ERDOĞAN İKTİDARININ;
ZARARI MI ÇOKTU, YARARI MI?
PKK’dan ‘Lozan’ Adımı ve Sevr’i Hortlatma Hazırlığı
PKK-KCK’nın Avrupa’daki elebaşlarından Zübeyir Aydar, “Ortadoğu’da değişen dengelerle birlikte Lozan Antlaşması’nın artık anlamını yitirdiğini” ileri sürerek, “Yeni bir anlaşma, yeni bir sözleşme istiyoruz” küstahlığına kalkışmıştı. 26 Temmuz’da Lozan’da düzenleyecekleri yürüyüş ve mitinge çağrı yapan Aydar, gelinen süreçle beraber bu yıl dönümünün diğerlerinden farklı bir nitelik taşıdığını belirterek, “Muhtemelen haritalar değişebilir, Ortadoğu’da sistem ve statüler dönüşebilir” ifadelerini kullanmıştı. Uluslararası güçlerin de tâbi olduğu bir anlaşmaya olumlu yaklaşan Aydar, “Kürtlerin de içinde yer aldığı yeni bir statüko istiyoruz ve Lozan’ın kapandığını ilan ediyoruz!” diyerek Sevr hazırlığına ve Türkiye’de özerk Kürdistan kurulmasına başlamışlardı.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan sonra “varoluş” belgesi olan Lozan Antlaşması; 102 yıl önce, 24 Temmuz 1923’te İsviçre’nin Lozan kentinde imzalanmıştı. Şimdi sözde Terörsüz Türkiye kılıfıyla, terör örgütü PKK ile yeni açılım süreci sürerken, örgüt Lozan Antlaşmasının yıl dönümü nedeniyle Lozan’da bir yürüyüş ve miting yapma hazırlığındaydı.
ANF’ye konuşan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, Türkiye’nin Tapusu sayılan Lozan için “Bu anlaşma bizim için büyük bir travmadır. Bugün hâlâ bu anlaşmanın yarattığı sonuçların acılarını yaşıyoruz. Bizim açımızdan bu anlaşma bir soykırımın başlangıcıdır, Kürtlerin yok edilme sürecidir; bir katliamlar zinciridir” gibi safsatalar sıralamıştı.
DSG’nin: “Silahlarımızı Teslim Etmeyi Reddediyoruz!” Açıklaması
Demokratik Suriye Güçleri (DSG), silah bırakacaklarına dair çıkan haberleri yalanladı. Sözcü Ebcer Davud, Suriye ordusuna katılmaları için 30 günlük bir takvim belirlendiği ve silahlarını teslim edecekleri yönündeki iddiaları reddedip yalanlamıştı. DSG Sözcüsü Ebcer Davud, Şarku’l Avsat gazetesine yaptığı açıklamada, bölgede artan şiddet ve IŞİD tehdidi nedeniyle silahlarını teslim etmenin şu aşamada mümkün olmadığını hatırlatmıştı.
Ebcer Davud, DSG’nin Suriye Savunma Bakanlığı bünyesine katılması için bir süre belirlendiği yönündeki iddiaları reddederek, şunları aktarmıştı:
“Suriye’de güneyde yaşanan şiddet olayları, IŞİD’in artan tehditleri ve genel güvenlik durumu göz önüne alındığında, silahlarımızı teslim etmemiz söz konusu olmayacaktır!”
DSG olarak; Suriye devlet kurumlarına katılmaya hazır olduklarını belirten Davud, bunun “ancak istedikleri bir anayasal çerçeve içinde, güçlerinin özel statüsünün tanınmasıyla mümkün olacağını” vurgulamış yani özerklik amaçlarını hatırlatmıştı.[1]
Barrack’ın: “Güçlü Ulus Devletler, İsrail’e Tehdittir” Küstahlığı!
ABD Ankara Büyükelçisi ve Suriye Temsilcisi Barrack, “Güçlü ulus devletler İsrail için tehdittir. Özellikle Arap devletleri, İsrail’e bir tehdit olarak görülür” diyerek İsrail’in parçalanmış bir Suriye’yi tercih edeceğini vurgulamıştı. Tom Barrack, Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta ABD merkezli Associated Press (AP) haber ajansına verdiği özel mülakatta, Suriye’deki çatışmalar ve İsrail’in saldırılarına dair açıklamalar yapmıştı.
‘İsrail’in saldırısında ABD’nin sorumluluğu yok’ iddiası
İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırılarına ABD’nin müdahil olmadığını savunan Barrack, “ABD’ye sorulmadı, o kararda ABD’nin katılımı yok, İsrail’in kendi meşru müdafaası için olduğunu düşündüğü meselelerde ABD’nin sorumluluğu yok” diyerek ABD münafıklığını ortaya koymuşlardı.
Oysa bölgedeki tek ulus devlet Türkiye olmaktaydı. Yani Barrack “İsrail için asıl tehdit Türkiye’dir!” demeye çalışmıştı.
İsrail’in Necis Meclisi’nde Batı Şeria’nın İlhakı Onaylanmıştı!
İsrail meclisi, Batı Şeria’nın ilhakını öngören tasarıyı oylamış; 71 milletvekili ‘evet’, 13 milletvekili ise ‘hayır’ oyu kullanmıştı. Filistin yetkilileri ise, oylamanın ülkenin geleceği için tehdit olduğunu hatırlatmıştı.
İsrail meclisinde Batı Şeria’nın ilhakını öngören tasarının oylandığı oturumda; 120 milletvekilinden 71’i “evet” derken, 13’ü “hayır” oyu kullanmıştı. 37 Milletvekili ise çekimser kalmıştı. Yani Siyonist İsrail Meclisi’nin (daha doğrusu Terör Şebekesinin) sadece %10’u bu vahşet ve dehşete karşı çıkarken %90’ı Kuduz Netanyahu’nun çılgınlık ve barbarlıklarına destek oluyorlardı!..
