İsrail’in İstediği Kürdistan Kurulsun Diye;
AKP, TERÖRİSTBAŞI ÖCALAN'LA
UZLAŞMAK ŞARTIYLA MI İKTİDARA TAŞINMIŞTI?
-3-
MHP’nin Tutarsızlığı!
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Nisan 2025’in ilk haftasında Belçika’nın başkenti Brüksel’deki NATO Karargâhında gerçekleştirilen NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı’na katılmış ve gazetecilerin soruları üzerine şunları açıklamıştı:
“Suriye’de İsrail ile karşı karşıya gelmek istemiyoruz. Suriye yönetimi İsrail ile belirli bir mutabakata varmak istiyorsa bu onların bileceği bir iştir.” ifadelerini kullanmıştı. ABD-İran gerilimine de değinen Bakan Fidan “ABD-İran geriliminde diplomasiye ihtiyaç var. İran’a saldırıldığını görmek istemiyoruz” düşüncelerini aktarmıştı.
Hakan Fidan, “Türkiye’nin Suriye’de İsrail ile doğrudan bir çatışma içinde olmayı istemediğini” vurgulamıştı. Fidan, “İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırılarının bölgedeki istikrarı tehdit ettiğini” de hatırlatmıştı.
Belçika’nın başkenti Brüksel’de düzenlenen NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı nedeniyle sıcak temaslarda bulunan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy ve İzlanda Dışişleri Bakanı Thorgerdur Katrin Gunnarsdottir ile görüşmeler yapmıştı. Lammy ile bir araya geldikten sonra Reuters’a konuşan Bakan Fidan, İsrail ile ilgili önemli açıklamalar yapmıştı. Bakan Fidan: “Türkiye’nin Suriye’de İsrail ile karşı karşıya gelmek istemediğini” hatırlatmış, “İsrail’in Suriye’ye saldırılarının, bölgesel istikrarsızlığın önünü açtığını” aktarmıştı.
Dış Bakanı Hakan Fidan’ın bu itirafları:
“İsrail’in Suriye’ye yönelik işgal ve hücumlarına asla engel olmayacağız, hiçbir şekilde İsrail’in karşısına çıkmayacağız ve ABD ile birlikte Suriye’nin kuzeyinde Özerk Kürdistan (SDG) oluşumuna karışmayacağız!” mesajları mıydı?
MHP Bu İddiaları Niye Yanıtlamazdı?
“Ferit Atay: Peki Memduh abi, sen bu Devlet Bahçeli ve MHP ile ilgili de hep şunu söylüyordun: Devlet bürokrasisi aslında bazı şeylerin farkındadır (ve fırsat kollamaktadır), eski MİT müsteşarı Şenkal Atasagun da bunlar arasındadır!?
Memduh Bayraktaroğlu: Tabii devlet (sayılır). Yani MİT Müsteşarları, eski MİT Müsteşarları, devletin ta kendisi (konumundadır).
Ferit Atay: Erdoğan’ın bir şekilde farklı bir politikaya doğru evrileceğini hisseden bu ekip, Bahçeli’yi oraya doğru yönlendirip aslında bir kontrol mekanizması kurmaya çalıştığına dair yorumlar yapmıştın. Şimdi o mekanizma acaba devreye mi giriyor?
Memduh Bayraktaroğlu: (Şimdi, işte) O mekanizma devrededir. Trump’ın seçimlerinden önce de (hatırlarsan yine beraber yaptığımız bir programda) ne demiştim; Devlet Bahçeli çok büyük ihtimalle Şenkal Atasagun’un eskiden kalan CIA iletişimi sayesinde Amerika Birleşik Devletleri’nde Trump’ın iktidara taşınacağını ve Trump’ın döneminde bizim bölgemizde çok büyük değişiklikler olacağını öğrendi. Oradaki (Suriye’nin kuzeyindeki) Kürt Otonom Bölgesinin bize rağmen, biz istemesek de, ne kadar reddedersek reddedelim, o otonom bölgenin kurulacağını bilmekteydi. Bunun için o bölgedeki Kürtleri ve Türkiye’deki Kürtleri yanına çekecek, Devlet Bahçeli’ye böyle bir tavsiyede bulunulmuş olabilir: “Senin, son siyaset hayatının son demlerinde ülkene ve devletine, halkına çok büyük bir iyilik borcun var” (Biz zaten PKK’yı tasfiyeye karar verdik. Sen de Türkiye’de terörü bitiren kahraman rolünü üstlenirsin. Çünkü Irak Barzanistanı’ndan sonra Suriye Kürdistanı da oluşturulursa Türkiye kuşatılacağından artık PKK’ya ihtiyaç kalmamış demektir.) dediler. (Bakın bunlar hep benim hayali konuşmalarım, ben senaryo kuruyorum. Böyle bir konuşmayı ne duydum ne söylediler) ve Devlet Bahçeli rüyamızda görsek uyanacağımız, kâbus mu görüyorum ya da ne bu, böyle bir rüya mı olur diyeceğimiz şekilde Öcalan’ın umut hakkından faydalanmasını, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelip DEM grubunda konuşmasını teklif etti. Bu ne demek ya! Türkiye’de MHP gibi bir siyasi partinin ve onun Genel Başkanının bütün siyasi geleceğini çöpe atması demektir! Erdoğan “hayır” diyebilirdi. Hayır dediği anda da Recep Tayyip Erdoğan, daha Bahçeli’ye böyle bir şeyi kabul edemeyiz deyip hamaset yaptığı anda da Devlet Bahçeli diğer partilerle yan yana gelecekti, DEM Parti ile CHP ile İYİ Parti ve diğerleriyle, erken seçime gidiyoruz kardeşim diyecekti. Merak etmesin kimse, Bahçeli’nin yanında Erdoğan’a haber taşıyan bir sürü köstebek vardır. Erdoğan’ın yanında da Bahçeli’ye haber taşıyan pek çok sayıda köstebek vardır. İster inansın ister inanmasın bizi dinleyenler, sade bizim için geçerli değil bu; bütün dünya devletlerinde bu sistem böyle çalışır.”[1] (Milli Çözüm Dergisi. Sayı: 260 Mayıs 2025 “İşbirlikçi İktidar ve Muhalefetin Horoz Kavgaları!”)
Netanyahu’nun Golan Küstahlığı!
