YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
69205604b02f0
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 4 8
Bugün : 17813
Dün : 45549
Bu ay : 870537
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45274358
IP'niz : 216.73.216.128

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

EN TEHLİKELİ YALAN;
KİŞİNİN KENDİNİ KANDIRMASIDIR

5 14 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Picture of Yakup GÖZÜBÜYÜK

Yakup GÖZÜBÜYÜK

Subscribe
Bildir
18 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

KARDEŞLER DİKKAT!..

Üstadımızın buyurdukları gibi; “Her konuştuğumuz mutlaka doğru olmalıdır; ancak her doğruyu her yerde söylemek doğru değildir…”

Bir kardeşimizin bazı hataları olabilir, ama bunları konuşmak gıybettir… Bizim doğru sandığımız bazı zann ve tahminleri gündeme taşımak günahtır. Fitne fesat çıkaracak, birlik ve dirliği bozacak şeyleri rastgele konuşmak haramdır.

Teşkilatımıza yakışmayan bazı durumları ise, ancak ilgili ve yetkili kimselere açmalı, yani fitne zehrini sağa sola saçmamalıdır…

Hz. Peygamberimiz: “Her duyduğunuzu veya kafanızda kurduğunuzu anlatıp yaymak, günah ve yalan olarak yazılır” buyurmuşlardır.

Üstad Ahmet Akgül Hocamızdan öğrendiğimiz çok önemli bir kavram var: “Farklılık fantezisi ve gösteriş hevesi” Yine Aziz Erbakan Hocamızın bize öğrettiği: “Teşhis olmadan, tedavi olmaz” gerçeği…

Bu iki ana prensip üzerinden bir durumu ele alacak olursak; öncelikle, Milli Çözüm ekibi insanların çoğu diye ifade edilen gruba girmez. Peki Neden? Bu soruya öyle edebiyat olsun diye değil samimiyetle cevap verelim ve sadece “ainesi iştir kişinin, lafa bakılmaz” ata sözüne göre konuşalım.

  1. Milli Çözüm ve Üstad Ahmet Akgül, insanların diğerlerinden, “emri bil maruf, neyhi anil münker” çalışmalarıyla ayrılır. Günümüzde yazdığı yüz elliye yakın kitap, her ay çıkan Milli Çözüm dergisi, verilen konferanslar, katılım sağlanan paneller, katılım sağlanan eylemler ve gösteriler bunun ispatıdır.
  2. Milli Çözüm ve Üstadımız; tüm insanlığın saadetine vesile olacak Adil Düzen projelerine sahip çıkan, geliştiren ve tüm insanlara ve yetkililere bunu ulaştıran tek ekip olması nedeniyle insanların çoğunluğu sınıfından ayrılır.
  3. Üstat Ahmet Akgül’ün çarpıcı bir şekilde öğrettiği; “Biz birbirimizi yalnızca Allah için severiz. Haşa Allah gibi değil!” prensibiyle imanını kurtarır ve en temel imani görevi yerine getirmekle insanların çoğundan ayrılır.
  4. Milli Çözüm, tüm çalışmalarını edille-i şeriyye yani İslam hukukunun delillerine göre yapar. Ne demek bu? Bir konuda hareket edeceği zaman; “Kuran ne diyor, sünnet ne diyor, icma ne diyor, kıyas ne diyor?” bakar. Hatta bu meseleyi tüm insanların kabul edeceği evrensel bir prensip haline de getiren yine Milli Çözüm’dür. Nasıl? Şöyle ki, biz doğruları esas alan, yanlışlardan kaçan bir sistem kuracağız, bunun için de 1. Aklı selim, 2. Müspet ilim, 3. Vicdani kanaat ve tatmin, 4. Tarihi tecrübe ve birikim, 5. İlahi din, Yüce Kuranı Kerim prensiplerini gözeteceğiz ve bunların doğru dediğine doğru, yanlış dediğine yanlış diyeceğiz diyerek yine insanların çoğundan ayrılır.