Türkiye Dahil 10 Ülke, İsrail’i Kınamıştı
Aralarında Türkiye Cumhuriyeti’nin de bulunduğu 10 ülke ile Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı, işgal altındaki Batı Şeria üzerinde sözde ‘İsrail egemenliğini’ dayatan bildirinin İsrail Meclisi tarafından onaylanmasını güya şiddetle kınamışlardı.
Zaten bunların kınamaktan ve sızlanmaktan başka hiçbir şey yapamayacaklarını bildikleri için, Siyonist İsrail bu denli şımarmıştı.
İsrail’in Gözü 4 Trilyon Dolarlık Gazze Gazındaydı
Gazze Denizi’nin 30 trilyon metreküp doğal gaz barındırdığı ve getirisinin 4 trilyon dolar olacağı tahminleri konuşulmaktaydı. Filistin halkının kendi hakları olan Gazze Denizi sahasını kullanabilmesi, Filistinlileri dış yardıma bağımlı olmaktan kurtaracaktı. Uzmanlara göre İsrail’in burada hiçbir yasal hakkı bulunmamaktaydı.
Projede yer alan bir uzman ve Filistin’in kullanılmayan gaz rezervleri üzerine yeni bir kitabın yazarı olan Michael Barron‘a göre, Filistin’in egemen bir devlet olarak uluslararası alanda tanınması, Gazze Denizi doğal gaz sahasını geliştirme hakkını çevreleyen yasal belirsizlikleri de çözmüş olacaktı. İngiliz The Guardian gazetesine konuşan Barron, bölgenin yaklaşık 30 trilyon metreküp doğal gaz barındırdığını ve bunun getirisinin 4 trilyon dolar olacağını vurgulamıştı.
Irak Petrol Boru Hattı Anlaşması İptal Edildi: Türkiye’ye 1 Milyar Dolarlık Fatura Çıkarıldı!
Türkiye ile Irak arasındaki 50 yıllık petrol boru hattı anlaşması Cumhurbaşkanlığı kararıyla sona erdirilip askıya alınmıştı. Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, bu kararın ardında yatan milyar dolarlık ceza krizine ilişkin, “1 milyar dolarlık cezayı, cezaya sebep olan AKP’li beceriksiz yöneticiler ödesin” ifadelerini kullanmıştı.
Deniz Yavuzyılmaz, AKP’nin; 1973 yılında Irak ile yapılan 50 yıllık ham petrol boru hattı anlaşmasından çekilme kararına karşı çıkarak, Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin Türkiye’ye verdiği 1 milyar dolarlık cezanın siyasi sorumluluğunun AKP yönetiminde olduğunu vurgulamıştı.
Bağdat-Erbil Uzlaşısının Ardından Türkiye Yeniden Hazırlanmıştı.
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Irak Çalışmaları Araştırmacısı Sercan Çalışkan, Anadolu Ajansı muhabirine yaptığı değerlendirmede, IKBY’nin günlük 230 bin varil petrolü federal hükümete teslim etmeyi taahhüt etmesinin taraflar arasında ortak bir iradenin şekillenmeye başladığına işaret ettiğini belirterek, “Anlaşmanın teknik yönlerinin ötesinde, Bağdat-Erbil hattında süregelen gerginliklerin yumuşaması, Türkiye üzerinden petrol ihracatını sağlayan Kerkük-Ceyhan Boru Hattı’nın yeniden devreye alınması için gerekli zemini oluşturabilir” açıklamasını yapmıştı.
Daha önce “Irak’ı asla parçalatmayız!” havaları atan, sonra İsrail Güdümlü Barzanistan’ı tanıyıp Irak’ı fiilen parçalatan Erdoğan iktidarı, şimdi Irak Merkezi yönetimle Kürt yönetimi arasında sıkışıp kalmıştı.
Çelik Kubbe’ye Güç Katacak 5 Yeni Ürün İlk Kez Tanıtılmıştı.
İstanbul IDEF 2025 Fuarı’nda ASELSAN’ın 5 yeni ürünü ilk kez tanıtılmıştı. Türkiye’nin Çelik Kubbe Sistemine güç katacak ürünlerin isimleri Göktan, Ejderha, Koral 200, Gürz ve Turan olmaktaydı. “Oyun değiştirici harp sistemleri” lansmanında ASELSAN’ın 5 yeni ürünü elbette göğsümüzü kabartmıştı. ASELSAN Genel Müdürü Ahmet Akyol; Göktan, Ejderha, Koral 200, Gürz ve Turan’ın %100 yerli ve milli olduğunu vurgulamıştı. Akyol, Ejderha sisteminin elektromanyetik tehditleri, kamikaze dronları geleneksel yöntemlerle değil yeni bir anlayışla bertaraf ettiğini hatırlatmıştı.
Yeni sistemler hakkında konuşan Ahmet Akyol 5 yeni sistemi kısaca şöyle tanıtmıştı:
GÖKTAN
Karadan karaya atılan, yüksek hassasiyete sahip güdümlü mühimmat sistemidir. Hedefleri nokta atışıyla vurmak üzere geliştirilmiştir.
EJDERHA
Yüksek teknolojiye sahip elektromanyetik dron önleyicidir. Özellikle mini ve mikro dron tehditlerine karşı etkili bir savunma sistemidir.
