HER ŞEYİ VEREN ALLAH’TIR!
Hırçın huysuz, şaşkın iken
Hidayeti, veren Allah!..
Azgın sapkın, taşkın iken
Defterini, düren Allah!..
Kula kendin, aratmakta
Gafil yüzün, karartmakta
Ne mükemmel, yaratmakta
Eserindir, Evren; Allah!..
Her halde O, bizimledir
Mü’min Rasül, izindedir
Helal yiyen, kul zindedir1
Âşıklara, “Yâren”2 Allah!..
Kıymet kazandır, gününe
Hızlan cennet, düğününe
Bunca nimeti, önüne
Ömür boyu, seren Allah!..
Zikrullahla, kanan ile
Daim Rabbin, anan ile
O can verdi, canan ile
Lütfeyledi, ceren3 Allah!..
Kul hakları, kayarındır
Amel ahlâk, ayarındır
Dert ve bela, uyarındır
Çaldırıyor, siren4 Allah!..
Bülbül konar, gülü dermez
Mert; mazluma, tuzak örmez
Kalbi körse, Hakkı görmez
Göze perde, geren Allah!..
Sadık kul, nefsin ezendir
Derviş daim, semazendir5
Musallada, cenazendir
Yaptırır son, tören Allah!..
Herkes ektiğini biçer
Hayrı şerri, kendi seçer
Her gün yüz bin, ölüp göçer
Ecel kılmış, tren Allah!..
- Zinde: Kalbi ve bedeni dinç, sağlıklı.
- Yâren: Yakın dost, sahip çıkan Mevlâ.
- Ceren: Ceylan, hayat yoldaşı sâliha eşler.
- Siren: Bazı taşıtlarda ve stratejik binalarda tiz sesler çıkaran uyarıcı düdük.
- Semazen: Aşk ile dönen Mevlevi dervişler.

Hak herkese hak ettiğini yaşatır, kim ki Ondan neyi istiyor verir kendisine…
Bu alem aynadır, herkes kendin görür baktıkça, kimi Sanatçıya hayrandır, kimide isyankar…
Hangi hal üzerinde isek bil ki Allah bizimledir, demiyor mu şah damarından daha yakınım, mümin kul Efendimizin izin, münafıksa şeytan ve şakirtlerinde peşinde, her işinde ve halinde Hakkın rızasını arayan kul her halinde zindedir, çün onun “Yaren’i” Tek olandır Tek olan…
Daha doğmadan anne karnında iken kullarını sınırsız nimetleri ile buluşturmuştur Mevla. O nimetlerinde hakkı ancak devamlı yukarı yöne çalışan bir asansör gibi her daim kendimizi yükseltmek zorundayız diğer türlü Efendimizin tehdidi ile karşı karşıya kalırız “bir günü diğerine eşit olan ziyandadır” diyordu ve ümmetine devamlı ileriyi gösteriyordu.
Rabbimizin sayısız nimetlerinden biriside çoğu Milli Çözüm’cünün unuttuğu bir şey vardır, o da hakikatleri dert edinen birer dert ortağının olmasıdır, hem dava kardeşi hem eşidir buda bizlere Allah’ın büyük bir lütfudur.
Bülbül konar, gülü dermez
Mert; mazluma, tuzak örmez
Kalbi körse, Hakkı görmez
Göze perde, geren Allah!..
