ERDOĞAN’IN YERİNDE ERBAKAN OLSAYDI;
İSRAİL’E KARŞI NE YAPARDI?
Bazı AKP’lilerle, Erdoğan İktidarının ve Cumhur İttifakı’nın, İsrail’in Filistin katliamları karşısındaki tutarsızlıklarını konuştuğumuzda… Hatta bu konuda bazı Batılı ülkelerin bile çok gerisinde kaldığını hatırlattığımızda bize: “E ne yapsın canım, bütün dünyayı karşısına mı alsın, ABD ve AB’ye savaş mı açsın?.. İsrail’le çatışıp ülkemizin başına bela mı sarsındı?.. Hem Rahmetli Erbakan olsaydı, bunlardan fazla ne yapacaktı?” gibi bir sürü temelsiz endişeler ve geçersiz mazeretler sıralamaktalardı…
Önce “Erbakan olsaydı ne yapacaktı?” sorusunun yanıtıyla başlayalım.
Evet, Rahmetli Erbakan Hocamız olsaydı, 1974 Şanlı Barış Harekâtı’yla Kıbrıs’ta ne yaptıysa, bu konuda da aynısını yapardı. Unutanlara hatırlatalım, CHP İktidarında Kıbrıs’ta katliamlar yaşanmış, İnönü bazı havalar atmış, ama ABD Başkanı Johnson’ın uyarı mektubunu alınca, tırsıp kalmıştı… Aynı zulüm ve vahşetler daha sonra Adalet Partisi İktidarında tekrarlanmış, Süleyman Demirel, Kıbrıs’a çıkarma gemilerini yola çıkarmış, ama ABD ve AB baskısıyla maalesef geri adım atmış ve yarı yoldan geri çağırmıştı. Ama aynı saldırılar Erbakan’ın Ecevit’le Koalisyon ortaklığında yeniden başlayınca, Ecevit’i güya görüşmeler yapmak üzere, yanına Oğuzhan Asiltürk’ü de katarak -yani iki engelden birlikte kurtularak- İngiltere’ye yollamış ve derhal ilgili ve yetkili komutanlarla toplanıp, Kıbrıs’a çıkarma kararını ve talimatını açıklamıştı. Ve tüm dünyaya ve Kıbrıs üzerindeki İsrail ve Siyonist Yahudi Lobilerinin planlarına rağmen, Kahraman Ordumuz; hem de çok kısıtlı silah ve imkânlara rağmen, Erbakan’ın kararlılığıyla 1974 Barış Harekâtını, üstün bir başarıyla sonuçlandırmıştı. Tabii ABD ve Haçlı AB’nin hiçbir baskısı ciddiye alınmamış ve geri adım atılmamıştı. Bugün KKTC’de insanımız huzur ve emniyet içinde yaşıyorsa, bunu Erbakan’ın yüksek cesaret ve dirayetine borçlulardır.
Ne var ki ABD ve AB ülkeleri, bunun ardından Türkiye’ye ambargo kararları almışlardı. Ama Hükümetin ortağı Erbakan’dı ve Ecevit’i de ikna (mecbur) edip ülkemizdeki, İncirlik dahil tüm ABD Üslerini kapatma kararı çıkartmıştı. Bu cesur ve onurlu tavırlar karşısında ABD ve AB geri adım atmak ve ambargoları kaldırmak zorunda kalmışlardı.
Peki ABD ve AB Kıbrıs’a niçin bu kadar sahip çıkmışlardı?
Çünkü Kıbrıs Adası, İsrail’in arka bahçesi ve güvenlik kalesi sayılmaktaydı ve kendi güdümlerinde olacak bir Rum işgaliyle tüm Türklerin buradan sürülmesi amaçlanmıştı. Yani ABD ve AB, İsrail’in sinsi ve Siyonist amaçları uğruna, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesine karşı çıkmışlardı… Yani Türkiye’yi engelleme girişimleri, Rumları korumaktan ziyade, İsrail’in amaçlarına hizmetkârlıktan kaynaklıydı…
ABD, NATO ve AB ülkelerinin ambargo kararından sonra, Erbakan Hoca başta ASELSAN, ROKETSAN olmak üzere onlarca, savunma sanayimizin temel şirketlerini kurmuşlardı. Sn. Erdoğan ve yandaş takımı bütün bu kutlu çabalarından dolayı, Erbakan Hoca’yı minnet ve şükranla anmaktan bile, özellikle sakınırlardı. Çünkü “Şeytana sövmek onu şişmanlatırmış, Rahman’ı övmek ise, onu çatlatırmış!..” Yani yine onların müsaadesi ile; İsrail’e atıp tutmak, halkı avutmak ve Siyonizm’e zaman kazandırmaktır. Ama Erbakan ve programlarına sahip çıkmak, İsrail’in altına dinamit koymaktır.
Tarihi tespitimizi tekrar hatırlatalım: Başbakan ve Başkan olmak kolaydır. Zor olan, onurlu olan; Erbakan olmaktır!
Elbette anladınız, ama hâlâ anlamaya yanaşmayan yandaş yalakalara bir kez daha hatırlatalım: Eğer İktidarda Erbakan olsaydı, Kıbrıs’ta ve tüm dünyaya karşı ne yaptıysa, şimdi Kuduz İsrail’e de aynısını yapardı!..
Bu tarihi gerçekleri, Meclis’teki Gazze Oturumunda, SP Başkanından ve Selçuk Özdağ’dan da duymayı umardık… Ama hiç şaşırmadık ve bu gerçeklerle ilgili tek kelime duymadık. Her şeye rağmen Selçuk Bey’in konuşması anlamlıydı ve çarpıcı tespitler yapmıştı.
TBMM Gazze Oturumunda, Selçuk Özdağ’ın Konuşması Üzerinde Dikkatle Durulmalı, İktidar ve Yandaşlarının Ayarını ve Amacını Anlamaya Çalışmalıdır.
İsrail’in son zamanlarda iyice şirazeden çıkarak Gazze’deki tüm Filistinlileri öldürme ve öldüremediklerini de sürgüne gönderme planını devreye soktuğunu görüyoruz. Ülke olarak tüm dünyaya bu masum insanların sesini duyurabilmek, soykırımcı İsrail yönetimine dur demek adına tüm partilerin ortak kararıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu konuda inisiyatif alması gerektiğini defalarca hatırlattık. Şimdi yine muhalefet partilerinin çağrısı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni olağanüstü toplantıya çağırdık. Bundan 3 hafta önce 6 Ağustos 2025 tarihinde İktidarın (ve Sn. Erdoğan’ın) nedense pek bir sevdiği ve saygı gösterdiği, tırnak içinde “Dostum Trump!” İsrail’in tüm Gazze’yi işgal etme planını, “Bu büyük ölçüde İsrail’e bağlı” diyerek onaylamış, ardından İsrail tüm Gazze’yi işgal planını uygulamaya başlamıştır. Bu soykırım kendilerini tatmin etmemiş olacak ki, hayatta kalmaya çalışan Filistinlileri de aç bırakarak öldürmeye çalışmaktadır. Gazze’deki dramı dünyaya duyurmak isteyen onlarca gazeteciyi dahi, bile isteye katletmekten sakınmamaktadır. Suriye’de ve Lübnan’da büyük ölçüde istediğini alan İsrail yönetimi, Gazze’yi tamamen kendi topraklarına katmak, burada yaşayan Filistinlileri de katletmek, kalanları da sürgüne göndermek istediğini hiç utanmadan ve kimseyi umursamadan açıklamışlardır. Buradan iktidara ve Sayın Cumhurbaşkanına soruyorum: “Tüm bu katliamların destekçisi ve yol vereni Trump, gerçekten nasıl sizin dostunuz olmaktadır?” “Dostumun dostu, dostumdur.” darbımeselinden yola çıkarsak, Trump’ın dostu olan Netanyahu sizin neyiniz olmaktadır ve ne zamana kadar bu Trump’a dost kalınacaktır? Gazze’de tek bir Filistinli kalmayıncaya kadar mı? İktidar ortaklarının sıklıkla dile getirdiği “İsrail’in nihai hedefi Türkiye’dir” söylemleri eğer gerçekse ve İsrail’e başta ABD tarafından köpeksiz köyün değneksiz gezen kovboyu misyonu verilmişse, bu tehlikeli gidişata ve saldırganlığa karşı her şeyden önce iktidarın nasıl bir önlem aldığını bilmek hakkımızdır. Önlem almak yerine halkın gazını alanlara… Eş, dost, akraba mitingleri tertip ederek İsrail yönetimine tek bir geri adım dahi attıramayanlara bu soruyu bir kez de bu kürsüden sormak istiyorum. Evet. Gerçek manada nasıl bir tedbir aldığınızı açıklayın. Çünkü oynanan bu tiyatronun son bulmasını ve gerçekten bir şeyler yapılmasını isteyen milyonlar bugün buradan çıkacak kararı dört gözle bekliyorlar.