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Suriye’de Baas rejiminin devrilmesinin ardından kara işgalini genişletmeye çalıştığı Golan Tepeleri’nin “sonsuza kadar İsrail’in ayrılmaz parçası” olacağını açıklamıştı.
Netanyahu, yeniden ABD Başkanı seçilen “Donald Trump yönetiminin 2019 yılında Golan Tepeleri üzerindeki İsrail egemenliğini tanıdığını” hatırlatarak, Trump’a şükranlarını aktarmıştı. Suriye’de 61 yıllık Baas rejiminin devrilmesine ilişkin açıklamalarda bulunan Başbakan Netanyahu, “Dün Ortadoğu tarihinde yeni ve dramatik bir sayfa açıldı; Esad rejimi yıkıldı, bu İsrail için yeni bir aşamadır.” ifadesini kullanmıştı.
Esad rejiminin devrilmesinin İsrail’in “Hamas’a, Hizbullah’a ve İran’a yönelik saldırılarının doğrudan sonucu” olduğunu savunan ve İran’ın Esad rejimini iktidarda tutmak için milyarlarca doları harcadığını hatırlatan Netanyahu, Esad rejimini, “İran’dan Hizbullah’a giden bir silah hattı” olarak tanımlamıştı. Netanyahu’nun, basın toplantısında son 48 saatte Suriye’deki rejimin askeri üslerine düzenlenen ve İsrail’e atfedilen hava saldırılarına hiç değinmemesi ise hayretle karşılanmıştı.[2]
ABD, Deyrizor’u ele geçirmek isteyen HTŞ güçlerini engellemek üzere, 19 Aralık 2024’te güya oradaki IŞİD militanlarına bir hava saldırısı başlatmış ve IŞİD lideri Ebu Yusuf’un ve 12 IŞİD militanının öldürüldüğünü ve bölgedeki PKK-PYD’ye ABD desteğinin sürdüğünü açıklamıştı. Deyrizor Bölgesi daha önce Rusya ve Esad’ın adamlarının ve İranlı militanların kontrolü altındaydı. Ama onlar çekilirken burayı PKK-PYD’ye bırakmışlardı.
Bu arada The Guardian gazetesine göre; ABD’li üst düzey bir heyetin Şam’da HTŞ yetkilileriyle ve diğer azınlık temsilcileriyle görüşmeler yapacakları açıklanmış, HTŞ liderleri de bunu doğrulamıştı. (Milli Çözüm Dergisi. Sayı: 258 Mart 2025 “Türkiye Yol Ayrımındaydı: Ya Milli Mutabakat; veya İsrail’e Muvafakat!”)
Suriye’nin Parçalanma Planları!
61 yıllık Barbar Baas Rejiminin ve Gaddar Esad Sülalesinin yıkılması Suriye için tarihi bir aşamaydı… Ama bu sonucu kimlerin hazırlayıp hızlandırdığı anlaşılmazsa, önümüzde daha tehlikeli tuzaklar vardı!..
Evet Şam düşmüş, Esad ve takımı Suriye’den firar edip kaçmışlardı. Eski Başbakan, şimdi muhalif liderlerle uzlaşma görüşmelerine başlamıştı. 61 yıllık zalim ve İslam düşmanı Baas rejimi şükür yıkılmıştı. Muhalifler Esad’ın Sarayına ulaşmıştı. Tarihte görülmemiş, duyulmamış ve yaşanmamış bir süratle, 1 hafta (9 gün) içerisinde; birbirine tamamen karşı ve aykırı Suriye Muhalefetini hemen uyuşturan, kaynaştıran ve ortak stratejilerde buluşturup barıştıran karanlık odakların, asıl gizli ve kirli hesaplarını anlamadan ve dikkate almadan atılan bu zafer çığlıkları korkarım kursaklarda kalacaktı… Çünkü bu sonuç, BOP’un Suriye amacına ulaşmasıydı… Lübnan’dan Hizbullah’ı, İran’dan Haşdi Şabi Militanlarını, Afganistan ve Doğu Türkistan’dan El-Kaide artıklarını ülkesine taşıyıp onlara imkân sunan ve Suriye halkına kan kusturan Esad, şimdi ülkesini bırakıp kaçmıştı, halk Şii militanların baskısından zaten bıkmıştı… Onların, zulümden kurtuldukları için sevinmek haklarıydı, ama maalesef fiilen parçalanmış Suriye’nin, şimdi resmen parçalanmasına zemin hazırlandığının farkına varamazlardı.
Suriye Dört Parçaya Ayrılacaktı!
İşte Siyonist Merkezlerin ve ABD’nin 4 Parçalı Suriye Planı:
1- Kuzey Tarafta: PKK/PYD terör örgütü kontrolünde ROJAVA oluşturulacaktı.
2- Orta Kısımda: Halep’ten Humus kentinin güneyine, Şam’ın kuzeyine kadar yayılacak bir Suriye Sünni Devleti kurulacaktı.
3- Akdeniz Kıyısı: Lübnan kuzeyi, Lazkiye ve Tartus dahil, Şam’ın kuzeybatısı olacak şekilde daralacak bir Suriye Nusayri Alevi devleti kalacaktı.
4- İsrail Nüfuz Alanı: Şam’ın güneyinden Ürdün sınırındaki stratejik alanı da kapsayacak şekilde İsrail’in kontrolünde olacak bir tampon bölge ayarlanacaktı. Evet; işte İsrail, ABD, İngiltere ve Fransa bunun için muhaliflerin önünü açmışlardı.
Büyük dava ve devlet adamı ve tüm insanlığın kurtuluş sevdalısı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız şöyle buyurmuşlardı: “Bu AKP’yi kurduran ve iş başında tutan Siyonizm’dir!..” Bu durum bilinmeden hiçbir soruna akılcı ve kalıcı çözüm bulunamazdı.
Fırat’ın doğusunda kalan ve Türkiye sınırında, Urfa Suruç’un karşısındaki Ayn el-Arap’tan başlayıp Kuzey Irak’a (Barzani Kürdistanı’na kadar) uzanan; Rakka, Deyrizor, Haseke, Kamışlı bölgelerini kapsayan önemli ve büyük bölgenin tamamı, maalesef PKK-YPG-SDG militanlarının elinde bulunmaktaydı. Ve Esad Rejimine yönelik muhalif güçler, bu bölgeye asla dokunmamışlardı. İsrail ve ABD bu bölgeyi Kuzey Irak’taki Barzanistan’la birleştirip Büyük İsrail’in bir parçası olacak Kürdistan’ı kurma amacındaydı.
