İSRAİL’İN İSLAM’LA SAVAŞI
ve
AKP’NİN AYARSIZ YANDAŞLARI
İsrail, İran’a Hava Saldırıları Başlatmıştı
Kuduz İsrail ordusu, İran’ın nükleer programını vurmak için “önleyici, hassas ve kombine bir saldırı” başlattıklarını açıklamıştı. İran medyası, aralarında Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri’nin de olduğu bazı üst düzey isimlerin hayatını kaybettiğini duyurmuşlardı.
Bombalanan yerler ve tahribatları
İsrail’in 13 Haziran 2025 gecesi başlattığı “Yükselen Aslan” adlı hava harekâtında, 200’den fazla savaş uçağıyla İran genelinde birçok stratejik ve askeri hedef bombalanmıştı. Saldırılar; başkent Tahran, Kirmanşah, Doğu Azerbaycan (Tebriz), Kum, Loristan, Hemedan ve İsfahan eyaletlerini kapsamıştı. Tahran’da İran Ordusu ve Devrim Muhafızları’na bağlı bazı üst düzey komutanların ikametgâhları ile sivil yapılar hedef alınmıştı. Hemedan’daki Subaşı Radar Merkezi, Kirmanşah’ta askeri kışlalar, radar sistemleri ve Hüsrevi Sınır Kapısı vurulanlar arasındaydı. Loristan’da bir askeri tesis, Tebriz’de ise beş ayrı nokta bombalanmıştı. İsfahan kentinde yer alan ve İran’ın nükleer programı açısından kritik önemdeki Natanz Uranyum Zenginleştirme Tesisi’ne de saldırılmıştı.
Kimler hayatını kaybetmiş durumdaydı?
Saldırılarda İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri ile Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami’nin yaşamını yitirdiği anlaşılmıştı. İranlı 30 kadar üst düzey komutanın öldürüldüğü konuşulmaktaydı. Tahran’a düzenlenen hava saldırılarında ayrıca nükleer bilim insanları Muhammed Mehdi Tehrançi ve Feridun Abbasi de hayatını kaybedenler arasındaydı. İsrail basınına göre toplamda dokuz nükleer bilim insanı da hayatını kaybetmiş durumdaydı.
Başkent Tahran’da sivil yerleşim alanlarının da vurulması sonucu onlarca İranlı yaşamını yitirmiş veya yaralanmıştı. Saldırının ardından İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, hayatını kaybeden iki üst düzey askeri liderin yerine yeni atamalar yapmıştı. Buna göre, Genelkurmay Başkanlığına Tuğgeneral Habibullah Sayari, Devrim Muhafızları Komutanlığına ise Tuğgeneral Ahmed Vahidi atanmıştı.
İsrail ordusu, İran’a ‘kombine bir saldırı’ başlatmıştı
İsrail ordusundan yapılan açıklamada, İran’a düzenlenen saldırılara onlarca jetin katıldığı vurgulanmıştı. Açıklamada, “İran’ın farklı bölgelerindeki nükleer hedefler de dahil olmak üzere düzinelerce askeri hedefe yönelik saldırıları içeren ilk aşama tamamlandı.” ifadesi kullanılmıştı. İran’ın nükleer silaha sahip olmaya “her zamankinden daha yakın” olduğu iddia edilen açıklamada, İran’ın silahlarının İsrail ve tüm dünya için tehdit oluşturduğu savunulmaktaydı. İsrail’in vatandaşlarını savunması gerekçesiyle “gerekli olan her yere” saldıracağı tehdidinde bulunmuşlardı.[1]
Kuduz İsrail’in öldürdüğü üst düzey isimler şunlardı:
İsrail, 13 Haziran 2025’te gece saatlerinde İran’a kapsamlı hava saldırıları başlatmıştı. Reuters Haber Ajansına konuşan iki kaynak, İsrail’in İran’a saldırısında, aralarında Devrim Muhafızları Hava-Uzay Kuvvetleri Başkanı Hacızade’nin de bulunduğu en az 20 üst düzey İranlı komutanın öldüğünü açıklamıştı. İran’ın yarı resmi haber ajansı Tesnim’e göre, İsrail’in sabaha karşı İran’ın farklı kentlerine düzenlediği saldırılarda Abdulhamid Menuçehr, Ahmed Rıza Zülfikari, Emir Hüseyin Fıkhi, Motlabizade, Muhammed Mehdi Tehrançi ve Feridun Abbasi adlı nükleer bilim insanları yaşamını yitirmiş durumdaydı. Saldırıda hayatını kaybedenlerden Feridun Abbasi, İran’ın Atom Enerjisi Kurumu Başkanı olarak bir dönem görev yapmıştı. Abbasi, 2010’da İsrail’in suçlandığı suikast girişiminden yaralı kurtulmuştu. Yaşamını yitiren diğer bilim insanı Muhammed Mehdi Tehrançi ise İslami Azad Üniversitesi Rektörlüğü görevini yürütüyordu. İsrail, sabaha karşı İran’ın başkenti Tahran, Tebriz, İsfahan’daki Natanz Nükleer Tesisi ile Loristan ve Kirmanşah kentlerine saldırılara başlamış ve günler boyu bunu tekrarlamıştı.
Netanyahu’nun İran saldırısı ile ilgili ilk açıklaması!
İsrail’in Kuduz Başbakanı Binyamin Netanyahu İran’a başlattıkları saldırı ile ilgili “Tehlike ortadan kalkana kadar saldırılar devam edecek.” açıklamasını yapmıştı. Netanyahu, İran’ın atom bombası üretebilecek kadar uranyum zenginleştirdiğini ve silah üretmek için son aşamaya geldiğini ileri sürerek bu saldırıları haklı çıkarmaya çalışmıştı. Siyonist Katil Netanyahu’nun, İran halkını yönetime karşı isyan etmeye çağırması da ayrı bir şeytanlıktı.
Evet Yahudi-İsrail Siyonizm’inin ve Batı (ABD-AB) emperyalizminin bir amacı da, İran’ı parçalamak ve Kürt Koridorunu oluşturmaktı. Böylece, Şii eksenini (Tahran-Bağdat, Şam-Beyrut hattını) parçalamak bahanesiyle; İran’ın kuzeybatısındaki PEJAK yapılanması, Suriye’deki KÜRT kantonları ve Türkiye’deki Açılım safsataları ve Terörsüz Türkiye masalları ile BÜYÜK KÜRDİSTAN hazırlanacak, Barzani Devletçiği ile birleştirilip BÜYÜK İSRAİL kurdurulacaktı!?
Daha önce Trump: “İran misilleme yaparsa İsrail’i savunacağız!” uyarısında bulunmuşlardı.
İsrail’in 13 Haziran 2025 Cuma gece yarısı İran’ı vurmasının ardından ABD Başkanı Trump’tan açıklama yapılmıştı. Trump, “İsrail’in saldırısını önceden biliyordum. İran nükleer bombaya sahip olamaz. Müzakere masasına geri dönmeyi umuyoruz. Göreceğiz. İran misilleme yaparsa İsrail’i savunacağız” diyerek küstahlaşmıştı. Saldırılara ilişkin yayımlanan görüntülerde, Tahran’ın kuzeydoğusundaki Mahallati semtinde sivil yerleşim yerindeki binaların hedef alındığı anlaşılmıştı.
ABD’nin: “Saldırıya dahil değiliz, İran bizi hedef almamalı!” uyarıları
ABD’li yetkililerin açıklamasında: “ABD, saldırılara doğrudan ya da destekleyici olarak dahil değil” ifadeleri yer almıştı. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio da “İsrail, İran’a karşı tek taraflı bir eylemde bulundu. İran’a yönelik saldırılara dahil değiliz. Açıkça söylüyorum İran bizi hedef almamalı. Bizim önceliğimiz bölgedeki Amerikan güçlerini korumak” açıklamasını yapmıştı. Beyaz Saray; saldırının ardından yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump’ın ulusal güvenlik konseyi toplantısına katılacağını duyurmuşlardı.
