anıp mübarek isimleriyle çağırıverin. Her konuda Kur’an’a ve Sünnete göre hareket edin ve Rabbinizi dilinizden ve gönlünüzden düşürmeyin.)
Sabah akşam, O’nun bütün eksikliklerden uzak olduğunu ilân (ve tesbih) edin.
Çünkü O’dur ki, sizi karanlıklardan nura çıkarmak için size medet ve inayet etmektedir, melekleri de (size dua ve destekle görevlidir). O, mü’minleri çok Esirgeyicidir.
İşte (ahirette) O’na (Allah’a) kavuşacakları (mutluluk) gününde, onların (mü’minlerin ve meleklerin birbirlerine) yönelik iltifatları (sağlık ve esenlik duaları) “Selam!.. (Mutluluğunuz daim kalsın!)”dır. (Allah inananlara, İslam’ı yaşayanlara ve Hakkı savunanlara; evet) Onlar için üstün ve değerli bir ecir (cennet) hazırlayıvermiştir.
Ey (Aziz) Peygamber! Gerçekten Biz Seni (insanlar üzerinde) bir şahit, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
Ve Kendi izniyle Allah’a çağıran ve nur saçan (sönmez) bir kandil (aydınlatıcı bir kurtuluş feneri) olarak (görevlendirdik).
(Öyle ise Hz. Peygamberin sünnetine ve hayat sistemine tâbi olan) Mü’minlere müjde ver; gerçekten onlar için, Allah’tan büyük bir fazıl (ikram ve ihtiram) vardır. (Ve va’ad edilenler verilecektir.)
(Ahzap Suresi :40-47)
Ayeti kerimelerden de anlaşılıyor ki;
Öncü ve Rehber şahsiyete sadık ve bağlı kalmanın, bereketli, anlamlı bir yaşamla ebedi cennete ve Cenabı Hakkın rızasına nail olmanın en temel şartı:
Allahı sabah akşam zikretmek tevbe istiğfar ile kalbimizin içindeki bütün şeytani melekeleri dizginlemekten geçer.. #mealikerim i bizleri karanlıklardan Nura çıkaran bir ihtiyaç ve Şuurla okumak bizleri Rehber Şahsiyetin ahlakına ulaştıracaktır.
“Tek kişilik bir ordu… Tek kişilik bir okul… Ve tek kişilik bir kutlu oluşum; MİLLİ ÇÖZÜM ve Onun şahs-ı manevisi Ahmet Akgül..!”
Aziz Erbakan Hocamızı, Akgülümüz sayesinde tanıdım ve hayranlığım, bağlılığım arttı. AKGÜL Hocamız mü’minlere karşı alçak gönüllü; kâfirlere karşı ise ‘güçlü ve onurlu’ olan, Allah yolunda bitmek bilmeyen bir azim ve kararlılıkla cihad edip (çaba harcayan) ve (gerçekleri savunmak hususunda hiçbir) kınayıcının kınamasından korkmayan bir insandır ve yaşantısıyla da bizlere mükemmel bir örnektir. Rabbim kendilerini anlamayı, anlattıklarına sahip çıkıp anlamayı, uygulamayı, yaşamayı bizlere nasip etsin. Vallahi şimdiye kadar yazılanları, anlatılanları anlayıp yaşasaydık, dünya çok daha güzel bir yer olacaktı. Şahidiz ki Hocamız bizzat Kur’an’ı yaşayan bir zattır ve özellikle Mürselât Suresi 1-7 ayetleri dikkat çekicidir:
Birbiri ardınca ve iyilik amacıyla (örfen; zamanın şartlarına ve ihtiyaçlarına uygun olarak) gönderilenlere (uyarıcılara, Hakka çağırıcılara) yemin olsun ki;
Derken (sert ve çetin rüzgârlar gibi, her hayırlı hizmete koşturup, şeytani odakları ve münafıkları) kökünden koparıp savuranlara…
Ardından (hakikat prensiplerini ve huzur projelerini, neşriyat yoluyla) korkmadan ve yılmadan yaydıkça yayanlara,
Sonra, (rahatının ve menfaatinin kölesi ve nefsani arzularının esiri olanlardan uzaklaşıp, Hakkı bâtıldan, sadıkı sahtekârdan, mü’mini münafıktan çok kesin ve keskin biçimde) ayırdıkça ayıranlara… (Mutlak doğruları ve mutlu oluşumları topluma tanıtanlara,)
(Ve gelecek nesillere de) Bir zikir ve öğüt (olacak eserler) bırakanlara!
