İSRAİL’İN SİYON DAĞI VE
ARMAGEDDON BATAĞI!
Erdoğan İktidarının Tutarsızlığı!
Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’i bir sabah baskınıyla şaşkınlığa uğrattığı ve Siyonist terör şebekesinin ‘‘süper güç’’ imajını çöpe attığı günden itibaren, Sn. Recep T. Erdoğan Hamas’a: ‘‘İsrailli esirleri bırakın, sivilleri savaşa bulaştırmayın!’’ çağrısı yapıp durmaktaydı. Oysa bu esirler stratejik bir hesapla alınmışlardı, bunların karşılıksız salınması halinde Hamas’ın elinde hiçbir koz kalmayacaktı ve Kuduz İsrail, hepten ve hedef gözetmeden Gazze’yi yakıp yıkacaktı. Üstelik Sn. Erdoğan’ın: ‘‘İsrail de elindeki Filistinli esirleri bıraksın…’’ diye hiçbir çıkışına rastlanmamıştı. Şimdi vicdanı olan söylesin; Sn. Erdoğan’ın bu tavrı, Hamas’ı ve Filistinli mazlumları mı koruyup kollamaktı, yoksa sonuçta İsrail’in mi işine yarayacaktı? Ve yine Sn. Erdoğan, ilk günden itibaren bir ‘‘garantörlük sistemi’’ ortaya atmıştı. Ama bunun için önce ateşkesin sağlanması lazımdı, üstelik İsrail’in daha önce işgal altına aldığı ve en son Gazze’nin boşalttığı kuzey kısmını fiilen elinde tutması durumu vardı. Ve Hamas bundan sonra, kaybettiği topraklarını, yani vatanını savunması ve geri almaya kalkışması halinde, karşısında İsrail’den önce GARANTÖR devleti (örneğin Türkiye’yi) bulacaktı! Şimdi iz’an ve insaf ehli söylesin; Erdoğan’ın bu gizli kutu garantörlük çağrısı, Gazze halkını ve Filistinli Müslümanları mı rahatlatacaktı, yoksa İsrail’e yeni ve gizli kolaylıklar mı sağlayacaktı? Dışbakanı Sn. Hakan Fidan defalarca Mısır’a ve Ürdün’e koşmuşlardı. Özellikle dış basına yansıyan bilgilere göre bu ülkelere; “Gazze’den göç edecek Filistinlilerin SİNA Yarımadası’na ve Ürdün’deki kamplara yerleştirilip, güya katliamlardan kurtarılması, hatta bir kısmının da Türkiye’ye taşınması” yolunda tekliflerde bulunmuşlardı. Şimdi zerre kadar aklı ve ahlâkı olan herkese soruyoruz: Hakan Fidan’ın bu çabaları, mağdur Filistin halkına iyilik mi sayılmalıydı, yoksa Gazze’nin kuzeyini boşaltıp İsrail’e katma planları yapan emperyalistlerin sinsi ve Siyonist amaçlarına hizmetkârlık mıydı?
Milli Merkezin Onurlu Tavrı: ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ı Ankara’da Vali Yardımcısı Karşılamıştı!
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüşmek üzere Ankara’ya uğramıştı. Blinken’ı, Dışişleri Bakanlığı Amerika’dan Sorumlu İkili Siyasi İşler Genel Müdürü, Büyükelçi Yaprak Balkan ve Ankara Vali Yardımcısı Namık Kemal Nazlı karşılamıştı. Esenboğa Havalimanı’nda, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Jeffrey Flake de vardı.[1]
Bu onurlu tavır, Milli ve derunî odaktan Yahudi Blinken’a, Amerika’ya ve Siyonist odaklara çok anlamlı ve okkalı bir mesajdı!.. Çünkü aklı eren biliyor ki; Gazzelileri, Mısır ve Ürdün’e, hatta bir kısmını göçmen olarak Türkiye’ye taşıma talimatlarına taşeronluk yapan Sn. Hakan Fidan, bu kahramanlığı kotaramazdı!? Ayrıca Blinken’ı karşılamaya giden zırhlı araca “BOP” plakası takarak Siyonizm’e uşaklıklarını ve Eş Başkanlıklarını hatırlatanlar da bu şahsiyetli ve haysiyetli davranışı ortaya koyamazlardı.
Blinken Ankara’da büyük şok yaşamıştı!
ABD, binlerce kilometre öteden Ortadoğu’yu karıştırmaya uğraşmaktaydı. 7 Ekim’den bu yana Filistin’de yaşanan insanlık dramına kayıtsız kalmıştı. Bölgedeki piyonu İsrail’in sırtını sıvazlayarak katliama devam talimatı yollamıştı. ABD’nin Dışişleri Bakanı Antony Blinken, bir ay içerisinde üçüncü kez İsrail’e uğramıştı. Ardından soluğu Türkiye’de almıştı. Her fırsatta insan hakları ve özgürlük dersi veren ABD’nin, konu Müslüman çocuklar olunca gösterdiği ikiyüzlü tutum büyük tepki almıştı. Blinken, Irak’ın ardından soluğu Ankara Esenboğa Havalimanı’nda almıştı. Ancak şok üstüne şok yaşamıştı. Havalimanında yalnızca Ankara Vali Yardımcısı tarafından karşılanmış, görüşmede Blinken’ın arkasındaki tabloda görünen Mescid-i Aksa detayı ise dikkatlerden kaçmamıştı.
Blinken, Türkiye’ye gelmeden önce Batı Şeria, Güney Kıbrıs ve Irak’taydı. Batı Şeria’da ne Blinken ne de Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas kameralar önünde birbirlerini selamlarken konuşmamış ve görüşmeleri kamuoyuna herhangi bir açıklama yapılmadan sonlanmıştı. Bu Siyonist Yahudi, Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides ile buluşmuş ve adadan Gazze’ye bir deniz yardım koridoru açılması konusunu konuşmuşlardı. Kıbrıs hükümet sözcüsü Konstantinos Letymbiotis, görüşmenin “Kıbrıs’tan Gazze’deki sivillere sürekli insani yardım akışını sağlayacak özel, tek yönlü bir deniz koridoru” konusunu içerdiğini açıklamıştı. Bunun arkasında bir şeytanlık olduğu sırıtmaktaydı.
Ankara Filistin Dayanışma Platformu’nun haklı uyarıları!
Ankara Filistin Dayanışma Platformu üyeleri, Blinken’ın Türkiye’ye gelişini protesto etmek için ABD’nin Ankara Büyükelçiliği önünde toplanmışlardı. Grup adına açıklama yapan Özgür-Der Ankara Şube Başkanı Yasemin Öğüt, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında bugüne kadar 3 bin 900’ü çocuk, 2 bin 405’i kadın olmak üzere toplam 9 bin 700 Filistinlinin şehit olduğunu, en az 35 bin Filistinlinin de yaralandığını hatırlatmıştı. Saldırılar, tüm dünyada lanetlenirken Batılı yöneticiler ile medyanın katliamların ortağı olduğunu belirten Öğüt, Blinken’ın Türkiye ziyaretine de karşı çıkmıştı.
Öğüt, açıklamasında şunları aktarmıştı:
“İşgal altındaki topraklara bir Yahudi olarak gelip bir savaş suçlusu olarak ayrılan Blinken, Türkiye’ye işgali normalleştirmek için geliyor. İşgalciler ve destekçileri, 240 esiri Hamas’ın elinden almak için aciz bir arayışa girişiyorlar. Bu esirlerin tam 10 katını yıllardır açık hava hapishanesinde tutan Siyonistlere ise kimse bir şey demiyor. Çocuklarımızın bedenleri yıkıntılar altında paramparça edilmişken zalimler hâlâ işgalcilerin kendini savunma hakkından bahsediyor. Batı devletleri ve medyası bütün güçleriyle Filistin halkının üstüne saldırıyor. Bütün bu suçlar açıkça işlenirken, Blinken Türkiye’ye gelerek Hamas ile ilişkilerin kesilmesini talep edecek. Bizlerse işgale karşı direnmenin terör değil izzet olduğunu haykırıyoruz.”
Dünya Blinken’ın karşılanmasına(!) odaklanmıştı: “Türkiye, ABD’yi aşağıladı!”
Yahudi asıllı Antony Blinken’ın Türkiye ziyareti dünya basınında gündeme taşınmıştı. Fransız AFP, Blinken’ın Türkiye ziyaretiyle ilgili analizinde “Türkiye’nin, ABD’yi küçümseyip horladığını” öne çıkarmıştı. Yahudi Blinken’ın karşılanması, ağırlanması, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın tavrı ve ortak basın açıklaması yapılmaması dünya medyasında ‘soğuk duş’ etkisine yol açmıştı. Bu stratejik tavır kapsamında, Sn. Erdoğan da Ankara’dan ayrılıp Rize çalışmalarına katılmıştı!