Herşeyi açık net yazmışsınız anlayana daha ne diyeceksiniz, sivrisinek saz, davul zurna az… Nankörlerden etme Ya Rab…
Kimse Allah’ın dilemesi dışında nefsini temize çıkartamaz, aslında çoksa önemli değildir, kalplerin ve sinelerin özünde olanı bilmesi gereken bilmiyor mu? burada kul bilmiş bilmemiş ne yazar,işte orada lazımdır nefis törpülenir hizaya sokulur burnu sürtülür…
Dememiş mi ki bu dünya ahiretin tarlası ne ektiyse onu biçersin arpa ekenin buğday biçtiği görülmemiş…
Aşk, davaya ve iddiaya benzer, cefa çekmek ve sıkıntılara göğüs germek de şahide. Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki. •Kuru davayı ve kof duayı bırak, meyveli ağaç isteyen tohum ekmelidir. Davasına katkı sunmayan ve Hak yolunda sıkıntıya katlanmayan kimselerin ucuz kahramanlık gösterileri, şeytanın eğlencesidir Dert, insana yol öğretir. Dert, insanı olgunluğa götüren rahvan at gibidir. Çilesiz ve gayretsiz insan ham kalıp pişmeyecektir. Meyvenin aslı tatlı bile olsa, olgunlaşmadıkça ona ham denir ve iştahla yenilmeyecektir. •Dünyaya meyleden Karun’u yer çekip yutuverdi. Mevla’ya meyleden Hazreti İsa’yı ise gökyüzü çekip yüceltti. •Firavun, zulüm saltanatını yıkacak diye yüz binlerce çocuk katletti, oysa aradığı evinin içindeydi. Zalim düzenleri yıkanlar, hep onların sistemi ve himayesinde yetişmekteydi. •Gübre olup toprağın içine ve bostanın gönlüne giren pislik bile, benliğinden kurtulunca gül goncanın kokusunu, kavunun ve karpuzun lezzetini artırıverdi. •Herkesin aynı şeyi düşündüğü ve sadece dünyanın peşine düştüğü yerde artık kimse beynini kullanmıyor ve gerçeği düşünmüyor demektir. Bu gaflet döneminde, kafaları ve vicdanları diriltecek sert, ama mert ve net tebliğciler gereklidir. •İki canlı kuşu birbirine bağlasan, dört kanatlı oldukları halde uçamazlar, çünkü ikilik vardır; ama birini öldürüp diğerinin sırtına koysan onu rahatlıkla taşıyacaktır. Bunun gibi kendi benliğinden kurtulan birliğe ve Rabbine ulaşacaktır.Sadık kul, nefsin ezendir
Derviş daim, semazendir5
Musallada, cenazendir
Yaptırır son, tören Allah!..
Herkes ektiğini biçer
Hayrı şerri, kendi seçer
Her gün yüz bin, ölüp göçer
Ecel kılmış, tren Allah!..
Kulağımıza okunan bir ezanla başlar hayatımız, büyüdükçe şekillenir ya Hak’ta yoğrulur, imanımızı büyütürüz, yada batılıların peşinde kayboluruz, işte bunlar, Allah’ın bize de nasip ettigi imanımızı artırmak için bize verdiği fırsatlarımızdır. Aslında kendi kendimize dir ceblerimizi doldurmak. Meylettiklerimiz, bizi hidayete yada, cehenneme iletir. İnsan düşünmez ki bu günde aniden ölebilir. Aslında hiç aklına getirmez hiç o musalla taşına yatacağını, sadıkkul kul hakkına girmez, Allah’ın istediği gibi yaşar. İnsanlığın faydasına çalışır bu durumda Allah’ın Rahmetine teslim olur.ilim üretir. Bu hayat bittigi gün kulağına okunan ezanın namazı kılınır bir gün. Bu yüzden
Hayra taraf olmak haksızlığa karşı cıkmak zorundayız. Milli çözüm dergisinin yolundayız.
Kula kendin, aratmakta
Gafil yüzün, karartmakta
Ne mükemmel, yaratmakta
Eserindir, Evren; Allah!..
Sadık kul, nefsin ezendir
Derviş daim, semazendir5
Musallada, cenazendir
Yaptırır son, tören Allah!..
Herkes ektiğini biçer
Hayrı şerri, kendi seçer
Her gün yüz bin, ölüp göçer
Ecel kılmış, tren Allah!..
Kula kendin, aratmakta
Gafil yüzün, karartmakta
Ne mükemmel, yaratmakta
Eserindir, Evren; Allah!..