En başa dönersek, bir çırpıda dile getirdiğimiz şu sebepler bile Milli Çözüm’ü insanların çoğu ifadesinde yer alan ithamdan uzaklaştırır. Milli Çözüm ilk günden bugüne şeytana ve tüm uşaklarına sinir uçlarına dokunacak şekilde karşılık veriyor. İşte burda Milli Çözüm’ü de diğerleri gibi saymak teşhis edilmesi gereken bir durumdur. Tedavisi ise insani hataları, bir harekete mal etmemek, eleştirilen bir işi önce kendin yapmamaktır. Son olarak, Üstadımızın en başta ifade ettiğimiz sözüdür. Milli Çözüm hareketi, Milli Görüş zaviyesinden bir kurumdur. Sırf farklı olmak, dikkat çekmek için değil Allah rızası için çalışır. İspatı da her zaman ifade edildiği üzere çalışmalarını denetlemeye açmasıdır. Ancak bizlere düşen bir husus daha var: Bizlerde de farklı olma fantezisi, önce geçme gayreti gibi “garip ve insanların çoğunda” olan hasletler olmamalıdır.

Samimiyet-sadakat,şiarımızdır
Yalandan,Haramdan,sakınır Canlar
Kardeşler fedâkar,hem cefakardır
Vefalı,şefkatli,mert-metin Canlar

SAYIN YURTSEVER
“Böyle gelmiş böyle gider” ifadesi mü’minlerin tasvip ettiği bir cümle – prensip değil malum… Laf olsun diye buradaki kıymetli okuyucuları meşgul etmemek de Mü’minlerin şiarıdır… Sayın rumuzlu Yurtsever, rabbim rumuzunuzun gereğini yerine getirenlerden olmanızı eylesin…

Madem böyle gelmiş böyle giderdi de; Eba Eyyüb el Ensari hazretleri 96 yaşında İstanbul da ne işi vardı, madem böyle gelmiş böyle giderdi de Selçuklu Sultanlarının sırtı döşek yüzü görmemiş niye, madem böyle gelmiş böyle giderdi de Aziz Erbakan Hocamız hayat iman ve cihattır diyerek yerinde durmamış koşturmuş niye, madem böyle gelmiş böyle giderdi de Üstadımız Ahmet Akgül Hocamız tek başına SİYONİZME VE AVANELERİNE meydan okuyarak ömrünü harcıyor niye….. Yüzlerce örnek yazılabilir ..

İsterseniz imanınızı bir tazeleyin çünkü Müslüman kişi BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİDER cümlesini söylemez söyleyemez… Çünkü insan bu dünyaya imtihan amaçlı gönderilen bir varlık ve Allahın kelamı yeryüzüne hakim olsun diye gayret ve çaba sarfetmek ve imtihanında geçerli puan almak üzere gelmiş bir varlıktır insan…

Kibir : Azazil diye bilinen meleği , şeytan olmasına yarayan bir özelliktir. .. Mü’min güzel sözü işitir ve ona tâbi olur…

Tövbeye mani olan 4 şey vardır der Üstadımız. Tevbe yapabilmek için yanlışlarımıza af dilemek için şunlardan uzak durmak gerekiyor durmazsak kabul olmuyor Allah da kaale almıyor. Nedir o 4 şey :
– Günahına SEVİNMEK
– Günahıyla ÖVÜNMEK
– Günahını KÜÇÜMSEMEK
– Günahında ISRAR ETMEK….

Last edited 1 yıl önce by Dil Akıl Kalp

Bize düşen Sabır ve Tevbe İstiğfardır.

Aşağıdaki ayeti günümüze ışık tutturğumuzda acaba kurtuluşu ne kadar yakın görmeliyiz?

