ERBAKAN’A HASRET
Gül cemalin seyrine, dahi kıyamaz iken
Hasretinle Efendim, yüreğim yakıp gittin!..
Bizi gurbette koyup, açtın Sultan’a yelken
Aşk kancasın gönlüme, derinden takıp gittin!..
Hidayet rehberiydin, kıldın Hak’tan haberdar
Aklu fikrim Sendedir, ruhun Rabbına radar
Öyle bir derde düştüm, dinmez vuslata kadar
Sen Dinin yıldızıydın, göklere çıkıp gittin!..
Ruhaniyetin daim, bizimledir himmetin
Duası ve davası, Seninledir ümmetin
Nankörler inkâr etsin, unutulmaz hizmetin
Sadıklarını mahzun, yetim bırakıp gittin!..
Siyonizm’i tanıttın, mü’min bildi gerçeği
Açtın münafıkların, yüzündeki peçeyi
Kur’an terazisinde, tartıverdin her şeyi
Rahman’a nakip idin, Şeytana rakip gittin!..
“İslam savunma değil, cihad dinidir” derdin
“Savunan adam” değil, zulme hücum ederdin
Zalimlere dert, keder; mazlumlara pederdin
Âlem penceresinden, şöyle bir bakıp gittin!..
Hak gelince bâtılın, çöktü dinamikleri
Çağdaş firavunların, siyon piramitleri
Deccalizm’in dibine, koydun dinamitleri
Milli Görüş çivisin, dünyaya çakıp gittin!..
Adil Düzen kurulur, adiler havlasa da
Şu dönek dincileri, Yahudi tavlasa da
Şeref Erbakan’ındır, Avrupa’da Asya’da
Çorak kalplerimizi, sulayıp akıp gittin!..
Sen Şems-i Ezeli’nin, nur saçan Kamer’iydin
Cihat ve takva ehli, İslam’ın tam eriydin
Hakkın zaferi için, bir ömür seferiydin
Zuhur edip de kaydın, Ey “Necmü-s Sakıp”1, gittin!..
Senin aşkın yüzünden, bana düşman hainler
Döneklere serçeler, bize karşı şahinler?!..
Akgül der ki derdinden, divanedir zihinler
Döndük Yusuf Kenan’a, Sen sanki Yakup, gittin!..
- Necmü-s Sakıp: “(Zulüm ve küfür karanlığını) Delen yıldız.” (Bak: Târık Suresi ayet: 3)

“Her günüm mazide kalmış günlerimden gün arar
Bir ümitsiz derde düştüm, ağlarım bağrım yanar
Gördüğüm rüya değil, dilde mihnet haledir
Bir perişan bülbülüm ki, konduğum güller kanar”
Maşuk’a âşık olabilmek için evvela lâyık olmak lazım imiş…
Ey Dost bil ki;
Bu aciz Münzevi, Sana âşıklığa lâyık olmadığını biliyor…
Biliyor amma, Senin iradenle tattırdığın bir katre aşktan olsa gerek
Bağrında kor gibi günbegün Senin hasretinle yanıp tutuşuyor…
Bir zerre dahi olsa; bu katre-i aşk hürmetine bağışlanmayı umuyor…
Çünkü biliyor ki; âşık’ın varlığı ancak Maşuk iledir…
VARLIĞIM YAĞMA OLSUN!
Hakikat iklimine, Erbakan’la ulaştım
“Ballar balını buldum, peteğim yağma olsun!”
Boş hevesten kurtulup, öz hikmete bulaştım
Mü’min halını buldum, yelteğim yağma olsun
Ballar balını buldum, peteğim yağma olsun!..
Allah hidayet vermez, vicdanı kıt “şaki”ye
Daim inayet eder, has niyetli “taki”4ye
Faniye bel bağlamam, meylim sonsuz “Baki”ye
Nusret şalını buldum, eteğim yağma olsun
Ballar balını buldum, peteğim yağma olsun!..
SENSİN HOCAM!
