YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
692275b1cb9e5
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 5 2
Bugün : 3695
Dün : 47039
Bu ay : 944657
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45348478
IP'niz : 216.73.216.189

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

CHP FİİLEN İKİ CEPHEYE AYRILMIŞTI
VE
BU SÜREÇTE İKTİDARIN PARMAĞI VAR MIYDI?

Yargı; Hukuka ve Yasalara Göre mi, Yoksa Siyasi Havalara Göre mi Çalışırdı!?

CHP ile ilgili merakla beklenen mahkeme kararı kesin bir kanaat oluşturmuyordu. Evet, Kılıçdaroğlu taraftarlarının “Tedbir kararı verilmesi” talebinin reddi, karşı tarafta temkinli bir sevince yol açsa da durum hâlâ net görülmüyordu. “Bu CHP’nin iç meselesidir!” diyen iktidar yandaşları da boş durmuyordu ve huzursuzdu. Davanın 24 Ekim 2025’e ertelenmesi pek çok soru işaretini içinde barındırıyordu. Bu arada CHP bünyesindeki saflar da iyice ayrışmış bulunuyordu. Lütfü Savaş’ın Avukatı; Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu cephesini, yani fiili CHP yönetimini “Suç Örgütü” olmakla itham ediyor ve kendince belgeler sunarak yolsuzluktan değil suç örgütü olmaktan yargılanmasını istiyordu. Ama öte yandan, Özgür Özel’in mahkemeyi erteletmeyi başarması da elbette önemli bir başarı sayılıyordu. Ancak 24 Ekim’deki duruşmada nasıl bir karar çıkacağını hiç kimse bilmiyor, hatta tahmin bile edemiyordu.

Hepsinden daha tehlikelisi; herkesin vicdanını şu kuşku rahatsız edip duruyordu: Yargı; hukuka ve yasalara göre mi, yoksa siyasi havalara göre mi hüküm veriyordu?!..

CHP’de bu süreç nasıl başlamıştı?

Hatırlayınız; Kılıçdaroğlu Ekibinden eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ve bazı delegeler tarafından CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’na şaibe karıştığı, delegelerin oylarının rüşvet karşılığı satın alındığı gerekçesiyle farklı mahkemelerde açılan davalar; 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde birleştiriliyordu… Davacılar, 38. Olağan Kurultay’da rüşvet ve oylamaya hile karıştırılmasıyla delege iradesinin sakatlandığını savunarak bu kurultayın iptal edilmesi, yok hükmünde (mutlak butlan) sayılarak Özel ve ekibinin görevden uzaklaştırılması ve eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminin görevine iade edilmesi gerektiğini savunuyordu.

Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi, 26 Mayıs 2025’teki duruşmada, davalıların “ihtiyati tedbir” olarak mevcut parti yönetiminin görevden uzaklaştırılması talebini reddediyor ve davayı da “sözlü savunma” için 30 Haziran’a erteliyordu.

30 Haziran 2025’teki 38. Olağan Kurultay’ın iptali istemli davanın görülmesine kısa süre kala Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile 11 kişi hakkında; CHP delegelerine “oy karşılığında para, telefon ve ev verildiği” iddiasıyla başlattığı soruşturma kapsamındaki iddianameyi tamamlıyor ve Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderiyordu.

Ancak, Asliye Ceza Mahkemesi “görevsizlik” kararıyla, dosyayı Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yolluyordu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ise mahkemenin “görevsizlik” kararına itiraz ediyor; CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’nın görüldüğü Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi ise bu itirazın sonuçlanmasının beklenmesine hükmederek duruşmayı önce 8 Eylül’e erteliyordu. Bu tarihin, CHP’nin 4-9 Eylül tarihleri arasındaki kuruluş yıl dönümü etkinliklerine denk gelmesi nedeniyle partinin yaptığı itiraz üzerine duruşma 15 Eylül’e bırakılıyordu.

Peki bu ceza davası, kurultayın iptali davası açısından bağlayıcı mıydı?

İki davanın doğrudan birbirini bağlaması gerekli sayılmıyordu. Ancak Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne de, 30 Haziran’daki iptal davası öncesinde açılan dava dosyasını inceleme olanağı sağlıyordu.

