YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6922e106194d6
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 5 3
Bugün : 15494
Dün : 47039
Bu ay : 956456
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45360277
IP'niz : 216.73.216.189

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

İSLAM’IN KADINA BAKIŞI
VE
ATATÜRK’ÜN YAKLAŞIMI

  1. (Bak: İş Bankası kültür yy. 18. Basım. Sh. 339)
  2. https://www.youtube.com/watch?v=aHdhCh9pnIE&feature=youtu.be
  3. Riyazü’s- Salihin: 1-318
  4. Riyazü’s- Salihin: 1-319
  5. Riyazü’s- Salihin: 1-320
  6. Keşfu’l- Hafa: 1/138, no: 397
  7. Mustafa Kemal. Prof. Afet İnan, Atatürk ve Kadın Haklarının Kazanılması Tarih Boyunca Türk Kadınlarının Hak ve Görevleri. 1968
5 1 vote
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Picture of Abdullah AKGÜL

Abdullah AKGÜL

Subscribe
Bildir
17 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

İslam yaşatır…
Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, kadına gerçek değerini veren yalnız İslam’dır ve kadınlar ancak İslami bir ortam içinde, huzur ve hürriyetine kavuşacaktır. Kadını orta malı ve şehvet hamalı haline getiren bugünkü bozuk ve bâtıl düzenler ise, yine şuurlu ve onurlu mücahide hanımların gayretiyle yıkılacaktır.Allah her kuluna bu gerçeği kavrayacak biran önce batıl düzenden kurtulacağımız bir basiret açıklığı versin o zaman kadınlarımız gün yüzü görecektir.

Adil Devlet Düzeni
“Bütün bunların tek suçlusu ve gerçek sorumlusu ise, elbette bu bâtıl düzendir ve bu düzeni devam ettirenlerdir. Adil bir Düzen kurulmadıkça ve Adil bir Düzen’in kurulması için çalışıp yorulmadıkça, bu dertler devam edecektir. Ve korkarım asıl günah da herkesin gaflet uykusunda bulunduğu bir sırada, uyanık bulunup bu yangını görüp de söndürmek için ciddi bir gayret göstermeyenlerin sırtına binecektir!…”
Her ne olursa olsun hiç fark etmez gerçek kıymet ve değerini sadece ve sadece Rabbimizin halifelik makamını yüklenecek olan Adil Devlet düzenidir ki değerini orada bulacaktır. Adil Devlet düzeni içerisinde hak ettiği değeri iyi olanda kötü olanda tam değerinde bulacaktır.
Yazımızda da vurguladığı gibi asıl sorumlu olanlar uyanık olanlar olduğu için hesap gününde hesabını kolaylıkla verenlerden oluruz inş.

Kur’an nazarında kadın ve erkek eşittir.
Kadına gerçek değerini veren yalnız İslam’dır ve kadınlar ancak İslami bir ortam içinde, huzur ve hürriyetine kavuşacaktır. Kadını orta malı ve şehvet hamalı haline getiren bugünkü bozuk ve bâtıl düzenler ise, yine şuurlu ve onurlu mücahide hanımların gayretiyle yıkılacaktır.

Mesela Muhammed Faysal bir olay yaşamış ve bizlere de anlatmıştır. Kendisinin, -işte burada- başkanı bulunan Tekâfül firmasını kurarken, Amerikalılara yaptırdığı bir araştırma olmuştur. Cenevre’de kurduğu bir araştırma enstitüsüne Amerikalı profesörleri getirtmiş ve tam dört sene fırsat vermiş; ‘Biz bir İslami Tekâfül müessesesi (sigorta şirketi) kurmak istiyoruz, acaba bize kendilerini sigorta ettirecek erkeklerden ne kadar sigorta primi alacağız, kadınlardan ne kadar sigorta primi alacağız? Bunu bize bilimsel olarak araştırın’ demişlerdir. Tam dört yıl süren araştırmada Amerikalı uzmanlar, profesörler -kendisinin bizzat Bize anlattığı bir olayı naklediyorum- erkeklerin hayattaki riski ne kadar, kadınların ne kadardır? En ince teferruatına kadar hesaplamışlar ve bu dört yıl sonraki hesaplarda, ‘çalışmamız tamamlandı, şimdi size neticeyi bir brifingle takdim edebiliriz’ demişler ve bu hususta yaptıkları brifingde dosyalarla, ilmi araştırmalarla gelip şunları söylemişler: ‘Hanımların hayatlarındaki riskleri, erkeklerin risklerinin yarısı kadardır. Erkeklerin riskleri, hanımların risklerinin iki katıdır’ demiştir. Bu ilmi araştırmanın neticesinde, Muhammed Faysal onlara: ‘Eğer sizin Müslümanlık Dini hakkında bilginiz olsaydı, bu takdirde, bu araştırmalarınız için dört sene uğraşmaz, bu neticeyi daha baştan bilirdiniz. Çünkü Müslümanlıkta miras taksimi bu esaslar gözetilerek, bu risk esasına göre yapılmaktadır.’ Bunu söylediği zaman Amerikalı profesörler: ‘Aman demeyin, sahi İslam’da böyle bir şey var mı?’ demişler, koşmuşlar, Kur’an-ı Kerim’i incelemişler, yerini görünce hayretler içerisinde kalmışlardır.