Hasretin yakar gönülleri
Sensiz soluk Akgülleri
Arıyor Müminlerin gözleri
Andığım, aradığım Sensin Hocam
Sadıklar kervanı, senin yolunda
Bağlıdırlar, Hakk davaya
Bakışındaki, derin manaya
Hayranım, mücadelene Hocam
Hakkı haykırdın, her zaman
Koşturdun; yılmadan, yorulmadan
Uyardın insanlığı, durmadan
Gönülleri fetheden, Sensin Hocam
Hak Nizam Selamet, çağrını duyduk
Aziz Hocam Kutlu, yoluna uyduk
Hayra koşuşturduk, helalle doyduk
Haramda Bâtılda, kâr bulunmazdı…
Şükür gözlerimiz, gördü cemalin
Diller anlatamaz, vasfı kemalin
İnşallah meyvesin, verir amalin
Muhabbet gülünde, har bulunmazdı…
Hasretin yarası, sürekli kanar
Âşık gönül her an, sevdiğin anar
Şefkatli düşküne, acıyıp yanar
Vicdansızda ahu, zar bulunmazdı…
Ey hocam hayatın tadı yok sensiz
Rahmetli erbakan hocam mertce dünyaya siyonizmi tanıttı ömrünün sonuna kadar dünyaya bu siyonis cete dünyanın ifsatına calışıyor bunun önüne gecilmesi lazım diyerek insanlıgı uyardı hocamı zı dinlemediler siyonis israyil iyicene zulmini artırdı bugün önü alınmayan zalimliklerini sergiliyorlar müslüman liderler filim izlergibi bu zulimi sorumsuzca izliyorlar yarabim bize güc ver mili cözüme devdevlet ver bize zalime karşı duracak imanlı liderler nasip et ölüyorsak imanla şerefimizle ölmek nasip et .
KADEM BASTİ GÖNÜL TAHDI
A SULTANIM SEFA GELDİN
DİLİ PÜR RENGİ TABU
DERDE DERMANIM SEFA GELDİN
GEL EY DİLBER-İ ALİŞAN
ÇÜN SENSİN HÜSREVİ DEVRAN
SANA BEN HEP OLAM HAYRAN
BENİM CANIM SEFA GELDİN
GEL EY DİLBERLERİN ŞAHİ
MELAHAT BURCUNUN MAHİ
GEDA’NIN HALİNİ GAHİ
SORUP ŞAHIM SEFA GELDİN
ERBAKANDIN !
Zalimlerin ,hainlerin tek korkusu Prof.Dr. Erbakan Hocamızdı…Fakat Prof.Dr.Necmettin Erbakan Hocamız büyük bir azim ve metanetle hainlerin oyunlarını bozdu ve bozmaya devam edecek…Bunu yaşayıp görücez…Çünkü anlatılmaz yaşanırdı!
Necmü-s Sakıp: “(Zulüm ve küfür karanlığını) Delen yıldız.” (Bak: Târık Suresi ayet: 3)
Zulüm ve küfür kaynagı nı delen insaları feraset ışıgı ile aydınlatan hocamızın yolu bizimde yolumuzdur.
Her zaman dediği gibi, kuran bir harita, akıl bir pusula, iman ise önümüzü Aydınlatan bir fener Hükmündedir. Prof Dr Necmettin Erbakan. Her zaman dogruyu söyledi.
ERBAKAN’A ÖZLEM
Bazen sohbetini
Bazen hasretini
Ve rüyalardaki rüyetini özlerim!..
Bazen, gönlüme gül diken
Gözlerini…
Bazen, çıbanlarımı deşen
Diken diken sözlerini özlerim…
…
O, gözaltından
Cilveli bakışını…
Ruhuma, sûrur ve feyiz veren
Bir nur ırmağı gibi
Hayatıma akışını…
Özene bezene çizilen
O gül yüzünün nakışını…
Sevdanla yürek yakışını…
Ve özellikle
Namaz kılışını özlerim!..