Aziz milletim, Filistinlilerin gasp edilmiş hakları için mücadele eden HAMAS’ın birkaç hafta sonra ikinci senesi dolacak olan 7 Ekim 2023 tarihindeki saldırısını bahane ederek Netanyahu yönetimi o günden itibaren, haklı davasından başka hiçbir gücü ve desteği bulunmayan mazlum Filistin halkını kadın, çocuk, yaşlı, hasta, bebek demeden katletmeye devam ediyorlar. 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana kadar, savaşta ölenlerin sayısı birilerine göre 64.000, birilerine göre 75.000, birilerine göre 100.000 civarındadır. (ABD Üniversitelerinin araştırmalarına göre ise 450 bin kişi kayıptır.) Şimdi, 100 bine yakın insanı öldürdüler ve acımasızca katlettiler. 2,3 milyonluk Gazze nüfusunun her 10 kişisinden birisini kaybettiler. Değerli Milletvekilleri, devletlerarası mücadelelerin tarihte hiç olmadığı kadar zayıfların aleyhine ve güç dengelerinin de hiçbir dönemde olmadığı kadar büyük devletlerin ve himaye ettiklerinin lehine olduğu böylesi bir dönem yaşanmamıştır. Tüm bu hengamede en baştan itibaren haklı davasından başka hiçbir gücü ve desteği bulunmayan mazlum Filistin halkının yanında olduk. İkiyüzlü ve samimi olmayan gizli açık her beyanı ve uygulamayı deşifre ettik ve her fırsatta bunları milletimizle paylaştık. Gerçekleri dile getirdik. Maalesef dünya hiç de adil bir yer değil. Özellikle de güçsüz ve sahipsizler için bu böyledir. Güçlünün güçsüzü ezdiği, hak ve hukukun çiğnendiği, güçlülerin yine güçlülerle iş birliğine giriştiği, haklı olanların ve mazlumların, güya hakkını savunanların ise satın alınarak devşirildiği, suret-i Hak’tan görünenlerle iş tutup, kendi halklarına ihanet ettirildiği ve esasen at izinin it izine karıştığı bir dönemdeyiz. Yahudi halkının 2. Dünya Savaşı sırasında Hitler tarafından maruz kaldığı işkence ve soykırım bugün İsrail yönetiminin, Filistin halkına karşı uyguladığı soykırım ve zulüm, özü itibarıyla aynıdır ve Kuduz İsrail Hitler’in bin beterini yapmaktadır. Ama tek bir farkla; Almanya’da Yahudilere uygulanan soykırım ve işkenceler, herkesten saklanıyor, hiçbir şekilde dışarıya sızdırılmıyordu. Yani komşuları dahil Yahudilerin katledildiğini kimse bilmiyordu. Herkes bunu savaştan sonra öğreniyor, abartılı bilgiler paylaşılıyordu. Peki bugün… Bugün yaşanılan insanlık dramı ve soykırım tüm dünyanın gözü önünde canlı bir şekilde icra ediliyordu. Hatta mazlum Filistin halkına yönelik bu vahşet ve dehşet sahnelerinin bile isteye tüm dünya tarafından görünmesi isteniliyordu. Dünyanın tepkisi umursanmıyor, istihza ediliyor ve “Bekleyin, daha da kötüsünü yapacağız!” deniliyordu. Vicdanlı milyonlar ve insaflı bazı yorumcular dışında neredeyse tüm dünya bu olup biteni izliyor ve çoğu, zalim yerine mazlumu suçluyordu. Evet, herkesin sustuğu, mazlumun sahipsiz kaldığı, Kuduz İsrail’in sırtlan gibi saldırmaya devam ettiği bir yerde biz Türk Milleti olarak buradayız. Biz buradayız ve yapılanları kaydediyoruz. Ama bugün ama yarın, bu hesabın bir gün görüleceğini haykırıyoruz.
Değerli Milletvekilleri, hatırlanacağı üzere İsrail 7 Ekim 2023’teki saldırıların 10. gününde bir hastaneyi bombalayarak giriştiği katliam ile aslında sürecin nereye evrileceğini de deklare etmişti. Biz de o zaman Saadet – Gelecek Grubu olarak 18.10.2023 tarihinde bir araştırma önergesi vermiştik; ama Filistin davasına pek bir duyarlı olduğunu söyleyen Sayın iktidarın oylarıyla reddedilmişti. Ardından inisiyatif alarak Mısır üzerinden Gazze’ye gitmek için Saadet – Gelecek Grubundan dört Milletvekili arkadaşımız yola çıkmış ve Gazze sınırına kadar giderek gördüklerini raporlaştırmışlardı. Şimdi yine aynı şekilde Tunus’tan çıkacak gemiye Sema Silkin Ün, Mehmet Atmaca ve Necmettin Çalışkan Milletvekilimiz binecekler ve oradan insanlığın vicdanını Gazze’ye kadar taşımanın sorumluluğu içerisinde bütün dünyaya haykıracaklardır. Aynı günlerde TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu da güya Gazze’ye bir heyet gönderme kararı almıştı. Ama bunun da göz boyamak ve gaz almak amaçlı olduğu kısa zamanda anlaşılmıştı. Filistin ve Gazze’deki katliamlar konusunda Saadet – Gelecek Grubu ve şimdi de Yeni Yol Grubu olarak defalarca verdiğimiz araştırma ve genel görüşme önergelerimiz reddedildi ve genel görüşme önergelerimiz reddedildiği gibi soru önergelerimize cevap bile verilmedi. Umursanmadı. Neredeyse her grup toplantımızda bu trajediyi Genel Başkanlar dile getirdi. Hasan Bitmez, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bu konuyu konuşurken kürsüde şehadete erdi. Saldırıların başladığı anda Milletvekilleri olarak İsrail Büyükelçiliği’nin önünde protestoya gittik. İsrail’in Filistin işgaline ve zulmüne karşı dünyanın sayılı devlet ve fikir insanları ile bildiriler imzalandı ve söz konusu deklarasyon Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Milletvekillerimizin imzasına da sunuldu. Gelecek Partisi Genel Başkanı İngiltere ve Güney Afrika’da Filistin konulu uluslararası toplantılarda, Filistin halkının haklı tezlerini savundu ve dile getirdi. Gazze’de yaşanan bu drama muhalefet ile birlikte halkımız ses yükseltip protesto ederken, iktidar bu sesleri kısıtlamanın yolunu araştırdı. İsrail’i ve hükümetin ikiyüzlülüğünü protesto eden gençler gözaltına alındı. Tutuklandı ve işkenceler yapıldı. İnanmayacaksınız ama İsrail’i ve işbirlikçilerini kınayanlar hain bile ilan edildiler. İktidar yandaşları, damatları, eş ve dostlarının kimi ve neyi protesto ettikleri belli olmayan güya İsrail’i kınama toplantılarına gösterilen geniş müsamaha, diğer ülke vatandaşlarına gösterilmedi. Onlara bütün yollar, köprüler açıldı ama başkalarına kapatıldı. Öyle bir iktidarla muhatabız ki İsrail’i protesto konusunda bile milletimizi ayrıştırmaktadır. AKP İktidarı “İsrail’e terörist, yöneticilerine kasap” diye seslenip, meydanlardan milletin gazını