ERBAKAN’IN KITMİRİYİZ!
Hainler gözümde, hakir;1 bak gülüm
Zalimlere asla, hizmet eylemem!..
Sadık mü’min ise, fakir makbulüm
Zengin bir fasıka, hürmet eylemem!..
Fırsatçı fesatçı, değiliz şükür
Kahpenin kalleşin, yüzüne tükür
İnsana yakışmaz, nankörlük küfür
Dosta; çıkar için, himmet2 eylemem!..
Faiz fuhuş kumar; haram yutanlar
Haçlı Birliğinde, kuyruk tutanlar
“Dindar kahramanmış…”, dava satanlar
Başa geçmiş diye, minnet3 eylemem!..
İmkân ve iktidar sahiplerine
Dalkavuk kiralık, kâtiplerine
Hacı Hoca Haham, Rahiplerine
Makam menfaate, kıymet eylemem!..
Mert ve net olmaktır, şanımız bizim
Sütü sümüğü temiz, kanımız bizim
Dert bela dört çevre, yanımız bizim
Tevekkül ehliyiz, cinnet4 eylemem!..
Şirk nifak bulaşmaz, kokutmaz bizi
Kaypaklara övgü, okutmaz bizi
Ne zindan ne idam, korkutmaz bizi
Keyfim çin gayrıya, zahmet eylemem!..
İslam’dan insaftan, dışa çıkarak
Kendi vicdanıma, kurşun sıkarak
Ahiret yurdumu, yakıp yıkarak
Dünyayı nefsime, cennet eylemem!..
Hakkı unutanı, halkı ezeni
Sevmem bencil cahil, gafil gezeni
Öz rahatım için, zalim düzeni
Destekleyip halka, mihnet5 eylemem!..
“AKP Hak yolda…”, diyen fettandır6
“Hoca hazırladı…”, demek bühtandır
“Haksızlığa susan, dilsiz şeytandır”
Ben sahte altını, ziynet7 eylemem!..
Görüyor sanma ha, sen her bakana
Değer ver Hak yolda, kan ter akana
Kıtmirlik8 ne şeref, hem Erbakan’a
Riya için farz ve, sünnet eylemem!..
- Hakir: Değersiz, şerefsiz.
- Himmet: Maddi ve manevi yardıma yetişme, destek verme.
- Minnet: Kendini mahkûm ve mecbur hissetme, boyun eğme, iyilik altında ezilme.
- Cinnet: Aklı yitirme, delirme.
- Mihnet: Sıkıntı, üzüntü.
- Fettan: Fitneci, aklı ve kalbi çelici.
- Ziynet: Kıymetli süs eşyası.
- Kıtmir: Ashab-ı Kehf’in sadık köpeği

Biz Hak davanın ve onun şahs-ı manevisi olan ZAT’ın kapısındaki KITMİR’leriyiz. Hâşâ; bu kutsal hareketin kurmayı değil, komutanı değil, birim başkanı değil; sadece hizmetçileriyiz. Hem öyle resmi ve besili değil, hasbi bir köpeğiyiz. Tehlikeli bir süreçte O’na suikastçılar ve saldıranlar olabilir düşünce ve endişesiyle Hz. Peygamber Aleyhisselam Efendimizin evi etrafında ve hiç kimseden talimat almadan ve başkasına çaktırmadan gizlice nöbet tutan ve Resulüllah’ın çok özel duasına mazhar olan Sahabe-i Kiram’dan Ebi Vakkas oğlu Sa’dgibi sevdamızın ve sultanımızın gönüllü neferleriyiz. Tevhid dininden dönmemek, zalim ve kâfir diktatöre boyun eğmemek için şehirden kaçıp bir mağaraya sığınan gençler olan (Bak: Kehf Suresi: 9-22. Ayetleri) Ashab-ı Kehf’in sadık köpeği kıtmir bile (Kehf Suresi: 18) makbul sayılıp Kur’an-ı Kerim’de zikredilmek ve cennete girmek şerefine eriştiği halde; tarihin en büyük ve en muhteşem inkılâbı olan Yeni İslam (Barış ve Bereket) Medeniyetinin ve Mehdiyet devriminin kutlu Liderinin gönüllü kıtmirlerinin, Rahmet-i İlahi’den mahrum bırakılacağını sananlara hayret etmekteyiz.