Sırf inancından dolayı başını örtüyor diye yıllarca okullardan atılan, eğitim ve öğretim hakkından mahrum bırakılan ve yine başını örtüyor diye işyerlerinden, hatta hastane kapılarından kovulan kızlarımıza ve kadınlarımıza bu zulmü reva görenler; çağın değil, insanlığın bile dışındadırlar.

Yorumcu Saraç beye CEVABEN
” Bu yazıyı yaşayıpta okusaydı M.Kemal Atatürk, inanın oda şaşırabilirdi bu anlatılan şahıs benmiyim diye? Tamam Atatürk çok büyük işler başardı. Ama yanlışlarıda oldu. Olaya bu yönüylede bakmak gerekmez mi? ”

Milli Çözümün diğer yazılarını okursanız, Atatürk’ü hatasız gibi putlaştıranların sıklıkla eleştirildiğini görebilirsiniz. Tabii ki hataları da vardı, aksini söylemek akıl dışı olurdu.

Herkes fıtratının gereğini yapmakta. Karasinek pisliği arar bulur uğraşı odur. Bal arası ise çiçeği-özü bulur (Milli Çözüm gibi) insanlığa şifa olur.
Bir konun daha iyi anlaşılması için teşbihte hata olmasın İmam Ebu Hanife’den, İmamı Gazali’den veya bir şahsiyetin örnek bir davranışından örnek verip o konunun daha idrak edilmesine, kitlelere hitap edilmesine, bu vesile ile insanlığa fayda sunulmasına çalışmak öncelikle taktire şayandır. Bu esnada illa da o şahısların hatalarını gündeme getirmeye çalışma girişimi “iki sinek” örneğini hatırlatmakta. Sineklerden biri kara sinek. Gül bahçesinde bile olsa nerede bir pislik varsa gider onu bulur-konar ve fıtratında kileri de o pisliğe davet eder.
Bal arısı ise nere de bir öz-çiçek varsa gider onu arar bulur sonuçta balı üretir (Milli Çözüm gibi) insanlığa şifayı sunar.
Herkes fıtratının gereğini yapmakta.

“Saraç” Bey’e
[b]“Saraç” Bey’e
Atatürkçülük kisvesi altında, inancımıza, ahlâkımıza ve aile yapımıza saldıran soysuzların, istismar kaynaklarını kurutmak ve topluma gerçekleri anlatmak için hazırlanmış bu güzel yorumlardan memnun kalınacağına:
[i]“Canım, Onun yanlışları da vardı!..”[/i] şeklinde tepki koymak, ne insafla ne insanlıkla bağdaşmaz.
Çünkü bu yazı, esas olarak İslam’daki kadın-erkek dengesini ve Kur’an’ın adalet düzenini vurgulamak için yazılmıştır, tebrik ve teşekkür edilmesi lazımdır. Elbette her insanın hataları vardır, insanları putlaştırmak haramdır. Oysa bu yazı Kemalizm istismarcılarına atılmış bir tokattır. Saygılarımla.
Nail Kızılkan
[/b]

Saraç Rumuzlu Okuyucuya…
Maşallah(!) bilginiz yok ama fikriniz var. (İmla hataları da cabası…)

