YAKLAŞAN 3. DÜNYA SAVAŞI
VE
İSRAİL’İN TUTUKLANMA TELAŞI
Rusya’nın, Ukrayna’ya Kıtalararası Balistik Füze Saldırısı
Ukrayna’nın ilk kez Rusya içindeki askeri hedeflere İngiliz Storm Shadow füzeleri fırlatmasının ardından Moskova yönetiminin ne yanıt vereceği tartışılmıştı. Ukrayna Hava Kuvvetleri 21 Kasım 2024 tarihinde yaptığı açıklamada, Rusya’nın kıtalararası balistik füze saldırısı düzenlediğini açıklamıştı. Savaşın başından bu yana ilk defa Rusya bu kadar güçlü ve uzun menzilli füzeler kullanmaya başlamıştı. Putin, 15-20 dakika içerisinde İngiltere’nin ve tüm Avrupa ülkelerinin başkentlerini “Oreshnik – Oreşnik” füzeleriyle vurma tehdidinde bulunmuşlardı.
İngiltere, Rusya’ya karşı savaşan Ukrayna’nın “Storm Shadow” uzun menzilli seyir füzelerini kullanmasını onaylamıştı. Bu konu, ABD Başkanı Joe Biden’ın; Ukrayna’nın Rus hedeflerine ATACMS füzeleri ateşlemesine onay vermesinin ardından Kasım 2024’te Brezilya’da düzenlenen G20 liderler zirvesinde gündeme taşınmıştı. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski uzun süredir Batılı ülkelere Rusya’daki hedefleri vurmak için uzun menzilli füzelerin kullanılması dahil olmak üzere, askeri desteği artırma çağrıları yapmıştı. Ukrayna bu gelişmelerin ardından ilk kez Rusya içindeki askeri hedeflere İngiliz Storm Shadow füzeleri fırlatmıştı. Füze saldırısı, Ukrayna’nın Rusya’ya Amerikan yapımı ATACMS füze saldırısının ardından yapılmıştı.
Ukrayna’nın düzenlediği saldırıya çok sert bir yanıt, karşılık vereceği beklenen Putin hamle yapmıştı. Ukrayna Hava Kuvvetleri, Rusya’nın kıtalararası balistik füze saldırısı düzenlediğini açıklamıştı. Savaşın başından bu yana Rusya’nın ilk defa bu kadar güçlü ve uzun menzilli füzeler kullandığı konuşulmaktaydı. Ukrayna Hava Kuvvetleri, Dnepr şehrinin çeşitli tiplerde füzelerle saldırıya uğradığını doğrulamıştı. Kiev kaynakları; bunlar arasında kıtalararası balistik füze, Kinzhal aerobalistik füzesi ve 7 Kh-101 seyir füzesi olduğunu açıklamıştı. Ardından Oreşnik füzelerinin kullanılacağı tehditleri sıralanmıştı.
Putin’den ürküten açıklama: “Çatışmalar Küresel Nitelik Kazandı!”
Rusya televizyonları yayınlarını keserek ve hiçbir duyuruda bulunmadan Putin’in açıklamasını yayınlamışlardı. Açıklama, televizyon yayınından bir süre sonra Kremlin internet sitesinde de yer almıştı.
“Ukrayna’da Batı tarafından provoke edilen çatışmayı tırmandırma siyasetine devam eden ABD ve onun NATO’daki müttefikleri daha önce, Rusya Federasyonu topraklarına karşı uzun menzilli yüksek hassasiyetli silah sistemlerini kullanma izni vermediklerini açıklamışlardı. Uzmanlar şunu iyi biliyorlar ve Rusya tarafı da devamlı surette vurguladı: Bu silahları üreten ülkelerin askeri uzmanlarının doğrudan dahli olmaksızın benzer silahların kullanılması imkânsızdır.
19 Kasım 2024 günü ABD yapımı altı taktik ATACMS füzesiyle ve 21 Kasım günü Büyük Britanya yapımı Storm Shadow ve ABD yapımı HIMARS sistemleriyle Rusya Federasyonu topraklarında, Bryansk ve Kursk oblastlarındaki askeri tesislere kombine bir füze saldırısı yapıldı. Bu andan itibaren, daha önce devamlı surette vurguladığımız gibi, Ukrayna’da Batı tarafından provoke edilen bölgesel çatışma küresel bir niteliğin unsurlarını kazandı. Hava savunma sistemlerimiz bu saldırıları püskürttü. Neticede, düşmanın belli ki önüne koymuş olduğu hedeflere ulaşılamadı. Rusya silahlı kuvvetleri Amerikan ve Britanya uzun menzilli silahlarının kullanılmasına cevap olarak 21 Kasım’da Ukrayna’nın savunma sanayisi tesislerinden birini kombine bir saldırıyla vurmuştur. Askeri şartlarda, Rusya’nın orta menzilli yeni füze sistemlerinden biri, mevcut durumda nükleer olmayan hipersonik konfigürasyonda bir füze de denenmiş durumdadır. Füze uzmanlarımız bunun adını Oreşnik koydular. Deneme başarıyla tamamlandı, fırlatma hedefine ulaşıldı. Ukrayna topraklarında Dnepropetrovsk şehrindeki büyük ve daha Sovyetler Birliği zamanından beri bilinen sanayi komplekslerinden, bugün de füze ve diğer silahların üretimini yapan bir tesis vuruldu.”
NATO Genel Sekreteri Rusya’yı Destekleyen Ülkeleri Tehdit Etti: “Hepsi Birlikte Çalışıyorlar, Onlara Daha Sert Olacağız!”
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Ukrayna ile Rusya arasında yaşanan savaşın 1000. günü vesilesiyle yaptığı mülakatta dikkat çekici ifadeler kullanmıştı.
Rutte; “Korkunç gerçek şu ki, dört ülke birlikte çalışıyor. Çin, yaptırımları atlatarak, çift kullanımlı mallar göndererek Rusya’ya yardım ediyor. Kuzey Kore, Rusya’ya asker ve büyük miktarda silah tedarik ediyor ve Rusya bunun bedelini füze teknolojisiyle ödüyor. Ve sonra İran. Rusya, İran’ın yaptığı yardımlar için para ödüyor ve bu para da İran’ın Ortadoğu’daki vekillerine gidiyor. İran’ın Ortadoğu’da yaptıklarını yapmasını kolaylaştırıyor. Burada küresel bir etki de var. Burada olanlar artık Japonya, Güney Kore ve ABD için bir tehdit oluşturuyor. Rusya, Kuzey Kore, İran, Çin hepsi birlikte çalışıyor, buna göre bir strateji geliştirmek zorunda olduğumuzun farkında olmalıyız” diye uyarmıştı.