Siyasi kulislerde, hangi kararın çıkacağına ilişkin farklı tahminler yapılıyordu. “Mahkemenin, kurultay iptali talebini reddetmesi halinde, Özgür Özel yönetimi görevine devam edebilecek ve temyiz süreçleri olsa da parti olağan ve olağanüstü kurultay takvimini işletmeye devam edecek” deniyordu.

“Mutlak butlan” kararı çıkması ise mevcut yönetimin görevinin düşmesi ve 38. Olağan Kurultay’da genel başkanlık koltuğunu kaybeden eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve kurultay öncesinde seçilen Parti Meclisi’nin (PM) göreve dönmesinin yolunu açıyordu.

Kılıçdaroğlu, yeniden partinin başına oturacak mıydı?

Eski CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kurultay davasıyla ilgili sessizliğini sürdürüyordu. Ancak Kılıçdaroğlu’na yakın bazı isimler, mutlak butlan çıkması halinde, “partiye kayyum atanmasının önünü kesmek için” partinin başına geçeceğini öngörüyordu. Gerekçe olarak da delege veya PM çoğunluğunun olağanüstü kurultay talebini, genel başkanın uygulamaya koyacak olması gösteriliyordu.

Kılıçdaroğlu’na yakın bazı siyasetçiler de “Sonuçta delege imzası da olsa, PM kararı da olsa genel başkanın işleme koyma yetkisi var. Kurultayı yapmazsa ne olacak? Diyelim ki salon tutmadı, görevli memur gönderilmedi, yoklama yapılmadı, kurultayı nasıl yapacaklar?” görüşünü dile getiriyordu. CHP kulislerinde Kılıçdaroğlu’nun “hemen kurultay” kararı almayacağı ve olağan kurultay takvimini sonuna kadar kullanabileceği yorumları yapılıyordu. Böyle bir durum, Kılıçdaroğlu’nun Kasım 2026’ya kadar partinin başında kalmasının yolunu açıyordu.

Kurultay davasının ertelenmesi ne anlama geliyor, CHP ne yapacaktı?[1]

Ve sonunda Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi, CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’nın iptali istemiyle açılan davayı 24 Ekim 2025’e erteliyordu. Kamuoyunda “mutlak butlan” davası olarak da adlandıran davanın ertelenmesi, mevcut CHP açısından “en olumlu ikinci senaryonun” gerçekleşmesi olarak yorumlanıyordu. CHP, 21 Eylül’de yapılacak olağanüstü kurultay ile, “konusuz kaldığı” gerekçesiyle, bir sonraki duruşmada bu davanın reddedilmesini bekliyordu. Mahkemenin tedbir talebini reddetmesiyle, partiye kayyum atanması veya mutlak butlan kararıyla, önceki Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun partinin başına geçmesi ihtimali şimdilik ötelenmiş oluyordu.

Mevcut CHP kurmayları karara, “Siyasi bir davaydı, reddedilmesi gerekirdi. Ancak erteleme gerekçelerine bakıldığında, mahkemenin kararı hukuken değerlendirilebilir” yorumunu yapıyordu. Davanın başladığı saatlerde, Genel Başkan Özgür Özel, partisinin Merkez Yönetim Kurulu’nu topluyor ve parti yönetimi duruşmayı bu toplantıda takip ediyordu.

Her ne kadar parti yöneticileri davanın “reddedilmesi” gerektiğini savunsa da, mahkemenin erteleme kararıyla açıkladığı gerekçeler, CHP yönetimini şimdilik büyük ölçüde rahatlatmış görünüyordu. Ancak bu karar, kayyum veya mutlak butlanın ihtimal dışı kaldığını da göstermiyordu.

Mahkemenin erteleme kararı ne anlama geliyordu?

Lütfü Savaş ve bazı delegelerin, Özgür Özel’in genel başkan seçildiği 38. Olağan Kurultay’ın iptal edilerek, “mutlak butlan (yok hükmünde) sayılması” ve Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminin görevine dönmesi istemiyle açtığı davada, davacılar aynı zamanda, mevcut yönetimin “tedbiren” görevden uzaklaştırılmasını istiyordu. Tedbir kararının kabul edilmesi, mevcut yönetimin hemen görevden el çektirilerek, yerine kayyum ya da eski yönetimin getirilmesinin yolunu açıyordu. Bu talebe karşın mahkeme “tedbir” kararına yer olmadığına karar veriyor ve bu ihtimal şimdilik bertaraf edilmiş oluyordu.