Siz sırf eleştirmek için mi eleştiriyorsunuz? Yoksa, bir kısım güdük akıllılar mı size bu yorumları yazdırıyor? Ki daha önce de böyle sığ bir bakış açısıyla bir yorum yazmıştınız. Veya amaç ne?
Eğer takipçiyseniz, Atatürk’ü her yönüyle yazıldığını, hatta Bizim Atatürk isminde koskoca kitap yazıldığını da, orada konuların her yönüyle ele alındığını da bilirdiniz.
Veya zahmet edip sitede biraz gezinseydiniz, biraz daha bilgi sahibi olurdunuz. Akıllıca sorular sorardınız.
Nihayetinde Atatürk de bir insandır, hatalarıyla sevaplarıyla imtihanını verdi gitti.
Ama onun üzerinden; kimisi onu istismar ederek kimisi de düşmanlık ederek ve ama aslında aynı odaklara hizmet eden her iki kesimin bu oyununu boşa çıkaran Milli Çözüm’dür.
Bu durumdan da rahatsız olacak aklı başında kimse bulunmayacaktır. Rahatsız olanlar da rahatını bozduklarımızdır.
Sizin veya size bu yorumu yazdıran sahibinizin de rahatı bozuldu anlaşılan…
Biz sizi rahatsız etmeye devam edeceğiz, çatlasanız da patlasanız da…

Atatürk bu yazıyı okusaydı !?
[quote name=”Saraç”]Bu yazıyı yaşayıpta okusaydı M.Kemal Atatürk, inanın oda şaşırabilirdi bu anlatılan şahıs benmiyim diye? Tamam Atatürk çok büyük işler başardı. Ama yanlışlarıda oldu. Olaya bu yönüylede bakmak gerekmez mi?[/quote]

Atatürk bu yazıyı okusa elbette şaşırırdı, zira, kendince, okuduklarını daha rahat okusunlar ve anlasınlar diye Latin alfabesine geçtik ama görülüyor ki yaramamış, zira hala okuduğunu anlayamayan ve yorumlayamayan kimselerin olduğunu görürdü maalesef….

Okuduğunuz yazıda yaklaşık 8 paragraf Atatürk ile alakalıdır. Bunun 3 paragrafı [i]”Mustafa Kemal’in; “Kadın ve Toplum” Konusunda Osmanlı Döneminde Yayınlanmış Bir Yazısı”[/i] ki kendi yazısıdır, takip eden 3 paragrafı bunun sadeleştirilmiş Türkçesi, kalan 2 paragraf ise yazarın yorumudur….

Diğer tüm paragraflar ise Kuran’ı kerim, İslamiyet ve Aziz Erbakan Hocamızın anlatmalarından ibarettir…

Yazı Kadınlarımız ve Atatürk’ün yaptılarından bir tutam anlatımdan ibarettir, yazı Atatürk’ün yaptıklarının hesabını tutan bir yazı da değildi…

Maalesef bu hastalıktan kurtulamadığımızı bu yazıda da yorumlardan görüyoruz, herhangi bir yazı başlığında Atatürk-İslam kelimelerini bir arada görünce, okumadan, anlamadan, düşünmeden yaftalayıp duruyoruz maalesef….

Evet Atatürk bu yazıyı okusa hala şaşardı,
anlamadığınıza şaşardı,
anlaşılmamadığına şaşardı,
hala nelerle uğraştığımızı görse ona da şaşardı….

Adil düzen
Adil bir Düzen kurulmadıkça ve Adil bir Düzen’in kurulması için çalışıp yorulmadıkça, bu dertler devam edecektir. Ve korkarım asıl günah da herkesin gaflet uykusunda bulunduğu bir sırada, uyanık bulunup bu yangını görüp de söndürmek için ciddi bir gayret göstermeyenlerin sırtına binecektir!…