BM Raportöründen Türkiye’ye, İsrail’e Çelik Taşıyan VELA’yı Engelleyin Çağrısı
İsrail’in ‘Madleen’e baskınına kurusıkı tepki gösteren Erdoğan iktidarı, soykırıma çelik taşıyan ve Mersin’e gelen ‘VELA’ gemisini durdurma çağrılarına ise sessiz kalmıştı. Çağrı yapanlar arasında BM raportörü Albanese de vardı. Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese de Türk yetkilileri, “VELA’nın kargosunun İsrail’e ulaşmasını engellemeye” çağırmıştı. VELA gemisi halen Mersin Limanı’nda bulunmaktaydı.
Albanese, sosyal medya platformu X hesabından pazartesi gecesi yaptığı paylaşımda, İsrail’in pazar gecesi Madleen gemisini ve Filistinlilere bebek maması götüren sivilleri kaçırdığını hatırlatmış ve şu çağrıyı yapmıştı:
“Bugün, The Ditch tarafından sağlanan bilgiler, şu anda Türkiye’ye yanaşan VELA gemisinin soykırımın ortasındaki İsrail Askeri Endüstrileri (IMI) için çelik taşıdığı anlaşılmıştır. Kuşatma ve yardımın suç sayılması da dahil olmak üzere İsrail’in suçlarını durdurmak ve bunlara karşı koymak için, devletlerin ticari, diplomatik, akademik vb. yasal yükümlülüklerine uymaları lazımdır. Türk yetkilileri soruşturmaya ve doğrulanması halinde bu geminin ve yasa dışı kargosunun İsrail’e ulaşmasını engellemeye çağırıyorum.”
İstanbul’da Filistin eylemi: “Madleen’e özgürlük, VELA’ya ambargo” çağrısı
İstanbul’da bir araya gelen yüzlerce kişi, İsrail’in baskın düzenlediği Madleen gemisiyle dayanışmak ve Mersin Limanı’ndaki İsrail’e çelik taşıyan VELA gemisine tepki göstermek için yürüyüş hazırlamışlardı. Filistin Eylem Komitesi’nin çağrısıyla bir araya gelen yüzlerce kişi, İsrail tarafından alıkonulan Madleen gemisiyle dayanışmak ve İsrail’e askeri hammadde taşıyan VELA gemisinin Mersin Limanı’na yanaşmasına tepki göstermek amacıyla Tünel Meydanı’nda eylem yapılmıştı. Kitle, yapılan açıklamanın ardından Şişhane’ye doğru yürüyüş başlatmış, Taksim Tünel’den İstiklal Caddesi’ne çıkan yol ise polis tarafından kapatılmıştı.
Cumhur İttifakı, Lafı Bırakıp İsrail’e Karşı Caydırıcı İcraatlar Başlatmalıydı!
13 Haziran Cuma günü akşama doğru İran’da o ana kadar 200’den fazla insanın öldüğü yolunda haberler aktarılmıştı. İran’ın İsrail’e yönelik füze saldırılarında ise 5 kişinin öldüğü, 200 kişinin de yaralandığı konuşulmaktaydı. Kuduz Netanyahu’nun: “İran rejiminden kurtulmak için iyi bir fırsattır. İran halkı ayaklanıp bu rejimi yıkmalıdır!” çağrıları ise İran’da bir iç savaş çıkarmak üzere halkı kışkırtmak amaçlıydı.
İran yönetimi de, maalesef tam bir şaşkınlık yaşamaktaydı. Çünkü, eğer İsrail’e daha yıkıcı ve caydırıcı bir saldırı yapsa, tüm ABD’yi ve AB ülkelerini karşısında bulacaktı. Yok, böyle halkın havasını almaya dönük propaganda merkezli füze saldırılarıyla yetinse; bu sefer İran vatandaşları yönetimi sıkıştıracak ve isyana kalkışacaktı. Bu durumda İran Devleti’nin meşruiyeti, egemenlik ve milli savunma yeteneği tartışılmaya başlanacaktı!?..
13 Haziran 2025 Cuma günü CNN Türk’te, Sn. Erdoğan’ın “Seni bulsaydım Milletvekili yapardım!..” iltifatına uğrayan Fulya Öztürk’ün “Akıl Çemberi” programına katılan Dr. Hazal Vural Jane, o sırada haber merkezlerine düşen: “İsrail yetkililerinin; İran sivillerimizi vuruyor, dünya buna engel olmalı…” çağrısını duyunca, hırs ve heyecanla: “Doğru söylüyorlar… İsrailli sivillerin korunması lazım!..” diyerek, gerçek ayarını ve amacını ortaya koymuşlardı. Bunlar, herhalde Kuduz İsrail’in İran’da haksız yere katlettikleri masum halkı insan saymamaktaydı!.. Ama hem Siyonist İsrail zorbaları, hem de onların Gazze’de ve İran’daki Müslüman katliamından sinsi ve şeytani bir haz duyan işbirlikçi takımı için bir atasözümüzden uyarlama şu dizeleri hatırlatalım:
“Eceli gelen domuz
Olur saldırgan kuduz!..”
İran’a saldıran İsrail, aynı uyduruk bahane ile Türkiye’ye saldırmaz mıydı?
Evet, “nükleer silah yapabilir” bahanesiyle İran’a saldıran İsrail ve ABD, yarın “Akkuyu Nükleer Enerji Santrali’nde, atom bombası yapabilme kapasitemiz olduğunu” ileri sürüp, orayı kapatmamızı veya ABD ve AB’nin kontrolüne açmamızı istese ne olacaktı? Bu gerekçe ile ülkemize saldırsa, kim engel olacaktı? Bu nedenle Erdoğan iktidarı, artık lafla kınamayı bırakıp, en azından D-8 Ülkelerini toplantıya çağırıp ciddi tedbirler almalıydı!
Kemal Güçlü gibi Yandaşlar, AKP iktidarının ayarını yansıtmaktaydı!
Kemal Güçlü gibi, basit ve fasit yandaşlar üzerinden “Durduk yere İsrail’i kışkırtıp Filistin halkını tehlikeye attığı” safsatasıyla HAMAS’ı suçlayıp saçmalayan dindar kahraman iktidar ve kiralık yandaşları, acaba kimlerin işine yaramaktaydı?
Hatta bu Kemal Güçlü gafili başka bir yerde: “HAMAS, İsrail’e saldırıp, Siyonistlere Gazze katliamı için bahane sunmuşlardır. Öyle paramotorlarla, çok ciddi korunan İsrail’e girip esirler almaları da, İsrail’le bir danışıklı dövüş gibi durmaktadır!” diyecek ve Şanlı HAMAS Mücahitlerine iftira edecek kadar şaşırıp şımarmıştı…
“Yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder” atasözüne uygun bu yarı cahil bilgiçler, Bel’am’a ihtiyaç bırakmayan iz’an ve vicdan yoksunu takımdı. İlgili kitabında şunları yazmıştı:
“Devletimizin askeri vardır. Devletimizin teçhizatı vardır. Askerin kullanacağı teçhizatı vardır. Devletin askeri ile alâkalı yapacağı çok büyük hazırlıklara gerek yoktur. Çünkü bütün her şey yerli yerindedir. Elhamdülillah. Daha pek çok gün yüzü görmemiş teçhizat da var. Askerimiz güçlü Elhamdülillah. Kabiliyeti çok yüksek. Moral gücü, motivasyon gücü çok büyük. Bunların hepsi bir artıdır. Buralarda problem yoktur. Devletimizin ekonomisi de iyidir, bir savaş ekonomisini de kaldırır. Burada da problem yoktur. Peki buna nasıl bir hazırlıktan bahsediyoruz o zaman? Buna bahsetmiş olduğumuz hazırlık, halkın psikolojik olarak hazırlanmasıdır.” (s. 48-49) diyen Yarı Cahile sormak lazımdı:
Madem öyle, bu dindar kahraman iktidarınız niye Gazze’deki ve İran’daki bunca katliamlarına rağmen İsrail’e yönelik hiçbir ciddi ve caydırıcı adım atmıyorlardı?