Duyarlı Uluslararası Strateji ve Güvenlik Uzmanı Suriye’de yer alan grupları hatırlatıp, Kuzey Irak’taki IKBY’ye benzer parçalı bir yapı kurulabileceği endişesini paylaşmıştı.
Bu uzman: “ABD Başkanı Donald Trump’ın 20 Ocak 2025’teki devir teslim törenine YPG’nin sözde lideri Mazlum Kobani‘nin çağrılacağını ve Suriye’de YPG kontrolündeki bölgenin sözde Başbakanının ise Salih Müslim olacağını” aktarmıştı.
Kuzey Irak Kürdistanı IKBY Başbakanı Neçirvan Barzani’nin Paris’te Notre Dame Kilisesi’nin açılışına katılması, burada ABD’nin yeni dönemdeki Başkanı Donald Trump, Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron ve Elon Musk ile görüşmeler yapması ve özellikle Barzani’nin arabasının üzerinde yer alan bayrak ve “Region autonome du Kurdistan d’Irak” yani: “Irak’taki Kürdistan Otonom Bölgesi Başbakanı” olarak tanıtılması dikkate alınırsa Suriye’de de benzer bir yapının kurulacağını söylemek kehanet sayılmazdı.
Devlette etkili, yetkili ve mes’uliyet sahibi kimselere… Ve yine Milli sorumluluk ve vicdan ehli herkese sesleniyoruz!
ABD ve AB gibi emperyalist odakların desteklediği Siyonist planlara göre; Kuzey Irak Kürdistanı’nın ardından Suriye Kürdistanı da tanındıktan sonra, Türkiye’de Kürt bölgesi sayılan illerimizin bu yapıya katılması sağlanacaktır. Irak ve Suriye sınırımız boyunca güya Kürdistan’la kuşatılan Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz kışkırtılarak aradaki sınırlar kaldırılacaktır. Ve zaten bunun altyapısı yıllardır hazırlanmaktadır ve uluslararası anlaşmalarla kabul gören: “Kendi kaderini tayin hakkı” (self-determinasyon) gerekçesiyle, bir toplumdaki etnik ve mezhebi kesimlerin, “bizim ülkemizden ayrılma, komşu oluşumlara katılma” tercihleri ayarlanmıştır ve BM garantörlüğü altındadır. Gerekli ve gerçekçi tedbirler alınmazsa yarın çok geç kalınmış olacaktır!
Şimdi soruyoruz: Kuzey Irak Kürdistanı (Barzanistan’dan) sonra, şimdi Kuzey Suriye Rojava Kürdistanı’nı kurdurup Türkiye’yi, önce kuşatma altına alarak, sonra güneydoğumuzu da kışkırtıp katarak Büyük İsrail’e hazırlık yapan bu Siyonist projeye Cumhur İttifakı imkân ve fırsat tanıyacak mıydı? İktidar Başının: “YPG Suriye sınırımızdan 30 km uzaklaşmalıdır!” sözleri acaba: “30 km aşağımızda kurulacak PKK-PYD Kürdistanı’nı da aynen Irak Barzanistanı gibi kabule hazırız” mesajı mıydı? Çünkü daha önce de: “Irak’ı parçalatmayız, Kürdistan’ı kurdurtmayız!” deyip halkımızı avutanlar, sonunda Barzani’yi devlet töreniyle karşılamışlardı.
Bu dediklerimizi daha iyi anlamak için, Halep’ten sonraki bir haftayı yeniden hatırlatmamız lazımdı:
• Suriye sınırımız boyunca uzanan M4 karayolu, Halep’ten Şam’a uzanan M5 karayolu, hem ABD hem Rusya hem de Türkiye tarafından muhalif güçlere açılmıştı!..
• Rusya ve Wagner güçleri ve İran yetkilileri birden ağız değiştirip Esad’a destek vermeyeceklerini açıklamışlardı.
• Hatta İran Milisleri, kendi kontrolünde olan Deyrizor gibi bazı stratejik alanları PKK-PYD güçlerine bırakmışlardı.
• Birbirinden çok farklı, aykırı, inanç ve ideoloji olarak birbirlerine karşı ve karışık gruplar, nasıl olduysa birlikte, hatta “Demokrasi, özgürlük ve insan hakları” söylemleriyle ortak harekât başlatmışlar ve Halep’i kuşatmışlardı.
Hiç kimse, bunların sevk ve idaresini kimler yapıyor ve hangi Şeytani hedefler güdülüyor? soruları üzerinde durmamıştı.
• PKK-PYD’nin Hatay sınırımızdaki İDLİP ve MENBİÇ’ten çıkarılması ise, Türkiye’ye uzatılan bir havuç olduğunu ilgili ve yetkili kesimler bile anlamaya yanaşmamıştı. Çünkü PYD-PKK’nın asıl hâkimiyet kurdukları Kuzey Suriye’nin büyük kısmına, nedense hiç dokunulmamıştı?!
• Hayret, düğüne gider gibi birkaç yüz kişilik konvoylar hızla ve ciddi bir direnişle karşılaşmadan ilerliyor, eski Türk filmlerinde bile rastlanmayan mucizeler(!) gerçekleştiriyorlardı.
• Ürdün sınırındaki, Arap Baharı’nın ilk başladığı Dara (Şam’a 40 km) bile ayaklanıp Şam’a doğru hücuma kalkışmışlardı.
• Artık koyu şeriatçı CULANİ bile “Demokratik, laik, çoğulcu kantonlardan oluşan bir Suriye’den” bahsetmeye başlamıştı!?
• Yıllardır ezilen ve kahır çeken Suriye halkı, Esad’ın General ve Emniyet Müdürü kardeşlerinin, kuzenlerinin, uyuşturucu çetesi kurdukları ve Suriye’nin bütün imkânlarını kendi çıkarları için kullandıkları zulüm çarkından kurtulmanın heyecanını yaşarken, parçalanmış bir Suriye’de başlarına neler geleceğini ise hiç hesaba katmıyorlardı. (Milli Çözüm Dergisi. Sayı: 256 Ocak 2025 “Suriye Olaylarının Perde Arkası: İsrail Plan Kurardı; İsmail Zafer Kutlardı!”)
Cumhur İttifakı’nın Açılım Macerası!
