Ahmet Cömert[1]
EMİR ÖNGÜNER’İN KISIR GÖRÜŞLERİ
VE
ERBAKAN’I KARALAMA GİRİŞİMLERİ
Dr. Emir Öngüner: Almanya’nın Stuttgart Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden 2012 yılında mezun olmuşlardır. Almanya Brandenburg Teknik Üniversitesinde Makine Mühendisliği alanında 2017 yılında doktorasını tamamlamıştır. Yurtdışında çeşitli üniversitelerde yarı zamanlı ve tam zamanlı öğretim üyeliğinde bulunmuşlardır. Şu anda Almanya Havacılık ve Uzay Merkezi’nde (DLR) araştırmacı olarak görev yapmaktadır. “Bir Avcı Tayyaresi Yapmaya Karar Verdim” isimli arşiv taraması mahiyetinde hazırlanmış olan kitabın yazarıdır.
Emir Öngüner, 2021 Ocak başında “Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın Almanya’daki Bilimsel Faaliyetlerinin” Türk basınına yanlış, yarım ve abartılı yansıtıldığını… Erbakan Hoca’nın sanıldığı gibi, ciddi, gerçekçi ve yeni icatlara yön verici bilimsel program ve buluşlarının bulunmadığını ima hatta iddia eden 43 sayfalık makalesini; doğrularla yanlışları harmanlayarak… Ustalıklı bir çarpıtma, saptırma ve kafa karıştırıp olumsuz imaj oluşturma maharetiyle hazırlayıp, bilimsel ve gerçekçi bir değerlendirme yazısı gibi sunmuşlardı.
Peki Erbakan gibi inançlı, donanımlı ve kararlı bir Türk bilim erbabının, seçkin ve saygın bir devlet adamının aziz hatırasından, yüksek ve örnek bilimsel başarılarından ve ülkesine katkılarından kimler ve neden gıcık alırlardı? Bunun yanıtını; İslam’dan, milli ve yerli kalkınma çabalarımızdan rahatsızlık duyan kesimler arasında aramalıydı. Rahmetli Erbakan’a, ibretli ve izzetli hayatı boyunca kimlerin karşı çıktığı, Milli kalkınma çabalarını kimlerin bozmaya çalıştığı… Onun hakkında her türlü karalama kampanyalarını kimlerin başlattığı açıktı: Malum ve mel’un Siyonist baronlar ve tarihimiz boyunca kendileriyle 21 kere savaşmak ve devletlerimizi savunmak zorunda kaldığımız Haçlı-emperyalist odaklar!..
İyi de Bay Emir Öngüner’e neler batmaktaydı?
Gerekli ve gerçekçi bir Milliyetçilik gayretini kirletip körelterek, basit ve fasit bir Türk ırkçılığı aşılamaya ve İslamiyet’i bu kısır ve kışkırtıcı zihniyetin bir aksesuarı gibi kullanmaya çalışan ve maalesef derin tahribatlar yapan, Yahudi asıllı bir Siyonist olan… Ve zaten vasiyeti üzerine Fransa’daki bir Kilisenin mezarlığındaki özel Yahudi kabristanında metfun bulunan, asıl ismi MOİZ KOHEN iken, Munis Tekinalp takma adıyla zehirli fikirlerini yazıp yayan hain dönmelerin çömezlerinin ve taklitçi takipçilerinin, Erbakan’ı küçültme ve gözden düşürme çabalarına karşı en uygun söz:
“Yükseklere tükürme, dönüp yüzüne düşer!..” olacaktı.
Kamuoyunda “Bir Avcı Tayyaresi Yapmaya Karar Verdim – Nuri Demirağ’ın Almanya’da Kaybolan Uçağı Nu.D.40” isimli, arşiv belgelerinin sunumunun yapıldığı kitabı ile tanınan Dr. Emir Öngüner, Ocak 2021’de “Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın Almanya’daki Bilimsel Faaliyetleri ve Türk Basınına Yansımalarına Dair Bir Değerlendirme” başlığıyla bir makale kaleme almıştı. 43 sayfalık makale yazacak kadar Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız hakkında ilgisi olan bu zat, kaynakçasıyla birlikte 211 sayfalık kitabında Merhum Nuri Demirağ’ın yaptığı Milli hamlelere benzer bir şekilde ve bugün de faaliyette olan ASELSAN, TUSAŞ gibi öncü teknoloji kurumlarından bahsederken, BAYKAR gibi savunma sanayiine ciddi katkılar sunan kurumları anarken ne hikmetse Erbakan ismini unutuvermişti. Buna ek olarak ilgili kitaba önsöz yazan TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, Merhum Nuri Demirağ’ın torunu Prof. Dr. Banu Onaral ve TUSAŞ Genel Müdürü Prof. Dr. Temel Kotil de yazdıkları takdimde ne hikmetse birden “Ağır Sanayi” kavramının, yerli ve yaygın kalkınma atılımlarının tescilli sahibi Merhum Erbakan Hocamızı unutuvermişler de kurumların genel müdürlerini “kurucu” diye okurlara yutturmaya yeltenmişlerdi. İşte ayarı ve amacı belli bu kişi Merhum Erbakan Hocamız hakkında yazdığı sözüm ona bilimsel çerçeveli tenkit yazısı, bilimsel etik ve gerçeklikten uzaktı… Objektif bakış açısı yerine bizzat çarpıtıcı ve yanıltıcı bir tavırla hazırlanmıştı. Daha da kötüsü şu an vefat etmiş olması hasebiyle hakkındaki iddialara cevap veremeyecek olan bir Zat’ı kendince karalamaya ve asılsız ithamlara girişmişti. Oysa fikirleri ve ürettikleriyle cihana damga vurmuş Erbakan gibi bir şahsiyete bu tür sataşmalar, saldıran kişiler açısından ancak birilerinin “emir kulu ve bozuk ideolojik saplantıların dışa vurumu” olduğunun ifşasından öteye geçemeyecekti.
Emir Öngüner yazmış olduğu makalesinde; bazen gerçeği aktarmış, bazen doğrudan birinci ağızdan kaynaklar kullanmış ve nihayet kırılma noktalarında da kendi çıkarımları ve çarpıtmaları olmasına rağmen sanki bilimsel bir temeli varmış gibi haksız ifadeler kullanarak üstü kapalı bir şekilde Merhum Erbakan Hocamızı ithama kalkışmıştı. Son dönemde sıkça ve ucuz kahramanlıkla yapılan “ülkemizin savunma sanayiindeki teknolojik gelişmeleri sahiplenme” çabalarının bir benzeri olan bu çalışmada yazarın kendine ön açmak ve bir şekilde bir yerlere selam çakmak maksadıyla bu yazıyı kaleme aldığı sırıtmaktaydı. Çalışmanın sonunda ifade ettiği “Asılsız güzellemeler insanı yüceltmez; aksine itibarını zedeler. Kaynağı belli olmayan verilere itibar edilmemesi ve sadece kaynaklı ve belgeli kanıt sunan değerlendirmelerin dikkate alınması gerekmektedir.”[2] tespitleri ise, bir yandan vicdanını bastırma gayreti içinde kıvranırken, öbür yandan da “benim iftiralarıma cevap verecekseniz muhakkak belge getirmeniz gerekmektedir” manasında mesnetsiz mazeretlere sığınma amaçlı olmalıydı. Oysa kendisi de biraz araştırsa, ülkemizde birinci ağızdan dinleyebileceği ve öğreneceği pek çok bilgiye ulaşacaktı.
Öngüner, çalışmanın giriş bölümünde Merhum Erbakan Hocamızın yükseköğretim hayatı hakkında birtakım bilgileri paylaştıktan sonra, doğrudan Merhum Erbakan Hocamızın doktora tezine konuyu getirerek: “Toplam 161 sayfalık bu çalışmanın 119 sayfası hesaplama olup, 14 sayfası deneysel inceleme üzerinedir. Bu sebeple Erbakan’ın doktora kapsamında motor deneyinden çok nümerik analize ağırlık verdiği görülmektedir.”[3] demekte ve daha baştan Merhum Erbakan Hocamızın aslında motor hakkındaki bilgisinin yeterli olmadığını ima etmektedir. Devamında ise yine kendi kanaatini bir olgu gibi sunarak; “Üniversitenin arşivindeki bilgi notuna göre doktora diplomasının teslim tarihi 7 Ekim 1954’tür. Görüldüğü üzere Erbakan, yüksek ihtimalle danışmanlarının talep ettiği düzeltmeleri yerine getirmek, gerekli eklemeleri yapmak ve tezini temize çekmek için savunma tarihinden itibaren 15 aylık bir zamana ihtiyaç duymuştur.”[4] demiş ve maalesef akademik camiada sık karşılaşılan bir kolaycılığa sanki Merhum Erbakan Hocamız da tenezzül buyurmuşlar gibi lanse etmiştir. Oysa Merhum Erbakan Hocamız böyle bir duruma asla düşmemiş ve ifade etmemişken, çalışmanın müellifi de sürekli “kaynak” diye tutturmuşken, ne hikmetse bilimsel çizgiden çıkılıp “medyumluğa ve sahtekârları taklitçilik maymunluğuna” girişilmiştir. Öngüner, Günaydın gazetesinde yayınlanmış olan röportajdan doğrudan alıntıladığı bölümde: “Almanya’da üç sene kadar kaldık. 1954’te tekrar döndük. Bu kalışımız esnasında bir yıllık bir devrede üç tane tez hazırladık. O gün size söylediğim doktora tezi, Teknik Üniversitenin doçentlik tezi ve Alman İktisat Bakanlığı’na motorlarda ekonomi hakkında bir tezdir. Bu tezler Almanya’da neşredildi. … 1953 yılında doktor olduk. 53 yılının başında mart ayında doktora imtihanlarını verdim. 53 yılının mayıs ayında Teknik Üniversite doçentlik imtihanını verdim. Bunlar ayrı ayrı iki tezdir… 27 yaşında doçent oldum. Bu Teknik Üniversite’nin en genç doçenti demektir…”[5] ifadelerini bizzat kullanan Merhum Erbakan Hocamızın aktarımlarını yok saymış ve kendi çıkarımlarını gerçeklik olarak ifade etmiştir.