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, 12 Kasım’da Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Paris’teki Elysee Sarayı’nda buluşmuşlardı. Mark Rutte, Rusya’nın Çin, Kuzey Kore ve İran’la artan ekonomik ve askeri iş birliğinin Avrupa, Hint-Pasifik ve Kuzey Amerika’yı tehdit ettiğini hatırlatıp Macron’u bu ülkelere uygulanacak ambargoya destek olmaya çağırmıştı.
Evet, Ukrayna; ya Avrupa’nın veya Rusya’nın elinde patlayacak ve her iki tarafa da çok pahalıya mal olacaktı. Şayet bu savaştan Ukrayna kârlı çıkarsa, Batı (ABD ve Avrupa) kazanacak ve Rusya (Avrasya) NATO’nun tehdidi altına girmiş olacaktı. Yoksa Rusya savaşı kazanır, Ukrayna’yı tavize mecbur bırakırsa, bu sefer Avrupa Rusya’nın saldırısına açık hale gelmiş olacaktı!..
Acaba 3. Dünya Savaşı Çıkar mıydı?
Rusya-Ukrayna savaşı giderek yeni bir Avrupa savaşına dönüşmeye başlamıştı. Batı, elindeki bütün imkânlarla Ukrayna’ya destek veriyorlardı. Bu destek şu ana kadar her türlü silah, tank, uçak, kısa ve uzun menzilli füze, hava savunma sistemi ve İHA, SİHA gibi yeni nesil silahları kapsamaktaydı.
Rusya’nın, Kuzey Kore ile anlaşması ve 10 bin K. Kore askerinin Ukrayna’daki Rus birlikleri yanında savaşa girmesinden sonra ABD, Ukrayna’ya ATACMS uzun menzilli füze ile HIMARS ve M270 gibi seyyar roket sistemlerinin kullanılmasına izin çıkarmıştı. ATACMS’ların maksimum menzili 300 km ve sesin 3 katı hızla uçuyor. İki tip cephane taşıyabiliyorlardı. Ukrayna’nın elinde Fransa ve İngiltere’nin ortaklaşa geliştirdiği bir seyir füzesi olan Storm Shadow füzesi de vardı. Ukrayna 19 Kasım’da Biden’ın izni vermesinin hemen ertesinde Rusya’ya önce ATACMS füzeleriyle, ardından da İngiltere’nin Storm Shadow füzeleriyle saldırmıştı.
Rusya bu füzelerin çoğunu havada imha ettiğini, sadece atılan füzelerden birinin askeri üsse düştüğünü açıklamıştı. Rusya ayrıca bu füzelerin Rusya topraklarına karşı kullanılmasının füzeleri veren ülkelerin de savaşa dahil olduğu anlamına geleceğini ve kendilerinin de nükleer silah kullanabileceği tehdidini savurmuşlar ve bu açıklamanın ardından Rusya ilk kez Ukrayna’ya Kıtalararası Balistik Füze fırlatmıştı.
Bu gelişmenin uzun süredir devam eden savaşın tırmanmasına ve daha fazla ülkeye yayılmasına yol açacağı konuşulmaktaydı. Batı bu savaşta Ukrayna’ya her türlü silah ve para yardımı yapmakta ama bugüne kadar asker göndermeye karşı çıkmaktaydı. Rusya’nın K. Kore askerlerini sahaya sürmesi bu dengeyi bozacaktı. Batı şimdi, Ukrayna’ya füze kullanım izni çıkardı. Ukrayna da bu füzeleri Rusya’ya karşı kullandı. Batı (ABD ve AB), Ukrayna’ya asker de gönderirse artık 3. Dünya Savaşı fiilen başlamış olacaktı.
Kuzey Kore Kralı Kim Jong-un’un “3. Dünya savaşı çıkabilir!” uyarısı
Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, ABD’nin İsrail ve Ukrayna’ya askeri yardımlarını eleştirerek, bu durumun dünya genelinde savaşları körüklediğini ve 3. Dünya Savaşı’nın çıkabileceği endişelerine yol açtığını vurgulamıştı. Kim Jong-Un, Kore Halk Ordusu Tabur Komutanları ve Siyasi Eğitmenleri Konferansı’nda yaptığı konuşmada, ABD’nin İsrail ve Ukrayna’ya sunduğu askeri yardımların dünya barışını tehdit ettiğini savundu. Kim, “ABD’li savaş tüccarları, savaşları körükleyerek 3. Dünya Savaşı’nın çıkmasına neden olabilir” açıklamasında bulundu. Ayrıca, ABD’nin ve Güney Kore’nin askeri iş birliğini, Kore Yarımadası’ndaki gerilimi daha da artıran bir faktör olarak nitelendirdi.
Kim Jong; ABD’nin Güney Kore ve Japonya ile askeri ittifaklarını güçlendirerek, NATO’nun Asya versiyonunu kurmaya çalıştığını söylemiş, “ABD’nin bu adımları, Asya-Pasifik bölgesinde de istikrarı tehdit ediyor” diyerek bu adımların Kuzey Kore’yi hedef almasının, uluslararası güvenliği tehdit ettiğini açıklamıştı. Kim Jong, “Savunma amaçlı nükleer kapasitemizi hiçbir sınırlama olmadan daha da güçlendireceğiz” diyerek, mevcut güvenlik ortamının savaş hazırlıklarını tamamlamayı gerektirdiğini hatırlatmıştı.
Sızdırılan Gizli Belgelere Göre Büyük Savaş Hazırlığı!
Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın tansiyonu yükselerek devam ederken Almanya’nın da 20 Kasım 2024’te açıklanan gizli belgelere göre olası bir savaş senaryosuna hazırlandığı anlaşılmıştı. “Operasyon Deutschland” olarak adlandırılan plan; 1.000 sayfalık belgeden oluşmakta ve Rusya’dan gelen nükleer bir tehdide karşı askeri senaryolar için ayrıntılı yönergeler vardı. Plana göre olası bir gerginlik durumunda Almanya, birliklerin ve teçhizatların Avrupa’nın doğusuna nakledilmesi için lojistik bir merkez halini alacaktı.