(CHP ve Diğer Muhalefete Sormak Lazım:) “İncirliği kapatalım, Küreciği kapatalım (biz de iktidara destek çıkalım)” diye niye söylemiyorsun? Sen siyasi parti değil misin? Elinde gücün var. Ana muhalefet partisisin haydi yapsana. Yapmıyor. Niye? Çünkü derdi üzüm yemek değil. Derdi bağcıyı dövmek. Eğer gerçekten üzüm yemek olsa Türkiye’de İncirlik ve Kürecik olmak üzere bu üslerin kapatılmasını ister. Hiç böyle bir talebi yok. Tezkerede yabancı asker girecekmiş. Buna izin vermeyeceğiz diye adam halkı galeyana getirmeye çalışıyor. Asıl yapmak istediği halkı galeyana getirmek.” (s. 67) diyen Bay yandaş Kemal Güçlü’ye kim hatırlatacaktı: Yahu aynı girişimleri 23 yıldır tek başına iktidar olanlara niye sormaz ve sorumlu tutmazlardı?
HAMAS’ı Suçlayıp Saçmalayanlar Vicdansızdı!
“İsrail’de, Netanyahu hükümetiyle muhalifler kavgalıydı. Gazze’den saldırı oldu diye savaş kabinesi kurdu adamlar. Bir anda olay değişti. Niye değişiyor? İçeride dün bunlar birbirlerini yiyorlardı İsrail’de. Bugün bir araya geliyor adamlar. Bak bunlar yapabiliyor. Aynısını bizim de yapmamız gerekiyor.” (s. 49) diyerek HAMAS’ı suçlayanlar nasıl bir imana ve insafa sahip insanlardı?
“Kantar’ın topuzunu kaçıranlar oluyor. Ayarı yok adamın. Ne yapıyor? Bakıyorsun, geçen haberlerde izledim. Zannedersem İstanbul’du veya başka bir yer de olabilir. 60 kişi veya 60 küsür kişi yaralandı diyor haberde. 40 küsür tanesi polis, 20 küsür tanesi sivil diyor. Sizin derdiniz ne ya? Siz İsrail’e protestoya mı gidiyorsunuz? Polisi taşlamaya mı gidiyorsunuz? Siz neyin peşindesiniz? 40 küsür tane polis atılan taştan, sopadan, neyse bundan yaralandı. 20 küsür tane de orada eyleme katılan kişilerden yaralanma var. Neyi protesto ediyoruz? Neyin peşindesiniz? İsrail konsolosluğuna eylem yaptın. Orayı ele geçirmeye mi çalışıyorsun?” (s. 70-71) diyerek sorumsuz iktidarı değil de, HAMAS’a sahip çıkan şuurlu insanlarımızı hedef alan bu yandaşlarla nereye varılacaktı?
Kemal Güçlü, “Filistin’i Nasıl Kaybettik?” kitabında (Konya-Mart 2024) doğrularla yanlışları harmanlayıp, Erdoğan’ı suçsuz hatta sorumsuz göstermeye çalışmıştı!
“Bugün PKK’yı, Kuzey Irak’ta veya Suriye’de kolları olan YPG’si, PYD’si, hepsi İsrail tarafından destekleniyor. Bunlar tarafından çıkartılmış örgütler. Suriye’nin kuzeyine de işgale giriştiği zaman, YPG, PKK ile yani kendi adamlarıyla karşılaşmış olacak. O adamların uzantısı da Türkiye’nin sınırına geliyor. Yani İsrail bizimle sınır komşusu olmuş olacak bu şekilde. Daha sonra, Türkiye’nin Güneydoğu bölgesini bölmeye çalışacak. Bununla alâkalı her ne kadar PKK’nın yurt içerisinde terör faaliyetleri azalsa bile, artık teröristler dağdan şehre inmiş haldeler. Şehirde artık, dağda değil bu insanlar. Daha önce bu S. D. denilen adam bir eylem çağrısı yaptı. O 6-7 Ekim olaylarında, bizim 50 tane vatandaşımız şehit oldu. Niye? Çünkü bunlar sokak eylemlerine giriştiler ve doğuda kargaşa oluşturdular. İşte bunlar tekraren bu planı uygulamak istiyorlar. Güneydoğu’ya, Türk sınırına geldiği vakit, Türkiye’nin sınırına YPG eliyle komşu olduğu vakit, artık buraya müdahalesi, burayı karıştırması daha kolay olur onlar için. İç çatışmalar, iç karışıklıklarla bizden Güneydoğu Anadolu bölgesini koparmaya çalışacaklar bu şekilde. Zaten bunun için PKK-PYD’ye 50 bin tır silah verildi. PKK-PYD’nin askeri zaten 50 bin civarında. Yani her bir askere bir tır silah düşüyor. Hesap edebiliyor musun? 50 bin tır silah verdiler. Bu insanları öncü kuvvet olarak sokmaya çalışacaklar bu operasyonlara.” (s. 58-59) diyen bu yarı cahil adam niye şimdi İsrail’in kuklası olan aynı PKK ile çözüm süreci başlatanlara hiç ses çıkarmazdı?
Herkesin Erdoğan’a Akıl Vermeye Çalışması Çok Yanlışmış!
“Herkes Erdoğan’a bir akıl verme derdine düşmüş. Şöyle yapalım, böyle yapalım, öyle yapalım. Ya sen daha evindeki aileye hâkim olamayan bir kişisin. Çıkıyorsun, ülkede 86 milyon insanı idare eden bu adama akıl vereceğim diye uğraşıyorsun. Yani insanın biraz haddini bilmesi lazım. Senin elindeki bilgi ne? Senin elindeki belge ne? Senin istihbari bilgin ne? Yani ne kadar bir bilgin, tecrüben, kafa yapın var? Daha çıkıyorsun insanlara şöyleydi böyleydi diye akıl vermeye çalışıyorsun. Ya insan kendisini bir ölçer, tartar, bir bakar ya. Yok, herkes her şeyi bilirim havasında. Bazılarına kalsa, hemen yarın Filistin’e gider. Bazılarına kalsa, aman ülke savaşa girmesin. Kardeşim, ülke savaşa girmesin diye Gazze’de, Filistin’de Müslümanlar şehit olmaya devam mı etsin? Veya yarın girelim de bizim ülke zarara mı uğrasın? Yani bu çok hassas dengeleri barındıran bir mesele. Bunun kararını verecek olan, bunu ölçüp biçip tartacak olan Devlet Başkanıdır. Senin bildiğin şeyin bin katı bu adamın masasının üstünde. Ölçüyor, biçiyor, onu mu yapsak, bunu mu yapsak. Sen zannediyor musun, Erdoğan akşam eve gitti, oh vurdu kafayı yattı. Sabah dinç bir şekilde kalkıyor. Böyle mi zannediyorsun? Bunu bu şekilde zannediyorsan sende zaten bir vefasızlık ve büyük bir nankörlük vardır. Ve dahi büyük bir cehalet vardır. Bu işlere karar verecek olan Devletin Başıdır. Biz de her zaman onu söylüyoruz. Kardeşim biz Erdoğan’ı biliriz. “Biz İsrail’le harp yapacağız” diyorsa, “Tamam, Devlet Başkanı harbe karar vermiştir, harp yapalım” diyeceğiz. “Yok arkadaş biz buna hazır değiliz veya başka sebepler var. Bundan dolayı biraz durmamız gerekiyor” diyorsa duracağız. Bu kadar basit. Başındaki lidere itaat etmek bu kadar kolay. Kendi kafandan fantezi üretip durma. Başındaki lider, imam, burnu kesik siyahi bir köle bile olsa buna itaat edin buyuruluyor.” (s. 78-79) diyen Kemal Güçlü Yandaşı; Sahabe-i Kiram’ın, Hülafa-i Raşidin Hazeratını uyardıklarını nedense hiç hatırlamamıştı… Bu Erdoğan hiç yanlış yapmaz mıydı?
