YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
69206ac7f2409
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 4 8
Bugün : 21531
Dün : 45549
Bu ay : 874255
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45278076
IP'niz : 216.73.216.128

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Denize Düşüp Deccal’e (Netanyahu’ya) Sarılmak…
Veya
ŞEYTANDAN ŞEFAAT UMMAK!

Trump’ın 7 Nisan 2025’te 2. sefer Netanyahu’yu ağırlarken “Erdoğan çok güçlü ve zeki bir lider!” ifadesini kullanması, Siyonist İsrail medyasında şok etkisi yapmıştı. Onlar, Trump’ın bu çıkışlarını “Netanyahu’yu Erdoğan’la korkutuyor, İsrail’e Türkiye sopası gösteriyor!” şeklinde yorumlamışlardı. Oysa Trump belki de: “Suriye’yi adım adım işgal ediyorsunuz. Ama bu ülkede Türkiye’nin de hassasiyetleri olduğunu hesaba katmıyorsunuz… Türkiye’nin şu anda Erdoğan’ın vitrinde olduğu, çok stratejik beyinli ve özellikle savunma sanayiinde teknolojik birikimli bir ‘Devlet’ olduğunu unutuyorsunuz!” demeye çalışmıştı. Dahası, Trump kendi kafasına göre dünyada yeni dengeler kurmaya çalışırken, herhalde Türkiye’yi de yanına çekme çabasındaydı. Belki de Trump’ın bu şarlatanlığı, Netanyahu’yu ve İsrail’i kışkırtıp, bir şekilde Türkiye’ye saldırmaya yönelik bir kışkırtmaydı. Anlaşılan asıl şeytani amaç ise, SDG’ye (Kuzey Suriye Kürdistanı’na) özel resmiyet statüsü kazandırmak, Türkiye’yi de Suriye’nin hamisi rolüyle onurlandırmak ve bu Siyonist manevralarla halkımızı avutup oyalarken Büyük İsrail’e zemin hazırlamaktı!.. Yani; ABD ve İsrail, nasıl bir Suriye görmek istiyorlarsa, bunu Sn. Erdoğan üzerinden oluşturma hesabındaydı. Ve elbette bu hizmetlerine karşılık ona övgüler dizmekten de sakınmayacaklardı. Ve tabi Sn. Devlet Bahçeli de, Sn. Erdoğan’ın, görünüşte “hizmet”, gerçekte ise “hezimet” ortağıydı!?.

Reuters: “İsrail, Türkiye’nin keşif yaptığı Suriye üslerini vurdu!” açıklamasını yapmıştı

İsrail, Türkiye’nin Suriye’de üs kurmayı değerlendirdiği üç noktayı vurmuştu. Reuters’a göre Ankara’nın Washington’a verdiği güvenceye rağmen yapılan saldırı bölgesel hesaplaşma olarak yorumlanmıştı. İsrail, 2025 Nisan’ının ilk haftasında Suriye’de Türkiye’nin ortak savunma paktı planları kapsamında güç konuşlandırmak üzere keşif yaptığı en az üç hava üssüne hava saldırısı yapmıştı. Konuya aşina dört kaynak, saldırıların Türkiye ve İsrail arasındaki gerilimi artırabileceğini vurgulamıştı. Kahraman iktidarın ve Hakan Fidan’ın ABD’ye verdiği “İsrail’i tehdit etme niyetimiz yok” teminatına rağmen İsrail Suriye’de saldırılarını yoğunlaştırmıştı.

Reuters’ın haberine göre Esad sonrası yönetimi Şara’nın devralması, güya sınırında İslamcı bir varlık istemeyen İsrail’i tedirgin ederken, Tel Aviv yönetimi Türkiye’nin Suriye’deki etkisini sınırlamak için Washington nezdinde girişimler başlatmıştı. Suriye’deki yeni yönetimin destekçisi olan Ankara ise Suriye’de yeni Türk üsleri ve hava sahası kullanımını içeren olası bir ortak savunma paktıyla daha güçlü bir rol oynamayı amaçlamıştı. Bu kapsamda, son haftalarda Türk askeri ekiplerinin Humus’taki T4 ve Palmira hava üsleri ile Hama’daki ana havalimanını ziyaret ettiği anlaşılmıştı. Bilgiyi paylaşan bir bölgesel istihbarat yetkilisi, iki Suriyeli askeri kaynak ve konuya yakın başka bir Suriyeli kaynak, ziyaretlerin daha önce açıklanmadığını ve kimliklerinin gizli kalmasını arzuladıklarını aktarmıştı.

‘Sert bir mesajdı’

“Türk ekiplerinin pistleri, hangarları ve üs altyapısını incelediğini” belirten istihbarat yetkilisi, 25 Mart’ta T4 ve Palmira üslerine yapılması planlanan bir başka ziyaretin, İsrail’in her iki üssü de birkaç saat öncesinde vurması nedeniyle iptal edildiğini anlatmıştı. Yetkili “T4’te pist, kule, hangarlar ve yerdeki uçaklar imha edildi. Bu, İsrail’in Türkiye’nin artan varlığını kabul etmeyeceği yönünde sert bir mesajdı” yorumunu yapmıştı. Türkiye’ye yakın bir dördüncü Suriyeli kaynak ise “T4 artık tamamen kullanılamaz durumdadır” itirafında bulunmuşlardı. Yani İsrail açıkça ve küstahça Türkiye’yi hedef almıştı.

Bakanlık, iddiaları yalanlamıştı!

