CUMHUR İTTİFAKI’NIN “BARIŞ” TUZAĞI
VE
HAİNLERİN SON TEZGÂHI
Ülkemizde, bölgemizde ve yeryüzünde gerçek bir barışa ve gerekli bir huzur ortamına karşı çıkmak, elbette vicdansızlık ve alçaklıktır. Ancak; küresel merkezlerin şeytani hesapları ve işbirlikçilerin iktidar ihtirasları uğruna, geleceğimizi karartacak sinsi ve Siyonist planların barış jelatini sarılmış palavralarına aldanmak ise, her halde ahmaklıktır.
Bu işin perde arkasını bilmeyen bölge halkının, terörden hayatı kararanların ve yandaş-yalaka takımının sevinç çığlıklarına aldanmayın; asıl, güya bu “Terörsüz Türkiye girişimine” alkış tutan ABD ve AB ülkelerinin, Siyonist güdümlü malum ve mel’un medya tröstlerinin neden bu denli sevindiklerine ve bu süreci desteklediklerine odaklanın!.. İşte o zaman bu sözde barış sürecinin nasıl bir tuzak ve tezgâh olduğunu daha kolay anlayacaksınız!.. Bu arada ABD Başkanı Trump’ın; “Erdoğan’la Suriye konusunu görüşüp bazı konularda mutabakat sağlayacağımızı ummaktayım!..” beyanları, acaba Suriye Kürdistanı SDG’ye, barış kılıflı ve demokratik yaftalı bir özerklik sağlama dayatması olmasındı!?
PKK, hâlâ oyun ve oyalama peşinde miydi?
Terör şebekesi PKK lideri Abdullah Öcalan’ın silah bırakma çağrısının ardından örgüt, kongresini 5-7 Mayıs 2025 tarihlerinde topladığını beyan etmişti. Fırat Haber Ajansı’nda yayımlanan yazılı açıklamada; PKK lideri Öcalan’ın çağrısı temelinde “tarihi öneme sahip kararlar alındığı” belirtilmişti. Açıklamada alınan kararlara ilişkin “geniş ve ayrıntılı bilgi ve belgelerin, iki farklı alandaki sonuçlar birleştirildikten sonra çok yakın zamanda kamuoyu ile paylaşılacağı” ifade edilmişti.
PKK bu kongrenin “bütün çalışma alanlarını temsil eden delegelerle iki farklı alanda birbirine paralel olarak gerçekleştirildiğini” eklemişti. DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan aynı süreçte; “PKK her an kongrenin toplandığını duyurabilir. Biz de bu tarihi adımı, bu tarihi kararı büyük bir ciddiyetle bekliyoruz” demişti. Silahların “tümden devre dışı bırakılması için, siyasete çok büyük sorumluluklar düştüğünü” söyleyen Doğan, “Herkes cesaretle bu sorumluluğu taşımalı, bunun için gönüllü olmalı” diyerek, PKK’yı ve DEM Parti’yi memnun edecek hukuki ve siyasi girişimlere hız verilmesi gerektiğini dillendirmişti.
Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan ise 8 Mayıs’ta AKP Genel Merkezi’nde Bakanlar ve Milletvekilleriyle yaptığı toplantıda “Bütün engelleri aştık, PKK bugün-yarın silah bırakacak, örgüt feshedilecek. Ardından hepimiz için yeni bir dönem başlayacak” müjdesini vermişti.
PKK daha önce yaptığı açıklamalarda, Öcalan’ın kongreyi yönetmesine olanak tanınmasını istemişti. Ancak Öcalan’ın kongreye katılıp katılmadığına dair resmi bir açıklama gelmemişti. DEM Parti İmralı heyetinde yer alan Van Milletvekili Pervin Buldan, Öcalan’ın kongreye katılımına ilişkin “Muhtemelen teknik bir iletişim sağlanmıştır” açıklaması ile yetinmişti. KONGRA-GEL Eşbaşkanı Remzi Kartal ise PKK’ya yakın medyaya, Öcalan’ın kongreye telekonferans yoluyla katıldığını söylemişti. ANF’ye göre Kartal, kongrede Öcalan’ın videosunun izletildiğini de kaydetmişti.
Süreç nasıl gelişmişti?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 22 Ekim 2024’te PKK lideri Abdullah Öcalan’a, örgütü lağvetmesi koşuluyla, “Umut hakkı için başvurması ve TBMM’de DEM Parti Grup Toplantısı’nda konuşması” çağrısını gerçekleştirmişti.
23 Ekim 2024’te DEM Parti Milletvekili Ömer Öcalan’a, amcası Abdullah Öcalan’la görüşme izni verilmişti. Böylece Öcalan’a 43 ay sonra ilk kez bir ziyaret gerçekleştirilmişti.
Aynı gün, PKK’nın, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş.’ye ait (TUSAŞ) Kahramankazan’daki tesislere düzenlediği saldırıda beş kişi yaşamını yitirmişti.
DEM Partili bir heyet, 28 Aralık 2024’te ve 22 Ocak 2025’te İmralı Adası’nda Abdullah Öcalan ile görüşmüş ve Öcalan’ın mesajlarını kamuoyuna iletmişti.
PKK lideri Abdullah Öcalan 27 Şubat’ta kamuoyuyla paylaşılan “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nda tüm gruplara silah bırakıp PKK’yı kendini feshetmeye davet etmişti. PKK, bu doğrultuda 1 Mart’tan itibaren ateşkes ilan ettiğini bildirmişti.
İmralı heyeti siyasi partileri ziyaret etmiş, 10 Nisan 2025’te Beştepe’de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmüşlerdi. AKP Sözcüsü Ömer Çelik, 5 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, PKK’nın silah bırakması ve kendini feshetmesi sürecinin somutlaşmasını “günler içinde” beklediklerini söylemişti.