“Onun için değerli arkadaşlar, bu işlere karar verecek olan Erdoğan’ın kendisidir. Biz geçen hafta şunu ifade ettik size. Arkadaş, bizim ülkemizin askeri vardır, güçlüdür. Silah teçhizatı vardır ve çoktur. Ekonomisi de savaşı kaldırabilecek bir ekonomik yapıya sahiptir. Yani biz bir harbin maliyetini karşılayabilecek durumdayız. Lakin eksik olan bir noktamız var. O da milli birlik ve beraberliğimiz tam değil. Bugün bir harbe girdiğin zaman bunu düşünen, bu ülkedeki kitle sayısı bellidir. Diğer bir kitle, “Ya Erdoğan bizi harbe soktu.” diyerek isyan edecek noktadadır. Bugün mazot 40 lira oldu, patates şu an şu fiyat oldu diye bile insanlar kazan kaldırırken, yarın böyle bir harbin içerisine girse ne olacağını düşünüyorsunuz?” (s. 80) diyen bu yandaş, dolaylı da olsa, “İsrail’e, ABD ve AB’ye teslim olmak, akıllılıktır” demeye çalışmıştı…
Kitabında yer yer fiili ve askeri cihattan sakınmamak ve zalimlere karşı Allah’a sığınmak gerektiğini yazan Kemal Güçlü, sıra Erdoğan’a gelince, geri adım atmaktaydı!
“Müslümanlar arasında şu fikir yayıldı. Zehirli bir sarmaşık gibi. Nedir o? “İslam savaşmayı sevmez. Müslüman savaştan uzak durur.” fikrini yayıyorlar. Böyle bir algı oluşturuldu Din düşmanlarınca… Çünkü bunlar Müslümanlarla savaşmak istemiyor. Bunu kırabilmek adına Müslümanların içerisinde fitne yayıyor. Müslümanlar savaş değil, barış insanıdır diye bizi aldatıyor. “Bakın, sakın bunları düşünmeyin. Bunlar iyi şeyler değil” diye Müslümanları tahrif ediyorlar. Ettiler de.” (s. 209)
“Harbi çıkartan (Siyonist İsrail) kendileri, biz değiliz. Ama biz başlarına gelecek olan sonucu da söylüyoruz. Yapabilecekleri hiçbir şey yok. Sadece katliamlarını yaparlar. Daha fazla insan öldürürler. Daha fazla bebek öldürürler. Sonuç ne? Eee sonuç hiçbir şekilde değişmeyecek. Siz yıkılacaksınız. Yerine büyük bir İslam medeniyeti kurulacak. (İsrail’e hatırlatıyorum:) Eee bak siz harp çıkartmaya çalışıyorsunuz. Bu harp sizin üstünüze sıçrayacak. Bu gözüküyor. Yani 2 milyar Müslüman âleminin eli armut toplamıyor. Sen her gün bombalıyorsun. Bu da diyecek ki sen beni niye bombalayıp duruyorsun? Bu, sana bir karşılık verecek. Şu anda karşılık verilmediği için sen azgınlaşıyorsun. Seviniyorsun orada. Bana bir şey olmaz ki diye orada oynuyorsun, zıplıyorsun. Bu insanların eli armut toplamıyor. Günü geldiği zaman da efendim biz burada yaşayan insanlardık demeyin.” (s. 124-125)
“Efendimiz (SAV); ‘Ben cihad Peygamberiyim’ buyurdu. Ne demek bu? İbrahim Aleyhisselam, Musa Aleyhisselam, İsa Aleyhisselam. Nuh Aleyhisselam bunlar ulul azm peygamberlerdi. Bunların büyük düşmanları vardı. Ama bu peygamberlerin elinde silahı yoktu.” demeye getiriyorlar. Ama Efendimiz (SAV) cihad Peygamberiydi. Devamlı savaştı. Hakikati ortaya koyabilmek ve hakikatin devamını sağlayabilmek için. O elinde tuttuğun şeye (Kılıç’a) dayanman icap eder. Onun için hutbelerde imam efendi ne yapar? O elinde tuttuğu kılıca yaslanır. Niye böyle? O olmadığı zaman düşman seni kaale almıyor. Bırak diyor ya, bu Müslümanlar ancak konuşuyor. Konuşurlar kınarlar sonrası yok bir şey. Bunun farkındalar. Ama Müslümanlarda bir güç gördükleri zaman diyor ki “Tamam bunlara çok fazla zulüm yaparsak bunlar da bizimle mücadele ederler” korktukları için de bundan vazgeçerler.” (s. 214-215) diyerek, İslam’ın Cihad Dini, Efendimizin Cihad Peygamberi olduğunu anlatıp kahramanlık taslayan bu yarı cahil Kemal Güçlü, R. T. Erdoğan’ın İsrail’e karşı dik durmasını ve sorumluluklarını kuşanmasını isteyenleri ise; “Fitne çıkarmak ve haddini aşıp Devlet Başkanına akıl sunmak”la itham etmeye kalkışmıştı… Evet, 100 sayfalık kitapta böyle 20 yerde çelişkiye düşen ve ne dediğini bilmeyen insanların yandaşlığı bile, bu iktidarın ayarını ortaya koymaktaydı…
Rahmetli Erbakan Hocamızın Siyonizm’le ve İsrail’le ilgili çarpıcı ve ufuk açıcı sözlerini, kendi fikri ve bilgisiymiş gibi aktaran bu zavallı, acaba Rahmetli Hocamızın AKP’nin işbirlikçi icraatlarını, ekonomik ve ahlâki tahribatlarını vurgulayan uyarılarından niye bir tek cümlesini kitabına almamışlardı? Son olarak şu acı gerçeği bir kez daha hatırlatalım: Bu Dine ve bu millete Din istismarcılarının verdiği zarar, Din inkârcılarının verdikleri zarardan çok daha fazlaydı!..
- Kaynak: AA, Press TV, IRNA – 13.06.2025 – bianet.org
“Hem Siyonist İsrail zorbaları, hem de onların Gazze’de ve İran’daki Müslüman katliamından sinsi ve şeytani bir haz duyan işbirlikçi takımı için bir atasözümüzden uyarlama şu dizeleri hatırlatalım:
“Eceli gelen domuz
Olur saldırgan kuduz!..”
İran’a saldıran İsrail, aynı uyduruk bahane ile Türkiye’ye saldırmaz mıydı?
Evet, “nükleer silah yapabilir” bahanesiyle İran’a saldıran İsrail ve ABD, yarın “Akkuyu Nükleer Enerji Santrali’nde, atom bombası yapabilme kapasitemiz olduğunu” ileri sürüp, orayı kapatmamızı veya ABD ve AB’nin kontrolüne açmamızı istese ne olacaktı? Bu gerekçe ile ülkemize saldırsa, kim engel olacaktı? Bu nedenle Erdoğan iktidarı, artık lafla kınamayı bırakıp, en azından D-8 Ülkelerini toplantıya çağırıp ciddi tedbirler almalıydı!”
YAHUDİ’NİN ŞEYTANLARI
Ey Siyonist şeytan, onmazsın1 asla
Ta Adem’den beri, itirazın var…
İtaat zor gelir, Tanrılık tasla
Gurur kibir gibi, bin marazın var…
Faiz fuhuş zulüm, mel’anet harsın2
İsrail’i kurdun, bitmedi hırsın
Köküne saldırdın, namus ve ırzın
İnanca ahlâka, kin garazın var…
Hak Dinleri bozdun, istismar huyun
Hain işbirlikçi, değirmen suyun
Şehvet kapitalizm, Şeytanlık kuyun
Vahşi komünizmle, ince zarın var…
Yahudi takımı, has kurmayların
Haçlı barbarları, korumaların
Münafık Müslüman, kiralık malın
Sanırsın sınırsız, imtiyazın3 var…
İnsan kılığında, nice Şeytanlar
Özgürlük savunur, bak şarlatanlar
Kendi kalesine, hep şut atanlar
Ey Şeytan ne bitmez, intisarın4 var…
Adil Düzen yoksa, adilik yaygın
Lanetli sistemde, Lutilik saygın
Maaş makam versen, gafiller baygın
Bu dünyaya sonsuz, ihtirasın var…
Güvenme bu devran, yıkılacaktır
Atom füzene ot, tıkılacaktır
Boş beynine kurşun, sıkılacaktır
Anlarsın ki yalnız, bir mezarın var…
Uçuruma kayar, bozuk freni
Erbakan çözmüştü, gizli şifreni
Milli Çözüm bağlar, bu şizofreni
Hak ettin ey zalim, intizarın5 var…
“Erdoğan Erbakan’ın, planı” diyen
O lanete uğrar, bil ebediyen
Bunların günahın, Hocay yükleyen
Süfyan; kusacağın, çok ifrazın6 var…
İmtihan gereği, ruhsat verilir
Zalime kâfire, fırsat verilir
Sonunda bize de, TÜRK-SAT verilir
Bilirim Ahmedim, inkisarın7 var…
Onmazsın: İyileşmezsin, düzelmezsin.