alan göstermelik mitingler tertip ederken, Güney Afrika Cumhuriyeti, İsrail’i soykırım ve insanlığa karşı işlediği suçlardan ötürü 29 Aralık 2023’te İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanı’nda dava açtı. Ardından Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan Türkiye’nin de Adalet Divanı’ndaki davaya müdahil olacağını açıklamıştı. Aradan 4 ay geçti ve nihayet Mayıs 2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Genel Kurulda Türkiye’nin Adalet Divanı’na başvurusunun akıbetini sorduğumuzda, AKP Grup Başkan Vekili Leyla Şahin Usta; “Henüz bir başvuru yapmadıklarını, bugünden itibaren başvuru yapmak için hazırlıkların devam ettiğini” açıklamıştı. Sonradan anlaşıldı ki Türkiye 7 Ağustos 2024 tarihinde; yani Adalet Divanı’na müdahil olduk, olacağız açıklamalarından yaklaşık 8 ay sonra bu başvuruyu yapmıştı. Hükümet İsrail’e ihracat yasağı uyguluyoruz dedikten sonra 3. ülkeler ve yan yollardan İsrail ile ticaretin devam ettiği anlaşılmıştı. Önce dediler ki biz bu malları Filistin’e gönderiyoruz. Çünkü İsrail limanlarından; yani 70.000 kişiyi öldüren bu İsrail ne kadar hümanist bir devlet ki Filistin’e gönderilecek olan kendi limanlarından onlara bu malzemeleri gönderiyor! Öyle mi? Açlıkla onları öldüren bir İsrail, mazlumlara malzeme gönderecek! Öyle mi? Siz kime masal anlatıyorsunuz? 24 Temmuz 2024’te Netanyahu’ya, ABD Kongresi’nde ayakta alkışlarla konuşma yaptırıldı!.. İsrail Ordusunun silah tedarikçisi firmalar Türkiye’deki savunma fuarına çağrıldı. Netanyahu’nun Filistinlileri başka ülkelere süreceğini söylemesinin ardından ülkemizdeki iktidar yanlısı bazı şuursuz ve sorumsuz kişilerin, özellikle basın mensubu kimselerin “Filistinlilerin hicret etmesi engellenemez!” propagandası başladı. Utanmadan bir de bunu söylediler ve Peygamberimizin hicretiyle de bunu karşılaştırmaya yeltendiler. Geçtiğimiz Haziran’da Gazze’de işlenen soykırıma dikkat çekmek isteyen Madlen Gemisi’ne saldıran İsrail, gemideki insanları tutuklayıp ülkesine götürdü ve hakaretler ettiler…
2025 Ağustos ayı içinde Türkiye’nin de olduğu Lahey Grubu ülkeler Kolombiya’da toplanmış ve İsrail’i kınayan bir karara imza atmışlardı. Ama Sn. Erdoğan’ın ve Cumhur İttifakı’nın başındaki Türkiye’nin İsrail’e silah göndermemeye, ticaret yapmamaya, limanları kullandırtmamaya yönelik karara ise imza atmadığı ortaya çıkmıştı. Kamuoyundan tepki gelince “Birleşmiş Milletler de Lahey Grubunun eylem planındaki 6 maddeye imza attıklarını” ifade etmek zorunda kalmışlardı. Ayrıca bu İktidarın HAMAS’ın silahsızlanması ve Gazze’deki yönetimin Abbas liderliğindeki Filistin Yönetimine bırakılması çağrısını içeren Birleşmiş Milletler Deklarasyonunu imzaladığı ortaya çıkmıştı. Ve Birleşmiş Milletler verilerinde ise Türkiye, İsrail’e en fazla ticaret yapan 5. ülke olarak açıklanmıştı.
Değerli Milletvekilleri, (Erdoğan) iktidarının ve Cumhur İttifakı’nın masa üstünden güya İsrail karşıtı söylemlerinin aksine, masa altından ticari, siyasi, askeri ve şahsi ilişkilerini devam ettirmesi aslında İsrail’in bu pervasızlığının en büyük motivasyon kaynaklarındandır. İsrail yönetimi de biliyor ki Türkiye gerçek gücünü, kararlılığını gösterse ve dediğini yapsa asla bu pervasızlığı yapamayacaklardır. Bu soykırımcılara köpeksiz köyde değneksiz dolaşmalarına destek verenler, başta ABD Trump Dostu; Siyonist Kuduzlara cesaret ve motivasyon kazandıranlar da maalesef güya İslam ülkelerinin yöneticileri ve bizim samimiyetsiz dış politikamızdır. Bu vesileyle soralım: “İsrail’in dini fanatizmle Gazze ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer bizim vatan topraklarımız olacaktır” diyen Sayın Cumhurbaşkanı neden hâlâ ciddi ve gerçekçi bir adım atmazsınız? Ülkemize saldıracağı söylenen İsrail’e karşı mesela ne yaptınız? Kürecik Üssünü mü kapattınız? Doğrudan ve dolaylı yollardan İsrail’e yapılan ihracat ve ticareti mi sonlandırdınız? İsrail’in savaş uçakları için kullandığı yakıt başta olmak üzere Azerbaycan’dan ithal edip Türkiye üzerinden geçirilen Azerbaycan petrolünün sevkiyatına mı engel çıkardınız? İsrail’le yapılan askeri ve silah anlaşmalarını mı iptal edip ortadan kaldırdınız? Siyonist Yahudilerden alınan cesaret madalyasını mı çöpe attınız? Türkiye’den dolaylı dolaysız İsrail ile iş tutan, İsrail silah şirketleriyle dolaylı-dolaysız ortaklık yapan bu firmalarla sponsorluk anlaşmalarıyla silah fuarlarına katılan gerçek ve tüzel kişilere ve şirketlere ambargo mu uyguladınız? Şimdi çok daha önemli bir soru soruyorum: Ülkemizde çifte vatandaşlığı olan İsrailliler vardır. Ülkemizden İsrail’e gittiler, savaşa katıldılar. Peki onlar Türkiye’ye döndükten sonra haklarında dava açmak isteyen savcılara, Sn. Adalet Bakanı bunlara soruşturma izni vermeye yanaştı mı? Hayır, bu izin imzalanmadı. Netice olarak Türkiye Cumhuriyeti’ne saldıracağı Türkiye’nin Devlet Başkanı tarafından açıklanan düşman tanımlı bir devlete karşı bu kararlar alınmadıysa, söz konusu hamasi açıklamaların ve kuru kahramanlıkların ne anlama geldiğini buradan bir kez daha sormak istiyorum. Ve buradan yanılmıyorsam Meclis Başkanımız gündeme taşımıştı. İsrail’le irtibatı sürdüren bazı Hollanda Bakanlarının istifa ettiklerini hatırlatmıştı. Peki, bizim Bakanlarımız niye aynı işlemi yapamamışlardı? Ticaret Bakanımız, Enerji Bakanımız ve aynı zamanda Ulaştırma Bakanımız da istifalarını niye sunmamışlardı? “Biz buraya 1,9 milyon ton malzeme gönderdik ve bunun içeriğinin ne olduğunu söyleyecek olan da Ticaret Bakanıdır” diyen kendisi olmamış mıydı? O günden beri de Ticaret Bakanımız maalesef sessiz ve tepkisiz hâlâ yerinde oturuyorlardı. Amacımız Gazze’de yaşanan insanlık dışı katliamın sona erdirilmesi için caydırıcı ve kararlı adımların atılmasıdır. Çocukların, kadınların, masum sivillerin katledilmesinin son bulmasıdır.”