Alman gazetesi Frankfurter Allgemeine Zeitung’un haberine göre “Operasyon Deutschland” olarak bilinen planda, Berlin’in Rusya’dan gelen nükleer tehditlere yanıt olarak ABD kuvvetleri de dahil olmak üzere 800 bine kadar NATO askerinin Ukrayna’ya konuşlandırılmasını nasıl desteklenebileceği ayrıntılarıyla anlatılmıştı.
Trump ile sürpriz görüşme yapılmış ve NATO acilen toplanmıştı!
NATO ülkeleri, Rusya’nın kıtalararası balistik füze kullandığı saldırısından sonra Ukraynalı vekillerin de katılacağı bir toplantı hazırlığındaydı. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Donald Trump ile görüşmek üzere 22 Kasım 2024’te Hollanda hükümet uçağıyla Florida’ya geçtiği ortaya çıkmıştı. Reuters’ın haberine göre 2023’teki NATO Zirvesi’nde alınan kararla kurulan NATO-Ukrayna Konseyi, Ukrayna’nın talebi üzerine ilgili yetkililerin katılımıyla 26 Kasım 2024 Salı günü toplanacaktı. The Washington Post’un; NATO Genel Sekreteri Mark Rutte’nin, Rusya’nın Ukrayna gündemi ile ilgili Donald Trump ile bir araya gelmeyi planlandığını yazmasının ardından Hollanda basını Rutte’nin Florida’ya geçtiğini yazmıştı.
‘3. Dünya Savaşı Başladı!’ Uyarısı!
Eski Ukrayna Genelkurmay Başkanı Valeri Zalujni, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın gidişatıyla ilgili önemli açıklamalar yapmıştı. Savaşın boyut değiştirdiğini belirten Zalujni, 3. Dünya Savaşı’nın artık başladığını vurgulamıştı.
Rusya; Polonya’daki Yeni ABD Üssünün Gerekirse Vurulacağını Açıklamıştı!
Rusya Dışişleri Sözcüsü Zaharova, Polonya’daki yeni ABD üssünün genel nükleer tehlike düzeyini artırdığını ve öncelikli hedef listesinde olduğunu hatırlatmıştı. Polonya’nın kuzeyindeki Redzikowo kasabasında 13 Kasım’da NATO füze kalkanının bir parçası olarak açılan ABD balistik füze savunma üssünün Rusya’nın öncelikli hedef listesinde olduğu açıklanmıştı.
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, Polonya’da yeni açılan üssü, “ABD’nin ve NATO müttefiklerinin bölgedeki istikrarsızlaştırıcı eylemlerinin bir parçası olarak attığı yeni bir provokatif adım” olarak niteleyip, “Bu (adım) stratejik istikrarı baltalıyor, stratejik riskleri artırıyor ve bunun bir sonucu olarak toplam nükleer tehlike düzeyinde bir artışa yol açıyor” diye uyarmıştı.
Türkiye de Rus tehdidi altındaydı!
Bu arada, NATO’nun “füze kalkanı” tesislerinden biri de Türkiye’de Malatya’daki Kürecik Radar Üssü olmaktaydı. NATO’nun Kürecik’teki erken uyarı radarının yanı sıra, Romanya’daki üssü ve İspanya’daki donanma üssünde yer alan ABD Donanması’na ait destroyerleri füze kalkanının ana unsurları arasında sayılmaktaydı. Yani Türkiye de tehdit altındaydı.
İskandinav Ülkelerinde, Üçüncü Dünya Savaşı Alarmı!
Rusya’nın komşusu olan İskandinav ülkelerinde Üçüncü Dünya Savaşı alarmı verilmesi enteresandı. Vatandaşlarına savaş ve kriz bilgilendirmeleri yapan İskandinavlar hazırlıklara başlamıştı. İsveç, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik kanlı işgali olarak da bilinen, kötüleşen güvenlik durumu konusunda halkına uyarılar yapmış ve İsveçlileri çatışmaya hazırlanmaya çağırmıştı. İsviçre Sivil Savunma Bakanı Carl-Oskar Bohlin de; “Kriz ya da Savaş Gelirse” başlıklı milyonlarca broşür basıldığını ve broşürlerin tüm hanelere dağıtılacağını açıklamıştı. Diğer ülkeler de korku içindeki vatandaşlarına ürpertici tavsiyelerde bulunmaktaydı.
Finlandiya yürütmenin hamlelerini açıklamıştı
Finlandiya’da hükümet “olaylara ve krizlere karşı” hazırlıklı olunması için önemli tavsiyelerini internette yayınlamıştı. Askeri çatışmalara ilişkin korkutucu derecede ayrıntılı bir bölümde, dijital broşürde hükümetin ve Cumhurbaşkanının silahlı bir saldırı durumunda nasıl tepki vereceği anlatılmıştı. Finlandiya’nın broşüründe, yetkililerin “meşru müdafaa” için iyi hazırlanmış olduğu vurgulanmıştı.
Norveç ve Danimarka’da “Hayatta Kalma Rehberi” dağıtılmıştı
Norveçliler aşırı hava koşulları veya savaş durumunda bir hafta boyunca kendi başlarına nasıl idare edeceklerini öğrenmeleri konusunda halkı uyaran bir broşür almışlardı. Danimarka Acil Durum Yönetim Ajansı yetişkinlere üç günlük kriz döneminde ihtiyaç duyacakları su, yiyecek ve ilaçların ayrıntılarını içeren bir uyarı yayınlamıştı.
İngiltere’den tarihi çıkış: Bu gece Rusya ile savaşmamız istenirse savaşırız!
İngiltere Genelkurmay Başkan Yardımcısı Korgeneral Rob Magowan, 21 Kasım 2024’te Rusya’nın Doğu Avrupa’yı işgal etmesi durumunda İngiltere’nin anında karşılık vereceğini hatırlatmıştı. Magowan “İngiliz ordusunun bu gece savaşması istenirse bu gece savaşırız. Eğer Ruslar bu gece Doğu Avrupa’yı işgale başlarsa onları savaşta biz karşılarız” diye çıkışmıştı. Rob Magowan, Rusya’nın Doğu Avrupa’yı işgal etmesi halinde onları karşılayacaklarını belirterek, “İngiliz ordusunun bu gece savaşması istenirse bu gece savaşırız” diye uyarmıştı. İngiltere Savunma Bakanı John Healey ve Korgeneral Magowan, İngiltere Parlamentosunun Savunma Komitesinde üyelerinin sorularını yanıtlarken bunlar açıklanmıştı.
