HESAP SORULMAYACAK MI SANDINIZ!?
Şu anda Almanya’da yaşayan, seçkin ve bilgin Milliyetçi dostum Prof. Dr. Yavuz Sezen Bey’in bize ilettiği, meşhur Siyonist Henry Kissinger’in şu itirafıyla başlayalım:
“Biz Amerika olarak neden güçlüyüz, biliyor musunuz? Bizler, Amerika olarak, içimizdeki vatan hainlerini (Daha doğrusu, Siyonist ve emperyalist odaklara ters düşenleri. A.A) hemen öldürüveririz. Ama dünyanın diğer birçok ülkesindeki vatan hainlerini ise, kahramana dönüştürerek, ülkelerinde önemli yerlere, etkin ve yetkin görevlere yükseltiriz!”
Hatırlayınız; Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan, 2025 Mayıs’ın ilk haftasında Roma’da Türkiye-İtalya İş Forumu’na katılarak yaptığı konuşmada; “İş dünyamızın vize konusunda yaşadıkları güçlüklerin ekonomik ilişkilerimize ket vurduğunu görüyoruz. İtalyan iş çevrelerinin Avrupa Birliği kurumları nezdinde bu konuyu gündeme getirmelerinin iki tarafın da yararına olacağını düşünüyorum.” diyerek bir nevi AB’yi şikâyete kalkışmıştı.
Ayrıca, “Kıymetli katılımcılar, ticari ve ekonomik ilişkilerimizin potansiyeline ulaşmasında Avrupa Birliği ile Gümrük Birliğimizin değişen küresel ekonomik koşullara uygun şekilde güncellenmesi ihtiyacını hissediyoruz. Kazan kazan yaklaşımıyla her iki taraf için de fayda sağlayacak bir güncellemeye İtalyan hükümetinin ve iş çevrelerinin desteğini bekliyoruz. Öte yandan iş dünyamızın vize konusunda yaşadıkları güçlüklerin ekonomik ilişkilerimize ket vurduğunu görüyoruz. İtalyan iş çevrelerinin Avrupa Birliği kurumları nezdinde bu konuyu gündeme getirmelerinin iki tarafın da yararına olacağını düşünüyorum.” buyurmuşlardı.
Gümrük Birliği; AB ile Türkiye (ve benzeri taraflar) arasındaki ticarette; yürürlükteki gümrük vergileri, benzer diğer vergiler ve miktar kısıtlamalarıyla ilgili tüm tedbirlerin kaldırılmasına ilişkin ortak ve geçici gümrük muafiyeti tarifesi olup bir nevi ekonomik entegrasyon hazırlığıdır. 1995 yılında DYP Genel Başkanı Tansu Çiller ile CHP koalisyonu iktidarınca AB üyesi yapılmadan imzalanan Gümrük Birliği’nin 10 yıl sonra Türkiye’ye zararı 57 milyar dolara ulaşmıştı. Şimdi bu zarar bazı uzmanlara göre 250 milyar doları aşmıştır. AB’ye alınma yalanı-tuzağı ile bu Gümrük Birliği sayesinde Türkiye soyulmaktadır ve öz haklarımız Haçlı Batı’ya rüşvet sunulmaktadır.
Özetle Gümrük Birliği, anlaşmaya ortak ülkelerin kendi aralarında gümrüklerin kaldırıldığı serbest ticaret alanıdır. Tüm sanayi ürünlerini ve işlenmiş tarım ürünlerini kapsamaktadır. Bu malları taşıyan her gün yüzlerce tır ve gemi dolusu sanayi ve tarım ürünü, Avrupa ülkelerinden çıkıp Türkiye üzerinden vergisiz geçerek Ortadoğu ve Asya-Afrika ülkelerine taşınmaktadır.
Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan, Türkiye-İtalya 4. Hükümetler Arası Zirvesi’nin ardından, İtalya Başbakanı Bayan Giorgia Meloni ile ortak basın toplantısında açıklama yapmıştı.
“İki önemli NATO müttefiki ve stratejik ortak olarak, ilkini 2008’de gerçekleştirdikleri zirveden bu yana aralarındaki münasebetlerin her geçen gün daha ileriye gittiğini” vurgulayan Erdoğan, şunları hatırlatmıştı:
“Akdeniz’in güvenliği, Ortadoğu’daki durum, Avrupa’nın istikrarı ve transatlantik bağın muhafazası gibi önemli meselelerde aramızda değerli bir uyum bulunmaktadır. Bunda İtalya ile tarihten gelen yoğun ilişkilerimize ilave olarak Sayın Meloni’nin birçok konuya cesur ve kararlı yaklaşımının önemli etkisi vardır. İtalya ile düzensiz göçle mücadele alanındaki iş birliğimizi önümüzdeki dönemde de sürdürmeye kararlıyız!”
Meloni’den Erdoğan’a ‘sığınmacı’ teşekkürü anlamlıydı.