7 Ekim’den sonra tam üç kez İsrail’i ziyaret ederek tam destek veren ABD’nin Siyonist Bakanı Antony Blinken, Milli odakların haysiyetli tavrıyla ciddiye alınmamıştı! Blinken, havalimanında yalnızca Ankara Vali Yardımcısı Namık Kemal Nazlı tarafından karşılanmasını ve böyle ciddiye alınmamasını hiç unutmayacaktı!
ABD Dışişleri Bakanı’nın 7 Ekim’den beri ilk kez Ankara’yı ziyaret ettiğini vurgulayan Fransız AFP, “Türkiye’de hem İsrail’e hem de Batı’ya karşı öfkenin sokaklara taştığı” yorumunu yapmıştı. Katar merkezli Al Jazeera, ‘Blinken, zorlu İsrail-Gazze görüşmeleri için Türkiye Dışişleri Bakanı ile görüştü’ manşetini atıp şunları aktarmıştı:
Türkler Blinken’ın planından haberdardı!
Al Jazeera haberinde, Doha Lisansüstü Çalışmalar Enstitüsü’nde kamu politikası profesörü Tamer Qarmoot’un görüşlerini aktarmıştı. Qarmoot, ‘Blinken’ın ana misyonu İsrail’e daha fazla zaman kazandırmaktı. Derin bilgilere sahip etkin Türkler bunu biliyorlardı. Bu yüzden soğuk karşılandı’ yorumunu yapmıştı.
İsrailli Siyonist Bakan’dan kan donduran çıkış!
İsrail tarihinin en aşırı sağcı kabinesinde Bakan olarak görev yapan Amihai Eliyahu, Gazze’de nükleer silah kullanmanın bir seçenek olduğunu açıklamıştı. Faşist Yahudi Gücü Partisi‘nin temsilcisi olan Eliyahu, böylece İsrail’in elinde nükleer silah olduğunu doğrulamıştı. İsrailli Bakan ayrıca Gazzelilerin İrlanda ya da Sina’ya gitmesi gerektiğini zırvalamıştı. Radyo Kol-Berama’ya bir röportaj veren Kültür Mirası Bakanı Eliyahu’ya, Gazze’ye atom bombası atılıp atılmayacağı sorulunca: “Nükleer silah kullanmanın bir seçenek olduğunu” belirtmekten sakınmamıştı. Gazze’nin tamamen işgal edilip boşaltılması ve İsrailli yerleşimcilerin Filistinlilerin topraklarına taşınması gerektiğini vurgulayan Eliyahu ayrıca, Filistinlilerin akıbeti sorulduğunda; “İrlanda ya da Sina’ya taşınsınlar. Gazzeli canavarlar kendi başlarının çaresine baksınlar! Filistin bayrağı taşıyan hiç kimsenin dünyada yaşama hakkı yoktur!” diyecek kadar küstahlaşmıştı. Bu “Yahudi Gücü Partisi” üstelik ABD tarafından, güya “terörist” sayılmakta ama Netanyahu iktidarına ortak olmaktaydı. İsrailli Bakan’ın bu çıkışı, aynı zamanda çaresiz kaldıklarının, artık tükenip tıkandıklarının da bir itirafıydı!..
Demir Kubbe Arızalanmış, İsrail’in Füzelerini Kendi Başlarında Patlatmıştı!
Ortadoğu günlerdir adeta ateş çemberine dönmüş durumdaydı. İsrail’in yoğun Gazze bombardımanı sürerken İsrail’den gelen görüntüler dünyanın gündemine birinci sıradan giriş yapmıştı. Meşhur Demir Kubbe arızalanmış, İsrail kendi topraklarını vurmaya başlamıştı. Çünkü, İsrail’in fırlattığı füzeler, mucizevi şekilde havada yön değiştirip kendi başlarında patlamaktaydı. Abluka altındaki Gazze’yi havadan ve karadan acımasızca vuran İsrail, bir yandan da kara operasyonlarını yoğunlaştırmıştı. Dünyadan, Gazze’den gelen korkunç görüntülere tepkiler yükselerek devam ederken, İsrail’de ise gündem Demir Kubbe olarak da bilinen savunma sisteminde yaşanan arızaydı.
İsrail merkezli Kanal 13, “Demir Kubbe’nin tepki süresinin kısa olması nedeniyle Gazze ve Lübnan direnişinin roketlerine karşı etkisiz olduğunu” açıklamıştı. Oysa, o İsrail füzelerini havada oluşturulan elektromanyetik dalgalar tersine çevirip geri yollamaktaydı!
Sosyal medyada dolaşan bir videodan; bir Demir Kubbe önleme füzesinin arızalandığı ve Tel Aviv’in güneyindeki Rishon LeZion yerleşim bölgesinde yerleşimcilerin yaşadığı bir bölgeyi hedef alarak düştüğü anlaşılmaktaydı. Sosyal medyada viral olan video Quds Haber Ağı tarafından X’te yayımlanmıştı.[2] Başta İsrail yöneticileri, askeri yetkilileri ve dünyanın bütün bilim çevreleri şaşkındı!?
Dikkat! İsrail füzeleri geri dönüp kendi başlarında patlamıştı!
İsrail’in abluka altındaki Gazze Şeridi’ne yoğun bombardımanı sürerken Gazze’deki direniş gruplarının da İsrail saldırılarına karşılık roket atışları vardı. Demir Kubbe sisteminin yanlış ateşlenen roketlerinden birinin İsrail tarafında yere düştüğü anlar videolara yansımıştı. İsrail ve ABD şaşkındı ve perişandı!
Bu durum, Milli Çözüm’ün 25 yıldır; Erbakan Hocamızdan duyup aktardığı gerçekleri hatırlatmıştı:
ESAM’ın tarihi bir toplantısında rahmetli Başbakanlarımızdan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız, çağımızın dönüşüm projelerini şöyle açıklamıştı: 27 Mayıs 2006’da İstanbul Ali Sami Yen Stadı’nda muhteşem bir katılım ve coşkuyla kutlanan İstanbul’un Fetih yıl dönümü şöleninden bir gün sonra; Grand Cevahir Kongre Sarayı’nda ESAM tarafından düzenlenen ve İslam dünyasından yüzlerce devlet adamı ve ilim erbabının katılımı ile gerçekleşen, Milli Çözüm Ekibi olarak bizlerin de iştirak ettiğimiz “Müslüman Toplulukları ve Sorumlulukları” konulu ilmi konferansta Erbakan Hoca;
• İslam dünyasının ve insanlığın temel problemlerini ve sebeplerini,
• Kurtuluş çarelerini ve çözüm projelerini,
• Bunlarla ilgili yeni fikir önerilerini, fiili tatbikat örneklerini ve başarılı pratiklerini, çok akıcı bir dille ve çarpıcı misallerle anlatmıştı ve bunlar Milli Çözüm Dergimizde defalarca yazılmıştı.
Artık pilotsuz uçaklarımız hazırdı:
ASELSAN ve TAİ-TUSAŞ gibi Milli müesseselerimizin ve Teknoloji Araştırma şirketlerimizin ürettiği pilotsuz uçakların yapımı tamamlanmış, dünyadaki örneklerinden daha üstün ve etkin konuma ulaşmışlardır. Simülatör sistemiyle, bu uçakların kendisine zarar vermeden çok çeşitli denemeler rahatlıkla yapılmıştır. Bütün bunlarda seri imalat safhasına gelinmiş durumdadır. Her türlü silah ve teknolojik araç ve gereçler üretilip savunma ihtiyaçlarımız için hazırlanmıştır. Bütün bu özgün başarı ve birikimler, Şanlı Ordumuzun hizmetine sunulmuş bulunmaktadır.
a- Pilotsuz uçakların yanında her türlü bilgisayarlı savunma araç ve gereçlerinin,
b- Duvardan, kapıdan, mayınlı ortamdan, tel örgülü ve elektrikli manialardan aşan ve hedefine ulaşıp görevini yapan, yürüyen teknolojik böceklerin,
c- Ulusal ve uluslararası her türlü stratejik konuşma ve yazışmaları dinleyecek ve değerlendirecek, ama kendisi asla çözülmeyecek son sistem iletişim aletlerinin,
d- Düşman ülke ve örgütlerin elindeki bilgisayar sistemlerini, teknolojik projelerini, hıyanet ve saldırı girişimlerini, bunların çok özel ve gizli casusluk şebekelerini takip ve tahrip edici özellik ve yeteneklere sahip, sentetik ilaç kapsülleri benzeri, uzaktan kumandalı ve fark edilmesi imkânsız; bir nevi “suni cin” modellerinin, bunların hepsinin:
e- Tasarım ve proje başlangıçlarını,
f- Model ve deneme safhalarını,
g- Seri üretim ve geliştirme aşamalarını, gerçek ve örnek video çekimleriyle gösteren Erbakan Hoca’nın bu tanıtım filmleri, hayret ve hayranlık uyandırmış ve: “Ahir zamanda ve Hz. Mehdi’nin Deccal’e karşı kutlu savaşında; barut ateş almayacak, silahlar patlamayacak” mealinde müjdelenen haberlerin nasıl hakikat olacağı böylece ispatlanmıştır.
