YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
692286415ee7f
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 5 2
Bugün : 4108
Dün : 47039
Bu ay : 945070
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45348891
IP'niz : 216.73.216.189

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

İşbirlikçi İktidar ve Muhalefetin
HOROZ KAVGALARI!

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Nisan 2025’in ilk haftasında Belçika’nın başkenti Brüksel’deki NATO Karargâhında gerçekleştirilen NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı’na katılmış ve gazetecilerin soruları üzerine şunları açıklamıştı:

“Suriye’de İsrail ile karşı karşıya gelmek istemiyoruz. Suriye yönetimi İsrail ile belirli bir mutabakata varmak istiyorsa bu onların bileceği bir iştir.” ifadelerini kullanmıştı. ABD-İran gerilimine de değinen Bakan Fidan “ABD-İran geriliminde diplomasiye ihtiyaç var. İran’a saldırıldığını görmek istemiyoruz” düşüncelerini aktarmıştı.

Hakan Fidan, “Türkiye’nin Suriye’de İsrail ile doğrudan bir çatışma içinde olmayı istemediğini” vurgulamıştı. Fidan, “İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırılarının bölgedeki istikrarı tehdit ettiğini” de hatırlatmıştı.

Belçika’nın başkenti Brüksel’de düzenlenen NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı nedeniyle sıcak temaslarda bulunan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy ve İzlanda Dışişleri Bakanı Thorgerdur Katrin Gunnarsdottir ile görüşmeler yapmıştı. Lammy ile bir araya geldikten sonra Reuters’a konuşan Bakan Fidan, İsrail ile ilgili önemli açıklamalar yapmıştı. Bakan Fidan: “Türkiye’nin Suriye’de İsrail ile karşı karşıya gelmek istemediğini” hatırlatmış, “İsrail’in Suriye’ye saldırılarının, bölgesel istikrarsızlığın önünü açtığını” aktarmıştı.

Dış Bakanı Hakan Fidan’ın bu itirafları:

“İsrail’in Suriye’ye yönelik işgal ve hücumlarına asla engel olmayacağız, hiçbir şekilde İsrail’in karşısına çıkmayacağız ve ABD ile birlikte Suriye’nin kuzeyinde Özerk Kürdistan (SDG) oluşumuna karışmayacağız!” mesajları mıydı?

MHP Bu İddiaları Niye Yanıtlamazdı?

“Ferit Atay: Peki Memduh abi sen bu Devlet Bahçeli ve MHP ile ilgili de hep şunu söylüyordun: Devlet bürokrasisi aslında bazı şeylerin farkındadır (ve fırsat kollamaktadır), eski MİT müsteşarı Şenkal Atasagun da bunlar arasındadır!?

Memduh Bayraktaroğlu: Tabii devlet (sayılır). Yani MİT Müsteşarları, eski MİT Müsteşarları, devletin ta kendisi (konumundadır).

Ferit Atay: Erdoğan’ın bir şekilde farklı bir politikaya doğru evrileceğini hisseden bu ekip, Bahçeli’yi oraya doğru yönlendirip aslında bir kontrol mekanizması kurmaya çalıştığına dair yorumlar yapmıştın. Şimdi o mekanizma acaba devreye mi giriyor?