Peygamber sancağı ne zaman düştü bu ülkede? 1915’te mi? Eğer öyleyse bizler tevbe istiğfar ettiğimizde Allah CC bize azap edecek değildir.

Peki bu Musa as. kavmine verilen “40 yıl” ceza ne zaman sona eriyor? Çünkü gidip o kavimle savaşmadılar ve Musa As. a sen git rabbinle birlikte onlarla savaş dediler.

Bir önceki asrın neslinden hâlâ içimizde kalan var mı? Bu kavim ne zaman yeniden yapılanacak. Yuşa As. gelmesi yakın mı acaba?

Allah kendisine ihanet eden toplumu helak edip yerine gerçek manada kulluk yapacak insanlar yaratacaktır.

“Enfal suresi 33. Ayet
Oysa (ey Resulüm!) Sen onların içlerinde bulunduğun sürece, Allah onları azaplandıracak değildi. Ve onlar, (tevbe istiğfar edip) bağışlanmalarını dilerlerken de, Allah onları azaplandıran olmayacaktır.”

Nefsinin kötü isteklerine tabi olup da onu temizleyip arındırmamış ve bu şekilde ahirete gitmiş Bir kimsenin de pişmanlıktan başka bir nasibi yoktur. Gelmiş geçmiş milyarlarca inkarcının kıyamet gününde yaşadıkları pişmanlık ve nefislerini kınamaları gerçekten çok dehşetli bir manzara oluşturur. Bu kafirleri bekleyen öyle büyük ve kaçınılmaz bir gerçektir ki Allah ayetlerde kıyamet gününün hemen ardından kendini kınayıp Duran nefsin durumuna yemin etmektedir.

  • (Elbette bütün ölenlerin diriltileceği) Kalkış (kıyamet) gününe kasem (yemin) ederim ki…
  • Ve yine (keyfine ve şeytani dürtülere kapılarak düşünce ve davranışlarını kontrol altına alamayıp kötülüğe kaymaları, böylece ibadet ve hizmetten kaytarmaları nedeniyle) sürekli ve çok içtenlikli (olarak) kendini kınayıp duran (vicdanını uyaran) nefse (sorumlu ve şuurlu kimseye) de kasem ederim (ki: Hataları, günahları ve haksızlıkları nedeniyle; pişmanlık duyarak ve vicdanına kulak asarak kendisini suçlayıp sorumlu tutan kimseler, doğru istikamettedir ve bu tavır kişisel olgunlaşmanın ilk basamağı ve işaretidir.)

Dünya sisteminde böyle gelmiş böyle gider. Bugüne kadar değişen bir durum gösterebilecek biri var mı?

 Milli Çözüm sayısız olayda herkesten faklı düşündü ve fikirlerini açıkça ifade etti. Bir avuç sadığın haricinde inanan olmadı. Sonunda “zaman” her konuda; Milli Çözüm’ün haklı olduğunu ispat etti, fikrilerinin Kur’an’a uygun olduğunu gösterdi ve Milli Görüş davasının çıkarları doğrultusunda en isabetli hareket edenler olduğunu belirledi.

  Sayısız örnek var, önemine dair şu konuyu tekrar hatırlayalım:  
Milli Çözüm ’ün, Fetullah Gülen terör örgütü ile ilgili mücadelesi, malumunuz dillere destan! (Kapınızı kırmaya çalışan eli kanlı, bıçaklı katili “ben zaten onu hiç sevmiyordum” demekle sorumluluklarınızı yerine getirmiş olamayız. Bertaraf etmek için elinizden ne geliyorsa, en ehem girişimleri yapmamız gerekir. Bu bağlamda Milli Çözüm Fetö’ye karşı canı pahasına ve herkese rağmen, tek başına, artan bir şiddetle en etkili çalışmayı yaptı)