Hars: Kültür, gelenek yapısı.
İmtiyaz: Ayrıcalık, üstünlük saplantısı.
İntisar: Öç alma, intikam duygusu.
İntizar: Kuşkulu bekleyiş.
İfraz: Salgı, kusuntu.
İnkisar: Kalp kırıklığı.
Bazen bir cümle çok şey anlatır;
Bel’am bile ihtiyaç bırakmayan izansız,vicdansızlar !!!
MEHDİ-MESİH ÇOKTAN BULUŞTU!..
Kendini çok güçlü, sanan gafiller
Aciz kıvranıyor, süper mahfiller
İnançsız ahlâksız, yaşyan sefiller
Çırpınır Korona, derde düşerse…
Namaz Din direği, zirvesi cihat
Cahilce ölecek, etmeyen biat
Can-mal tehdidinde, ertele taat
Cihat devam eder, ser de düşerse…1
Bil Hak yolcuları, aşka belenir
Sanma ki zalimden, medet dilenir
İmtihan çetindir, çok sık elenir
Tam sadık birkaç yüz, ferde düşerse…
Flibya’da2 buluştu, Mehdi Mesih’le
Hilal’le görevli, Haç’ı fesihle3
Adil Düzen kurar, zulmü nesihle4
Zafer bayram olur, şer de düşerse…
Hakkın rızasına, ermek dilersin
Saldırgan zalime, bıçak bilersin
Elma ayva olsa, yıkar silersin
Nasıl toplanır ki, zerde5 düşerse…
Münafıklar boş laf, palavra sıkar
Bir virüsle Allah, saltanat yıkar
En kirli sırların, açığa çıkar
Nifakını örten, perde düşerse…
Küfrün önderleri, kesilir gider
Siyonist’e mezar, eşilir gider
İsrail çıbanı, deşilir gider
Bu çağdaş Nemrutlar, nerde düşerse…
Erbakan’a hain, onursuz adam
Hidayet kararmış, o nursuz adam
Nasıl dik duracak, omursuz6 adam
Yakın; kütük gibi, yerde düşerse…
Haram bal kaymağa, lokma daldırmaz
Nefsi için hiç kim-seye saldırmaz
Ahmet Hakkı söyler, halka aldırmaz
Sadık Milli Çözüm, merde düşerse…
AHİR ZAMANDA MEHDİYET VE MESİHİYET HAREKETİNİN KUTLU ŞAHSİYETLERİNE DE DOLAYISIYLA ALLAH C.C.’NÜN DE ŞANINA ; BÖYLESİ GÜÇTE VE KUVVETTE YAKLAŞIK BEŞBİN SEKİZYÜZ YILDIR (5800) ORGANİZE OLMUŞ BİR DÜŞMANI (Şeytanın Şaheseri Siyonizmi) YENMEK (hem de 60 yıllık bir çalışmayla) VE TARİHTE EŞİ BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ BİR SİSTEMİ (ADİL DÜZEN’İ) İNSANLIĞIN ÖNÜNE SUNULMASINA VESİLE OLMAK YAKIŞIRDI!..
Tarih boyunca asırlardır insan var olduğu günden buyana Erbakan Hocamızın ifadeleriyle 2 sınıf insan vardır. Birincisi Allah’a teslim olmuş insanlar, ikincisi Nefsine esir olmuş insanlar. Nefsine esir olup şeytana uyan insanların bütün dünyaya hakim olma hırs, arzu ve idealleri asırlardan beri mevcuttur ve zamanla bir inanç halini almıştır. İnançlarının özü buna dönüşmüştür. Yani dünyaya hakim olma onların dini haline gelmiştir. Ve tarihin derinliklerinden gelen bu gayretleri çalışmaları bugünkü halini almıştır… Nefsine esir olmuş insanların başını çeken Siyonistler yaklaşık olarak 5800 yıldır ARZI MEVUD hayaliyle yanıp tutuşmakta ve tüm gayretleri bu yönde olmaktadır. Arz-ı Mev’ ud Merkezli (Nil’den Fırat’a bütün ülkelerin topraklarına sahip olma ve dünya hakimiyetini kurma inancı ve amacı) güya Yahudilere vaad edilen Büyük İsrail hayalinin ve Batı Emperyalizminin (ABD ve AB) Ortadoğu hedeflerinin önündeki en büyük engel olarak TÜRKİYE görülüyordu. Çünkü tarihi mirası, tabii yapısı ve başta Türk dünyasına lider ve lokomotif olabilecek imkanları, İNANCI ve HAZIRLIKLARI özünde taşıyordu. Ve elbette Türkiye’nin Aziz Erbakan Hocamızın ve onun devamı en sadık talebesi ve takipçisi olan Milli Çözüm’ün de büyük gayret ve çabalarıyla İLMİ – CİDDİ -KUR’ANİ PROGRAM VE PROJELERE SAHİP OLMASI OLGUNLAŞTIRMASIYLA da Siyonist ve Emperyalist kesimleri derinden ümitsizliğe sevk ediyor hatta ARZ-I MEV’UD hedeflerini eylemlerini her seferinde askıya gecikmeye sebep olmaktaydı. Bu hedefleri için yeryüzünde başta Müslüman koymamak ve kendilerine hizmet edecek kadar insanı yaşatmak diğerlerini öldürmek dinlerinin icabı olmakta…
Büyük İsrail Projesi BİP’ ten Arap Baharına, dinlerarası diyalog safsatasından, Çözüm Süreci “terörsüz Türkiye ” – Kürt Açılımları tuzağına kadar , bölgemize yönelik bütün Siyonist ve Emperyalist tezgahların asıl hedefinde Türkiye bulunmaktaydı. Ama çok şükür ki İsrail ve avenesinin tüm bu İslam dışı hedeflerini ve insanların katledilmesi kendilerinin efendi insanlığın onların kölesi prensibini boşa çıkartan, fikren çürüten ve hamdolsun İsrail laftan değil müeyyideden yani güçten anlar prensibince; Batılıların şeytani plan hedef ve güçlerini etkisiz bırakacak yeni ve yüksek teknolojik üstünlüğümüzün (ERBAKAN TEKNOLOJİ HARİKALARI) de hazırlandığını bilmek kavramak en büyük konfor , en büyük ferahlık vesilesi olmakta…
Ehh kötülüğün merkezi olan Siyonizm’in etkisiz ve yetkisiz kılındığı gün artık ne AKP’NİN ayarsız yandaşları ne de kirli güçlerin diğer işbirlikçi ve yandaşları bugünkü gibi Siyonizm’e hizmet etmeyi değil Hakkın emrine girmeyi ister istemez yeğleyecekleri günlere ramak kaldı inşaallah..
TARIK SURESİ 3. AYET
O (Tarık öyle bir) Yıldızdır ki, (küfür karanlıklarını) delen (zulüm odaklarını ve şeytani çarklarını deşifre eden)dir. [Not: “En-Necmüs-Sakıb” = cehalet ve zulüm karanlığını Delen Yıldız: Hz. Peygamber Efendimizin iman ve istikamet devrimine ve Onun izinde gerçekleşecek Mehdiyet önderliğine işaret olabilir.]