Herhalde düşman güçler ve emperyalist merkezler de bu kutlu gerçeklerin ve mutlu gelişmelerin farkındaydı ve telaşındaydı. Ama önünde sonunda Hak bâtıla, adalet barbarlığa galebe çalacak, inşaallah Türkiye merkezli yeni bir medeniyet inkılabı yaşanacaktı. Bütün bu teknolojik harikaların altyapısını hazırlayan Aziz Erbakan Hocamızı minnetle ve şükranla anıyor, O’nun başlattığı tarihi devrim ve değişimin devam ettiğini hatırlatıyor ve pek yakında büyük zafere erişileceğini bekliyoruz.
Öz vatanlarını ve işgal altındaki topraklarını savunan Hamas’ın Aksa Tufanı operasyonunun ardından başlayan savaş devam ederken İsrail, abluka altında tuttuğu Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarını yoğunlaştırmıştı. Kendi deyimiyle “Tanrı’yı kıyamete zorlayan!” İsrail’in son çırpınışlarıydı!..
İsrail, Gazze’den düzenlenen saldırılarda 315’i asker, 1400’den fazla İsraillinin öldüğünü, 5 bin 132 kişinin yaralandığını duyursa da, aslında bu rakamlar çok daha fazlaydı. İsrail’e göre 31 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ndeki çatışmalarda ölen asker sayısı 30’a yükselirken, Kassam Tugayları’nın elinde 242 İsrailli esir bulunmaktaydı. Gazze’deki Filistin Sağlık Bakanlığına göre ise; İsrail’in saldırılarda 4 bin 800’ü çocuk, 2 bin 550’si kadın olmak üzere 11 bin 770 Filistinli öldürülmüş, en az 24 bin kişi yaralanmıştı. Uzmanlara göre, en az 4 bin Filistinli masumun cesedi de enkaz altındaydı. Ayrıca Batı Şeria ve Kudüs’te İsrail güçleri ve Yahudi yerleşimciler, 151 Filistinliyi sırf topraklarına ve arsalarına el koymak için vurmuşlardı.
İsrail ordusu, Gazze’de binlerce yaralı ile sivilin bulunduğu en büyük sağlık tesisi olan Şifa Hastanesi’ni, Nasr Çocuk Hastanesi’ni, El-Ehli Baptist ve Türk-Filistin Dostluk Hastanelerini, tahliyeye zorladığı Filistin Kızılayı’na bağlı Kudüs ve Endonezya Hastanelerinin çevresini bile vurmaktan sakınmamış, saldırılarda yüzlerce kişi ölmüş ve yaralanmıştı. İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, abluka altındaki Gazze Şeridi’ni ikiye böldüklerini ve Gazze kentini tamamen kuşattıklarını açıklamıştı. İsrail güçlerinin Gazze kentini tamamen kuşattığını ve Gazze Şeridi’ni ikiye ayırdıklarını belirten Hagari, “Bugün Gazze’nin kuzeyi ve Gazze’nin güneyi ayrıdır” itirafını yapmıştı. Ama Siyonist şeytan son kuyusunu kazmaktaydı.
Hamaney ile Haniye Buluşmuşlardı!
İran lideri Ali Hamaney, Hamas yöneticisi İsmail Haniye’den İsrail’in saldırıları ve Gazze’deki gelişmeler hakkında bilgi almıştı. Hamaney, İslam ülkeleri ve uluslararası toplumun Gazze halkını daha güçlü desteklemeleri gerektiğini hatırlatmıştı. Gazze halkının İsrail’in saldırıları karşısındaki duruşundan övgüyle söz eden Hamaney, özellikle İslam ülkelerinin Gazzelileri her yönden desteklemeleri gerektiğini vurgulamıştı.
Doğu Akdeniz’e savaş gemilerini getiren ABD’nin, en büyük korkusu açığa çıkmıştı!
İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği insanlık suçlarıyla birlikte Ortadoğu’da askeri ve siyasi hareketlilik tavan yaparken, bölgeye savaş gemisi ve denizaltılarını da gönderen ABD’nin en büyük korkusunun nedenini uzmanlar şöyle açıklamıştı:
Ankara’ya gelen Blinken, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile buluşmuşlardı. Yaklaşık 2 buçuk saat süren görüşme sonrasında ortak bir açıklama yapılmazken Blinken Türkiye’den ayrılırken havalimanında bazı değerlendirmelerde bulunmuşlardı. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre Fidan, görüşmede ABD’li mevkidaşı Blinken’a, İsrail’in Gazze’de sivilleri hedef almasının ve insanları göçe zorlamasının önlenmesi, acilen tam ateşkes ilan edilmesi gerektiğini vurgulamıştı. Oysa Yahudi Blinken, havada tersine dönüp kendilerini vuran füzeleri geri çeviren üstün teknolojinin ne olduğunu anlamaya çalışmaktaydı!?
ABD’yi telaşlandıran Türkiye-İran detayı!
Emekli asker ve Siyaset Bilimci Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe de şu değerlendirmelerde bulunmuşlardı:
“Çatışmalar başladıktan bir ay sonra yapılan bu ziyaret çok ilginç bir buluşma olarak okunmalıydı. Bugüne kadar Türkiye’yi bu süreçten dışlamak isteyenlerin, ABD ve İsrail olduğunu unutmamalıydı. Türkiye’yi yok saymaya çalışmışlardı. Ama bunun bu şekilde yürümeyeceğini de artık görüp anlamışlardı. Önce dışlayıcı bir pozisyona, ardından da Türkiye’yi kullanma politikasına geçmek istiyorlardı. Blinken’ın isteklerinin dışında, bir de Türk-İran birlikteliğini bozmak niyetiyle de geldiği anlaşılmaktaydı. Çünkü, İran Dışişleri Bakanı’nın ardından İran Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’yi ziyaret edecek olması ABD’yi oldukça telaşlandırmıştı!”
ABD’nin Türkiye’den bazı talepleri olduğunu aktaran Gökçe şunları aktarmıştı:
“Bana göre Blinken’ın isteklerinden biri; “Hamas’ın liderlerine ve yöneticilerine destek verilmemesi” olabilir. Oysa bununla ilgili Türkiye’nin tavrı nettir. Türkiye’ye Filistinli mültecilerin alınması konusunda ABD’nin teklifi de olabilir. ABD’nin Türkiye’den isteklerini tam olarak alamadığı net şekilde ortaya çıkmıştır bu ziyarette. Belirli konularda uzlaşılmış olsaydı, basın açıklaması yapılabilirdi. Blinken buradan istediği sonucu alamamıştı. Amerika’nın istediği farklıydı. Türkiye’nin istediği farklıydı.”
Evet sadece Gazze meselesinde değil, Milli Türkiye artık her vesileyle Amerika’ya tavrını açığa vurmaktaydı. Çünkü artık Türkiye ile Amerika’nın çıkarlarının uyuşmadığı, politikalarının aykırılığı ortadadır. Blinken’ın ziyaretinde de bu onurlu tavır ortaya konulmuş durumdadır. ABD bu ziyaretten hiçbir şey alamamıştır. ABD’nin istedikleri ile bizim düşündüklerimiz çok farklıdır. Türkiye artık boyun eğecek bir pozisyondan çıkmıştır. Ortadoğu’nun en güçlü ülkesi kendisine yakışanı yapacaktır. Bundan böyle Türkiye Amerika’ya hayır demekten sakınmayacaktır. ABD’nin istediği bölgesel bir savaştır. Bu bölgesel savaşa Türkiye’nin de dahil olmasına çabalamaktadır. Türkiye istemediği bir savaşın içinde olmayacağını ve hele İran’a karşı bir saldırıya asla katılmayacağını vurgulamıştır ve haklıdır.
ABD bataklığa saplanacaktır!