Habertürk’e konuk olan Suriye Ulusal Koalisyon Başkanı Abdurrahman Mustafa:
“Fırat’ın doğusunda, hâlihazırda PKK-PYD adına De Facto bir hükumet ve otonom-özerk bölge bulunmaktadır!” itirafını ağzından kaçırmıştı. Yani AKP iktidarının ve Cumhur İttifakı’nın: “Suriye’de zafer kazanılmıştır ve bunun mimarı da Sn. Erdoğan’dır!” iddiaları, halkımızı avutup oyalamayı ve Suriye’deki Siyonist ve emperyalist planları saklamayı amaçlayan kof palavralardır.
PKK Elebaşı, HTŞ ile Anlaştıklarını Açıklamıştı!
PKK’nın Suriye’deki kolu PYD’nin sözde lideri Mazlum Abdi, “HTŞ ile Fırat Nehri’nin sınır olması konusunda anlaştıklarını” söylemişti. Abdi, ‘Esad siyasi çözüme izin vermedi. Ama şu an siyasi bir süreç başlıyor. Bundan sonra Suriye halklarının katıldığı görüşmeler olacak.’ demişti. Suriye Milli Ordusu (SMO)’nun başta Tel Rıfat, ardından Münbiç’i PKK’dan temizlemeye yönelik başlattığı operasyonlarla birlikte Deyrizor’da da Arap aşiretleri harekete geçmişti. Arap aşiretlerinin yayımladığı bildiride, Fırat’ın doğusundan PKK’nın tamamen temizlenmesinin istendiği belirtilmişti.
Bölgede PKK’nın temizlenmesi için koşullar uygunken, PKK, Şam’daki yeni yönetimi tanıma sinyalleri verdi. PKK/PYD‘nin yönettiği sözde Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi, yayımladığı duyuruyla Suriye’nin üç yıldızlı bayrağını devlet dairelerinde kullanmayı kabul etmişti. PKK/PYD’nin, Heyeti Tahrirüş Şam’a (HTŞ) yönelik bu “bayrak jesti”nin ardından PKK’nın çatı örgütü Suriye Demokratik Güçleri (SDG)’nin sözde lideri, “Mazlum Abdi” kod adıyla bilinen Ferhat Abdi Şahin, terör örgütü yanlısı Ronahi TV’ye konuşurken “HTŞ ile sınır anlaşması yapıldığını” belirtmişti.
PKK’nın: “HTŞ Bize Anlaşmak İçin Haber Yolladı!” İtirafı
Halep saldırısı öncesi HTŞ’nin kendilerine haber gönderdiğini söyleyen terör elebaşı, HTŞ ile sınır konusunda anlaştıklarını hatırlatıp şu ifadeleri kullanmıştı:
“Uluslararası Koalisyon ile karar aldık ve güvenlik için bir süre İdlib ve Münbiç’i kontrol ettik. Söylenen gibi uzun süreli kalmak için geçmedik. Türkiye’nin ‘Bunlar fırsat buldu, genişliyor.’ demesi gibi bir durum yok. HTŞ güçleri geldiğinde bir anlaşma sağladık. Güçlerimiz birkaç gün daha kaldı ve işlerini tamamladıktan sonra eski yerlere geri çekildiler. Fırat sınır olacak şekilde bir anlaşma yaptık. Bunun bozulmamasını umut ediyoruz.
HTŞ, Halep’e yönelmeden önce bize haber gönderdi ve ‘Hedefimiz PKK/SDG değil.’ dediler. Bu durum pratikte şimdiye kadar gerçekleşti. Sadece bazı sorunlar yaşandı. Türkiye’ye bağlı gruplar Tel Rıfat’a saldırdı. Halkımızı oradan çıkardık. Şu an güçlerimiz Halep’te de var. İkimiz arasında (HTŞ ve PKK) görevliler var. Sorunların çözümü için görüşüyorlar. Görüşmelerin genişlemesi lazım. Heyetlerimizin Şam’a gitmesi gerek. Bunun için çalışmalarımız var. Biz Suriye’nin bir parçasıyız. Sorunlarımızı Şam ile çözmemiz gerek. Şu an kim Şam’da varsa, sadece HTŞ değil, herkesle görüşmemiz doğal bir şey. Kuzey ve Doğu Suriye’den heyetlerin Şam’a giderek sorunların çözümüne dair konuşmaya başlamaları gerek.”
Terör örgütü elebaşı, konuşmasının devamında şu ifadeleri kullanmıştı:
“Suriye’de yeni bir dönem başladı. Esad bir siyasi çözüme (ve Kürt otonom bölgesine) izin vermedi. Ama şu an siyasi bir çözüm için girişimler var. Bu ne kadar sürecek belli değil, çünkü resmi bir açıklama yapılmış değil. Fırat’ın doğusunda bizim, batısında SMO ve HTŞ’nin kontrol ettiği yerler var. Şu an siyasi bir süreç başlıyor. Biz üstümüze düşeni yapacağız. Her kesimin temsilcileri bu süreçte yer almalı. Daha önce yapılan görüşmelere Kuzey ve Doğu Suriye’nin temsilcileri katılmadı. Bundan sonra Suriye halklarının katıldığı görüşmeler olacak. Bu bizi mutlu ediyor. Halkımız örgütlü. Daha örgütlü bir şekilde bu sürece katılabilir. Siyasi bir süreç olacaksa hiç kimse dışarıda bırakılmamalı. Kürt tarafları bir araya gelerek hareket etmeli. Ayrıştırma olmaz. Kendi içimizde görüş farklılıklarımız olabilir ama dışarıya karşı bir olmamız gerek. Federe Kürdistan’daki güçlerin de bu sürece olumlu katılmasını umut ediyoruz.”
PKK-YPG’den Erbil’e “Bize sahip çıkın!” çağrısı.
Terör örgütü elebaşı Mazlum Abdi, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’ne çağrı yaparak, Şam ile müzakerelerde Erbil Yönetimi’nden destek talep etmişti. Suriye’de, Erbil Yönetimi’nin daha önce Irak Merkezi Hükümeti’yle yaşadığı deneyimlerin tekrarlanmaması gerektiğini belirten Abdi, şunları söylemişti:
“Halkımızın Güney Kürdistan’da Irak ile olan tecrübesini tekrarlamamalıyız. Kürtler olarak içimizde sorunlarımız olsa da Şam karşısında birlik olmalıyız.”
