YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6922b4c951f2e
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 5 3
Bugün : 5111
Dün : 47039
Bu ay : 946073
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45349894
IP'niz : 216.73.216.189

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

Atatürk’ten Ata-Kürt’e
“KURUCU ÖNDER” KAVRAMI
VE
IRKÇILIK BATAĞI

  1. A. Cihad – Minhac (İblis Kıssası ve Irkçılık) – Düzeltilip özetlenerek.
5 19 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Picture of Ufuk EFE

Ufuk EFE

Subscribe
Bildir
14 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Makaleden de anlaşılacağı üzere ilk fitneyi şeytan’ın ırkçı bir düşünceyle başlattığı görülmektedir. Bu düşünce bugün ise siyonist düşünce olarak yer yüzünü fesada boğmaktadır. Ülkemizde 70’li yıllarda yine bu ırkçı düşünceyi müspet olmayan Milliyetçilik ve Sol düşünce üzerinden gençlerimiz birbirine kırdırılmış ülkemiz hem zaman ve insan israfına uğramış hemde yüzlerce gencimiz bu uğurda katledilmiştir.
Aynı şekilde terör örgütü pkk ve terörist başı bebek katili apo nun ipleri yine ırkçı emperyalizm’in yani siyonistlerin elindedir.
2.Dünya savaşında yine aslen yahudi kuklası olan gerekçe olarak üstün alman ırkı yetiştime planıyla insan çiftlikleri kuran Hitler’de aynı ırkçı yaklaşımla sonucu siyonizme yarayacak katliamları başlatan kişidir.
Şeytan bu ırkçı düşünce fitnesini ülkeler arasında yada bir ülkenin içinde hatta toplumun çekirdeği aile içinde bile çıkarabilir. Ona asla fırsat vermemek gerekir. Rabbimiz bizleri kendi tercihimiz ve seçme hakkımız olmadığımız ırk, renk, fiziksel özellik ve kabiliyetler de yarattığına göre bunlar bizler için üstünlük değil zenginliktir. Şeytan Sahabe-i Kiram içinde de fitne çıkarmaya çalıştığı gibi günümüzde bu ırkçı fitneyi Hak dava ve Müslümanlar içinde de çıkartmaya çalışacaktır. Çok dikkatli olmalı asla fırsat vermemeli. Yada Sahabenin yaptığı gibi yanlışa düşülürse hemen hatadan dönülmelidir.
Şimdilerde önceki konuşma ve beyanlarıyla çelişmesine rağmen sözde çözüm süreci ö zde Türkiye’yi parçalamanın yani haim nahum doktrininin son aşamasını halkımıza yutturmaya çalışan iktidar ve ortağına karşı halk uyanmalı ve önlemler alınmalıydı.
13 Haziran 2025’te terör şebekesi israilin İran’a saldırmasıyla başlayan savaş Dünya’nın gündemine oturmuştu. Ülkemiz deki bil hassa yandaş medya israil’in İran’dan sonra hedefinin Türkiye olabileceğini dillendirmeye başlamıştı. Peki bu tehlikeyi yıllar öncesinde bilip halkımızı uyaran Prf. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız dan ve onun sıkı takipçisi ve sadık talebesi yıllarca bu tehlikeyi konferans ve yazılarında dile getiren Üstad Ahmet Akgül’den niye bahsedilmez di? Allah razı olsun önceleri komplo teorisi diye geçiştirdik şimdi anladık haklıymışsınız diyecek temel insani erdemlerden uzakmıydınız?
Yada İsrail’in asıl hedefinin ülkemiz olduğu gerçeğini söyleyerek, bu tehlikeyi henüz tamamlayamadıkları sözde çözüm süreci için istismar etmek mi istemektelerdi? İktidarı olsun muhalefeti olsun zaten hükümete bu konuda destek vermekteyken Aziz Milletimizin kandırılması için acaba şöylemi diyeceklerdi: Ey Millet bu İsrail İran’dan sonra bize saldırmaya hazırlanıyor. İç barışı sağlamadan İsrail.’le savaşamayız onun için bir an evvel çözüm sürecini tamamlamalıyız. Diyerek ihanetin son perdesini mi oynayacaklardı diye soranlar haksızmıydı?