O günlerde (diğerlerini siz düşünün) kendi camiamız “Bize oy vermiyorlar diye ‘Amerika’nın kontrolünde cemaat, Ülkemiz için en tehlikeli oluşum, (diyalog, layt İslam girişimlerinden dolayı) İslam anlayışını bozmakla suçlamak, ABD kontrolünde bir cemaat …’ demek yanlış, haksızlıktır. Müslümanı Müslümana düşman ediyorsunuz. Yahu en azından bu kadar aşırıcı olmayın, Müslüman kardeşlerimiz. Bakınız yurt dışında okullar açıyorlar, İstiklal marşı ezberletiyorlar, cemaat mensupları namaz kılıyor…’ manada birçok (farkına varmadan Yahudi’nin işine gelecek) sözler söylendi. Milli Çözüm’ü fitnecilikle, aşırılıkla, haksızlık yapmakla, iftira atmakla vs.le suçlandı. Yetmez, camiamız (Fetö cemaatine mesafeli olmasına rağmen en ileri gelenleri dahi, hainlerinde etkisiyle ve özelikle bu konun etkisiyle) Milli Çözüm mensuplarının sohbetlerini, konferanslarını yasakladılar ve görevlerine son verdiler. Yetmez (hainlerin güdümündeki azılılar) güçlerinin yettiği her kesime “fitneci, yalancı, sapık, aşırı gidenler” olarak tanıtıp, oralardaki Milli Çözüm faaliyetlerimizi de engellemeye çalıştılar. 

Diğerlerini boş verin. Kim yaptı, Milli Çözüm’e karşı bu iftiraları, yanlış ve haksız tavırları? Dünkü aynı davaya, lidere, kitaba, peygambere inandığımız dava kardeşlerimiz. 

Bakınız, bir konuya aklın yatmaması doğaldır, normaldir. Gerçeği öğrenmek için samimiyetle anlamaya çalışmak ise isabetlidir ve yetkili kişilerle istişare etmek gereklidir ve hakikati duyduktan sonra gerçeğe tabi olmak, hatalı tavırlardan/düşüncelerden kurtuluşumuza vesiledir. Aksi ise mahrumiyettir!

Fetö gibi yüzlerce konu olmuş ve bize aykırı gelmesine rağmen hep haklı çıkmış olan Milli Çözüm’ün, haklı ve hayırlı yolda ve Aziz Erbakan Hocamızın izinde olduğuna, gönülden iman ettikten sonra, tekrar yeni bir süreçle karşılaştığımızda “Bu konuyu Milli Çözüm çizgisinde nasıl anlamalıyım, Kur’an’a-Sünnete-Aziz Erbakan Hocamıza-akla-ilme göre hareket eden ve bu vesile ile hep isabetli davranan Milli Çözüm’ün bu konuda ki görüşünü anlayıp, idrak edip, ona göre hareket etmem, haklı bir tavır/inanç olacaktır.” Dememiz bizi hayra ulaştıracaktır.
  
Dün Fetö’ye karşı mücadelesinden dolayı Milli Çözüm’e; tavır alanlar, düşmanlık yapanlar, yasaklar getirenler “iyiniyetli olsalar” dahi Milli Görüş davasına ve milletimizin hayrına iş yapmış olmadılar!.. Unutmayalım!
 
Ve o gün bugün bir vesile ile ayrı düşenler “Milli Çözüm” bereketinden, kazandıracağı şuurdan (Makamda yaptığımız anket esnasında, Milli Çözüm’ün kazandırdığı şuur farkını iliklerimize kadar hissettik) ve Milli Çözüm’ün ferasetinden, ilminden, istikametinden haliyle kazandıracağı eşsiz hizmetlerden ve ecirlerde mahrum oldular. 

İşte Şeytanın en büyük hedefi de bu olsa gerek!
 
Şeytanın oyununu bozmanın yolu ise bize aykırı gelen konuyu “Milli Çözüm” doğrultusunda anlamaya çalışmak ve idrak edemediğimiz konuyu “ehil, yetkili” kişilerle istişare etmek ve hak söze samimiyetle tabi olmak, gerçeği görmemize inşallah yetecektir.