Üstad Ahmet AKGÜL
Bir kişinin değerini bulunduğu konumu belirler Hakkın safında mı? Batılın safında mı? Birde Hakkın içinde Hak’tan yana mı?
Ne diyor Rabbim en yakınlarınız aleyhine bile olsa adaletle hükmedin…
İnsan olabilmek ne büyük bir meziyet nankörlükse ne büyük eziyet…
Davasın üç beş dinara satan, kendi bedenini satandan daha büyük bir alçak, haçlı AB’den, Amerika’dan medet uman ne büyük bir ahmak…
Mümin kişi mert ve nettir, kalbinde münafıklık ve maraz yoktur, yaptığı işinde samimi olduğu içinde istemeden yanlış yaptığı işlerinde de Allah iyiye güzele çevirir, dört tarafını bela musibet sarsada sakin ve sabırlıdır.
İşbirlikçiye, zalime, haine makam mevkii için övgü dizmeyiz, Allah’tan başkasına boyun eymeyiz, çün Erbakanın Kıtmırleriyiz…
Ahiret satıp dünyayı satın almayız, biz kendini Allah satanlardanız…
Kendi menfaatçim içim başkasına zalimlik yapıp ezemem…
Bütün derdimiz dilsiz şeytan olmamaktır.
Zalimlere asla, hizmet eylemem!..
Zengin bir fasıka, hürmet eylemem!..
Dosta; çıkar için, himmet eylemem!..
Başa geçmiş diye, minnet eylemem!..
Makam menfaate, kıymet eylemem!..
Tevekkül ehliyiz, cinnet eylemem!..
Keyfim çin gayrıya, zahmet eylemem!..
Dünyayı nefsime, cennet eylemem!..
Destekleyip halka, mihnet eylemem!..
Ben sahte altını, ziynet eylemem!..
Riya için farz ve, sünnet eylemem!..
Yorumunuzu tamamlamak adına bir Milli Çözüm okuyucusu olarak şunu da eklemek GERÇEĞİ TAM SÖYLEMEK YAZMAK gerektiğinden:
Erbakan Hocayı anlamak dünya siyasetini ve olayları çözümlemenin de tek bir yolu var. O da Milli Çözüm’ den ve Üstad Ahmet AKGÜL’ den geçer. Yani Erbakan’ı tanımak anlamak Ahmet AKGÜL’den geçer. Çünkü, şuan etrafınıza bir bakın onca Milli Görüşçü olduklarını ifade eden partiler şahıslar var. YRP olsun SP olsun , hatta AKP olsun ve bunların müntesipleri olsun, Milli Görüşçü olduklarını ifade etmekten geri durmuyorlar değil mi?! Bu nasıl Milli Görüşçülük ki; İslam Birliği dururken Avrupa Birliğine girmek için can atıyorlar, Adil Düzen projesi hazır dururken hiç ağızlarına bile almıyorlar anlatmıyorlar, İslam Birleşmiş Milletleri – İslam Ortak Pazarı – İslam Savunma Paktı – İslam Kültür ve Eğitim işbirliği teşkilatları – İslam Müşterek Para birimi dinar, gibi projeleri ne tv’lerde ne sosyal medyaya çıktıklarında ne halkın önüne geldiklerinde hele bir ağızlarına alsalar ya… Ama birde Milli çözüm’e bakın Üstad Ahmet AKGÜL’E bakın… İşte web sitesi önünüzde…www.millicozum.com butonlara tıklayın inceleyin… Aziz Erbakan Hocanın hedefine plan ve projelerine öğretilerine öğütlerine ters bir durum görebilecek misiniz?!!! Mümkün değil… O zaman idda etmek Milli Görüşçüyüz demek , sözle olunmuyor görüyorsunuz… İcraatlarınızla ortaya dökeceksiniz… Şiirin manşeti rastgele atılmış değil yani anlıyacağınız.. Erbakan’IN Kıtmiri olmak, Milli Çözümcülere yakışan bir tabirdir. Diğer sözde Milli Görüşçülere yakışmasını geçin yanından bile geçemezler o hakikatin… İyi ki varsın Milli Çözüm!..