Artık bölgede Türkiye’siz bir denklem kurulamamaktadır. Blinken gelmek zorundaydı, geldi, cevabını alıp ayrıldı… Türkiye olası bir bölgesel savaşı engellemek zorundadır. Milli Türkiye doğru olanı yapmaktadır. Bu durum, hatta iktidardakilerin bile keyfi tercihine bırakılamayacak kadar büyük önem taşımaktadır. Bakınız, İran Cumhurbaşkanı da Suudi Arabistan’a gitme hazırlığındadır. Aslında yıllardır iki rakip ülke gibi davranılmıştır. Suudi Arabistan’ın şimdi bunu kabul etmesi de çok önemli bir aşamadır. Türkiye de zaten bölgedeki temaslarını aktif şekilde yürütüyor. Amerika bir paradoksun içine saplanmış durumdadır. Bir bölgesel savaş çıkarayım derken Amerika kendini bir bataklığın içinde bulacaktır.
ABD’den Nükleer Denizaltı Atağı!
Amerika Birleşik Devletleri Merkez Komutanlığı, donanmasındaki nükleer denizaltılardan birini Akdeniz’in doğusuna ve İsrail açıklarına kaydırmıştı. Açıklama, Merkez Komutanlığı’nın sosyal medya hesabı üzerinden yapılmıştı. Ohio sınıfı denizaltı, Merkez Komutanlığı’nın bölgedeki sorumluluk alanına ulaştırılmıştı. Bölgeye giden denizaltı, balistik füzelerle donatılmış ve Amerikan donanmasının en büyüğü olarak tanınmaktaydı. Amerika Birleşik Devletleri ordusu daha önce de iki uçak gemisini bölgeye yollamıştı. Bütün bunlar İran’a saldırının ön hazırlıklarıydı!
Siyonist ve Terörist İsrail, Türkiye’yi 6 Şubat depreminin benzeri bir depremi tetiklemekle tehdide başlamıştı!
Terör devleti İsrail, 7 Ekim 2023’ten bugüne, her gün masum ve mazlum Filistin halkına ölüm yağdırmıştı. Enkaz altındakilerle beraber yaklaşık 15 binden fazla ve çoğu kadın ile çocuk Filistinlinin katledildiği alçak saldırılarda İsrail’e destek veren ABD ve Batı üç maymunu oynamıştı. Tüm bunlar yaşanırken İsrail medyası tarafından çok büyük bir alçaklığa imza atılarak 6 Şubat depremi üzerinden Türkiye hedef alınmıştı. Bu zulümler karşısında duyarsız dünya ise yaşanan bu soykırım karşısında sessiz kalmıştı. Dünyanın sözde liderleri, Filistin halkının yanında olmak yerine soluğu İsrail Başbakanı Netanyahu’nun yanında yer almış ve soykırıma desteklerini açıklamışlardı.
Siyonist İsrail tarafından Türkiye’nin hedef alındığı küstah paylaşımda, kin ve nefret dolu ifadeler kullanılmıştı. Kahramanmaraş merkezli asrın felaketini gündeme getiren İsrail’e ait kanallarda: “Bir sonraki depremi bekliyoruz!” şeklinde ifadeler yer almıştı. 11 ilimizi vuran, 50 binden fazla vatandaşımızın vefat ettiği depremler üzerinden yapılan bu alçakça paylaşım, İsrail’in “katliam ve vahşet” üzerine kurulu devlet politikasını bir kez daha kanıtlamıştı. Bu tavır: “Acaba Kahramanmaraş merkezli depremi İsrail ve ABD, suni olarak mı tetikleyip 11 ilimizin yıkılmasına yol açmışlardı?” sorusunu gündeme taşımıştı. Diğer yandan İsrail Kadın İşleri Bakanı May Golan, 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerini hatırlatarak, “Depremde halkının çocuklarını kurtarmak için gelen muhteşem ve özverili ordunun kim olduğunu Türkiye’ye hatırlatıyoruz” şeklinde küstahlaşmıştı. İsrailli Bakan May Golan’ın “muhteşem ve özverili” dediği İsrail ordusu, Türkiye deprem felaketiyle cebelleşirken yaptığı hırsızlıkla ön plana çıkmıştı. İsrailli kurtarma ekibi ZAKA’nın komutanı Binbaşı Haim Otmazgin, Antakya Sinagogu’ndan çıkarılan Ester Kitabı parşömenlerini çalıp, kendileriyle birlikte İsrail’e taşımıştı. Sonrasında yetkililer devreye girerek tarihi eseri geri almıştı.
İsrail’in: “Sonraki depremi konuşacağız.” uyarısı ne amaçlıydı?
Herhalde beklenen büyük İstanbul depremine atıfta bulunuyorlardı! Yaşanacak bir olay üzerinden Türkiye korkutulmaya çalışılmaktaydı. Anlaşılan, beklenen İstanbul depremini tetikleyeceklerini ima ediyorlardı! Veya yeni felaketlere yol açacaklardı. Çünkü İsrail yapıtında çok büyük bir felakete ilişkin bir görsellik vardı. Şimdi bunlar depremin zamanını nereden biliyorlardı? Yoksa kendileri mi hazırlayacaklardı?
Yaptığımız araştırmalara dayanarak söylüyoruz. 1968 yılında dönemin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Özbekistan’da bir deney yapmıştı. Oradaki boş petrol kuyularında şiddetli bombalar patlatmışlardı. O petrol kuyuları çok derinlere açılırdı. Ve bu patlamaların oradaki enerji birikimi olan fay hatlarını harekete geçirerek 8 şiddetinde depreme sebep olduğuna ilişkin bilgiler vardı. Şimdi; İsrailliler, hazırladığı bu afişte böyle bir kapak veriyorlardı. Zaten HAARP diye bir teknoloji vardı. Amerikan devlet raporlarına girmiş durumdaydı. İyonosfer üzerinden radyo frekansları göndererek enerji birikimi olan fay hatlarını harekete geçirmekten bahsediyorlardı. Bununla ilgili birçok yabancı kaynaklı makale bulunmaktaydı.
Ayrıca İsrail’in bu küstah tavrı, Milli Çözüm Dergimizdeki 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Pazarcık Merkezli 11 ilimizi etkileyen büyük depremin suni tetiklemeler sonucu yaşandığıyla ilgili kuşkularımızı ve bulgularımızı da haklı çıkarmaktaydı!
Ama ellerinden geleni geri koymasınlardı… Ne yaparlarsa yapsınlar, büyük bir yıkımdan ve Allah’ın intikamından kurtulamayacaklardı… Başta öz vatanlarını, en barbar metotlarla işgal ettikleri mazlum Filistin halkının, işte bugün de yaşadığı acı feryadı… Ve son iki asırdır tüm yeryüzünde Siyonist dünya düzeninin fesatçı ve fırsatçı zorbalığına, zulüm ve sömürü çarkına, ahlâki ve ailevi tahribatına uğramış milyarlarca mağdurun ahı, elbette yerde kalmayacaktı. Çaresi yok, hiçbir güç İlahi takdire engel olamayacaktı ve İsrail yıkılacaktı!..
[1] TRT HABER – 06.11.2023
[2] https://www.hurriyet.com.tr/ – 06.11.2023
Gazzeden yükselen ve önce filistini sonra dünyayı saran hamasin cihat hareketinin israili şaşkınlığa uğratması sonlarının artık geldiğinin davul sesleriydi aslında. Malcolm x ‘in bir sözü geliyor aklıma; “Bütün uyuyanları uyandırmak icin bir tek uyanık yeter.”
Gazzenin mucahitleri uyanıktı ve uyuyan tüm dünya insanlarinın yüzlerine adeta kardeslerinin ailelerinin kanlarını serperek uyandırdı. Ve bu kanla uyanan insanlar gercekleri bir bir görmeye, farkına varmaya başladı. Gerçek şuydu; Muhterem Erbakan hocamizin bir tv progrminda dedigi gibi tüm insanlik aslinda israil hapishanesinde yaşıyor ve uyuyordu. Tek özgür ve uyanik olan Gazzenin mucahitleri bizlere bu demir parmaklıkları bir bir gösterdi. Ozellikle islam ulkelerinin liderleri nasilda halkini hapsetmis kipirdayamaz hale getirmislerdi bizleri bir bir tokatla uyandırdı. Ve islam halklari birkez daha anladi ki D-8 projesi ne kadar gerekli ve elzem ayni zamanda da ne kadar acil yapilmasi gerek bir kez daha acı bir sekilde anladı. Zira Erbakan hocamizin da dediği gibi israil laftan degil mueyyideden anlıyordu. Kınamakla bir yere varılmadigini insanlar artik anlamislar ve liderlerine seslerini yükseltmeye başlamışlardı. Ayni zamanda bir yandan da Gazzenin dik duruşu, teslimiyeti, inancı ve direnci dunya insanlarinin islama ilgisini sevgisini ve meragini artırıyordu. İnsanlık özüne yani islama koşuyordu. Iste bu tek uyanik olan gazze mucahitlerinin ilk zaferleri idi. Ve bizler biliyor ve inaniyoruz ki bu Gazze mucahitlerinin başlattığı zaferin devamında gazze ve Filistinin siyonizm den temizlenmesiyle kalmayacak, dunya uzerinde adil duzenin kurularak islamin dunyaya hakim olmasi ile taçlanacak ve şahlanacaktır. Biiznillah..