Ey iman edenler, eğer bir fasık, (harama ve yalana meyilli şahıslar, oluşumlar ve yayın organları) size (kızdırıp kışkırtıcı veya oyalayıp aldatıcı) bir haber getirip (verirse), onu ‘etraflıca araştırın’ (her anlatılana hemen inanıp kanmayın). Yoksa bilmeden (ve yanlış yönlendirme sonucu), bir kavme (ve kesime) kötülükle sataşıp (haklarına tecavüz etmiş duruma düşersiniz) de ardından bu işlediklerinize pişman oluverirsiniz. Hucurat 6
   
Ey iman edenler, (hiçbir meselede ve hiçbir şekilde, sakın) Allah’ın ve O’nun Resulü’nün önüne geçmeyin (Onların sözlerine kendi keyfinizce yorumlar getirmeyin ve kendi tahmin ve temennilerinizi onların üstünde tutuvermeyin) ve Allah’tan (gereği gibi korkup) sakının. Şüphesiz Allah, (her şeyi ayrıntılarıyla) İşitendir, Bilendir. Hucurat 1

Ey iman edenler, sakın seslerinizi de (Hz.) Peygamberin sesinin üstünde yükseltmeyin (kendi görüşlerinizi, Allah elçisinin sağlam hadis ve hükümlerine tercih etmeyin) ve birbirinize bağırıp çağırdığınız gibi, (kabalık yapıp) Ona da yüksek sesle (ve edepsizce) konuşmayın! Çünkü (aksi halde) siz farkında ve şuurunda değilken, amelleriniz boşa çıkıverir. Hucurat 2

Şüphesiz, Allah’ın Resulü’nün yanında (ve gıyabında tevazu ve teslimiyetinden dolayı) seslerini kısıp alçak tutanlar (var ya); işte onlar, Allah’ın kalplerini takva(ya ulaştırması) için imtihan ettiği (çeşitli sıkıntı ve sarsıntılarla eğittiği) kimselerdir. Kesinlikle mağfiret (bağışlanıp affedilmek) ve büyük bir ecir onlar içindir. Hucurat 3

(Ey Resulüm!) Şüphesiz, (evindeki) odaların (kapıları) arkasından Sana (uygunsuzca bağırıp) seslenenler (Elçiye karşı edep ve hürmete riayet etmeyenler), onların çoğu aklını kullanmayan (şuurlu ve sorumlu davranmayan) kimselerdir. Hucurat 4

Eğer onlar, Sen onların yanlarına çıkıncaya kadar sabretmiş olsalardı, herhalde (bu) kendileri için daha hayırlı olurdu. (Ama buna rağmen) Allah, çok Bağışlayandır, çok Esirgeyendir. Hucurat 5

Ey iman edenler, eğer bir fasık, (harama ve yalana meyilli şahıslar, oluşumlar ve yayın organları) size (kızdırıp kışkırtıcı veya oyalayıp aldatıcı) bir haber getirip (verirse), onu ‘etraflıca araştırın’ (her anlatılana hemen inanıp kanmayın). Yoksa bilmeden (ve yanlış yönlendirme sonucu), bir kavme (ve kesime) kötülükle sataşıp (haklarına tecavüz etmiş duruma düşersiniz) de ardından bu işlediklerinize pişman oluverirsiniz. Hucurat 6

Evet her söylediğin doğru olmalı, fakat her Müslüman, çok kıymetli olan ömür sermayesini Allah’ın rızası doğrultusunda harcamalı, olumsuzlukları terk etmeli, nefis muhasebesi yaparak kusurlarından dolayı tövbe etmelidir.       söylemek doğru değil. Bazan zarar verse sükût etmek.. yoksa yalana hiç fetva yok. Her söylediğin hak olmalı, fakat her hakkı söylemeğe senin hakkın yok. Çünki hâlis olmazsa sû’-i tesir eder; hak, haksızlıkta sarfolur. (Hutbe-i Şamiye)
Müslüman, çok kıymetli olan ömür sermayesini Allah’ın rızası doğrultusunda harcamalı, olumsuzlukları terk etmeli, nefis muhasebesi yaparak kusurlarından dolayı tövbe etmelidir.      