Zirve, Türkiye ile İtalya’nın özellikle savunma alanında iş birliğini artırdığı bir döneme denk gelirken; İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Türkiye ile göç konusunda yürütülen ortak çalışmaların sonucunda, Türkiye’den gelen sığınmacı sayısının sıfırlandığını açıklamış ve Avrupa’yı rahatlandıran Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan’a övgüler ve teşekkürler yağdırmıştı. İtalya ve tüm Avrupa ise Türkiye’yi göç yönetimi ve bölgesel istikrar açısından önemli bir kalkan olarak görüyorlardı. Basın toplantısında konuşan Meloni, “Türkiye ile birlikte attığımız adımlar sayesinde Türkiye üzerinden gelen sığınmacı sayısı sıfırlandı.” açıklamasıyla memnuniyetini aktarmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, “Önümüzdeki dönemde düzensiz göçle mücadele alanında İtalya ile iş birliğimizi sürdüreceğiz,” açıklamalarında bulunmuş ve Batı’yı rahatlandırmıştı.[1]
Erdoğan’ın: “AB’yi düştüğü çıkmazdan sadece Türkiye kurtarabilir!” çıkışı!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Avrupa demokrasilerinde ortaya çıkan boşluğu son seçimlerde görüldüğü üzere aşırı sağcı demagoglar dolduruyor. Avrupa Birliği’ni ekonomiden savunmaya, siyasetten uluslararası itibara, içine düştüğü çıkmazdan sadece Türkiye, Türkiye’nin tam üyeliği kurtarabilir” açıklamasını yapmıştı.[2]
“Avrupa başta olmak üzere Batılı ülkelerde göçmen karşıtı ve İslam düşmanı aşırı sağ hareketlerin yükselişine bir süredir dikkat çektiğini” anımsatan Erdoğan, buralarda yapılan son dönemdeki birçok seçimde endişelerinin haklılığının ortaya çıktığını söyleyerek, aşırı sağ hareketlerin Avrupa’da siyasetin belirleyici aktörleri haline geldiğini vurgulamıştı.
Bu sözler, Siyonist ve emperyalist merkezlere “Bizi iktidarda tutarsanız, sizin zulüm ve sömürü saltanatınızın devamına katkı sunarız!” mesajı mıydı, yoksa kuru kahramanlık palavraları mıydı? Artık batma ve tıkanma noktasına gelip dayanmış Haçlı-Siyonist zulüm çarkının devamını sağlamak Erdoğan’a mı kalmıştı?
Bu kadar kahramansa, Türkiye’nin himayesindeki Suriye’nin; Şam, Hama, Humus, hatta Türkiye yakınındaki Lazkiye şehirlerine yönelik hava saldırılarını artıran… Ve “Suriye, Şam’ın güneyinde ve İsrail sınırına yakın yerlerde askeri birlik konuşlandıramaz!” diye tehditler savuran, şu kuduz İsrail’e karşı niye cesur ve caydırıcı bir tavır takınamazdı? Oysa himayemizdeki birine sataşmak bizzat bize kafa tutmak ve onurumuzla oynamak anlamını taşırdı!.. Bu sorular aynı zamanda kiralık yandaş yazar ve yorumcu takımınaydı… Bu konularda boğazına kılçık kaçmış karga gibi davranmayı artık bıraksınlardı…
Avrupa’da Bilinmeyen Nedenlerle Işıklar Sönmüş, Elektrik Kesintileri Ekonomiyi Sarsmıştı!?
İspanya ve Portekiz, büyük elektrik kesintisinin etkileriyle sarsılmıştı. Analist Kyle Chapman, uzun vadede İspanya ekonomisinin çok olumsuz etkileneceğini açıklamıştı. İspanya ve Portekiz’de Nisan 2025 sonu pazartesi günü yaşanan büyük elektrik kesintileri, her iki ülkedeki birçok şehri ve bölgeyi etkileyerek hayatı durma noktasına taşımıştı. Kesintinin nedeni henüz netlik kazanmazken, elektrik tedariki yavaşça yeniden sağlanmaya başlanmıştı.
Elektrik kesintisi; telefon hatları, internet erişimi ve kart ödemeleri gibi günlük hayatın vazgeçilmez unsurlarını olumsuz etkileyip hayatı karartmıştı. Bu durum, işyerlerinde üretimin durmasına ve çok sayıda işçinin işlerini bırakmak zorunda kalmasına yol açmıştı. Portekizli elektrik operatörü REN, kesintinin İspanya’daki aşırı sıcaklık değişiklikleri nedeniyle meydana geldiğini ve bunun “nadir görülen bir atmosferik olay” olabileceğini aktarırken, AB Konseyi Başkanı António Costa ise, kesintinin siber saldırıdan kaynaklandığına dair söylentileri yalanlamak zorunda kalmıştı.[3]
İspanyol ekonomisi geçici olarak kapanmıştı!