Erbakan Hocamızı anlamadan dünya siyasetini ve olayları çözümlemek çok zor olacaktır.
Çıkar için kimseye, boyun eğmez mert metin
Niyet gayretin kadar, haysiyetin kıymetin
İman ihlas cihattır, tek kuvvetin servetin
Makama menfaata, çula minnet etmedim
Hazreti Mevlâ varken, kula minnet etmedim!
Hoca’ya Kıtmir olup, cihat etmek farz oldu
Erbakan’a hainler, Ümmete maraz oldu
Boşalan iman aküm, zikrullahla şarj oldu
Ne saraya paraya, pula minnet etmedim
Hazreti Mevlâ varken, kula minnet etmedim!
Sadıkların dili, eli, kalemi
Milli Çözüm; okur, yazar alemi
Şeytan mı zapt eylesin gönül kalemi
Hocamı unutan, nankördür nankör!
SENİ ÖZLÜYORUZ , EY SAADET MÜJDESİ !
MİLLİ GÖRÜŞ DAVAMIZIN KUTLU KOMUTANI!
Sen, barış ve bereket toplumuna ve gönül yolcularına “Pir” gibisin… Sen milyonların başındaki “bir” gibisin… Sen, gözlendikçe gizlenen “sır” gibisin…
Senin projelerine başkalarının akılları değil, hayalleri bile yetişemiyor. Senin çözdüğün problemlerin, başkaları denklemini dahi bilemiyor. Senin, Siyonizm’i sindirecek ve tüm insanlığın huzura ve hürriyete erdirecek siyaset ve stratejilerini uygulamaya değil, anlamaya bile başkalarının beyinleri kafi gelmiyor!..
Niye tüm şeytanlar sana karşı birleşmiştir?… Niye tüm düşmanlar sana karşı kenetlenmiştir?.. Niye tüm Firavunlar, Nemrutlar sana karşı savaş ilan etmiştir?.. İşte bunun için…
Niye tüm mazlumlar senin yanındadır… Niye mü’min milyonlar senin safındadır… Niye iz’an ve insaf ehli insanlar sana hayrandır. İşte bunun için…
Adetullah asla değişmeyecek… Adalet-i İlahi mutlaka yerine gelecektir. İşte buna dayanarak diyoruz ki,
Senin düşmanların yenilecek ,dostların sevinecektir.
Nankörlerin ve hainlerin dökülecek ,sadiklarin seçilecektir .
İmkân ve iktidar sahiplerine
Dalkavuk kiralık, kâtiplerine
Hacı Hoca Haham, Rahiplerine
Makam menfaate, kıymet eylemem!..
Bir kimsenin imanında samimi olduğunun yani sadece Allah’ın rızasını arzuladığının en büyük işaretlerinden biri, küçük basit çıkarlar uğruna doğru Hakk bildiği gerçeklerden sapmaması caymaması ve Hakkı haykırmayı göz ardı etmemesi, her daim Hakk üzere kalması, ihlas üzere Allah’ın hoşnutluğu için gayret ve çaba göstermesidir. Her nimetin Allah’tan geldiğini kavramış, yalnızca Allah’ın hoşnutluğunu hedefleyen, ancak Allah’tan isteyen ve rabbından korkan bir mü’min, elbette basit ve küçük bazı hesapların arkasına takılıp ne hırs gösterecektir ne de koşacaktır. Yani aslında herkes yaptığı her iş oluş eylemde menfaat veya çıkar bekleyip beklememesi o kişinin doğrudan imanıyla ilgilidir.