  NEFİS MUHASEBESİ.

  ·    “Her kim nefsini tanırsa Rabbini de tanır” (Hadis)

·    Bir insanın kendi nefsindeki hataları görüp düzeltmesi zordur.

·    Nasıl ki, parmağına diken batsa, kendi canına kıyamayıp onu bir başkasına çıkarttırır.

·    Bizim de nefsi hatalarımızı tedavi etmek için Müslümanlar olarak birbirimize muhtacız.

·    Şimdi nefsimizi tanımak ve ayarımızı bilmek için kendimize şu soruları soralım.

 1.  Dünyalık bir fırsatı kaçırdığımızda üzüldüğümüz kadar, Ahiret sermayemiz olan ibadet ve cihat hizmetlerinde de kaçırdıklarımıza üzülüyor muyuz?

 2.  Acaba evimizin lüksüne ve elbisemizin süsüne özendiğimiz kadar, İslami prensiplere uymada aynı hassasiyeti gösteriyor muyuz?

3.  Acaba ibadet ve iyiliklerimiz bizi sevindirip ferahlandırıyor, Kötülük ve günahlarımızda bizi üzüyor ve huzursuz ediyor mu?

4.  Acaba iyi hallerimiz övüldüğünde sevindiğimiz gibi, Kabahatlerimizin, kusurlarımızın hatırlatılmasına da memnun olabiliyor muyuz?

5.  İbadet ve hizmetlerimizi herkesten eksik ve kusurlu buluyor, Günah ve kusurlarımızı ise daima çirkin ve tehlikeli görüyor muyuz?

 6.  Acaba kardeşlerimizin ilim, ibadet ve hizmette öne çıkmaları, hürmet ve rağbet görmeleri bizi sevindiriyor mu, Yoksa, kin, haset ve kıskançlık damarlarımızı mı çatlatıyor?

7.  Nasıl olsa rahatımız yerinde diye, bu batıl düzenin devamı bizi rahatsız ediyor mu, ve sadece lüks, fantezi ve bir heves olarak değil, hakikaten ihtiyaç hissederek İslam’ın hakim olmasını ne derece arzu ediyor ve o nispet te hizmet gayret ve fedakârlık ediyoruz?

 8.  Kim olursa olsun hak ve doğru olanı ortaya koyduğu zaman, yanıldığımızı ve yanlış olduğumuzu kabul ediyor muyuz, Yoksa arif demek, hatası ve günahı olmayan değil, kusurunu görüp ondan vazgeçen demektir.

 9.  İnsanların kınaması, ayıplaması endişesiyle veya umduğumuz makam ve menfaatleri elden kaçırma korkusuyla hak bildiğimiz bir söz ve davranışı terk ettiğimiz oluyor mu? Bizim için Allah rızası mı, yoksa nefsi rahat ve menfaatimiz mi önemli?

10.  İnsanlar, bize olan menfaat ve hürmetlerine veya zahiri makam ve servetlerine göre mi, Yoksa, davamıza olan hizmet ve gayretlerine göre mi kıymet verip muhabbet ediyoruz?

 11.  Kıyamet gününde, Cenab-ı Allah, “Ey kulum kendi nefsini ve dünyalık heves ve menfaatini hiç ön plana çıkarmadığın, karıştırmadığın ve sadece benim rızamı düşünerek yaptığın hizmet ve gayretlerini arz et” dediği zaman, Rahatlıkla arz edeceğimiz hizmet ve gayretlerimiz var mı?