Ballinger Group’un döviz piyasaları analisti Kyle Chapman, Euronews’e yaptığı açıklamada, “İspanyol ekonomisi gün boyu kapalı kaldı ve bu, kısa vadede işletmeleri olumsuz etkileyecek. Ancak elektrik hızlı bir şekilde geri gelirse, genel kesintinin etkisi sınırlı olacaktır” uyarısında bulunmuşlardı.
Enerji Bakanı Bayraktar da Endişelendiren Açıklamalar Yapmıştı!
İspanya ve Portekiz’in büyük bölümünü kapsayan geniş çaplı elektrik kesintisi yaşamı olumsuz etkilerken, hayatı felç eden bu elektrik kesintisi hakkında Kabine Toplantısı sonrası Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, yaşanan kesinti ve sonuçlarına ilişkin Kabine Üyelerine de bilgilendirme yapmıştı. Kabine Toplantısı sonrasında da gazetecilerin sorularını yanıtlayan Enerji Bakanı Bayraktar, Türkiye’nin Avrupa ile aynı dağıtım ağı içerisinde yer aldığını hatırlatarak “Şu anda bu sıkıntıdan Türkiye etkilenmedi. Ama bizi etkileyebilecek boyutta bir sıkıntı. Çünkü biz de Avrupa’nın sistemine bağlıyız.” ifadelerini kullanmıştı.[4]
Dindar iktidarın Merkez Bankası 2025 Nisan ayı %46’lık faiz kararını açıklamıştı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası yılın üçüncü faiz kararını açıklamıştı. TCMB, nisan ayında politika faizini yüzde 46 seviyesine çıkarmıştı. Banka aynı zamanda, gecelik vadede borç verme faiz oranını %46’dan %49’a, gecelik vadede borçlanma faiz oranını ise %41’den %44,5’e çıkarmıştı. Para Politikası Kurulu (Kurul), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının %42,5’ten %46’ya yükseltilmesi kararı almıştı. Kurul ayrıca, Merkez Bankası gecelik vadede borç verme faiz oranını %46’dan %49’a, gecelik vadede borçlanma faiz oranını ise %41’den %44,5’e yükseltmiş durumdaydı.
Ve hâlâ dindar kahraman Erdoğan ve yandaşları “Kalkınmış Türkiye” palavraları sıkmaktalardı!?
Bir yılda 700 milyar lira zarar eden Merkez Bankası’nın yöneticilerinin maaşları dudak uçuklatmaktaydı!
Kamuda tasarruf tedbirleri denilse de bu tedbirler Merkez Bankası, yönetimine uğramamıştı. Yüksek maaşlı yöneticilerin olduğu Merkez Bankası’nın iki yıldır üst üste açıkladığı zarar 2023 yılı için 818,2 milyar TL olurken yeni Başkan Fatih Karahan döneminde 2024 yılı için 700 milyar 354 milyon TL olarak açıklanmıştı. Büyük zararlara rağmen yöneticilerin hâlâ yüksek maaş alması ise kamuoyunda tartışmalara yol açmıştı. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 2023 ve 2024 yıllarında açıkladığı toplam 1,5 trilyon TL’yi aşan zarara rağmen yöneticiler yüksek maaşlar almaktaydı.
Halkımızın Perişanlığı!
Türk-İş Sendikası rakamlarına göre 4 kişilik bir aile için Nisan 2025’te açlık sınırı 24 bin 35 TL’ye varmıştı. Yoksulluk sınırı ise 78 bin 292 TL’ye dayanmıştı.
Birleşik Kamu-İş Sendikası’na göre ise; açlık sınırı 26 bin TL; Yoksulluk sınırı 80 bin TL’yi aşmıştı!
Gıda harcamaları yıllık ortalama artış (enflasyon) oranı ise %52 olarak saptanmıştı. Ve hâlâ Sn. Cumhurbaşkanı bu hava dolu balonları uçurtmaktaydı.
Dindar-Kahraman iktidara hatırlatalım!
-Deniz Feneri, Yimpaş, Kombassan yolsuzlukları…
-Kaybolan kurban paraları, ayakkabı kutuları, para sayma makine ve kasaları…
-KIZILAY üzerinden TÜRGEV’e vergi kaçakçılığı, TÜRGEV’den TURKEN’e döviz kaçakçılığı…
-Rıza Sarraf dosyaları, milyarlık saatlerin faturaları, Bakara, makara, din tüccarları…
-Habur’da kurulan çadır mahkemeleri ve davul-zurna ile karşılanan PKK maşaları, Oslo, Dolmabahçe, APO yandaşları ve İmralı ziyaretlerinin perde arkaları…
-Askerin yoluna döşenen mayınlar, kazılmasına göz yumulan hendek ve çukurlar, heba edilen yüzlerce kahraman Şehitlerin aziz kanları, unutulan Gaziler ve gözyaşları…
-Bir zamanlar mağrur ve cesur BOP eş başkanlığı itirafları, başına çuval geçirilen askerler, NOTA verilsin diyenlere ‘Müzik notası mı?’ çıkışları…
-Hâlâ iade edilmeyen Yahudi üstün liyakat nişanları, Allah Amerikan askerlerini korusun! duaları…
–Üç beş şehit için meclis mi toparlanırmış? zırvaları, hatta şehit askere “kelle” diyenlerin safsataları!