Böylece (hiç kimsenin “bilmiyordum, başka türlü sanıyordum” gibi) bir bahanesi ve mazereti (kalmasın), veya (herkes apaçık şekilde) uyarılsın! (diye gerçekleri, hem de gerekçeleriyle birlikte ortaya koyanlara yemin olsun ki,)
Şüphesiz size va’ad edilen (zalimlerin hezimeti, ezilen mü’minlerin zafer ve hâkimiyeti ve kıyamet haberi) mutlaka vuku bulacaktır.
Basiret her şeye, ibretle bakar
Allah’ın nuruyla, görenler çakar
Hikmetler gönülden, gönüle akar
Çağlayana döner, pınar inşallah…
Şeytanın şakirdi, Siyonist ekip
Firav’nun Nemrut’un, izini takip
Şükür rehberimiz, ol Necm-üs-Sakip4
Fidanlar olacak, çınar inşallah…
Had bilmeze, ağır sille
Vatan için, alır kelle
Siyonizm’e, füze gülle
Kur’an okur, Hak gülümüz
Hakka bağlı, Akgülümüz…
https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/akgulumuz-siir/
BU GÜLŞENDE YANAR OLMAZ…
Ben bir acep ile geldim, kimse halim bilmez benim,
Ben söylerim, ben dinlerim, kimse dilim bilmez benim.
Benim dilim kuş dilidir, benim ilim dost ilidir,
Ben bülbülüm, Dost GÜL’ümdür, bilin GÜL’üm solmaz benim.
—
Eğer sâdık isen yâre; sakın aldanma ağyâre
Düş İbrâhîm gibi nâre; bu GÜLŞENde yanâr olmaz…
Kutlu Sevdamızın AL-GÜLÜ Aziz “ERBAKAN” Hocama ve Onun Ruh-u Revanı Muhterem “AKGÜL” Üstadıma hürmet ve muhabbetle selam ederim.
HAKKINIZI HELAL EDİN HOCAM…
Kainatın Efendisi; Hz. Muhammed (sav) Efendimize, Mekke’de sadece 100 kişi inandı..
Çekirdek kadro ile İslam, kıtalar aştı.
Tarihi medeniyet ve Mehdiyet inkılabı, büyük sır ile saklı..
Ak-gül olmasaydı, kiminin ayağı kaydı..
Kimi kendini “ermiş” sanırdı. Oysaki sadece Elçinin “çorabından” haberdardı.
Sen öğrettin bizlere “kıtmir” olmayı!
Verilen nimetin farkına varmayı.
Kıtmir olmayı, en büyük şeref saymayı.
Sen öğrettin bize hocam, sadakat ehli olmayı!
Uyku nedir bilmedin. Bizi, bizden daha fazla düşündün!
Nefsimize zulmettik, hatalarımızı örttün.
“Arka bahçede top oynadık” geldin kulağımız büktün.
Dünya ve ahret saadetimiz çin, ne çok ter döktün.
Ödenmez hakkın, Deccalizm ile savaştasın!
İşini kolaylaştırmak varken, birde bizimle uğraştın.
40 diploma, ciltler dolusu eserin 100’ü aşkın.
Bir meal hazırladın ki, şeytanlar bile şaşkın!
Dünyaya tek başına kafa tutan bir Alîm’sin, ödenmez hakkın..
On milyonda birdir bu nimet. Düşününce ederiz hayret.
Hz. Bilal gibi, ağlarken güleriz hocam idare et.
Bunca günaha rağmen, yularımızı bırakmadın ne büyük nimet…
Elçinin dizinin dibindeyiz bu nasıl bir nimet?
Eksiğiz, noksanız, layık olamadık Rabbim affet.
Bazen okumadık, okusakta anlamadık “olduk, tamamız” sandık bu nasıl gaflet.
Bunca yıldır nasıl yorulmadın, 50 küsür yıldır aynı heycanla çalışırsın akılalmaz dirayet?!
Münafıkları gözünden tanırsın, Rabbimin verdiği yüksek feraset..
Elçiye dil uzatanlara; sövmekten beter ettin, kazandın hep.
Zalimlere kafa tutarsın, var mı daha Mert?
Vuslatı; saltanattan üstün gördün hep.
Allah’ın rızası için, şehadet en büyük izzet.
Hakkı haykırdın, selam verenin kalmadı yıllarca ettiler eziyet.
Hısım, dost, arkadaş ve akraba hasım oldular sabrettin hep.
İftira attılar, dava açtılar yetmedi, zindanlara attılar! Ne isyan ettin, ne de pes!