Merhum Erbakan Hocamızın doçentlik tezinde geçen ve bugün Öngüner dâhil pek çok kesimin haksız ve dayanaksız eleştirilerinin yersiz ve geçersiz olduğunu ispat eden tespitleri de oldukça dikkat çekiciydi. Merhum Erbakan Hocamız doçentlik tezinde: “…Dizel motorlarında tutuşmanın ne şekilde husule geldiği hakkında, yakıt damlaları etrafında teşekkül eden akış, sıcaklık ve konsantrasyon sınır tabakaları yardımıyla yeni bir izah verildi. Tutuşma gecikmesi esnasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar ve bunların inkişafları incelendi.”[6] diyerek bugün hâlâ sağdan soldan sürülerce takipçileri bulunan taklitçiliğe tutunmayı veya muhakkak bir yerlere sığınmacılığı değil, adeta Merhum Nuri Demirağ’ın ifade etmiş olduğu gibi “kopyacılık” kolaycılığını ve sahtekârlığını değil, gerçek manada yerli ve milli bir kalkınma[7] hedefine tercüman olmaktaydı.
Merhum Erbakan Hocamızın ifade ettikleri üzere, hazırlamış oldukları doktora tezinden üretilen yeni çalışmalar ortaya çıkmış ve bizzat Öngüner’in de dikkatini çekecek şekilde Almanya’da Bakanlık nezdinde hazırlanmış olan çalışmada bir kısım bilim adamlarının yanında bizzat Merhum Erbakan Hocamızın çizimlerinin de bu çalışmaya kaynaklık ettiği bilgisi paylaşılmıştır. Akabinde Öngüner, “Bakanlık raporunun yayımlandığı sene Erbakan, İTÜ Motorlar Kürsüsü’nde doçent olarak akademik çalışmalarına devam etmektedir ve Türkiye’de kurulmasına önayak olup Genel Müdürlüğünü üstlendiği ‘Gümüş Motor’ firması faaliyettedir.”[8] diyerek, başkalarıyla Erbakan Hocamız arasındaki farkı görmeye fırsat yakalamış, ancak maalesef art niyeti nedeniyle bu fırsatı tepmiştir. Şöyle ki, bugüne kadar yurt dışına eğitime giden pek çok bilim adamımız hep bu topraklardan elde ettikleri sermayeleri harcamış, pek çoğu bilerek ya da bilmeyerek gittikleri ülkelerin gönüllü istihbarat kaynakları haline gelmişlerdir. Ancak Erbakan Hocamız, pek çok kereler ifade edildiği üzere sermayesini ele vermemiş, bağrından yetiştiği topraklara hizmet etmek için her fırsatı sonuna kadar değerlendirmiştir.
Öngüner, çalışmasının devam eden kısmında kendi imalarını boşa çıkaracak bir itirafta bulunarak, 1991 senesinde Uğur Dündar’ın programına çıkmış olan ve Merhum Erbakan Hocamızın Aachen’deki enstitüden çalışma arkadaşı olan Prof. Dr. Franz Joseph Geller’in ifadelerini yazmak durumunda kalmıştır. Öngüner “Geller’in, Erbakan’ın akademik başarılarının yanı sıra insanî yönlerinden de övgüyle bahsettiği görülmektedir. Erbakan’ın doktora ve doçentlik tezleri için yaptığı yoğun araştırmaların sadece bir buçuk sene sürmüş olması ve bu çalışmaları deneysel olduğu kadar teorik alanda da icra etmiş olduğu da Geller’in açıklamaları ile sabittir.”[9] ifadelerini kullanmıştı.
Sn. Öngüner, Merhum Erbakan Hocamızın bizzat anlattığı Almanya dönemi ve sonrası yaşananları doğrudan ve Merhum Erbakan Hocamızın şu ifadeleriyle aktarmıştı:
“…Bakın ben Almanya’dan geliyorum. Alman tank motorlarının gelişmesini sağladık. Almanların ilgili genel müdürü bizden bu çalışmayı isterken dedi ki: ‘Biz harbi, motorlarımızı hatalı yaptığımız için kaybettik. Çünkü tankı Rusya’ya gönderdik, suyu dondu; Afrika’ya gönderdik, suyu kaynadı. Böylece bu kadar tankımız olduğu halde hiç tankımız yokmuş durumuna düştük. Şimdi NATO kuruluyor. Bu NATO’da öyle bir motor yapacağız ki, Sibirya’da donmayacak, Afrika’da kaynamayacak. Amerikalılar benzin kullanır. Biz mazot kullanırız. Benzinle de çalışacak, mazotla da çalışacak, ispirto ile de çalışacak, zeytinyağı ile de çalışacak. Yeni ordunun motorları böyle motorlar olacak. Biz Almanya’daki neşriyatı yakından takip ediyoruz. Sizin bu konuda hazırladığınız tezlerinizi gördük ve bu adam bize layık dedik. Çünkü sizin çalışmalarınız tam bizim istediğimizi karşılıyor. Bu iş yanma işidir, sizin tezleriniz bunun üzerine onun için bu problemi sizin çözmenizi istiyoruz, o yüzden sizi buraya çağırdık.’ Sonra devam etti: ‘Bu deneyleri üç enjektörle yapacaksınız. Birisi Amerikan enjektörü olacak, öbürü Alman enjektörü Bosch. Çünkü biz Almanlar Amerikalılara bağımlı olmak istemeyiz. Ama Bosch da bir özel firmadır, sonradan istediği fiyatı dikte ettirmeye kalkar. Loranj diye bir firma daha var; onun enjektörünü deneyeceksiniz. Her deneyi bu üç enjektörle yapacaksınız. Biz bunu götürüp NATO heyetine takdim edeceğiz. Amerikalılar kendi enjektörlerinin sonucunu görmeden kabul etmezler. Biz ise Alman enjektörü olsun isteriz. Onun için deneyler üç kere yapılacak.’ Biz gece gündüz yatmadık uyumadık, kulaklarımızda pamuk, motorun sesi çünkü çok yüksek, 6 ay bu motoru geliştirdik…”[10]
“(…Hazırladığımız bu) tezin bilim dergilerinde yayımlanması üzerine o tarihte Almanya’nın en büyük motor fabrikalarının Umum Müdürü Prof. Dr. Flatz tarafından Leopard tanklarının motorlarıyla ilgili araştırmalar yapmak üzere bu fabrikaya davet edildik. Bizim doktora tezimizdeki çalışma konularıyla ilgili olduğu için bize araştırma başmühendisliği teklif ettiler. Leopard tank motorları inkişaf bakımından teknik problemleri çok güç olan sorunlu bir motor idi. Çünkü II. Dünya Savaşı sırasında Rusya’da savaşırken Almanların bu tanklarının yakıtları donmuş ve çalışmamıştı. Leopardların en zor hava şartlarında, donmadan çalışabilmesi için ateşleme sisteminin yeniden düzenlenmesine büyük önem veriyorlardı. Biz bu çalışmaları yürüttük…”[11]
Öngüner, Merhum Erbakan Hocamızın bu ifadelerinin ardından kendi ayarını ve maksadını ortaya koyan tavırlar sergilemeye başlayıp, bir bilim insanına yakışmayan çarpıtmalarla konuyu saptırmaya çalışmıştı. Ve Öngüner, “Bu metinlerde Flatz’ın KHD’deki pozisyonu hakkında farklı bilgi verildiğinden dolayı buradaki karışıklığı gidermek gerekir. Emil Flatz, bu fabrikaların genel müdürü değil, 1934-1959 yılları arasında Ar-Ge’den sorumlu müdürü ve yönetim kurulu üyesidir. 1927 senesinde firmaya adım atan Flatz, 1931’de tasarım departmanı şefliğini devralmış ve 1934’te yönetim kuruluna seçilmiştir. Graz ve Aachen Teknik Üniversiteleri’nden fahri doktora ünvanı, VDI-Alman Mühendisler Birliği’nden ise en üst derece ödül olan Grashof Madalyası almıştır. 1945 sonrası dönemde, hava soğutmalı dizel motorların seri üretime alınması fikri Flatz’a aittir. Öte yandan Erbakan’ın ifadelerinde Flatz’ın Almanya’nın savaş yenilgisini tank motorlarına bağladığı görülmektedir. Altı sene, üç kıtada, hava, kara ve denizde süren ve onlarca milyon askerin yer aldığı bu savaşın sonucunu sadece tank motorundaki teknik bir soruna bağlamak tamamıyla mantık dışıdır. Fakat Flatz’ın, Alman ordusu Wehrmacht açısından savaşın gidişatını etkileyen faktörlerden birinin zırhlı birliklerin motorda yaşadığı sorunlar olduğunu ifade etmek istediği aşikârdır.”[12] ifadelerini kullanarak kendi aklınca Erbakan’ın yanlışlarını saptamıştı. Oysa öncelikle; özellikle Almanya gibi teknolojik gelişme ve sistemli çalışma kaygısı taşıyan ülkelerde, Ar-Ge departmanları her zaman en çok bütçenin ayrıldığı, en çok önem verilen departmanlardan olurken, doğal olarak buraların sorumlu amirleri de etkinlikleri olan insanlar konumundadır. Bir diğer konu olarak ifade edilen “Almanya’nın savaş yenilgisini tank motoruna bağlamak” hususunu mantık dışı bularak zorlama bir yorumla kasıtlı karalamaya yönelerek, aslında denilmek isteneni bal gibi anlamasına rağmen marazlı bir mantıkla garazlı bir sataşma amacını ortaya koymuşlardır. Çünkü hem Alman Flatz’ın hem de onun sözlerini aktaran Erbakan Hoca’nın: “Almanya’nın 1. Dünya Savaşı’nda umdukları başarıya ulaşamamalarının nedenleri arasında, tank motorlarının çok soğuk (Sibirya) ve çok sıcak (Afrika) şartlarına dayanacak şekilde yapılamadığının da bulunduğunu” anlatmaya çalıştığı açıktı. Ve zaten Erbakan Hoca, işte tankların bu teknik yetersizliğini düzeltecek bilimsel keşifte bulunmuşlar, yepyeni ve orijinal bir icat = sistem ortaya koyarak Alman bilim ve devlet adamlarının hayret ve hayranlığını kazanmışlardı. Bu onur verici gelişmelerden dolayı her Müslüman Türk’ün gururlanması lazımdı. Ama Bay Emir Öngüner gibilerin gocunması ise kafa karıştırıcıydı.