-Belediyelerden, Kızılay Maden Suyu şişesine kadar kaldırılan T.C. levhaları, Türkiye Cumhuriyeti Devleti adından rahatsız olanlar, “devletin adı Anadolu olsun”, Türk bayrağı değil Türkiye Bayrağı olsun diye çırpınanlar…
-TRT’ye çıkarılan Osman Öcalanlar, İstanbul seçimlerinde okutulan terörist başının mektupları ve gözden çıkarılan Kıbrıs ve feda edilen Ege Adaları…
-Barzani’ye gönderilen paralar, sözde Kürt devleti televizyonuna TÜRKSAT’tan yayın hakları, Türk düşmanı, bölücü alçak Şivan Perver ve İbo ile gözyaşları dökülerek yakılan megri megri ağıtları, el ele kol kola verilen pozlar…
-Yandaş cemaat ve tarikat yurtlarında tecavüze uğrayan masum çocuklar, bağımsız basına yapılan baskılar, yandaş basına destek kıyakları…
-Tutulmayan sözler, siyasi yalanlar, büyük şehirlerdeki imar talanları, Katar’a satılan Milli varlıklar…
-Cumhuriyetin kazanımlarını babalar gibi satanlar, iç üreticiyi bitirip, tohumdan samana, diş macunundan deterjana kadar dışarıdan ithal edilen ihtiyaç malları… Devlet hazine müşteri garantili otoyol, köprü, tünel, havaalanı, enerji santrali ve hastanelerle rant devşirilen uyanık yandaşlar…
-Her ihalede sağlanan avantalar, alınan üçer-beşer, çifte çifte maaşlar, çalınan sınav soruları…
-Açız diyen çiftçiye “ananı da al git” diyen yaklaşımları, milletin anasına küfreden yandaş iş adamları…
-Bitirilen tarım ve hayvancılık, zam yapıyor diye suçlanan esnaf, ucuz ekmek ve tanzim satış kuyrukları…
-Çöpten yiyecek toplayan insanlar, on beş milyona yaklaşan işsizlerin, mağdur edilmiş emeklilerin feryatları…
-Dünya’nın en pahalı elektriği, suyu, benzini, mazotu, doğalgazını kullanan mutsuz ve umutsuz milyonlar, sıkıştıkça habire yapılan zamlar, 20 yılda 20 kat artmış olan dolar ve 20 kat fakirleşmiş bir halk, icralar, iflaslar, intiharlar, artan boşanmalar, dağılan yuvalar…
-Kur korumalı mevduat sayesinde döviz artışından servetine servet katanlar, avantadan gemicikler, yatlar, villalar, saraylar, uçaklarla saltanat süren vicdansızlar…
-Kayıp damat ve buharlaşan 128 milyar dolarlar, bir tarafta pudra şekeri çeken “AK gençlik”, diğer tarafta üniversite mezunu işsiz “AÇ gençlik”, AB hatırına Türkiye’de tutulup bakılan milyonlarca Suriyeli mülteci sorunu, mültecilere harcanan 100 milyar dolarlar…
-İç borçla birlikte ve rantiyeci holdinglerin Siyonist bankalardan aldıkları ve geri ödemeye yanaşmadıkları borçlara kefil olan Devletin zararıyla beraber 1,5 trilyon dolara yaklaşan ve toplumdan saklanan dış borç batağı, artan enflasyon, planlı bir şekilde çökertilen milli ekonomi ve önlenemeyen krizlerin kaçınılmazlığı…[5]
Ve işte sonunda; artık görevi biten, işlevi sona eren PKK’yı devre dışı bırakıp, DEM Parti’yle ve siyaset etiketiyle… “Self Determinasyon” ulusların kendi kaderini tayin hakkı yolu ile… Doğu ve Güneydoğumuzu ayartıp, Barzanistan ve SDG (Suriye Kürdistanı) ile entegrasyonu sağlayarak Büyük Kürdistan’a=Büyük İsrail Programına hazırlık amaçlı, sözde “Terörsüz Türkiye” tuzaklarınız da elbette başınızda patlayacaktır!
Yoksa bütün bu yaptıklarınız, yanınıza kâr kalacak ve bunların hesabı sorulmayacak mı sandınız?