Kula kendin, aratmakta
Gafil yüzün, karartmakta
Ne mükemmel, yaratmakta
Eserindir, Evren; Allah!..
“Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim, mahlukatı yarattım.” Hadisi Kutsi
gereği Rabbimiz bilinmek murat ettiği için bizleri yarattı. Bizim de her an O’na yönelmemiz, Her şeyde O nun tecllilerini görmeye çalışmamız, O nun rızasını kazanmak için çabalamamız gerekir. Ama insan gaflet haliyle, nefsinin esiri olmakta, Haktan uzaklaşmakta, dünyevileşmektedir.
ZÜMER SURESİ
53. (Tarafımdan onlara) De ki: “Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere nefislerini israfa uğratan (günahlara dalan, yararsız ve ucuz kahramanlıklara kalkışan ve ölçüyü taşıran) kullarım! (Siz yine de) Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, (dilerse ve layık görürse) bütün günahları (ve suçları) Yarlığayıcıdır. Çünkü O, Bağışlayandır, Esirgeyip Acıyandır.”
54. (Öyle ise) Azap size gelip çatmadan evvel, içtenlikle (tevbe ederek) Rabbinize yönelip-dönün ve O’na teslim olun (ki kurtuluşa ulaşasınız). Sonra size yardım olunmaz (sahip çıkan da bulamazsınız).
55. Rabbinizden size indirilenin en güzeline (Kur’ani hükümlerden vicdanınıza en uygun, nefsinize ise en zor gelenine) uyun; siz hiç şuurunda değilken, azap apansız size gelip çatmadan evvel (tevbekâr olup salih ameller işleyin ki, sonra pişman olup kalırsınız).
O HERŞEYİ EN MÜKEMLLER ŞEKİLDE YARATMIŞTIR. Mülk Suresi 3. ayeti kerimesinde Rabbimiz;
3. O, biri diğeriyle ‘tam bir uyum’ (mutabakat) içinde yedi (tabaka) gök yaratmıştır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir ‘çelişki ve uygunsuzluk’ (tefavüt) göremezsin (bulamazsın). İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; (göklerde ve evrende) herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görebiliyor musun? (Kâinatta ve tabiatta bir kusur ve noksanlık var mıdır?)
buyurmaktadır.
ŞİİRİN DİĞER KITALARINDA Kİ ALMAMIZ GEREKEN DERSLERİ ALIP RABBİMİZİN RIZASINI KAZANABİLMEYİ NASİP EYLESİN.AMİN.
BAĞIŞLAYAN RABBİM!
Bebek iken yaş aldırdın!
Türlü nimetle donattın!
Nimetimi sayamazsınız!
Buyurdun Yüce Allah(CC)
Evet sayamayız Rabbim!
Çünkü sonsuz NİMET verdin!
Ebedi Cenneti bezedin !
Şükür çok şükür Allah (CC)
Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu (bir genelleme yaparak bile kavrayıp) sayamazsınız (ama yine de nankörlüğe kalkışırsınız!); gerçekten Allah, (bunca günahınıza rağmen) çok Bağışlayandır, pek Esirgeyendir.
(Nahl Süresi 18.ayet)
Rabbimiz nimetlerin farkında olmayı ve kalbimizi düzeltmeyi nasip etsin inşallah…
RABBİMİZ’DEN GELEN/GELECEK HER HAYRA MUHTACIZ…
Biz böylece: (Hasetçi ve fesatçı insanların; bir sürü şöhret, servet ve etiket sahibi dururken, kala kala) “Allah içimizden bunlara mı lütufta bulundu.” (Bu özel hikmet ve hizmetleri böylesi önemsiz kişilere mi layık buyurdu?) demeleri (ve hainlikle içlerini dışa dökmeleri) için, onlardan bazısını bazısıyla fitneye uğratıp denemiş olacağız. Halbuki Allah şükredenleri (nimet ve fazileti kimlere vereceğini) daha iyi bilen değil midir? (Ki O’nun tayin ve taksimine itiraz ediyorsunuz.)
En’am Suresi 53