Tarihe baktığımızda dünyada büyük yankı uyandırmış, dalga oluşturmuş hareketler; en başta azınlık olarak başlamış olup kendi döneminde kıymeti bilinmemiş, aradan çok zaman geçince kıymeti anlaşılmıştır. Mesela Hanefilik bir ekoldür, okuldur. Başlangıçta çok takipçisi yoktu. Ebu Hanife zindana düştüğünde kimse onun şahadetine engel olamamıştır. Bugün ise 1.5 milyarı aşkın insan Hanefi Mezhebine mensuptur. Yani sonuç olarak çoğunluk Hak sebebi değildir. Rabbimiz bizlere Hakkı Hak, Batılı da batıl olarak göstersin ve bizi doğru yoldan ayırmasın.
İşte Milli Çözüm de böyledir. Milli Çözüm; partilerin, vakıfların, derneklerin inşasını bünyesinden çıkarabilecek bir kapasitededir. Hatta devletler için, ülkeler için ve insanlık için medeniyet üretecek potansiyelde bir ekoldür.
Ama ellerinden geleni geri koymasınlardı… Ne yaparlarsa yapsınlar, büyük bir yıkımdan ve Allah’ın intikamından kurtulamayacaklardı… Başta öz vatanlarını, en barbar metotlarla işgal ettikleri mazlum Filistin halkının, işte bugün de yaşadığı acı feryadı… Ve son iki asırdır tüm yeryüzünde Siyonist dünya düzeninin fesatçı ve fırsatçı zorbalığına, zulüm ve sömürü çarkına, ahlâki ve ailevi tahribatına uğramış milyarlarca mağdurun ahı, elbette yerde kalmayacaktı. Çaresi yok, hiçbir güç İlahi takdire engel olamayacaktı ve İsrail yıkılacaktı!..
İşte şunlar, (Yahudi ve Hristiyanlar gibi temelsiz) tartışıveren iki hasım gruptur ki, Rableri konusunda (boşuna) çekişmektedirler. Böylesi inkâr edenler (var ya), onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir; başları üstünden de kaynar su dökülecektir.
(Hac suresi 19.Ayet)
ABD bataklığa saplanacaktır!
Artık bölgede Türkiye’siz bir denklem kurulamamaktadır. Blinken gelmek zorundaydı, geldi, cevabını alıp ayrıldı… Türkiye olası bir bölgesel savaşı engellemek zorundadır. Milli Türkiye doğru olanı yapmaktadır. Bu durum, hatta iktidardakilerin bile keyfi tercihine bırakılamayacak kadar büyük önem taşımaktadır. Bakınız, İran Cumhurbaşkanı da Suudi Arabistan’a gitme hazırlığındadır. Aslında yıllardır iki rakip ülke gibi davranılmıştır. Suudi Arabistan’ın şimdi bunu kabul etmesi de çok önemli bir aşamadır. Türkiye de zaten bölgedeki temaslarını aktif şekilde yürütüyor. Amerika bir paradoksun içine saplanmış durumdadır. Bir bölgesel savaş çıkarayım derken Amerika kendini bir bataklığın içinde bulacaktır.
“İki devletli çözüm.. 67 sınırlarına geri dönüş” söylemleri,Ahmet Akgül Hocamızın da işaret ettiği gibi İsrail Hükümetinin kendileri açısından ciddi kriz dönemlerinde uluslararası alanda kendi uşak ve ulaklarına açıklattıkları söylemler. dir.
Ve özü itibariyle Ve iki mana taşımaktadır..Ya ahmaklıktır.Ya da Alçaklıktır!
Üçüncü bir ihtimal ise bulunmamaktadır.
Prof Erbakan Hocamızın defalarca ifade ettiği o meşhur ifadesiyle ;
♦️”Siyonizm öyle ustadır ki, kiiimm ben mi, ben hiç siyonizme hizmet edermiyim şarkısını söylete söylete kendi ordusunda sana askerlik yaptırır. “sözünün ne kadar anlamlı olduğu şimdi kez daha görüyoruz.
Çaresi yok, hiçbir güç İlahi takdire engel olamayacaktı ve İsrail yıkılacaktı!..
Evet sadece Gazze meselesinde değil, Milli Türkiye artık her vesileyle Amerika’ya tavrını açığa vurmaktaydı. Çünkü artık Türkiye ile Amerika’nın çıkarlarının uyuşmadığı, politikalarının aykırılığı ortadadır. Blinken’ın ziyaretinde de bu onurlu tavır ortaya konulmuş durumdadır. ABD bu ziyaretten hiçbir şey alamamıştır. ABD’nin istedikleri ile bizim düşündüklerimiz çok farklıdır. Türkiye artık boyun eğecek bir pozisyondan çıkmıştır. Ortadoğu’nun en güçlü ülkesi kendisine yakışanı yapacaktır. Bundan böyle Türkiye Amerika’ya hayır demekten sakınmayacaktır. ABD’nin istediği bölgesel bir savaştır. Bu bölgesel savaşa Türkiye’nin de dahil olmasına çabalamaktadır. Türkiye istemediği bir savaşın içinde olmayacağını ve hele İran’a karşı bir saldırıya asla katılmayacağını vurgulamıştır ve haklıdır.
ABD bataklığa saplanacaktır!
Artık bölgede Türkiye’siz bir denklem kurulamamaktadır. Blinken gelmek zorundaydı, geldi, cevabını alıp ayrıldı… Türkiye olası bir bölgesel savaşı engellemek zorundadır. Milli Türkiye doğru olanı yapmaktadır. Bu durum, hatta iktidardakilerin bile keyfi tercihine bırakılamayacak kadar büyük önem taşımaktadır. Bakınız, İran Cumhurbaşkanı da Suudi Arabistan’a gitme hazırlığındadır. Aslında yıllardır iki rakip ülke gibi davranılmıştır. Suudi Arabistan’ın şimdi bunu kabul etmesi de çok önemli bir aşamadır. Türkiye de zaten bölgedeki temaslarını aktif şekilde yürütüyor. Amerika bir paradoksun içine saplanmış durumdadır. Bir bölgesel savaş çıkarayım derken Amerika kendini bir bataklığın içinde bulacaktır.
Ve son iki asırdır tüm yeryüzünde Siyonist dünya düzeninin fesatçı ve fırsatçı zorbalığına, zulüm ve sömürü çarkına, ahlâki ve ailevi tahribatına uğramış milyarlarca mağdurun ahı, elbette yerde kalmayacaktı. Çaresi yok, hiçbir güç İlahi takdire engel olamayacaktı ve İsrail yıkılacaktı!..
Âl-i İmran 12
(Ey Elçim!) İnkâr ve nankörlük edenlere de ki: “Yakında (sisteminiz ve tüm tedbirleriniz çöküp yıkılacak ve) yenilgiye uğratılacaksınız ve (dünyada rezil olduğunuz gibi ahirette de) toplanıp cehenneme atılacaksınız!” O ne kötü bir yataktır. (Ne kahredici bir zindandır.)
https://www.mealikerim.com/3/ali-imran/12
Tebrik ediyorum hocam…
Sn Erdoğan nasıl bir plan program çerçevesinde yapıyor bakalım bu açıklamaları
İsrâ Suresi
17:81
De ki: “(Artık) Hakk geldi, bâtıl zail oldu. Hiç şüphesiz bâtıl sürekli yok olucudur. (Çünkü Hakk gelince bâtıl batacak, Güneş doğunca karanlık kaybolacaktır.)”
17:82
Biz Kur’an’dan mü’minler için şifa ve rahmet (vesilesi) olan şeyleri (gerekli hüküm ve haberleri) indiriyoruz. Oysa O (Kur’an; sadece istismar için okuyan ama hükmünü uygulamayan) zalimlerin ise ancak zararını (hüsran ve hırçınlığını) artırır.
17:83
Biz (lütuf hazinemizden) insana nimet (servet ve etiket) verdiğimiz zaman (nankörleşip ibadetten ve insani değerlerden) yüz çevirir. (Allah’ı anmaktan vazgeçip uzaklaşır.) Ona (bir) kötülük (ve zarar) dokunduğunda ise hemen, (aciz ve çaresiz biçimde) ümitsizliğe kapılır.