Şamil Tayyar’a göre: “PKK’nın silah bırakması bir oyun olabilir!”di…
Terör örgütü PKK’nın kongresini topladığının duyurulması sonrası alınan kararların açıklanması beklenirken TGRT Haber’de Medya Kritik programında Gazeteci Şamil Tayyar, örgütün silah bırakması süreciyle ilgili çekincelerini açıklamıştı. Devlet Bahçeli’nin tarihi çağrısı sonrası başlayan Terörsüz Türkiye sürecinde önemli bir gelişme yaşanmıştı. Terör örgütü PKK, beklenen kongrenin toplandığını duyurmuşlardı. DEM Parti’den ise bu sürece dair 8 maddelik bir açıklama yapılmıştı.
Gazeteci Şamil Tayyar, örgütün silah bırakma süreciyle ilgili dikkat çeken yorumlar yapmıştı:
“Sahadan Gelen Haberler Var”
“Terör örgütü PKK’nın lafıyla iman etmem” diyen Şamil Tayyar “Daha önce de örgütün benzer silah bırakma açıklamaları olmasına karşın buna sadık kalmadıklarını” hatırlatmıştı.
“Terör örgütü PKK’nın tüm unsurlarıyla kendini feshettiğini açıklaması, silahlarını bırakıp teslim olması, Suriye’deki YPG’nin de buna uyarak silahlarını bırakması, merkezi yönetime entegre olması gerekir.” diyen Şamil Tayyar, “Ama sahadan gelen haberler var. Bunlar silah bırakacaklar ama bunları YPG’ye aktaracaklar.” uyarısında bulunmuşlardı.
“PKK’nın açıklamasını henüz görmedik. Bu açıklamanın içinde silah bırakma varsa silahların nereye bırakılacağı konusunda endişelerimiz devam etmektedir. Bu tür iddialar olacaksa o zaman işin şekli değişir. Bunları görmek lazım. Biz de diyoruz ki dereyi görmeden paçaları sıvamayın.” diyen Şamil Tayyar, haklı kuşkularını paylaşmıştı.
DEM Parti’nin Cumhur İttifakı’na Katılma İhtimali de Yüksektir!
AKP’li Şamil Tayyar, terör örgütü PKK’nın fesih ve silah bırakma kararı sonrası Türk siyasetinde yaşanacaklara ilişkin değerlendirmeler yapmıştı. Tayyar, sürecin başarıyla sonuçlanması ve PKK’nın tamamen tasfiye edilmesi halinde DEM Parti’nin Cumhur İttifakı’nın yeni bileşeni olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu hatırlatmıştı.
Gelişme kamuoyunda geniş yankı uyandırırken katıldığı TGRT canlı yayınında süreçle ilgili değerlendirmelerde bulunan AKP’li Şamil Tayyar, partiye yakın kaynaklardan derlediği kulis bilgilerini aktarmıştı. Tayyar, “Çözüm sürecinin başarıyla sonuçlanması halinde DEM Parti’nin AKP, MHP ve Büyük Birlik Partisi’nin ardından Cumhur İttifakı’nın dördüncü bileşeni olmasının yüksek ihtimal olduğunu” vurgulamıştı.[1]
“Artık DEM Parti kadrolarını ve politikalarını Öcalan belirlemeye başlayacaktır!”
“Bu durumda; DEM Parti dönüşür, artık Kandil’in değil doğrudan İmralı’nın yönettiği bir parti halini alır. Abdullah Öcalan resmen siyasetin içinde olmaz ama fiilen DEM’i yöneten kişi olacaktır. Kadrolarını ve politikalarını Öcalan belirlemeye başlayacaktır. Bununla birlikte Türk solu ile bir ayrışma başlar diye düşünüyorum. DEM içinden çözüm sürecine ilişkin en sert çıkışlar Türk solundan geliyordu. Türk solunun artık bu saatten sonra DEM’in muhalefet yapamayacağını ve DEM ile birlikte yürünmesi halinde sorun yaşanacağını artık onlar da kabul ediyorlar.” diyen Şamil Tayyar böylece Milli Çözüm’ün defalarca gündeme taşıdığı bazı sinsi ve Siyonist hesapları da açığa vurmuşlardı.
Müstafi Tümamiral’in Endişeleri!
Müstafi Tümamiral, PKK’nın fesih tartışmaları hakkında yaptığı açıklamada, “Kongresi var, yasaması var, yürütmesi var, yargısı var. Adeta bir devlet gibi yapı oluşturmuşlar. PKK diyerek tüm yapı gizleniyor! Bu bir aldatmadır!” uyarısında bulunmuşlardı. Cihat Yaycı, PKK’nın fesih tartışmaları hakkında ve Türkiye’nin barış süreci olarak adlandırılan süreç ile ilgili önemli açıklamalar yapmıştı. Terör örgütü PKK’nın 55.600 kişinin katili ve uyuşturucu kaçakçısı bir yapı olduğunu hatırlatan Yaycı, “Meşru bir siyasi yapıymış, hatta devletmiş gibi topladığı ‘kongreyi’ ve açıklamalarının tartışılması zuldür! Bu, devletin düşürüldüğü en utanç verici manzaradır!” ifadelerini kullanmıştı.
“Kiralık Medya, Sinsi Oyunun İçindedir!”