HİDAYET CENAB-I HAKTAN

Kalpler Allah’ın elinde, anlayın artık
Hidayet Cenab-ı Haktan, görün artık
Şuurla dolup, ferasetle bakın artık
Olayları çözmek için, basiretli olun artık..

Şeyh efendi ne derse odur, dersen eğer
Yanılırsın elbet, böyle düşünürsen eğer
Kur’an ve Resulullah, ölçün olursa eğer
Herşey güzel olur, biter tüm kederler..

Dünya karıştı, düzen bozuldu
Ümmet çaresiz, mazlum yoruldu
Sistem, kurdu kuzuya boğdurdu
Adil Düzen, tek kurtuluş yoluydu..

Keşke Erbakan’ı, tam anlasaydık
Bugün, çaresiz kalmasaydık
Boş hevesler peşinde, koşmasaydık
Yeni bir Dünyayı, kursaydık..

Ümit imanın canıdır, ümitvarız
Son nefese kadar, Hak yolda varız
Siyon şeytanın iliğini, sıkarız
Zafere doğru, tam hız koşarız..

Asabiyet ve ırkçılık davası gütmek; şeytanın adımlarını takip edip İslam’ın açtığı kutlu yoldan sapmaktır. Irkçılık, ümmeti felâkete götürecek ve tefrikaya sürükleyecek davranışlar arasındadır. Irkçılık hastalığından kurtulmanın yollarını, dinimiz bize açıklamıştır. Nitekim Resulüllah (SAV), ashabın zihin dünyasına üstünlüğün ancak takvada olacağını yerleştirmeye çalışmıştır. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber Aleyhisselam Veda Hutbesi’nde şöyle buyurmuşlardır:

“Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki, Rabbiniz birdir, atanız birdir. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın Araba, beyazın siyaha, siyahın beyaza üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır.” (İbni Hanbel) Yani bize düşen; müspet milliyetçilik yapıp, kötülüklerden sakınarak hayırda yarışmaktır.

ZÜMER SURESİ 53. AYETTE RABBİMİZ KULLARI İÇİN TABİRİ CAİZSE ŞÖYLE İKAZ EDİYOR : (Tarafımdan onlara) De ki: “Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere nefislerini israfa uğratan (günahlara dalan, yararsız ve ucuz kahramanlıklara kalkışan ve ölçüyü taşıran) kullarım!

Bilgi, tarih boyunca her konuda en büyük güç kaynağı olmuştur. Ama bilginin gerçek kaynağı , Allah’a Resulune ve Kur’an’a bağlıdır. İşte bu makalede de görüyoruz ki israftan sakınılarak hem maddi yönden huzura kavuşmak, insanca şartları oluşturmak , hem de sonsuzluk hayatını ahiret hayatını kazanmanın yolunun bilginin gerçek kaynağını esas almanın verdiği güzel sonuçlara vardıran bir yazı kaleme alınmış… Ve bu yazı ayırt etmeksizin tüm insanlığın yararına dokunacak gerçek bilgilerle okurların ve sorumluluk taşıyan idareci yönetici kesime de ışık tutan, israftan sakınılarak yani israf sadece malı ve parayı yersiz ve gereksiz şekilde harcamak olarak anlamayalım , Milli Çözüm’ün bu gayretleri genellikle Kur’an’ın özellikle dikkat çektiği gibi Allah’ın lütfettiği yetenekleri ve bize verilen yetkileri, keyfi ve ölçüsüz kullanmak, davranış ve kararlarımızda haddi aşmak ve dengeyi kaçırmayla ilgili israf ki, bu makale de son derece bu israfın giderilmesi konusunda kayda değer bir makale kaleme alınmış.. Kıymetli yazarımız Ufuk Efe Bey’e şükranlarımı arz ediyorum. Bahsettiğim konuyla ilgili rabbimiz TEVBE SURESİ 19. AYETTE ŞÖYLE BUYURUYOR:

” (Ey gafiller!.. Göstermelik hayır dağıtmaktan ve reklâm amaçlı cami yaptırmaktan da öte, hatta) Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ı (Beytullah’ı) onarmayı (bile), Allah’a ve ahiret gününe iman edip (sevabını sadece O’ndan umarak) Allah yolunda cihad edenin (yaptıkları ve kazandıkları) gibi mi saydınız? (Cihadla diğer hayırları bir tutmakla aldanmaktasınız. Bunlar) Allah katında asla bir olmazlar. Allah (Hakk hâkim olsun ve insanlar huzura kavuşsun diye yapılması farz olan cihadı terk ederek kendisine ve milletine) zulmeden bir topluluğu hidayete ulaştırmayacaktır. ”
(BAK: https://www.mealikerim.com/9/tevbe/19 )

Irkçılık; kendi kavminin, diğer kavimlerden ve halk kesimlerinden, daha üstün, daha özgün, daha seçkin ve yetkin yaratıldığı ve daha değerli, daha öncelikli, daha becerikli yeteneklerle donatıldığı inanç ve iddiasında bulunmaktır.
Bu temelsiz düşünce, önce Allah’a iftiradır, O’nun kullarını adil ve eşit yaratmadığı ithamıdır ki elbette asılsız ve alâkasızdır.

İlk Irkçılığı Şeytan başlatmıştır.
Yaratılış özelliği ile ilk üstünlük taslayan, kovulmuş ve lanetlenmiş olan şeytandır. Bu anlamda Şeytan, ırkçılığın öncüsü sayılmıştır. 
Irkçılık davası gütmek; şeytanın adımlarını takip edip İslam’ın açtığı kutlu yoldan sapmaktır.

İblis kendisinden sonra geleceklere “ırkçılık” gibi kötü bir çığır açmıştır.
İblis’i ırkçılığa iten ise, yalnızca kendi görüşüne dayana­rak yanlış kıyas yapması “üstünlük benim hakkımdır” diyerek ırkçılık taassubuna kaymasıdır.

İnsanlık tarihinin başından itibaren ortaya çıkan savaşların kökeninde;
Gerek maddi gerekse manevi yönden, kendilerinin başka kavimlerden üstün ve seçkin oldukları düşüncesi yatmakta ve ait olduğu ırkıyla övünüp diğer insanları aşağı görmek de savaşların sebeplerinden birini oluşturmaktadır.

Ey Türk veya Kürt ırkçıları!..
Her kesim ve kavim, kendilerinin Lideri sandıkları, aslında dış güçlerin boyunlarına yular takıp kullandıkları şahısları, böyle kutsamaya ve putlaştırmaya kalkışırsa, ortada MİLLET diye bir olgu kalmayacak ve DEVLET’in temelleri sarsılacaktır…

Artık bu gafletten uyanın ve vahdet mayamız olan İSLAM’a sarılın!
İslam inancı ve ahlâkı, her zaman Hakkın ve haklının yanında olmayı şiar edindiği için, aynı soydan veya ulustan olsa dahi haksızlık ve ahlâksızlık yapan kişilere destek çıkılamayacaktır.
İslam, meşru ölçüler içerisinde olmak kaydıyla; kişinin kendi kavim ve kabilesini sevmesini ve ilgi göstermesini olumlu saymıştır.

Meşru olan, Müspet Milliyetçilik anlayışıdır.
Kendi ülkesini, Milletini ve devletini sevmek ve yüceltmek gayreti gütmek de elbette doğru ve değerli bir amaçtır.
Ama Siyonist Yahudiler gibi, kendi ırkını efendi, başkalarını köle gören ve onların temel insan haklarını gözetmeyen düşünceler ise, şeytanlık damarıdır, safsata ve sapkınlıktır.

Kavmini, ülkesini, devletini sevmekle, ırkçılık davası gütmek farklıdır.
Dinimiz tarafından yasaklanan kendi ırkını, diğer ırklardan üstün ve ayrıcalıklı görerek soyunu ve nesebini övünç kaynağı kılmaktır. 

Last edited 5 ay önce by Necati AKGÜL

Hucurât 13
Ey insanlar, gerçekten Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık (Hz. Adem’le Hz. Havva’dan türetip çoğalttık). Ve birbirinizle (kolaylıkla) tanışmanız (ve farklı yetenek ve faziletlerinizden yararlanmanız) için sizi (değişik) kavimler ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün olanınız (kerim ve değerli sayılanınız, ırk ya da soyca değil) takvaca (kötülükten sakınma, iyilikte yarışma konusunda) en ileride bulunanlarınızdır. Şüphesiz Allah (her şeyi hakkıyla) Bilendir, Habir’dir.