12.  Dava arkadaşlarımızın bizim şahsımıza olan hakaret ve ahlaksızlıklarını, Davamıza olan hizmet ve gayretlerinin hatırına affedebiliyor muyuz?

 13.  Helal ve harama ne kadar dikkat ediyoruz, Helal kazancımızdan bu yola harcayabiliyor muyuz. Hiç değilse lüks ve rahatımız için harcadığımızın 10/1’ini teşkilatımıza verebiliyor muyuz?

14.  Hayırlı hizmet ve gayretlerin bugün ancak, cemaat ve teşkilat şuuru ve de disiplini ile liderimize itaat ve sadakatin yanında, emir komuta zinciri içerisinde olacağımızı kabul edip, o şekilde çalışıyor ve çevremizdekilerin de, bu şekilde çalışmalarını teşvik ve tavsiye ediyor muyuz?

  NASİHATLER;

·    Ey Nefsim; Ayet’te “Ey iman edenler, size ne oluyor ki, Allah yolunda cihada çağrıldığınız da yerinize çakılıp kalıyorsunuz. Yoksa siz ahireti istemeyip dünya hayatına mı razı oldunuz?” diye ikaz ettiği kimselere benziyorsun.

·    Ey Nefsim; Seni inançsızlara ve münafıklara karşı yumuşak, dava adamına ve arkadaşlarına karşı sert ve kırıcı görüyorum.

·    Ey Nefsim; Sen Hak’kı değil halkı memnun etmeye çalışıyorsun.

·    Ey Nefsim; İnsanların senin hakkındaki kanaatleri, Allah’ın senin hakkındaki kanaatini değiştirmez.

Son olarak Peygamberimiz (SAV);
“Allah’ın huzurun da hesaba çekilmeden önce, burada kendi nefsinizi hesaba çekiniz.”

“Hesap gününde amelleriniz tartılmadan önce, kendi amellerinizi tartınız.”

SONUÇ:

 Hadis-i Şeriflere uygun olarak bir hesap yaptığımızda, herkes bu haliyle Rahmana mı?, yoksa şeytana mı daha yakın kendi karar verecektir.

Last edited 1 yıl önce by A. MURAD

Bütün Peygamberlerin ortak cümlesi:
“Utanmıyorsan, dilediğini yap.”

Hâlık’ın sayısız adı vardır, en başı Hak’tır. Hak’tan uzaklaşanın akıbeti berbattır!”

Yeryüzünde Hak davaya mensup azın azı bir topluluk içerisinde olup da, bu topluluk içinde çoğunluğa uyarsam yalancı olur muyum diye sormak da ayrı bir paradoks olsa gerek. 

Çok uzun söze ihtiyaç yok sanırım. Şu cümle size yeterli olacaktır şeytanın fısıltısını anlayabilmek için :
Hakka değil, haklı olduğuna iman eden herşeyi yapar. 



Last edited 1 yıl önce by Kemal Serkan

Yarabbi!
Yalanın her türlüsünden
Yalanın her derecesi, her renginden.
Aziz Zatına karşı sergilenen yalandan!!
Öncü ve önderlerimize karşı söylenen yalandan
Dava kardeşlerimize ve sorumluluk Alanlarımıza karşı söylenen yalandan,
Arkadaşlarımıza kardeşlerimize elimize, ana babamıza karşı uydurulan yalanın her türlüsünden..
Milli Çözüme karşı sergilenen en basit yalandan ve her türlü seviyesizlik, ahlaksızlık ve hayasızlıktan velhasıl bunların tamamına sebep olan İMANSIZLIKTAN VE YÜCE ZATINA OLAN İTİMATSIZLIKTAN
Yine Senin Merhamet ve Yardımına Sığınırım…

Bizlere Merhamet et ve bizleri Arındır Yarabbi

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
18
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...