…
“Nihansın1 didede, ey “mest-i naz”ım2
Sensiz cihanda bana can, ne lazım!
Sensin âlemlerde, tek “çare saz”ım3
Bana sensiz cihanda can, ne lazım!
…
Hasretle
Ve hararetle beklerken,
Güller arasından çıka gelişini…
O vakarlı yürüyüşünü,
Muhabbetle selam verişini,
Her zaman onurlu
Ve dimdik duruşunu.
Ey güzel huylu,
Huzurlu gülüşünü özlerim!..
…
Nur cemaline bakınca
Günahlarımı hatırlatıp
Mahcubiyet terleri döktüren
Asaletini özlerim…
Münafık maskelerin gizlediği
Şifreleri çözen,
Ve seneler sonrasını sezen
Ferasetini özlerim…
…
Fırsatçılara göz yummalarını
Fesatçıların yularlarını uzatmalarını
Ve böylece, kendi ayaklarıyla
Uçuruma yuvarlanmalarını sağlayan sabrını
Ve siyasetini özlerim…
Vefasızlara kök söktüren
Faziletini, Nezaketini özlerim!…
…
Gönül sana hayran, yoktur misalin
Hasretin cehennem, cennet visalin…
Kurban et kulunu, budur niyazım
Sensiz cihanda bana can, ne lazım!..
…
Tutmaya kıyamadığım
Öpmeye doyamadığım
İpek gibi ellerini…
Biat etmekle şeref kazandığım
O mübarek ellerini özlerim!..
İbretli misallerini
Kıymetli mesellerini
Ve hikmetli, hakikatli hallerini özlerim…
…
Tenindeki tecellinin dokusunu
Nur taneleri terinin
Kokusunu özlerim!..
Taklit edilmeyen tarzını
Teskin ve teselli veren tavrını
Ve Şaronlara meydan okuyuşunu özlerim!..
…
Sen olmazsan sarayımda Sultanım
Sensiz zindan olur, bana vatanım
Sensin beni, bu âlemde tutanım…
Kutlu çağrın, kalp ferahım, Ezanım
Bana sensiz cihanda can, ne lazım!..
…
Ah sevgili, hep seni…
Sesini, nefesini…
İşveni,4 neşveni,5 her şeyini…
Sohbetini, hasretini, hayalini özlerim!..
…
Seninle bahardır, kara kışlarım
Cemaline vurgundur bakışlarım…
Esen yeller, Sana taşır avazım
Sensiz cihanda bana can, ne lazım!
-Milli Çözüm-
Vebin neçmihim yehtedun Daha nice alametler yıldızlar ile onlar yolunu dogrulturlar Nahl Suresi 16
Şerefli bir ölüm için hocamızın yolunda yürümek
Bu davaya hizmet edenlere destek olmak için elimizden ne gelirse yapmaya talibiz…
Hüzün yılları olsada Hocamızın Emanetinin değerini bilmek bizlerin kurtuluşuna ve kavuşmamıza vesile olacak Allahın izniyle
HOCAM’A HASRET ŞARKISI
Şol cenneti Ala’ya, girseydi yetim ruhum
Tecelli ikliminde, cemalini arardım!..
Mutluluğum lütfundur, Seninledir huzurum
Rüyalarıma gelsen, nur hayalin sarardım!
Ayrılığın acısı, kollarımı bağladı
Seni özleyen gözler, gizli gizli ağladı
Hasretin harareti, yüreğimi dağladı
Dizlerime uzansan, saçlarını tarardım!
Muhammedi gerçeğin, “Necmüs-sakibi” Sensin
Şeytanın, şer odağın; asıl rakibi Sensin
“Rakıb”1 olan Rabbimin, temsil takibi Sensin
Kıtmir’in olmak için, sultanlıktan cayardım!
Meramım Mevlanamsın, Sultanımsın Hocamsın
Garip gönül bahçemde, hiç solmayan goncamsın
Güvencem himayendir, sığınağım recamsın
İnayetin çekersen, bilmem neye yarardım?