Ucuz Kahramanlık ve Uyuz Münafıklık!..
Ey yandaş zurnacı ve Adnan Er isimli zavallı zırvacı!.. Rahmetli Erbakan Hoca’nın bin bir engeli aşarak ve nice zahmetlere katlanarak kurmayı başardığı yüzlerce fabrikanın şu AKP döneminde nasıl arsa fiyatlarının altında satıldığını ve çoğu yabancı ortaklı yandaşlara aktarıldığını Milli Çözüm’de defalarca belgeleriyle yazdık. Şimdi kalkıp 1991-2002 arasında; ANAP, DSP, DYP, CHP, MHP, SHP’nin sonuna kiralık ve karanlık kafanızdan bir de RP’yi ekleyerek bunların döneminde satılan devlete ait şirket ve işletmelerin isimlerini sıralayarak, kendi kısır aklınızca Erbakan Dönemini de karalamaya çalışmanız, şeytanın bile güleceği bir şarlatanlıktır. İftiranın ve dayanaksız ithamın daniskasıdır. Sapla samanı, Harun’la Haman’ı karıştırıp toplumu aldatmaya çalışan asılsızlar sonunda pişman ve perişan olacaktır.
ANAP, DYP, SHP, CHP, MHP dönemlerinde ve özelleştirme kisvesiyle bu tür talan ve tahribatların yapıldığı zaten bilinip durmaktadır. Halbuki AKP iktidarı da aslında bunların yolundadır, Erbakan’ın değil, Süleyman Demirel’in ve Turgut Özal’ın devamıdır. En başınız bile defalarca Demirel’e ve Özal’a övgüler yağdırıp hürmet ve minnetle hatırlarken, Erbakan Hoca’yı bir sefer bile ağzına alamamıştır, alamayacaktır. Çünkü Erbakan’ı hayırla anınca İsrail’in hışmına uğrayacak, makam ve imkânlarını kaybetmiş olacaktır!.. Güya eski Milli Görüşçü şimdi işbirlikçi yandaşı bazı marazlı münafıkların: “Bakınız, sadece Erdoğan değil, Erbakan da Devlete ait şirket ve işletmeleri satmıştır!” iması oluşturmak ve kendi mel’anet ve hıyanetlerine emsal uydurmak için bu asılsız iddiaları ve gözü açıklık numaralarını sağa sola yayma sahtekârlığı olmasaydı bu düzmeceler cevap verilmeye bile değer bulunmazdı. Şimdi hem bu sahtekârlara hem bu asılsız iddialara sığınıp AKP’yi aklamaya çalışanlara sesleniyoruz: RP dönemlerinde, devlete ait hangi işletme ve şirketlerin satıldığını, tarihleri ve belgeleriyle yazın da bakalım… Ki ondan sonra sizin ayarınızı ve amacınızı ortaya koyalım… Hodri meydan!..

Erbakan Hoca, yıllar önce Türkiye-İsrail ilişkilerine yönelik şu ifadeleri kullandı: “Hahamlar heyetinin taktiği ‘yumuşak lokma’ metodudur. Bu taktik, Türkiye’yi işsiz bırakacağız, aç bırakacağız, borca esir edeceğiz, dininden uzaklaştıracağız, böleceğiz. Büyük İsrail’e vilayet yapacağız. 7 maddelik Haim Nahum Doktrini budur. Bu plan, yumuşak lokma metodu ile ‘Türkiye’yi yutalım’dır. Siyonizm dünya hâkimiyetini kurmak için mutlaka Türkiye’yi ortadan kaldırma niyetindedir.”
Bunların Tek Amaçları Büyük İsrail’i Kurmaktı!
Erbakan Hocamız şuanda olsaydı şuan AKP hükümetinin yaptığının tam tersini yapardı. Çünkü bu işbirlikçi iktidarın sadece konuşmaktan başka yaptığı bir icraat yoktu.
Siyonist İsrail kılını bile kıpırdatamazdı çünkü iktidarda Erbakan vardı, bir senenin sonunda 2. Yalta toplantısı yapar ve yeni bir dünyayı kurardı ve tabiki o yeni dünyada İsrail diye bir devlet olmazdı. Çünki onun kitabında İsrail diye bir devlette yoktu zaten.
Bir Erbakan vardı… Yine mesele Filistin, yine mesele İsrail’in denen terör şebekesinin Kudüs saldırılarıydı… İşte o bir Erbakan Hocamız, tek başına bu zulme sessiz kalan bir bakanı gensoruyla görevden uzaklaştırmıştı.Değil Erdoğan’ın yerinde, en zayıf muhalefetin yerinde bile olsaydı… Gök kubbe israil denen şeytan şebekesine, onun yerli işbirlikçilerine dar gelecek ve vallahi zindan olacaktı ve olacaktır inşallah!
Erbakan Hocamız olsaydı, Mü’min bir yöneticinin yapması gerektiği gibi, mazlumun yanında zalimin karşısında olurdu. Mazluma şefkatli ve merhametli, zalimlere ise sert ve caydırıcı olurdu. Öyle şimdikiler gibi sözle değil fiîlî yaptırımlar yapardı. İslam Birliği D8 leri harekete geçirir, İsrail’in beslendiği sevkiyatları keser, gerekirse 74 ve 96-97 yıllarında olduğu gibi askerî harekatı (ER)kek çe yapardı hiç şüphesiz.Filistinli bir mazlumun burnunun bile kanamasına müsade etmezdi.
Dün yapılan İsrail’in kadim dostu ABD ve başkanıTrump ile T. Erdoğan görüşmesinde Gazeteci Hilal Kaplan bir soru sordu
-Hilal Kaplan’ın sorusu şöyleydi:
Trump’ın bu soruya cevabı da şöyle olmuştu:
“MİLLİ ÇÖZÜM, MİLLİ GÖRÜŞ’ÜN KENDİSİDİR!”
Kim ki, Erbakan’a dil uzatıyor, onun hakkı verilir!
Küfür tek millettir! Milli Çözüm, hepsinin hakkından gelir.
Milli Mütabakat – Milli Çözüm Hükümetinin kurulmasıyla birlikte, Erbakan’ın mührünü bütün dünya izleyecek Allah’ın izniyle!
Dünya Bilge Cesur Liderini Bekliyor!
İsrail, dünyanın kanserli bir odağı olarak tanımlansa ve hatta (ışınla kurutup) yok edilse bile; bugünkü ekonomik (faiz) sistemi, iktidarı işbirlikçilere teslim eden seçim mekanizması, kapitalizme köle yetiştiren tarikat/cemaat hareketleri ve zulme uğrayan ülkelerin parçalanmış hali, yeni kanser hücresini -yeni zalimini- iki günde üretecektir. Bu sistem sayede yeni zalim eline geçirdiği orantısız güçle yine yeniden tarihin görmediği zulümleri işlemeye cesaret edecektir.
Bu nedenle dünya “ilk hedefiniz İsrail” emrini askerine verecek kadar net, cesur ve aynı zamanda ekonomide, siyasette, bilimde ve ahlaki/toplumsal alanlarda zalime ve işbirlikçisine hiç fırsat vermeyen “Adil Bir Düzeni” kurabilecek BİLGE LİDERİNİ bekliyor.
Eğer İktidarda Erbakan olsaydı, Kıbrıs’ta ve tüm dünyaya karşı ne yaptıysa, şimdi Kuduz İsrail’e de aynısını yapardı!..