Savunma Bakanlığı’ndan bir yetkili, konuya ilişkin soruya verdiği yanıtta “Suriye’deki gelişmelerle ilgili resmi kaynaklardan gelmeyen haber ve paylaşımlar -gerçek ya da iddia- dikkate alınmamalı; bu içerikler güvenilir değildir ve yanıltıcı olabilir” diye uyarmıştı. Suriye Savunma Bakanlığı ise yorum yapmaktan kaçınmıştı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı 3 Nisan 2025 Perşembe günü yaptığı açıklamada, “İsrail, bölgesel güvenliğe yönelik en büyük tehdittir” demiş, ama NATO Toplantısında Reuters’a konuşan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise “Türkiye’nin Suriye’de İsrail’le karşı karşıya gelmek istemediğini” açıklamıştı.

Evet, işte İsrail Türkiye’nin kullanmaya hazırlandığı bu eski üssü vurmaktan ve artık işe yaramaz hale sokmaktan sakınmamıştı. Çünkü Türkiye burayı hazırlayıp üs olarak yararlanacaktı. Ve bu konuda Ahmet Şara Hükümeti ile anlaşmaya varılmıştı. Yani Kuduz İsrail, Humus civarındaki ve tarihi Palmira kenti yakınlarındaki T4 askeri tesislerini vurarak, açıkça Türkiye’ye meydan okumuşlardı.

İsrail’den Türkiye’ye Gözdağı!

Daha önce basında: “Türkiye’nin, Suriye’nin stratejik T4 hava üssünün kontrolünü ele almaya hazırlandığı” yazılmış, hatta 1 Nisan 2025’te açık kaynaklı istihbarat ağı OSINT Defender: “TSK, T4 Hava Üssü ve Palmira Askeri Havaalanı’na bugün ulaştı” bilgisini paylaşmıştı.

Middle East Eye: “Kaynaklar, Ankara’nın üssü DAEŞ’e karşı kullanmayı ve İsrail’in Suriye’deki hava saldırılarını caydırmayı amaçladığını belirtiyor. Konuyla ilgili kaynaklar Türkiye’nin, Suriye’nin Tiyas Hava Üssü olarak da bilinen T4 Hava Üssü’nün kontrolünü ele almak için çalışmalara başladığını ve buraya hava savunma sistemleri konuşlandırmaya hazırlandığını söylüyor. Ankara ve Şam, Beşşar Esad’ın görevden alınmasının ardından aralık ayından bu yana bir savunma paktı üzerinde müzakereler yürütüyor. Anlaşma, Türkiye’nin şu anda işler durumda bir ordusu olmayan Suriye’nin yeni hükümetine hava koruması ve askeri koruma sağlamasını öngörüyor. İsrail, Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığını potansiyel bir tehdit olarak görürken, Ankara, askeri yeteneklerini kullanarak ve Rusya ile İran’ın geri çekilmesiyle ortaya çıkan güç boşluğunu doldurup ülkeyi istikrara kavuşturmayı amaçlıyor. Türkiye ayrıca, ABD’nin bölgeden çekilmeyi değerlendirmesi için önemli bir koşul olan DAEŞ’e karşı mücadelesini yoğunlaştırmayı hedefliyor. ‘Üsse hava koruması sağlamak için T4’e Hisar tipi bir hava savunma sistemi konuşlandırılacağı’ söyleniyor. Ankara, nihayetinde üssün içinde ve çevresinde, jetlerden insansız hava araçlarına ve füzelere kadar çeşitli tehditlere karşı kısa, orta ve uzun menzilli hava savunma yeteneklerine sahip katmanlı bir hava savunma sistemi kurmayı amaçlıyor.” Bunun üzerine; İsrail hava kuvvetleri, T4 ve Palmira Hava Üssü’nü vurarak pistleri ve stratejik varlıkları hedef aldı. İsrailli bir güvenlik kaynağı medyaya, “Suriye’deki herhangi bir Türk hava üssünün İsrail’in operasyon özgürlüğünü baltalayacağını” açıkladı. İsrailli güvenlik kaynağı Jerusalem Post’a, “Operasyonel özgürlüğümüz için herhangi bir tehdide izin vermeyeceğimiz mesajını vermek için yakın zamanda T4 askeri üssünü hedef aldık” ifadelerini kullanmıştı.

İsrail, Türkiye Gündemiyle Toplanmıştı

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, İsrailli güvenlik yetkilileriyle toplantı düzenleyerek “Türkiye’nin Suriye’deki varlığını” ele alacağı vurgulanmıştı. İsrail Başbakanlık Ofisi, Netanyahu’nun “Türkiye’nin Suriye’deki varlığına” ilişkin yeni bir güvenlik toplantısı yapacağını açıklamıştı.

İsrail basını tarafından Başbakan Netanyahu’nun “Suriye’deki yeni yönetim ile Türkiye arasındaki yakınlaşmayı endişeyle takip ettiğini” aktarmıştı. Suriye yönetiminin ekonomik, askeri ve siyasi yardım alma karşılığında Humus iline bağlı Tedmur (Palmira) ilçesindeki bir askeri üssü Türk ordusuna devretmek için Ankara ile ileri düzeyde görüşmeler yaptığı anlaşılmış, Humus’un doğusunda görülebilecek bir “Türk askeri varlığının” İsrail’i ciddi ölçüde endişelendirdiği hatırlatılmıştı.

Suriye’de 27 Kasım 2024’te şiddetlenen çatışmaların ardından 8 Aralık 2024’te 61 yıllık Baas rejiminin çökmesiyle eş zamanlı, İsrail ordusunun Suriye’ye saldırıları artmıştı. Rejim ordusundan kalan askeri altyapı ve imkânları imha etmeye devam eden İsrail ordusu, Suriye toprağı olan Golan Tepeleri dahil Suriye’deki işgalini de genişletmeye başlamıştı.