Televizyonlarda PKK kongresi ile ilgili tartışmalar yapılmasına büyük tepki gösteren Yaycı, “Malum medya, sinsi oyunun içinde hedef saptırıyorlar. PKK’yı meşru bir aktör gibi gösteriyorlar… Bildiride yer alan; ‘şehit’, ‘Kürdistan’, ‘52 yıllık tarihi mücadele’, ‘yurtsever halkı şehitleri anmaya çağırma’ ‘Önder Apo’ ifadelerini sansürleyip, kamuoyunu kandırıyorlar!” bilgisini paylaşmıştı.
Evet, PKK fesholsa bile, KCK altındaki birçok yapı yerinde duracaktı! “PKK ‘fesholdum’ diyor ama KCK altındaki PYD, YPG, HPG, PJAK, PCDK gibi yapılar yerinde duruyor! Bu bir kelime oyunudur! Kongre PKK’yı feshedecekmiş, peki kongreyi kim feshedecek? Bunu kimse sormuyor! Sadece ‘PKK’ adını kâğıttan silip KCK yapısı aynen bırakılıyor! Evet, KCK hâlâ duruyor. PKK’nın gerçek çatısı KCK’dır! Kongresi var, yasaması var, yürütmesi var, yargısı var. Adeta bir devlet gibi yapı oluşturmuşlar. ‘PKK fesholdu’ palavrasıyla tüm yapı gizleniyor! Bu bir aldatmadır! İşte bu KCK yapısında sadece PKK, uluslararası terör örgütü sayılıyor. Biz operasyonları bu zeminde yapıyoruz. ‘PKK feshedildi’ dersek, PKK ile aynı yapı olduğunu bildiğimiz ama farklı isimlendirilen ve sınırlarımızda ve hatta İstanbul’da dahi birçok kanlı saldırı gerçekleştiren Suriye’deki YPG’yi ne yapacağız? Nasıl mücadele edeceğiz? Türkiye’nin meşru operasyon hakkını elimizle baltalıyoruz!” uyarılarına kulak kabartmalıydı.
Teröristbaşının Yaptığı Çağrı Metni Üzerinde Kafa Yoran Sn. Abdullah Ağar’ın Tarihi Tespitleri
Kandil’den daha bir açıklama gelmese de Suriye PKK’sı YPG/PYD’den gelen açıklamaları okudum. Anladığım şudur: Bu karşılaştığımız tam bir terör entrikasıdır!
1- Gizlenmeye çalışılan hedef: PKK’nın Suriye’deki ayağı YPG/PYD’yi PKK’dan ayrı tanımlayarak Suriye’deki terör yapılanmasını devletleştirme operasyonunu tamamlamaktır.
2- Heybede sakladığı(nı sandığı) turp: Silah bırakma çağrısı/siyasi-sosyolojik entegrasyon, demokratik uzlaşma, dil ve kültürel hak arama ve demokratik anayasa oluşturma kisvesi altında (metinde reddedildiği görülen) Türk Ulus-Devlet yapısını bozma ve zaman içinde T.C. devletini yıkarak, vatanı parçalama (hazırlığıdır).
Özetle terör örgütü tarihi bir fırsatı tepmiştir. En zayıf anında dahi maksimalist hedefler peşine düşmüş, bir kez daha onu kullanan aktörlerin maşalığına soyunmuş durumdadır.
Hikâyeyi daha önce anlatmıştım. PKK’nın çevirdiği bu film; “PKK adı konmadan/PKK adı gizlenerek” PKK’nın Suriye’de devletleşme filminin devamıdır.
YPG/PKK/PYD terör örgütünün Suriye’deki elebaşı ve Apo’nun manevi oğlu (!) Mazlum Abdi: “Öcalan’ın çağrısı PKK ile ilgilidir ve Suriye’deki grupları kapsamıyor.” (küstahlığından sakınmamıştı.) Hani “Bütün Gruplar” silah bırakmalıydı?[2]
Teröristbaşının yaptığı çağrı; 5 farklı alan ve 2 farklı eksen üzerinde ortaya koyacağı etkiler açısından büyük önem taşımaktaydı. Hangi güç ve etki odakları bu çağrıya nasıl tepki verecekler? sorusu üzerinde durulmalıydı.
1- Kandil merkezli Irak’taki PKK/YPG/Tavgari Azadi nasıl tepki verecek? PKK’nın; Gara, Kandil, Asos, Sincar, Mahmur, Süleymaniye ve tartışmalı bölgelerdeki silahlı ve siyasi varlığı nasıl tepki verecek? Terörden, silahlardan, iddialardan, imtiyazlardan vaz mı geçecekler, başka bir arayışa mı girecekler, yoksa çağrıya hiç mi kulak vermeyeceklerdi?
2- Suriye’deki YPG/PYD/AANES nasıl tepki verecekti?
3- Avrupa’daki PKK yapılanması nasıl tepki verecekti?
4- Kandil bağlantılı İran PKK’sı: PJAK/YRK nasıl tepki verecekti?
5- Türkiye’deki PKK uzantıları nasıl tepki verecekti?
Peki, YPG/PKK’nın angajman geliştirdiği İran/Rusya ekseni ile AB/ABD/İsrail ekseni, ortaya çıkan duruma nasıl yaklaşacaklar ve yönettikleri/etkiledikleri PKK’yı nasıl yönetmek ve yönlendirmek isteyeceklerdi?
Bunların bu çağrı ve süreçlerdeki rolleri nedir? Özellikle ABD’nin (gizli ve kirli hesapları nelerdir?)
Bu çağrı; YPG/PKK terör örgütünün angajman geliştirdiği küresel ve bölgesel aktörlere/ülkelere rağmen mi yapıldı, yoksa onlarla koordine edilerek mi (hazırlandı)?