Herkese ve her hususta mutlak eşitlik” ise, sadece bir safsatadır ve imkânsızdır!
“Bugün beşiği sallayan el yarın declet kurup yönetir” sözü kadını hak ve özgürlük sahibi yaparken; bugünkü sistem ve yönetim beşik sallayan elleri devlet olmasın diye özgürlük diyerek bütün haklarını elinden alıp köleleştirdi. Özgürlük demek Asiye annemiz gibi hakkı savunmak, batıldan taraf olan firavuna yani devlet başkanına eşi dahi olsa karşı gelmektir.
Din adına maalesef sözde tarikat ve cemaatler eliyle kadına evinin köşesine hapsedilip kocasına hizmet etmesi anlatılıp aşılandı. Meşru daireler çerçevesinde bile olsa çalışamaz haramdır diyerek haklarını aldılar. Yani bir yanda özgürlük adına kullanılan masalara meze olan kadınlar diğer yanda eve hasedilen kadınlar…
Bir de Erbakan hocamızın bizlere öğrettiği anlattığı kadını tanıyalım… Onun anlattığı kadın hem evindedir hem siyasettedir; hem de meşru daireler çerçevesinde çalışan bir kadındır. Bize bizim haklarımızı öğreten evlat olmayı, er olmayı, anne olmayı ve devlet kurmayı öğreten Aziz Hocamıza minnettarız.

ÇÜNKÜ İNANIR!..
Apaçık gerçek şudur,İslamdır izzet veren
Kadına şeref-haklar,hürriyet kazandırdı
Bütün dertlere çare,ideal hüküm eden
Karın-kalp-karakteri,hem kafayı çalıştırdı!

Kadın erkek ikisi,bir elmanın yarısı
Ona bağlı olanın,cennet olur dünyası
İslam,hem din hem sistem,saadetin yasası
Atatürk İslama değil, istismara karşıydı!..

İlim eşittir gerçek ,oda eşit İslamdır
Saadet arayanlar,bu Hak yola muhtaçtır
Deccalizim devrilir,Artık Vakit Tamam”dır
Milli Çözüm Adil Düzen,kurar çün inanırdı!..

Atatürk Olsaydı
Bu yazıyı yaşayıpta okusaydı M.Kemal Atatürk, inanın oda şaşırabilirdi bu anlatılan şahıs benmiyim diye? Tamam Atatürk çok büyük işler başardı. Ama yanlışlarıda oldu. Olaya bu yönüylede bakmak gerekmez mi?

Çünkü İslam Demek..!
Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN Hocamız 1991/Almanya’daki “İslam, İlim ve Gerçek”
konulu konferansında şunları dile getirmişti:

“Neden Batı’ya İslam’ın tanıtılmasında ilim yolunu seçmek gerekiyor? Çünkü eğer gözümüzü açıp da dikkatle bakacak olursak, Batı’da genellikle ilim adamlarının Müslüman olduklarını, entelektüel insanların, düşünen insanların Müslüman olduklarını görüyoruz. İlim ve araştırma imkânına sahip olmayan, geniş halk yığınları ise propagandalara kapılıyor ve dünyadan haberleri olmuyor. Ancak, ilim adamlarıdır ki araştırmaları sayesinde gelip İslam’ı buluyorlar. Bunda şaşacak hiçbir şey yoktur. Çünkü İslam, ilim ve gerçek’; bunların üçü de aynıdır. İslam demek; Cenab-ı Hakkın insanlara dünya ve ahiret saadeti için gönderdiği, gösterdiği yol demektir.

Özgürlük ve Eşitlik Esasları
Ders kitaplarında okutulması gereken bir yazı !Gönül isterdi ki çocuklarımız ve gençlerimiz doğru kaynaktan beslenebilsinler..Bunu bir ögretmen olarak sentezlemek insanı daha cok üzmektedir!
Allah razı olsun Hocam.

Hangisi daha zalim?
Laiklik perdesi altına saklanan ve Atatürk’ü istismar edenler; İslam ve başörtüsü düşmanı olanlar.
Sözde dindar olup, dini istismar edenler.
İstanbul sözleşmesi, medya, TV, basın yayın organları ile İslam’ı yozlaştıran, ılımlı İslam safsatası ile kadını, aileyi ve ahlakı talan edenler.
Zahiren zıt kutuplar gibi görünüp, mecliste boş konularda yumruk yumruğa kavga ederken; AB ye uyum yasası altında iki binden fazla uyum yasası çıkarırken nasılda anlaşmışlar? İstanbul sözleşmesini meclisten geçirirken hiç tartışmamışlardı? Sözde muhafazakar geçinen yöneticiler kadınların dekolte giyinmesini ilericilik saymaktaydı! İslam’ı gericilik olarak gören din düşmanları ise; ecdadımızın İslam’a sıkı şekilde sarıldığı dönemde dünyayı yönettikleri gerçeğini bilmeyecek kadar aptal mıydı? Halbuki Osmanlı Döneminde kadın cinayeti ve boşanma yok denilecek kadar az iken, mevcut iktidar ve din düşmanlığı ile halkı iktidarın kucağına atan muhalefet tarihin en şerefli milletini ahlâki yönden çürütmekteydi.