İsrailli Yetkilinin: “Türkiye Bizim İçin Tehdit!” Çıkışı

İsrailli bir güvenlik yetkilisi, ‘Türkiye’nin Suriye’de askeri üs kurma ihtimalinin’ İsrail için ‘potansiyel bir tehdit’ olduğunu açıklamıştı. Dini Siyonizm Partisi Milletvekili Ohad Tal, “Türkiye düşman bir devlettir.” sözlerini kullanmıştı. The Jerusalem Post’un haberine göre, İsrailli bir güvenlik yetkilisi, İsrail basınına “Türkiye’nin Suriye’deki etkinliğine” ilişkin açıklamalar yapmıştı. İsrailli güvenlik yetkilisi, “Eğer Suriye’de bir Türk hava üssü kurulursa, bu İsrail’in operasyon özgürlüğünü baltalayacaktır.” ifadesini kullanarak bunun İsrail’in karşı çıktığı “potansiyel bir tehdit” olduğunu vurgulamıştı.

Suriye topraklarını işgal altında tutan İsrail’in, Suriye’nin ülkesine yönelik işgali durdurmak için yeni adımlar atmasından endişe ettiğini belirten yetkili, “Suriye’deki hava saldırılarının engellenmemesi mesajı vermek için T4 üssünü bombaladıklarını” itiraf etmekten sakınmamıştı. Şara’nın Suriye’ye yönelik yaptırımları kaldırmak için çalıştığını vurgulayan İsrailli yetkili, Türkiye’nin de bu konuda Şam’a destek verdiğini aktarmıştı. Haberde, İsrail’in siyasi ve güvenlik yetkililerinin, “Türkiye’nin Suriye’de askeri üsler kurma olasılığı” nedeniyle güvenlik toplantıları düzenlediği hatırlatılmıştı.

İsrailli Milletvekilinin Türkiye’yi “düşman devlet” sayması!

Öte yandan İsrail Meclisi Dış İlişkiler ve Savunma Komisyonu Üyesi ve Dini Siyonizm Partisi Milletvekili Ohad Tal, X hesabından yaptığı paylaşımla Türkiye’yi hedef almıştı. Siyonist Tal, “Türkiye düşman bir devlettir. Türk Büyükelçiliği derhal kapatılmalıdır.” çağrısı yapmıştı. Ülkesinin Türkiye’ye karşı taviz vermemesini savunan Tal; İsrail’in, “Türkiye’nin Suriye’ye yerleşmesini engellemesi, Yunanistan ve GKRY ile ittifakı güçlendirmesi ve ABD’nin Türkiye’ye karşı desteğini alması” gerektiğini vurgulamıştı.

İsrail’in Suriye topraklarındaki işgalini yaygınlaştırması

İsrail ordusu, 1967’den beri işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri’nde, buraya bitişik tampon bölgeyi 8 Aralık 2024’te kuşatıp almıştı. İsrail birlikleri, işgali tampon bölgenin de ilerisine taşıyarak başkent Şam’ın 20 kilometre yakınına ulaşmıştı. İki ülke arasında 1974’te imzalanan Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması ile Golan Tepeleri’ndeki tampon bölge ve silahtan arındırılmış bölgenin sınırları ihlale uğramıştı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Suriye’nin güneyindeki işgalin kalıcı olacağı mesajı vermiş ve Suriye’nin egemenliğine aykırı olarak güney bölgesinin silahsızlandırılması talebinde bulunmuşlardı.

Almanya’nın İsrail’e: “Suriye’deki askeri operasyonlardan kaçın” çağrısı!

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Amelie Tittel, Berlin’de yaptığı açıklamada, İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırılarını durdurmasını istemişti. Tittel, “İsrail’in askeri tedbirlerinin uluslararası hukuka ne ölçüde uygun olduğu bilinmediği sürece İsrail’i acilen bu askeri operasyonlardan kaçınmaya çağırıyoruz.” demişti. Suriyeliler için en önemli önceliğin Suriye’de uzun vadeli istikrarın yeniden tesis edilmesi olduğunu belirten Tittel, bunun tehlikeye atılmaması gerektiğini ifade etmişti.

Tittel, Almanya’nın İsrail ile Filistin meselesinde iki devletli çözümden yana olduğunu belirterek, “Batı Şeria da Filistin topraklarının bir parçasıdır ve gelecekte kurulacak bir Filistin devletinin de parçası olacaktır.” diyerek Gazze’de insani yardım sevkiyatı üzerindeki ablukanın kaldırılması ve sivil halkın korunması çağrısını yinelemişti. (AA – 04.04.2025)

ABD Dışişleri Bakanı’ndan: “İran’ın istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerine karşı Türkiye ile birlikte çalışıyoruz!” itirafı

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve ABD’li mevkidaşı Marco Rubio, Washington’da buluşmuşlardı. Görüşmede, Türkiye-ABD ikili ilişkilerinde atılabilecek stratejik adımların, önümüzdeki dönemde gerçekleştirilecek Devlet Başkanı düzeyindeki ziyaretlerin hazırlıklarının ele alınması, Ukrayna ve Filistin’deki durum ile Suriye’deki gelişmeler başta olmak üzere iki ülkeyi ilgilendiren bölgesel gelişmeler ve bu bağlamdaki iş birliği imkânları ele alınmıştı.