Allah-u Teâlâ katında insanı değerli kılan ve onu ahiret saadetine ulaştıracak olan şey; ırkı, kabilesi veya ten rengi değil; bilakis kişinin inancı, ahlâkı, samimi çabası, yaşama tarzı ve Hakk yolda cihadıdır. Kim Allah-u Teâlâ’ya inanır, O’nun emirlerine uyar, yasaklarından kaçınır ve iyi işler yaparsa ve yeryüzünde Hakk hâkim olsun diye çalışırsa o insan daha üstün konumdadır. Nitekim Hz. Peygamber (SAV): “Kimin ameli kendisini geri bırakırsa; nesebi, soyu sopu onu ileriye götüremez.” (Müslim) buyurmuşlardır.

Bakış Açısı Çok Önemlidir!

Hakk Dava bir milim dahi sapma açısı kabul etmez!
Gömleğini çıkaranların ve ABe sevdasına tutulanların sonundan ibret almak gerekir.
Eğer ki bâtıl fikirlerinden vazgeçmezsen: uzaya çıkılan yolculukta, kendini şeytanın ahırında bulursun!
Unutma ki münafık, kafirden eşeddir. Zira…

“Asıl tehlikeli olanlar;
Eğri olduğunu kabul edenler değil..
Eğri olup, doğru görünmeye çalışanlardır!”

Üstad Ahmet AKGÜL

Müspet Milliyetçilik Yararlıdır; IRKÇILIK İSE ZARARLIDIR

İşte bizim milliyetçilik yaklaşımımız:

Bir insanın kendi ırkını (kavmini, kabilesini, mensubiyetini, ailesini) sevmesi ve sahiplenmesi fıtridir (yaratılış özelliklerindendir), güzeldir, gereklidir, değerlidir ve dinen de caiz ve münasiptir. İnsanların kendi özel geleneklerini, örf ve âdetlerini, dil ve kültürlerini benimsemesi ve tercih etmesi tabiidir. Bu nedenle; cemiyetteki Milliyetçilik, fertlerdeki nefis gibidir. Her insana nefis; kendi benliğini oluşturmak, haklarına sahip çıkıp savunmak ve saldırılara karşı kendisini korumak için verilmiştir ve gereklidir. Bu durum; Türkler için olduğu kadar, Kürtler ve diğer kavimler için de geçerlidir. Ancak; şayet bu nefsi dizginlemez, haksız ve ahlâksız isteklerine boyun eğersek, bu sefer bizim felaket ve rezalet sebebimizdir. Bir toplumun, nefsi sayılan Milliyetçilik de böyledir. Kendilerini başkalarından farklı ve faziletli zannetmeye, dini, ilmi ve insani değerlerin üstünde görmeye yönelirse, işte bu ırkçılık haline gelir ve tehlikelidir. Kaldı ki hiç kimsenin doğarken ailesini, kavim ve kabilesini seçme hakkı kendisine verilmemiştir. Bu sadece Allah’ın bir tayini ve taksimidir. Hâşâ bazılarını üstün ve ayrıcalıklı, bir kısmını da düşük ve aşağılık yaratmış olmasını düşünmek bile, Allah’a iftira etmektir. İslam; hiçbir beşeri ideolojinin ve ırkçılık felsefesinin aksesuarı ve kafatasçı Türkçülüğün jelatinli pazarlama kılıfı değildir. İslam; herkesten ve her şeyden yücedir, her kavim ve her girişim İslam’a hizmet ettiği kadar kıymetlidir.