Bu arada özellikle ve içtenlikle vurgulayalım ki; bizim için milli birlik ve dirliğimiz ve bunu güçlendirici bütün girişimler elbette hayırlıdır, yararlıdır ve sahip çıkılacak olumlu ve sorumlu bir tavırdır. Bu bakımdan “Terörsüz Türkiye” vurguları da anlamlıdır ve önemli bir çağrıdır. Ancak dikkat edin, “Türk-Kürt kardeşliği ve vatandaşlık eşitliği sağlanmalıdır…” gibi ifadelerden de hep sakındık… Çünkü bu tür teklif ve temennilerin özünde, zımnen (üstü örtülü şekilde, dolaylı biçimde) “Türkler ve Kürtler farklı millettir, ayrı kesimlerdir; eşit ve adil vatandaşlar değildir!” anlamı saklıdır ve bu kanaatlerin dışarıdan kışkırtıldığı ve gerçekleri yansıtmadığı sırıtmaktadır.
- Euronews / 29.04.2025
- TRT Haber / 24.02.2025
- https://www.ntv.com.tr/ntvpara / 29.04.2025
- https://www.haberler.com / 29.04.2025
- Yücel Yıldız – Alıntı

Bundan 25 sene öncesinde ANASOL-MHP hükümetinin bu millete yeter artık dedirttiği bir dönemde tek umudun Milli Görüş yani Aziz Erbakan Hocamızın olduğu bir süreçte, siyonizm AKP’nin yöneticilerini etkileyip AKP’yi kurdurtup makalede de belirtilen ve bu millete yapılacak en büyük kötülükleri yapmışlardır.
Aziz Erbakan Hocamız toplantılarının bazılarında iki kişiden örnek verirdi bunlarda birisi 2. Viyana Kuşatmasında Osmanlı’ya hainlik edip sırtından vuran o günkü çok stratejik bir köprünün korunmasından sorumlu olan birliklerin komutanı Tatar ağası, diğeri Napolyon’un Asya’ya çıkışının önünü kesen ve Akka kalesi komutanı sadakat timsali Cezzar Ahmet paşa idi. Hocamız bu gün Avrupa’nın hala hıristiyan olmasında ve Avrupa’da işlenen günahların hepsinden bir payda Tatar ağasının hesabına yazılıyor, bununda tam tersine Akka’da Napolyon’un karşısında duran Cezzar Ahmet paşanında Asya’da işlenen bütün iyi işlerden sevap hanesine yazılıyordu. Birisi ihanet temsili biriside sakadatin temsili idi. İşte siyonizm bu gün hala dünya hükmünü yürütüp çok basit bir ilacı bulamadığı için sadece Afrika’da senede milyonlarca çocuk ölüyorsa, dünya da milyonlarca masum insanın zulüm altında ise bununda sebebi siyonist düzenin karşısında TEK ÇÖZÜM olan Adil Düzen ve Erbakan plan ve projelerinin uygulanmasına mani olan herkesdir.
Allah sonsuz adalet sahibidir, kimsenin hakkını kimsede bırakmaz idi, kiminin karşılığını bu dünyada verir, bu dünyada cezası ödenemeyecek olanlarının bazısının cezasında ahirete bırakabilirdi.
DOYUMSUZ İKTİDAR!
Tepeden halkına bakan iktidar..
Fakire umut olmaz, çün fikri dar..
Ekmek soğan yer, halkı gariban..
Az gelmiş manda yoğurdu, kestane bal..
Yetim öksüz hesabın sormaz mı sandın..!
Faizin ve zulmün zirve yaptığı ülkemde halk açlıkla boğuşurken artan faiz oranları haksız kazancı körüklerken halkımız ise üç kuruşa mahkum edilerek sömürülmektedir. Güçlünün haklı çıktığı adaletin olmadığı bir ülkede sosyal dengeleri korumak elbette mümkün değildir. Bu kokuşmuş yönetimden ve yöneticilerden çok yakında elbette yapılan haksızlıkların hesabının sorulacağı bir milli mütabakat hükümeti göreve acilen getirilmeli bu zulum düzeni yıkılmalıdır. İç ve dış politikada basiretsiz hamleler ülkemizi kaosa sürüklemektedir. Üretmeden tükeden ekonomiden biran önce vaz geçilmelidir.Faizsiz ve adil bir düzen kurulmalı huzur ve barış tesis edilmelidir.
Bütün geçmişin karanlık; fesat fırsat peşinde
Hep hıyanet ve sömürme, pek ustasın işinde
Sürekli tutuşturduğun, bu fitne ateşinde
Yakılacaksın İsrail, bunu çoktan hak ettin!
Erbakan hocamızın uzun yıllar önce uyarıları dinlemeyen kalmamıştır,şahit olmayan kalmamıştır.olsaki Erbakan hocamız döneminde yaşayan bütün insanlar yüz yıl sonra dünyaya gelse,İlk diyecekleri bizde Erbakan hoca safında olanlardan olurduk,diyeceklerdir.