Görüşmeye ilişkin mesaj paylaşan Rubio “ABD, Türkiye ile son dönemde gerçekleştirdiği ticari ilerlemelerin üzerine yenilerini ekliyor. Ayrıca Ukrayna ve Güney Kafkasya’da barıştan, İran’ın istikrarı bozucu faaliyetlerine karşı, Suriye’nin desteklenmesine kadar önemli konularda birlikte çalışıyoruz. Türkiye’de son dönemde yaşanan tutuklamalar ve protestolarla ilgili endişelerimi dile getirdim. Suriye’nin terörizm için bir üs ya da İran’ın bölgedeki istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerine bir koridor olmaması gerektiğini belirttim.” demişti. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada ise ‘Türkiye’nin bu vizyonu desteklemesi’ istenmişti. Bunları öğrenince aklımıza: “Saldırgan ve barbar İsrail’e beddua etmekten başka hiçbir ciddi ve caydırıcı müdahalede bulunamayan Erdoğan iktidarı, İran’a karşı Amerika’yla kol kola mıydı?” sorusunu taşımıştı!..

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce’un aktardığına göre, Rubio görüşmede Türkiye’nin Suriye’deki rolüne dikkat çekerek, ülkenin uluslararası terörizme zemin oluşturmayacak şekilde birleşik, istikrarlı ve barışçıl olması gerektiğini söylemişti. Rubio’nun, bu hedefin gerçekleşmesi için Türkiye ile yakın iş birliğinin elzem olduğunu ifade ettiği belirtilmişti. Görüşmede yalnızca dış politika değil, ekonomi ve iç gelişmeler de gündeme gelmişti. Açıklamanın sonunda Türkiye’deki son gözaltılar ve protestolar konusunda duyulan endişe de açıkça ifade edilmişti. Bu yorum, Washington’un iç gelişmeleri de yakından takip ettiğine işaretti.

Rubio da kendi paylaştığı mesajında: “Türkiye’de son dönemde yaşanan tutuklamalar ve protestolarla ilgili endişelerimi dile getirdim” demişti. Görüşmede her iki taraf da savunma sanayii alanında iş birliğinin önündeki engellerin kaldırılması yönünde siyasi iradesini açık biçimde dile getirmişti. Mevcut sorunların çözümü için teknik görüşmeler gerçekleştirilecekti.

Erdoğan’ın Dostu Macar Orban, Netanyahu ile Anlaştı!

İsrail Başbakanı Netanyahu UCM’nin tutuklama kararı üzerine Macaristan’a uğramış, Macaristan ise Netanyahu’nun ziyareti esnasında UCM’den ayrılma kararı aldığını açıklamıştı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) tutuklama kararına karşın Macaristan’a resmi bir ziyaret yapmıştı.

UCM, Netanyahu hakkında tutuklama emri çıkarmıştı

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), 2024 yılının Kasım ayında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emri çıkarmıştı. Aylar süren değerlendirmelerin ardından UCM, Netanyahu ve Gallant’ın insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarından tutuklanması kararı almıştı. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kuruluş belgesi Roma Statüsü’ne taraf 124 ülkenin Netanyahu ve Gallant’ın sınırlarına girmesi durumunda onları tutuklama zorunluluğu bulunmaktaydı.

Roma Statüsü’ne taraf ülkelerin bir kısmı kararı desteklediklerini açıklamıştı, bir kısmı sessizliğe sığınmıştı, birkaç ülke ise bu karara tepki koymuşlardı. Sonunda bu karara tepki gösteren ülkelerden biri de Macaristan’dı. Macaristan Başbakanı Viktor Orban, UCM’nin kararıyla yüzleşmek gerektiğini ileri sürerek, “Bu nedenle, İsrail Başbakanı Netanyahu’yu bugün Macaristan’a davet edeceğim. Gelmesi durumunda, UCM’nin kararının burada hiçbir etkisinin olmayacağı ve içerdiği şartlara da uymayacağımızın garantisini kendisine vereceğim” küstahlığına kalkışmıştı.

Netanyahu bu kararın ardından ilk kez UCM’ye taraf bir ülkeye ziyaret yapmıştı!

Netanyahu, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin tutuklama kararına karşın Macaristan’a resmi bir ziyaret yapmıştı. Macaristan ziyareti, UCM’nin tutuklama kararının ardından Netanyahu’nun UCM’ye taraf bir ülkeye düzenlediği ilk ziyaret olarak tanımlanmıştı. İşte bu Viktor Orban, Sn. Erdoğan’ın da çok sıkı fıkı dostları arasındaydı!?

5 1 vote
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Subscribe
Bildir
14 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Türkiye’de halkın çok büyük bir kısmı “Suriye ve Filistin halkının yanında durulmasını” ve İsrail’e karşı “daha kararlı, net bir duruş sergilenmesini” ister.

“Seçimler ve Oy kaygısı olmasa bizimkiler çok sıkı fıkı dostu Macaristan Başbakanı Viktor Orban gibi daha ne çıkışlar yapardı, sonra arkasından da Özgür Özel boş durmaz el yükseltirdi” diyenler haksız mıydı? Ne de olsa Türkiye, UCM’nin kurucu sözleşmesi Roma Statüsüne taraf değil di.

Erbakan Hocamızın daha önce anlattığı Kızılderili hikayesinin sonunda Kızılderili reisinin sözleri neydi “Çaresi yok gebereceksin!” Neye sarılırsanız sarılın Allah’tan gayrı sarıldıklarınızın hepsi yok olacak Siyonistler ve işbirlikçileri en yakın zamanda yaptıklarının hesabını tek tek vereceklerdi. Hadislerde belirtilen Melheme-i Kübra Siyonist İsrail’in yok oluşu ve Adil Düzenin kurulması ile sonuçlanacaktı. Zalimler, hainler, işbirlikçiler ve de münafıklar hınçlarından ve hırslarından tırnaklarını yiyecek, Milli Çözüm sadıkları da bayram edeceklerdi.