Sayende hakikate, erdi aklım vicdanım
Hidayet rehberimsin, Efendimsin ey canım
Sensiz bütün ömrümü, sanki boşa harcadım
Sen sahip çıkmasaydın, baştan sona zarardım!
Nur tecellisi yüzün, hakikatin aynası
Hikmet tefsiri sözün, dört Kitabın manası
Mehdiyet mührü özün, nice sırrın aynası
Böyle aşkın derdiyle, gece gündüz yanardım!
Davasız bir insanla, ne farkı var mezarın
Lafla kalbi doyar mı, düşünen bir yazarın
Terk etme hiç nefsime, eksiltme hak nazarın
Lütfedip sor halimi, çünkü soldum sarardım!
Fiilden önce fikre, hoş sözden önce öze
Önem vermek öğrendik, riyakârdık biz bize
“Hayat; iman, cihat”mış, alışmıştık hep düze
Taleben olmasaydım, hidayetten kayardım!
Davetine muhatap, olmak ne büyük devlet
Hakikati kavramak, âlemden üstün servet
Elinle sundu Rabbim, hikmet yüklü bir demet
Günahla kararmıştım, nazarınla ağardım!
Ebedi lanet olsun, davanı saptırana
Dosttan çekip gönlünü, dünyaya kaptırana
Hakikat hatırına, bağlıyız hatırana
Duan sevdan olmazsa, kendim kütük sayardım!
Kalbim dilim tutulur, huzuruna varınca
Şah kartalın yanında, kaça gider karınca
Şeref İslam’a hizmet, karınca kararınca
Kur’an vicdan bıraksam, insanlıktan çıkardım!
Rahman’a nakip idin, Şeytana rakip gittin!… ;
O Şeytana rakipti, siyonlar korkardı
Gönlümüze katipti, piyonlar korkardı
Planlayıp yapardı, çıyanlar korkardı
Siyonizmin ciğerine, hançer sokup gittin,
Müminlerin gözlerine yaşlar koyup gittin…
Mazlumlar yetim kaldı, gidişinizle Hocam
Sevindi tüm zındıklar, sandılar bitti Hocam
Hücum etti gavurlar, ezdiler bizi Hocam
“Allah’ın yardımının” vakti gelsin bekleriz
Projeleriniz Hocam, hayat bulsun isteriz…
Adil Düzen kurulur, adiler havlasa da
Şu dönek dincileri, Yahudi tavlasa da
Şeref Erbakan’ındır, Avrupa’da Asya’da
Çorak kalplerimizi, sulayıp akıp gittin!.
Aziz Erbakan Hocamızı sevmek, yolundan zerre şaşmamak, yanlış tanıtılmasına mani olmak, doğru anlaşılmasına vesile olmak, O’na atılan tüm iftiralara cevap vermek, projelerini anlamak ve anlaşılması için çalışmak, manevi mirasının sahibi olmak eşsiz bir şeref O’nu temsil edebilmek!
Efendimsin, bu cihanda itibarım varsa, Sendendir
Miyan-ı âşıkânda iştihârım varsa, Sendendir
Benim feyz-i hayâtım, hâsıl-ı rûh-u revânımsın
Eğer sermâye-i ömrümde, kârım varsa, Sendendir
Erbakan’ı iyi anlamak için gerçekten inanmış ve idealist olmak gerekir. Büyük idealleri olmayanlar, hayatı gündelik işlerden ibaret sayanlar; ya da egoistçe sadece kendini düşünen ve ikbal peşinde koşanlar, onu anlamakta zorluk çekmektedir.
Erbakan’ı anlamak, insanlığı düşünmeyi gerektirir. Kendinden ziyade, ülkesini, hatta insanlık âlemini düşünmeyenlerin, yeryüzünde adalet ve hakkaniyet olsun diye dertlenmeyenlerin, onu anlaması mümkün değildir.