Olağanüstü kurultaya ve kongrelere vize mi veriliyordu?

Daha önce CHP İstanbul İl yönetimine tedbiren kayyum atanması kararını veren İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ara kararını isteyen mahkeme, CHP avukatlarının talebi üzerine, İstanbul İl Kongresi’nin iptali istemini esastan reddeden Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi kararının gerekçesini de istiyordu. Mahkeme ayrıca, Çankaya’daki ilçe seçim kurulundan 21 Eylül’deki CHP olağanüstü kurultayının delege listesi birleştirme tutanakları ile İstanbul kararıyla ilgili Sarıyer’deki ilçe seçim kurulunun kararını talep ediyordu.

Bunlar, mahkemenin İstanbul hariç, 1000’e yakın delege imzasıyla aldığı 21 Eylül’de yapacağı olağanüstü kurultay ve 24 Eylül’deki İstanbul Olağanüstü İl Kongresi’ne “vize vermesi” olarak yorumlanıyordu. Mevcut CHP kurmayları, olağanüstü kurultay ve İstanbul İl Kongresi’nin usule uygun yapıldığının mahkemece tespit edilmesi halinde, davanın 24 Ekim’deki duruşmada “konusuz kaldığı” gerekçesiyle reddedilmesi gerektiğini savunuyordu.

CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’na hile karıştırıldığı gerekçesiyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve 11 kişi hakkındaki ceza davasının ise Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesi’nde, 4 Kasım’da görüleceği biliniyordu… Bu nedenle Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin, ceza davasını “bekletici neden” saymak için duruşmayı 4 Kasım sonrasına ertelemesi de ihtimal dahilinde değerlendiriliyordu. Ancak duruşmayı 24 Ekim’e ertelemesi, ceza davasını “bekletici neden saymayacağı”nın göstergesi olarak yorumlanıyordu.

Mevcut parti yönetiminde ağırlıklı görüş, Genel Başkan Özgür Özel’in de daha önce açıkladığı gibi, “davanın sonuç değil, süreç odaklı” olduğu yönünde oluyordu. İktidara yakın çevrelerin, “şikâyet eden de, edilen de CHP’li” söylemiyle bu algıyı yarattığı değerlendirmesi yapılan toplantıda, davayı açan Lütfü Savaş dahil, birçok ismin artık parti üyesi olmadığı ifade ediliyordu. MYK’da bazı üyeler, İstanbul İl yönetimine kayyum atanması nedeniyle gerçekleştirilen nöbete, bazı milletvekillerinin gelmemesini eleştiriyordu. Ancak, bazı parti kurmayları, bu aşamadan sonra “iç barışın” sağlanmasının önemli olduğunu belirterek, bu isimlerin dışlanmasına dönük yaklaşımlardan kaçınılmasını istiyordu.

Olağan Kurultay ne zaman yapılacaktı?

CHP 21 Eylül’de olağanüstü kurultayını yapmaya hazırlanıyordu. Kurultay davasını boşa düşürmek için bu kararın alındığına dikkat çekilerek, bu kurultayda parti yönetiminde önemli bir değişiklik beklenmiyordu. Genel Başkan Özgür Özel ve yönetiminin 6 Nisan’daki Olağanüstü Kurultay’da “güvenoyu” aldığına dikkat çekilerek, “21 Eylül’deki kurultayda ise delegenin güven tazeleyeceği ileri sürülüyordu. Bu süreçten parti güçlenerek çıkacak” yorumu yapılıyordu.

CHP, “mutlak butlan” davasını da dikkate alarak 39. Olağan Kurultay takvimini hızlandırıyordu. Geçen temmuz ayında kurultay takvimini başlatan CHP, Ekim sonuna kadar il kongrelerini tamamlayıp olağan kurultayı yapmayı planlıyordu. MYK’da da olağan kurultay takvimi masaya yatırıldı ve büyük ölçüde tamamlanan ilçe kongrelerinin ardından, il kongrelerinin de hızlandırılması kararlaştırılıyordu.”

Ancak bütün bunlar Özgür Özel ve Ekibinin hesaplarıydı. 24 Ekim’de herkesi şoke eden bir karar çıkarsa şaşırmamalıydı. Biraz daha bekleyelim, görelim yarınlar neler doğuracaktı?