Oysa; ABD’li Amiralden Acı İtiraf: Hava Savunma Stoklarımız Tükenmeye Başladı!
ABD Hint-Pasifik Komutanlığı Komutanı Amiral Samuel Paparo, Ukrayna ve Ortadoğu’daki çatışmaların ABD’nin hava savunma stoklarını tükettiğini açıklamıştı.
Paparo, “Kullanılan bazı Patriotlar, kullanılan bazı havadan havaya füzeler, stokları eritiyor ve bunun aksini söylemek dürüstlük olmaz” itirafında bulunmuşlardı. Çin’in, dünyadaki “en yetenekli potansiyel düşman” olduğunu vurgulayan Paparo, “Doğal olarak, Amerika’nın mühimmat miktarı ve kalitesi açısından en stresli bölge olan Hint-Pasifik bölgesinde karşılık vermeye hazır olma durumuna maliyet yüklüyor, çünkü Çin dünyadaki en yetenekli potansiyel düşman” diyerek korkularını açığa vurmuşlardı.
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden Netanyahu Hakkında Tutuklama Kararı
Uluslararası Ceza Mahkemesi, Gazze’de işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emri çıkarmıştı. İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog karar sonrasında yaptığı açıklamada, “Bu adalet için karanlık bir gün. İnsanlık için karanlık bir gün” diyerek kuşkularını açığa vurmuşlardı.
Barbarlıklar “Savaş Suçları ve İnsanlığa Karşı Suçlar” Kapsamındaydı!
Mahkeme, Netanyahu ve Gallant’ın 8 Ekim 2023’ten 20 Mayıs 2024’e kadar işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan sorumlu olduklarına dair makul gerekçeler bulunduğu hükmüne varmıştı. Kararda, her iki şüphelinin Gazze’deki sivil halka yönelik gıda, su, ilaç, yakıt ve elektrik gibi yaşamsal malzemelerin ulaştırılmasını kasıtlı olarak engellediği vurgulanmıştı. UCM; gıda, su, elektrik ve yakıt eksikliğinin Gazze’deki sivil nüfusun bir kısmının yok edilmesine yönelik koşulları oluşturduğunu, bunun çocuklar dahil sivillerin yetersiz beslenme ve susuzluk nedeniyle ölümüne yol açtığını hatırlatmıştı. Netanyahu ve Gallant’ın sivil üst düzey yöneticiler olarak, Gazze’deki sivil halka yönelik kasıtlı saldırıların önlenmesi için gerekli önlemleri almadıkları da kararda yer almıştı.
Rusya İsrail’e Karşı Askeri Hazırlığa Başlamıştı!
Rusya, İsrail’in müdahalelerine karşı Suriye’deki varlığını artırmaktaydı. Rus güçleri Golan Tepeleri’nin işgal altındaki sınırlarında yer alan kuvvetler ayrılığı bölgesinde yeni gözlem noktaları oluşturup, teknik duvar inşa etmeye başlamıştı.
Rus güçleri, gözlem noktalarının sayısını artırma çabasındaydı.
Suriye Arap Haber Ajansı (SANA) ise aksine Suriye ve Rusya hükûmetleri arasındaki iş birliği bağlamında, Şam’ın talebi üzerine Rus güçlerinin Kuneytra ve Dera vilayetlerinde gözlem noktalarının sayısını dokuza çıkardığını açıklamıştı. Suriye’de faaliyet gösteren Rus kuvvetlerinin Komutan Yardımcısı General Aleksander Rodionov, “2015 yılından bu yana bu bölgedeki hiçbir noktadan çekilmedik. Aksine gözlem noktalarımızın varlığını güçlendirdik.” ifadelerini kullanmıştı.
Birleşmiş Milletler 2024 Kasım’ında; İsrail’i, Golan bölgesinde Suriye ile 50 yıllık ateşkes anlaşmasını ihlal etmekle suçlamıştı. Associated Press tarafından yayınlanan uydu görüntüleri, İsrail’in sınırdaki Alfa Hattı boyunca uzanan kapsamlı bir inşaat ve yol asfaltlama çalışmasına giriştiğini, ayrıca zırhlı araç ve tanklarla güvenliği sağladığını saptamıştı.
Dünya Ticareti de, Trump’ın Gelişiyle Yeni Bir Savaşa Hazırlanmaktaydı!
ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump, dört yıl aradan sonra yeniden Başkanlık koltuğuna oturmaya hazırlanırken, uygulayabileceği ithalat tarifeleri ve korumacı politikaların küresel ticarette yeni bir denge oluşturması beklentileri artmıştı. Trump’ın korumacı politikalarının Türkiye’den yapılacak ihracatı da olumsuz etkileyebileceği konuşulmaktaydı.
Başkanlık görevini 20 Ocak 2025’te Joe Biden’dan devralacak olan Trump’ın seçim kampanyasında “Önce Amerika” stratejisiyle vadettiği ekonomik planın ülke ekonomisine ve küresel ticarete önemli etkilerinin olacağı tartışılmaktaydı. İlk döneminde iddialı politika değişiklikleri yapmasına rağmen bürokrasiden şikâyet eden Trump’ın, yeni dönemde vaatlerini Senato ve Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu sağlayan Cumhuriyetçilerin desteğiyle daha hızlı hayata geçireceği konuşulmaktaydı.
Çin’e karşı ekonomik savaş ilanı
Sözlükteki en sevdiği kelimenin “tarife” olduğunu belirten Trump, başta Çin menşeili ürünler olmak üzere ithalatta ciddi gümrük vergisi artışına gitmeyi planlamıştı. ABD’nin yıllık yaklaşık 3 trilyon dolar değerindeki ithalatına %10 ila %20 arasında genel bir gümrük vergisi getirmesi beklenen Trump, Çin mallarına ise %60 gümrük vergisi uygulayacağını açıklamıştı.
Trump’ın “korumacı ticaret” politikalarının, ABD’deki bazı yerli sektörleri koruma amacı taşısa da ülkede tüketici maliyetlerini artırabileceğinden de endişe duyulmaktaydı. Olası ticari önlemlerin ABD’nin küresel ticaretteki pozisyonunu daha izole hale getirebileceği, bu değişikliklerin de ülke ekonomisinde uzun vadeli dalgalanmalara yol açabileceği yorumları yapılmaktaydı.
Trump’ın kararlarına misilleme kaçınılmazdı!