Çalışmanın ana konusu olarak ele alınan tank motoru meselesine gelince, yazar kafa karıştıracak bir sıralama şeklinde Alman yapımı Leopard 1 tankının geliştirilme ve üretilme sürecini aktarırken, Merhum Erbakan Hocamızın doktora çalışmaları için Almanya’da bulunduğu sırada KHD firmasının bu gelişim sürecine dâhil olduğuna dair bir belge bulunmadığı iddiasını ortaya atmıştır. Oysa bizzat bu çalışmaları yapmış kişinin ifadelerini dikkate almadan, hususi çalışmalar ile ilgili kayıtların tutulup tutulmadığı tam olarak saptamadan, yarım bir cümle ile “aslında olabilir” demekle gerçeği ifade etmiş olmayız. İlgili Alman otoritesinin yapmış olduğu çalışmalar, bahse konu motor çalışması Merhum Erbakan Hocamızın ifadeleri göz önüne alınarak incelenmiş ve ardından herhangi bir etkileşim ve bilgi aktarımı olmadığı tespit edilmiş midir ki utanmadan kişinin açık beyanı olmasına rağmen gerçekliği üzerine “temelsiz” iddialar ortaya atılmıştır. “Leopard 1 tankında kullanılan motor, henüz prototip aşamasında iken aday olarak gösterilen Daimler-Benz motorlarından biridir. KHD’nin mevcut kaynaklarda isminin geçmemesi ve Erbakan’ın müdürü Flatz ile konuşmaları dikkate alındığında şu ihtimal belirmektedir: KHD, Batı Almanya NATO’ya girmeden ve Leopard projesi henüz başlamadan evvel, tank motorlarındaki mevcut teknik sorunları gidermek adına bağımsız araştırmalar sürdürmüş olabilir. Fakat açık kaynaklarda bu ihtimali teyit edecek yazılı bir kanıt ya da belgeye ulaşılamamıştır.”[13] kanaatini ifade eden Öngüner, akla ve mantığa yatkın bu gerçeklere rağmen zorlama bir tavırla inkâr yoluna sapmışlardır. Yetmezmiş gibi birer özensiz haber örneği de vererek işi iyice magazin boyutuna taşımış ve gazete manşetleri ile partileri kapatılan bir liderin, yine kiralık medya malzemeleri ile itibarsızlaştırılması çabalarına çanak tutmuşlardır.
Öngüner sonuç bölümünde, makalenin değerlendirmesi ve özeti olarak bir kısım çakma çıkarımlarda bulunmuşlardır. Özellikle tank motoru yapımı meselesine dönerek; “Erbakan’ın Almanya’da tank motoru yaptığına dair kendine ait hiçbir beyanı yoktur; tank motorlarındaki teknik problemleri çözmek adına bir araştırma projesinde çalıştığını ve motorun geliştirilmesine katkıda bulunduğunu ifade etmiştir. (Bu beyanlarda kullandığı kelimeler ”araştırmak” ve ”geliştirmek”tir. ”Üretmek” ve ”yapmak” ise farklı kavramlardır.)”[14] ifadelerini kullanmıştır. Üretim ve süreçleri hakkında ufak tefek dahi bilgisi olan herkesin Ar-Ge süreçlerinin önemi hakkında muhakkak bir kanaati vardır. Kavramsal olarak bu süreçlerin farklı oldukları iddiasını ortaya koyması ise kendisinin çarptırma ve hedef şaşırtma çabasını yansıtmaktadır. Evet, Ar-Ge ve üretim-imalat farklı tanımları olan aşamalar olsa da Ar-Ge ve üretim birbirini tamamlayan kavramlardır. Bir işin Ar-Ge faaliyetini yapmış kişinin tezgâhta seri üretime geçmiş kişiye oranla bilgi-birikim ve tecrübesinin üstünlüğü açıktır. Bundan dolayı altı çizilerek okurun dikkatini dağıtma çabası maalesef yazar hokkabazlığından başka bir anlam taşımamaktadır. Devamla ifade edilen ve bir önceki paragrafta gerçeğin üzerini kapatma ve karalama çabasının günahını çıkarmak için Öngüner, “Erbakan’ın beyanları göz önüne alındığında, Leopard projesi 1956’da henüz başlamadan evvel, KHD’nin bağımsız olarak mevcut tank motorlarındaki teknik problemler üzerinde çalışmaya başladığı ve Erbakan’ın tez konusu ile ilgili olduğu için kendisini bu projede görevlendirdikleri anlaşılmaktadır. Mevcut kaynaklarda bu ihtimali teyit edecek başka bir bilgi ve belgeye ulaşılamamıştır.”[15] ifadelerini kullanmış ve nihayet Merhum Erbakan Hocamızın ifadelerini dikkate alma mecburiyet ve mahcubiyetini duymuşlardı.
Sonuç olarak, ülkemizde ve yeryüzündeki bilim çevrelerinde bir Erbakan olgusu vardır. Ve bu gibi özel şahsiyetler Müslüman Türk’ün yüz akıdır. Bütüncül bir bakış açısıyla ele alınırsa Erbakan’ın çok ender ve önder bir şahsiyet olduğu hemen anlaşılacaktır. Bireysel hayatında daha önce yapılamamış, altından kalkılamamış pek çok şeyi başarmış bir insandır Erbakan Hocamız. Ancak devlet-millet uğruna ve tüm mazlumlar adına yaptıkları söz konusu olunca, ona “efsane” demekten, çoğu zaman abartılı olarak anlatılan şeyleri bile normal kabul etmekten pek çok kişi kendini alamamaktadır. Zaten kendisi hayattayken bile Başbakanlık yaptığı dönemdeki hizmetlerinin seviyesini anlatmak için halkımız kendisine “Efsane Başbakan Necmettin Erbakan!” yakıştırmasını yapmıştır. Her zaman ve her yerde; ülkesinin, milletinin, İslam ümmetinin ve tüm mazlum milletlerin haklarını koruyacak, onları huzura ve refaha kavuşturacak hamleleri hayata geçirmek için uğraşmış, ciddi oranda hedefine ulaşmış, geri kalanların ise projelerini ilgililere bırakmış bir Zat’a “efsane” demek bile az kalırdı. Bu ilim, edep ve erdem sahibi şahsiyeti, aklı ve vicdanı olan hiç kimse kirletme çabasına kalkışmazdı. Ömrünü hayır ve Hak yolunda hizmete adamış birine zarar vermeye gayret etmenin ahmaklık değilse fesatçılık ve fırsatçılık olduğu açıktı.