Bu arada, CHP’nin Sarıyer’deki binasında çalışmalara başlayan Gürsel Tekin’in şu itirafları üzerinde durmak lazımdı:

“FETÖ’nün uyuyan hücreleri, partimize sızmayı başarmış durumdadır. Bunlar CHP’yi önce iktidara karşı kışkırtıp kullanmayı, ardından da hepten yok edip ortadan kaldırmayı planlamıştır… Bu yaklaşım karanlık örgütün en bilinen yöntemi olmaktadır!”[2]

  1. BBC Türkçe – A. Sayın
  2. Sabah Gazetesi – 17.09.2025
4.8 22 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Picture of Osman ERAYDIN

Osman ERAYDIN

Subscribe
Bildir
10 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Devlet Bahçeli Özgür Özel’e : Birbirimizi kırmıyoruz inşallah, siyaseten söylüyoruz minvalinde cümleler kuruyor, Özgür Özel ise karşılığında önemli olan saygı sevgi gibi cevaplar veriyordu.

Yine başka bir karşılaşmalarında bahçeli özelden övgüyle bahsediyordu. Bahçelinin nefret söylemlerini en kesif şekilde benimsediği şu dönemlerde bu tepkileri ilginç geliyordu.

Sn. Kılıçdaroğlu’nun seçim sonrası yaptığı açıklamayı hatırlayacak olursak sadece iktidarla değil mafyayla mücadele ettiğini söylüyordu. Şimdi iktidarından muhalefetine herkesin mutlak butlan davasının Özgür Özel lehine sonuçlanmasını istemesi dikkate alındığında, hepsi bu mafyanın bir parçası mı oluyordu? Bu kadar büyük Kılıçdaroğlu düşmanlığı kim tarafından körükleniyordu ?

24 Ekimde bakalım neler olacaktı ?

Gürsel Tekinin itirafları, mevcut parti yönetiminin geldiği noktayı ve kimlere hizmet edeceğini açıklıyor

KİMLER NE HESAPLAR YAPARSA YAPSIN, RABBİMİZİNDE BİR HESABI VAR VE ARTIK VAKİT ADİL DÜZENE DAYALI YENİ BİR DÜNYA VAKTİ. BUNUN İLK ADIMLARINDAN BİRİSİ MİLLİ MUTABAKAT HÜKÜMETİNİN KURULMASIDIR. VE KEMAL KILIÇDAROĞLU MİLLİ MUTABAKAT AMAÇLIYDI VE KAZANACAK İNŞALLAH.

BU ESNA DA MASKELER DÜŞECEK, GERÇEK YÜZLER ORTAYA ÇIKACAK…

MİLLİ ÇÖZÜM ÖNCÜLÜĞÜNDE ADİL DÜZENE DAYALI YENİ BİR DÜNYA KURULACAKTIR İNŞALLAH…

AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN 1980 YILINDA BUYURDUKLARI GİBİ ;

“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki: 
 
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; 
Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, 
Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması
ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
 
Prof. Dr. Necmettin Erbakan
(TRT Basın Toplantısı, Yazarlar soruyor – Nisan 1980)

Dünyayı yöneten güçler, bir ülkede yönetimleri kendileri belirlediği gibi muhalefeti de kendileri belirler ki bütün kontroller kendilerinde olsun. Rahmetli Erbakan Hocamızın dediği gibi horoz dövüşünü layıkıyla yapabilsinler. Ama artık güç dengeleri değişmeye başlamış ve karanlık masonik mahfillerin karşısında oyun kurucu ve planlayıcı Milli güçlerde vardı. Bu masonik karanlık yapı mevcut CHP yönetiminin kalması için gereken neyse yapmaktaydı ve ne hikmetse AKP yönetimide Özel ekibinin yönetimde kalmasını istemekte idi.
15 Eylül’de kararın 24 Ekim’e ertelenmesi dahi Türkiye’de çok şeylerin değiştiğinin en net göstergesi olarak yeterliydi. Önceleri Türkiye’de bir karar alınacağı, kanun çıkarılacağını ABD’den öğrenirdik ama şimdi net karar verilememekte mahkemeler uzatılmaktaydı. Bu yaşadıklarımızın Türkiye’nin eski Türkiye olmadığının göstergesi idi. “Ancak bütün bunlar Özgür Özel ve Ekibinin hesaplarıydı. 24 Ekim’de herkesi şoke eden bir karar çıkarsa şaşırmamalıydı. Biraz daha bekleyelim, görelim yarınlar neler doğuracaktı?” 