İsrâ 13
Biz her insanın (can) kuşunu (ruhunu ve amel durumunu) kendi boynuna doladık, kıyamet gününde (ise) onun için açılmış olarak önüne konacak ve (amellerine) kavuşacak bir kitap çıkarırız.
https://www.mealikerim.com/17/isra/13
İsrâ 14
(Ahirette de kendi hayat kitabımız, yani canlı çekim kayıtlarımız, yine bize seyrettirilip: “Kulum) Oku (amel) kitabını; bugün hesaba çekici (ve sorgu hâkimi) olarak (kendi) nefsin sana yeterlidir” (buyurulacaktır).
https://www.mealikerim.com/17/isra/14
İsrâ 15
Kim (hidayete uyar) doğru yolu (arayıp) bulursa, kendisi için (Hakkı ve hayrı) bulmuş olacaktır. Kim de (nefsine ve iblise kapılıp) sapıtırsa kendi zararına sapıtmış olacaktır. Günahkâr olan hiç kimse bir başkasının günah yükünü taşımayacaktır. (Ve zaten) Biz, (aydınlatıcı ve uyarıcı) bir Resul (elçi ve davetçi) göndermedikçe (hiçbir kavme ve kişiye asla) azap edici olmayız (kendilerini sorumlu tutmayız).
https://www.mealikerim.com/17/isra/15
İsrâ 16
Biz bir ülkeyi (ve düzeni) helak etmek (ve çökertmek) istediğimiz zaman, oranın “mütref”lerine (yani; haksız ve hesapsız nimet ve servetle şaşıran ve devlet imkânlarıyla şımaran, ülkenin ileri gelen kimselerine) emrederiz (onlara fırsat veririz) ki, orada her türlü fısk-u fesadı (haksızlık ve hayâsızlığı) yapsınlar… Böylece orası için (azap ve helak) sözümüz hak olur. Biz de o (diyarı ve düzeni) darmadağın edip (yerin dibine batırırız).
https://www.mealikerim.com/17/isra/16
İbrahim 42
(Ey insan!) Sakın sanma ki; Allah zalimlerin yaptıklarından gafil (habersiz ve ilgisiz)dir. Sadece onları, gözlerin dehşetle döneceği (korku ve şaşkınlıktan bakışlarına baygınlık geleceği) bir güne kadar ertelemektedir.
https://www.mealikerim.com/14/ibrahim/42
Makalenin manşeti, mü’min olan okuyuculara AHİRETİ, diğer dinlere inanan okuyucuları ise ANTİ EMPERYALİST olmak gerektiği inancını hatırlatmıştır desek yanlış olmaz umarım. Rabbimizin gönderdiği son kitap ve din de onlarca ayette yapmamız gerekip de yapmadıklarımızdan ve yapmamamız gerekip de yaptıklarımızdan hesaba çekileceğimiz bildirilmektedir.
Zaman her şeyin ilacıdır yani zamanla herkes içini dışa dökecek iyiyle kötüyü – doğruyla yanlışı – faydalıyla zararlıyı – güzel ile çirkini – adil olanla zulümü tercih ve takdir edenler seçilecek anlamı da çıkar bu sözden. Şuan her bir kişi kurum topluluk camia içini dışa dökmüş vaziyette. Parayla imanın kimde olduğu belli değildir sözü aslında parayla imanın kimde olduğu BELLİ halini almış vaziyette…
Müslümanlar için konuşacak olursak; Aziz Erbakan Hocamız ve Milli Çözüm’den öğrendiğimiz bilgilere dayanarak; Müslüman ne demek ; Müslüman, Allah’ın emirlerine teslim olmuş kimse demektir. Allah’ın emirleri nerede; Allah’ın emirleri Kur’an’ı Kerim’de. Kur’an’ı Kerim de ne var ; Kur’an’da HERŞEY var… Bu her şeyi şöyle kategorize edilebilir : Kainatın yaratılış Sırları, bütün ilimlerin temel esası, dünya saadetinin temel esasları, ahiret saadetinin temel esasları ve Cihad Farzı bulunmaktadır…
HACC SURESİ 50. AYETTE rabbimiz : ” Artık, iman edip (yararlı ve hayırlı işlerde ve) salih amellerde bulunanlar (kurtulacaktır), işte onlar için bir bağışlanma (mağfiret) ve üstün bir rızık vardır. ”
Yani insanlık için yararlı ve hayırlı işlerde ve salih amellerde BULUNMAYANLAR kaybedeceklerdir. Ve yaptıkları yanlarına kâr kalmayacak ve bunların hesabının sorulacağını rabbimiz defaatle ifade etmektedir.
Aziz Erbakan Hocamızın 1980 yılında TÜRKİYE’NİN VE İNSANLIĞIN KURTULUŞUNU şöyle ifade etmişlerdir:
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki: TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
(Bak: TRT Basın Toplantısı, Yazarlar soruyor – Nisan 1980 )
İşte memleketin hali!