ÂL-İ İMRAN SURESİ 55. AYET
Hani Allah, buyurmuştu ki: “Ey İsa, doğrusu Ben senin (dünya) hayatına (şimdilik) son vereceğim, seni (insanların erişemeyeceği şekilde onlardan uzaklaştırıp) Kendime yükselteceğim, seni kâfirlerin (ithamlarından) temizleyeceğim ve (yeniden yeryüzünde zuhur edip Deccalizm’le mücadelende) sana uyanları (zafere eriştireceğim ve) kıyamete kadar inkâra sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedip (yargılayacağım).” [Not: Ayetteki “müteveffike” kelimesi, öldürmek değil, Âl-i İmrân 153. ayetindeki “mafateküm=sizden uzaklaştırdığımız” kelimesiyle aynı anlamda kullanılmıştır. Yani hadislerde de belirttiği gibi, Hz. İsa (AS) sağ olarak göklere kaldırılmıştır ve ahir zamanda geri gelmesi Hakk’tır. “Ruh” ile “can” farklı kavramlardır. İnsandan ruhun ayrılması “fevt”, canın çıkması ise “mevt” kelimesiyle anlatılır.]
MÜCADELE SURESİ 20. ve 21. AYETLER
Şu kesin bir gerçektir ki; (Hakkı ve hayrı tanıdıktan ve katıldıktan sonra, dünyalık hesaplarla) Allah’a ve Resulüne (muhalefet bayrağı açıp) karşı çıkarak (İslam davasına hıyanet edip ayrılanlar var ya) işte onlar mutlaka rezil ve zelil düşecek aşağılık kimseler arasındadırlar.
(Unutmayınız ki) Allah, “muhakkak Ben ve Elçilerim galip geleceğiz” diye yazmış (ve kararlaştırmış)tır. (Allah’ın partisi ve Kur’an’ın takipçisi olanlar mutlaka kazanacak ve başarıya ulaşacaklardır.) Gerçekten Allah, en büyük Kuvvet sahibidir, Güçlü ve Üstün olandır.
AYET MEALLERİ İÇİN:
Rabbani Yaklaşım ve Anlayışımızla Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı
Hazırlayan: Abdullah Akgül, Ezher Üniversitesi Mezunu
Yorumlayan: Üstat Ahmet Akgül
http://www.mealikerim.com
Milli Çözüm, Milli sorumluluk ve vicdan ehli herkese sesleniyordu!
“İran’a saldıran İsrail, aynı uyduruk bahane ile Türkiye’ye saldırmaz mıydı?”
Milli Çözüm Cumhur İttifakına sesleniyordu!
“Lafı bırakıp İsrail’e karşı caydırıcı icraatlar başlatmalıydı!”
“Dinimize ve milletimize Din istismarcılarının verdiği zarar, Din inkârcılarının verdikleri zarardan çok daha fazlaydı!..”
Derin gafletten uyanın, gördükleriniz rüya değil, kâbus değil, gerçektir!
Siyonist İsrail, açıkça “İSLAM” ile savaştığını ilan ediyor, kudurmuş İsrail zorbaları Gazze’de ve İran’da Müslüman katliamı yapıyor; işbirlikçi takımı ise sinsi ve şeytani bir haz duyuyordu.
Kuduz Netanyahu: “İran rejiminden kurtulmak için iyi bir fırsattır. İran halkı ayaklanıp bu rejimi yıkmalıdır!” çağrıları yaparak İran’da bir iç savaş çıkarmak üzere halkı kışkırtmaya çabalıyordu.
İran yönetimi de, maalesef tam bir şaşkınlık yaşıyordu!
Eğer İsrail’e daha yıkıcı ve caydırıcı bir saldırı yapsa, tüm ABD’yi ve AB ülkelerini karşısında bulacaktı.
Yok, böyle halkın havasını almaya dönük propaganda merkezli füze saldırılarıyla yetinse; bu sefer İran vatandaşları yönetimi sıkıştıracak ve isyana kalkışacaktı.
Bu durumda İran Devleti’nin meşruiyeti, egemenlik ve milli savunma yeteneği tartışılmaya başlanacaktı!?..
Yahudi-İsrail Siyonizm’inin ve Batı (ABD-AB) emperyalizminin bir amacı da; İran’ı parçalamak ve Kürt Koridorunu oluşturmaktı.
Böylece, Şii eksenini (Tahran-Bağdat, Şam-Beyrut hattını) parçalamak bahanesiyle; İran’ın kuzeybatısındaki PEJAK yapılanması, Suriye’deki KÜRT kantonları ve Türkiye’deki Açılım safsataları ve Terörsüz Türkiye masalları ile BÜYÜK KÜRDİSTAN hazırlanacak, Barzani Devletçiği ile birleştirilip BÜYÜK İSRAİL kurdurulacaktı!?
Dindar kahraman iktidarın kiralık yandaşları;
“Durduk yere İsrail’i kışkırtıp Filistin halkını tehlikeye attığı” safsatasıyla HAMAS’ı suçlayıp saçmalaya devam ediyordu.
Kemal Güçlü gafili: “HAMAS, İsrail’e saldırıp, Siyonistlere Gazze katliamı için bahane sunmuşlardır. Öyle paramotorlarla, çok ciddi korunan İsrail’e girip esirler almaları da, İsrail’le bir danışıklı dövüş gibi durmaktadır!” diyecek ve Şanlı HAMAS Mücahitlerine iftira edecek kadar şaşırıp şımarıyordu…
Dindar kahraman iktidar ve yandaş takımı, dolaylı da olsa, “İsrail’e, ABD ve AB’ye teslim olmak, akıllılıktır” zannediyorlardı.
Yandaş takımı, Dindar kahraman iktidara;
Gazze’deki ve İran’daki bunca katliamlarına rağmen niçin İsrail’e yönelik hiçbir ciddi ve caydırıcı adım atılmıyor…
Niçin İncirlik kapatılmıyor…
Niçin Kürecik kapatılmıyor…
İsrail’in kuklası olan PKK ile niçin çözüm süreci başlatılıyor…
Diye sormuyor ve sorumlu tutmuyorlardı.
Basit ve fasit yandaş takımı; Dindar kahraman iktidarı değil de, Erdoğan’ın İsrail’e karşı dik durmasını ve sorumluluklarını kuşanmasını isteyen ve HAMAS’a sahip çıkan şuurlu insanlarımızı hedef alıyor, fitne çıkarmak ve haddini aşıp Devlet Başkanına akıl sunmakla itham ediyorlardı.
İŞBİRLİKÇİLERİN TAHRİBATLARI!
Yaklaşık çeyrek asırdır Hükümette olan, Haim Nahum Doktrini ve BOP Projesi uygulayıcısı olan, Din İstismarcısı AKP ve yardakçılarının gaflet belki de hıyanetleri;
# 1 Mart tezkeresinin, Milli Görüş’ün üstün gayretleri ile Meclisten geçmemesine rağmen, ABD uçakları İncirlikten havalanarak 4999 sorti atmış ve AKP Hükümeti, ABD’ye lojistik destek sağlamakla kalmamış üstüne birde conilere dua etmişti. İsrail ise İran’ı vururken, Irak hava sahasını kullanmaktaydı.
# Arap Baharı başlangıcında Esad’ı devirmek için yanlış dış politikalara başvuran AKP Hükümeti, Suriye’nin istikrarsızlaştırmıştır. Ardından ise Medyanın “AKP’nin zaferi” olarak pompaladığı Ahmet Şara Hümümeti, Esad’ı devirmişti. İsrail, İran’ı vurmakta ve Suriye Hava sahasını kullanmaktaydı. Yeni Suriye Hükümetinden ise en ufak bir tepki dahi gelmemekteydi! AKP’nin zaferi, İran’ın parçalanması mıydı?
* Kıbrıs Barış Harekatına destek olan tek lider Kaddafi’ydi. Ancak AKP Hükümeti, NATO’ya fiili destek vererek Libya’nın parçalanmasına sebep olmuştu!
Ayrıca AKP Hükümeti Erbakan Hocamızın kurmuş olduğu D-8 İslam Birliği Projesine sahip çıkmak yerine, pasifize etmişti.