Ben Türk bir babadan ve Zaza bir anadan dünyaya geldim. Tarihe yön vermiş, büyük medeniyetler meydana getirmiş ve 1300 yıldır, İslam’ın gönüllü bayraktarı olma şerefini hak etmiş Türk kavminden olmayı, yüce Rabbimin takdiri kadar, taltifi de bildim. Haçlı Batılılar nazarında, Türklükle İslam’ı mezcedip kaynaştıran ve aynı anlamda kullandıran aziz ceddime layık olma gayretindeyim. Kur’an’a inanan, Müslüman olduğunu savunan hiç kimsenin, bundan başka türlü düşüneceği kanaatinde değilim. Mustafa Kemal’in; “Türk Milleti” kavramıyla da ırkçılık yaptığını değil, çok farklı kavim ve kesimlerden, İslam potasında kaynaşmış bir toplumu amaçladığını bilmekteyim. Yani; biz insanları kavimlerine, kökenlerine, renklerine, dillerine ve kültürlerine göre değil; imanlarına, İslam’a bağlılıklarına, güzel ahlâklarına, insanlık onurlarına, vatanına ve topluma yararlarına göre değerlendirip önem veririz. Şimdi, anayasadan “Türk Milleti” kavramını çıkarmaya yeltenenlerin de “Ilımlı İslam” diye yüce dinimizi dejenere edip, “Protestan Müslüman” tipi oluşturmak isteyenlerin de hep aynı Siyonist güçlerce desteklendiğini görmekteyiz. Ama; Moiz Kohen Yahudi Hahamının, Munis Tekinalp takma ismiyle yazdığı ve aziz milletimizi İslam’dan koparmak için yaptığı TÜRKÇÜLÜK kafasıyla, bu tahribatların önlenemeyeceğinin de bilincindeyiz.

Atatürk’ün Milliyetçilik Anlayışı

“Mustafa Kemal Paşa:

– Efendiler, meselenin bir daha tekerrür etmemesi ricasıyla bir iki noktayı arz etmek isterim: Burada maksud olan ve Meclis-i âlinizi teşkil eden zevat yalnız Türk değildir, yalnız Çerkes değildir, yalnız Kürd değildir, yalnız Laz değildir. Fakat hepsinden mürekkep (tamamından meydana gelmiş) anasır-ı İslamiye’dir, samimî bir mecmuadır. Binaenaleyh, bu heyet-i âliyenin temsil ettiği; hukukunu, hayatını, şerefini kurtarmak için azmettiği emeller, yalnız bir unsur-ı İslâm’a münhasır değildir. Anasır-ı İslamiye’den mürekkep bir kitleye (çeşitli kökenlerden oluşan bir İslam topluluğuna) aittir. Bunun böyle olduğunu hepimiz biliriz. Hep kabul ettiğimiz esaslardan birisi ve belki birincisi olan hudut meselesi tayin ve tespit edilirken, hudud-i millîmiz İskenderun’un cenubundan geçer, şarka doğru uzanarak Musul’u, Süleymaniye’yi, Kerkük’ü ihtiva eder. İşte hudud-ı millîmiz budur dedik! Hâlbuki Kerkük şimalinde Türk olduğu gibi, Kürd de vardır. Biz onları tefrik etmedik. Binaenaleyh, muhafaza ve müdafaası ile iştigal ettiğimiz millet, bittabi bu unsurdan ibaret değildir. Muhtelif anasır-ı İslamiye’den mürekkeptir. Bu mecmuayı teşkil eden her bir unsur-ı İslâm, bizim kardeşimiz ve menafii tamamıyla müşterek olan vatandaşımızdır. Ve yine kabul ettiğimiz esasatın ilk satırlarında, bu muhtelif anasır-ı İslamiye ki: Vatandaştırlar, yekdiğerine karşı hürmet-i mütekabile ile riayetkârdırlar ve yekdiğerinin her türlü hukukuna; ırkî, ictimaî, coğrafî hukukuna daima riayetkâr olduğunu tekrar te’yid ettik ve cümlemiz bugün samimiyetle kabul ettik. (Milletimizi oluşturan bütün Müslüman unsurlar, birbirlerinin kökenine, sosyal statüsüne ve coğrafi bölgesine, her türlü hak ve hukuk ölçülerine karşılıklı saygılı ve sahip çıkıcı eşit vatandaşlardır.) Binaenaleyh menafiimiz müşterektir. (Bu nedenle, çıkarlarımız hak ve sorumluluklarımız ortaktır.) Tahsiline azmettiğimiz vahdet, yalnız Türk değil, yalnız Çerkes değil, hepsinden memzuc bir unsur-ı İslâm’dır. (Yani, oluşturmaya çalıştığımız milli birlik sadece Türklerden, Çerkeslerden değil, bütün Müslüman kökenlerden meydana gelip kaynaşmış bir İslam cemiyetidir.) Bunun böyle telâkkisini (bilinmesine) ve sui tefehhümata (kötü ve yanlış algılamalara) meydan verilmemesini rica ediyorum. (Alkışlar)” (Büyük Millet Meclisi zabıtları, 1 Mayıs 1920)