Örgüt; bu süreci/çağrıyı küresel ve bölgesel aktörlerle konuşmuşsa, kimlerle hangi beklentiler, angajmanlar, planlar çerçevesinde konuşup anlaşmışlardı?
Bu çağrıdan sonra Suriye’deki YPG/PYD/AANES, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı göstererek, Şam yönetimine, kayıtsız şartsız, kuzey ve doğu Suriye topraklarını, stratejik tesislerin tamamını, enerji kaynaklarını, silahlarını ve DEAŞ’lıların tutulduğu hapishaneleri devredecek midir? Toprak kontrollü siyasi ve silahlı iddiasından vazgeçecek midir?
İşte çağrının test edileceği asıl yer burasıdır.
Kandil üzerinde etkili olan İran ve YPG/PYD üzerinde etkili olan ABD’nin çağrıya nasıl baktıkları ve neler yapacakları son derece önemlidir. (Ama bu sorular hâlâ yanıtsızdır.) Bu çağrı 7 Ekim 2024’ten beri reel-dinamik bir biçimde şekillenmekte olan Ortadoğu’nun yeni güvenlik mimarisinin bir parçası olarak mı ortaya çıkmıştır?
Teröristbaşının çağrısı İran/Rusya, ABD/AB/İsrail’e rağmen midir? Bağımsız mıdır? İran’a rağmen ABD angajmanlı mıdır? ABD’ye rağmen İran angajmanlı mıdır? Yani çağrı, küresel ve bölgesel mücadelenin neresindedir? Kimi, kimle, nerede konumlandırmak istemektedir?
Ortadoğu’nun güvenlik mimarisinin neresindedir? Ortaya çıkacak, şekillenecek eksenleşmenin neresindedir?
Soru çok arkadaşlar? Soru çok! Doğru okumayı ancak sahadaki PKK türevlerinin tepki, eylem ve hareketlerine bakarak yapabiliriz. Ve bunda bile yanıltıcı öğelerle, ambalajlarla karşılaşabiliriz![3]
Jeffrey Sachs: Suriye’de CIA’nın İstediği Gerçekleşti; Bölgedeki Savaşların ve Sonuçların Planlayıcısı ABD ve İsrail’dir!
BM Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı Başkanı Jeffrey Sachs, 11-13 Nisan 2025 tarihlerinde yapılan 4. Antalya Diplomasi Forumu’ndaki “Suriye: Ülkenin Yeniden Yapılandırılması ve Uzlaştırılması” isimli panelde dikkat çeken değerlendirmelerde bulunmuşlardı. İç savaşın “Beşar Esad’dan kaynaklanmadığını, ABD ve İsrail’in sorumlu olduğunu” belirten Sachs, “Bu savaşın sonucu, CIA’nın 2011’de istediği şeydi. ABD’nin silahlandırdığı cihatçı bir grubun iktidara gelmesi (ve Suriye’de Irak Barzanistanı gibi bir SDG Kürdistanı’nın resmen olmasa da fiilen gerçekleşmesi) ABD ve İsrail’in projeleridir” ifadelerini kullanmıştı. Lübnan, Irak, Libya, Somali ve Sudan savaşlarına da değinen Sachs, “Bunların hepsinde ABD hükümeti ve müttefiki İsrail sorumludur” vurgusunu yapmıştı.
Aynı zamanda ekonomist, siyasi analist ve Columbia Üniversitesi profesörü olan Jeffrey Sachs, Antalya Diplomasi Forumu’nun 4. turunda ABD’yi eleştirerek, “Amerikan savaş kışkırtıcılığı bölgede barışın gerçekleşmesini engelledi ve bölge, yüz yıldan fazla bir süre önce imzalanan Versay Antlaşması’ndan bu yana Batılı güçler tarafından yönlendiriliyor” itirafında bulunmuşlardı.
Suriye’deki iç savaş için ABD ve İsrail’in rolüne işaret eden Jeffrey Sachs, şu değerlendirmeleri yapmıştı:
“Netanyahu’nun fikri, Ortadoğu’yu İsrail’in isteğine göre şekillendirmekti. İsrail’e bir şekilde karşı olan her hükümeti devirmekti… Bu konuda CIA ve ABD hükümeti de onun destekçisiydi. Yani savaş, Esad baskısından veya diktatörlüğünden kaynaklanmadı. Bu savaş, 2011 baharında Esad’ı devirmek için Başkan Obama’nın (ve Yahudi odakların) verdiği bir emirle başladı. Bu programın bir adı da vardı; Operation Timber Sycamore… ABD, bu bölgedeki diğer ülkelerle birlikte isyancıları eğitti. (Ahmet Şara ile birlikte) Şu anda iktidarı ele geçirenler de dahil olmak üzere, rejimi devirmek üzere özellikle cihatçıları ABD eğitti. Bu bir kaos yarattı. 14 yıl süren savaşta Suriye’de 600 bin kişi hayatını kaybetti. Bu savaşın sonucu, CIA’nın 2011’de istediği şeydi. (Yahudi Lobilerinin istediği) ABD’nin silahlandırdığı cihatçı bir grubun Suriye’de iktidara gelmesiydi…”
- Haberler.com / 13.05.2025
- https://x.com/abdullahagar2/status/189516…
- https://x.com/abdullahagar2/status/189514…

Yıllardır Güneydoğudaki halkımıza işbirlikçi hükümetler eliyle ve göz yummasıyla bazı haksızlıklar yapıldı…
Bu olumsuzlukları bahane ederek, sürekli bölge halkını ırkçılık üzerinden kışkırtan dış güçler;devleti yönetenleri, muhalefeti, Pakrodoni Ermenilerini, Sebataist şebekeyi, Marksist, ırkçı, kürt sol gruplarını ve medyayı pervasızca kullanmış ve hala kullanmaktadır..