ASIL HEDEF TÜRKİYE’DİR VE (ONLARA GÖRE) VAKİT GELMİŞTİR!
Kuduz İsrail’in, Arzı Mevud hedefine ulaşabilmesi için İran’a saldırı başlamıştı. İsrail Medya’sında konuşan yetkililer ; “Yarı finali İran ile oynuyoruz, Finalde Türkiye var.” diyebilecek kadar küstahlaşmıştı.
İran Rejimine en büyük darbe ise İran topraklarında ki, Mossad Ajanlarından gelmişti. Birçok Ajanın ise Afgan kökenli olduğu medyaya yansımaktaydı.
Maalesef ülkemizde 10 milyon civarında mülteci yaşamaktaydı…
İktidar ve yandaşları ise İsrail’in, Milli Birliğimizi hedef aldığını pompalayarak, yeni Çözüm süreci ile birlikte, Anayasamızın derhal değişmesine zemin oluşturmaktaydı.
Irak ve Suriye’de Kürdistan’ı kuran Siyonistler, İran ve Türkiye’de kurulacak olan Kürdistan ile BOP Projesini tamamlama aşamasının sonuna gelmişti… Ancak;
Milli Çözüm – Milli Mütabakat Hükümetinin kurulmasıyla birlikte, şeytanın bile şaşıracağın manevralar gerçekleşecek ve Siyonistlerin planları suya düşecekti!
ŞEYTANIN UŞAKLARI!
İsrail ve işbirlikçiri bütün bu zalimlikleri yaparken, bunlara karşı çıkan vicdan ehline ve fiili cihad eden Hamas’a;
“İsrail’i neden kışkırtıyorsunuz?”
“Neden koskaca makam sahibi adama, akıl veriyorsunuz?”
“Neden haddinizi aşıyorsunuz?”
“Bunlara itaat etmek gerekmez mi?”
“Teslim olun, özür dileyin.”
“Neden fitne çıkarıyorsunuz?”
Diyerek, zalimleri değilde, Mücahidleri hedef alanlar nasıl bir imana sahiplerdi?
ZULÜM PAYİDAR OLMAAAAZ!
”İsrail’in Kuduz Başbakanı Binyamin Netanyahu İran’a başlattıkları saldırı ile ilgili “Tehlike ortadan kalkana kadar saldırılar devam edecek.” açıklamasını yapmıştı. Netanyahu, İran’ın atom bombası üretebilecek kadar uranyum zenginleştirdiğini ve silah üretmek için son aşamaya geldiğini ileri sürerek bu saldırıları haklı çıkarmaya çalışmıştı. Siyonist Katil Netanyahu’nun, İran halkını yönetime karşı isyan etmeye çağırması da ayrı bir şeytanlıktı.”
Kuduz İ*rail ne kadar debelenirsen debelen yaptığın bu zulümlerin bedelini ödeme zamanın artık geldi… Seni destekleyen kalkındıran ne kadar yandaşın varsa inşaAllah artık onların da sonu geldi ELHAMDÜLiLLAH… Rabbimiz tüm dünyanın huzura kavuştuğu günleri görmeyi nasip eylesin… Sonsuz Amim
2:9
Onlar (münafıklar, sözde) Allah’ı ve iman edenleri aldattıklarını (zannetmektedirler); oysa onlar, sadece kendilerini aldatmaktadırlar ve (ama bunun) şuurunda değillerdir. (Çünkü Allah’ı ve mü’minleri aldatmaya çalışanlar, ancak kendilerini kandıran kimselerdir.)
2:10
Onların kalplerinde (nifak) hastalığı (yerleşmiştir). Allah da hastalıklarını ziyadeleştirmiştir. (Sürekli) Yalan söylemekte (hile ve hıyanet düşünmekte) olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap (gelecektir).
2:11
Kendilerine: “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde (tam bir pişkinlikle): “Biz sadece (halkın ahlâkını ve toplum nizamını düzeltip iyileştirmek isteyen) ıslah edicileriz” demekte (ve fesatlıklarına ıslah kılıfı geçirilmekte)dir.
2:12
İyi bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar (sosyal ve siyasal hayatı ve tabiatı bozanlar) kendileridir, ama (bunun) şuurunda değillerdir.
https://www.mealikerim.com/
Alemde tek güç olarak siyonizmi görüp; onun tüm yerli, yabancı işbirlikçileriyle eş güdümlü olmayı imani mesele sayanların sergiledikleri tavırlar hepimizi hayrete düşürüyor. Tüm insanların ittifakla zalim, katil dediği İsrail, ABD gibi başat aktörlere bile teviller yapan, ima yoluyla onları gazaba getirmenin zararlarından bahseden bir sürü ayarı bozuk Milli Çözüm sayesinde aşikar oluyor. İnsanlığın gereği olan en basit tarafgirliği bile sergilemeyenlere, Yüce kitabımızın “hayvandan daha aşağı” demesindeki mucizevi ifadeyi bugün daha iyi anlıyoruz.
Asıl Hedef Türkiye dir
İsrail in asıl hedefi Türkiye dir. Bunun için BOP uygulanmaktadır. Irak, Suriye, Libya parçalandı. İran ı da yumuşak lokma haline getirdikten sonra büyük israil için Türkiye topraklarını da işgal etmeye kalkacaklar. Bunun için 23 yıldır akp yi işbaşında tutuyorlar ki bu plana kimse engel olmasın. Ama eceli gelen it cami duvarına yanaşırmış. Hem itrail in hem ona destek olacak Ab ve Abd nin defteri Erbakan teknolojileri ile dürülecek inşallah…
Erbakan Hocamızın bu konu ile ilgili video linki aşağıdadır…
https://youtu.be/HD6o-OsQpoM?si=CTXzBaUQncDK_PrE
SONUN GELDİ İSRAİL
Dünyanın vampiri, zulüm ocağı
Piyonların amiri, şeytanın karargâhı
Domuz postlu, hayvandan da aşağı
Ey Siyonit İsrail, geldi hesap zamanı
Suriye ve Gazze, döndü harabeye
Sırada İran, asıl hedef Türkiye
Ortadoğu parçalanır, göz göre göre
Yazıklar olsun, sessizce izleyenlere
Erbakan teknolojileri, mazlumların umudu
Düşmana karşı korur, vatanımı yurdumu
Rabbim korusun, şu kahraman ordumu
Hızlandırsın, tüm zalimlerin sonunu
İSRAİL KENDİ SONUNUN STARTINI VERMİŞ OLDU. AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN YILLAR ÖNCESİNDEN HABER VERDİĞİ OLAYLAR VUKU BULUYOR. YİNE YILLAR ÖNCESİNDEN TÜRKİYE VE İNSANLIĞIN KURTULUŞUNUN DA NASIL GERÇEKLEŞECEĞİNİ DE HABER VERMİŞTİ VE ARTIK ONUN DA VAKTİ GELDİ İNŞALLAH.
Erbakan Hocamızın 1980 yılında buyurdukları gibi;
Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki:
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU;
Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’n ın o makama oturması,
Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması
ve Yeni Bir Devrin başlamasıyla mümkündür!”
Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN
MSP Genel Başkanı
TRT Basın Toplantısı Yazarlar Soruyor – NİSAN 1980
İbrahim 46
Gerçek şu ki, onlar (zalimler ve hainler, mü’minlere ve İslami girişimlere karşı) hileli planlar kurdular (ve kuracaklardır). Oysa eğer onların (şeytani) hile ve hazırlıkları, dağları yerinden oynatıp kaydıracak (zelzeleler oluşturacak derecede bugün nükleer silahlara ve teknolojik imkânlara dayanmış) olsa bile, Allah katında da (kesinlikle onları boşa çıkaracak ve etkisiz kılacak kudret) planları ve programları vardır! (Allah zalim güçlerin mekir ve tuzaklarını kendi başlarına saracaktır.)
https://www.mealikerim.com/14/ibrahim/46
İbrahim 47
Sakın ha, Allah’ı; elçilerine (ve Hakk davetçilerine) verdiği sözden (ve zafer va’adinden) dönecek sanma(yın). Gerçekten Allah Azîz’dir, İntikam sahibidir. (Ey zalimler ve hainler, sizin de zulüm ve hıyanetlerinizin hesabını soracak, saltanatınızı yıkacaktır.)
https://www.mealikerim.com/14/ibrahim/47
Bu Dine ve bu millete Din istismarcılarının verdiği zarar, Din inkârcılarının verdikleri zarardan çok daha fazlaydı!..