Türkiye’de Milli Görüş ile beraber, sağ sol kavramı anlamını yitirmiştir.

Artık insanlar, millici mi işbirlikçi mi ayrımına göre saflarını belirliyorlardı.

Kılıçdaroğlu da, bütün ülkedeki duyarlı kişilerin bir araya gelmesini, milli birlik ve beraberliğe dayanan bir mutabakat oluşturmasını, helalleşilmesini savunuyordu.

Güçlü bir Türkiye istemeyen Siyonizm ise, milli düşünceli duyarlı insanları, sağ sol ayrımı gözetmeksizin safdışı bırakmaya çalışıyordu.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun şaibeli bir şekilde CHP yönetiminden uzaklaştırılması da bunun apaçık göstergesiydi.

Ancak, Milli devlet, bu gibi bazı şaibeli olaylara bir müddet fırsat tanısa da, eninde sonunda; milli, duyarlı, şuurlu insanların milli mutabakat yapmasının önünü açacaktır.

Gerek Siyaset, gerek ekonomik, gerekse sosyal alanlarda çok hassas günlerden geçtiğimiz şu günlerde, ne iktidar cephesi ne de muhalefet cephesi yaşanılan olayları doğru analiz edemiyorlardı.. Ne partiler sivil toplum kuruluşları ne de maalesef vatandaşlar geçim sıkıntılarından ve duyarsızlıklarından, takım tutar gibi taraftarlık yaptıklarından gerçekleri araştırmak ve gereğini yapmak yerine kendi tarafının haklılığına keramet uydurmakla meşguldü.. Medya ve haber kaynaklarının büyük çoğunluğu gayri milli unsurlardan oluşmaktaydı..

İçte ve dışta çok mühim gelişmelerin arifesinde olduğumuz şu günlerde en isabetli ve mevcut sıkıntılara merhem olacak gerçekleri kınayıcının kınamasından ve zalimlerin zulümlerinden korkmadan haykıran yine Milli Çözüm oluyordu.. Bu puslu havada önümüzü aydınlatan, görüşümüzü netleştiren, ferahlatan Üstat Ahmet Akgül hocamızdan Allah razı olsun..

makaleden önemli iki cümleyi buraya aktarıyorum..

Hepsinden daha tehlikelisi; herkesin vicdanını şu kuşku rahatsız edip duruyordu:  Yargı; hukuka ve yasalara göre mi, yoksa siyasi havalara göre mi hüküm veriyordu?!..”

Ancak bütün bunlar Özgür Özel ve Ekibinin hesaplarıydı. 24 Ekim’de herkesi şoke eden bir karar çıkarsa şaşırmamalıydı. Biraz daha bekleyelim, görelim yarınlar neler doğuracaktı?”

Last edited 2 ay önce by Aykut Akdağ

ARTIK KİM VEYA KİMLER NE YAPARSA YAPSIN, HERŞEY, KILIÇDAROĞLU’NUN T24 de kaleme aldığı ” YENİ DÜNYA DÜZENİNE DOĞRU… BİLDİĞİMİZ DÜNYA DÜZENİ ÇÖKÜYOR MU?! ” makalesinin sonunda ifade ettiği gibi ; ” … Mevcut düzen çatırdıyor, yeni bir düzenin ayak sesleri duyuluyor.” gerçeğine hızla adım adım ilerlemekteydi. Kılıçdaroğlu devamında:
“… Böylesi dönemlerde tarihin hızı artar. Önümüze hem büyük tehlikeler hem de benzersiz fırsatlar çıkar. Türkiye’nin yapması gerekenler bellidir. Unutulmamalı ki talih, yalnızca hazırlıklı olanlara güler. Hazırlıksız yakalananları ise tarih, acımasızca silip atar. “ (BAK: https://t24.com.tr/yazarlar/kemal-kilicdaroglu/yeni-dunya-duzenine-dogru,51580#google_vignette )

Şuan günümüzde; kim işbaşına geldikten sonra uygulayacak ilmi ciddi Kur’ani program ve projelere sahip bulunuyorsa talihin onlara gülecektir. Günümüzde bu inancı ve hazırlığı olan tek hareket, Aziz Erbakan Hocamızın devamı olan Milli Görüş’ün tek temsilcisi Milli Çözüm’ dür.