Bizzat kendisi akademisyen olmasına rağmen, sanayiye girip Meşhur Gümüş Motorla ticarete atılan, orada yaşanan sıkıntıları bertaraf etmek için merkezi meslek örgütlerine yönetici olan, meslek örgütleri seviyesinde gereken hamlelerin yapılamayacağını anlayınca da siyasete girip çok kısa bir dönemde 100’ün üzerinde fabrikanın temelini atan bu şahsiyetin; ülkesini ve milletini seven bir ilim insanının dikkatini çekecek pek çok yanı vardı. Ancak sipariş usulü yapılan karalama çalışmalarıyla ve uydurma kaynaklarla, güya gerçeği ifade ediyormuş havası verip itham edenlere de söylenecek sözümüz vardı: Kof çıkan sahte iddiaları ve gerçekten sahtekârlık yapanları çok iyi bilenlere sesleniyoruz: Yüreğiniz yetiyorsa ülkemizin gündemini uzun süre işgal eden diploma tartışmalarına girin bakalım… Hem de belgelerin muhafazası da gayet mümkünken… Olmadı ülkemize ve milletimize yönelik büyük tahribatları nedeniyle 13 yıl boyunca iktidara eleştiri, hatta hakaret taşları yağdıran ve bu iddialarının takipçisi olduğunu haykıran ve şayet verdiği sözlere uymazsa “namussuz ve şerefsiz olduğunu!” duyuran ve sonrasında bu sözünü tutmayan siyasileri ifşa edin de alkışlayalım… Elinize tutuşturulan birkaç fotoğraf ve birkaç uyduruk haber kaynağı ile ancak bu kadar yol alınırdı ve ömrünü Hakka hürmet ve halkına hizmet yolunda harcayan bir Zat’a attığınız taş ancak geri dönüp sizlerin kendi kafasını yarardı.
Şiir:
İlim irfan lazım, duasız olmaz
İnanç iz’an ispat; davasız olmaz…
Marifet meziyet, icatla olur
Salatsız salvatsız, sevdasız olmaz…
Bakıp da görmeyen, körden farkı ne
Gerçek gören gelsin, her bakan olmaz…
İHA’nın SİHA’nın, gizli çarkı ne
Öyle her mühendis, Erbakan olmaz…
Yani Bay Emir Öngüner… Öyle 100 sene önceki bir çalışmanın fotokopilerini bastırıp yayınlamak insanı bilim adamı makamına çıkarmaya yeterli sayılmamaktadır. Varsa bilgi ve beceriniz, varsa marifet ve meziyetiniz, milli savunma ve yerli kalkınma sanayimize, kendi motor ve makine üretimimize katkı sunacak, İHA’lar ve SİHA’lar gibi yeni ve orijinal projeler geliştirin de bakalım…
[1] Yazarımız Bilişim Uzmanıdır. Türkiye’deki, Avrupa, Amerika, Asya ve Afrika ülkelerindeki seçkin şirketlere “kurumsal yazılımlar” hazırlamaktadır.
[2] Öngüner, E., Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın Almanya’daki Bilimsel Faaliyetleri ve Türk Basınına Yansımalarına Dair Bir Değerlendirme, Basılmamış Araştırma Dosyası, Ocak 2021.
[3] Öngüner, a.g.e.
[4] Öngüner, a.g.e.
[5] Öngüner, a.g.e.
[6] Öngüner, a.g.e.
[7] Öngüner, E., Bir Avcı Tayyaresi Yapmaya Karar Verdim- Nuri Demirağ’ın Almanya’da Kaybolan Uçağı Nu.D.40, Sf. 59, Tübitak Yay. 2020.
[8] Öngüner, a.g.e.
[9] Öngüner, a.g.e.
[10] Öngüner, a.g.e.
[11] Öngüner, a.g.e.
[12] Öngüner, a.g.e.
[13] Öngüner, a.g.e.
[14] Öngüner, a.g.e.
[15] Öngüner, a.g.e.

Iyi ki varsın Milli Çözüm
“Ve zaten Erbakan Hoca, işte tankların bu teknik yetersizliğini düzeltecek bilimsel keşifte bulunmuşlar, yepyeni ve orijinal bir icat = sistem ortaya koyarak Alman bilim ve devlet adamlarının hayret ve hayranlığını kazanmışlardı. Bu onur verici gelişmelerden dolayı her Müslüman Türk’ün gururlanması lazımdı. Ama Bay Emir Öngüner gibilerin gocunması ise kafa karıştırıcıydı.” Erbakan hocama ürenin ayarında ve damarında bozukluk vardır. Her şerlinin karşı çıktığına yardımcı olmuyorsan, en azından zararın dokunmasın ama tam tersine O’na düşmanlık ile kini kusuyorsan sende iyi aramak ahmaklıktır.
Milli Çözüm iyi ki varsın Aziz hocamıza dil uzatıp kendince eleştiri adıyla güneşi balçıkla sıvamaya kalkanlara cevabı kim verecekti. Her şart ve ortamda her daim Hakkı haykıran ve Liderine dil uzatanın dil keser gibisin… İşte Senin sayende bu ümmet helak olmaktan kurtuluyor. Sonsuz kere sonsuz hamd olsun iyi ki varsın Milli Çözüm
Emir Öngüner imzası ile yayınlanan …
Emir Öngüner imzası ile yayınlanan [i]“Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın Almanya’daki Bilimsel Faaliyetleri ve Türk Basınına Yansımalarına Dair Bir Değerlendirme” [/i]adlı bilimsel! olduğu iddia edilen makalenin; yanlı olduğunu, doğrularla yanlışları harmanlandığını ve bizzat makalede geçen ifadeler üzerinden içinde bulunduğu tezatlarını ortaya koyduğumuz yazımıza Emir Öngüner tarafından cevap gelmişti. Suçüstü yakalanmış olmanın verdiği psikoloji ve kendisinin de fark ettiği üzere kimsenin cevap vermeyeceği beklentisinin boşa çıkmasıyla; kendi tekelinde olduğunu zannettiği bilimselliğe ve ne hikmetse adaba sığınmak aklına gelmişti. Bilim adamı Öngüner, mahalle arasında bile tedavülden kalkmış olan racon kesme! cesaretiyle ithamlarına ve sosyal medya pazarlama çalışmalarına devam etmiş olsa da, ortaya koymuş olduğumuz tezatlıklarına, çifte standarda dayalı anlayışına açıklama getirememişti. Okumaktan aciz safdilleri kandırabileceği ümidiyle sipariş usulü hazırlanmış çalışmalarına devam edip etmemesine sözümüz olmamakla birlikte, kendisini “ilk” zannettiği Erbakan Hoca’yı savunuyor görüntüsüyle çokça karşılaştığımızı ve kendisinden evvelkilere verdiğimiz cevapları çok rahatlıkla kendisine de sunacağımızı belirtmek isteriz. Umudumuz, gerçeği olduğu gibi ifade etmekten korkmayan gerçek bilim adamlarının konuşması ve himaye altına sığınıp sipariş usulü çalışma yapan çağımız bel’amlarının bertaraf olmasıdır.
Tarihe düşecek bir not -Milli Çözüm Gerçeği-
Yakın zamanda bir haber okumuştum ve bu haberde Merkel’in Erdoğan hakkındaki tutumu Biden’ın yaklaşımına bağlı olduğu idi.
Tam bu süreçte Erdoğan İsrail’e büyükelçi ataması ve Washington’a özel(!) Bir büyükelçi ataması rüşveti sonrasında Almanya’dan sanki Erdoğan hakkında tutumun onu destekleyici yönde olduğunu ima eden bir mesaj niteliğinde Bay Emir Öngüner’in bu raporu yayınlandı.
Anladığım şudur, Erdoğan’ın olası bir erken seçimde tek argümanı ve özellikle milliyetçi kesimden aldığı desteğin büyük payı savunma sanayindeki teknolojik gelişmelerdir. Ve bu gelişmelerin sahibi ve mimarı elbette Aziz Erbakan Hocamız olduğu için altını boşaltmak ve tamamen Erdoğan’a güçlü bir seçim malzemesi olarak hediye etmek namına bu sipariş rapor yayınlandı. Tüm bu sürecin tarihleri birbiri arkasına olması tesadüf olmasa gerek. Zira Alman makamları zamanlama olarak bay Öngüner’e arşivi açma hususunda bu tarihi denk getirmesi ayrı bir şaibe. Dolayısıyla bu raporun arkasında Alman istihbaratının izini sürmek gerek. Malum Almanya 2. Dünya savaşı yasağı gereği ordu ve asker husunda yasaklı olunca tüm eforunu teknoloji ve finans üzerine yoğunlaştırdı ve bunu elde tutmak için istihbaratına büyük ağırlık verdi. Dış ülkelerde ise istihbarat elemanı olarak ağırlıklı olarak devşirmeleri, akademisyenleri, gazetecileri ve arkeologları görevlendirdi. Bay Öngüner’de bu devşirmelerden olsa gerek…
Daha da ilginci, Erdoğan’ın Asiltürk ziyareti sonrası bu hamleyi etkisiz kılacak olan Milli Çözüm makalesi sonrası Fetönün Kanada kolundan ses çıktı. Üstelik yapılan yorumlar aslında Erdoğan’ın seçim zeminine olumlu katkı yapacak cinstendi ama Milli Çözüm hedef tahtasındaydı.