“…memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.” (M. K. Atatürk)
İktidarda kalabilmek için batma ve tıkanma noktasına gelip dayanmış Haçlı-Siyonist zulüm çarkının devamını sağlayan ve Siyonist ve emperyalist merkezlerin zulüm ve sömürü saltanatına katkı sunan işbirlikçiler;
“Yoksa bütün bu yaptıklarınız, yanınıza kâr kalacak ve bunların hesabı sorulmayacak mı sandınız?”
“Vatana ihanetin nedeni olmaz. Er ya da geç bedeli olur.” (M. K. Atatürk)
Hûd 121
(Artık) İman etmeyenlere de ki: “Elinizden geleni geri koymayın. Zira, Biz de (inancımız ve amacımız doğrultusunda elimizden geleni) kesinlikle yapacağız.”
Hûd 122
“Ve (sonunuzu) gözleyin bakalım. Çünkü Biz de (başınıza gelecekleri merakla ve umutla) bekleyip durmaktayız.”
https://www.mealikerim.com/11/hud/122
Oysa himayemizdeki birine sataşmak bizzat bize kafa tutmak ve onurumuzla oynamak anlamını taşırdı!..
Bu sorular aynı zamanda kiralık yandaş yazar ve yorumcu takımınaydı…
Bu konularda boğazına kılçık kaçmış karga gibi davranmayı artık bıraksınlardı…
Sanmasınlanr ki hesap sorulmayacaktı !!!
Ülkemizde iktidarda bulunanlar elbette teşekkürü! hak ediyor… Örneğin, planlanan aksiyonun da ötesinde sergiledikleri performans bu teşekkürü katmerli hale getiriyor. Ya da fiili olarak AB jandarmalığı yapan ülkemizin; siyonizm coğrafyamızı karıştırırken, AB tarafına minimum etki olmasının sağlaması da büyük bir başarıdır. İlave olarak yazıda geçtiği üzere AB tarafının Gümrük Birliği anlaşmasıyla kar elde etmesine imkan tanınırken, AB ülkelerinin zarar etmesini de önlemek ve önleyici tedbirlere devam etmek hepsi birer çaba göstergesidir.
Bunun yanında bölgede etkin bir güç olmaya çalışan, D-8 gibi uluslararası birlikler kurmaya çalışan Türkiye’nin, bu hamlelerini bir şekilde enerjisini sönümleyerek iyice yalnızlaştıran; komşularla sıfır sorun gazı verip sıfır komşu bırakan, yetmez içeride de terör örgütünü imha edip tüm halkı kurtarmak varken tüm teröristleri siyasete enjekte edecek hamleler elbette sadece bir cesaret madalyası ile geçiştirilecek başarılar olmamalıdır. Büyük büyük Teşekkürler bundan gelmektedir. Tabi kimden geldiği ilgililerin konusu olmaktadır.
HESAP SORULMAYACAK MI SANDINIZ!?
TÜRKİYE DÜŞTÜĞÜ ÇIKMAZDAN ANCAK;
İŞBİRLİKÇİLERDEN KURTULUNCA,
MİLLİ ÇÖZÜM ÖNCÜLÜĞÜNDE
MİLLİ MÜTABAKAT HÜKÜMETİ
KURULUNCA KURTULABİLİR!
Rahmetli Erbakan hocam, faiz belasından bahsederken faizin kırk türlü belası vardır bunun sadece bir tanesi insanda unutkanlık yapar diye üstüne basa basa ikaz eder uyarırdı, evet milletimiz iktidar eliyle devlet bütçesi ve halkıyla olabilecek son radkesine kadar faiz belasına bile isteye batırılmış, yediğinden içtiğine kadar faize bulaştırılmış, hafızasını yitirmiş halde, kendi eliyle getirdiği iktidarla hafızasını yitirmiş halde debelenip duruyor. Tarihini unutmuş, Milli görüş kurtuluş reçetelerini yaşamış görmüş olmasına rağmen yitirdiği hafızasından dolayı hatırlayamayan, yazıkki hala kurtuluşu biz yaptık yine yaparız diyen iktidar’a inanan yitik hafızalı millet haline gelmiş haldedir. Devlet bilinci ve hafızası ile Üstadım bu makalesi ile yinede bir hatırlatma hafıza tazelemesi yapmış, ellerine emeğine sağlık. Ya yeniden Milli görüş, Milli Çözüm projelerine dönülecek, yada varlık içinde zorluklarla sürünerek Avrupa kapılarında hint fakirleri gibi dileyerek ömürlerini sonlandıracak bu siyasiler. Oysa bu devlet güçlü, üzerindeki külü üflediğinde altında İman koru olan bir millettir. Evet yeni bir umut yeniden aynı inanç ve nefese ihtiyaç vardır, oda Milli Çözüm iktidarıdır.
Kalmadı Ümit bu biçarelerden insana.
Var yaratmış Rabbim binbir çare ile, inançlı kullarına.