17:84
De ki: “Herkes kendi şâkilesine (fıtrat halini almış karakter ve tıynetine göre bir düşünce ve) davranış ortaya koyacak (kendi mizaç ve meşrebine göre bir iş yapacak)tır. Bu durumda, kimin haklı ve hayırlı bir yol tuttuğunu en iyi bilen Rabbiniz Teâlâ’dır.” [Not: Bu nedenle devlet, herkesin mizacına, marifet ve meslek kazanımına uygun çalışma ve üretim yapma şartlarını oluşturmalıdır… Eğitim sistemini de, kişilerin ilgi ve yeteneklerini keşfedip geliştirecek şekilde ayarlamalıdır.]
Ama ellerinden geleni geri koymasınlardı… Ne yaparlarsa yapsınlar, büyük bir yıkımdan ve Allah’ın intikamından kurtulamayacaklardı… Başta öz vatanlarını, en barbar metotlarla işgal ettikleri mazlum Filistin halkının, işte bugün de yaşadığı acı feryadı… Ve son iki asırdır tüm yeryüzünde Siyonist dünya düzeninin fesatçı ve fırsatçı zorbalığına, zulüm ve sömürü çarkına, ahlâki ve ailevi tahribatına uğramış milyarlarca mağdurun ahı, elbette yerde kalmayacaktı. Çaresi yok, hiçbir güç İlahi takdire engel olamayacaktı ve İsrail yıkılacaktı!..
İSRAİL YIKILACAK!
Filistin mağdur mazlum, halkı mücahit
Yaşanır mı hürriyet, haysiyet yoksa…
Şu Siyonist İsrail, kuduz koca it
Layık mı o Kutlu, makamı yıksa
Vaktidir Ebabiller, mermiler sıksa
Bekleyin şahlanacak, Mescid-i Aksa…
Tüm ümmeti kuşattı, zillet ızdırab
Mekke Medine mahzun, ve Kudüs harab
Gayrı imdadımıza, Sen yetiş Ya Rab
İsa Mesih gelip de, kandilin yaksa
Kurtulup şenlenecek, Mescid-i Aksa!
Kudurmuş domuz gibi, saldıran gâvur
Milyar mü’min kalbini, barbarca kavur
Ya Rabb bu azgınları, kahrınla savur
Resulüllah teşrifle, haline baksa
Derdini açmaz mıydı, Mescid-i Aksa!
Viraneye dönüyor, kutsal diyarlar
Demeçle yetiniyor, hormon hıyarlar
Filistin feryadını, canlar duyarlar
Hep yürekten samimi, gözyaşı aksa
İsrail’i boğacak, Mescid-i Aksa!
“Saldırıyı kınamak!”, en büyük kozu
Arayı bulacakmış, şu davul tozu
Suriye’ye sataşan, ey BOP horozu
İsrail zerre kadar, hatırın taksa
Bu hale düşer miydi, Mescid-i Aksa!
AB NATO peşinde, koşturan hödük
İslam Birliği yoksa, her adım güdük
İsrafil’in suruyla, çalınsın düdük
Mehmetçik zalimlere, tokadı çaksa
O zaman ferahlanır, Mescid-i Aksa!
Öyle birkaç kınama, vicdan tavlamaz
Atasözü: “Havlayan, tazı avlamaz!”
Kâfirler güçten korkar, laftan anlamaz
Hayber gibi yiğitler, boğazın sıksa
Siyonistler pes eder, dirilir Aksa!
Dışı insana benzer, şeytan içleri
Arkanızda ABD, Batı güçleri
Ey Siyonist kuduz, Şaron piçleri
Yüce Dinin sahibi, Cenab-ı Hak’sa
Başınızda patlayacak, Mescid-i Aksa!
Selahaddin Eyyubi, toplasın nefer
Mehdiyet ordusuyla, başlasın sefer
Deccalizmi devirip, yaşansın zafer
O hidayet Yıldızı, üstüne sarksa
Boynu bükük kalır mı, Mescid-i Aksa!
Hak yolda alnından, ey ter akanlar
Helâk olup gidecek, tüm şer bakanlar
Derlenip toparlanın, ey Erbakanlar
Cümle âlem gelecek, aşk ile raksa
Huzura kavuşacak, Mescid-i Aksa!
Hidayet kararıp ,ayar gidince
Her işte yanlışa,düşülür imiş
Mazlum mümin kana, ortak girince
Gayrı şerrin sesi, olunur imiş!..
Derûni Devlet’le, kirli derinler
Strateji kurar,herkes pey sürer
Hak hakim olacak,yazılmış kader
Erbakan Devrimi,sezilir imiş!..
Makale son derece ümit ve heyecanlarımızı zirveye taşıyan, gelişen hadiseleri nasıl okumamız gerektiğine ışık tutan , Allah’ın yeryüzündeki elçilerinin çalışmaları ve Ondan taraf olmanın kişiye verdiği konforu hazzı ferahlığı dünyada iken tabiri caizse cennet hayatını yaşayabilmenin huzurunu yüreklerimize beyinimize tescillemekte şeytanın vesveselerini boşa çıkartmakta… Elhamdülillah..
Evet çok karanlık gibi görünen dünya mazlumlarının yaşadığı bu günler inşaallah makalede de ifade edildiği üzere : ” … Ama ellerinden geleni geri koymasınlardı… Ne yaparlarsa yapsınlar, büyük bir yıkımdan ve Allah’ın intikamından kurtulamayacaklardı… Başta öz vatanlarını, en barbar metotlarla işgal ettikleri mazlum Filistin halkının, işte bugün de yaşadığı acı feryadı… Ve son iki asırdır tüm yeryüzünde Siyonist dünya düzeninin fesatçı ve fırsatçı zorbalığına, zulüm ve sömürü çarkına, ahlâki ve ailevi tahribatına uğramış milyarlarca mağdurun ahı, elbette yerde kalmayacaktı. Çaresi yok, hiçbir güç İlahi takdire engel olamayacaktı ve İsrail yıkılacaktı!..”
MÜJDELER OLSUN HAKKA VE ADALETE DAYALI , MİLLİ ÇÖZÜM’E İNANMIŞ EMİN ELLERİN BİLGE YİĞİT ŞAHSİYET’İN TESLİM ALACAĞINI ÜMİT ETTİĞİMİZ YENİ VE ADİL BİR DÜNYANIN KURULACAĞI GÜNLERE RAMAK KALDI…!!!
Herhalde düşman güçler ve emperyalist merkezler de bu kutlu gerçeklerin ve mutlu gelişmelerin farkındaydı ve telaşındaydı. Ama önünde sonunda Hak bâtıla, adalet barbarlığa galebe çalacak, inşaallah Türkiye merkezli yeni bir medeniyet inkılabı yaşanacaktı. Bütün bu teknolojik harikaların altyapısını hazırlayan Aziz Erbakan Hocamızı minnetle ve şükranla anıyor, O’nun başlattığı tarihi devrim ve değişimin devam ettiğini hatırlatıyor ve pek yakında büyük zafere erişileceğini bekliyoruz. Alıntı
Erbakan Teknolojileri zamanı geldikçe bir bir açığa çıkıyor siyonizmin uykularını kaçırıyordu. Erbakan Hocamızın bu teknolojik hazırlıklarına ise halen Milli Çözüm den başka inanan yoktu.
Ülkemiz de, dünyada yaşanan, yaşanacak büyük devrim ve değişimlerin habercisi olan Milli Çözüm aynı zamanda milli dönüşümlerin kimler tarafından yapıldığına ve hangi işbirlikçilere mal edilmemesi gerektiğine dair de çok önemli hatırlatma ve analizler yapılmaktadır.
Bu vesile ile “haktan” taraf olmak isteyen milli, samimi vatan evlatları teşbihte hata olmasın “davulcunun veya zurnacının peşine takılmamış” gerçekleri görerek Yahudi’nin oyununa figüranlık yapmamış (kurduna kuşuna yem) olmamış oluyor.
Evet bu kıymetli çalışmalar şüphesiz “silahtan, atom bombasından” çok daha etkili ve öneme sahip bir çalışmadır.
Başta Üstadımız Ahmet Akgül Hocamızı ve tüm sadık kadrosunu saygıyla selamlıyor sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz.
Bizden olmayanları dost edinirken, onların bize yaptığı zararlara da böyle sessiz sedasız bir mesele gibi bakar durursun .bu durum vatana millete zarar vermeye devam ederken maç seyreder gibi insanlarda öyle uyuşmuş beyinler sesiz kuru kalabalıklar hala birşeyler yapacak diye beklerken, ne zaman uyanacaklar acaba diye sorgulayanlar olmaya başlamıştır inşallah.