Hasılı aslında en başta belirttiğim haberin biri Almanya’dan diğeri Amerika’dan Erdoğan’a idi. Yani Erdoğan’ın verdiği tavizler ve siyonizme yaptığı şirinlikler makbul görmüş olsa gerek, siyonizm Erdoğan’la devam kararını almıştı. Bunun mesajını da Erbakan’ın milli savunma sanayi kurucusu olduğunu ispat eden Milli Çözümü ABD ve Kanada üzerinden karalama kampanyası ve savunma sanayi üzerindeki Erbakan etkisini kırmayı Almanya üzerinden gerçekleştirmeye çalışmıştı.
Oysa tüm bunlar bir hakikatin ifşasıydı, o da Milli Görüşün tek gerçek temsilcisinin ve Erbakan’ın tek hakiki ve samimi takipçisinin Milli Çözüm olduğuydu…
Hakkı Görmüş
Bu adamcağız asrımızda Hakkı kimin temsil ettiğini anlamış olacak ki siyonizme yaranabilmek için Aziz Hocamıza salyasını akıtıyor. Anadolu tabiriyle Hocamızın üstün meziyetlerini ‘sağır Sultan bile duyup görmüşken’ boşu boşuna güneşi balçıkla sıvamaya çalışıyor.
ŞEYTANIN AHİRZAMANDAKİ EN BÜYÜK DÜŞMANI: ERBAKAN HOCA!.
Erbakan Hocamız hayatta iken içteki hainler ve dıştaki düşmanlar çeşitli kombinasyonlarla Hocamızın davasını önlemeye çalıştılar. Kimisi Radikal dinci oldu kimisi Fetö gibi ılımlı. Kimisi irticacı yaftası vurmaya çalıştı kimisi yeşil komünist dedi.. Hepsinin gizli açık düşmanlığı Erbakan Hocamıza idi çünkü o çeşitli fraksiyondaki parti ya da toplulukların yularının dış güçlerde olduğunu bunların farklı görünümlerine aldanmamak gerektiğini vurguladı hep!..
Erbakan Hocamıza karşıtlığın orkestra şefi ise Siyonizm (Haliyle Şeytan) idi. Çünkü O (Erbakan Hocamız) Hakkın temsilcisi idi. Batılın zulüm sömürü düzenini yıkıp yerine Adil Bir Düzen İslam Birliği Yeni Adil Bir Dünya kurma yoluna girdi. Yani Hakkı ortaya koydu!.. Hak gelince batıl zail olurdu.. Hocamız, batıl adım adım zail olmasının yolunu açtı. Projelerini ortaya koydu. Sadıklarına miras bıraktı. Haliyle siyonizm binbir strateji uygulasa da Erbakan Hocamızın batılı zail edici etkisinden kurtulamıyor. Kurtulamayacak da inşallah.
Şeytan, Erbakan Hocamıza nefretinden, öfkesinden öylesine kuduruyor ki kendi tarifesine ve de kandırdığı gafil toylara Erbakan Hocamıza sataşma telkinini veriyor!.. Ama bu sataşmalar Hocamızın üstünlüğünün davasının haklılığını tekrar tekrar ortaya koyuyor. Yani ERBAKAN HOCAMIZIN şanının büyümesine hizmet ediyor.
Hiç kurtuluşu yok ERBAKAN HOCAMIZIN DAVASI ŞANI, SİYONİZM ve İŞBİRLİKÇİLERİ YANİ BATIL ZAİL olana kadar devam edecek!.. Bu Hakikati ortaya koyan ve Erbakan Hocamızın muhafızlığını yapan hakikati ortaya koyan hakkı haykıran ve İnşallah Erbakan Hocamızın izinde Onun projelerini hayata geçirecek olan Milli Çözüm Dergisine sonsuz teşekkürler. Allah razı olsun. Allah cc muvaffak eylesin!..
Akıl Erdirmezler
Enfal 22
(Zira) Allah katında yerde debelenip dolaşan canlıların en şerlisi (ve en değersizi) aklını kullanmayan (gerçeklere kulak tıkayan ve Hakkı konuşmayan) sağır ve dilsizler (gibi davranan kimseler)dir.
https://www.mealikerim.com/8/enfal/22
Enfal 23
Eğer (bu insan suretli hayvanlarda) Allah, onlarda bir hayır görseydi muhakkak onlara (Kur’ani gerçekleri dinletip) işittirirdi. (Gerçi) İşittirseydi bile, (Hakk davaya) arka dönen (dönekler) olarak (yine) yüz çevirirlerdi.
https://www.mealikerim.com/8/enfal/23
Enfal 24
Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’a ve Resulüne icabet edip (emirlerine uymalısınız). Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile kalbi arasına girer (layıksa hidayet nurunu artırır, müstahaksa dalâlet yolunu kolaylaştırır) ve siz gerçekten O’na götürülüp toplanacaksınız.
https://www.mealikerim.com/8/enfal/24
Acizler
Öncelikle şunu sormak lazım; Siz ne ürettiniz? Yahu bunlar makale akademisyenleri. Merak ediyorum, ülkeye millete insanlığa ne kazandırmışlar ki bu tür meziyetleri olanlara laf söyleme hakkını kendilerinde buluyorlar. Bir de hani bazıları Peygamber Efendimiz (SAV)’in İstanbul’un fethiyle ilgili hadisi şerifleri için gerçek mi değil mi tartışması yaparlardı ya, Yahu İstanbul fethedilmiş, bu iş gerçekleşmiş be adam neyin tartışmasını yapıyorsun? Bunun gibi Cennet Mekan Erbakan Hocamızın yaptıkları ortada, dost düşman herkes itiraf ediyor, şahitlik ediyor. Motorlardaki yanmanın hesabından bahsederken bunun nedenli önemli bir olay olduğunu bir mühendisin bilmemesi mümkün değil, bugün turbo motorlar varsa o yanma hesabının neticesindendir. Dünya kabul ediyor ki; Hocamız sadece Bilim Adamı değil aynı zamanda İlim Adamı. Dünyada kaç insan var bu iki vasfı bir arada taşıyan (tabi bunların anlamını bilenler için söylüyoruz). Bu makale akademisyenleri ortaya bir icad bir üretim koyamadıkları için ne yapacaklar?,,,, ya bir yerlere yaranmak ya da kiralandıkları yerlerin emirlerini yerine getirmek için birilerini itibarsızlaştırmaya çalışacaklar. Tabi bu saldırdıkları kişi ERBAKAN Hocamız olunca bakacağız; Hocamıza kim düşman? Siyonizm. Siyonizm bir türlü Hocamızın projelerini engelleyemedi, bunun kinini yaşıyor. İşte böyle işe yaramaz, iki makaleyle kendini bir şey zannedenlere yazdıracaklar, tetikçilik yaptıracaklar. Ama bu bitmişliklerinin görüntüsü. Hocamızın hiç bir projesini engelleyemediler, şimdi işte böyle acizleri kullanıyorlar.
Bu arada ,işlerine geldiğinde Hocamızdan bahsedenler neden böyle alçaklıklara cevap vermezler? Allah (c.c.) bu şerefi Milli Çözüm’e nasib etmiş. Elhamdulillah.
Hakkı tutup kaldıran bir sen kaldın MİLLİ ÇÖZÜM..
LİDER OLUNMAZ, LİDER DOĞULUR..
Kutlu lider kırk sene, bin kahırla yoğrulur
Halk batıldan kurtulup, O’nla Hakka doğrulur
Gerçi lider olunmaz, çünkü lider doğulur
Pırasadan bir asa, ıspanaktan yağ çıkmaz!
Rahat varlık içinde, büyümüşse birisi
Hep önüne konmuşsa, lokmaların irisi
Bin kere ölmemişse, yük çekemez dirisi
Üç beş tepe aşsa da, gevşek adam dağ çıkmaz!
Bak duygusal dostlarda, temelsiz rivayet çok
Ehliyet feraset yok; cesaret dirayet yok…
Balık bile tutmayan, avlayabilir mi fok?
Laftla peynir gemisi… Çürük ipten ağ çıkmaz!
Tağut mahkemesinde, bir sefer duruşmamış
Zindan hücrelerinde, Rabbiyle buluşmamış
Şeytanla savaşmamış, düşmanla vuruşmamış
Korkudan ödü patlar, o sabaha sağ çıkmaz!