Beklemek boşuna olur bir çare diye, bu ahmak insanlarla.
Ne ahlak kalmış, ne inanç, nede ekonomi nede para.
Belli ki son seslenişler bu insanlara.
Kalın sağlıcakla. Allah’a emanet olun.
23:105
(Onlara:) “Ayetlerim size okunurken (İslam’a ve Kur’an’a davet olunurken, Allah’ın zafer va’adi ve kudreti sizlere hatırlatılırken, bunları ciddiye almayıp), yalanlayanlar sizler olmamış mıydınız?” (diye sorulacaktır.)
70:40
Artık, Doğu’ların ve Batı’ların (tüm tarafların, kıtaların ve kâinatın) Rabbine (bizzat Kendime) yemin ederim ki; Biz gerçekten her şeye Muktedir konumdayız. (Bu nedenle; küfür, zulüm ve kötülüklerin hepsinin hesabı sorulacaktır.)
https://www.mealikerim.com/
“Oysa, himayemiz altındaki birine sataşmak; bizzat bize kafa tutmak ve onurumuzla oynamak anlamına gelirdi!..”
Bu kaideyi bilmeyen var mı?
O halde, düşmanın ve işbirlikçilerin gerçek hedefi açıktı!
Sayısız ihanetin, yalanın ve dezenformasyonun hedefi bu kadar açıkken;
susan iktidar yanlıları, muhalefet ve suya sabuna dokunmayanlar bu vebalin altından ezileceklerdi!
Şu sorular, aynı zamanda kiralık yandaş yazar ve yorumcu takımına da sorulmalı: Eğer Suriye Türkiye’nin kontrolündeyse ve büyük bir zaferle yönetimi devirdiyse,
“İsrail’in bu bölgelere yönelik açık saldırılarına karşı, işbirlikçi iktidar nerede?” diye sormak gerekmez mi?
Yoksa bütün bu yaptıklarınız yanınıza kâr mı kalacak?
Ve bunların hesabı hiç sorulmayacak mı sandınız?
“İnsanın Sonunda Eli Boş Kalmaz!.. Amel Defteri Kalır…”
Aziz Erbakan Hocamız, 21 Temmuz 2007’de TV’de Seçime Doğru Programında AKP İktidarını şöyle uyarmışlardı.
“Şimdi Biz şefkatle bir abisi bir hocası olarak kendisine:
‘Bak Tayyip! Sen bir şey yapıyorum zannediyorsun, bir felakete gidiyorsun, dünyanı ve ahiretini mahvediyorsun, ülkeyi parçalıyorsun. Bırak bu İsrail’e yaranmayı, Milli Görüş’ü tekrar hatırla, aslına dön, baba yuvana dön!’
Bizim nasihatlerimizin mahiyeti budur. Bunların temelinde şefkat yatmaktadır. Gerçekten yaptıklarına acıyoruz. Ben kendisine, bildiğiniz gibi çeşitli vesilelerle, millet önünde tavsiyelerde bulundum, nasihatlerde bulundum. Çağlayan’da yapılmış olan “Zalimlere Lanet” Mitinginde konuşurken kendisine dedim ki:
Bak; iki şeyi unutma!
Bir: Çok bilge bir insana sormuşlar, dünya hayatında ne gördün?
Demiş ki: ‘Efendim, kendimi hızlı bir trenin içinde hissettim. Her şey önümden hızla geçiyordu. Bir şey yakalamak için elimi uzattım ama yakalayamadım. Sonunda bir de baktım yolculuk bitmiş, elim boş kaldı.’
Bu sözde bir ufak değişiklik yapmak lazım gelir.
“İnsanın sonunda eli boş kalmaz, sonunda amel defteri kalır.”
Sen amel defterine dikkat et, bak nasıl bir amel defterin var, bunu gördüğün zaman kendin de ürkersin.
İki: Bir Arap atasözü diyor ki;
“Tespit edilmiş istikbal çok yakındır.”
Ona nasihat için söyledim bunu. Bugünler gelir geçer. Bil ki hemen yakındır. Hesap günü hak mı? Hemen yakındır. Bak şimdi yarın hesap gününde seni hesaba çekecekler.
Sen kendin aklın sıra diyorsun ki, efendim ben imam hatip okulu mezunuyum. Hiçbir şey kaybolmaz Bunu senin hasenat terazine koyacaklar. Hanımın mesturedir, bunu da koyacaklar. Bunun yanında, şunu da yaptım bunu da yaptım, ne dersen de, hepsini buraya koyarlar.
Ammaa…
Sen ırkçı emperyalizme hizmet ettiğin için,
Siyonizm’e hizmet ettiğin için,
Bop Eş Başkanı olduğun için,
Bütün gücünle İsrail’e hizmet ettiğin için,
İsrail’in bütün her türlü günahlarına ortaksın.”(*)
(*) https://www.youtube.com/watch?v=pd5L6gWszDI