KORAL 200
Elektronik harp sistemidir. Düşman radarlarını kör ederek, hava araçlarının güvenli biçimde görev yapmasını sağlayıp, Türkiye’nin elektronik savaş kabiliyetini ileri seviyeye yükseltmiştir. Ayrıca düşman hava savunma sistemlerinin radarlarını kör etmektedir. Yaşanan saha deneyimleri sonrası geliştirilmiş bir yeni sistemdir.
GÜRZ
İnsansız hava savunma sistemidir. Otonom yapısıyla hava tehditlerine karşı hızlı ve etkin müdahale imkânı vermektedir.
TURAN
Yüksek hızlı ve kesintisiz iletişim sağlayan gelişmiş bir haberleşme omurgası yerindedir. “Çelik Kubbe” konseptinin temel yapı taşlarından birisidir.
Ve asıl “Tayfun Block 4” Füzesi umutlarımızı artırmıştı!
Erbakan Hoca’nın kurduğu ROKETSAN tarafından, yerli ve Milli imkânlarla hazırlanan ve Hipersonik Füze olarak tanıtılan Tayfun Block 4 balistik füzesi ise, hepimizi gururlandırmıştı. Ancak Erbakan Hocamızın hiçbir ilgili ve yetkili tarafından bir kez olsun minnet ve şükranla anılmaması ise nankörlüğün daniskasıydı!..
İşte Erbakan Hocamızın Kurduğu Savunma Sanayi Fabrikaları
TUSAŞ (Türk Uçak Sanayi Anonim Şirketi)
TÜMOSAN (Türk Motor Sanayi)
TAKSAN (Takım Tezgâhları Sanayi)
TEMSAN (Türkiye Elektromekanik Sanayi)
ASELSAN (Askeri Elektronik Sanayi)
ROKETSAN (Elmadağı Roket Üretim Sanayi)
MKE (Makine Kimya Endüstrisine bağlı)
– Kırıkkale Mühimmat Fabrikası
– Ankara Gazi Fişek Fabrikası
– Kırıkkale (Namlu, Düğme) Çelik Fabrikası
– Silah ve Tüfek Fabrikası
– Kırıkkale Top ve Otomobil Parçaları Fabrikası
TESTAŞ (Türkiye Elektronik Sanayi)
TESTAŞ TESİSLERİ;
– Elektronik Sanayi Üretimi
– Aydın Tesisleri
– Erzurum Tesisleri
– Pasinler Tesisleri
– Kondansatör Tesisleri
– Elektromekanik Devre Elementleri
– Numerik Kontrollü Tezgâh Tesisleri
– Askeri Telsiz Üretimleri
– Otomatik Telefon Santral Üretimleri[2]
Maalesef Siyonist İsrail’e silah sağlayan firmalar da çağrılmıştı!
Gazze’deki Siyonist soykırıma destek sunan firmaların IDEF 2025’e katılımı için Filistin eylem komitesi “Bu tavır, soykırımı pazarlama ve meşrulaştırma amaçlıdır!” uyarısı yapmıştı. Zaten Baykar’ın ortaklık kurduğu İtalyan savunma şirketi LEONARDO İsrail’le silah ticareti yapıyordu. Hatta Siyonistlerle gizli ortaklığı tartışılıyordu.
“Katil İsrail, İşbirlikçi Erdoğan” Sloganına 16 Gözaltı
Filistin Eylem Komitesi, İstanbul’daki IDEF 2025 Savunma Sanayi Fuarı’nda İsrail’e silah sağlayan şirketlere yer verilmesini protesto etmekte haklıydı. Eylemin ardından polis 16 kişiyi “yoldan, metrobüsten ve evlere yapılan baskınlarla” gözaltına almışlardı. Gerekçe, Cumhurbaşkanına hakaret sayılmıştı. Eylemde, “Nehirden denize özgür Filistin”, “Filistin halkı yalnız değildir”, “Filistin’e özgürlük, İsrail’e boykot”, “Soykırımcı sermaye İstanbul’dan defol”, “Katil İsrail, işbirlikçi AKP” sloganları atılmıştı. Polis, bazı sloganlar için eylemcilere uyarı anonsu yapmıştı.
Burada basın açıklamasını okuyan Öyküm Bozkurt, fuarın; İsrail ordusunu besleyen onlarca şirkete alan açtığını hatırlatmıştı:
“Filistin halkının yaşam hakkı pahasına soykırımdan para kazanan bu şirketlerden birçoğu bugün İstanbul’da IDEF 2025’te ağırlanıyor ve Filistinliler üzerinde test ettikleri silahları pazarlamaları sağlanıyor.” deyip AKP’nin İsrail politikasını eleştirerek şunları aktarmıştı:
“Her fırsatta Filistin halkının yanında olduğunu söyleyen siyasi iktidar, Filistinlilerin açlıktan artık onar onar ölmeye başladığı bugünlerde; soykırımcı İsrail ordusuna F-16 ve F-35 savaş uçakları, saldırı helikopterleri, füzeler, zırhlı araçlar, radar sistemleri, denizaltılar ve daha pek çok askeri mühimmat ve teknoloji üreten Lockheed Martin’e, Bae Systems’e, Leonardo’ya, TKMS’ye, GE Aerospace’e, Rolls Royce Power Systems’e, Honeywall’a, HP’ye, Leupold’a ve Teledyne’e en üst düzeyde koruma sağlayarak ürünlerini pazarlamalarını sağlıyor. Bu ikiyüzlülüğü artık kimse daha fazla kabul etmiyor. Bu şirketlerin ülkeye sokulması ve böylesi etkinliklerde yer bulması, soykırım ortağı şirketlerin bu suçu daha fazla işlemeye teşvik edilmesi demektir. Türkiye devleti, suç ortaklığına son vererek soykırımda payı olan bu şirketleri ülkeden çıkarmalı ve bu şirketlerle ortak yapılan tüm faaliyetleri yasaklamalıdır. Gelinen noktada, Türkiye hükümeti daha fazla gecikmeden İsrail’e açık bir askeri ambargo kararı almalıdır.”