Ama herşeye rağmen Cenabı Hakka sonsuz şükürler olsun ki, en milliyetçisinden, sosyal demokratına, sözde dindar kahraman Akp İktidarından daha nicelerine kadar, bütün unsurların birer işbirlikçi olduğunu,milletimiz ve en başta feraset ehli açıkça görmektedir..
Aziz şehitlerimizin aziz hatırası başta olmak üzere, tüm mazlum ve mağdur milletimizin ve tüm insanlığın intikamının hem işbirlikçilerden, hem de siyonist şer odaklarından alınacağı günler, oldukça yakın hale gelmiştir.
2023 SON GENEL SEÇİM ÖNCESİ
CUMHUR İTTİFAKI ,RAKİBİ KILIÇDAROĞLU VE MUHALEFETE,BEL ALTI SÖYLEMLERİ VE KUMPAS KASET LERLE “(TERÖRİST ,PKK ,YPG KANDİL, 6 LI MASA GİZLİ ORTAĞI DEM )” GİBİ İFADELERLE KARALAMA KAMPANYASI İLE İLTİSAPLANDIRDILAR MUHALEFETETİ..TÖHMET ALTINDA BIRAKTILAR.
GELİNEN NOKTA; DEVLET BAHÇELİ SÖZÜ İLE BAŞLAYAN,” APO PKK KANDİL DEM “ARABULUCULUK TAVSİYESİ, AKP İLE RESMÎYETE KAVUŞAN SÜREÇ , AMERİKASI AVRUPASI İSRAİL İLE DESTEKLEN SÖZDE “TERÖRSÜZ TÜRKİYE” PROJESİ KAMUOYUNDA CİLALI BİR ŞEKİLDE ANLATIYOR…
DEM İSE,” KÜRDİSTAN” HAYALİNİ İSTİYOR..
AMERİKA AVRUPA’ İSRAİL,” ARZU MEVDUT” Hayalini İSTİYOR!
CUMUR İTTİFAKI ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMLERDE TEKRAR İKTİDAR OLMAK İÇİN YANINDA” DEM VE OYLARINI “GÖRMEK İSTİYOR,
MUHALEFET PARTİLERİ İSE , SON SEÇİMLER DE BİR ARADAİKEN CUMHUR İTTİFAKI YOĞUN BAKIM ÜNİTESİNDE İDİ ÂDETA.
ŞİMDİKİ MUHALEFET PARTİLERİ , KEMAL KILIÇDAROĞLUNDAN SONRA DAĞILMIŞ BİR VAZİYETTE..!?
ARANAN AKILLI(!) TÜRKLER BULUNDU MU?
Yetkinport’ta Mehmet Öğütçü’nün bugünkü yazısından bir bölüm:
Londra’da öğrenciydim. Diplomasiye ilk adımımı atmış, Dışişleri Bakanlığı’nın zorlu sınavlarını geçip, London School of Economics’de yüksek lisansa başlamıştım.
Gündüzleri akademide, aralarda çalışarak geçim sağlıyor; akşamları ise şehrin karmaşık siyasi atmosferinde kaybolan genç bir zihin olarak hayatın birçok yüzünü bir arada yaşıyordum.
Bir gün, Leicester Square yakınlarında küçük bir kitapçıda gözüme ilişen bir ilan zihnime kazındı: “Ermeni ve Kürt halklarının dayanışması” temalı bir toplantı. Mekân, Baker Street’teki Westminster Politeknik’in toplantı salonuydu.
Gazetecilik merakımla o akşam oraya gittim. Merdivenlerden inerken sahnede devasa PKK ve ASALA flamaları karşıma çıktı. Bir an mayınlı bir araziye adım atmış gibi oldum. Geri dönmek istedim ama dönemedim ya ürkekliğim ya da merakım engel oldu.
“Türklerin aklı varsa”Konuşmaları dinledikçe “Halkların kardeşliği” adı altında yükselen söylemin özünde tek bir hedef olduğunu fark ettim: Türkiye’ye karşı kin, nefret ve bölme arzusu. ASALA ile PKK’nın dili iç içeydi, ortak düşmanları Türkiye’ydi.
O gece Londra’da sanki o salonun dışına sağ çıkamayacakmışım gibi ürperdim.
Konuşmacılardan biri şu sözü söyledi:
“Akılları varsa Türkler, Kürt, Ermeni ve Süryani sorununu güçlü oldukları bir dönemde kendi iradeleriyle çözerler; yoksa zayıf olduklarında üzerlerine çözüm dayatılır.”
https://yetkinreport.com/2025/05/18/asaladan-pkkya-simdi-nereye-londrada-gordugum-gelecek/
—
BOP-BİP TAŞERONLARI
Aziz Erbakan Hocamız; Bop hizmetkârı akp li yöneticileri “çözüm süreci – kürt sorunu” meseleleri gündeme ilk getirildiğinde şu mealde uyarılar yapmıştı.
” Bizim Kürt meselesi diye bir meselemiz yoktur. Bir insana hangi ırktansın diye sorulmaz bile. Hiç bir yönetici bu sözleri ağzına alırmı. Bunları ağzına alırsan Türkiye’yi bölersin. Bizim böyle bir sorunumuz yoktur. Bizim ‘Güneydoğu Anadolu meselemiz’ vardır ve bu da iki madeden oluşur.
1- Daha önceki yöneticilerin Halka uyguladığı yanlış muamele.
2- Güneydoğu Anadolu Bölgesi nin Kalkındırılması. Yatırım ve Kalkınmada Adalet sağlanmalı.