Milli Çözüm Dergisi_2012
Önce Ahlak ve Maneviyat
Aziz Erbakan Hocamız siyasi harekete başladığını açıkladığı basın toplantısında, bir pankart herkesin dikkatini çekmişti. O pankartta kocaman harflerle “ÖNCE AHLAK VE MANEVİYAT” yazıyordu. O gün ve bugün, hepimizin en çok ihtiyacı olan konuyu özetleyen bir ifade olarak; bu hususa muhalif davrananların nasıl yan çizdiklerini, nasıl çirkefe battıklarını net olarak görüyoruz. Mecra farkı olmaksızın, yaşadıkları hazımsızlıkları ve kıskançlıkları, uydurma bahanelerle örterek saldıranlara net cevabı Elhamdülillah Milli Çözüm layıkıyla veriyor. İftira atarken takındıkları tavırla, iftiralarının gün yüzüne çıkmasıyla takındıkları tavır bizleri hayrete düşürse de onlar için “normal” dışında bir tanım bulunmuyor. Haksız bir şekilde saldırma inadını her ne kadar muhafaza etseler de, çok şükür davasına bağlı bu mübarek ekip daha büyük bir azimle layık oldukları cevabı yüzlerine çarpıyor. Böylece de insan olmanın gereği ve farkı ortaya çıkıp; iyi ile kötü, güzel ile çirkin, Hakkı savunan ile şeytan kafalı, sahtekar taraftar ile samimi ve sadık dava erleri ayrılıyor.
Kabul Buyurun Efendim…
Hala nice itler,Size ürerler
Siyona ne biçim,vurdunuz Hocam
Zalime yağdanlık,kiralık tipler
Şeytanın borusun,çalarlar Hocam…
Anlamaktan aciz,çapsız zavallı
Çelişki içinde,okur mavalı
Bazı doğru yazar,kırk yer yalanlı
Güneş’e şer kılıç,sallarlar Hocam…
Ya ahmak ya alçak,Size saldıran
En aşağı kimsedir,Hakka kin tutan
Hainle iş tutup,Davayı satan
Mutlak kaybederler,bilmezler Hocam…
Milli Çözüm amaç,Hakkı savunmak
Aziz Rehberine,sadık er olmak
Hocam gibi aleme,meydan okumak
Üstad hatra bizleri,kabul et Hocam…
MİLLİ ÇÖZÜM Sayesinde, İftiralar ve gayzlarını kusmak veya kusturulmak istenenlerin adresi TÜRKİYE CUMHURİYETİ’nin sınırlarının dışına çıktı
Saygıdeğer takipçiler , okuyucular , duyarlı sorumlu vicdanının sesini dinleyen Kuvayi Milliyeciler…..
Dikkatinizi çekiyor mu Milli Görüş’e ve O’nun tek temsilcisi Milli Çözüm’ün Şahsi Manevisi Üstad Ahmet AKGÜL Hocamıza ve Aziz Erbakan Hocamıza İFTİRALARIN KAYNAĞI TÜRKİYE DIŞINDAN olmaya başladı. Ülkemiz içinde alenen gayzlarını iftiralarını kusamaz hale geldiler … Ödlekler ülke dışından zehirlerini akıtıyor artık. İşte MİLLİ ÇÖZÜM FARKI . Milli Çözüm sayesinde kuvvete sığınanların horozluğu tabiki sahte horozlukları sona erdi , eriyor… Milli Çözüm olmasa meydanı boş bulacaklardı. İstedikleri gibi at koştıracaklardı. Ama gelinen noktayı görüyoruz çok şükür… Sahteler ürüyemez hale geldi… İşte HAKKIN SESİ İŞTE HAKİKATIN YOLCULARI İŞTE MİLLİ ÇÖZÜM…
Gerçekleri Yalanlamada bir Kılıf Olarak ” Bilimsellik” (!)
Nasıl bugün Müslümanlar’a direkt olarak ”Gelin güç odaklarına hizmet edip itaat edin bize faal bir şekilde hizmet etmeseniz bile hak davaya ilgisiz kalarak destek olun, Siyonizmin izin verdiği kadar ve şekilde dininizi yaşayın yani İslam’ın özünden kopup zahiriyle yetinin. Dininize ihanet karşılığında sizi dünyada bir müddet rahatça yaşatalım ve ahirette de hep birlikte cehennem ateşinin tadına bakalım.” demek yerine bu sinsi ve batıl niyetlerini ”Hak” sözlere ve birtakım hayırlı hizmetlere bulayıp seve seve hatta Erbakan hocamın deyimiyle marşlar ezgiler söylete söylete kabul ettirdilerse;
Aynı şekilde hayırlı hizmetleri, projeleri, dehası, girişimleri apaçık ortada olan Necmettin ERBAKAN gerçeğini ‘’ Gelin bunları görmezden gelin, hafife alın, Milli Görüş davası Necmettin ERBAKAN ile beraber tarihe gömüldü. Adil bir düzenin kurulması mümkün değildir ve boş hayaldir.’’ demek yerine de bu kez yalanlarını ve bozuk niyetlerini ‘’Bilimsellik’’ kılıflarına bulayıp insanlara kabul ettirmeye çalışmaktalar.
Merhum Necmettin ERBAKAN hocamıza, Milli Görüş davasına, ve bugün inşallah bu hak davanın temsilcileri olan Milli Çözüm ekibi ve Ahmet AKGÜL hocamıza her fırsatta Kanada’dan Almanya’dan dünyanın çeşitli yerlerinden köpeklerini çemkirtmelerinden, kuklalarını oynattırmalarından; hem güya Milli Görüş gerçeğini hafife alıp hem de tüm bunlara tenezzül etmelerinden anlaşılıyor ki korkularından tir tir titremekte ve Allah’ın vaadinin yakın olduğunu ve tüm batıl, barbar, zulümkar, İslam’sız, haksız, hukuksuz sistemler gibi Siyonizmin de yıkılacağını ve helak olacaklarını adları gibi bilmekteler ve hissetmekteler.
Ne diyelim, ‘’Kahvemizi içer tiyatroyu seyrederiz.’’
[img
[/img]
ERBAKAN’A “YAN” BAKAN “YANCI”LARIN “YAN”LARI, YANLI VE YANLIŞ YANSITTIKLARI!
Malum ve melun odaklar, [b]“Önce Ahlak ve maneviyat”[/b] ilkesi ile manevi kalkınmayı, [b]“Ağır Sanayi Hamlesi” [/b]ile maddi kalkınmayı hedefleyen Erbakan Hoca’ya hep “YAN” bakmış, “YANLI” ve “YANLIŞ” yansıtmışlardır.
Çünkü Erbakan, [i][b]“İslam’ın dışında, hiçbir hak ve hakikat kaynağı yoktur. Fen ve hikmet, sanat ve sanayi dahi, İslam’ın içindedir ve O’nun bir şubesidir. İlhamını Kur’an’dan almayan hiçbir ilim ve teknik asla hayra vesile olamaz, şerden ve zarardan arınmış sayılamaz.”[/b][/i] diyerek Müslümanların yaptığı bilimsel çalışmalara ışık tutup ve yol gösterici olmuş, böylece Siyonizm’in Dünya Hâkimiyeti Planlarının yönünün değişmesine ve etkisiz hale gelip yok olmasına sebep olmuştur. İşte malum ve melun odakların yanlılarına ve yancılarına batan gerçek budur!
Malum ve melun odakların yanlıları ve yancıları da Erbakan’a “YAN” bakmakta, “YANLI” ve “YANLIŞ” yansıtmaktadırlar. Çünkü Erbakan’a “YAN” bakıp yanlı ve yanlış yansıtmaya çalışanlar, malum ve melun odakların “Emir Kulu” ve bozuk ideolojilerinin “yancısı” olduklarını ortaya koymaktadır.
Her zaman olduğu gibi yine MİLLİ ÇÖZÜM, Erbakan’a yan bakanlara ve gerçekleri yanlış yansıtılanlara gerekli cevabı vermiş, “namus ve şeref” sözlerini tutmayan siyasileri ifşa edin de alkışlayalım diyerek, bunların gerçek ayarlarını ortaya koymuştur!
Yazık
Büyük keşifler yaptı Aziz Erbakan Hocam!
Bunları göremeyen ,nasipsizlere yuh!
İnsansız hava silahlarını ,Ordumuza sundunuz!
Şimdi Küffarı kovalıyorlar,bunu görmeyenlere yuh!
Huzur ve refahı Hocamızla gördü millet,
Bu destansı hizmetleri göstermeyene yuh!
Şimdi havlar köpekler, duymuyoruz onları…
Gerçekleri saklayıp ,örten zalimlere yuh…
Çaresi yok, fitne üretemeyecek hale geleceksiniz!..
Ey Güzel Hocam, şeytana ve uşaklarına nasıl bir kazık attın ki bugün bile intikam peşinde koşuyorlar.
Yoksa her geçen gün haklılığınızın bin kez daha anlaşılması ve gösterdiğiniz hedefe doğru Dünyanın hızla ilerleniyor olması mı, düşmanlarınızı deliye çeviriyor du? Çünkü, kendi yazılarında bile yalanlarını itiraf-deşifre edecek kadar paniğe-zırvalamaya düşüyorlardı.