Eylem sonrası gözaltına alınmışlardı!
Protestocular eylemi olaysız sonlandırmıştı. Ancak, polis eylemin ardından dağılan grup içerisindeki isimleri gözaltına almıştı. Bianet’in ulaştığı komite kaynakları, eylemin hemen ardından başlayarak “yoldan, metrobüsten, evden gece baskınlarıyla” en az 16 kişinin gözaltına alındığını saptamıştı. Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen protestoculara burada ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçlaması yapılmıştı. Gözaltı nedeninin “Katil İsrail, işbirlikçi Erdoğan” sloganı olduğu anlaşılmıştı.
Baykar’ın Azerbaycan’la Ortak Savunma Ağı
Türkiye ile Azerbaycan arasındaki savunma işbirliği, IDEF-2025 Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı kapsamında atılan stratejik imzayla yeni bir boyuta taşınmıştı. Azerbaycan Savunma Bakanlığı ile Türk savunma teknolojileri firması Baykar, “Lojistik Destek ve Satış Anlaşması” imzalayarak, iki ülke arasındaki askeri teknoloji ortaklığını daha ileri taşımışlardı. Anlaşma, Milli Savunma Bakanlığı himayesinde İstanbul’da düzenlenen IDEF-2025 Fuarı’nın en dikkat çeken gelişmelerinden biri sayılmıştı.
İyi de İlham Aliyev’in, Azerbaycan’ın petrolü dahil, tüm imkânlarını Kuduz İsrail’in emrine verdiğini bilmeyen kalmış mıydı?
Baykar’ın ortak girişim kurduğu Leonardo’nun İsrail bağlantıları
Hatırlayınız; Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan’ın 29 Nisan 2025’te Roma’da İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’ye gerçekleştirdiği ziyarette, Baykar Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar ve Leonardo CEO’su Roberto Cingolani bir protokol imzalamıştı. İtalya’da çok sayıda sendikanın katıldığı ve ağırlıkla ulaşım sektöründe etkisi hissedilen ulusal grev sırasında, işçi sendikaları konfederasyonu USB, Roma, Floransa, Napoli gibi birçok kentte Leonardo binalarının önünde eylem yapmışlardı. Sendika; Leonardo şirketini, “Gazze’deki soykırıma suç ortaklığıyla” suçlamıştı.
İşte Baykar ile Leonardo, Paris’teki havacılık fuarında bir ortak girişime imza atmışlardı. 16 Haziran’da imzası atılan ortak girişim sonrası Türkiye’de sosyal medyada, basında ve muhalefet kanadında tepkiler yoğunlaşmıştı. Hatta Gelecek Partisi Genel Başkanı, “Her zaman gururla desteklediğimiz Baykar’ın, İsrail’in ölüm makinelerinin tedarikçisi Leonardo ile bu ortamda bir anlaşma imzalaması, hamaset ile işbirlikçilik arasında gidip gelen riyakâr politikanın bir yansımasıdır” ifadelerini kullanmıştı.
ABD’nin Rum Kıbrıs’ındaki Tehlikeli Hazırlıkları!
ABD, Yunan adaları yoluyla Doğu Akdeniz’de yeni adımlar atmaya başlamıştı. Temsilciler Meclisi’ne sunulan tasarılarla Yunan adalarında üs arayışı ve Rum silah ambargosunun kaldırılması tartışılmaktaydı. Bu tasarının altında yine hem Cumhuriyetçilerin hem de Demokratların imzası bulunmaktaydı. Chris Pappas, Gus Bilirakis, Dina Titus ve Nicole Malliotakis’in hazırladığı tasarı, “Kıbrıs Ambargosuna Son Yasası” adını taşımaktaydı.
Tasarıyla ilgili bir açıklama yapan Temsilciler Meclisi Üyesi Chris Pappas, “Kıbrıs Cumhuriyeti Doğu Akdeniz’de kararlı bir demokratik müttefik ve bölgesel güvenliğin sağlanmasında önemli bir ülkedir. Bu politika değişikliği, ABD-Kıbrıs ikili ilişkilerini daha da güçlendirecek, güvenlik ve savunma alanında işbirliğine yönelik karşılıklı taahhüdümüzü destekleyecek ve uzun vadeli planlama ve tedarik koordinasyonunu geliştirecektir.” itirafında bulunmuşlardı.
ABD’nin Güney Kıbrıs’a yönelik ambargoları kaldırması; Türkiye’yi kıskaca almak ve İsrail’i rahatlandırmak amaçlıydı.
Çin de dolaylı şekilde Gazze katliamına katılmıştı!
İsrail gazetesi Globes, İsrail ordusunun Çin yapımı binlerce İHA siparişi verdiğini ve bu araçların başta keşif amaçlı kullanılsa da zamanla ölümcül silahlara dönüştürüldüğünü yazmıştı. İsrail merkezli +972 dergisi ile Local Call tarafından yayımlanan kapsamlı soruşturmada ise, Çin yapımı ticari İHA’ların sivilleri hedef almak amacıyla silahlandırıldığını vurgulamışlardı.
Çin Dronuyla Bisikletli Çocuğa Saldırı İtirafı
İddialar, Gazze’de görev yapan yedi asker ve subayla yapılan görüşmelere dayanmaktaydı. Çin yapımı EVO model dronların manuel olarak kullanıldığı ve çocuklar dahil sivillerin kasıtlı olarak hedef alındığı hatırlatılmıştı.
Soykırımdaki Çin Katkısı Görüntüyle Kanıtlanmıştı!