Bunları çözmek asıl gaye olmalı.” gibi sözlerinde bugün ne kadar haklı olduğuna bir kez daha şahit oluyoruz.
Ne yazık ki hâlâ aklını başına almayan akp li CB ve yöneticiler , BOP a hizmet etmeye devam etmekteler…
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
Ey iman edenler! Sizden olmayanları (Yahudi ve Hristiyanların hain takımını ve işbirlikçi münafıkları) sırdaş (müttefik) edinmeyin. (Çünkü) Onlar size (her fırsatta) kötülüğe ve zarar vermeye uğraşırlar, size zorlu bir sıkıntı verecek şeylerden de hoşlanırlar. Onların buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, göğüslerinde (gönüllerinde) gizli tuttukları (nefret ve hıyanetleri) ise, daha büyüktür. (Böylece) Size ayetlerimizi (imanın ve inkârın alâmetlerini) kesinlikle açıkladık; belki akıl erdirip (Haçlı Siyonistlerden ve işbirlikçi hainlerden uzak kalırsınız diye, size bu gerçekler tebliğ ve tavsiye edilmektedir).
(Âl-i İmran Suresi 118)
Suriye’deki iç savaş için ABD ve İsrail’in rolüne işaret eden Jeffrey Sachs, şu değerlendirmeleri yapmıştı:
“Netanyahu’nun fikri, Ortadoğu’yu İsrail’in isteğine göre şekillendirmekti. İsrail’e bir şekilde karşı olan her hükümeti devirmekti… Bu konuda CIA ve ABD hükümeti de onun destekçisiydi. Yani savaş, Esad baskısından veya diktatörlüğünden kaynaklanmadı. Bu savaş, 2011 baharında Esad’ı devirmek için Başkan Obama’nın (ve Yahudi odakların) verdiği bir emirle başladı. Bu programın bir adı da vardı; Operation Timber Sycamore… ABD, bu bölgedeki diğer ülkelerle birlikte isyancıları eğitti. (Ahmet Şara ile birlikte) Şu anda iktidarı ele geçirenler de dahil olmak üzere, rejimi devirmek üzere özellikle cihatçıları ABD eğitti. Bu bir kaos yarattı. 14 yıl süren savaşta Suriye’de 600 bin kişi hayatını kaybetti. Bu savaşın sonucu, CIA’nın 2011’de istediği şeydi. (Yahudi Lobilerinin istediği) ABD’nin silahlandırdığı cihatçı bir grubun Suriye’de iktidara gelmesiydi…”
Zamanlama olarak Türkiyedeki açılım süreci ile birlikte değerlendirildiğinde herşeyin karanlık mahfillerdeki birileri tarafından düğmeye basıp oyun sahneye konulmuştu. Oynan oyunu otuz beş sene öncesinden Aziz Erbakan Hocamız TBMM kürsüsünden Amerikalı bir yarbay ve Türk gazetecinin konuşmasını aktararak zaten haber vermişti.
Önemli olan soru şuydu; Yetkililerimiz bu oyunu görmüşmüydü? gördüyse bu oyuna çanak mı tutmakta yoksa çomak mı sokmaktalardı?
Türkiye yapboz tahtası olmamalı. Yarın yine kandırıldık yakınmaları ile güne uyanmayalım.
Sevinç çığlıkları atanların Dem’liler, İsrail, Abd, İngiltere yani batı olduğunu görünce olaya temkinli yaklaşmanın elzem olduğunu belirtmek abartı olmaz galiba. Allah zalimlere fırsat vermesin…
MİLLİ ÇÖZÜME DÜŞMANLIK HAK DAVAYA DÜŞMANLIKTIR
Başlığa bakarak kızma dostum
Yalnızca önüne bir ayna koydum
Artık süslü püslü laflara doydum
Milli Çözüm okuyup, şuurla doldum..
Size gönderdiğim her paylaşıma
Bir kelime yazın, yorum kısmına
Diye beklerken, burun kıvırana
Söyleyecek söz yok, şapşallara..
Erbakan Hocama, ihanet edenleri
Oğuzhanlara destek verenleri
Alkışlarsınız, sahte bilgeleri
Kusarsınız bize, gizli kininizi..
Siz bize karşı iken, biz size duacıyız
Sizde kurtulun diye, tüm çabamız
Kaybettirir, sadıklara karşı olmanız
Daha çok gerek, pişip yoğrulmanız..
Hainlerin korkulu rüyası
Mazlumların, umut ışığı
İlim yuvası, her ayın aynası
Kurtuluşun adresi, Milli Çözüm ocağı..
“Ülkemizde, bölgemizde ve yeryüzünde gerçek bir barışa ve gerekli bir huzur ortamına karşı çıkmak, elbette vicdansızlık ve alçaklıktır. Ancak; küresel merkezlerin şeytani hesapları ve işbirlikçilerin iktidar ihtirasları uğruna, geleceğimizi karartacak sinsi ve Siyonist planların barış jelatini sarılmış palavralarına aldanmak ise, her halde ahmaklıktır.
Bu işin perde arkasını bilmeyen bölge halkının, terörden hayatı kararanların ve yandaş-yalaka takımının sevinç çığlıklarına aldanmayın; asıl, güya bu “Terörsüz Türkiye girişimine” alkış tutan ABD ve AB ülkelerinin, Siyonist güdümlü malum ve mel’un medya tröstlerinin neden bu denli sevindiklerine ve bu süreci desteklediklerine odaklanın!.. İşte o zaman bu sözde barış sürecinin nasıl bir tuzak ve tezgâh olduğunu daha kolay anlayacaksınız!.. ”
Gerçeklerin üzerini örten toz bulutlarını dağıttığı için Milli Çözüm ve onun şahsi menavesi Üstad Ahmet Akgül Hocamıza teşekkür ederiz. Barış kılıfı adı altındaki kirli oyunları bir kez daha ifşa ettiniz.