Memduh Bayraktaroğlu: (Şimdi, işte) O mekanizma devrededir. Trump’ın seçimlerinden önce de (hatırlarsan yine beraber yaptığımız bir programda) ne demiştim; Devlet Bahçeli çok büyük ihtimalle Şenkal Atasagun’un eskiden kalan CIA iletişimi sayesinde Amerika Birleşik Devletleri’nde Trump’ın iktidara taşınacağını ve Trump’ın döneminde bizim bölgemizde çok büyük değişiklikler olacağını öğrendi. Oradaki (Suriye’nin kuzeyindeki) Kürt Otonom Bölgesinin bize rağmen, biz istemesek de, ne kadar reddedersek reddedelim, o otonom bölgenin kurulacağını bilmekteydi. Bunun için o bölgedeki Kürtleri ve Türkiye’deki Kürtleri yanına çekecek, Devlet Bahçeli’ye böyle bir tavsiyede bulunulmuş olabilir: “Sen, son siyaset hayatının son demlerinde ülkene ve devletine, halkına çok büyük bir iyilik borcun var” (Biz zaten PKK’yı tasfiyeye karar verdik. Sen de Türkiye’de terörü bitiren kahraman rolünü üstlenirsin. Çünkü Irak Barzanistanı’ndan sonra Suriye Kürdistanı da oluşturulursa Türkiye kuşatılacağından artık PKK’ya ihtiyaç kalmamış demektir.) dediler. (Bakın bunlar hep benim hayali konuşmalarım, ben senaryo kuruyorum. Böyle bir konuşmayı ne duydum ne söylediler) ve Devlet Bahçeli rüyamızda görsek uyanacağımız, kâbus mu görüyorum ya da ne bu, böyle bir rüya mı olur diyeceğimiz şekilde Öcalan’ın umut hakkından faydalanmasını, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelip DEM grubunda konuşmasını teklif etti. Bu ne demek ya! Türkiye’de MHP gibi bir siyasi partinin ve onun Genel Başkanının bütün siyasi geleceğini çöpe atması demektir! Erdoğan “hayır” diyebilirdi. Hayır dediği anda da Recep Tayyip Erdoğan, daha Bahçeli’ye böyle bir şeyi kabul edemeyiz deyip hamaset yaptığı anda da Devlet Bahçeli diğer partilerle bir yan yana gelecekti, DEM Parti ile CHP ile İYİ Parti ve diğerleriyle, erken seçime gidiyoruz kardeşim diyecekti. Merak etmesin kimse, Bahçeli’nin yanında Erdoğan’a haber taşıyan bir sürü köstebek vardır. Erdoğan’ın yanında da Bahçeli’ye haber taşıyan pek çok sayıda köstebek vardır. İster inansın ister inanmasın bizi dinleyenler, sade bizim için geçerli değil bu; bütün dünya devletlerinde bu sistem böyle çalışır.”[1]

CHP’li Belediyelerin Yolsuzluk İddiaları, Melih Gökçek’in Usulsüzlük Dosyalarını Hatırlatmıştı!

CHP’li Belediye Başkanlarına yönelik yargı süreçleri kafaları karıştırmıştı, ama Gökçek’in ABB Başkanlığı dönemine ait 97 suç duyurusuyla ilgili hiçbir adım atılmamıştı. Toplam kamu zararı iddiasının ise 45,9 milyar TL olduğu saptanmıştı.

İktidarın, CHP’li belediyelere yönelik mali ve hukuki yaptırımları her geçen gün daha da artmıştı. İstanbul Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atanmasının ardından Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat da “yolsuzluk” iddiasıyla tutuklanmıştı. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında ise İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek hakkındaki sözleri nedeniyle soruşturma açılmış ve daha sonra tutuklanmıştı. Ancak tüm bunlar yaşanırken eski Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Başkanı Melih Gökçek dönemine ait 97 suç duyurusuyla ilgili adım atılmadığı ortaya çıkmıştı.

Muhalefetin, “AKP, 31 Mart 2024’ün rövanşını almaya çalışıyor” sözleriyle değerlendirdiği CHP’li Belediye Başkanlarına yönelik operasyonların ardından gözler, AKP dönemine ait usulsüzlüklere çevrilmiş durumdaydı. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan, “Turpun büyüğü heybede” diyerek yeni operasyonların sinyalini verirken ABB’de Gökçek dönemine ait yapılan suç duyurularına kayıtsız kalınması, “Turpun büyüğü Ankara’da. Gökçek’in usulsüzlüklerine neden sessiz kalınıyor?” sorularına yol açmıştı.

Tozlanan Dosyalar Ne Zaman Açılacaktı?

Medyaya sızan bilgilere göre, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin CHP’li yönetiminin 31 Mart 2019 tarihi itibarıyla gerçekleştirdiği incelemelerin ardından hazırlanan ve savcılığa ulaştırılan suç duyurusu dosyaları tozlanmıştı. Henüz hiçbir dosya için soruşturma izni çıkmamıştı ve soruşturma izni alınamayan bazı dosyalar için Danıştay’a itiraz başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştı.