Ayrıca Filistinli gazeteci Yunus Tairavi, Çin’e ait EVO modeli bir dronun el bombası attığına dair görüntüler yayımlamıştı. Saldırı, Gazze’nin kuzeyindeki Netzarim Koridoru’nda yapılmıştı. Görüntülerde, kumanda ekranında “Demir Top Atıcı Cihazı” ibaresi yer almıştı.[3]
Evet, küfür tek milletti… ÇİN de Kuduz İsrail’in tarafındaydı!
Şimdi soruyoruz: Türkiye, İsrail’e Karşı Eylem Planını Neden İmzalamamıştı?
Türkiye, Temmuz 2025’te Lahey Grubu’nun İsrail’e karşı uygulanacak yaptırımları içeren altı maddelik Eylem Planı’nı imzalamamıştı.
Lahey Grubu Ne Amaçlıydı?
Güney Afrika, İsrail’e karşı Aralık 2023’te Uluslararası Adalet Divanı’nda “soykırım” davası açmıştı. Lahey Grubu, 31 Ocak 2025’te Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail’e karşı aldığı kararların uygulanması amacıyla yola çıkmıştı. Grubun kurucu üyeleri; Güney Afrika, Malezya, Namibya, Kolombiya, Bolivya, Şili, Senegal, Honduras ve Belize’ydi.
Lahey Grubu, 15-16 Temmuz 2025’te Kolombiya’nın başkenti Bogota’da olağanüstü gündemle toplanmıştı.
Bogota Acil Durum Konferansı’na, kurucu üyelerin daveti üzerine Türkiye dahil 30 ülkenin temsilcileri de katılmıştı. Türkiye’den konferansa Dışişleri Bakan Yardımcısı Levent Gümrükçü katılmıştı.
Eylem Planı’nda kimler vardı?
Konferans sonrası yayımlanan ortak bildiride İsrail kınanmış, altı maddelik somut bir eylem planı da imzaya açılmıştı. Otuz ülkeden sadece 12’si (Bolivya, Kolombiya, Küba, Endonezya, Irak, Libya, Malezya, Namibya, Nikaragua, Umman, Saint Vincent ve Grenadinler ve Güney Afrika) eylem planını imzalamıştı.
Eylem Planı’nda İsrail’e karşı şu önlemler yer almıştı:
• İsrail’e silah, mühimmat, askeri alanda kullanılacak yakıt ve çift kullanımlı ürünlerin gönderilmesinin tümüyle engellenmesi,
• İsrail’e silah ya da mühimmat taşıyan gemiler, bandırası ne olursa olsun limanlara sokulmaması, yakıt ya da herhangi bir hizmet verilmemesi,
• İmzacı ülkelerin bandırasındaki yük gemilerinin İsrail’e hiçbir şekilde askeri malzeme, yakıt ya da çift kullanımlı malzeme taşımaması; taşıyan gemilerin bandıralarının iptal edilmesi,
• İmzacı tüm ülkelerin İsrail’le halihazırda yürürlükte olan tüm kamu anlaşmalarını gözden geçirmesi, gerektiğinde iptal etmesi,
• İmzacı ülkelerin, uluslararası hukuk kuruluşlarının İsrail hakkında aldığı ceza ve yaptırım kararlarının tam olarak yerine getirilmesi,
• İmzacı ülkelerin, işgal altındaki Filistin topraklarında suç işleyenlerin kendi mahkemelerinde de ceza alabilmelerini sağlamak için hukuk sistemlerinde gerekli değişiklikleri yapması gerektiği…
İsrail’in bölgedeki en önemli müttefiki Azerbaycan’ın Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı üzerinden İsrail’e petrol satışına devam ettiği bilinmekteydi. Ankara’nın reddettiği bir diğer iddia da bazı üçüncü taraflar üzerinden İsrail’e çelik satışının devam ettiği meselesiydi.
Zengezur Koridoru’nun ABD Şirketine Devredilmesini Teklif Eden Hain Kim Olaydı?
Erivan yönetimi, Nahçıvan’a uzanacak Zengezur hattının işletmesini bir Amerikan firmasına bırakmayı prensipte kabul ettiğini açıklamıştı. Koridorun “Trump Köprüsü” adıyla hayata geçmesi tasarlanmıştı. Türkiye’nin (AKP hükümetinin) önerdiği model resmen masadaydı!? İspanyol haber sitesi Periodista Digital ve Operative Media’nın geçtiği bilgilere göre, Ermenistan hükümeti, Azerbaycan’ın ana kara parçasını Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ne bağlayacak Zengezur Koridoru’nu bir Amerikan şirketine devretmeyi kabul ettiğini duyurmuşlardı.
“Trump Köprüsü” adıyla 42 kilometrelik hat planlanmıştı!
Gizli mutabakata dayandırılan bilgilere göre, koridorun uzunluğu 42 kilometre olacak ve “Trump Köprüsü” adıyla anılacaktı. Söz konusu koridor, Sünik (Zengezur) bölgesi üzerinden geçerek Azerbaycan’ın batı topraklarını Nahçıvan’a bağlayacak şekilde tasarlanmıştı. Turkiyegazetesi.com.tr ulaştığı gizli mutabakat metnine göre, Azerbaycan’ın ana karası ile Nahçıvan’ı birbirine bağlayacak Zengezur Koridoru’nun işletmesinin, yaklaşık 1000 kişilik özel bir Amerikan askeri şirketine devredilmesi planlanmıştı. Şirket, sahada güç kullanma yetkisine de sahip olacaktı.