Evet, Milli Çözüm’ün bu makalesi nasıl bitirilmiş peki : ” … Ancak bütün bunlar Özgür Özel ve Ekibinin hesaplarıydı. 24 Ekim’de herkesi şoke eden bir karar çıkarsa şaşırmamalıydı. Biraz daha bekleyelim, görelim yarınlar neler doğuracaktı?

Üstadımızın ifadesiyle:
Allah c.c. iş göre, sen seyrede!..

Aziz Erbakan hocamız Milli Görüş’ü anlatmış açıklamış ve yaşamış, Milli Çözüm’ün alt yapısını hazırlamış ve en emin ellere emanet bırakmıştır. Bundan mütevellit, bu emanete hıyanet etmek, nankörlük etmek dünyamızı da ahiretimizi de mahveder Allah korusun.

Last edited 2 ay önce by Osman Nuri ÇELİK

CHP, fiilen iki cepheye ayrılmıştı.
CHP, Siyonistlerin istediği gibi “işbirlikçi” bir muhalefet mi olacaktı, yoksa “millici” bir muhalefet mi olacaktı mücadelesi yaşanmaktaydı.
MİLLİ MUTABAKAT amaçlı olması Sn. Kılıçdaroğlu’nu MASONİK ve MÜNAFIK merkezlerin hedefi haline getirmiş, hem 6’lı masadaki siyaset ortakları, hem de parti içindeki Dönme ve Mason artıkları tarafından, defalarca sırtından bıçaklanmıştı!

CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’na şaibe karıştığı, delegelerin oylarının rüşvet karşılığı satın alındığı gerekçesiyle farklı mahkemelerde açılan davalarda; rüşvet ve oylamaya hile karıştırılmasıyla delege iradesinin sakatlandığını savunarak bu kurultayın iptal edilmesi, yok hükmünde (mutlak butlan) sayılarak Özel ve ekibinin görevden uzaklaştırılması ve eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminin görevine iade edilmesi gerektiğini savunuyordu.
Herkesin vicdanını şu kuşku rahatsız edip duruyordu: Yargı; hukuka ve yasalara göre mi, yoksa siyasi havalara göre mi hüküm veriyordu?!..

Gölge CIA olarak bilinen RAND Corporation’un 14 Ocak 2020’de yayınlanan “Türkiye’nin Milliyetçi Rotası ABD-Türkiye Stratejik Ortaklığı ve ABD Ordusu için Sonuçlar” başlıklı raporunun öneriler kısmında:
“ABD, Türkiye ile ilişkilerini son yıllarda yaşanan yıkıcı gelişmelere karşı korumak için uzun vadeli bir stratejiye ihtiyaç duymaktadır. Ayrıca, önümüzdeki on yıl boyunca kalıcı ortak çıkarlar üzerinde iş birliğini sürdürebilecek ve demokratik bir muhalefet ortaya çıkarsa, Türkiye’nin daha işbirlikçi bir müttefik ve güvenilir bir bölgesel ve küresel ortak olarak rolünü yeniden tesis edecek güvenilir bir stratejik ortaklığın yeniden tesis edilmesine yardımcı olabilecek girişimlere de ihtiyaç duymaktadır.” https://www.rand.org/pubs/research_reports/RR2589.html
 
Siyonistler hazırladıkları raporda; on yıl boyunca “Türkiye’nin daha işbirlikçi müttefik olması” için; “iş birliğini sürdürebilecek bir muhalefete ihtiyaç duyuldukları” belirtilmektedir.

CHP’de yaşanan mücadelenin perde arkasında;
Sn. Kılıçdaroğlu’nun, Siyonistlerin istediği gibi “Türkiye’nin daha işbirlikçi müttefik olması için, Siyonistlerin ihtiyaç duydukları iş birliğini sürdürebilecek bir muhalefet lideri” olmaması bulunmaktaydı.

Evet, biraz daha bekleyelim, görelim yarınlar neler doğuracaktı?

Last edited 2 ay önce by Necati Akgül

Milli Görüş camiasının, milli konulara duyarlı kişilerin ve hakikati arayanların başucu kaynağı: Milli Çözüm!
Bu, yalnızca bir makalede gerçekleri yazabilmenin sonucu değil; neredeyse yarım asır Aziz Erbakan Hocamızın, Milli Görüş, Kur’an’a tercüman olma davasından milim sapmadan hakikatleri haykırabilmesinin başarısıydı!
En zor şartlarda bile Hakkı dile getirmek, yalnızca zirve bir feraset değil; aynı zamanda üstün bir cesaretin de nişanesiydi!
Çünkü zalimlerin tehditlerinin ve tekliflerinin karşısında Hakkı söylemek gerçekten zordur; bu nedenle en büyük cihaddır!