Gökçek Soruşturmasına Soylu’dan İzin Çıkmamıştı!

Ankapark için yapılan suç duyurularına, dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun izin vermediği anlaşılmıştı. Savcılığa bildirilen bazı işlemler ise şöyle sıralanmıştı:

Ankara’da teleferik yapımını üstlenen şirkete, usulsüz iş artışı ile haksız süre uzatımı sağlanmıştı. Yüklenici firmanın ihale dosyasını önceden ele geçirdiği de öne sürülürken şirkete iş artışları ile birlikte toplam 43 milyon TL ödeme yapıldığı saptanmıştı.

2012 yılında 9 milyon TL’ye özelleştirilen ABB iştiraki BEL-YA şirketinin ederinin, 26,7 milyon TL olduğu anlaşılmıştı.

Osmanlıspor’a 25 yıllığına bedelsiz devredilen Yenikent Stadı için belediye bütçesinden bir yılda 2 milyon TL harcanmıştı.

Anket A.Ş.’ye manuel terapist olarak alınan Moldova uyruklu Ana A.’nın başkanlık konutunda görevlendirildiği kanıtlanmıştı. Ana A.’nın, Gökçek istifa etmeden bir ay önce başkanlık konutundan şirkete gönderildiği ortaya çıkmıştı.

Gökçek Eliyle FETÖ’ye Rant Sağlanmıştı.

Kamuya ait bir taşınmaz, bilinçli ve planlı şekilde alınan meclis kararları ve imar değişiklikleri ile FETÖ mensuplarına hukuka aykırı şekilde aktarılmıştı.

ANFA’nın 2015 yılında 1,7 milyar TL’ye ihale ettiği bir işte belediye, 576 milyon TL zarara uğratılmıştı.

Tatlar Arıtma Tesisleri’nin yenilenmesi gerekçesiyle ABB Meclisi’nden toplam 536 milyon TL borçlanma yetkisi alındı ancak bu para ilgisiz başka işler için kullanılmıştı.

Kamu Zararı 45,7 Milyar TL’yi Aşmıştı!

Ekim 2017’de görevinden istifa ettirilen Melih Gökçek ile ilgili yapılan incelemelerin sonucunda savcılıklara iletilen suç duyurularının toplam sayısının 97 olduğu saptanmıştı. Usulsüzlük suçlaması ile hazırlanan dosyalardaki toplam kamu zararının güncel değerinin 45 milyar 978 milyon 787 bin 945 TL olduğu konuşulmaktaydı.[2]

Ali Sabancı’ya ‘Devlet Kuşu’nu Sn. Erdoğan Kondurmuşlardı!

Ali Sabancı’nın sahibi olduğu Pegasus Hava Yolları’nın, devlet teşvikleriyle 100 yeni yolcu uçağı satın aldığı anlaşılmıştı. Uçakların değeri ve vergi indirimi dudak uçuklatmıştı! Ali Sabancı’nın sahibi olduğu Pegasus Hava Yolları’nın satın aldığı 44 yeni uçağın, devlet tarafından sağlanan teşviklerle finanse edildiği konuşulmaktaydı. Evrensel gazetesinden Uğur Zengin’in haberinde konuya dair şunlar yer almıştı:

Son iki yılda 34 milyar lira net kâr elde eden şirket, piyasa değeri yaklaşık 4,4 milyar dolar (167 milyar lira) olan bu uçak maliyetinin tamamı vergi indirimlerinden yararlanmıştı. Bu teşvikler, 2009 yılında yürürlüğe giren yatırım teşvik programı kapsamında yapılmıştı. Şirketin, milyarlarca dolarlık yatırımı neredeyse hiçbir öz kaynak kullanmadan gerçekleştirmesi sağlanmıştı. Türkiye’de, enflasyonun %65’i aştığı 2023 yılının son günlerinde, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda ikinci pistin açılışı yapılmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Pegasus Hava Yolları’nın patronu Ali Sabancı’ya “Ali Bey, şimdi ikinci pist de devreye girdi. Bak, Türk Hava Yolları 300 tane uçak alacak sen kaç tane alacaksın?​” diye sorduğu, Sabancı’nın ise “Biz de 150 tane alacağız inşallah.” dediği anlaşılmıştı.