Ermenistan, Azerbaycan ve Amerika Birleşik Devletleri arasında imzalanan mutabakat zaptı, üç ülkede de resmen onaylanmıştı. Ermenistan, koridor üzerinden elde edilen gelirin yalnızca %30’unu alacaktı. Geriye kalan %70’lik payın nasıl dağıtılacağı kamuoyuna açıklanmamıştı. Mutabakata göre, Ermenistan topraklarında Amerikan askeri varlığı konuşlanacaktı. Ancak bu güçler, resmi Amerikan ordusu değil, özel askeri şirket mensupları olacaktı.[4]
İran sınırında ABD etkisi artacaktı!
Mutabakat metninde, Zengezur Koridoru güzergâhında faaliyet gösterecek özel Amerikan askeri şirketinin, Ermenistan topraklarında ve İran sınırına yakın bölgelerde konuşlanacağı hatırlatılmıştı.
ABD’nin 100 yıllık koridor planı, Türkiye’yi devre dışı bırakmıştı!
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, New York’ta bir grup gazeteciye yaptığı açıklamada, Zengezur Koridoru’nun kontrolünün tarafsız kalması için “32 kilometrelik güzergâhın 100 yıllığına ABD merkezli bir şirkete devredilmesini teklif ettiklerini” açıklamıştı. Barrack, bu teklifi Trump yönetiminin resmi önerisi olarak aktarmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın: “Diğer ülkelere de fayda sağlayacaktır!” kof çıkışları…
Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ziyaretinden dönüşte uçakta gazetecilerin sorularını cevaplarken, Zengezur Koridoru’nun Amerika Birleşik Devletleri’ne kiralanması yönünde gündeme gelen tekliflere ilişkin değerlendirmeler yapmıştı. Erdoğan, koridorun yalnızca Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye için değil, bölgedeki tüm ülkeler için stratejik öneme sahip olduğunu vurgulamıştı.
Şimdi soruyoruz:
Hayati öneminden dolayı, bizzat Atatürk tarafından hayali kurulan ve bu maksatla Nahçıvan’la sınırımız olsun diye İran’la toprak değişimi sağlanan… Ve Türkiye’mizi Orta Asya’ya ve tüm Uzak Doğu’ya bağlayacak olan bu tarihi ve stratejik projenin Amerika’ya peşkeş çekilmesi teklifini sunan ve bu “Vatana ihanete” göz yuman hainler kimler olmaktaydı?
Milli Görüş lideri, Refah-Yol Başbakanı merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile merhum KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş arasında geçen tarihi konuşmanın ana hatları!
1990’lı yıllardır. Refah Partisi’nin bir etkinliği yapılmaktadır. Ankara, Yükseliş Koleji’nin salonu hazırlanmıştır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş da bu toplantıya davetli olarak katılmıştır.
Merhum Denktaş, Refah Partisi Genel Başkanı merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile görüşme esnasında Erbakan Hocamıza hitaben, “İslam ülkeleri bizim KKTC’mizi devlet olarak neden tanımıyor?” diye kritik bir soruyu hatırlatmıştır.
Erbakan Hocamızın, Rauf Denktaş’ın bu çıkışına yönelik yanıtı çarpıcıdır:
“Rauf Bey, sen kendini tanıyor musun ki! Amerika çağırıyor, İngiltere çağırıyor hemen koşa koşa gidiyorsun! Sen Rauf Bey, Devlet Başkanısın! Her çağrılan yere gidilmez, gitmemelisin! Onlar senin ayağına gelsin!”
Rauf Denktaş, “Hocam, ben de gitmek istemiyorum, ama Ankara’daki iktidar olan Masonlar bana git diyor, onlar beni gönderiyor!”
Erbakan Hocamız, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a soruyor;
“Siz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin devlet olarak tanınması için İslam ülkelerine, KKTC’nin Meclis kararı olarak resmi bir yazı gönderdiniz mi, aldınız mı böyle bir karar? Böyle bir çalışmanız var mı? Zira siz talep etmeden neyi, kimi tanıyacak İslam ülkeleri?”
(Peki şu dindar Kahraman Erdoğan iktidarının 24 yılından sonra soralım:)
• KKTC’yi halen tanıyan İslam ülkeleri var mı?
• KKTC’yi halen tanıyan Türk Cumhuriyetleri var mı?
• Bırakın tanımayı, hatta bazı Türk Cumhuriyetleri KKTC’yi ‘işgalci’ konumda gösteren anlaşmaya bile maalesef imza atmadılar mı?
• Bu Türk Cumhuriyetleri, maalesef ve de ne yazık ki Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nde temsilcilik açmaktan dahi sakındılar mı?
Cennetmekân Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın çelik iradesi ile 20 Temmuz 1974 tarihinde gerçekleşen Kıbrıs Barış Harekâtı’nın yıldönümünde bu önemli toplantıyı ve de konuşmayı siz değerli okurlarımıza özellikle hatırlattık…[5]
ÜSTAD AHMET AKGÜL HOCAMIZIN SON VİDEOSUNDA VURGULADIKLARI GİBİ;
“İsrail’i durdurmak için önce işbirlikçilerden kurtulmak lazımdı.”
AZİZ ERBAKAN HOCAMIZ 1980 YILINDA TRT DE BİR PROGRAMDA ;
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki:
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU;
Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması,
Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması
ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
Prof. Dr. Necmettin Erbakan
(TRT Basın Toplantısı, Yazarlar soruyor – Nisan 1980)
SÖZÜNÜN GERÇEKLEŞMESİ İLE ADİL DÜZENE DAYALI YENİ BİR DÜNYA KURULACAKTIR İNŞALLAH.
“Zafer İnananlarındır ve Zafer Yakındır!”
Hamas’ı sahada yenmeyen Siyon – Haçlı Birliği, masada İslam Ülkelerinin münafık liderleriyle yenmeye çalışıyorlar!