“Siyonizmin en büyük hedefi, AKP’yi iş başında tutmaktır!”
Prof. DR. Necmettin ERBAKAN
Netanyahu; Arap Birliği toplantısına katılan liderleri “iktidarınızdan olmak istemiyorsanız, sesiniz fazla çıkmasın!” diyerek tehdit etmişti. İşbirlikçi Arap liderlerinin Siyonizm’i eleştirmesine bile izin verilmezken bizim ülkemizde durum biraz farklıydı..
Önce Filistin’in yanında olduğu belirten Kılıçdaroğlu’nun ayağı kaydırılmış ardından Hamas’a terörist diyen bir şebek işbaşına getirilmişti.
Türk Hükümeti, sözde bile olsa Filistinli Mücahidlerin yanında durmazsa iktidarda kalamazdı!
Bunu çok iyi bilen Siyonistler, hükümetin kof çıkışlarına, hamaset dolu cümlelerine, boş edebiyat ve riyakârlıklarına ses çıkarmamaktaydı.
Ancak işbirlikçilerin, Siyonizm’in yerine Netanyahu’nun şahsını hedef alan cümleleri dikkatlerden kaçmamıştı.
Kürecik’i kapatın bari zulme ortak olmayın derken, cumhur ittifakı İsrail’e onlarca gemi yollamakta ve SP’nin mecliste verdiği “araştırma” önergesini ise reddetmekteydi.
Yunanların işgal ettiği Ada ve Adacıklarımıza dahi ses çıkaramayanların, İsrail aleyhine bir icraat göstermeleri zaten imkansızdı!
Millet uyusa da, hükümet işbirliği yapsa da 2200 yıllık devlet aklı gereğini yapacaktı!
Bugün Siyonistlere “BOP” ile “emrinizdeyiz” mesajı verenlere inat derinlerin ABD’ye verdiği ayar, yüreklerimizi ferahlatmış, yeni İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın, hükümet bağlantılı mafyaya açtığı savaş, temizliğin içeriden başladığının ispatıydı!
Nükleer savaş tehdidinde bulunan Siyonistler, GKRY’ne Demir Kubbe Savunma sistemi vermişlerdi!
Ülkemizin dört bir yanını çevreleyen Siyon-Haçlı Birliği, Güney Kıbrıs’a Demir Kubbe Hava savunma sistemi ve tanklar verirken geçtiğimiz dönemde ABD, GKRY’ne uyguladığı silah ambargosunu kaldırmıştı. Yunanistan üzerinden de Türkiye’nin sabrını zorlayanların hazırlıkları artık son aşamadaydı.
Daha önce İran’ı bahane ederek topraklarımıza Patriot Hava Savunma sistemlerini getirenler, bozulan ve çalışmayan sistemlerini geri götürmek zorunda kalmışlardı. 😉
Erbakan Hocayı ve Milli Çözüm’ü hayalperestlikle suçlayanlar, çok yakında yaşananların hayal (rüya) olmasını arzulayacaklardı!
Hamas’ın başarılı operasyonuna önce “İsrail izin verdi” algısını oluşturanlar, İsrail’in çizilen fiyakasını kurtarmaya çalışmışlardı.
ABD paralı askerleri ve İsrail Ordusu girdikleri Gazze’de, Mücahidlerin elinde bulunan bir rehineyi bile kurtaramamışlardı ve İslam dünyasının işbirlikçi liderlerinden rehineler için medet ummuşlardı! Erbakan Hoca’nın teknolojik sistemleri siyonist ve işbirlikçilerini telaşlandırmıştı.. Ancak bu daha fragmandı çok yakında kaçacak delik arayacaklardı…
Siyonizm’in yıllardır birbiriyle çarpıştırmak için uğraştığı Türkiye ve İran, büyük oyunuzu bozmuşlardı!
Erbakan Hocanın öncülüğünde, tarihte ilk defa aynı masaya oturan Şii ve Sunnilerin fiili liderleri sayılan, İran ve Türkiye yakında Erbakan Hocanın siyasi, fikri ve teknolojik atılımlarıyla, Siyon-Haçlı Birliğinin kabusu olacaklardı!
“Onların dağları yerinden oynatacak teknolojik imkânları bile olsa zafer, inananların olacaktı!”
Erbakan Hocamızın da sık sık dile getirdiği mucizevi ayet, tarihte ilk defa pazarcık depreminde yaşanmıştı.
İsrail’in sivil katliamından hemen sonra yaklaşık 40 gün önce” Filistin için savaşacaklarını ilan eden Taliban yönetiminin açıklamasının hemen ardından, Afganistan da üst üste iki defa 6 şiddetinin üstünde deprem meydana gelmiş ve akıllara HAARP vb. teknolojiler gelmişti.
Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti çoktan önlemini almıştı!
ABD’nin nükleer ile çalışan Uçak Gemisi yaklaşırken yine karşısında TÜRK SAVAŞ gemilerini bulacaktı!
Tarihleri boyunca Türk ile savaşmayan ABD ve İsrail, Doğu Akdeniz’in serin suları ve Amik Ovasının verimli toprakları ile tanışacaklardı!
Filistinliler’i sürgün etmek isteyenler;
Kendi kıyametlerini hızlandırmaktalardı.
Bütün halklar uyanmakta ve zaman Siyonistlerin aleyhine işlemekteydi…
Kutsal topraklardan sürgün edilecek olan Siyonist Yahudiler, kendileri için Emperyalist Haçlıların topraklarından yer beğensinlerdi!
Eyy güce, servete, makama tapan münafıklar! Taptığınız ve yenilmez sandığınız ilahlarınızın tahtları sallamaktaydı ve bir avuç diye dalga geçtiğiniz mü’minler, çok yakında saltanatınızı başınıza yıkacaklardı!
Hadis-i Şerif’te buyrulduğu gibi, “tek millet olan küfür” cephesi; tüm imkânlarına, destekçilerine, piyonlarına rağmen, Aksa Tufanı karşısında aciz kalmış, zelil düşmüş ve dumura uğramıştı… Çünkü;
“(Ey mücahit ve müstakim mü’minler!) Kesinlikle siz, (hainlerin ve düşman kesimlerin göğüsleri) içlerinde ‘dehşet ve yılgınlık uyandırma bakımından’ onlara, Allah’tan daha çetin gelirsiniz (münafıkların kalplerindeki sizinle ilgili korkuları, Allah korkularından daha şiddetlidir). İşte bu, şüphesiz onların ‘derin kavrayışa sahip bulunmayan’ bir topluluk olmaları dolayısıyla böyledir.” (Haşr:13)
Üstelik bu küfür cephesi, her ne kadar zahiren “bir”leşmiş görünse de, hakikatte durum böyle değildir. Zira;
“Onlar, iyice korunmuş (sağlam tedbirler alınmış) şehirlerde veya surlar-kaleler gerisinde olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşa girişemezler (kendilerine güvenemezler. Müşriklerin ve münafık kesimlerin) kendi aralarındaki çarpışmaları (birbirlerine kin ve haset duyguları) ise pek daha şiddetlidir. Sen onların (zahiren) birlik ve dirlik (içerisinde olduklarını zan ve) hesap edersin; oysa onların kalpleri paramparça vaziyettedir (çıkarları ve ihtirasları uğrunda her an kapışmaya hazır haldedirler). Bu, şüphesiz onların akletmeyen (ve imana gelmeyen) bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.” (Haşr:14)
Nasıl ki, bataklığa düşenin her çırpınışı ve hamlesi, ancak batışını hızlandırır; aynen öyle de, küfür cephesinin her hamlesi ancak acı akıbetlerini hızlandıracaktır. Çünkü;
“(Bu Yahudilerin durumu ve sonu;) Kendilerinden yakın zaman önce, işlerinin vebalini tatmış (küfür ve zulümlerinin akıbetine uğramış) olan, (ve şimdi ahirette de) kendileri için acı bir azap bulunan kimselerin (Bedir’de cezalarını bulan putperestlerin) durumu gibidir.” (Haşr:15)
Fakat unutulmasındı!
Yeryüzünün kanseri İsrail, Direnişçi Mücahitler karşısında, “ansızın”, “fiilen” nasıl böyle aciz kalıp, hızlı bir yok oluş sürecine girdiyse…
Aynen öyle de; Deccalizm-Siyonizm düzeni ve zihniyeti, Milli Çözüm karşısında, yine böyle “ansızın” ve en önemlisi “fikren” de yok olacak ve yerini Adil Düzen İnkılabı’na bırakacaktır inşaallah!