Allah’ı ve ahireti kavramış inanmış olan bir kimse basit menfaat hesaplarına değer – kıymet vermeyecek ve ihlaslı olmanın yani her şeyi sadece Allah için yapma düşünme haline bürünecektir. Mü’min meşru ölçülerde dünya nimetlerinden de yararlanır ama bunlara aldanarak asla Allah’ı ve ahireti ve asıl görevini unutmaz.
Piyasa, imkan ve iktidar sahiplerine yaranmak isteyen dalkavuklarla dolu malesef… Hem de hacı hoca tarikat cemaat hocaları şeyh alim molla medrese hocası kesimlerde bu hal ve durum malesef oldukça artmış durumdadır. Gerçeği hakikatı bir kısım çıkarları beklentileri dünyevi bir kısım basit menfaatleri makam mevki saygınlık uğruna haksızlıklar karşısında susan ve dilsiz şeytan olup hidayeti kararan topluluklar yüzünden bugün Gazze olsun, Doğu Türkistanlı mazlumlar olsun, dünyanın dört bir yanında acı çeken, açlık içinde kıvranan, Siyonistlerin bombaları altında kalan ezilenlerle dolu yeryüzü… Çok şükür ki dünyevi bir kısım basit çıkarlara aldanmayan yüz vermeyen ASRIMIZA VE KUR’AN’A TERCÜMAN OLAN BİLGE VE YİĞİT İMAN EHLİ MİLLİ ÇÖZÜM sayesinde hakikatler gerçekler Kur’an’ın ifadesiyle HİCR SURESİ 94. AYETTE : ” (Ey Nebim ve Onun varisleri!) Sana emrolunan (hüküm ve hakikatleri) açıkça (kâfir ve zalimleri çatlatırcasına) anlat ve müşriklerden yüz çevirip (saldırılarına aldırma ki, onlardan intikamımızı alacağız!) ” emri gereği ve yine HUD SURESİ 50. ve 51. AYETLERDE :
Ad (halkına da) kardeşleri Hud’u (gönderdik). Dedi ki: “Ey kavmim, (sadece) Allah’a ibadet edin, sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Ancak siz, yalan olarak (tanrılar uydurup düzenlerden ve) iftira edenlerden başkası değilsiniz.”
(Hz. Hud AS:) “Ey kavmim, ben bunun (Hakka davetim) karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. (Hâlâ) Akıl erdirmeyecek misiniz? (Ki ben davet ve hizmet karşılığı sizden makam ve menfaat beklememekteyim.)”
İşte Aziz Erbakan Hocamız da yeryüzündeki insanlığın saadeti için ve kötülerin yok olması yolunda etkisiz olması yolunda Hayat iman ve cihaddır prensibini hiçbir çıkar gözetmeden beklemeden hayatını idame ettirdi ve hep birlikte görüyoruz ki Aziz Erbakan Hocamızın en sadık talebesi ve takipçisi ve devamı olan Milli Çözüm de aynı inanç ,dirayet ve rızai ilahiyeye – rahmeti ilahiyeye – rüyete nail olabilmek için dünya imtihanını vermekte… Hakka Tercüman olmaktadır…
VAADİNİ BEKLERİZ!
Hocanın talebesi diye yalan uydurdular!
Yirmibeş yıldır ümmete kan kusturdular!
Her türlü fesada yol, imkan sundular!
Rikara , fesada minnet eylemem!
Bizler Hocama Elhamdülillah talebe olduk!
Malisef anlamadılar böylece taşlanırdık!
Cennet bedel ister bunu hep bildik!