Bugün, Aziz Erbakan Hocamızın yıllar önce ortaya koyduğu kutlu projelerin hayata geçirilmesi her zamankinden daha büyük bir ihtiyaçtır. Çünkü başta mazlum Filistin halkı olmak üzere, yeryüzünün dört bir yanında akan gözyaşlarını durdurmak, zulme son verip adil bir düzeni tesis etmek için tek çare; Millî Çözüm hareketinin öncülüğünde, bir millî mutabakat hükümetinin kurulmasıdır.
İktidara gelirken biz Erbakan hocanın talebeleriyiz onun yapamadıklarını biz yapacağız deyip oy devşirenler şimdi bataklığın dibine çökerken yine yalan ve iftirayla yaptıkları hatalara Erbakan hocamızı ortak edenlerin akıbetlerini görmemize az kaldı inşallah
Bunlar Erbakan Hocamızın tırnağı dahi olamazlar. Kendileri de alt kadroları da hocamıza ve ülkemize yaptıkları ihanetin hem maddi hem vicdani yükü altında boğulup gidecekler. Bu ihanetleri nedeniyle hala her konuda hocamızı istismar etmeye kalkışmaya devam etmektedirler.
Hamas kutlu Aksa tufanını başlattığı zaman
ama olmadı. Elhamdulillah Milli Çözüm en net bir şekilde her zaman bunların cevabını verdi, toplumumuzu uyardı ve Erbakan hocamızın ve projelerinin en sadık varisi olduğunu gösterdi.
Başbakan ve Başkan olmak kolaydır. Zor olan, onurlu olan; Erbakan olmaktır!
Eğer 23 yıllık Tek başına iktidar ERBAKAN’ HOCAMIZDA OLSAYDI; Siyonist İsrail Dünya Haritasından Silinirdi.
Okadar çok söylenecek sözler varki,
makalenin içerisinde Tarihleri ile beraber anlatıyor en başta Kıbrıs Harekâtı ile, ve 1997 yılında Filistin El halil kentine Türk Askeri tezkeresi ile hocamız yapmiş, hemde 11 aylık zaman kısa dönem koalisyon hükümetleri zamanında.
“Erdoğan nın Yerinden ERBAKAN’ Olsaydı, İsrail e Ne yapar dı? “
Tek cümle ile izah edeyim;
23 Yıldan Bu bana AZİZ HOCAMIZ İKTİDAR’da olaydı,
Ne İsrail diye Siyonist bir devlet kalırdı,nede ona Taşeronluk yapan işbirlikçi siyasiler kalırdı..
ve siyonist İsrail haritadan silinirnidi..
Küdüs Filistin ; Erbakan Hoca sayesinde yine o eski Hz. Ömer, Selahaddin Eyyubi ler, Osmanlı Himayesinde olduğu günlere geri dönerdi.
Bozgunculuk Şeytanlık yapmayan Yahudilerede yaşama hakkı tanınırdı..
Amerikası Avrupa’sı, doğusu batısı herkes hizaya gelirdi,
Devletin iç ve dış cephedeki en büyük güvencesi ve kudreti, Etkin bir Hukuk sistemi ve yetkin devlet idarecisidir. Hukukun üstünlüğünü bertaraf ederek, kendi üstünlüğünü inşa etmeye çalışan bir iktidar anlayışının, yeryüzünü esir alan Siyonist sisteme karşı haysiyetli bir duruş sergilemesi ve siyonist ceryanın etkisinden çıkması imkansızdır..
Akp İktidarının, yirmi üç yıllık süreçte ortaya koyduğu, sözde yönetim anlayışı malesef bunun en bariz örneği hükmündedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin milli devlet bilinci, artık bu etkisiz, yetkisiz sarmaldan, kendisini kurtarmalı ve Milli bir Çözüm ruhuna dayanan etkin bir Anayasal mekanizmayı devreye sokmalıdır.!
Güya eski Milli Görüşçü şimdi işbirlikçi yandaşı olup, kendi mel’anet ve hıyanetlerine emsal uydurmak için zırva zurnası çalanlara hatırlatalım!
“Erdoğan’ın yerinde Erbakan olsaydı; İsrail’e karşı ne yapardı?”
Erdoğan’ın yerinde Erbakan olsaydı;
Yeniden Büyük Türkiye kurulmuş olacaktı.
Yeni bir dünya kurulmuş olacaktı.
Erdoğan’ın yerinde Erbakan olsaydı;
D-8’lerle temelleri atılan;
1- İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatı
2- İslam Savunma Paktı
3- İslam Ortak Pazarı
4- Ortak İslam Parası
5- İslam Bilim ve Kültür iş birliği gibi teşkilatlar kurulmuş olacaktı…
Erdoğan’ın yerinde Erbakan olsaydı;
Atık İsrail diye bir terör devleti bulunmayacaktı!
İsrail terör örgütünün başındaki Natenyahu denen terörist bulunmayacaktı!
Bugün adına İsrail dedikleri teröristlerin işgal ettiği toprakların tamamında Filistin devleti bulunacaktı.
Milli Çözüm, Aziz Erbakan Hocamızın tarihi projelerine sahip çıkmakta, sadece ülkemizin ve bölgemizin değil, tüm İslam ve insanlık âleminin de tek kurtuluş çaresi olmaktadır.
Ey işbirlikçilere yandaşlık yapan zavallı zurnacılar!
İşbirlikçilerin zırva zurnasını çalmaya devam edin bakalım!
“De ki: “Ey kavmim, bütün imkânlarınızla çalışıp (elinizden geleni) yapın; şüphesiz ben de (görevimin gereğini) yapıyorum (yapacağım). Yakında (kutlu) sonuç diyarının (ülke ve dünya iktidarının) kimin olacağını, bilip-öğreneceksiniz. Gerçekten zalimler (şeytani amaçlarına ve) kurtuluşa ermeyeceklerdir.” (En’am Suresi 135. Ayet)
“…“Eğer bizimle dalga geçiyor (ve hor görüp gönül eğliyorsanız, devam edin. Çünkü yakında) sizin bizimle alay ettiğiniz gibi, (asıl) biz de sizinle alay edeceğiz!”
“(Bekleyin, bir müddet sonra) Artık rezil ve rüsva edici azabın kime geleceğini ve sürekli azabın (hakaret ve eziyet ortamının) kimlere ineceğini yakında bilecek (ve görecek)siniz.” (Hûd Suresi 38.39. Ayetleri)
“Ey kavmim, (artık) yapabileceğiniz her şeyi yapın (hiç çekinmeyin). Şüphesiz ben de (var gücümle) çalışacağım, (yapmam gerekenleri elbette yerine getireceğim. Sonunda) aşağılatıcı azap kime gelecektir ve asıl yalancı kimdir, yakında bileceksiniz. (Haydi) Siz de gözetleyip durun, (çünkü) ben de sizinle birlikte gözetleyip beklemekteyim.” (Hûd Suresi 93. Ayet)
Üstad Ahmet Akgül Hocamız bir konferanslarında “Siyonizmin en büyük korkusu Türkiye’nin Erbakan çizgisine geri dönmesidir” tespitleri çok anlamlıydı. İşte bu yüzden Siyonizmin öncelikli hedefi Türkiye’de işbirlikçi Akp’yi iktidarda tutmasıydı.
Ve şöyle devam etmişlerdi:
İnsanların ve Müslüman halkların birçoğunun doğru sandığı bir yanlış bir bakış açısı vardır: Müslümanlar sayıca çoğalır, bu çoğalan Müslümanlar arasında takva da giderek olgunlaşır. Böylece sayıları, hazırlıkları, takvaları en üst seviyeye çıkan Müslümanlara zafer kapıları açılır. Dünyada başarılı olan orta çaplı başarılar için ordular hazırlanır, elbette çağdaş imkanlara müsait silahlar yapılır, taktik ve stratejik manevralar kullanılır ve çarpışmalar sonucunda cesur-inançlı taraf kazanır. Ancakk, üç beş asırda bir meydana gelen ve tüm dünyanın gidişini, akışını değiştiren tarihi devrimler için sayı ve silah üstünlüğü değil tam aksine kalite ve kabiliyet özelliği öne çıkmaktadır. Yani Hakkın taraftarlarının, samimi ve sadık olanların sayısı azaldıkça zafere bir adım daha yaklaşılmaktadır.