Makaleye dair ise şu bölümleri yeniden dikkatlere sunmak isterim:
“Hepsinden daha tehlikelisi; herkesin vicdanını şu kuşku rahatsız edip duruyordu: Yargı; hukuka ve yasalara göre mi, yoksa siyasi havalara göre mi hüküm veriyordu?!..”

“Ancak bütün bunlar Özgür Özel ve Ekibinin hesaplarıydı. 24 Ekim’de herkesi şoke eden bir karar çıkarsa şaşırmamalıydı. Biraz daha bekleyelim, görelim yarınlar neler doğuracaktı?”

Last edited 2 ay önce by Mus'ab Eryıldız

.
Sn. Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanlığı dönemindeki yönetimiyle, eski CHP anlayışını geride bırakan ve kutuplaştırıcı bir siyaset yerine birleştirici-bütünleştirici Milli Mutabakatı hedefleyen bir liderliği benimsemişti.

Bu da Erbakan Hocamızın; Yaşanabilir bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni bir Dünya hedefine ulaşma açısından ülkemiz için hayırlı bir gelişmeydi.

Fakat Türkiye’deki Milli bir mutabakatın ne anlama geldiğini; şu andaki işbirlikçi kukla iktidarı yönetenler çok iyi biliyorlardı.

Ve işbirlikçi iktidarlarını da kullanarak bu mutabakatı bozmak için uğraşmaktaydılar.

Böylece AKP iktidarıyla işbirliğine devam ederek Türkiye’mizde ve bölgemizde istediklerini daha rahat yapabileceklerdi.

Şu anda 1. parti durumunda olan CHP içinde bir kesim ise Kılıçdaroğlu’nu düşmanlaştırıcı bir tavır içindeydiler.

CHP’nin bu başarısında en büyük rolün sahibi Kılıçdaroğlu değil miydi?

Milletin büyük bir kesiminin CHP’ye ılımlı bakmasının sebebi Kılıçdaroğlu değil miydi?

“Helâlleşme çağrısı” yaparak tarihi bir adım atan ve Milli birlik ve dirliği pekiştirici, mevcut kamplaşma ve kutuplaşmayı törpüleyici bir fırsatı sağlayan Kemal Kılıçdaroğlu değil miydi?

“CHP’nin marazlı masonik takımı Kılıçdaroğlu’na karşıydı. Çünkü Kılıçdaroğlu, “Kirli, kiralık ve münafık cephenin” değil, “Milli ve duyarlı cephenin” yanındaydı. Kaldı ki Sn. Kılıçdaroğlu, Rahmetli Deniz Baykal’ın %21’lerdeki CHP’sini %26’lara taşımış ve 1. parti olmasını sağlamıştı. Bazılarının iddia ettikleri gibi CHP’nin bu başarısı Özgür Özel’in marifeti sayılamazdı, çünkü 3-5 ay içerisinde böyle bir değişimi başarması imkânsızdı.”

“Hayret, CHP’nin eskimiş ve ekşimiş MASON’ları bile Sn. Kılıçdaroğlu’na cephe açmışlardı ve mahkemeler lehinde karar verse bile onu Genel Merkez’e sokmayacaklardı!?.. Artık anlaşılıyor ki; bu, masonlarla Milli tarafın, Atatürk simsarlarıyla akıl ve vicdan erbabının bir hesaplaşmasıydı… Ve bekleyip görün ki, haklı ve hayırlı taraf kazanacak, masonlar ve münafıklar hezimete uğrayacaklardı… Ve tabi farkındasınız, Cumhur İttifakı da, doğrudan değil ama, dolaylı biçimde Özgür Özel’den yanaydı!.. Çünkü Sn. Kılıçdaroğlu MİLLİ MUTABAKAT amaçlıydı…”

24 Ekim’de herkesi şoke eden bir karar çıkarsa şaşırmamalıydı.

Biraz daha bekleyelim, görelim yarınlar neler doğuracaktı?

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
10
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...