Günahkarız, aciziz amma “açımız” belli net.
Paçana yapıştık hocam, “sadıkız, kıtmiriz” Allah’ın izniyle yanındayız hep!
Zafer yakın, öğrettiğin gibi hayatın yarısı “şükür yarısı sabretmek.”
Biz senden razıyız hocam.
Bizlere hakkını helal et.
Necm 1
Çıkıp zuhur ettiği zaman Necm’e (kutlu Yıldız şahsiyete) yemin olsun ki; [Not: Necm: Bir konuyla ilgili inen toplu Kur’an ayetleri faslına; veya, yaratılış ve imtihan gayelerini açıklamak üzere çıkıp zuhur eden “Din Yıldızına” denir. “İza hevâ” kelimelerine “Battığı zaman” yerine; “Doğup aydınlattığı zaman” manası daha uygun düşmektedir. Burada zikredilen Necm; Hz. Peygamber Efendimizin zuhuruna ve tarihi medeniyet-Mehdiyet inkılâbına da işaret olabilir.]
Târık 3
O (Tarık öyle bir) Yıldızdır ki, (küfür karanlıklarını) delen (zulüm odaklarını ve şeytani çarklarını deşifre eden)dir. [Not: “En-Necmüs-Sakıb” = cehalet ve zulüm karanlığını Delen Yıldız: Hz. Peygamber Efendimizin iman ve istikamet devrimine ve Onun izinde gerçekleşecek Mehdiyet önderliğine işaret olabilir.]
Nahl 16
Ve (Allah daha başka) alâmet ve işaretler de (var etmiştir ki örneğin;) onlar “Necmi” ile (Din Yıldızı veya Resulüllah’ın izah ettiği Kur’an kuralları ile) hidayeti (Hakk Dini ve adalet düzenini) bulabileceklerdir. [Not: Bu ayette hem kutup yıldızı ile geceleri okyanuslarda ve çöl sahralarında yön tayinine dikkat çekilmekte, hem de Hz. Peygamber Efendimize ve Mehdiyet rehberliğine işaret edilmektedir.]
l-i İmran 55
Hani Allah, buyurmuştu ki: “Ey İsa, doğrusu Ben senin (dünya) hayatına (şimdilik) son vereceğim, seni (insanların erişemeyeceği şekilde onlardan uzaklaştırıp) Kendime yükselteceğim, seni kâfirlerin (ithamlarından) temizleyeceğim ve (yeniden yeryüzünde zuhur edip Deccalizm’le mücadelende) sana uyanları (zafere eriştireceğim ve) kıyamete kadar inkâra sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedip (yargılayacağım).” [Not: Ayetteki “müteveffike” kelimesi, öldürmek değil, l-i İmrân 153. ayetindeki “mafateküm=sizden uzaklaştırdığımız” kelimesiyle aynı anlamda kullanılmıştır. Yani hadislerde de belirttiği gibi, Hz. İsa (AS) sağ olarak göklere kaldırılmıştır ve ahir zamanda geri gelmesi Hakk’tır. “Ruh” ile “can” farklı kavramlardır. İnsandan ruhun ayrılması “fevt”, canın çıkması ise “mevt” kelimesiyle anlatılır.]
Nisâ 157
Ve (onlar yalan yere): “Biz, Allah’ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa’yı gerçekten öldürdük” demeleri nedeniyle de (Yahudilere böyle bir ceza verilmiştir.) Oysa Onu kesinlikle öldürmediler ve Onu asmadılar. Ama onlara (Hz. İsa’nın) benzeri gösterildi. (Hz. İsa’yı para karşılığı gammazlayan baş havarisinin yüz şekli Hz. İsa’ya benzetildi ve çarmıha gerildi.) Gerçekten Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların boş bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Kesin olan gerçek şudur ki Onu (Yahudiler Hz. İsa’yı) öldürememişlerdir. (Hz. İsa’nın ruhu fevt edilip göklere yükseltilmiştir. Ahir zamanda tekrar geri gönderilecektir.)
Zuhruf 61
Şüphesiz O (Hz. İsa, Mehdiyet ve kıyamet) saati(nin gelişi) için de bir ilimdir. (Yeniden dünyaya gönderilişi önemli bir belge ve işarettir.) Öyleyse ondan yana hiçbir kuşkuya kapılmayın ve Bana uyun. İşte dosdoğru yol budur. (Hz. İsa’nın kıyametten önce ortaya çıkacağına ve Deccalizmi yıkacağına işaret buyrulmaktadır.)
mealikerim.com