Trump yönetiminin uygulamayı planladığı korumacı politikaların müttefik ülkelerle ekonomik bağları zayıflatacağı endişeleri vardı. ABD’nin Avrupa Birliği (AB) gibi başlıca ticaret ortaklarının Trump’ın tarife planına misilleme yapabileceği öngörülürken, bunun küresel ticaret ve tedarik zincirlerinde parçalanmalara yol açabileceği tartışılmaktaydı.
Avrupa Birliği şoktaydı!
AB’nin ihracatta ABD pazarına daha bağımlı hale gelmesinin, Birliği Trump’ın ticaret politikalarının neden olacağı olası şoklara karşı savunmasız hale getirdiği konuşulmaktaydı. ABD’nin geçen yıl 2023’te AB’ye verdiği dış ticaret açığı, 125 milyar dolar civarındaydı. Seçim öncesinde “Arabalarımızı almıyorlar. Çiftlik ürünlerimizi almıyorlar. ABD’de milyonlarca araba satıyorlar. Hayır, hayır, hayır, büyük bir bedel ödemek zorunda kalacaklar.” şeklinde Avrupa ülkelerine işaret eden Trump’ın, Beyaz Saray’a dönüşünün AB için önemli bir sıkıntı olması kaçınılmazdı.
Türkiye de etkilenmiş olacaktı!
Trump, ilk döneminde ekonomik yaptırımları önemli bir dış politika unsuru olarak kullanmıştı. Yeni dönemde aynı argümanı kullanmasına neredeyse kesin gözle bakılmaktaydı. ABD-Türkiye ekonomik konuları arasında ABD’nin çelik ve tekstil ürünleri başta olmak üzere Türkiye’ye uyguladığı gümrük vergileri vardı. Türkiye bu vergilerin düşürülmesi konusunda bir beklenti içerisindeydi ancak bu beklenti bugüne kadar olumlu cevap bulamamıştı. Trump’ın Avrupa ülkeleri ile stratejik iş birliğini tehlikeye atacak kadar ileri gitmesi, gümrük vergilerini artırması Türkiye’ye yönelik de olumsuz etkiye neden olacaktı. Doğrudan Türk ürünlerine getirilecek ilave vergilendirme ise sınırlı da olsa üçüncü ülkeler üzerinden ABD’ye yapılan ihracatta ilave bir azalma beklentisini doğuracaktı.
Türkiye bu kafalarla yaklaşan savaşı atlatamazdı!
Yemen’deki “Husi”ler, “İsrail’e mal taşıyor” diyerek Türk gemisini vurmuşlardı!
Dışişleri Bakanlığı, bir Türk firmasına ait Panama bandıralı Anadolu S adlı kuru yük gemisine yönelik füze saldırılarını kınamıştı. “Benzer bir hadisenin tekrar yaşanmamasını teminen gerekli girişimlerde bulunulmaktadır” açıklaması yapılmıştı. Dışişleri Bakanlığı, Oras Shipping’e ait Panama bandıralı Anadolu S adlı kuru yük gemisine yönelik füze saldırılarıyla ilgili açıklamada: “Bir Türk firmasına ait Panama bandıralı Anadolu S adlı kuru yük gemisine Yemen açıklarında seyrederken Husiler tarafından düzenlenen füze saldırılarını kınıyoruz” denilerek, benzer bir olayın tekrarlanmaması için gerekli girişimlerde bulunulduğu aktarılmıştı.
Türk firması Oras Shipping’e ait Anadolu S adlı kuru yük gemisine Husiler tarafından 24 saat içinde iki kez füze saldırısı yapılmıştı. Firmadan yapılan açıklamada “Herhangi bir ciddi yaralanma ya da can kaybı yaşanmamıştır. Saldırının hemen ardından ANADOLU S gemisi, hasar almadan güvenli bir alana yönlendirilmiş ve gerekli önlemler alınmıştır. Kamuoyuna, gemimizin güvenli olduğu ve mürettebatın durumu hakkında bir olumsuz gelişme olmadığı bilgisini veriyoruz” ifadeleri yer almıştı.[1]
Şimdi biz utanmayalım da kim utansındı?!
Yemen Silahlı Kuvvetleri Sözcüsü Tuğgeneral Yahya Seri, bir açıklama yaparak, Yemen Deniz Kuvvetleri’nin, uyarılara cevap vermemesi ve işgal altındaki limanlara giriş yasağını ihlal etmesi nedeniyle Kızıldeniz’de “Anadolu S” gemisinin uygun balistik ve deniz füzeleriyle hedef alındığını doğrulamıştı.
Yemen’deki Ensarullah Hükümeti’nin (Husiler) askeri sözcüsü Yahya Seri şunları vurgulamıştı: “Yemen Silahlı Kuvvetleri, İsrail düşmanına deniz ablukası uygulamaya, onunla bağlantılı veya ona yönelen ya da onunla iş birliği yapan tüm gemileri hedef almaya ve ayrıca İsrail düşmanını füzeler ve insansız hava araçlarıyla vurmayı sürdürmeye kararlıdır. Bu operasyonlar, saldırıların sona erdirilmesi, Gazze’ye yönelik ablukanın kaldırılması ve Lübnan’a yönelik saldırıların durdurulmasına kadar sürmüş olacaktır!”
Önceki adı “INCA QUEEN” olan “ANADOLU S” adlı dökme yük gemisinin, İstanbul merkezli Oras Denizcilik ve Tic. Ltd. Şirketi‘ne ait olduğu saptanmıştı. Oras Denizcilik Şirketi’nin Yönetim Kurulu Başkanı Salih Zeki Çakır’ın, Binali Yıldırım’ın yakın arkadaşı ve oğlu Erkam Yıldırım’ın ise iş ortaklığı olduğu aktarılmıştı. İsmi geçenlerin bu iddiaları mutlaka yanıtlamaları, doğru değilse yalanlamaları lazımdı!..[2]
Evet; “Yemenlilerin silahlı saldırı düzenlediği şirket ‘Oras Denizcilik’ olarak tanınmaktaydı. Burası, Binali Yıldırım’ın oğlu Erkam Bey’in iş yeri olmaktaydı. Vergi cenneti ülkelerdeki diğer şirketlerinin bir nevi Türkiye şubesi gibi çalışmaktaydı. Belgesini de aşağıda paylaştım. Yanlışım varsa düzeltin @BY (Binali Yıldırım). Oras Denizcilik’in sahibiyle ortak olup aynı adreste şirketleri olan bir diğer isim de şu an Milletvekili makamındaydı. Belgesini de paylaştım. Yanlışım varsa düzeltin.” diyen Metin Cihan cevapsız kalmamalıydı.