Sabancı, 19 Aralık 2024’te Boeing ile 200 uçaklık dev bir sipariş anlaşmasına imza atmıştı. Pegasus CEO’su Güliz Öztürk, basına yaptığı açıklamada 100 uçağın kesin sipariş olduğunu, kalan 100’ün ise değerlendirme aşamasında bulunduğunu açıklamıştı.

Peki, bu dev yatırımın finansı nasıl sağlanmıştı?

Satın alınan 100 uçağın tamamı, Erdoğan’ın Başbakan, Mehmet Şimşek’in Maliye Bakanı olduğu Bakanlar Kurulu tarafından 2009’da çıkarılan karar kapsamında Türkiye Cumhuriyeti hükümeti yatırım teşvik programı kapsamına alınmıştı. 100 uçağın 84’ü için %50, 16’sı için ise %15 oranında yatırıma katkı teşviki ayarlanmıştı. Böylece, kulak tersten tutularak uçakların 44’ü Sabancı’ya “bedelsiz” sağlanmıştı.

Böylece her biri en az 100 milyon dolar piyasa değeri olan 100 uçak alınmıştı. Toplam yatırım: 10 milyar dolardı. 16 uçak için %15 yatırıma katkı: 1,6 milyar dolar x 15% = 240 milyon dolar teşvik sağlanmıştı. 84 uçak için %50 yatırıma katkı: 8,4 milyar dolar x 50% = 4,2 milyar dolar teşvik alınmıştı. Toplam tahmini minimum teşvik tutarı: 4,44 milyar dolardı. Bu, devletin Sabancı’ya 44 uçak hediye ettiği anlamını taşımaktaydı.

Pegasus’un Kurumlar Vergisinin %2,5’e Düşürülmesi, Erdoğan’ın Milletin Cebinden Sabancılara Kıyağıydı!

16 uçak için kurumlar vergisi %25’ten %12,5’e çekilmesi kararı çıktı. 84 uçak içinse, %2,5 gibi sembolik bir orana indirilmiş durumdaydı. Yani, devletin sunduğu vergi avantajı ile Pegasus, milyarlarca dolarlık yatırımı, cebinden neredeyse hiç harcama yapmadan gerçekleştirmiş olmaktaydı. Öte yandan 2024 yılı itibarıyla asgari ücretli bir işçi yılda 101 bin lira doğrudan vergi öderken, son iki yılda 34 milyar lira net kâr (yani yaklaşık 1 milyar dolar) elde eden Pegasus için vergi oranının %2,5’e düşürülmesi ile sağlanmıştı. Pegasus’un 2 yıllık net kârı; 35 bin lira net ücret alan 81 bin işçinin yıllık toplam ücretine denk durumdaydı. 35 bin lira net ücret alan işçiler, net gelirinin %24’ü kadar doğrudan vergi ödüyorlardı.

Acından nefesi kokan emeklimize 3 bin liraya ek bin liracığı bile erteleyen dindar kahraman Erdoğan iktidarı ve MHP’li iktidar (suç) ortağı, bu bin liracıkların toplam 10 binlerce katını malum Sabancılara peşkeş çekmekten sakınmamıştı… Hâlâ anlamayan ve uyanmayan toplumlar ise bu zulme müstahaktı!

Boykot Tutarsızlığı, İktidar ve Muhalefetin Arsızlığı!

AKP, CHP’nin bazı mallara boykot kararını ve satın almama çağrısını “milli güvenlik sorunu” saymıştı. Oysa Erdoğan geçmişte politik nedenlerden dolayı medyaya, fahiş fiyatlar nedeniyle de marketlere karşı birçok kez boykot çağrısı yapmıştı. Sosyal medya bu “çifte standart” tartışmalarını gündeme taşımıştı. CHP’nin, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınıp tutuklanmasıyla birlikte başlattığı boykot dalgası pek işe yaramamıştı. Öğrenciler 2 Nisan 2025’i “satın almama günü” ilan etmiş, CHP de destek çıkmıştı.