Abdi, “Kürtlerin” Suriye muhalefetiyle ya da farklı gruplarla ayrı ayrı Şam’da görüşme yapmasının yanlış olduğunu vurgulayarak, bu durumun “Kürtlerin” çıkarlarına zarar vereceğini ifade etmiş ve “Kürdistan Bölgesel Yönetimi, dengeli bir tutum alarak Kürtlerin birliğine katkı sunmalı. Bu, Şam ile müzakerelerde elimizi güçlendirecektir.” demişti.
Kuduz İsrail, Suriye’de Yerleşimci Planını Onaylamıştı!
Beşşar Esad’ın devrilmesiyle birlikte Suriye’ye giren İsrail, işgali bir adım öteye taşıma kararı almıştı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Golan Tepeleri hakkındaki “Sonsuza kadar İsrail’in ayrılmaz parçası olacak” çıkışının ardından Siyonist Hükümet Suriye’de yerleşimci planını resmen onaylamıştı. Suriye’de 27 Kasım’da silahlı muhaliflerin başlattığı harekât, 8 Aralık 2024’te 61 yıllık Baas rejiminin devrilmesiyle sonlanmıştı. Devrik lider Beşşar Esad Rusya’ya kaçarken, İsrail de bunu fırsat bilip planını devreye sokmak için hemen saldırı başlatmıştı. Suriye toprağı Golan Tepeleri’ni 1967’den bu yana işgal eden İsrail, ülke içinde ilerlemeye başlamıştı.
Öte yandan Suriye’de yaşanan gelişmelere müdahale etmediklerini savunan İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi “Suriye’yi yönetme niyetimiz yok” açıklaması yapmıştı. Çünkü Suriye’nin kalan kısmını PKK-PYD uşakları ve yeni maşaları üzerinden yönetiyorlardı. Ancak İsrail ordusu, Suriye’nin güneyinde 3 köyü ve ayrıca güneyinde yer alan Katana beldesinin Cemle, Mezra Beytelcin ve Megar Mir köylerini de kuşatmış ve işgal altına almıştı.
HTŞ Lideri: ‘Bizim; Esad, Hizbullah ve İran dışında düşmanımız yok’ diyerek, İsrail’i “dolaylı Dost” saymıştı!
HTŞ lideri Culani, İngiliz kanalına konuşurken; Esad, Hizbullah ve İran’ı hedef almıştı. ‘Artık savaş yok’ diyen Culani’nin, İsrail’in saldırılarından rahatsız olmadığı da anlaşılmıştı. Suriye’de Beşşar Esad’ın yönetiminin düşmesinden sonra yönetime geçen Heyeti Tahrirüş Şam’ın lideri Ebu Muhammed el Culani’nin, ilk uluslararası röportajını İngiliz Sky News kanalına vermesi enteresandı. İsrail’in Suriye’ye dönük kapsamlı saldırıları sürerken röportajı veren Culani, İsrail’i bir “tehdit unsuru” olarak hiç anmamış, asıl tehlikenin Esad, Hizbullah ve İranlı milisler olduğunu açıklamaktan sakınmamıştı. (Milli Çözüm Dergisi. Sayı: 257 Şubat 2025 “Türkiye İçin En Yakın Tehdit Cumhur İttifakı’dır!”)
Gazze Konusunda Asıl Tehlike Trump’ın Saçma Planı Değil; İşbirlikçi İktidarların Münafıklığıdır!
Gazze’nin geleceği ve Filistinlilerin haklı devlet hedefiyle ilgili asıl tehlike; Mısır rejimince hazırlanan ve yaklaşan zirvede Arap dünyası tarafından benimsenerek dayatılacak olan plandır. Bu plan, Filistin meselesini ve Arap ulusal güvenliğini, Trump’ın “korkuluk misali sahte tehditlerinin” oluşturduğu tehlikelerden kurtarmak için zorunlu bir çözüm olarak (Müslüman ülkelere) sunulacaktır. Planın asıl amacı da bu noktada saklıdır.
Trump ve tüm dünya, onun yaptığı onlarca açıklamanın uygulamaya konulmak için yapılmadığının farkındadır. Bizim öne sürdüğümüz şey ise şudur: Bu büyük tehdit dalgası, gerçekte asıl planın önünü açmak için sahneyi hazırlamaktadır. Her şeyi tehdit ederek, Filistin meselesini uçurumun kenarına getirerek ve Arap halklarını (ve Müslümanları) tahrik edecek, onurlarını zedeleyecek şekilde ulusal güvenlik tehdidi üreterek, Arap ve Filistin halklarında korkuya yol açacak ve şok seviyesini artıracaklardı. Böylece, Arap dünyasının sunacağı resmi çözüm, bir “kurtuluş hamlesi” veya “kahramanca bir müdahale” gibi gösterilecek ve Amerika’nın küstah iradesine karşı bir meydan okuma olarak sunulacaktır.
Merak ediyoruz; acaba Sn. Erdoğan bu tuzaklara karşı nasıl tavır alacaktır… Ve özellikle Dış Bakanı Hakan Fidan, bu planlara hangi katkıları sunacaktır?
Yakında ilan edilecek Arap çözümü, “Arap cesareti ve birliği” olarak sunulacak ve “Amerikan kovboyuna karşı duruş” şeklinde tanıtılacaktır. Bu yüzden de Arap halklarının geniş kesimleri tarafından desteklenmesi sağlanacaktır. Bütün Arapların (ve işbirlikçi İslamcıların) propaganda araçları, halkları ve toplumları, rejimlerin bu resmi tutumunu desteklemeye çağıracak; bunun bir birlik anı olduğu ve “birlikten kuvvet doğduğu” vurgulanacaktır. Ve tabii ki, tüm ihtilafları bir kenara bırakıp, bu “Kalıcı, kahramanca ve cesur!?” çözüme hep birlikte destek vermemiz gerektiği pompalanacaktır.
Peki, Sisi rejiminin hazırladığı, Arap-İslam âleminin de razı olacağı çözüm nasıl olacaktır?
1- Gazze’nin, Mısır’ın askeri ve güvenlik yönetimine devredilmesi sağlanacak. Bu süreç, Körfez ülkelerinin finansmanıyla gerçekleşmiş olacaktır.
2- Filistinli sivil bir yönetim kurulacak; ancak bu yönetim, Filistin yönetimine değil, doğrudan Mısır hükümetine bağlı olacaktır. (Batı Şeria’nın ilhak edilmesinden sonra Filistin yönetiminin tasfiye edilmesi planlanmıştır.)