“Sen Akp ‘ye hizmet ediyorsun, Akp de dünya
siyonizmine hizmet ediyor. Dünya siyonizminin bütün insanlığa yapmış olduğu zararlardan, zulümlerden bir misli de senin defterine yazılıyor. Bu zararın altından kalkamazsın, kendine gel arkadaş!”
PROF.DR.NECMETTİN ERBAKAN
Kemal Güçlü kendisini çok uyanık zanneden zavallı biri olmalıydı. Çünkü kaç kez Apo bizi kandırdı, Fetö bizi kandırdı, Abd bizi kandırdı diye ifadeler kullanmıştı. Bu konuşmaları sosyal medyada halen dolaşmakta iken görmüyor muydu? Ama asıl maksadı din istismarıyla yapılan ihanetlere kılıf geçirmeye çalışmak ve yaptığı işin sonucu itibariyle işbirlikçilere ve siyonizme hizmet etmekten başka işe yaramamaktaydı..
Kemal Güçlü gibi basit ve fasit yandaşlar Hakkı eğip bükmeye çalışırken Hakkın gürzünü işte böyle beynine yerdi!
“Yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder” atasözüne uygun bu yarı cahil bilgiçler, Bel’am’a ihtiyaç bırakmayan iz’an ve vicdan yoksunu takımdı.
Sorumsuz iktidarı değil de, HAMAS’a sahip çıkan şuurlu insanlarımızı hedef alan bu yandaşlarla nereye varılacaktı?
Bu Dine ve bu millete Din istismarcılarının verdiği zarar, Din inkârcılarının verdikleri zarardan çok daha fazlaydı!..
Nisâ 168
O (Kur’ani hüküm ve haberleri) inkâr eden ve (İslam’ı yaşamak isteyenlere) zulmeden kimseler var ya, Allah onlara asla mağfiret etmeyecek ve (Hakk) tarikine (İslam ve istikamet caddesine) de iletmeyecektir.
Nisâ 169
(Onları) Sadece cehennem tarikine (şeytanın peşine ve zulüm düzenlerine terk edecek) ve orada ebedi kalacaklardır. Bu da Allah’a pek kolay bir şeydir. [Not: Bu ayetlerde; Kur’ani hüküm ve hedeflere aykırı davranan, bâtıl iddialarda bulunan ve fasık iktidarlara arka çıkan TARİKAT’lerin, kendi mensuplarını CEHENNEME sürüklediğine işaret edilmektedir.]
**Yandaşların İhaneti**: Kemal Güçlü gibi sözde “dindar” yazarların, HAMAS’ı suçlayıp İsrail’i haklı çıkarmaya çalışan açıklamaları, bu iktidarın gerçek yüzünü ortaya koyuyor. Erbakan’ın “Siyonizm’e maşalık yapmayın” uyarısını unuttular!
Erbakan Hoca’nın dediği gibi; “Siyonizm, insanlık düşmanı bir projedir.” Bugün İran’a, yarın Türkiye’ye saldıracak olan bu terör devletine karşı D-8 ülkeleri derhal harekete geçmeli, İsrail’e askeri ve ekonomik ambargo uygulanmalıdır. AKP iktidarı ise ya Erbakan çizgisine dönmeli ya da Müslümanlara ihanet ettiğini kabul etmelidir!
*”Bebek katili Siyonistlere çelik taşıyan gemilere izin verenler, Erbakan’ın değil, ABD’nin kuklasıdır!”*
Günümüz Müslümanlarının çoğunun, kuranın rehber olduğunun,Resulullahın sav.önder olduğunun, farkında değil.Bu itibarla da bu zillet bitmez.Vesselam.
Cenabi Rabil Alemi nin,değişmez bir kanunu vardır.”Talebena Vecedena”Siz,itikadi ve fiili olarak neyi isterseniz,ben onu veririm diyor
Keza,esbaba tecessül olunmadan,istenen neticeyi almak yoktur,ilahi kanunda.
Bu itibarla,Alemiİslam,önce ümmet şuuruna (Tek hedef ve Tek lider) erecek ve gereğini yapacak ki;Geçmişteki şerefli zirveye yeniden ulaşsın.Vesselam..
Bölgesel huzurun sağlanmasında askeri, ekonomik gücün yanı sıra, etkin güç mekanizmalarından birisi de psikolojik etki ve yönlendirici güçtür.
Mezhepsel farklılıklar, siyasal anlayışlardaki hatalar ve tutumlar, kültürel farklar ve kodlar, bütün bunlar sınır hattımızda bulunan İran’a karşı mesafe açmamızı gerektirmemelidir.
Dinsel “aynılıklar”, iki devletin ve iki milletin “ayrılığının” önünde güçlü bir set olmalıdır..
Komuşumuz İran;askeri, ekonomik taarruz ve baskının her çeşidi ile karşı karşıya iken, Türk televizyonlarının genelindeki hakim anlayış, onulmaz bir İran karşıtlığı pompalamaktadır.
Oysa başta devlet aklı olmak üzere, devletin ve milletin bölünmez bütünlüğünü esas alan bütün etki unsurları askerî, siyasi, ve akademia çevrelerini kardeş İran’a psikolojik desteğe yönlendirmelidir. Buna yönlendirici güç denilebilir.
Böylece iki devletin ve iki milletin
(Türk – İran halkı) birbirine bakış ve yaklaşım açılarında bir, birliktelik ruhu oluşuverecektir.
Siyonist işgal, baskı ve sömürüye karşı birlikte hareket etme bilinci iki devlet – millet arasında sağlanacaktır.
Türkiye ve İran için kadim bir düşman olan Siyonist İsrail’e karşı oluşacak bir hal’i bir kenara atarak, bir takım hatalar, farklılıkları bahane ederek Türkiye İran karşıtlığını yaygın hale getirmek kimin işine yarayacaktır.!?
Prof Erbakan Hocamızın önemle üzerinde durduğu ;
Müspet Siyaset – Müspet Sermaye – Müspet Medya kurumlarının ivedilikle oluşturulması, yukarıdaki temennilerimizin sebebi sayılacaktır..
Milli Çözüm’ün yirmi yıllık uyarılarının ise ne kadar önemli olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz.
Eğerki bir işi yapmak istemiyorsan Olaylara keramet uydurmak kolay,Bahane bulmak çok kolayda,hiçmi yaşadığın dönemdeki tarihten bi habersiz yaşayan güçsüze sormak lazım Kıbrıs barış harekatı hangi şartlarda yapıldı ?
o günün şartları ile şimdiki şartlar aynımıdır?
At sahibine göre kişner.
Erdoğan yönetimi olmak üzere, İslam dünyası bu vahşete sadece kınama mesajlarıyla cevap veriyor! Yeter artık! Laf değil, icraat zamanı!
D-8 neden kuruldu? Bu günler için! Nerede bu birlik? Nerede caydırıcı adımlar? İsrail’e hala limanlar açık, çelik taşıyan gemilere göz yumuluyor. Hani ümmetin lideriydik? Hani mazlumun yanındaydık?İsrail, İran’ı parçalama planları… Göz göre göre geliyor. Ama hâlâ gaflet içindeyiz.
Hamas’a saldıranlar da bilsin ki; Gazze’nin şerefli direnişçileri olmasa bugün İsrail daha da azgınlaşırdı. O yüzden kim Hamas’a dil uzatıyorsa bilerek veya bilmeyerek İsrail’e hizmet ediyor demektir!
“Sonunda bu iş ne masa da ne sahada değil bu iş Allah’ın kitabında haber verdiği Resulullah’ın hadislerinde müjdelediği Hz isa’da bitecek o günlere gidiyoruz”