KUR’AN ‘DAN 5 SIR:
1- Nebiler ve elçiler hırsla istese ve gayret etse de insanların büyük çoğunluğu iman etmeyecektir.
(Yusuf suresı 103)
2- Bu iman edecek azınlığın büyük çoğunluğunda süper güçleri, şeyhleri ve partilerini Allah’a ortak koşacak ve şirke yönelecektir.
(Yusuf suresi 106)
3- Allah sadık ve samimi ve çok cüz’i azınlığı büyük kalabalıklara ordulara galip getirecektir
(Bakara Suresi 249 sonu)
4- Bu azınlık bile kendi nefislerinden bir şey vehmetmesin diye Allah Calutları Davutlara öldürtecektir.
(Bakara Suresi 251)
5- Vaad edilen bu zaferin zamanı ise Resullerin ve davetçilerin, etrafındaki insanlardan tamamen umutlarını kestiği ve herkes tarafından yalanlandıklarını ve yalnız bırakıldıklarını hissettikleri süreçte Allah’ın nusreti yetişecektir.
(Yusuf Suresi 110)
****
Umut İmanın canıdır;
Yeis ve karamsarlık ise, hem Allah’ın vaadine itimatsızlıktır, hem de O’nun kudretine itiraz ve inkâr sayılmıştır!
Cenab-ı Hakkın mü’minlere vaat ettiği galibiyetin: Öyle büyük kalabalıklarla, oy çoğunluğu kazanmış kukla iktidarlarla, klasik ve kuvvetli silahlarla değil; tam aksine azın azı bir sadıklar ekibi eliyle ve şeytani cephede bulunmayan ve çok ucuza mal olan, ama düşman güçleri aciz ve çaresiz bırakan teknoloji üstünlüğü ile gerçekleşeceğini şu ayeti kerimeler haber buyurmaktadır.
Bu ayetler, aynı zamanda zaferin sırlarını ve aşamalarını da anlatmaktadır.
1- Nebiler, elçiler ve davetçiler, hırsla istese ve bütün gücüyle gayret etse de, insanların büyük çoğunluğu iman etmeyecektir:
“Sen şiddetle arzu etsen (ve hırs göstersen) bile, insanların çoğu iman edecek değildir.” (Yusuf: 103)
2– Bu iman eden az kişilerin büyük kısmı ise; süper güçleri, şeyhlerini, hoca efendilerini ve şefaatçilerini Allah’a ortak edip, şirke yönelecektir.
“Onların çoğu (imanlarına) şirk katmadan Allah’a iman etmeyecektir.” (Yusuf: 106)
3– Davalarında sadık ve samimi çok cüzi bir ekibi, Allah zahiren büyük ve güçlü kalabalıklara galip getirecektir.
“Gerçekten Allah’a (O’nun vadine ve müjdesine) kavuşacaklarını uman (sağlam) iman sahipleri, dediler ki: Nice küçük topluluklar, Allah’ın izniyle çok büyük kalabalıklara galip gelmiştir. Allah (çoğunluğuna ve maddi yoğunluğuna güvenenlerle değil, Hakta ve cihatta) sabredenlerle beraberdir.” (Bakara: 249’ un son kısmı)
4– Bu çok cüzi ekip bile gurura kapılıp kendi nefislerinden bir şey vehmetmesin diye, Cenab-ı Hak, her asırdaki zalim ve azgın CALUT’ları, DAVUT’ları eliyle bertaraf etmektedir.
“Böylece, Allah’ın izniyle onları hezimete uğratıp yendiler. Davut Calut’u öldürünce (şaşkınlığa kapılıp dağılıp gittiler)” (Bakara: 251)
Özel eğitimli FİL’lere binmiş, zırhlar giyinmiş, her türlü savaş tedbirlerini alıp gelmiş on binlerce kişilik CALUT ordusuna karşı, Hz. DAVUT’un geliştirdiği ve karşı tarafın bilmediği SAPAN TAŞI sayesinde, yani çok basit bir teknolojik yenilikle, kâfir ve zalim komutan, gözlerini delen sapan taşıyla geberip yere serilmiş, Allah böylece elene-döküle bir avuç kalmış sabır ve sadakat ehline zafer vermiştir. Bugün de, planlamasından yapım aşamasına, deneme safhasından seri üretim konumuna kadar, tamamen kendi bilgisi ve gözetimi altında gerçekleştirilip, yakında şartlar olgunlaşınca İsrail ve ABD güçlerini Ortadoğu’da hezimete uğratmak üzere, kahraman ordumuzun ilgili birimlerine teslim ettiğini açıklayan Erbakan Hoca’nın, çok ucuza mal olan özel teknolojileri sayesinde, süper güçlerin nükleer füzeleri, uçak gemileri ve tüm saldırı sistemleri, etkisiz hale getirilecektir.
5– Vaad edilen bu zaferin vakti ise: Resullerin ve davetçilerin, toplumdaki ve etrafındaki insanlardan artık umudunu kestikleri ve herkesçe yalanlanıp yalnız bırakıldıklarını hissettikleri bir süreçte Allah’ın nusreti yetişecektir.
“Öyle ki elçiler (insanların gayret ve desteğinden) umutlarını kesip te, artık kesinlikle yalanlandıklarını (anladıkları ve tamamen yalnız kaldıkları) kanaatına vardıkları bir sırada, nusretimiz (ve zafer va’dimiz) onlara gelecektir.” (Yusuf: 110)
“Mü’min, Allah’ın ayetleri okunduğu ve hatırlatıldığı zaman, imanları ve umutları artan ve sade Rabblerine tevekkül edip dayanan” insandır. (Enfal: 2)
Peki, Allah’ın ayetlerini duyunca itiraza kalkışan ve canları sıkılan kimseler, acaba nasıl mahlûklardır?
Muteber hadislerde ve mutevatir haberlerde “Maddi kuvvet ve ekipçe çok zayıf olan Hz. İsa Aleyhisselamın, zahiri güç ve desteği çok büyük olan DECCAL’i tek başına öldüreceği” yolundaki rivayetler de yukarıdaki ayetlerin bildirdiklerine uygun düşmektedir. (Bak: Müslim Kitabül Fiten: 34)
İnşallah küfrün beyninin darmadağın edileceği o günler çok ama çok yaklaşmıştı…
Erdoğan’ın yerinde Erbakan olsaydı; İsrail’e karşı ne yapardı? sorusunun cevabını bulmak için yakın tarihimize bakmamız yeterliydi..
1974 de ne yaptıysa aynını yapardı! Hatta şimdi çok daha mükemmelini yapardı! O zaman hükümet ortağı olmasına rağmen bu iş başarıldı bir de tek başına iktidar olduğunu düşünün.. ve şimdi ise imkanlar ve teknolojik olarak çok daha üstün silahlara sahip; kahraman ordumuzla yapacaklarını düşünün!. Bu teknolojik silahlar da 1974 Kıbrıs savaşında başta ABD ve AB tarafından koyulan ambargolar sonrasında, Erbakan Hocamızın gayret ve girişimleri ile ASELASAN, ROKETSAN, HAVELSAN gibi daha birçok dev Askeri Savunma sanayi şirketleri kurulmuştur..