Ancak iktidar kanadı hem boykot hem de satın almama gününü sert söylemlerle eleştirmeye başlamıştı. AKP Sözcüsü Ömer Çelik A Haber canlı yayınına katılarak CHP’yi marjinal bir örgüt olarak suçlamıştı. Amaçlarının Türkiye’ye zarar vermek olduğunu iddia edip bunun ekonomiye yapılan bir saldırı olduğunu vurgulamıştı. Çelik, Özel’i İsrail Başbakanı Netanyahu ile aşırı sağ siyasetçiler Marine Le Pen ve Geert Wilders’a benzetip saldırmıştı.

Aynı süreçte İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan ‘boykot’ çağrılarına soruşturma haberi yayılmıştı. Gelişmelerin ardından Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep T. Erdoğan’ın geçmişte benzer şekilde boykot çağrıları sosyal medyanın en çok konuşulanları arasına katılmış, iktidarın çifte standardı olup olmadığı yönünde tartışmalar başlamıştı.

2008 – Doğan Medya Grubu Boykotunun Hatırlattıkları!

Eylül 2008’de, Başbakanlığı döneminde Erdoğan, Almanya’daki “Deniz Feneri” yolsuzluk davasının Türkiye basınında geniş yer bulması üzerine Doğan Grubu ile gerginlik yaşamıştı. İktidarın bu skandalla ilişkilendirildiğini iddia eden haberlere tepki gösteren Erdoğan, Ankara’da bir parti etkinliğinde ilk kez medya boykotu çağrısında bulunmuşlardı​. Erdoğan, partililerine hitaben Doğan Grubu yayınlarını almamalarını söyleyerek şu sözleri kullanmıştı:

“Partimin mensupları olarak yalan yanlış bu haberleri yapan medyaya karşı sizler de kampanyanızı başlatın, sürdürün. Bu gazeteleri evlerinize sokmayın, almayın. Bu kadar açık konuşuyorum. Siz mi bize karşı yalan yanlış bu tür kampanyalar yapıyorsunuz, biz de en tabii, en doğal hakkımızı kullanıyoruz. Size karşı biz de bu kampanyayı başlatıyoruz, almayacağız. Hangi dilden anlarsanız o dilden konuşacağız.”

Medyanın güvenilirliğini yitirdiğini vurgulayan Erdoğan, bu boykotun en doğal hakları olduğunu belirtmişti​. Bu çıkış, doğrudan belirli gazeteleri hedef alan ilk boykot çağrısı olarak kayda geçmişti.

2018 – ABD menşeli elektronik ürünlere boykot çağrısı

Ağustos 2018’de, Türkiye ile ABD arasında Rahip Andrew Brunson krizi ve ABD’nin Türkiye’ye yönelik yaptırımları nedeniyle Türk Lirası hızla değer kaybetti. Bu “ekonomik savaş” atmosferinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Ağustos 2018’de Ankara’da yaptığı bir konuşmada ABD ürünlerine karşı boykot çağrısı yaptı​. Bu çağrı, ABD ile yaşanan diplomatik krizin ekonomi alanındaki yansımasıydı. Erdoğan, teknoloji alanında Türkiye’nin alternatifleri olduğunu vurgulayarak “Amerika’nın elektronik ürünlerine biz boykot uygulayacağız. Onların iPhone’u varsa öbür tarafta Samsung vardı. Kendi ülkemizde Venüs var, Vestel var” sözleriyle Amerikan elektronik cihazlarının satın alınmaması çağrısı yapmıştı. Konuşmasında, dövizle alınan her ürünü Türkiye’nin daha iyisini üretip ihraç edeceğini belirterek ABD menşeli ürünlere karşı halka satın almama tavrı koymuşlardı. Ama bütün bunlar sadece palavraydı ve halkımızı avutup oyalamaya yönelik ucuz politikalardı…

2024 – Filistin için yapay zekâlı çağrı

Erdoğan, Filistin’e destek amacıyla doğrudan bir boykot veya satın almama çağrısı yapmamış olsa da, Eylül 2024’te İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına tepki olarak, yapay zekâ ile oluşturulan “Boykot” adlı bir şarkıyı sosyal medya hesaplarından paylaşarak dolaylı bir destek sağlamıştı. Çünkü ismen ve resmen Trump’ı hedef almaktan sakınmıştı.