Hamas bir fikir ve ideolojidir!
Erbakan Hocamızın kuruculuğunda öncülük ettiği Hamas’ı yenemediniz, yenemeyeceksiniz!
Uykularınız kaçsın! kısıtlı imkanlara sahip bir avuç Mücahit, bütün Siyonistlere diz çöktürdü!
Kıbrıs Fatih’i Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Kıbrıs Bayrağında, Siyonistlere gereken cevabı vermiştir. Evet!
“Kızıldeniz Firavun’a nasıl mezar olduysa, Akdeniz’de İsrail’e mezar olacaktır!”
Hamas’ın kuruculuğunda öncülük eden Erbakan, Siyonizm’e cehennemi yaşatacak olan tek bir lider yetiştirmesi gerekiyordu, O’nu da yetiştirdi Elhamdülillah!
Münafık işbirlikçilerden kurtulmak yarından daha yakın!
Bütün dünyanın gözü önünde yaşanan bu soykırımın bedelini, bütün dünyanın canlı yayından izlemesi artık an meselesi..
“Bulutlar dağılınca, Erbakan mührünü göreceksiniz!”
Üstad Ahmet Akgül
Yazıda son dönem AKP-İSRAİL politikası özetlenmiş, ACABA SİYASİLER BUNLARI HİÇ OKUMUYOR MU? Karanlık sonumuzu görmüyorlar mı?!
Yazıdaki:
“…Zengezur Koridoru’nun işletmesinin, yaklaşık 1000 kişilik özel bir Amerikan askeri şirketine devredilmesi planlanmıştı. Şirket, sahada güç kullanma yetkisine de sahip olacaktı…” bilgisi korkunç, resmen kuşatılıyoruz ve her gün farklı bir işbirliğine tanık oluyoruz.
İsrail’e petrol kesilseydi, o tanklar çalışmayacaktı! Hamas 2006’daki gibi yine kazanabilirdi! Hoş, kimden ne bekliyoruz ki?
Ve Emperyalist Batının Filistin’i tanımasının da sebebini biliyoruz: güya yardım için asker yollayıp tek direniş olan Hamas’ı yok edecekler. Ve iktidarımız bu eyleme de şimdiden hazır!
İlahi adalet asla şaşmaz, tarih kitapları yarın yazacak her icraatı!
Allah’ın vaadi Haktır, Ahir Zamanda zafer adalet savaşçılarının olacak! Zafer mazlumların olacak!
Mevcut iktidarın son ABD ziyareti de tekraren gösteriyor ki; Siyonist ve Emperyalist Amerikan yönetimi ülkemizi yönetenlerden çok çok memnunlar.
Bu da bize Bakara Suresinin 120. Ayeti Kerime sini hatırlatmaktadır.
Dolayısıyla mevcut hükümetlerinin ülkemize ve ümmete yararlarını futbol topu kadar kabul etsek zararları Stadyumdan kat be kat büyük olduğu aşikar olmuştur.
Bakara Suresi 120
Sen onların milletlerine (Siyonist ve emperyalist emellerine ve zulüm düzenlerine) tâbi olmadıkça Yahudi ve Hristiyanlar, kesinlikle Senden (ve Ümmet-i Muhammed’den) asla razı olacak (memnun kalacak) değillerdir. (Eğer Yahudi ve Hristiyanların zalim takımı, Müslüman bilinen kimselerden razıysa ve yardımcı oluyorlarsa, anlayın ki bunlar, kendilerinin güdümüne girmişlerdir.) De ki: Şüphesiz (tek) kurtuluş ve huzur yolu, Allah’ın yoludur (Peygamberin sünneti ve sistemidir). Eğer Sana gelen bunca ilimden (ve Kur’ani haber ve hükümlerden) sonra onların (yani Siyonist ve emperyalist odaklara yanaşanların) hevâlarına (ve şeytani arzularına) uyacak olursan, (artık) Senin için Allah (tarafın)dan ne bir dost, ne de bir yardımcı kalıverir.
https://www.mealikerim.com/2/bakara/120
İktidarın her söyleminin tersini yaptığı, seçim öncesi verdiği her vaadin aksine davrandığı, hiçbir zaman milli bir duruş sergileyemediği, Gazzenin karşısında İsrailin tarafında olduğu, her şeyi ya Geç ya hatalı ya eksik ya da yanlış yaptığı artık aşikar olmuştur.
Ama siyasi hayatının ilk zamanlarından bu yana hiç bırakmadığı, ısrarla ve başarıyla sürdürdüğü bir görevi var ; “BOP eş başkanlığı”
– PKK ile yapılan kirli pazarlıkların
– Sevri tekrar aktive etme çabalarının
– Ortadoğunun yerle bir edilmesinde oynadığı rolün
– Halkımızın zihninin böylesine uyuşturulmasının,
– Zengezur koridorunun peşkeş çekilmesinin
– Ülkemizin faiz batağında inim inim inlemesinin
– Libyanın bu hale gelmesinde oynadığı rolün
– ve daha nice eylem ve politikaların,
Bu görev kapsamında azim ve kararlılıkla gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
Siyonizm’in devrilmesi işbirlikçilerin kahrolması!..
PKK-KCK nın sözde, Avrupa başelebaşısının Türkiye’nin tapusu ve “varoluş” belgesi olan, Lozan anlaşması yerine yeni bir anlaşma (Serv yani işgal ve Türkiyenin yok olması ) talebinde bulunması!
DSG’nin: “Silahlarımızı Teslim Etmeyi Reddediyoruz!” Açıklaması
Barrack’ın: “Güçlü Ulus Devletler, İsrail’e Tehdittir” Küstahlığı!
bölgedeki tek Ulus Devletin Türkiye olduğuna göre hedef olarak Türkiye’yi göstermesine karşın ne hükümetten ne muhalefetten ne de sivil toplum örgütlerinden ses çıkmamıştı..