Makalede geçen : ABD ‘de Rubio ve Fidan’ın görüşmesinde geçen şu konu :

” … Açıklamanın sonunda Türkiye’deki son gözaltılar ve protestolar konusunda duyulan endişe de açıkça ifade edilmişti. Bu yorum, Washington’un iç gelişmeleri de yakından takip ettiğine işaretti.
Rubio da kendi paylaştığı mesajında: “Türkiye’de son dönemde yaşanan tutuklamalar ve protestolarla ilgili endişelerimi dile getirdim” demişti. ”
Ülkemizdeki gözaltılar ve tutuklamaların nereye varacağı hususunda endişeliler… Sonucun şeytanilere yaramayacağının farkındalar yani… Bu kadarlık yorumla yetineyim. EVET ENDİŞE EDİN ARTIK ŞEYTANİLERİN DÖNEMİ SON BULUYOR. DÖNEM RAHMANİLERİN DÖNEMİNE DOĞRU HIZLA İLERLİYOR İNŞAALLAH!..

GERÇEĞİ DOĞRULARI ORTAYA KOYMASI BAKIMINDAN MİLLİ ÇÖZÜM’ÜN FARKI VE ZULMÜN UYGULANMASI YOLUNDAKİ ŞEYTANİ ODAKLARIN – İŞBİRLİKÇİLERİNİN FIRILDAKLIĞI!..

Bir kimsenin ayarı, onun tarafıyla, yani sahip çıkıp savunduklarıyla direkt ilgilidir.
Yaşanan hadiseler, dünya gözüyle de herkesin önünde kim şeytanilerin – deccalin – Siyonistlerin safında, kim Rahmanilerin safında tescillendi. İnsanı dünyaya imtihan etmek için gönderen rabbimiz, muhteşem bir senaryoyla, ahirette mizanda kimsenin itiraz edemeyeceği şekilde dünya imtihanını yönetiyor.

Bu Şeytanilerin temsilcisini ve stratejilerinin (Kuduz İsrail – Siyonizm – Deccal (Netanyahu) , korkulu rüyaları olan ve Rahmanilerin ise umut yıldızı olan asrımızın ve Kur’an’ımızın Tercümanı MİLLİ ÇÖZÜM’ ün varlığı , mü’minler ve mazlumlar için ne büyük bir nimet ne büyük bir konfor kaynağı ve şeytaniler ve taraftarları için ne büyük korku ne büyük bir ümitsizlik kaynağı… Elhamdülillah. Ne kadar şükretsek, hakkıyla layıkıyla şükrümüzü eda edebilmek mümkün değil. Rabbimiz bu nimetin kıymetini ve gereğini yerine getirme gayreti güdenlerden olmamızı lütfeylesin her daim. Amin.

Sahih Hadislerde ve İslam Alimlerinin verdiği haberlerde Ahir zaman da yaşanacak olan Melheme-i Kübra anlatılmaktaydı. Bu kapışmadan Müslümanların galip geleceği haber verilmekteydi. bu savaşa siyonist yahudiler de armageddon diye inanmakta ve bunun için hazırlık görmektelerdi. Anlaşılan o ki
sabataist dönme sözde dindar yada milliyetçi ittihatçı artığı vatan hainlerinden kurtulduğumuz anda Ülkemiz ve Milletimiz özüne Milli Görüş’e, Milli Çözüm’e yönelecek böylelikle insanlık siyonist israil urundan kurtulup huzura kavuşacaktır. Evet aslında karanlığın en yoğun olduğu an aydınlığın en yakın olduğu zamandı. Doğan Güneş İslam’ın Nurlu aydınlığına gebeydi.

Denize Düşmek…

Rabbimiz; Siyonist uşağı işbirlikçilerinin, münafık kesimlerin ve hain takımının yularının uzatması, aynı zamanda kurtulmaları ve zarardan dönmeleri için bir fırsattır.
Derin yaralar açtıkları “kardeşler diyarı” cennet vatanımız, “ilelebet payidar kalacaktır!”
Dünya ve ahiretlerine daha fazla zarar vermemek için fırsatları vardır.
Denize düşen işbirlikçi takımı, Türk halkına bütün gerçekleri anlatıp, “Siyonistler tarafından kullanıldıkları” itiraf etme fırsatları yarın olmayabilir! Fakat;
Ülkemizi bölmek için dezenformasyon ile Anayasa ve Lozan’ın tartışmaya açılması ve BOP Projesinin son aşamasını bitirmek için, hâlâ Deccal’e sarılırlarsa, verilen fırsat sadece şamarı daha sert yemelerine sebep olacaktır.
Milli Çözüm uyarıyor! Makalede okunduğu üzere feraset ehli bir cümlede “beş ayrı” anlam çıkarıp, zalimlerin ipliğini pazara çıkarıyor.
Pazara çıkan iplik, hainlerin ve münafıkların boynuna dolanması çok yakındır.
Arkalarına bakmadan kaçmak zorunda kalacak olan Siyonistlerin (şeytanın) ilk ortada bırakacakları size değersiz işbirlikçi takımıdır.
İslam’ın son kalesini yıkmak isteyenler, kendi sonunu hazırlamaktadır.
Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!