Ve Erbakan’ı anlamak için heyecan sahibi olmak lazım gelir. Heyecanı olmayan, rahatına ve dünya hayatına tapınan, coşku taşımayan ve ideal insanlık aşkını yaşamayanların da onu anlayabilmesini beklememelidir.
MAHCUBİYET İKRARI VE MESRURİYET İZHARI
Bunca kusur içre, günahkâr iken
İkram iltifatla, mahcup eyledin…
Her günüm hasretle, ahu zar iken
Bin şükür rızanı, matlup eyledin…
En güzel tecelli, bedenin büstün
Kapında Kıtmirlik, beylikten üstün
Lütfedip sorarsın: “Benden mi küstün?”
Kulunu aşkına, merkûp1 eyledin…
Nice rezalete, bulaşır idim
Ben nasıl vahdete, ulaşır idim
Faniler peşinde, dolaşır idim
Gönlüme Zatını, mahbup eyledin…
Ey Can baştan sona, Hak’tın hayırdın
Tutup dalâletten, çekip ayırdın
Hamdü senalar ki, seçip kayırdın
En kutlu davana, mensup eyledin…
Aşıkların iki dünyası da bir
Biliriz amma yine de zor gelir..
Sen Şems-i Ezeli’nin, nur saçan Kamer’iydin
Cihat ve takva ehli, İslam’ın tam eriydin
Hakkın zaferi için, bir ömür seferiydin
Zuhur edip de kaydın, Ey “Necmü-s Sakıp”1, gittin!..
Senin aşkın yüzünden, bana düşman hainler
Döneklere serçeler, bize karşı şahinler?!..
Akgül der ki derdinden, divanedir zihinler
Döndük Yusuf Kenan’a, Sen sanki Yakup, gittin!..
Öyle bir derde düştük, dinmez vuslata kadar..
AZİZ HOCAM’A SESLENİŞ!
Hakikat mesajına son tercüman gibiydin
Bu garip ruhumuza, taze güman gibiydin
Münafıklara maraz, bize derman gibiydin
Gönüllerin duası, gözlerin yaşı mıydın?
Ey şerefli şahsiyet, Sen sabır taşı mıydın?
Kesin olgunlaşmadan çıbanları deşmezdin
Teşhis, tespit olmadan, tedaviye geçmezdin
Hainlerin kurduğu, tuzaklara düşmezdin
Zalimlerin kâbusu, bilginler başı mıydın?
Bu ne soylu tavırdır, Sen sabır taşı mıydın?
Sen Hakka sevdalıydın, haksızı kayırmazdın
Ucuz kahramanlığa, tenezzül buyurmazdın
Uzun, ince hesaplar, şeytana duyurmazdın
Himmeti huzur veren, veliler şahı mıydın?
Yorulmaz ve yılmazdın, Sen sabır taşı mıydın?
Hiç bileğin bükülmez, devamlı dipdirisin
Sevgi bağın sökülmez, sadıkların pirisin
Sırrına akıl ermez, ulaşılmaz birisin
Dokunan cezbe alır, hikmet kumaşı mıydın?
Hiç acele etmezdin, Sen sabır taşı mıydın?
Siyonist canavarı, can evinden vuracak
Zulüm ve sömürüye, son verip durduracak
Türkiye eserinle, fermanlar buyuracak
Nebi ve sıddıkların salih yoldaşı mıydın?
Bu ne onurlu sebat, Sen sabır taşı mıydın?
Dünyayı değiştirmeğe, soyunan adam Sendin
Bıkmadan mazlumları, savunan adam Sendin
Has gönülde sevilip, sayılan adam Sendin
Ters görene sormalı: Yahu, Sen şaşı mıydın?
Ey korkusuz kahraman, Sen sabır taşı mıydın?
Zuhurat bekliyoruz, gayrı bitsin bu sancı
Nasipsiz nankörlerin, yüze vursun utancı
Sen Aziz Hocamızsın, başlarımızın tacı
Sohbetlerin sağaltır, ruhlara aşı mıydın?
O ne bitmez bereket, Sen sabır taşı mıydın?