Erbakan Hocanın emrini verdiği Kıbrıs çıkartması her ne kadar Rumlara karşı yapılmış görünse de gerçekte Siyonist Yahudi inancına göre Arz-ı Mev’ud (Vadedilmiş Topraklar) içinde yer almasından dolayı Siyonizm’e karşı kazanılmış bir zaferdir!
İşbirlikçi AKP yandaşı sözde basın mensubu, Prof. ve kanaat önderlerinin “Filistinlilerin hicret etmesi engellenemez!” diyerek bir de Peygamberimizin Hicretini örnek göstermeleri mide bulandırıcıydı..
“Ayrıca bu İktidarın HAMAS’ın silahsızlanması ve Gazze’deki yönetimin Abbas liderliğindeki Filistin Yönetimine bırakılması çağrısını içeren Birleşmiş Milletler Deklarasyonunu imzaladığı ortaya çıkmıştı. Ve Birleşmiş Milletler verilerinde ise Türkiye, İsrail’e en fazla ticaret yapan 5. ülke olarak açıklanmıştı.”
Tüm hainlik ve zalimliklere rağmen; artık vakit tamamdı.. Büyük hesaplaşma kaçınılmazdı.. Altyapısını, planlarını Erbakan Hocamızın hazırladığı ve Milli Çözüm Üstadı Ahmet Hocamızın eliyle Adil Düzen kurulacaktı!..
Sen nasıl bir ERBAKAN’dın ki Muhterem Hocam. Ebediyete intikal edişin 14 yıl oldu. Ama halen sana salya akıtanlara siyonizm yağlı kemik atıyor ki salyalarını kusuyorlar. Siyonist şeytanlar öyle veya böyle birgün gelecek Türkiye Erbakan Eksenine kayacak bunu ne kadar geciktirirsek o kadar kar diye düşünmüş olacaklar heralde.
Zamanın şeytanları ve işbirlikçi şarlatanları ne yaparsanız yapın Allah Nurunu Mutlaka Tamamlayacaktır..
DİKKAT(Lİ)LERDEN KAÇMAYAN!..
Farkında mısınız!?..
Yaklaşık 2 yıldır Kuduz İsrail ümmetin namusunu hatta bütün insanlığın her türlü namusunu kirletirken islam ülkeleri ve yetkilileri en fazla KINIYORUZ!.. açıklamlarıyla adeta GAZZE’nin YOK EDİLİŞİNE MEMUR KILINMIŞÇASINA güya müslüman olan kendi halklarını idare etmektelerdi. Ve bu duruma razı olan halk kitleleri “nasıl olsa birileri bizim adımıza İSRAİL’İ KINIYOR” diyerek sorumluluklarını işbirlikçilere yükleyerek kendini avutmak için bahaneye sığınıp vicdan rahatlatıyordu.
Fakat aynı süreçte İMAN PARILTISI OLAN VE ZULME İTİRAZ DA BATILI ÜLKE VE HALKLARINDAN DAHA ANLAMLI ÇIKIŞLARLA YÜKSELİYORDU.
Şimdi kendimize soralım acaba ALLAH (CC) İMANIN ÖZÜNÜ MÜSLÜMANLIK OYNAYANLARDAN ALIP BAŞKALARINA MI VERMİŞTİ!
İmansızlık rehaveti, imansa hereketi gerektiriyorsa zulümler karşısında rehavet kimde? Hareket kimlerdeydi?!..
Yoksa Milli Türkiye Merkezli siyasi ve askeri HAMAS hareketinin gayretli tarftarları daha çok BATILI HALKLARDAN mı çıkmıştı?!..
İman tarafgirlikse; HAKK’IN TARAFTARLARI kimlerdi?!..
Son söz:
Erbakan’a sahip çıkmayan ve sözlerini umursamayan “ülkem halkları” Allah korusun! manevi helaketle İlahi kahra mı müstehak olmuştu?!..
MİLLİ ÇÖZÜME VE MİLLİ GÖRÜŞE DÜŞMANLIĞIN SEBEBİ; BU HAKİKATLERİN CESARETLE VE YILMADAN DİLE GETİRİLMESİDİR
Dile kolay. Tam elli yıldır; hakikatler tüm baskılara, tehditlere, ihanetlere, fitne ve dedikodu ortamlarına rağmen cesaretle ve yılmadan ve yorulmadan yazılıyor, konuşuluyor, dile getirilip uyarı görevi bi hakkın yerine getiriliyor. Peki yarım asır bu gerçekler nasıl haykırıldı ve halâ daha sabır ve şuurla haykırılmasının sırrı nedir? El cevap; Ölçü Kur’an ve Resulullah, Erbakan Hocamıza sadakat ve bağlılık, Milli Görüş çizgisinde şuurla mücadele olursa, Cenab-ı Hak tüm kapıları açar ve işin sırrına ulaşılır. Genel olarak çoğunlukta başarı aranırken, az ama öz olanda zaferin kapılarının açılacağı sırrına vakıf olma inancının yansımasıdır bu vakarlı duruş. Yıllar önce yazılan makalelerin bugünkü olaylara ışık tutması ve o günlerden bugünlere tema edilmesi ise ilim kapısının tam olarak açılmasının açık bir delili ve göstergesidir. Bir çok insandan duymuşumdur. “O kadar yazar takip ederiz, makale okuruz ama Milli Çözümün yazılarını ve makalelerini okuyunca sanki o anı yaşıyoruz ve kafamızdaki birçok soru işareti kayboluyor. Erbakan Hocamızın yıllarca anlattıklarını çok güzel bir şekilde toplumun istifadesine sunuyorsunuz. Hiçbir yerde ulaşamadığımız bir çok konu ve meseleyi buradan takip ederek hem faydalanıyoruz, hemde bilgi sahibi oluyoruz.”
Efendim bu kadar yazdınız, konuştunuz, koşturdunuz da ne oldu? Kaç kişisiniz? Size inanan ne kadar insan var? Bu kadar çaba karşılığında elinize ne geçti? diyen gafillere en net ve kısa cevap; biz çoğunluğa ve sayılara değil, Cenab-ı Hakkın Rızasına talibiz. Biz bize inanan bir kişi dahi olsa davamızdan dönmeyiz, çünkü Rızasını kazanmak istediğimiz yalnızca Cenab-ı Hak’tır. Bu kadar çileye, sıkıntıya ve engellemelere rağmen, tüm mücadelemizin karşılığında Rabbimizin Rızasını umuyoruz. Evet, bizi küçük beyinleriyle ve dünyalık hayal ve beklentileriyle küçümseyen zavallılara söylenecek çok şey var ama şimdilik şu kadarıyla yetinelim. Bu alemden bir Erbakan geldi geçti. Onun proje, program ve eserlerini hayata geçirecek yalnızca Milli Çözüm var. Çünkü Erbakan Hocamıza ve projelerine tam anlamı ile Milli Çözümden başka inanan kalmadı. Adil Düzeni artık ağızlarına dahi almayanlara inat, bizler Adil Düzen projelerinin uygulanması için mücadelemize devam edeceğiz.
ZAFER YAKINDIR VE ZAFER HAKKIYLA MÜCADELE EDENLERİNDİR..
Makale için kıymetli yazarımıza şükranlarımı arz ediyorum. Biz okuyucu ve takipçilerini yine Kur’an’a Tercüman nasıl olunurmuş, dilsiz şeytan olmamak nasıl olunurmuş, dünya imtihanımızı en başarılı şekilde nasıl verilirmiş ve bu imtihandan geçerli puan nasıl alınırmışın cevaplarını bulduğumuz ve gafletten uyandırıldığımız bir makale kaleme alınmış. iyi ki varsın Milli Çözüm.
Makalede geçen tespitlerden bir tanesini hatırlatmakta yarar görüyorum:
“…Ama Erbakan ve programlarına sahip çıkmak, İsrail’in altına dinamit koymaktır.