Evimizin içindeki, en mahrem alana kadar girip adeta yerleşik hale gelen hırsız ve düşmanlarla, zillet içinde strateji oyunu oynuyoruz.!
Başta Suriye olmak üzere, kendimize ait (İslam toprakları) olan mekanlarda, şeytanın tohumlarına karşı, tapusu bizim olan yerlerin içinde “bizim de yaşama şansımız var” edasıyla düşmanı ve hırsızı iknaya çalışıyoruz..!
Allahın, boynuna zillet yularını doladığı bir zihniyeti, O’ndan başka kim hidayete ve kurtuluşa ulaştırabilir ki?

Türkiye’nin acilen, bağımsız, dış şantajlardan tamamıyla uzak olan, bir Milli iktidara kavuşması şarttır zaruridir.Sınırlarından, bölgesindeki bütün hatlara kadar, dış güdümün her türlüsünden arınmış, “Güvenlik Kuşağını” oluşturması ve bu güvenlik hattını tehdit eden, kanserli çıban başını derhal bu coğrafyadan temizleyip atması gerekmektedir.Şahsi ve nefsi şantajlarla yahudinin kucağında tutsak olan bir zihniyet, hak ve hayır adına zerre kadar bir adım atamaz…

Ayı dan Post, Gâvur dan Dost Olmaz mış…

Bakara Suresi 120
Sen onların milletlerine (Siyonist ve emperyalist emellerine ve zulüm düzenlerine) tâbi olmadıkça Yahudi ve Hristiyanlar, kesinlikle Senden (ve Ümmet-i Muhammed’den) asla razı olacak (memnun kalacak) değillerdir. (Eğer Yahudi ve Hristiyanların zalim takımı, Müslüman bilinen kimselerden razıysa ve yardımcı oluyorlarsa, anlayın ki bunlar, kendilerinin güdümüne girmişlerdir.) De ki: Şüphesiz (tek) kurtuluş ve huzur yolu, Allah’ın yoludur (Peygamberin sünneti ve sistemidir). Eğer Sana gelen bunca ilimden (ve Kur’ani haber ve hükümlerden) sonra onların (yani Siyonist ve emperyalist odaklara yanaşanların) hevâlarına (ve şeytani arzularına) uyacak olursan, (artık) Senin için Allah (tarafın)dan ne bir dost, ne de bir yardımcı kalıverir.

Lanetlenmiş şeytanların, bâtıl zihniyetlerin ve zalim şahsiyetlerin şerrinden, yegâne kuvvet ve kudret sahibi olan Allah’a sığınmayanların, hele sığındıklarına bir bakın!
Yandaşlar, işbirlikçi hainlere, işbirlikçi hainler ise, Şeytanın kulu olan Deccal’e yani Siyonist Natenyahu’ya sığınmaktaydı.

Oysa, Şeytan ve şeytanlaşmış insanlar, ülkemiz ve milletimiz için apaçık bir düşmandı.
Hakk davadan döneklik ederek sırtını çevirip giden ve bu Hakk davaya hıyaneti karşılığında işbaşına yani iktidara getirilen İslam’a hasım ve Milli Görüş’e hain alan işbirlikçiler, gizli ve tehlikeli azılı bir düşmandı.

Siyonist İsrail, işbirlikçilerin işbirliğine rağmen;
Türkiye’yi “tehdit” olarak görmekteydi…
Türkiye’yi “düşman devlet” saymaktaydı…
Suriye topraklarındaki işgalini yaygınlaştırmaktaydı…
“Türkiye’nin Suriye’deki varlığını” İsrail için ‘potansiyel bir tehdit’ olarak ifade etmekteydi…
Suriye’de kurulacak bir Türk hava üssünün, İsrail’in operasyon özgürlüğünü baltalayacağına inanmaktaydı.
Evet, Siyonist İsrail, Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığını potansiyel bir tehdit olarak görmekteydi.

Türkiye ise, askeri yeteneklerini kullanarak ve Rusya ile İran’ın geri çekilmesiyle ortaya çıkan güç boşluğunu doldurup ülkeyi istikrara kavuşturmayı amaçlamaktaydı.

Kahraman iktidarın ve dış bakanı Hakan Fidan’ın ABD’ye verdiği “İsrail’i tehdit etme niyetimiz yok” teminatına rağmen…
İsrail Suriye’de Türkiye’nin ortak savunma paktı planları kapsamında güç konuşlandırmak üzere keşif yaptığı en az üç hava üssüne hava saldırısı yapmıştı.

Saldırgan ve barbar İsrail’e beddua etmekten başka hiçbir ciddi ve caydırıcı müdahalede bulunamayan Erdoğan iktidarı, İran’a karşı Amerika’yla kol kola mıydı?

Allah’a güvenip dayanmayanlar, Siyonist şeytanlara ve işbirlikçilerine güvenenler, gerçekte güvende miydiler?
“(Ey Siyonist ve emperyalist zalim güçler ve Allah’tan ziyade bunlardan çekinen ve güvenen gafiller! İşte bu yegâne kuvvet ve kudret sahibi olan) Rahman’a karşı (ve O’na rağmen), size yardım edeceğine (inandığınız ve süper güç sandığınız) şu sizin ordunuz (uçak gemilerinizden, balistik füzelerinizden ve tank roketlerinizden oluşan bir sürü devasa filonuz; Cenab-ı Hakkın Kudreti karşısında neymiş ve) kimmiş (ki korkup onlara sığınmaktasınız…?) Oysa gerçekte bütün kâfirler, (ve onlardan korkan gafiller) sadece boş bir gurur ve aldanış içinde bulunmaktadırlar.” (Mülk Suresi 20. Ayet)

BİZİM SİLAHLI KUVVETLERİMİZ MİLLİ GÖRÜŞÜ EN İYİ MUHAFAZA ETMİŞ OLAN KURUMUMUZDUR.