Mustafa Kemal Atatürk, 01 Mayıs 1920’de TBMM’de yaptığı kısa ve tarihi konuşmasında tam 7 (yedi) defa, Aziz Milletimizin “Anasır-ı İslamiye”den, yani Müslümanlık bağıyla kaynaşan farklı kökenlerden meydana geldiğini ısrarla vurgulayarak, milliyetçilik konusundaki temel dayanağını ortaya koymuşlardır. Bu nedenle bizim; Moiz Kohen-Tekinalp hahamından ve başka karanlık kafalardan, Milliyetçilik dersi almamıza, Atatürk ihtiyaç bırakmamıştır. Elbette devletimizin; bu cennet ülkemizi fethedip bize vatan yapan, Cumhuriyetimizi kuran ve halkımızın büyük çoğunluğunu oluşturan Türk sıfatıyla tanınması ve anılması da doğaldır, bundan gocunanların marazlı maksatları vardır. Yurdumuza “Türkiye” denilmesinden bile gıcık alan kancıkların, ağızlarından “Kürdistan” kelimesini hiç düşürmemeleri, bunların bozuk niyetini ve tıynetini ortaya koymaktadır. Artık sağa-sola kaytarmaya çalışmamalıdır: Ölçü İslam’sa, Ayet ve Hadislerin buyrukları açıktır. Örnek Atatürk’se; işte, Meclis kürsüsünden aktardığı ve resmi zabıtlarda aynen saklanan kanaatleri bunlardır. Bu konuda haksız, hatta ahlâksız bir tavırla bize sataşanların; hiçbir ilmi ve vicdani dayanakları bulunmamaktadır.


https://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/muspet-milliyetcilik-yararlidir-irkcilik-ise-zararlidir/

Zamanımızda Siyonizm/Şeytan ve uşakları zalim, münafıktan kurtulmanın tek çaresi vardı!..

“Oysa Siyonizm, şeytanlıkta öylesine ustalaşmıştır ki, ‘Hadi oradan be kardeşim; ben hiç Siyonizm’e hizmet eder miyim?’ marşını söyletirken bile seni kendi işbirlikçi ordusunda talim yaptırır.” — Prof. Dr. Necmettin Erbakan

Evet, Siyonizm’in, şeytanın ve münafıkların bu denli sinsi ve tehlikeli tuzaklarına düşmemek için Erbakan Hocamıza tabi olmak yeterliydi. Günümüzde ise onun yolundan sapmayan, dönmeyen, oyunlara gelmeyen gerçek temsilcisine taraf olmak bu tuzaklardan kurtulmak için yeterlidir!

Aksi takdirde AKP’nin, Cübbelilerin, FETÖ’nün, Siyonizm’in ve benzeri yapıların; gerçeği çarpıtan her türlü münafık ve hainin, hakikati nasıl yozlaştırdığını fark edemez, onların planlarının bir parçası hâline geliriz. Hem de Hakka davaya hizmet ediyoruz diyerek.

Siyonizm, şeytan ve münafıklardan kurtuluşun formülü açıktır: Aziz Erbakan Hocamıza uymayan sistemler, O’nun karşı çıktığı söylemler ve razı olmadığı eylemler Siyonizm’e hizmet etmekteydi.
Dolayısıyla bugün de Erbakan Hocamızın siyaset ve stratejisine sadık kalan Kutlu Lider’e uymayan her fikir, söz, eylem ve sistem Siyonizm’in çıkarına hizmet etmektedir – tıpkı O’nun döneminde olduğu gibi.

Dost görünümlü düşmanlar ve girişimler -AKP, HASPA, içerdeki iş birlikçiler ve hakikati ters yüz eden yapılar – o günde, bugünde bizler adına en tehlikeli tehditler olarak karşımızda durmaktadır.