Uyan!
Barış kılıfı adı altında bir tuzak kuruluyor…
Sorun Türkiye’nin çaresizliğinden kaynaklanmıyor. Sorun, Türkiye’yi Sevr’e taşımak isteyen dış çevrelerin oyunlarına, içimizde ses çıkaramayan ve gerekli önlemleri alamayan meclislerin ve yönetimlerin bulunmamasından kaynaklanıyor.
– Ekonomiyi, ”programlı ve bilinçli bir biçimde yabancı sermaye çevrelerinin ve dev tekellerin” denetimi altına sokacaksınız.
– işgalcilere el altından her türlü desteği sağlayacaksınız;
– ”Bizi istediğiniz gibi kullanın” diye açık çek uzatacaksınız;
Uluslararası ilişkilerde oyunu kurallarına göre oynamak gerekir. Birileri üzerinize geliyorsa bu gücü dengeleyecek siyasi, iktisadi, askeri ve kültürel ilişkiler geliştireceksiniz. Tabii eğer, Türkiye Cumhuriyeti’ni başı dik bir ülke olarak ayakta tutmak istiyorsanız.
BARIŞ MI?! PARÇALANMA MI?!
Terörün başı ezilmeden
Defteri dürülmeden
Ve haritadan silinmeden
Kurtulamazsınız, bölünmeden..
Evet, oyun büyük ve oynayanlarda rolünde ustalaşmış. Sayın bahçelinin fitili ateşlemesi ile başlayan süreç, Pkk terör örgütünün soykırım ve Lozan vurgulu ihanet vurgulu açıklamalarıyla yeni bir boyuta girdi. On yıldır silahlı eylemlerde bulunmayan örgüt, gelinen süreçte siyasal olarak etkin ve söz sahibi konumuna getirildi. Kürdistan hedefi ve amacına bu yolla ulaşma gayesi günden hainler mendille halay çekmeye başladılar bile. Ama unuttukları önemli bir nokta var. Oda heveslerinin kursaklarında kalacağı günler artık çok yaklaştı. Siyonist plânları alt üst olacak ve kaybedip tarihin karanlık sayfalarında yerlerini alacaklar. Vesselam..
“Terörsüz Türkiye” söylemi, küresel merkezlerin şeytani hesapları ve işbirlikçilerin iktidar ihtirasları uğruna, geleceğimizi karartacak sinsi ve Siyonist planların, BARIŞ jelatinine sarılmış palavralarıdır!
1. Körfez Savaşı sırasında Suudi Arabistan’daki ABD kumanda merkezi olarak kullanılan otelin bir odasında Amerikalı yarbay duvardaki harita üzerinde Türkiye’nin Güneydoğusu’nu ve Kuzey Irak’ı işaret ederek Güneri Cıvaoğlu’na özetle:
“Irak’ın Kuzeyinde Kürt devleti kurulacak…
Türkiye’den de toprak isteyecekler…
Ya vereceksiniz, BARIŞ olacak…
Ya da vermeyeceksiniz, savaşacaksınız…” diyordu.
BARIŞ jelatini sarılmış palavralar!
Siyonistler ve emperyalistler, işbirlikçiler ve yandaşları, teröristler ve terör destekçileri her “BARIŞ” sözünü kullandığında;
Amerikalıların “Türkiye’den de toprak isteyecekler, Ya vereceksiniz, BARIŞ olacak… Ya da vermeyeceksiniz, savaşacaksınız…” tehditleri hatıra gelmekteydi.
AKP’nin HDP-PKK ile birlikte yürüttüğü çözüm sürecinde 793 şehit verdiğimiz hatıra gelmekteydi.
Türkiye’yi bölmenin kod adı “BARIŞ” mıydı?
Acaba Siyonist ve emperyalistler, hangi taleplerinin karşılanacağı sözünü almışlardı da “BARIŞ” deyip durmaktaydılar?
Acaba teröristler ve terör destekçileri, hangi istekleri yerine getirilecek diye sevinçle “BARIŞ” naraları atmaktaydılar?
Acaba işbirlikçiler ve yandaşları Siyonistlerin hangi isteklerinin yerine getirileceği sözünü vermişlerdi de “Terörsüz Türkiye” ve “BARIŞ” diye palavralar atmaktaydılar?
Bütün bu soruların cevabını ta yıllar önce Siyonistler vermişti.
“Türkiye’den de toprak isteyecekler… Vereceksiniz, BARIŞ olacak…”
Bugün İstiklal Savaşı öncesi şartlarla aynı konumda bulunuyoruz. Atatürk Samsun’a çıktığı günlerde, ülkenin durumunu ,meşhur “Nutuk”ün ilk konusu olarak şöyle özetliyordu.