PROF. DR. NECMETTİN ERBAKAN

https://www.youtube.com/clip/Ugkxc15z-fJrfNMC4X_QhVbmTK-G-HawH00N

Mücadele 14
Allah’ın kendilerine karşı gazaplandığı bir kavmi (Siyonist Yahudileri, işbirlikçilerini ve zalim müşrikleri) veli (dost ve müttefik) edinenleri görmüyor (ve hâlâ anlamıyor) musun(uz)? Onlar ne sizden, ne de onlardandırlar. (Bunlar ortada kalmış hain ve gafil takımıdırlar.) Kendileri de (açıkça bu gerçeği) bildikleri halde, (Hakk ve hayır niyetli olduklarına) yalan üzere yemin edip durmaktadırlar (ve bunlar mü’minleri aldatıp oyalamaya çalışmaktadırlar).

https://www.mealikerim.com/58/mucadele/14

Mücadele 15
Allah, onlara (Siyonist odaklara ve işbirlikçi takımına hem dünyada hem ahiret hayatında) şiddetli bir azap hazırlamıştır. Doğrusu onların yaptıkları ne kötü (bir davranıştır).

https://www.mealikerim.com/58/mucadele/15

Mücadele 16
Onlar (“Biz İslam’a hizmet için Yahudi ve Hristiyanları oyalamaktayız,” diyerek) yeminlerini bir siper edinip (dindarlıklarının arkasına saklanarak), böylece (mü’minleri) Allah’ın yolundan alıkoyup (Hakk’tan saptırmaya çalışmaktadırlar). Artık onlar için alçaltıcı bir azap vardır.

https://www.mealikerim.com/58/mucadele/16

Mücadele 17
(Sakın, Din istismarcılarının ve Din düşmanlarının kazandıkları dünyalıklara imrenmeye kalkışmayın!) Kesinlikle ne malları, ne çocukları onlara Allah’a karşı hiçbir şeyle yarar sağlamayacaktır. Onlar ateşin halkıdır, içinde süresiz kalacaklardır.

https://www.mealikerim.com/58/mucadele/17

Mücadele 18
Allah’ın onların hepsini dirilteceği gün; sizlere (yalan yere) yemin ettikleri gibi O’na (Allah’a) da yemin etmeye (ve hâşâ O’nu aldatıvermeye) kalkışacaklar ve kendilerinin (haklı ve akılcı) bir şey üzerine olduklarını (ve numaralarının tutacağını) sanacaklardır. Dikkat edin; gerçekten (bu münafıklar var ya) asıl yalancı onlardır.

https://www.mealikerim.com/58/mucadele/18

Mücadele 19
(İşleri güçleri yalan olan ve bâtıla daldıkları halde kendi kendilerini hayırlı bir şey üzerinde sanan kimseleri) Onları şeytan kuşatmış (etkisi altına alıp ruhlarını kapsamış) ve kendilerine Allah’ı hatırlamayı (O’nun emir ve yasaklarına göre yaşamayı ve zikrullahı) unutturmuş (durumdadır). İşte (haramlara ve hayırsız yollara düşen) bunlar Hizbüşşeytan’dır. Ve Şeytan’ın partisi (tarafgirleri, ekibi, takipçileri) mutlaka hüsrana uğramışlardır (uğrayacaklardır).

https://www.mealikerim.com/58/mucadele/19

Mücadele 20
Şu kesin bir gerçektir ki; (Hakkı ve hayrı tanıdıktan ve katıldıktan sonra, dünyalık hesaplarla) Allah’a ve Resulüne (muhalefet bayrağı açıp) karşı çıkarak (İslam davasına hıyanet edip ayrılanlar var ya) işte onlar mutlaka rezil ve zelil düşecek aşağılık kimseler arasındadırlar.

https://www.mealikerim.com/58/mucadele/20

Mücadele 21
(Unutmayınız ki) Allah, “muhakkak Ben ve Elçilerim galip geleceğiz” diye yazmış (ve kararlaştırmış)tır. (Allah’ın partisi ve Kur’an’ın takipçisi olanlar mutlaka kazanacak ve başarıya ulaşacaklardır.) Gerçekten Allah, en büyük Kuvvet sahibidir, Güçlü ve Üstün olandır.

https://www.mealikerim.com/58/mucadele/21

Mâide 52
(Bu İlahi ikazlarımıza rağmen) Kalbinde maraz bulunan (şuursuz Müslüman)ları görürsün ki, hâlâ (Yahudi ve Hristiyanlarla ve onlara ait bâtıl kural ve kurumlarla uzlaşmak ve dostluk kurmak hususunda) onların arasına koşuşturup yarışırlar (kâfirlere yaranmaya çalışırlar ve bu münafıklıklarına bahane olarak da); “Aleyhimize gelişen ve değişen zaman içinde, başımıza bir felaket dokunmasından (ve Müslümanların mağlup olmasından) korkuyoruz. (Bari hiç değilse, Yahudi ve Hristiyanların yardımını kaçırmayalım, diye düşünüyoruz)” diyerek (sahte mazeretlere sığınırlar). Fakat pek yakında Allah (Müslümanlara) umulmadık bir fetih haberi ve zaferi veya Kendi katından mutlu bir emri (ve kutlu bir lideri) gönderecek de (o münafıklar) kendi içlerinde gizledikleri (şeytani heves ve hesaplarına) bin pişman (ve perişan) olacaklardır.