3- Gazze’deki direnişin yıllar içinde tasfiye edilmesine çalışılacaktır. Buna karşılık, Gazze’nin yeniden imarı tamamen Mısır’ın kontrolünde olacaktır. Bina ve altyapılar, BAE’nin belirlediği mühendislik standartlarına göre kurgulanacaktır. Böylece, Gazze’nin gelecekte yeniden direnişe ev sahipliği yapamayacağı bir şehir planlaması uygulanacaktır. (Tıpkı 2000 yılındaki İntifada sonrası Batı Şeria’da yapıldığı gibi.)
Mısır hükümeti, Körfez fonlarını yönetmeye başlayacak ve istihbarat teşkilatına bağlı müteahhitlik firmalarına imar projelerini devretmiş olacaktır. Sonra da “Yaşasın Mısır!” naraları atılarak “Gazze’yi kurtaran ve Arap dünyasını koruyan kahraman!” olarak sunulacaktır. Elektrik, su, yollar, hizmetler sağlanacak; sınır kapısı açılacak, Gazze yeniden kurulacaktır. Ancak, tüm bunlar yalnız ve sadece direnişin tamamen tasfiye edilmesi şartıyla mümkün olacaktır. Çünkü eğer direniş devam ederse, gelecekte yeni savaşlar patlayacak ve yapılan yatırımlar boşa çıkacaktır. O halde, Siyonist şeytanlara ve işbirlikçi şarlatanlara göre çözüm nedir? HAMAS’ı silahsızlandırma ve devre dışı bırakma karşılığında Gazze’nin yeniden inşası tamamlanacaktır.
Büyük tehditler karşısında, bu planın Arap ve İslam dünyasında hem resmiyette hem de halk düzeyinde geniş bir kabul göreceği sanılmaktadır. Direniş, bu durumda yalnız kalacak; tüm Arap kamuoyu, resmi söylemler ve halk desteği, direnişi suçlu ve sorumlu tutacaklardır. Sürekli: “HAMAS, neden Filistinlilerin çıkarlarını engelliyor?” diye sorulacak; “Mesele artık sadece Filistin meselesi değil; Trump’ın çılgın ve dişlerini gösteren tehdidine karşı bir Arap ulusal güvenlik meselesi!” denilerek aslında Trump’ın ve Siyonist odakların sinsi ve Siyonist hedeflerine hizmet edilmiş olacaktır.
Trump’ın: “Gazze’nin boşaltılması” teklifi, belki de Mısır ve Körfez yönetimlerinin bu kahpe ve hain projelerinin fark edilmesine yol açacaktır!?
Bu planın çok fazla detayı ve iç içe geçmiş boyutları vardır:
• Böylece İsrail, Gazze’deki direnişle on yıllarca doğrudan savaşmak zorunda kalmayacaktır.
• Filistin yönetimi dağıtılacak, böylece “Filistin devleti projesi” tarihe karışacaktır.
• Arap devletleri, sözde tehcir tehlikesinden ve Filistinli mültecilerin ülkelerini işgalinden korunacaktır.
• Araplar ve dünya, Gazze’ye yapılan saldırıların sürekli tekrarlanması nedeniyle duydukları vicdan azabından(!) kurtulacaktır!
• Uluslararası toplum, artık bu meseleyle ilgilenmek zorunda kalmayacak ve oyunun yeni kuralları herkesi rahatlandıracaktır!?
Mısır’ın Refah’ta düzenlediği polis güçleri tatbikatlarına dikkatle bakın. Ağır silahlarla güçlendirilen, zırhlı araçlarla desteklenen, terör ve ayaklanmaları bastırmak için özel olarak eğitilmiş on binlerce asker ve polis, HAMAS’ın bu projelere karşı çıkmasını bastırmak için bölgeye yığılmıştır!
Bu görkemli askeri geçit törenlerinin İsrail’e gözdağı vermek için yapıldığını sananlar aldanmaktadır. Hayır! Bu, sadece polis güçlerinin yaptığı bir tatbikattır… O zaman mesajın kime olduğu çok açıktır ve HAMAS’a gözdağıdır!.. Bu yüksek eğitimli, ağır silahlarla donatılmış kadın ve erkek birlikler, HAMAS’ı ve Gazze halkını kontrol altına almak için hazırlanmıştır.
Bütün bunlar, sinsi ve Siyonist şeytani bir senaryonun parçalarıdır. Yani; Filistin için gerçek tehlike, Trump’ın mikrofon patırtıları değil; işbirlikçi Arap ve İslam yönetimlerinin hıyanet ortaklığıdır!? (Milli Çözüm Dergisi. Sayı: 260 Mayıs 2025 “Sözde Ukrayna Barışı ve Zalimlerin Gazze Planı!”)

ABD Dış Bakanı Marco Rubio 20 Mayıs 2025 tarihinde:
“Suriye’de destansı bir iç savaş çıkabileceğini, geçici yönetimin ise haftalar içinde çökebileceğini” ifade etmiş…
Bunu bir çay sohbetinde değil, millet vekillerine yaptığı bir açıklamada sarf etmesi de manidardı…
Haberin orijinaline baktığımızda tam olarak İngilizce ifade şöyle:
“Marco Rubio warns Syria ‘weeks’ away from ‘collapse and full-scale civil war of epic proportions”
Collapse and full-scale civil war of epic proportions yani “Çöküş ve destansı boyutlarda tam kapsamlı bir iç savaş” tan bahsediyor…
“Destansı boyutlarda, tam kapsamlı bir savaş” ibaresi, bölge itibari ile aklımıza Armageddon Savaşını bir gönderme olabileceğini getirmişti…
Aynı haberde zaten şu paragrafın geçmesi de bir anlamda her şeyi açıklamakta idi:
“Geçtiğimiz hafta Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, eş-Şara ile Trump arasında bir görüşmenin düzenlenmesine yardımcı olmuş ve ABD Başkanı, Suriye liderinden İsrail’i tanıyan İbrahim Anlaşması’nı imzalamasını istemişti.”