İSLAM İLERİCİLİKTİR: Ve ‘İslam, İlim ve Gerçek’ Aynı Hakikatin Farklı Tezahürleridir.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü gibi uydurma günler vesilesiyle yapılan kutlamalar kölelerin avuntu günleridir ancak…

Cumhuriyet Kadını tiplemesiyle; tango salonlarında Atatürk’le tango yapan yüksek topuklu kadınların boy boy fotoğrafları gözümüze sokulur da; mesela, Atatürk’le cephelerde yalın ayak veya yırtık çarıklarıyla savaşan çarşaflı analarımız es geçilir. Oysa, cephelerdeki o çilekeş annelerimiz-ninelerimizin kanıyla canıyla kuruldu Cumhuriyetimiz… O tango salonlarındaki hanımların hiçbiri cephede değillerdi; onlar, büyük mücadelelerin ardından her zaferden sonra olduğu gibi, türeyen kaymak tabakaydı.

Atatürk’ün ardına sığınarak; İslam’la yükselen nurlu ve onurlu kadınlarımızı aşağılayan-hakaret eden, medeniyet diye yutturmaya çalıştıkları, o Batı’nın sefil, çürümüş, kokuşmuş ve aşağılık Orta Çağ zihniyetinin ürünü sosyete soytarısı kadın tiplemesi heveslilerine mükemmel bir cevap niteliğinde harika bir yazı olmuş, yüreğinize sağlık.

Bugünkü bu tefesssüh etmiş zihniyetin arzu ettiği sonuçlar ise çok acı ve alçaltıcı hayatlardır.

Nimet-Külfet dengesinin gözetildiği Adil Düzen Sisteminde ise; zaten ağır bir sorumluluk olan ve büyük özveri gerektiren nesillerin şekillendirilmesi işinde (salt çocuk bakımı değil), kadını dış etkenlerden koruyarak onun yıpranmasının önü alınır. Bu durum kadına bir haksızlık değil, tam tersine Allah’ın merhameti ve büyük lütfudur. Bu nesil yetiştirme işinin hafife alınmasının acı sonuçlarını, bugün kadını ve erkeğiyle toplum olarak hep birlikte yaşıyoruz. Ne yazıktır ki; yozlaşan ve erdemini yitiren bir milletin başına zaten gelebilecek en büyük bela gelmiş ve toplum çöküş dönemine girmiştir.

Aziz Hocamızın bahsettikleri o araştırma sonuçlarına göre; kadının hayattaki riski 1, erkeğin 2 ise, o halde bugünkü yozlaşmış bakış açısıyla, güçlü kadın söylemleri ön plana çıkarılarak kadını zorla çalışma ortamlarına itmek, zaten bir köle düzeni olan ortamda kadının tek başına hayat mücadelesi vermesinin önünü açmak onun hayat riskini 3 katına çıkartmaktadır. Ve bu durum kadına en büyük zulümdür. Süslü söylemlerin ardında yatan zehirli gerçeklerdir. Ve ne acı bir gerçektir ki, en hızlı yozlaşan kesim de, bu sözde Müslüman, İslamcı kesimlerdir. Geçmişten gelen bir aşağılık kompleksini âdeta örtmek istercesine, taklitçi birer maymuna döndüklerinin farkında bile değiller.

Aziz Erbakan Hocamız işte bu sebepten; “Şuur, şuur, şuur!” buyururlardı. “Müslüman olmak yetmez, şuurlu Müslüman olacaksın, yoksa; namaz kılarak, ‘kiiim, ben miii’ diyerek dünyayı kana bulayan Siyonist Yahudinin ordusuna askerlik ederken bulursun kendini…” buyururlardı.

Dünyada akan oluk oluk mazlum kanına yanarız, o bir yana… Ama Siyonist kâfir, bu kadar kanı bu sözde Müslümanların şuursuzluğu ve cehaletinden aldığı güçle akıtıyor. İşte bu cehalet, akan kandan daha çok acı veriyor. O kadar acı ki, kelimelere sığmıyor…

Bugünlerde, sözde ümmetin lideri türedi kahramanların, İsrailli teröristleri, saraylarında krallar gibi ağırlamasına sessiz kalan eeey sözde möselman!..