“Andolsun ki Senden önceki ümmetlere de (onları ikaz ve irşad etmek üzere elçiler) gönderdik. (Bu davetlere icabet ve itaat etmeyince, arkasından boyun eğmeleri ve pişmanlıkla Bize yönelmeleri için) onları “Be’sa” (çeşitli ve şiddetli sıkıntı ve sarsıntılar, kahredici üzüntü stres ve bunalımlar) ile ve “Darra” (ekonomik zararlar ve psikolojik zorluklar) ile yakalayıp sıkıştırdık, (maddi ve manevi darlıklara ve çeşitli hastalıklara uğrattık) olur ki; (tevbekâr olup tevazu ve) tazarru-niyaz ile Bize dönüp yalvarırlar diye (böyle yaptık.)” En’am 42

Last edited 5 ay önce by Mus'ab Eryıldız

Aziz Erbakan Hocamız “Uyan ey millet! Toprak ayağımızın altından kayıyor!” diye uyarırken, söylenenin mecazi bir deyiş olmadığını, bizzat hakikatin ifadesi olduğunu anladığımız günlerden geçiyoruz. Sözde milli birlik ve dirlik adına ülkemizin kurucu değerlerinin tümü ayaklar altına alınıyor. Özellikle ve ısrarla ırkçılığa karşı savaş verildiği tekrar edilirken öbür tarafta en ciddi manada faşizan-ırkçı tavırlara göz yumuluyor. Sözde Türk milliyetçiliği yapan parti ve dernekler bırakın milliyetçiliği aksine Türk düşmanlığı yapanlara zemin hazırlıyor. Bu hengameye de “Devlet aklı” diyerek güya hem liderlerini onure ediyor hem de “devlet biziz” imasında bulunuyorlar. Evet yazıda ifade edildiği üzere kendimizin seçmediği şeyler üzerinden kavgaya tutuşmak ahmaklık olduğu gibi yine Rabbimizin bize lütfettiği hısım-akrabalarımızdan müteşekkil milletimize düşmanlık da Üstad Ahmet Akgül hocamızın dediği gibi soysuzluktur. Kendi şahsi ihtirasları ve bağlı oldukları odakların planları doğrultusunda, durmadan bu milleti aşağılayan ve zelil görenler unutmamalıdır ki dedeleri göz kırpmadan gidenlerin torunları da boş değildir! Öyle jelatinli lafların karın doyurmayacağını onlar da biz de biliyoruz. Büyük çarpışma öncesi ülkemizi siyonizme kolay lokma yapmak için ilk günden bugüne deli gibi çalışan BOP’çular inşallah hedeflerine varamayacak ve bu aziz vatanı bize emanet bırakan atalarımızın gayretleri boşa gitmeyecektir.

Bizler, İslam’ın birleştirici gücüne dayanarak; hepimizin Hz. Adem’den geldiğini unutmadan, samimi bir inanç ve gayretle, yaşam tarzımızla, hak yolunda cihat üzere olmalıyız. Irk, soy gibi geçici ve dünyevi şeylerin peşine düşmekten, hele hele ırkçılığı yanlış anlayıp bu uğurda hareket ederek inkâra düşmekten uzak durmalıyız.

Metin içeriğinde belirtildiği gibi:
1- Bir kimse ırkçılık güderek yaşarsa, sonunda cahiliye inancı üzere öleceği uyarılmıştır.

Düne kadar akp’yi kötüleyenler ,hain başı terörist diye haykıranlar bugün kol kola kurucu önder diyerek açıklamalarda bulunan sözde ırkçı liderlerinin ardında duranlar sizlerin sonu belli.
Ey âlemlerin Rabbi olan Allah’ım! Sana gönülden inanan kullarını Milli Çözüm çatısı altında, hayırlı olanı kolaylaştırarak bir araya getir.
Bizi birbirimize kardeş eyle, kalplerimizi birleştir. 

En büyük Irkçı Şeytandır.
Kendi gibi düşünmeyene, kendi gibi söylemeyene pusu kurmak, düşman kesilmek şeytanın Anayasasıdır!
Şeytanın anayasasına tabi olduktan sonra Türk olsan ne yazar Kürt olsan ne çıkar..?