Evet;
Bu bir kehanetten ziyade bazı emir ve talimatların yerine getirilmezse olacaklar için bir tehdit gibi de gözükmekteydi…
Bir tarafta Trump, Başkan(!?) Şara’yı ham yağlayıp hem de yapılmasını talep ettiği emirlerini :
İsrail ile müttefik olması için anlaşmalar yapmaya zorlaması, YPG hariç tüm silahlı unsurları ülke dışına çıkarması, Filistinli direnişçilere asla müsamaha göstermemesi, IŞİD’in kontrol ve gözaltı merkezleri gibi bahanelerle, IŞİD işini bunlara ihale etmeye çalışması (Zira IŞİD meselesini de ileride aklınca Türkiye’nin bahane etmesini önleme amaçlı olabilir…) gibi talimatları vermişti…
Yine aynı günlerde, hatta aynı gün, MSB Suriye Savunma bakanlığı ve diğer yetkililer ile görüşmelerinin de denk gelmesi,
Görüşmede:
“MSB’den askeri bir heyet Suriye’de Savunma Bakanı Kasra ile görüştü. Görüşmede akseri iş birliği ele alındı. Görüşmede askeri iş birliği ve koordinasyon konuları ele alındı. ”
haberi meselenin Suriye’den ziyade Türkiye ve Suriye politikaları ile alakalı olduğu hususunda kuvvetli şüpheleri su yüzüne çıkarmıştı…
Zira İsrail’in Türkiye’ye saldırma plan ve niyetleri öncesinde, bölge unsurlarını yumuşak lokma yapma ve aynı zamanda Türkiye’yi yorma, itibarsızlaştırma ve büyük bir kaosun ortasına atma niyeti de zaten hep hesapta idi…
Bu maksatla da aba altından Türkiye’ye bir tehdit de sayılabilirdi…..
Bu kadar hassas ve kritik bir süreç esnasında ülkenin yönetiminin böyle ne yaptığını bilmez, tarihten ders almaz ve gaflet içinde boğulan kimselerin elinde olması tehlikenin boyutlarını daha da katlamaktadır…
Hele hele bu gibi durumlarda Medyanın hükümeti ve ilgili ve yetkili hükümet erklerini uyarması gerekirken, 3 maymun medya ise boş beleş işlerle insanların uyanmasını, aynı Firavun’un sihirbazları gibi halkı büyüleyerek vazifesini(!?) yapmamaktadır…
Bunun yanında adeta tek kişilik bir ümmet gibi çalışan ve her daim hakkı savunmaktan geri durmayan Milli Çözüm ve Üstadımız Ahmet Akgül Hocamızın verdiği mücadelenin ehemniyeti ve Milli Çözüm’ün gerekliliği gün ışığı gibi aşikardır…
Bütün bu şartlar ve vahim durum altında, Hz. Allah’ın vaadinden aldığımız inancın gücü ve umudu ile hiç durmadan ve usanmadan, yorulmadan ve bütün inancımızla bir kez daha Erbakan Hocamızın şu sözlerini, aynı zamanda dua niyeti ile de, hatırlatıyoruz:
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki;
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU;
Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması,
Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması
ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
Erbakan Hocamızın TRT Basın Toplantısı Yazarlar Soruyor-Nisan 1980)
https://youtu.be/8P1bOygfQ4I?si=cn7g3zTVI9qvcA_P&t=1433
Haberin linkleri:
https://www.bbc.com/turkce/articles/clyrrq5z1gyo
https://nypost.com/2025/05/20/us-news/rubio-warns-syria-weeks-away-from-collapse-and-a-full-scale-civil-war-of-epic-proportions/
MİLLİ ÇÖZÜM’Ü ANLAYAMAZSINIZ!
Siyonizm’in güdümünde bulunan İktidar, muhalefet ve HTŞ’nin gerçek yüzünü, Milli Çözüm yıllardır yazıyor. Milli Çözüm’e inanmıyorsunuz!
Siyonistler, İşbirlikçileri ve 5. Sınıf piyonlarının açıklamaları belgeleriyle yazılmasına rağmen hâlâ bu iktidardan, icraatlarından, kuklalarından ve siyasilerden umut beklemenin anlamı;
süper ahmaklık mıdır yoksa gerçeklerin üzerini kapatıp inkâr etmek mi?
Milli Çözüm’süz münafıkları ve Siyonist tezgahların perde arkasını anlayabileceğini zannedenlerin, sonunu bakıp ibret almak lazım değil mi?
SAHADAN GELEN HABERLER VAR”
AKP millet vekili şamil Tayyar:”Terör örgütü PKK’nın lafıyla iman etmem diyen Tayyar daha önce de örgütün benzer silah bırakma açıklamaları olmasına karşın buna sadık kalmadıklarını hatırlattı.“Terör örgütü PKK’nın tüm unsurlarıyla kendini feshetmesi, silahlarını bırakması, Suriye’deki YPG’nin de buna uyarak silahlarını bırakması, merkezi yönetime entegre olması gerekir.” diyen Tayyar, sözlerine şöyle devam etti: “Sahadan gelen haberler var. Bunlar silah bırakacaklar ama bunları YPG’ye verecekler deniyor.Açıklamayı henüz görmedik. Bu açıklamanın içinde silah bırakma varsa silahların nereye bırakılacağı konusunda bu tür iddialar olacaksa o zaman işin şekli değişir. Bunları görmek lazım. Biz de diyoruz ki dereyi görmeden paçaları sıvamayın.” demiş Bay Tayyar PKK ile ve uzantısı DEM partisi ile masaya oturulmayacağını yenimi anladınız yoksa yakında başımıza bela olacak bu süreçte Cumhurbaşkanına mesaj mı gönderiyorsunuz? Milli Çözüm aylardır bu sürecin yanlış olduğunu anlatıyor.PKK nın kendini fes edip PYD gibi oluşumlarla başımıza bela olcağını ve ardından siyonistlerin sinsi BOP planlarının olduğunu anlamayacak kadar ahmakmısınız? yoksa bu planların bir parçasımısınız? artık bir karar verin ve ülkenin anahtarlarını gerçek sahiplerine yani Milli Çözüm öncülüğünde Milli Mutabakat hükümetine devredin..!
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
O halde, (süper güç dedikleri zalim merkezlerden ve hain işbirlikçilerden korkarak veya menfaat umarak; bunlara yaranmak için) yüzüstü kapanarak sürünen (uşak ruhlu kimseler mi) daha doğru (ve onurlu) sonuca (hidayete) ulaşır, yoksa sırat-ı müstakim üzerinde (İslam ve Kur’an çizgisinde ve insanlığın hizmetinde) dümdüz ve başı dik yürüyen mi (Allah’ın rızasına ve başarıya kavuşacaktır? Elbette, haklı ve hayırlı yolda ve onurla yürüyen; halkın ve mazlumların çıkarlarını gözeten ve sadece Allah’a güvenen kimseler mutlu sona varacaklardır; tarihen de, tabiaten de, dinen de, vicdanen de bu hep böyle olacaktır.)