Oras Denizcilik; “Gazze bombalanırken İsrail’e sevkiyat halinde olduğunu doğrulamış, ancak önceden imzalanan sözleşmeye bağlı kalmak zorunda oldukları için bu sevkiyatın gerçekleştiğini” açıklamıştı. Ne yazık ki kanlı ticaret açığa çıkınca bile patronlara bir şey olmuyor, olan yine işçilere oluyor. Hayati tehlike atlatan gemi mürettebatına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.



Hulusi Akar: İsrail bize kocaman bir tehdit oluşturmaktadır!
TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar, 3. Dünya Savaşı’nın çıkma ihtimalinin yaklaşık 2 senedir konuşulduğunu hatırlatmıştı. Akar “İsrail bize tehdit mi, değil mi? Tehdittir, hem de kocaman bir tehdit. Koskoca bir Türkiye devleti, 85 milyon vatandaşın hayatını şansa bırakır mı?” diye uyarmıştı. Hulusi Akar, Anadolu Yayıncılar Federasyonu’nda basın mensuplarıyla bir araya gelerek, soruları yanıtlamıştı. Akar, 3. Dünya Savaşı’nın çıkma ihtimalinin yaklaşık 2 senedir konuşulduğunu aktarmıştı.
“Türkiye Devleti, vatandaşın hayatını şansa bırakır mı?”
“Bir şehrin tepesinden baktığınız zaman şehrin bütün panoramasını görürsünüz. Fakat (örneğin Ankara’da) Ulus’a girdiğiniz zaman sadece orayı görürsünüz. O yüzden, mümkün olduğu kadar tepeden bakmak lazım.” diyen Akar, sözlerine şunları katmıştı:
“Tepeden baktığımızda savaş 3 bölümden meydana geliyor. Bir hazırlık safhası var, bir icraat safhası var, bir de savaş sonrası yaraların sarılması var. Şimdi bu dönemde, geldiğimiz çağdaki araçların gelişmiş olmasından dolayı, ilişkilerin son derece kompleks hale gelmesinden dolayı durum zorlaşıyor. Amerika’yla Çin savaşsın, hadi bakalım… Peki otomobil sanayi ne yapacak, bilgisayar sanayisi ne yapacak, elektronik sanayi ne yapacak, kimya sanayi ne yapacak, ticaret, bankalar ne yapacak, finans ne olacak? Yani bunların hepsi bir dengedir. Hepsi bir kolda icraya gelince sonuç alınıyor, kutu açılıyor. O manada bunların yan yana gelmesi çok zor. Çünkü çok parametre var. Onun için biraz zaman alıyor. 2. Dünya Savaşı’nda Danimarka’nın işgali 6 saat, sadece 6 saat sürdü. Dolayısıyla bunun şakası yok. İsrail bize tehdit mi, değil mi? Tehdit, hem de kocaman bir tehdit. Koskoca bir Türkiye devleti, 85 milyon vatandaşın hayatını şansa bırakır mı? Silahı var mı, var. Mühimmatı var mı, var. Mesafe var mı, var. Zaman hariç her şey var. Zamanlama meselesi oldukça kritiktir. Yani olabilir. Buna bizim tabii ki hazır olmamız lazım.”
“Teğmenlerin kılıçlı yemini” hangi kasıtlıydı?
Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu Mezuniyet Töreni’nde gerçekleştirilen kılıçlı yemin sonrası teğmenlere yönelik disiplin sürecini değerlendiren Akar, “Biz her zaman şunu söyledik, her gittiğimiz yerde hatırlattık. Türk Silahlı Kuvvetleri hukuk çerçevesinde, mevzuat çerçevesinde vazifesini şeffaf bir şekilde yapacak. Vazife, hukuk, şeffaflık; bizim iddiamız bu. Dolayısıyla bir mevzuat var. Bu mevzuat çerçevesinde birimler var; disiplin kurulları var, amirler var. Bu okullar (harp okulları) Rektöre bağlı. Bir hiyerarşi var. Bu hiyerarşi dahilinde Bakan, Rektör, kurumlar olayla ilgili çalışıyorlar. Dolayısıyla bizim sükûnet ile onların kararını beklememiz lazım. Teorik bölüme baktığımızda, orada (teğmenlerin mezuniyet sırasında) bir hareket var; ama bir de (özel ayarlanmış) yer ve zaman meselesi var. Yani şimdi siz, herkes saygı duruşundayken İstiklal Marşı okusanız olur mu, olmaz” şeklinde yorumlamıştı.[3]
- Gazete oksijen / 20.11.2024
- 21 Kasım 2024 – İslami Analiz
- haberler.com – 21 Kasım 2024

ALLAH’IN PLÂNI KİMDEN YANA ?
Gerçek şu ki, onlar (zalimler ve hainler, mü’minlere ve İslami girişimlere karşı) hileli planlar kurdular (ve kuracaklardır). Oysa eğer onların (şeytani) hile ve hazırlıkları, dağları yerinden oynatıp kaydıracak (zelzeleler oluşturacak derecede bugün nükleer silahlara ve teknolojik imkânlara dayanmış) olsa bile, Allah katında da (kesinlikle onları boşa çıkaracak ve etkisiz kılacak kudret) planları ve programları vardır! (Allah zalim güçlerin mekir ve tuzaklarını kendi başlarına satacaktık).
İbrahim Suresi 46
https://www.mealikerim.com/14/ibrahim/46
En’am Suresi 134
Hiç şüphesiz, size va’ad edilen (her şey) mutlaka gelecek (ve gerçekleşecek)tir. Ve (ey kâfirler ve zalimler) siz (Bizi asla) aciz bırakacak değilsiniz. (Allah’ın va’adini ve takdirini asla engelleyemezsiniz!)
https://www.mealikerim.com/6/enam/135
En’am Suresi 134
De ki: “Ey kavmim, bütün imkânlarınızla çalışıp (elinizden geleni) yapın; şüphesiz ben de (görevimin gereğini) yapıyorum (yapacağım). Yakında (kutlu) sonuç diyarının (ülke ve dünya iktidarının) kimin olacağını, bilip-öğreneceksiniz. Gerçekten zalimler (şeytani amaçlarına ve) kurtuluşa ermeyeceklerdir.”
https://www.mealikerim.com/6/enam/135
YENİ DÜNYA MESELESİ
Üç asırdır dünyaya kan kusturan Siyonizm, Büyük İsrail’i Kurmak ve Dünya nüfusunu Beşyüz milyona indirmek istemekteydi.