https://www.mealikerim.com/5/maide/52

Rum 9
(Ekonomik, askeri ve siyasi gücü zulüm aracı olarak kullananlar) Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Ki böylece kendilerinden önceki (zalim ve kâfir kavim)lerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler! (Oysa) Onlar, güç bakımından kendilerinden daha üstün idiler, arz’ı-toprağı alt-üst etmişler (ekip biçmişler, madenler ve sular arayıp çıkarıvermişler) ve onu (yeryüzünü), kendilerinin imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. (Geçmiş kavimlerin) Elçileri de, onlara açık delillerle gelmişti (ama onlar inkâra ve isyana yönelmişlerdi). Demek ki Allah onlara zulmetmiyordu, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

https://www.mealikerim.com/

4:143
(O münafıklar; kaypak ve çıkarcı bir tavırla) Bunlar (kâfirlerle Müslümanlar) arasında tereddütle bocalayıp-yalpalayıp durmaktadırlar. Ne o tarafa (bâtıla tam bağlanıp yaranırlar), ne de bu tarafa (İslam’a tam yanaşırlar). Allah’ın (kötü niyetleri ve bozuk tıynetleri sebebiyle) şaşırttığı kimselere artık kesinlikle (çıkar bir) yol bulamazsın.

4:144
Ey iman edenler! Mü’minleri bırakıp da (sakın) kâfirleri veliler (yön vericiler ve himaye ediciler) edinmeyin. Kendi aleyhinize Allah’a apaçık olan kesin bir delil vermek ister misiniz? (Bundan sakının.)

4:145
Şüphesiz (kâfirleri veli edinen) münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara bir yardım edici de bulamazsın.

https://www.mealikerim.com/

Bir gün gelecek İsrail’e öyle bir tokat atacağız ki, bütün hayatı gözlerinin önünden GAZZE ŞERİDİ gibi geçecek” Prof. Dr. Necmettin Erbakan
İçte karışıklık gibi görünen, çatışma gibi hissedilen veya zafiyet zannedilenler; İnşallah Aziz Erbakan Hocamızın buyurdukları “işbirlikçilerin defi ve en sadık takipçisi ve talebesinin iktidarı sonucu” İsrail’e vurulacak olan o okkalı tokadın son ayarları yaşanmaktadır.

*****
Türkiye Suriye’deki T4 askeri üstünü kullanmaya hazırlanıyordu. Ahmet Şara Hükümeti ile anlaşmaya varılmıştı. Kuduz İsrail T4 askeri tesislerini açıkça vurması ve iktidarın “İsrail’le karşı karşıya gelmek istemiyoruz” açıklamaları hatırlandığında;

İşbirlikçilerin ve medyasının İsrail’in saflarında hareket ettiği açıktı!  

TIKANMIŞ BİR SÜREÇ VAR, AMA ÇIKIŞ YOLU DAHİ ÇIKMAZ SOKAK!.

Kırkbeş yıllık hayat yolunda o kadar yaşanmışlık var ki, yaşanılan her olay ve tanık olduğumuz tüm durumlar gösterdiki, şu süreç dahi artık çıkılmaz bir sokak örneğini benimsetiyor. Ahlaki ve manevi çöküş, ekonomik ve siyasi batış, mazlumların gözyaşı ve ümmetin perişanlığı, zalimlerin zulmü ve Şeytan Siyonizmin sömürü saltanatı için dünyayı köleleştirme çabaları, içinden çıkılmaz ve yaşanamaz bir hal almış durumda. Ülkemiz başta olmak üzere, ümmetin, İslam coğrafyasının ve dünyanın karanlık günlerden geçtiği şu ortamda bizler ne ile meşgulüz ve ne yapıyoruz?!.
Müslümanlar;
1-Kendi içlerinde biribirlerinin kuyusunu kazmak ve iplerini çekmekle meşguller.
2-Fitne, dedikodu, gıybet ve biribirlerinin arkasından iş çevirmekle zamanlarını heba etmekteler.
3-Dünya sevgisi ağır basmakta; daha çok evim, arabam, arsam, makamım ve param olsun derdindeler.
4-Şu koltuk benim hakkım. Şu makam bana layık. Şu ihale benim olmalı gibi nefsani arzular peşindeler.
5-Siyonizmin Filistin başta olmak üzere, tüm dünyada yaptığı zulümlere karşı yürüyüş, konferans, söyleşi, miting dışında o zulümlerin son bulması için güç birliği oluşturamadıkları gibi yüz parçaya ayrılmış ve kardeşlik bağları tamamiyle koparılmış acı bir tablo sergileniyor.
Şimdi tüm Müminlerin başlarını ellerinin arasına bırakarak derin derin düşünme zamanı…

Son dönemde bazı yayın organlarında yazarlar tarafından şu ifadeler dile getiriliyordu: “Artık oldukça yaşlanan Erdoğan ve Bahçeli, kendilerinin ardından nasıl anılacaklarını merak ediyorlar.”
İşte Milli Çözüm siyasi hayatlarının son düzlüğüne giren bu ikilinin bütün yapıp ettiklerini iki kelime ile özetliyor: “Hezimet Ortakları”
Nasıl anılacaklarını merak ediyorlarsa işte anılacakları şekil bu olacak. Çünkü bu topraklara girdiğimizden beri kimsenin cesaret edemediği işleri yapıp, bu milleti hezimet çukurlarına atan bu ikilinin başka türlü anılması yakışı kalmazdı!
Hem içeriden hem de dışarıdan ne kadar düşman varsa başımıza toplayan, egemenlik haklarımızı her fırsatta devretmenin yollarını arayanlara inşallah Hak Teala izin vermeyecek, bunca gazi ve şehidin hatırına bu ümmet kurtuluşa erecektir.

Picture of Ufuk EFE

Ufuk EFE

YORUMLAR

Son Yorumlar
14
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...