Bu paylaşımında, “Sesimizle, sözümüzle, dualarımızla, insani yardımlarımızla, elimizdeki tüm imkânlarla Gazze’nin, Filistinli kardeşlerimizin yanındayız. Onların asil ve onurlu direnişine her zaman destek vermeye devam edeceğiz.” ifadelerini kullanmıştı. Ancak, Erdoğan doğrudan İsrail menşeli ürünlere karşı bir boykot çağrısı yaptığına dair resmi bir açıklamaya yanaşmamıştı.

  1. https://www.youtube.com/watch?v=F-mlIEgRPow
  2. https://www.birgun.net/haber/gokcekin-usulsuzluk-dosyalari-tozlandi-592797
4.7 14 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Subscribe
Bildir
6 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Milli hassasiyetle, vicdani duyarlılıkla ve eşsiz bir cesaretle yazılan makaleler/uyarılar sonucunda hakikatler duyulmaktadır! Bu vesileyle, Allah’ın izni ve inayetiyle Aziz Hocamızın davasında sadık kalabildik!
Böylesine eşsiz yazılar/hatırlatmalar olmasaydı ne olacaktık? Gidip Özal’ın Türk siyasetine bulaştırdığı, AKP’de en rezil dönemlerde bakanlık yapıp en olmaz işlerin altına imza atan ve Avrupa’daki Bilderberg toplantıları Siyonist dünya hakimiyetinin kuruluşu olan bu masonik harekete en çok katılan Ali Babacan’ların güdümüne girmekten kurtulamayacaktık! En iyi ihtimalle!

Ali İmran 110. ayeti kerimenin gereği tüm insanların dinine, görüşüne, rengine bakılmaksızın temel insan haklarını sağlayacak Adil Bir Düzen kurmak için çalışmak Allah katında en makbul bir ibadettir. Evet, bu hizmeti de yapan tek bir yer haricinde maalesef kalmamıştır.

Siyonist tiyatroda iktidar ve muhalefet rolü oynayan işbirlikçilerin kayıkçı kavgası!
Siyonist tiyatroda senaryo yazarı; Siyonist şeytanlardır.
Siyonist tiyatroda roller; işbirlikçi iktidar ve muhalefet rolleridir.
Siyonist tiyatroda rejisörler; yani oyunu düzenleyenler, iktidar ve muhalefet rollerini dağıtanlar, rollerin hangi oyuncular tarafından oynanacağını belirleyen Masonlardır.
Siyonist tiyatroda karakter oyuncuları; işbirlikçi parti başkanlarıdır.
Siyonist tiyatroda dekor; iktidar ve muhalefet yandaşı işbirlikçi medyadır.
Siyonist tiyatroda figüranlar; iktidar ve muhalefet yandaşı işbirlikçi medya mensupları ve sözde sivil toplum kuruluşları mensuplarıdır.
Siyonist tiyatroda diyaloglar; işbirlikçi iktidar ve muhalefet arasında hiç bir yere varmayan kısır çekişmelerle yapılan kayıkçı kavgalarıdır.
Siyonist tiyatroda kulisler; aynı Siyonist sahnede iktidar ve muhalefet diye rol alan işbirlikçilerin halkın göremediği sahne arkasındaki barışık tavırlarıdır.
Siyonist tiyatroda gerçek olan tek kavga; işbirlikçilerin Siyonist şeytanlardan menfaat için rol kapma kavgalarıdır.

Siyonist tiyatroda işbirlikçi iktidar ve muhalefet rolü oynayanların halka karşı söz ve tavırları sadece palavradır ve halkı avutup oyalamaya yönelik ucuz politikalardır…

“Türkiye’nin Suriye’de İsrail ile karşı karşıya gelmek istemediğini” söyleyen bir dış bakan;
İsrail’in Suriye’ye yönelik işgal ve hücumlarına asla engel olmayacağız…
Hiçbir şekilde İsrail’in karşısına çıkmayacağız…
ABD ile birlikte Suriye’nin kuzeyinde Özerk Kürdistan (SDG) oluşumuna karışmayacağız…
mesajlarını vermekteydi.