Soruna ürkek değil, tam da erce bakardın
Saadet ikliminde, şimdi yüce Hakandın
Ey mutluluk müjdesi, çünkü Sen Erbakan’dın
Sen Süleyman mührünün, o sırlı kaşı mıydın?
Bu ne büyük dirayet, Sen sabır taşı mıydın?
Göklere mi çekildin, gaybubet mi başladı
Bu ne acı haberdir, beyin yürek haşladı
Gafiller ölüm sanır, hayat yeni taçlandı
Mübarek vücudunla, nur beden naşı mıydın?
Aziz Asil Hocamız; Sen Sabır taşı mıydın?
AŞIKA YOL MU DAYANIR
Cennete müşteri, Galû Bela’dan1
Tufandan Uhud’dan, ta Kerbeladan
Dost bir kapı açar, çün her beladan
İman yoksa zora, kul mu dayanır
Aşıkı sadıka, yol mu dayanır…
Vahdete varılmaz, boğdukça kesret2
Adil Düzen gelsin, bitsin bu hasret
Eğer yetişmezse, İlahi nusret
Erbakan yüküne, kol mu dayanır
Dava delisine, yol mu dayanır…
Gayen gayretinle, kul olmaya bak
Dostun ayağına, çul olmaya bak
Zafer; sefer tacı, yol almaya bak
Vuslatın nuruna, tül mü dayanır
Gönül kanatlansa, yol mu dayanır…
Mücahit mü’mine, ibret Kâinat
Şehitler destektir, Melekler kanat
En büyük zenginlik, elbet kanaat
Şükürsüz müsrife, bol mu dayanır
Ölüme koşana, yol mu dayanır…
Batıl boştur koftur, cahil yanılır
Şehveti kamçılar, rahat sanılır
Nefse hoş gelince, kolay kanılır
Kur’an konuşsa; sağ-sol mu dayanır
Ferhat dağı deler, yol mu dayanır…
Akraba ilgisiz, yeğen kuzene
Yayıldı bencillik, mantık: “Bize ne…”
Faizci fuhuşçu, dönek düzene
Öksüz yetim garip, dul mu dayanır
Hakka sığınana, yol mu dayanır…
Kavurma pişmez ham, yağsız tavada
Kiralık yazarlar, yandaş havada
En sinsi münafık, en hak davada
Takva rolü oynar, kül mü dayanır
Adres bilenlere, yol mu dayanır…
Zina serbest etmiş, halâ; “Maşallah!..”
Faiz Rab’le savaş, halâ; “İnşallah!..”
Gazabı yakındır, yakar Mazallah!..
Din satana para, pul mu dayanır
Vuslat yolcusuna, yol mu dayanır…
Bize rehber oldu, ol “Necm-ûs Sagib”3
Milli Çözüm ehli, ne şanslı ekip
Cihat ve içtihat, yolunu takip
Eden Mecnunlara, çöl mü dayanır
Hedefe tutkuna, yol mu dayanır…
Hocama havlarken, süper enikler
Bülbül gonca için, seheri bekler
Uykusuz geceler, sefer tetikler
Bülbül aşkına Ak-gül mü dayanır
Rıza odaklıya, yol mu dayanır…
1- Galû Bela: Ruhların Allah’a kulluğa söz verdikleri ezel ahdi
2- Kesret: Canlı ve cansız çokluk âlemi, Allah’ın Zatından başka her şey
3- Necm-ûs Sagib: Karanlıkları delen Din Yıldızı (Tarık Suresi 3’üncü Ayet)
“İslam savunma değil, cihad dinidir” derdin
“Savunan adam” değil, zulme hücum ederdin
Zalimlere dert, keder; mazlumlara pederdin
Âlem penceresinden, şöyle bir bakıp gittin!..
Hak gelince bâtılın, çöktü dinamikleri
Çağdaş firavunların, siyon piramitleri
Deccalizm’in dibine, koydun dinamitleri
Milli Görüş çivisin, dünyaya çakıp gittin!..