İsrail’in Necis Meclisi’nde Batı Şeria’nın İlhakı Onaylanmıştı! İsrail meclisinin %90 nın bu zülme onay vermesi manidar.
Türkiye dahil sözde 10 İslam ülkesi her zaman olduğu gibi sadece kınamışlardı..
Zaten bunların kınamaktan ve sızlanmaktan başka hiçbir şey yapamayacaklarını bildikleri için, Siyonist İsrail bu denli şımarmıştı.
İsrail’in Gözü 4 Trilyon Dolarlık Gazze Gazındaydı. İngiliz The Guardian gazetesine konuşan Barron, bölgenin yaklaşık 30 trilyon metreküp doğal gaz barındırdığını ve bunun getirisinin 4 trilyon dolar olacağını vurgulamıştı.
Daha önce “Irak’ı asla parçalatmayız!” havaları atan, sonra İsrail Güdümlü Barzanistan’ı tanıyıp Irak’ı fiilen parçalatan Erdoğan iktidarı, şimdi Irak Merkezi yönetimle Kürt yönetimi arasında sıkışıp kalmıştı.
Erbakan Hocanın kurmuş olduğu Askeri ve teknolojik sanayi ve fabrikaların günümüzde ne denli büyük hizmetler olduğu görülmektedir! ama maalesef ne devlet yetkilileri ne de toplum tarafından takdir edilmemektedir!
Zengezur koridorunun ABD ye peşkeş çekilmesine destek olan akp iktidarı işbirlikçilik ve uşaklıkta rakip tanımıyordu!.. Azerbaycan başkanı bizimkinin gardaşı Haydar Aliyev de aynı ihanete ortaktılar..
Çellik Kubbe ve savunma sanayiindeki çalışmalarımız gurur vericiydi ancak, baykar gibi kurumlarımızın Siyonist İsrail’e silah teknolojileri konusunda işbirliği yapan Leonardo şirketi ile olan işbirliği ve ortaklkları ihanet değil de nedir!?
rahmetli Erbakan Hocamızın, rahmetli Rauf Denktaş’a hatırlatmaları ve tavsiyeleri ne kadar manidar!
AKP iktidarının savunma sanayi fuarında Siyonist İsrail ile işbirliği yapan ve silah satan Siyonist şirketleri davet etmesi ve onların daha da yüzsüzleşip şımarmalarına vesile olmaları mide bulandırıcıydı ve şeytana parmak ısırtacak cinsen alçaklıklardı!..
Başta ülkemizde ve dünyada büyük değişim ve devrim şarttı Erbakan Hocamızın hazırlıklarını yaptığı Adil Düzen kurulacaktı ve inşaAllah bu görevi Milli Çözüm yerine getirecekti..
“Bu savaş, sahada ve masada değil; Hz. İsa’da bitecektir!” (Ahmet Akgül)
Siyonist İsrail, işbirlikçilerin kınamaktan ve sızlanmaktan başka hiçbir şey yapamayacaklarını bildikleri için, bu denli şımarmıştı.
Siyonist Yahudiler ve emperyalist Hristiyanlar, işbirlikçi hainleri kullanarak; Türkiye’yi İsrail’in vilayeti haline getirmeyi planlamaktaydı.
İşbirlikçiler, Siyonist Yahudilerin ve Haçlı emperyalistlerin zulüm ve hıyanet örgütlerine ve girişimlerine açıkça destek vermekteydi.
Siyonist Yahudilere ve emperyalist Hristiyanlara değer ve destek verenler, İslam’a ve Müslümanlara hıyanet etmekteydi.
Ha Siyonist Yahudilere destek vermişsin ha işbirlikçilerine fark etmezdi.
Ha Haçlı emperyalistlere destek vermişsin ha işbirlikçilerine fark etmezdi.
İşbirlikçi hainler, Siyonist Yahudilerden ve emperyalist Hristiyanlardan destek alarak; faiz ve sömürüye dayanan ekonomik sistemleriyle… Ahlaki ve manevi değerlerden yoksun eğitim düzenleriyle… Baskıcı ve barbar yönetim ve yöntemlerle toplumu yoldan çıkarmaya çalışmaktaydı.
Adına ne denirse densin ister PKK ister DSG isterse IŞİD densin, bütün terör örgütleri, Türkiye’yi İsrail’in vilayeti haline getirmek için Siyonist Yahudiler ve emperyalist Hristiyanlar tarafından kurulmuş ve yönetilmekteydi.
Siyonistlerin ve emperyalistlerin güdümündeki teröristler, işbirlikçilerin kaypak ve korkak tavırlarından aldıkları cüretle “Ortadoğu’da değişen dengelerle birlikte Lozan Antlaşması’nın artık anlamını yitirdiğini” ileri sürmekte, “Yeni bir anlaşma, yeni bir sözleşme istiyoruz” küstahlığı yapmaktaydı.
Türkiye için hayati önem taşıyan Kıbrıs, Siyonist İsrail’in hedefleri ve planlarına taşeronluk yapan işbirlikçilerin insafına bırakılamazdı!
Hayati öneminden dolayı, bizzat Atatürk tarafından hayali kurulan ve bu maksatla Nahçıvan’la sınırımız olsun diye İran’la toprak değişimi sağlanan… Ve Türkiye’mizi Orta Asya’ya ve tüm Uzak Doğu’ya bağlayacak olan bu tarihi ve stratejik projenin Amerika’ya peşkeş çekilmesi teklifini sunan ve bu “Vatana ihanete” göz yuman hainler kimler olmaktaydı?