Tarihi tespitimizi tekrar hatırlatalım: Başbakan ve Başkan olmak kolaydır. Zor olan, onurlu olan; Erbakan olmaktır!
…”
Evet, “Siyonizm’in Hapishanesi” diyebileceğimiz şuan ki dünya hayatında, zalimlerle Siyonistlerle işbirlikçilik yap – onlara yağdanlık ol – Kur’an’a Tercüman olan Asrın Sahibi Rehber Şahsiyete ve projelere karşı durdun mu bu bozuk Batıl sistemin kurucuları seni en büyük makamlara taşırlar ödüllendirirler… Ancak marifet bu olsaydı Cenabı Hakk biz insanları dünyaya gönderir ve bunca maddi manevi nimetleri önümüze sermesine ihtiyaç kalır mıydı?! Tabiri caizse böyle bir zahmeti yüklenmesine hacet duyar mıydı?!
Kaldı ki; Yunus Emre’nin ifadesiyle ” Sen doğru ol, eğri belasını bulur ” ifadesinden yola çıkarak, bizler iyi doğru güzel faydalı ve adil olan hakim olsun insanlık huzur ve onur bulsun, zalimler kahru perişan olsun diye kısacası Hak’tan yana tercihlerde bulunup, Batıl’a karşı taş atan – etkisiz çaresiz bırakmanın yollarını planlarını projelerini hazırlayan ve başarıyıda Rabbimizin vereceği bir dünya imtihanındayız. Kur’an’da da ifade edildiği üzere, HAYIRLI ÜMMET OLMAKTAN bahseder Kur’an. Bunun yolu Al-i İmran Suresinde şöyle ifade edilmiştir : ” Siz (sadece Müslümanlar için değil, bütün) insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet oldunuz. (Çünkü siz, ülkenizde ve yeryüzünde) Ma’rufu (Hakkı ve hayrı) emredip yürütecek, münkeri (zulmü ve kötülükleri) nehyedip önleyecek (bir Adil Düzen kurmaya) çalışırsınız … ”
Milli Çözüm; Mutlak doğruları esas alarak ve yine Mutlak yanlışlardan sakınılarak hazırlanmış; ilmi – insani – İslami -orjinal bir yeni sistem olan ADİL DÜZEN projelerini sahiplenmiş ve insanlığı bilgilendirmesi ve aklı selimin – müspet bilimin – tarihi tecrübe ve birikimin – vicdani kanaat ve tatminin – evrensel hukuk ve adalet prensiplerinin ve ilahi din Kur’an’ı Kerim’in ortaklaşa, iyi yararlı ve güzel buldukları DOĞRU, yine bu 6 temel ölçü biriminin ( bu ölçüler Milli Çözüm’ün Kur’an ayetlerinden ve Sünnet’ten ve Aziz Erbakan Hocamızın öğretilerinden ortaya çıkarılmıştır) ittifakla kötü zararlı ve çirkin buldukları ise YANLIŞ’tır. İşte ADİL DÜZEN doğrulara dayanan ve yanlışlardan sakınan, yepyeni ve orjinal bir sistem modeline sahip çıkmakta bununla beraber İslam Birleşmiş Milletleri – İslam Ortak Pazarı – İslam Kültür İşbirliği Teşkilatı – İslam Savunma Paktı – İslam Ortak Parası gibi projeleri de sahiplenen ve böylece İsrail’in altına dinamit koyan projelerin günümüzde tek sahipleneni ve bunu hayata geçirmek için tek çaba sarfeden harekettir. İnşaallah Milli bir Mutabakatla bu işbirlikçi ve Patronları olan Siyonistlerden , Milli çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanının işbaşına getirilmesi ve Milli Çözüm’e inanan bir Hükümetin kurulmasıyla yeni bir devir başlayacağını ifade eden (Nisan 1980) Aziz Erbakan Hocamızı rahmetle anıyorum ve Onun sadıklarına tâbilerine takipçilerine selam olsun!..
Dünyaya kapılıp ahireti unutanların pişman ve perişan olacakları aldanma günü olan TEĞABUN’den kurtulabilmek duasıyla!..
Teğabun Suresi 9. Ayet: “Sizi (mahşerde hesaplaşmak üzere) toplanma vakti için bir araya getireceği gün; işte bu “Teğabün” (dünyaya kapılıp ahireti unutanların pişman ve perişan olacakları aldanma) günüdür. Kim Allah’a iman edip salih bir amelde bulunursa (Allah) onun kötülüklerini örtecek ve içinde ebedi kalıcılar olmak üzere onu altından ırmaklar (ve havuzlu şelaleler) akan cennetlere sokacaktır. İşte ‘büyük mutluluk ve kurtuluş’ bu (olacaktır).”
(BAK: http://www.mealikerim.com )
En büyük Salih Amel şudur desek yanlış olmaz sanırım: Siyonizm’e ve İşbirlikçilerine karşı durmak ve Hakkın Aziz Erbakan Hocamızın ve Milli Görüş’ün tek temsilcisi en sadık talebesi takipçisi ve Kur’an’ın Tercümanı Milli Çözüm’e tâbi ve taraf olup, vaktiyle ve naktiyle destek vermektir.
AZİZ ERBAKAN HOCAMIZ 96 97 REFAH YOL HÜKÜMETİ İLE İKTİDARDA İDİ. NE OLDU BİLMİYOR O KAFALAR ANLAŞILAN; ERBAKAN HOCAMIZ BAŞBAKAN İKEN İSRAİL FİLİSTİNE TEK BİR MERMİ DAHİ SIKMA CESARETİ GÖSTEREMEDİ. TEK BİR KİŞİNİN BURNU DAHİ KANAMADI. E HADİ 7 EKİMDEN SONRA ERBAKAN CUMHURBAŞKANI OLSAYDI NE OLUR ? MAKALEDE EN GÜZEL ŞEKİLDE İZAH EDİLMİŞ, KIBRISTA NE YAPILDIYSA AYNI YAPILIRDI. BELKİ AYNINI YAPMAYA GEREK KALMAZ HOCAMIZIN HÖD DEMESİ İLE İSRAİL ÖTEYE KAÇARDI. 20 ŞUBATTA 1997 YANİ 28 ŞUBATTAN BİR HAFTA ÖNCE FİLİSTİNE ASKER GÖNDERMİŞTİ ERBAKAN HOCAMIZ. BUNLARI BELGELERİ İLE BİRLİKTE MİLLİ ÇÖZÜM MAKALELERİNDE BULMAK MÜMKÜNDÜR. HİÇ MERAK ETMEYİN AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN EN SADIK TALEBESİ GELECEK ERBAKAN NE YAPARSA AYNINI YAPACAKTIR İNŞALLAH.
AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN 1980 YILINDA BUYURDUKLARI ;
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki:
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU;
Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması,
Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması
ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
Prof. Dr. Necmettin Erbakan
(TRT Basın Toplantısı, Yazarlar soruyor – Nisan 1980) BU SÖZ ALLAHIN İZNİ VE İNAYETİYLE GERÇEK OLACAK VE DECCAL NETANYAHU GEBERTİLECEK, İSRAİL YERLEBİR EDİLİP HARİTADAN SİLİNECEK, SİYONİZMİN TÜM SİSTEMLERİ ETKİSİZ HALE GETİRİLEREK ADİL DÜZENE DAYALI YENİ BİR DÜNYA KURULACAKTIR KISA SÜRE İÇİNDE İNŞALLAH..İŞTE O VAKİT GÖZLERİNLE DE GÖRÜRSÜN ERBAKAN OLSA NE YAPARDI.
SELÇUK ÖZDAĞ’IN MECLİS GAZZE ÖZEL OTURUMUNDA YAPTIĞI KONUŞMADAKİ ÇARPICI TESPİTLER YERİNDE VE GÜZEL TESPİTLERDİ.