ŞEYTANA (SİYONİZM’E) HİZMET ETMEK…

Ülkemizde ki Türk ve Kürt ırkçılığının fikir babaları Siyonist Yahudiler olup, Moiz Cohen (Munis Tekinalp) gibileri Yahudi mezarlığında yatmaktadırlar.
Thomas Edward Lawrens gibi casuslarda, Arapları kışkırtarak Osmanlı’ya derin yaralar açmıştır.
Haim Nahum ve Theodor Herzl gibi Siyonistler için en kullanışlı ücretli – ücretsiz askerler, Türk ve ırkçıları, Kürt ırkçıları, Ermeniler olmuşlardır.
Ülkemizi savaşarak yenemeyeceğini çok iyi bilen Siyonistlere karşı;
Milli Çözüm, halkımız ve zıt kutuplar arasında köprü vazifesi görmekte olup, ateşten gömlek giymiştir.
Filistin ve Doğu Türkistan başta olmak üzere bütün mazlumlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin adaletini ve yardımını beklemektedir.
Bir olacağız, birlik olacağız ve birliğimizi bozmak isteyenlere fırsat tanımadık ve tanınmayacağız!

Âl-i İmran 110
Siz (sadece Müslümanlar için değil, bütün) insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet oldunuz. (Çünkü siz, ülkenizde ve yeryüzünde) Ma’rufu (Hakkı ve hayrı) emredip yürütecek, münkeri (zulmü ve kötülükleri) nehyedip önleyecek (bir Adil Düzen kurmaya) çalışırsınız. Ve Allah’a (tam) iman edip (bağlanırsınız). Şayet Kitap Ehli de (böyle) inanmış olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onların içinden de (bazı) iman edenler vardır, fakat çoğunluğu fıska sapanlardır.

https://www.mealikerim.com/3/ali-imran/110

İmamın şartlarından birtanesi de, düşmanın dahi olsa; hakkı ortaya koyanlara destek olmak ve doğrularını, kabul etmektir.
Zalimde olsa kendi düşüncesinde olanlara destek olmak, zalimliktir ve Hakka düşmanlık edenlerin iki cihanda yüzleri gülmeyecektir…

ADALET;

her şeyi lâyık olduğu yere koymaktır.
Ayakkabı ayağındır,
külâh başın.

Hz Mevlana

Ey iman edenler! Allah için Hakkı (İslam’ın adalet nizamını) sağlayıp uygulayan (mü’minler) ve (hep haklıyı) savunan (hâkimler ve yetkililer olun) ve mutlaka doğruluk ve hakkaniyetle şahitlikte bulunan (daima Hakkı üstün tutan ve Adil Düzeni kurup korumaya çalışan) kimseler olun. (Tanık olduğunuz bir olayı olduğu gibi anlatın, yorum yapmayın, taraf tutmayın, hâkimi yanıltmayın.) Herhangi bir kavme (partiye, meşrebe, tarikata veya kişiye) olan kininiz (kırgınlık ve kızgınlığınız) sakın sizi adaletsizliğe sürüklemesin!.. (Karar verirken his ve heyecanlarınızla değil, aklınız ve vicdanınızla davranın, İslam’ı esas alın ve mutlaka) Adil olun ki takvaya yakın olan (ve yakışan) budur… Her halde Allah’tan korkun. Çünkü O bütün yaptıklarınızdan Haberdardır.Ey iman edenler! Allah için Hakkı (İslam’ın adalet nizamını) sağlayıp uygulayan (mü’minler) ve (hep haklıyı) savunan (hâkimler ve yetkililer olun) ve mutlaka doğruluk ve hakkaniyetle şahitlikte bulunan (daima Hakkı üstün tutan ve Adil Düzeni kurup korumaya çalışan) kimseler olun. (Tanık olduğunuz bir olayı olduğu gibi anlatın, yorum yapmayın, taraf tutmayın, hâkimi yanıltmayın.) Herhangi bir kavme (partiye, meşrebe, tarikata veya kişiye) olan kininiz (kırgınlık ve kızgınlığınız) sakın sizi adaletsizliğe sürüklemesin!.. (Karar verirken his ve heyecanlarınızla değil, aklınız ve vicdanınızla davranın, İslam’ı esas alın ve mutlaka) Adil olun ki takvaya yakın olan (ve yakışan) budur… Her halde Allah’tan korkun. Çünkü O bütün yaptıklarınızdan Haberdardır. Maide 8

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
14
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...