Ekonomi, sağlık, yapay zeka ve savaşla kontrolünde olmayan tek bir insan dâhi bulunmasını istemiyorlardı.
Yaşanılacak olan savaş, sadece ülkemiz veya İslâm Âlemi için değil bütün insanlığın geleceğini belirleyecekti.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Büyük İsrail’in kurulmasına engel olmuş ve bütün dünyanın Filistin’e dönmesine izin vermemişti.
Sapkın Siyonistlerden dünyayı kurtaracak olanların Türk Milletine “damarlarında akan asil kanı” hatırlatıp tarihi sorumluluğumuzu ve kudretimizin farkında olmamızı istiyordu.
Çünkü hesabın kapanmadığının farkındaydı.
Evet hesap kapanmadı, Erbakan Hocamızın alt yapısını hazırladığı stratejik kadro, teknoloji ve kuruluşlar 7 Ekim’de bütün dünyayı kurtaracak olan fitili ateşlenmişti.
Hamas’ı kurduran Erbakan Hocamız;
İsrail’in gerçek yüzünü ve ülkemizde ki yerli işbirlikçilerini bütün dünyaya göstermişti.
Artık bu zor şartlardan büyük siyasi ve stratejik akla sahip olan yeni bir yönetimin iş başına gelmesiyle birlikte bütün Siyonizm’i yeryüzünden silip atacak şartlar olgunlaşmıştı. Artık İsrail’i haritadan silmek, Uluslararası arenada ve vicdan ehli bütün insanlığın nazarında haklılık hatta gereklilik halini almıştı. Ayrıca Siyonistlerin tezgahladığı milyonlarca insanın ölümüne sebep olan savaşın önüne geçilmesi içinde büyük bir fırsat sayılırdı. Mazlumların yerine kötülüğü örgütleyenlerin hak ettiklerini bulmalarının tam zamanıydı.
Milli Çözüm – Milli Mütabakat Hükümeti;
bütün dünyanın Gazze’ye dönmemesi, sömürü sistemi Kapitalizmin’in yerine Adil Bir Düzenin kurulması için ihtiyaç değil zaruriyet hali almıştı. Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!
Küfür tek millettir. Ancak;
“Onlar, (Siyonist ve emperyalist odaklar) iyice korunmuş (sağlam tedbirler alınmış) şehirlerde veya surlar-kaleler gerisinde olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşa girişemezler (kendilerine güvenemezler. Müşriklerin ve münafık kesimlerin) kendi aralarındaki çarpışmaları (birbirlerine kin ve haset duyguları) ise pek daha şiddetlidir. Sen onların (zahiren) birlik ve dirlik (içerisinde olduklarını zan ve) hesap edersin; oysa onların kalpleri paramparça vaziyettedir (çıkarları ve ihtirasları uğrunda her an kapışmaya hazır haldedirler). Bu, şüphesiz onların akletmeyen (ve imana gelmeyen) bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.”
(Haşr Suresi 14. Ayet)
Umarım böyle bir savaş çıkmasın. Çıkarsa ülke yönetimi bu süreci insanlık ve İslam adına ne kadar düzgün yöneteceği konusunda endişeliyim. İnşallah ülkemiz en gelişmiş teknolojiyi kullanarak bu savaşlar olmadan engelleyebilecek rahmetli Erbakan hocanın projelerini kullanarak bu savaşı olmadan önleyen ve dünya barışına en büyük katkı sağlayan ülke oluruz
TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar, 3. Dünya Savaşı’nın çıkma ihtimalinin yaklaşık 2 senedir konuşulduğunu hatırlatmıştı. Akar “İsrail bize tehdit mi, değil mi? Tehdittir, hem de kocaman bir tehdit. Koskoca bir Türkiye devleti, 85 milyon vatandaşın hayatını şansa bırakır mı?” diye uyarmıştı.
Kaynak: http://www.millicozum.com
28 Mayıs 2007 yılında, İstanbul’da ESAM’ın hazırladığı: İşbirlikçilik ve AKP’nin tahribatı” konferansında Rahmetli Erbakan Hoca şunları anlatmıştı:
“Irkçı emperyalizm-Siyonizm beş (şimdi on üç) yıldır, şu işbirlikçi AKP eliyle yürüttüğü manevi tahribatı, ekonomik ve sosyal tahribatı, artık maddi bir işgal ve müdahale ile tamamlamak istemektedir. Böylece Büyük İsrail’i kurmak üzere Sevr’i amacına ulaştırmak ve Türkiye’yi parçalamak peşindedir. İşte bunu önlemek için göstereceğimiz şuurlu gayretler, Çanakkale’den daha önemlidir. Çünkü bu AKP’liler, ne yaptıklarının farkında değildir. Ben bunları avucumun içi gibi bilirim.
Bunlardan hayır beklemek ve desteklemek, bilmeden Siyonizm’e hizmet etmektir. Arttık kendinize gelin, Milli birlik ve dirliğimiz ve ülke bütünlüğümüz tehlikededir. Bu dişi bitmemiş çocuklara devleti teslim etmek ne büyük gaflettir. Bu sözlerim kuru bir tenkit ve siyaset gereği değildir; matematik gibi gerçeğin ta kendisidir. Bakınız, bankacılık, tarım ve hayvancılık gibi pek çok konuda, sözde bağımsız bir takım kurumlar oluşturup, devletin yönetimi fiilen Siyonist merkezlerin ve IMF’nin güdümüne verilmiştir. Bu üst kurumlar, evet AKP’den bağımsız, ama dış güçlere bağımlı hale getirilmiştir. Dış politikada ise, maalesef tamamen dış güçlere teslimiyetçi bir tavır izlenmektedir.”
Netanyahu Deccal, İsrail çıban
Bilesin ki Şeytan, açık düşmandır!..
Başıboş sürüye, gerek bir çoban
Mü’minsen görevin, Siyon aşmandır!..