İşbirlikçi muhalefet ise; Siyonist tiyatroda, Siyonist şeytanların hazırladığı senaryoda kendilerine iktidar rolü verilirse, rollerini şimdikilerden daha iyi oynayacaklarını ispatlama peşindeydi. 

Kur’an-ı Kerim Siyonist tiyatroda İslamcılık rolü oynayan işbirlikçileri tanımaktaydı!
“(Mürşit, müttaki ve lider rolü oynayan bazı münafıklar) Eğer Allah’a, Nebisine ve Ona indirilen (Kur’an-ı Kerim’e, öyle göstermelik değil de gerçekten) inanmış olsalardı, asla onları (Siyonist Yahudileri ve Hristiyan emperyalistleri) evliya (himayelerine sığınılan güç merkezi ve rehber) edinmezlerdi. (Zalim güçlerin hizmetine girip siyasi ganimet devşirmeleri, bunların özde değil sözde iman eden, kalbi marazlı kimseler olduğunun alâmetidir.) Velâkin, onların çoğu zaten fasık kimselerdir.” (Mâide Suresi 81. Ayet)

Milli Çözüm’ün bütün uyarılarına rağmen, Siyonist tiyatroda iktidar ve muhalefet rolü oynayan işbirlikçileri hâlâ anlamayan ve uyanmayan toplumlar, Siyonist işbirlikçisi düzenlerin yaptığı zulümlere müstahak olmaktaydı!

Siyaset;ehil ve emin olanlarin elinde sebeb-i selamet ,cahil ve hain olanların elinde ise sebeb-i felakettir…

PROF.DR. NECMETTİN ERBAKAN Hocamızın Hikmetli Uyarıları!

▪️Allah, iradesini yeryüzüne hâkim kılmak için, seçilmiş iyi insanları kullanır. Yeryüzündeki Şeytanlar ve Siyonist uşağı insanlar ise, kendi İradelerini yeryüzüne hâkim kılmak için Allah’ı ve Allah’ın ayetlerini kullanır. Yani Din istismarıyla dünyalık makam ve çıkar peşinde dolaşır!..

▪️Şu anda içerisinde bulunduğunuz kapkaranlık ortamdan bir an evvel aydınlığa çıkmak için acelesi olmayanın, karanlıklardan menfaati var demektir, bunlardan uzaklaşın!..

 
Siyaset ve Strateji Bilgeliği AHMET AKGÜL

İktidarla muhalefetin göstermelik kavgaları aslında halkı oyalamak ve biriken gazı boşaltmak amacıyladır. Gerçi göstermelik bile olsa muhalafet yapılmamaktadır.Sadece bazı millet vekilleri şahsi reaksiyonlarını göstermektedir. Dış güçlerin çizgisinde verilen misyonu çok iyi yerine getirmektedirler. Aksi olsa hükümetin o koltukta kalması mümkün değildir.Dış siyasette basiretsiz yaklaşımlar içerde halkı intihara sürükleyen psikolojik gerilimler ekonomik sıkıntılar vs…Pasta paylaşımı yapılmakta usulsüz ihallere göz yumulmaktadır. Zenginlerin vergi ve borçlarını affeden hükümet tüm ekonomik yükü vergi ile geçim sıkıntısı yaşayan halkın sırtına yüklemektedir. İyi parti millet vekili Turhan Çömez meclis kürsüsünden ” vergi indirimi alıp borçları silinen 5li çeteden Cengiz İnşaat gibi şirketlerin nasıl yurt dışında uydurma şirketlerle gayri menkul alarak paraları yurt dışına çıkardığını” haykırmakta ancak hiç bir inceleme yapılmamaktadır.

Picture of Nevzat GÜNDÜZ

Nevzat GÜNDÜZ

YORUMLAR

Son Yorumlar
6
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...