Taşlar dile geldi de, İsrail zulmünden
Sen taş mı kesildin?
Bu taş gibi sessizliğin nedendir?
Yoksa dilini mi yuttun, ey dili kopasıca!

Sonuç olarak: Yazıda belirtildiği gibi;
Kadın Cinsi- Erkek Cinsi şeklindeki bakış açısı temelden yanlıştır.
Ve bu Köle Sisteminde kadın da erkek de köledir!.. O sebepten dolayı; önce bu cahili bakış açısı düzeltilmeli ve tüm insanlığın hayrı için, dünyayı değiştirmeli ve ADİL DÜZEN’e geçilmelidir. Sonra da öyle uydurma günlerle değil; gerçek bir bayramla kadın-erkek hep birlikte “İnsanlığın Zaferi”ni kutlarız.

Huzur, ancak ve yalnızca İslâmî ölçüdedir
Kadın haklarını, batı ve ülkemizdeki batı zihniyetliler yozlaştırırken, muhafazakârlar ise yobazlaştırmaktadırlar.

Yani ya ifrata, ya tefrite düşülmektedir.
İslâm ise orta yoldur, Hakk’tır, adalettir.

“Kadın”a İslâmca bakılırsa görülür ki, tarih boyu firavunlara, en ağır iftiralara, çölde terk edilmelere ve daha nicelerine dayanan nice kadınlar, Kur’an’da zikredilmiş, methedilmiş hatta isimlerine sureler indirilmiştir…

Bazı rivayetlerde Efendimiz (sav) döneminde, hemşirelik, şairlik, polislik, öğretmenlik yapan, eşine aile geçiminde destek olan, savaşlara katılan kadınlardan övgülerle bahsedilmektedir.

Üstelik makalede geçen sair misallerden de anlaşılıyor ki; İslâm asla kadını hapseden, yeteneklerini kısıtlayan ve kısırlaştıran bir din değildir.

Bununla birlikte, kadınlara fıtratlarındaki şefkatten ötürü yüklenen, evlat bakımı, ev idaresi gibi birtakım görevleri için evlerinden de kopmamaları adına teşvikler de yapılmıştır. Şefkatlerinin suistimale uğramaması adına birtakım tedbirler de getirilmiştir.

[u]O halde İslâm adına kadını hapsedenler de, İslâm düşmanlığıyla kadını reklam malzemesi haline getirenler de KADINLARA ZULMEDENLERDİR.[/u]

[b]Şaşmaz ki, nerede zulüm varsa orada Siyonizm vardır. Siyonizm hem zulmün sebebidir, hem de güya kendi oluşturduğu zulme “çözüm yolu” diyerek, yeni zulüm projelerine şuursuzları hizmetkâr eder. Nasıl mı yapar?[/b]

[b]Evvela birtakım katı zihniyetlerle kadınlara zulmettirir. Sonra bu zulmü en etkili bir biçimde reklam yapar. Kamuoyu toplar ve bu kez kadınlara “özgürlük, adalet” naraları attırıp aslında “başıboşluğu, nefse tapıcılığı” aşılar… Diziler, medya da bunu destekler. Bu kez yuvasını bırakıp internetten gördüğüne kaçan mı dersin… Geç saatte eve gelince, kocası nerede olduğunu sordu diye şikayet eden mi dersin…
Sonra iş çığrından çıkar, erkekler de iyice saldırganlaşır. Tam bu karmaşada, işbirlikçi piyonlarına, kadın hakları ayağına birtakım sözleşmeler imzalatılır… Böylelikle Siyonizm bir taşla sayısı bilmem kaç kuşu vurmuş olur…[/b]

[b][i]Evet… Ey kızlar, kadınlar, anneler hatta nineler… Siyonist rüzgârlara, haram hülyalara gelmeyelim… Huzur, Rabbimizin bize biçtiği roldedir…
Huzur, kimi zaman Asiye gibi isyanda, kimi zamansa Hacer gibi sabırdadır…
Huzur kimi zaman İslâm cephelerinde, kimi zamansa evinde kıldığın iki rekat namazdadır…
Ve huzur, ancak ve yalnızca İslâmî ölçüdedir…

[/i][/b]

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
17
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...