……
Kürt Teali Cemiyeti, ayrı bir Kürdistan devleti kurmak için özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde ve yabancıların himayesinde fesatlık faaliyetlerini sürdürüyordu!.. Bugünkü PKK ve siyasi uzantıları gibi…
Devletin en yetkili ve rütbeli kadrolarının da içinde bulunduğu bir grup “Ingiliz Muhipler Cemiyetini” kurmuş, İngiliz himayesinde kurtuluş arıyordu!.. Bugünkü AB’ciler gibi…
Sözde aydın geçinen önemli başka bir elit tabaka, Amerikan Mandacılığına sığınıp, kendilerini ve geleceklerini garantiye almayı düşünüyordu… Bugünkü NATO’cular ve dış borç bağımlıları gibi…
Yunanlılar İngilizler desteğinde (ve sabataist dönmelerle gizli işbirliği içinde) İzmir’e asker çıkarıp, bütün Ege’yi işgale hazırlanıyordu… Bugün ABD’nin, Büyük İsrail hesabına Kıbrıs ve İzmir’i NATO üssü yapmaya çalıştığı gibi…
Evet ,bugün de,durum aynıdır ve ülkemiz dört yandan kuşatılmıştır.Yeni bir Kuvay-ı Milliye dirilişine acilen ihtiyaç vardır .Artık Türkiye ‘mizin ve geleceğimizin kurtarılması adına ; Kuvay-ı Milliyeci Atatürkçülerin, Ülkücülerin ve Milli Görüşçülerin el ele vermesi lazımdır .
Milli çözüm öncülüğünde Milli Mutabakat Hükümetinin kurulması şarttır .
Suriye’de Yaklaşan Hilal-Haç Kapışması Ahmet Akgül
Pkk nın silah bırakacağına inanmak ahmaklıktır.bu bir siyonist projedir.Türkiye yi anayasa ile bölmeye çalışacaklar.Çözüm sürecinde Silahla Türk milletine boyun eğdirmeye çalıştılar,başaramadılar.bu nedenle taktik değiştirdiler.bu süreç hiç hayırlı sonuçlar getirmeyecek ve bölgemiz ve ülkemiz büyük bir savaşa doğru hızla ilerlemektedir.Allah ülkemizi ve milletimizi korusun.
Toplumsal şuuru diri tutan nitelikli bir makale. Hatta bir paragrafı dahi, küresel Siyonist yapının karanlık ve sinsi planlarını deşifre etmeye, milletimizi bu tehditlere karşı uyarmaya ve iş birlikçi kafaları ifşa etmeye yeterlidir.
“Bu işin perde arkasını bilmeyen bölge halkının, terörden hayatı kararanların ve yandaş-yalaka takımının sevinç çığlıklarına aldanmayın; asıl, güya bu “Terörsüz Türkiye girişimine” alkış tutan ABD ve AB ülkelerinin, Siyonist güdümlü malum ve mel’un medya tröstlerinin neden bu denli sevindiklerine ve bu süreci desteklediklerine odaklanın!.. İşte o zaman bu sözde barış sürecinin nasıl bir tuzak ve tezgâh olduğunu daha kolay anlayacaksınız!..”
Gerçekleri korkusuzca dile getiren, hepimizin ve milletimizin ihtiyaç duyduğu bilgi ve bilinçlendirmeyi zamanında ve etkili şekilde sunan MİLLİ ÇÖZÜM, düşünce dünyamızın öncü bir mektebidir.
Samimi saygı ve hayranlıklarımı sunarım.
Mus’ab Eryıldız
2. Sevr Planı ve Lozan’ın Tartışılması!
Haim Nahum Doktrini ve BOP Projesi hizmetkarı AKP işbaşına gelir gelmez “Türkiye’nin eyaletlere bölünmesi polemiğini” ifade etmiş ve Siyonistler tarafından ayarlanan muhalefet ile birlikte BOP hizmetkârlığı ve AB uşaklığı hatırına Kıbrıs’ı peşkeş çekmeye çalışmaktan gocunmamıştı.
94-97 yılları arasında büyük darbe vurulan ve 2002 yılına kadar esamesi okunmayan PKK’yı yanlış politikaları neticesinde yeniden hortlatmış, Dış Politika faciları sonucu büyük bir gafletle(!?) Irak’ın işgali ve Suriye’nin parçalanmasına zemin oluşturmuşlardı.
Irak’ta Barzanistan kurulmuş, Suriye’de Rojava’ya resmiyet kazandırılmıştı. Proje artık sona yaklaşmıştı.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti PKK’yı yenmişti! Ancak;
(Erbakan Hocamızın Kıbrıs Barış Harekatı sonrası Aselsan gibi kurumlarımızı kurması, çekiç gücün Türkiye’den gönderilmesi, 97 yılında MİT raporlarına “FETÖ, CIA ajanıdır” kaydının tutturulması, Erbakan Hocamızın üstün teknolojik silahları, Milli Çözüm’ün Siyonizm’e, İşbirlikçilerine, FETÖ’ye karşı dik duruşu ve Kahraman TSK’mızın büyük mücadelesi)
PKK, AKP döneminde Barzanistan’ı (Irak Kürdistan’ını kurmuş) ve misyonunu tamamlamıştı.
Suriye’de sözde ordu kurmuş ve Rojava’ya resmiyet kazandırmıştı.
Türkiye’de ise Siyonistler tarafından kullanılan; İktidar, muhalefet ve DEM üzerinden; Anayasa değişikliği ile Türkiye’yi parçalamak, birleştirilen Irak ve Suriye Kürdistan’ına 26 İlimizde karışıklık ve ayaklanmalar çıkartarak bölmek, zayıf bırakılan ülkemizi ise sevr haritasına (Anadolu topraklarına sıkıştırarak) hapsetmek istiyorlar.
Peki Erbakan Hocamızın davasını, Milli Çözüm’ün susturamayan, kuruculuğunda öncülük ettiği Hamas’a diz çöktüremeyen Siyonistler, ülkemizi bölebilecek miydi?
Hayır! İhanet edenlerden de, zulmeden zalim kesimlerden de hesap sorulacaktır!
Milli Çözüm öncülüğünde kurulacak olan Milli Mütabakat Hükümeti kaçınılmazdır!
Adil Düzen kurulacak ve hiçbir güç buna engel olamayacaktır!
Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!