İşte, Asıl Büyük Devrim ve Zâfer bu olacaktır! Zira fikirleri değiştirmek, kalıplaşmış cahili düzenleri ve sistemleri yıkmak, yetmez, yerine de Adil bir Düzen getirmek, nice fiili savaştan katbekat zordur. Tarih de bunu ispatlamıştır ki: Kurtuluş Savaşı’yla fiilen işgâlden kurtarılan Ülkemiz, işbirlikçi hain hükümetler eliyle fikren kuşatılmıştır. Milli Çözüm’ün farkı ve fazileti de işte tam bu noktadadır.
Aziz Erbakan Hocamızın 1978 Sakarya Konferansı’ndaki şu sözleriyle yorumumu bitireyim:
“Haklı fikirlerin kendilerini kabul ettirme kabiliyetleri, kendi içindedir. Hak üstündür, Hak kendini kabul ettirir!”
“Siyonizmin en büyük hedefi, AKP’yi iş başında tutmaktır!”
Prof. DR. Necmettin ERBAKAN
Netanyahu; Arap Birliği toplantısına katılan liderleri “iktidarınızdan olmak istemiyorsanız, sesiniz fazla çıkmasın!” diyerek tehdit etmişti. İşbirlikçi Arap liderlerinin Siyonizm’i eleştirmesine bile izin verilmezken bizim ülkemizde durum biraz farklıydı..
Önce Filistin’in yanında olduğu belirten Kılıçdaroğlu’nun ayağı kaydırılmış ardından Hamas’a terörist diyen bir şebek işbaşına getirilmişti.
Türk Hükümeti, sözde bile olsa Filistinli Mücahidlerin yanında durmazsa iktidarda kalamazdı!
Bunu çok iyi bilen Siyonistler, hükümetin kof çıkışlarına, hamaset dolu cümlelerine, boş edebiyat ve riyakârlıklarına ses çıkarmamaktaydı.
Ancak işbirlikçilerin, Siyonizm’in yerine Netanyahu’nun şahsını hedef alan cümleleri dikkatlerden kaçmamıştı.
Kürecik’i kapatın bari zulme ortak olmayın derken, cumhur ittifakı İsrail’e onlarca gemi yollamakta ve SP’nin mecliste verdiği “araştırma” önergesini ise reddetmekteydi.
Yunanların işgal ettiği Ada ve Adacıklarımıza dahi ses çıkaramayanların, İsrail aleyhine bir icraat göstermeleri zaten imkansızdı!
Millet uyusa da, hükümet işbirliği yapsa da 2200 yıllık devlet aklı gereğini yapacaktı!
Bugün Siyonistlere “BOP” ile “emrinizdeyiz” mesajı verenlere inat derinlerin ABD’ye verdiği ayar, yüreklerimizi ferahlatmış, yeni İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın, hükümet bağlantılı mafyaya açtığı savaş, temizliğin içeriden başladığının ispatıydı!
Nükleer savaş tehdidinde bulunan Siyonistler, GKRY’ne Demir Kubbe Savunma sistemi vermişlerdi!
Ülkemizin dört bir yanını çevreleyen Siyon-Haçlı Birliği, Güney Kıbrıs’a Demir Kubbe Hava savunma sistemi ve tanklar verirken geçtiğimiz dönemde ABD, GKRY’ne uyguladığı silah ambargosunu kaldırmıştı. Yunanistan üzerinden de Türkiye’nin sabrını zorlayanların hazırlıkları artık son aşamadaydı.
Daha önce İran’ı bahane ederek topraklarımıza Patriot Hava Savunma sistemlerini getirenler, bozulan ve çalışmayan sistemlerini geri götürmek zorunda kalmışlardı. 😉
Erbakan Hocayı ve Milli Çözüm’ü hayalperestlikle suçlayanlar, çok yakında yaşananların hayal (rüya) olmasını arzulayacaklardı!
Hamas’ın başarılı operasyonuna önce “İsrail izin verdi” algısını oluşturanlar, İsrail’in çizilen fiyakasını kurtarmaya çalışmışlardı.
ABD paralı askerleri ve İsrail Ordusu girdikleri Gazze’de, Mücahidlerin elinde bulunan bir rehineyi bile kurtaramamışlardı ve İslam dünyasının işbirlikçi liderlerinden rehineler için medet ummuşlardı! Erbakan Hoca’nın teknolojik sistemleri siyonist ve işbirlikçilerini telaşlandırmıştı.. Ancak bu daha fragmandı çok yakında kaçacak delik arayacaklardı…
Siyonizm’in yıllardır birbiriyle çarpıştırmak için uğraştığı Türkiye ve İran, büyük oyunuzu bozmuşlardı!
Erbakan Hocanın öncülüğünde, tarihte ilk defa aynı masaya oturan Şii ve Sunnilerin fiili liderleri sayılan, İran ve Türkiye yakında Erbakan Hocanın siyasi, fikri ve teknolojik atılımlarıyla, Siyon-Haçlı Birliğinin kabusu olacaklardı!
“Onların dağları yerinden oynatacak teknolojik imkânları bile olsa zafer, inananların olacaktı!”
Erbakan Hocamızın da sık sık dile getirdiği mucizevi ayet, tarihte ilk defa pazarcık depreminde yaşanmıştı.
İsrail’in sivil katliamından hemen sonra yaklaşık 40 gün önce” Filistin için savaşacaklarını ilan eden Taliban yönetiminin açıklamasının hemen ardından, Afganistan da üst üste iki defa 6 şiddetinin üstünde deprem meydana gelmiş ve akıllara HAARP vb. teknolojiler gelmişti.
Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti çoktan önlemini almıştı!
ABD’nin nükleer ile çalışan Uçak Gemisi yaklaşırken yine karşısında TÜRK SAVAŞ gemilerini bulacaktı!
Tarihleri boyunca Türk ile savaşmayan ABD ve İsrail, Doğu Akdeniz’in serin suları ve Amik Ovasının verimli toprakları ile tanışacaklardı!
Filistinliler’i sürgün etmek isteyenler;
Kendi kıyametlerini hızlandırmaktalardı.
Bütün halklar uyanmakta ve zaman Siyonistlerin aleyhine işlemekteydi…
Kutsal topraklardan sürgün edilecek olan Siyonist Yahudiler, kendileri için Emperyalist Haçlıların topraklarından yer beğensinlerdi!
Eyy güce, servete, makama tapan münafıklar! Taptığınız ve yenilmez sandığınız ilahlarınızın tahtları sallamaktaydı ve bir avuç diye dalga geçtiğiniz mü’minler, çok yakında saltanatınızı başınıza yıkacaklardı!
Bu yaşananlar bizlere;
İslam ülkelerinin nasıl yozlaştığını,maddi manevi çöküntü içinde ve kukla yöneticilerinin izinde nasıl hoyratça yürütüldüğünü göstermiştir.
Bu keşmekeş ten elbette çıkış yolları vardır.Erbakan hocamızın,Milli Türkiye’ye bıraktığı sayısız teknoloji harikaları ve Aziz Türk Ordusu bunları galebe çalacaktır .
Siyonun yaptığı tüm hile ve zulümat elbet kendi başında patlayacaktır .
“Önünde sonunda Hak bâtıla, adalet barbarlığa galebe çalacak, inşaallah Türkiye merkezli yeni bir medeniyet inkılabı yaşanacaktı. Bütün bu teknolojik harikaların altyapısını hazırlayan Aziz Erbakan Hocamızı minnetle ve şükranla anıyor, O’nun başlattığı tarihi devrim ve değişimin devam ettiğini hatırlatıyor ve pek yakında büyük zafere erişileceğini bekliyoruz.”
Allah razı olsun, en güvenilir ve doğru tespitle güncel bilgileri, aydınlatıcı ve öğretici bir şekilde makalelerinizle öğreniyor ve doğruyu yanlışı görmemize vesile oluyorsunuz. Teşekkür ederiz.
Tek Türkiye yok; İşbirlikçi hükümetinin yanında Siyonizme meydan okuyan “Milli ve Derun Türkiye” de var elhamdülillah.
İsrail’in petrol ihtiyacını, Gıda ihtiyacını karşılayan, İsrail’in emniyeti için radar üstleri kurulan işbirlikçi hükümetin aksine bir de ABD dışişleri bakanını vali yardımcısı ile karşılayan “Milli ve Deruni Türkiye” de olduğu olayları anlamlandırmak açısından çok önemli bir tespitidir. Ahmet Akgül üstadın bu tespiti olmasa tezatlar içerisinde gidip gelmekten olayları, kişileri ve gidişatı anlamlandırmak mümkün olmaz ve Zafere dair ümitlerimizi diri tutmamız münkün olmazdı, Allah razı olsun, sağlık versin inşallah.