Herhalde en korktukları şey; “Erbakan’ı öldürmek yetmez, üzerine beton çekilmeli” diyen şebekeyi en iyi bilen, hiçbir oyunlarına kanmayan, kurdukları hileleri boş çıkaran “iktidarı ile” Erbakan düşmanlarının korkulu rüyası olacak olan; Üstad Ahmet Akgül Hocamızın önderliğinde kurulan “Adil Dünya Düzeninin” ayak seslerinin korkusu muydu?
“Susanlar kusandan alçak!”
Dikkat edilirse yakın tarihte birçok siyasi gelmiş-geçmiş ve bir çoğunun Siyasi matematiği yapılsa eşitliğin karşı tarfına İHANET yazılması gerekir. Bunlar hiç konu edilmezken, bütün bunalara ramen çocukluğu, talebeliği, akdemik kariyeri, siyasi dehası, Sanayi ve ekonomik atılımları, ülkesi için yaptıkları, İslam ve Türk coğrafyası üzerindeki koruma ve önderlik bilgeliği, Adil Düzen ve Yeni Bir Dünya proje ve hamleleri, ülkemize en son hediye bıraktığı ve Kahraman Ordumuzun onlarla destanlar yazdığı, işte bu Yüce Zata bu denli saldırılar münferit radikal çıkışlar sanılmamlıydı. Bunlar tek merkezden planlı saldırılardı. Şimdi kiralık cücüklere son sözümüz; evet Şeytanizme öyle bir çomak sokuldu ki, sesi altından çıkmaktaydı.
Tabi şeytani merkezlerin bu tazyiklerini anladıkta, asıl düşündüren ona cevap verecek kendini MİLLİ GÖRÜŞÇÜ diye atfeden parti ve derneklerin ağızlarından bir tek ses çıkmaması iplerin kimlerin elinde olduğu gerçeği…
Hani bir tespitimiz vardı ya;
“Susanlar kusandan alçak!”
Boşuna denmiyor Milli Çözüm ERBAKAN’IN EN SADIK TALEBESİ TAKİPÇİSİ VE TATBİKÇİSİ Diye!..
Boşuna denmiyor Milli Çözüm ERBAKAN’IN EN SADIK TALEBESİ TAKİPÇİSİ VE TATBİKÇİSİ Diye!..
Elhamdülillah. İşte ERBAKAN İşte MİLLİ ÇÖZÜM!.. Öyle eşsiz bir cevap olmuş ki, söylenecek ne bir söz kalmış ne de eklenecek bir şey…! Makalede ifade edilen şu cümleleri tekraren hatırlatmak isterim:
[b]* ”Son dönemde sıkça ve ucuz kahramanlıkla yapılan “ülkemizin savunma sanayiindeki teknolojik gelişmeleri sahiplenme” çabalarının bir benzeri olan bu çalışmada yazarın kendine ön açmak ve bir şekilde bir yerlere selam çakmak maksadıyla bu yazıyı kaleme aldığı sırıtmaktaydı.”[/b]
* ”Ve zaten Erbakan Hoca, işte tankların bu teknik yetersizliğini düzeltecek bilimsel keşifte bulunmuşlar, yepyeni ve orijinal bir icat = sistem ortaya koyarak Alman bilim ve devlet adamlarının hayret ve hayranlığını kazanmışlardı. Bu onur verici gelişmelerden dolayı her Müslüman Türk’ün gururlanması lazımdı. Ama Bay Emir Öngüner gibilerin gocunması ise kafa karıştırıcıydı.”
[b]* ”Elinize tutuşturulan birkaç fotoğraf ve birkaç uyduruk haber kaynağı ile ancak bu kadar yol alınırdı ve ömrünü Hakka hürmet ve halkına hizmet yolunda harcayan bir Zat’a attığınız taş ancak geri dönüp sizlerin kendi kafasını yarardı.”[/b]
* ”Ancak sipariş usulü yapılan karalama çalışmalarıyla ve uydurma kaynaklarla, güya gerçeği ifade ediyormuş havası verip itham edenlere de söylenecek sözümüz vardı: Kof çıkan sahte iddiaları ve gerçekten sahtekârlık yapanları çok iyi bilenlere sesleniyoruz: Yüreğiniz yetiyorsa ülkemizin gündemini uzun süre işgal eden diploma tartışmalarına girin bakalım… Hem de belgelerin muhafazası da gayet mümkünken… Olmadı ülkemize ve milletimize yönelik büyük tahribatları nedeniyle 13 yıl boyunca iktidara eleştiri, hatta hakaret taşları yağdıran ve bu iddialarının takipçisi olduğunu haykıran ve şayet verdiği sözlere uymazsa “namussuz ve şerefsiz olduğunu!” duyuran ve sonrasında bu sözünü tutmayan siyasileri ifşa edin de alkışlayalım…”
[b]* ”Öyle 100 sene önceki bir çalışmanın fotokopilerini bastırıp yayınlamak insanı bilim adamı makamına çıkarmaya yeterli sayılmamaktadır. Varsa bilgi ve beceriniz, varsa marifet ve meziyetiniz, milli savunma ve yerli kalkınma sanayimize, kendi motor ve makine üretimimize katkı sunacak, İHA’lar ve SİHA’lar gibi yeni ve orijinal projeler geliştirin de bakalım…”[/b]
[b]* Yani Bay Emir Öngüner: “Yükseklere tükürme, dönüp yüzüne düşer!..” [u]şimdi olduğu gibi!..[/b]
[/u]
Meyvesi çok olan kahraman Erbakan ,taşlayın bakalım başınıza ne düşecek.. söyleyelim Milli Çözüm!!
Dilleriyle hak dava öncülerine ve hayra davet edenlere hakaretler edip zalimleri ve işbirlikçileri övgü düzenler, yalan söyleyip iftira edenler. elleriyle gücü yettiğini dövenler, rüşvet alıp verenler, faizli ve hileli senetleri imza edenler, hain ve batıl partilere oy verin 70 milyonum başına bela edenler, Gözlerin hain bakışlarla kirletenler, midesi haksız kazançla şişirip karnına haramla besleyenler, …
Aziz Erbakan Hocamıza hakaret edip zalimlere ve işbirlikçilere övgü düzenler.
Hazmedemezsiniz, sindiremezsiniz, size çok ağır gelir çünkü o oyle bir cağ açtiki bizlere öyle bir miras bıraktıki, hak gelecek batıl zail olacak , türüğünüzde bogulacaksiniz,..
Beton dökme çabaları
Anlaşılan bu ve bunun gibi kiralıklar yine iş başında.Nasıl bir kuyruk acısı.Her gün ya tutarsa diye bir yenisi daha ekliyorlar.Bu kadar ne alıp veremedikleri var ki! İstediklerini yazsınlar,yapsınlar,yırtınsınlar.Hiç bir şekilde Erbakan Hocamızın üzerine Beton dökemeyecekler.Çünkü MİLLİ ÇÖZÜM var, her seferinde Ağızlarının payını veren…
Bakıp da görmeyen, körden farkı ne
Hedefimiz Adil Düzen; Liderimiz Erbakan
Pişman olur Erbakan’a yan bakan
Yıkılacak köhne sistem, yenilecek kefere
Hainler ve münafıklar, olur pişman perişan
Mahrum kalır Erbakan’a yan bakan
KITMİR
Azir Erbakan Hocamızın, Bütün Nebi ve Rasüllerin ve İslamın Tüm Şiarlarının ; Ashabı Kehf in Kıtmiri misali Tek Savunucusu Milli Çözüm e bir kez daha minnettarız…
Gerçekleri gizleyemezsiniz…
Şeytanın avukatlığını yapanlara bir yenisi daha eklendi. Emir Öngüner, anlaşılan emir aldığı yere yardakcılık yapmaya kalkmış ama yazdığı makalede kendi, kendini yalanlamış.
Gerçekleri yer altına gömseniz bile, o yine büyüyerek patlayacak ve her şeyi yok edecektir. Erbakan gerçeği çoğu zaman karartılıyor, fakat hiç bir zaman söndüremeyecekler.
Emir Öngüner , Siyonizmin kuyruğunda yol arayacagina, Türk İHA si kuyruk numarası: TC.ERB.ERBAKAN ‘a bak.!
Erbakan hocamız”Beni Hans anladı ama hasan anlamadı” demişti.
Erbakan hocamızın Türkiye ve dünyadaki , tüm başarılari herkesçe resmi olarak bilinir ve takdir edilir,
Erbakan hocamızın Türkiye ve Almanya daki üniversitelerdeki kürsüsü halen üstünlüğü nu korumaktadir.hocamizin Almanya’daki başarısı,Türkiye deki ağır sanayi ve teknoloji hamleleri artık her kesim tarafından bilinmekte.
Anlaşılan o ki hazmedemeyen , Emir Öngüner daha burnunun ucunu gorebilismis değil,
Emir öngör gibiler, henüz Türkiye’nin lehine herhangi bir teknoloji olarak ne geliştirdiler ? Tabiki koca bir hiç.!