Kongre alkışlar, katil köpeği
Vicdan özü gitmiş, kalmış kepeği
Umrunda mı dünya, açmış göbeği
Mü’mine onurun, örtün yaşmand
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden (kapasitesinden) başkasını yüklemez. (Herkesin) Kazandığı (iyilikler) lehine (kendi hayrına ve menfaatine), kazandırdıkları (veya sebep oldukları kötülükler ile, ona haksız şekilde kazandırılan şeyler ise) kendi aleyhine (zararına ve şer hanesine)dir. “Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya (bu Kur’an’a, akla ve vicdana dayanarak vardığımız kararlarda ve içtihatlarımızda hataen) yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutarak azarlayıp cezalandırma! (Ey) Rabbimiz; (hadlerini aştıkları ve azıp şımardıkları için) bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır (sorumluluklar) yükleyip (bizi bunaltma! Ey) Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma! Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirgeyip acı! Sen bizim Mevlâ’mızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et. (Nusret ve muvaffakiyet verip zafere eriştir. Amin.)” (Bakara suresi 286)
Dinsiz; Kafirlerin, katillerin, hainlerin, hırsızların ve şovmenlerin iktidarda olduğu bir dünya zamanı…
De ki: “(Artık) Hakk geldi, bâtıl zail oldu. Hiç şüphesiz bâtıl sürekli yok olucudur. (Çünkü Hakk gelince bâtıl batacak, Güneş doğunca karanlık kaybolacaktır.)” İsra-81
Bölgemizin gün be gün bir ateş hattına sürüklenmesi ve sonucu, kestirilemez bir mecraya yol alması, şüphesiz tehditler sınıfındadır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1937’de kurduğu Sadabat Paktı, aslında gelecekte muhtemel tehditleri fırsatlarla törpüleyerek, böylece hem ülke sathında hem bölgesel çapta bir güvenlik kuşağını sağlamıştı..
Prof Erbakan Hocamızın 1997’de öncülüğünü yaptığı D-8’ler hareketi de bölgesel olarak lansedilse de sonuçları itibariyle küresel bir güvenlik ve refah kuşağı oluşturmaktaydı.. Sekiz ülkenin her birinin bulunduğu coğrafya hattı dikkatle incelenirse, Afrika, Avrupa,ve Asya’yı bütünüyle sarıp kuşatan bir “güvenlik hilali” çevrelemektedir.
Gelinen noktada Türkiye Cumhuriyeti Devleti, çevresinde cereyan eden yüksek düzeydeki tehdit unsurlara rağmen, tarihi fırsatlara sahip bir müktesebatın mirasçısıdır.. Ancak bu fırsatları değerledirmeye alıp, tehditleri bertaraf edecek bir iktidarın, diplomatik girişimlerinin etkili ve sonuca odaklı olması için ;
♦️Ekonomik bağımsızlığı ve gücü olmalıdır
♦️Savunma alanında tam bağımsız olmalıdır..
♦️Ve her türlü şantaj ve yolsuzluk iddiaları karşısında tertemiz bir yönetim iradesine sahip olmalıdır..
Eğer ülkemizin imkan ve kabiliyetleri, tarihi fırsatları mevcut olduğu halde, tehdit unsurları bertaraf edecek ve bölgesel hat başta olmak üzere, tüm insanlığa barış ve huzuru yerleşik kılacak iradeyi ortaya koyamıyorsa, o halde geriye bir tek çare kalmıştır.!
Anayasal düzlemde Devletin hukuk organları bu gidişata “Hukuki Müdahaleyi” yapmalı ve bölgesindeki her türlü Siyonist etkiye ve tehdide dur diyecek bir Milli Mutabakat Hükümetinin teşkil etmesine yol açmalıdır.. Tesis edilecek bu Milli Mutabakatın ise mutlaka “Milli Çözüm Proğramına” sahip olmalı ve böldeki tüm aktörleri hizaya sokacak bir Adil Düzen yönetimini kısa sürede teşkil etmelidir..
Milli Çözüm birikiminin öncüsü olan Üstat Ahmet Akgül Hocamız’ın, yarım asırlık birikim ve deneyimine, başta Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve tüm insanlığın acil ihtiyacı vardır!
Hulusi Akar: İsrail bize kocaman bir tehdit oluşturmaktadır!
TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar, 3. Dünya Savaşı’nın çıkma ihtimalinin yaklaşık 2 senedir konuşulduğunu hatırlatmıştı. Akar “İsrail bize tehdit mi, değil mi? Tehdittir, hem de kocaman bir tehdit. Koskoca bir Türkiye devleti, 85 milyon vatandaşın hayatını şansa bırakır mı?” diye uyarmıştı. Hulusi Akar, Anadolu Yayıncılar Federasyonu’nda basın mensuplarıyla bir araya gelerek, soruları yanıtlamıştı. Akar, 3. Dünya Savaşı’nın çıkma ihtimalinin yaklaşık 2 senedir konuşulduğunu aktarmıştı.
“Türkiye Devleti, vatandaşın hayatını şansa bırakır mı?”
“Bir şehrin tepesinden baktığınız zaman şehrin bütün panoramasını görürsünüz. Fakat (örneğin Ankara’da) Ulus’a girdiğiniz zaman sadece orayı görürsünüz. O yüzden, mümkün olduğu kadar tepeden bakmak lazım.” diyen Akar, sözlerine şunları katmıştı:
“Tepeden baktığımızda savaş 3 bölümden meydana geliyor. Bir hazırlık safhası var, bir icraat safhası var, bir de savaş sonrası yaraların sarılması var. Şimdi bu dönemde, geldiğimiz çağdaki araçların gelişmiş olmasından dolayı, ilişkilerin son derece kompleks hale gelmesinden dolayı durum zorlaşıyor. Amerika’yla Çin savaşsın, hadi bakalım… Peki otomobil sanayi ne yapacak, bilgisayar sanayisi ne yapacak, elektronik sanayi ne yapacak, kimya sanayi ne yapacak, ticaret, bankalar ne yapacak, finans ne olacak? Yani bunların hepsi bir dengedir. Hepsi bir kolda icraya gelince sonuç alınıyor, kutu açılıyor. O manada bunların yan yana gelmesi çok zor. Çünkü çok parametre var. Onun için biraz zaman alıyor. 2. Dünya Savaşı’nda Danimarka’nın işgali 6 saat, sadece 6 saat sürdü. Dolayısıyla bunun şakası yok. İsrail bize tehdit mi, değil mi? Tehdit, hem de kocaman bir tehdit. Koskoca bir Türkiye devleti, 85 milyon vatandaşın hayatını şansa bırakır mı? Silahı var mı, var. Mühimmatı var mı, var. Mesafe var mı, var. Zaman hariç her şey var. Zamanlama meselesi oldukça kritiktir. Yani olabilir. Buna bizim tabii ki hazır olmamız lazım.”