Dünyayı nefsime cennet eylemem!
Nerede mazlum varsa, yetiş Ya Rabbim!
Bebeler aç, susuz yetiş Ya Rabbim!
Hacılar dua eder kabul buyur Rabbim!
İsrail i yık vaadin var biliriz Ya Rabbim!
Erbakan Hocamızın davası şüphesiz Hak davadır. Hak davanın Hz. Adem’den günümüze temsilci vardır. Hak dava elçisinin gözünden düşmek ise değersiz, şerefsiz (hainliğin, ihanetin, elçiyi hedef almanın, değer verdiklerine düşmanlığın veya alçakça) bir iş sonucudur!
Gayri tüm değerli eşyalar senin olsa bir kıymetin, en yüksek tahtlara diş geçirsen bir şerefin olmaz!
Erbakan Hocamıza (Kur’an’ın asrımızdaki tercümanına) hainlik, ihanet edip İsrail baltasının sapından öte ulaşabildiği bir şeref makam var mı ki sen ulaşasın?
Şeref Hakkın kapısında Kıtmirliktir.
“Böylece, onlardan (Hz. İbrahim’in asrındaki ve sonrasındaki insanlardan) kimi ona inanmış, kimi de ona sırt çevirip (isyan ve inkâra kalkışmıştı). Çılgın ateş olan cehenneme (girmek için elçiye itiraz ve ihanetleri) yeterlidir.” Nisa 55
Hakk; değişmeyen, dönüşmeyen, özelliğini ve güzelliğini yitirmeyen doğrular ve değerler anlamını taşır. Bunlar, her zaman ve her ortamda gerekli ve geçerli olan ve kendisine ihtiyaç duyulan kurallardır.
Hakk: Fıtrata (yaratılış esaslarına) mutabık ve muvafık (uygun) olan, doğal ve sosyal yasalardır.
Bâtıl ise; sabit ve sağlam temelleri bulunmayan, sürekli değişime ve dönüşüme uğrayan, hükmü ve hikmeti bozulup yozlaşan ve sonunda boşa çıkan düşünce ve davranışlardır.
Hakk’ta; tutarlılık, duyarlılık ve devamlılık vardır. “Bâtıl”da ise; fırsatçılık, fesatçılık ve istismarcılık öne çıkmaktadır. Bu nedenle tarih boyunca tüm BÂTIL yollar, HAKK’ın yozlaştırılıp çarpıtılması, istismar ve suiistimale sapılması şeklinde ortaya çıkmıştır.
Hakk: Akli, ilmi, vicdani, İslami, ahlâki, Kur’ani ve insani değerlere dayanır. Bâtıl ise, nefsani, şeytani, hayvani dürtülerden kaynaklanır.
BÂTIL’lar, adları farklı olsa da, tatları aynıdır!
Ancak 56 yıldır hiç değişmeyen, Haklı ve hayırlı çizgisinden vazgeçmeyen MİLLİ GÖRÜŞ=MİLLİ ÇÖZÜM çizgisi de vardır!
Aziz Erbakan Hocamızdan, bugün Ahmet Akgül Üstadımıza:
“Önce ahlâk ve maneviyat, sonra mutlaka ağır sanayi ve yaygın kalkınma!” diye 55 yıl önce çıkılan bu kutlu yolda, daha ilk günkü hedef ve projelerden bir milim sapmadan devam etmek HAKK’a tutunmanın en açık ispatıdır.
“… (Sonunda) azmettiğin zaman, artık Allah’a tevekkül edip (hayırlı işe giriş)…” (Al-i İmran: 159)
Ayetinde emrolunduğu gibi, Allah’ın rızası ve insanların huzur ve hatırı yolunda, haklı ve hayırlı bir niyet ve gayretle, her türlü hazırlığını yapıp, sonunda başarı için sadece Allah’a güvenmek, mü’minlerin şiarıdır.