Asıl kopyacı kolaycı ve taklitçi akademisyenler,Emir Öngüner gibilerdir..
Emir Öngüner , Siyonizmin kuyruğunda yol arayacagina,
Türk İHA si kuyruk numarası: TC.ERB.ERBAKAN ‘a bak.!
Büyük İnsanlar Büyük İşler Yaparlar
Bu ve benzeri zevatlar, Üniversiteyi hala kırılamayan rekor başarı ortalaması ile bitiren sınavsiz giris hakkı olmasina rağmen sınava gönüllü girip kazanan hayatı hep üstün basarılarla dolu Milletimize övünç kaynağı olmuş büyük lider merhum Erbakana laf etmek yaptıklarını hafife almaķ ançak soyu bozuk geçmişi karanlık kişilerce bilinçli olarak yapılmaktadır.Çünkü Erbakan demek Yerli ve Milli demek,Erbakan demek kimseye muhtaç olmadan kendi kaynakları ile ayakta durmak ve gelişmek demek.
Bugünkü Askeri teknolojilerin alt yapısını Erbakan Hocamiź tasarlamış ve seri üretimini yapacak seviyeye ulaştırdığını bizlere söylemişti bu gerçekleri şimdi daha iyi anlamakta ve görmekteyiz. Erbakan hazımsızlığı olanlar ise karalamaya çalışmaktalar. Vicdan ehli olan onun geçmiste neleri başardığı kurduğu farikalara ve ağır sanayi hamlesine bakarak bugunkü teknolojik hamleleride yapabilecegini en azından vicdanen düşünür ve hak verir.
İşte Erbakan Hocamızın zamanında atılan temeller:
1974 yılında atılan temeller:
1. Konya Kulu Tuz Fabrikası.
2. Afyon Şeker Fabrikası.
3. Afyon Et ve Balık Kurumu.
4. Kütahya İplik Fabrikası.
5. Yozgat Çimento Fabrikası.
6. Malatya İplik Fabrikası.
7. Hakkâri Yüksekova Süt Fabrikası.
8. Siirt Süt Fabrikası.
9. Trabzon Peynir, Tereyağı Fabrikası.
1975 yılında atılan temeller:
10. Mardin Çimento Fabrikası.
11. Bilecik Seramik Fabrikası.
12. Bilecik Söğüt Seramik Fabrikası.
13. Antalya Pil Fabrikası.
14. Zigana Tüneli Temeli.
15. Mardin Nusaybin İplik Fabrikası.
16. Mardin Mazıdağı Peynir Tereyağı Fabrikası.
17. Konya Yonga Levha Fabrikası.
1976 yılında atılan temeller:
18. Kırıkkale Çelik Çekme Boru Fabrikası.
19. Adapazarı Yem Fabrikası.
20. Adapazarı Başak Traktör Fabrikası.
21. Sivas Gemerek Çelik Konstrüksiyon Fabrikası.
22. Şanlıurfa Ziraat Makine Fabrikası.
23. Mardin Küçük Sanayi Sitesi.
24. Afyon Bolvadin Alkolit Fabrikası.
25. Kütahya Kâğıt Fabrikası.
26. Bilecik Bozüyük Seramik Tevsiyat Fabrikası.
27. Adıyaman Çimento Fabrikası.
28. Adıyaman Makine Fabrikası.
29. Afyon Şeker Fabrikası Makine Üreten Fabrika Kısmı.
30. Afyon Kâğıt Fabrikası.
31. Afyon Et ve Balık Kurumunun Kombinaya Çevrilmesi.
32. Afyon Alkolit Fabrikası.
33. Afyon Ağır Makine Fabrikası.
34. Ağrı Şeker Fabrikası.
35. Amasya Ağır Makine Fabrikası.
36. Ankara Organize Sanayi Bölgesi.
37. Ankara İş Makineleri Fabrikası.
38. Ankara Terminal Santrali.
39. Antalya Çimento Fabrikası.
40. Artvin Kâğıt Fabrikası.
41. Aydın Gübre Fabrikası.
42. Balıkesir Kâğıt Fabrikası.
43. Bilecik Rulman Sanayi.
44. Bingöl Çimento Fabrikası.
45. Bitlis Çimento Fabrikası.
46. Bitlis Sigara Fabrikası.
47. Bolu Ağaç Sanayi Fabrikası.
48. Burdur Traktör Fabrikası.
49. Bursa Otomobil Fabrikası.
50. Çankırı Ağır Teçhizat.
51. Çorum Şeker Fabrikası.
52. Çorum Ağır Makine Fabrikası.
53. Denizli Çimento Fabrikası.
54. Denizli Şeker Fabrikası.
55. Diyarbakır Çimento Fabrikası.
56. Diyarbakır Tütün Sanayi Fabrikası.
57. Diyarbakır Et Kombinası.
58. Diyarbakır Elektro Mekanik Sanayi.
59. Elazığ Organize Sanayi.
60. Elazığ Dokuma Fabrikası.
61. Elazığ Elektro Mekanik Sanayi.
62. Elazığ Tel Çekme Sanayi.
63. Elazığ Haritalı Çelik.
1977 yılında atılan temeller:
64. Bolu Gerede Çelik Konstrüksiyon ve Teçhizat Fabrikası.
65. Kastamonu Entegre Kâğıt Fabrikası.
66. Kayseri Çimento Fabrikası.
67. Kayseri Üniversal Takım Tezgâhları Sanayi.
68. İncesu Üniversal Takım Tezgâhları Sanayi.
69. Kayseri Tank Yenileme Fabrikası.
70. Kırklareli Ziraat Makine Sanayi.
71. Kırşehir Lastik Fabrikası.
72. Kırşehir Takım Tezgâhları Sanayi.
73. Konya Gübre Fabrikası.
74. Konya Traktör Fabrikası.
75. Konya Şeker Fabrikası.
76. Konya Traktörü Yenileme Fabrikası.
77. Kütahya Çimento Fabrikası.
78. Malatya Paletleme Tesisleri.
79. Malatya Transformatör Fabrikası.
80. Malatya Elektro Mekanik Sanayi.
81. Manisa Tütün Sanayi.
82. Manisa Çimento Fabrikası.
83. Kahramanmaraş Çimento Fabrikası.
84. Kahramanmaraş Elbistan Şeker Fabrikası.
85. Mardin Gübre Fabrikası.
86. Mardin Şeker Fabrikası.
87. Mardin Traktör Fabrikası.
88. Muğla Çimento Fabrikası.
89. Muğla Tütün Sanayi.
90. Muğla Termik Santrali.
91. Muş Şeker Fabrikası.
92. Nevşehir Aktarma Organları Sanayi.
93. Niğde Halı Sanayi.
94. Niğde Kamyon Motorları Sanayi.
95. Hatay İskenderun Çimento Fabrikası.
96. Kütahya Soma Gübre Fabrikası.
97. Van Şeker Fabrikası.
98. Rize Gemi Dizel Motor Sanayi.
Milli Kalkınmanın ve Ağır sanayinin aldır “Prof Dr Necmeddin ERBAKAN”
Aziz Erbakan hocamı eleştirmeye kalkmış, bu tür insanların maksadı ve gayesi bellidir her zaman.
Kendi de iyi biliyor ki günümüz dünyasında Aziz Erbakan hocama kim havlarsa kesin bi yerlere getiriliyor.
Bakalım öngüner efendi hangi makamlara getirilecek seyredip göreceğiz…
Kendini Kaptan-ı Derya Zanneden Bay Sinek
Mesnevi’de muhteşem bir hikaye anlatılır…
Bir sinek, at sidiğinin üzerinde gezinen bir saman çöpünün üstüne kondu ve bir gemi kaptanı gibi başını yukarı doğru kaldırdı ve şöyle meydan okudu: “Ben bu denizin ve gemiciliğin mektebinde okumuş, bu işe ömrümü vermişim. İşte deniz, işte gemi, işte adam, işte kaptan, işte görüşü keskin bir kahraman!”
Aziz ve Mükerrem Erbakan’ın, hayatının hiçbir aşamasına, hiçbir icraatına hakiki bir kusur bulamayan şeytan ve avaneleri, hasedinden çatlasa da patlasa da, Erbakan’ın zekâsına, icatlarına, icraatlerine ulaşmak şöyle dursun, Erbakan’ın kesip attığı tırnağı olamazlar. Olamayacaklarını da en iyi kendileri bilirler. Destur ile O’nun mübarek adını pis ağızlarına almaları gerektiğini de bilirler ama ah bu haset yok mu, haset… İblis’i de şeytan eden hasedi idi…
Yapacak bir şey yok… Bu kin ve haset kıyamete kadar sürecek, ve onlar sonsuz cehenneme bu kin ve haset ateşiyle girecekler… Veyl, Erbakan Düşmanlarının üzerine olsun… Haset ateşleriyle hem dünyada yanıp kül olsunlar, hem ahirette…