(Mülk suresi 22)
Ülkemizdeki iktidar yanlısı kesimin ekonomideki dibe vuruş neticesinde biraz aklı başına gelecek olurken uzun zaman stokholm sendromuna maruz kalmasından olacak ki hala sözde Dünya Lideri RTE’nin şapkadan tavşan çıkarmasını beklemektelerdi. Tıpkı Suriye Halkı’nın Esed’ten kurtulmayı bayram havası şeklinde görmeleri ama asıl başlarına örülen çorabın daha tehlikeli olduğunu anlamammaları gibi!
Bir Ülkenin gidişatından iktidar kadar muhalefette sorumluydu. Ana Muhalefet Partisi ve Genel Başkanı Özgür Özel yeni Çözüm Sürecine (Türkiye’nin bölünüp parçalanarak İsrail’e vilayet yapılmasının son aşaması) dolaylı destek vererek ülkenin tek sorununun İbbb Başkanı İmamoğlu’nun tutuklanması gibi hava estirerek iktidardan rahatsız olan kesimin enerjisini boşa vermesi de tamamen Ülkemize Hizmet etmediklerinin kanıtıydı!
Ana Muhalefet böyleyken diğer muhalefet partileri de bunlardan farksız mıydı?
Yıllarca Dünya’ya Pkk’nın Terör Örgütü olduğunu kabullendirmeye çalışırken şimdi terör şebekesi israil maşası çakal sürüleriyle nasıl masaya oturacaktık? Erbakan Hocamız yıllar öncesinde şu tarihi uyarıyı yapmıştı; ”Bir gün mesele Suriye olursa bilinki asıl hedef Türkiye’mizdir” demişti. Erbakan Hocamız’ın en sıkı takipçisi Milli Çözüm de yıllar yılı bu uyarıları yapmayı görev bilmiş Aziz Milletimizi uyarmıştı.
Siyonistler iş başına getirdikleri kişilerin onlara olan sadakatine bakar, hatta kim ben mi? türküsünü söylete söylete kendine askerlik yaptırırdı. Siyonist planlar tıkır tıkır işlerken bize brişey olmaz, Hükümet kurtarır gibi kurt masallarını dinleyecek vakit kalmamıştır. Bir an evvel Aziz Milletimizin Milli Çözüm etrafında kenetlenip yeniden Kuva-yı Milliye Ruhunu canlandırması; başta Gazze, İslam Coğrafyası, Bölgemiz ülkemiz ve Tüm İnsanlığın Kurtuluşu için gerçeklerle yüzleşerek uyanışa geçmesi şarttır.
Milli Çözüm, Milli sorumluluk ve vicdan ehli herkese sesleniyor!
Derin gafletten uyanın, gördükleriniz rüya değil, kâbus değil, gerçektir!
Milli Çözüm, Suriye’deki Siyonist ve emperyalist planı deşifre ediyordu!
Kuzey Irak Kürdistanı (Barzanistan’dan) sonra…
Şimdi Kuzey Suriye Rojava Kürdistanı’nı kurdurulacak…
Türkiye, önce kuşatma altına alınacak…
Sonra Güneydoğumuzu da kışkırtıp katarak Büyük İsrail’e hazırlık yapılacak.
Bu Siyonist projeye Cumhur İttifakı imkân ve fırsat tanıyacaktı!
İsrail ve ABD, Büyük İsrail’in bir parçası olacak Kürdistan’ı kurma amacındaydı!
Kuzey Irak Kürdistanı’nın ardından Suriye Kürdistanı da tanındıktan sonra…
Türkiye’de Kürt bölgesi sayılan illerimizin bu yapıya katılması sağlanacak…
Irak ve Suriye sınırımız boyunca güya Kürdistan’la kuşatılan Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz kışkırtılarak aradaki sınırlar kaldırılacaktı…
Bütün bu Siyonist ve emperyalist plan karşısında ise;
“Suriye’de İsrail ile karşı karşıya gelmek istemiyoruz.” diyen bir dış bakan, “ABD ile birlikte Suriye’nin kuzeyinde Özerk Kürdistan (SDG) oluşumuna karışmayacağız!” demek istemekteydi.
Siyonist şeytanları ve işbirlikçi şarlatanları hala anlamayanlara!
Gazze Konusunda Asıl Tehlike Trump’ın Saçma Planı Değil; İşbirlikçi İktidarların Münafıklığıydı!
Filistin için gerçek tehlike, Trump’ın mikrofon patırtıları değil; işbirlikçi Arap ve İslam yönetimlerinin hıyanet ortaklığıydı!?
Ey Milli sorumluluk ve vicdan ehli!
Siyonist odakların sinsi ve Siyonist, kahpe ve hain projelerini ne zaman fark edeceksiniz!?
Nisâ 165
(Bütün) Elçiler; müjdeciler ve uyarıcılar olarak (gönderildiler), öyle ki (bu) elçilerden sonra (inkârcı ve isyancı) insanların Allah’a karşı (savunacak) delilleri olmasın (“uyarılmadık, gafil ve cahil bırakıldık” gibi özür olarak ileri sürecekleri bir bahaneleri kalmasın). Allah, Üstün ve Güçlü olandır, Hikmet ve Hüküm sahibidir.
https://www.mealikerim.com/4/nisa/165
Âl-i İmran 104
İçinizden (insanları Hakka ve) hayra davet edecek, (ve bunun sonunda elde edecekleri devlet ve hükümet imkânlarıyla ma’rufu) iyilikleri emredip yürütecek ve (münkeri) kötülükleri de nehyedip önleyecek bir ümmet bulunsun. (Bu hizmet ve hedefler için bir liderin çevresinde organizeli bir teşkilat kurulsun.) İşte asıl kurtuluşa ve başarıya erecek olan bunlardır.
https://www.mealikerim.com/3/ali-imran/104
Âl-i İmran 105
(Sakın ha) Kendilerine açık deliller (ve kesin Kur’ani hükümler) geldikten sonra ayrılığa düşüp ihtilaf edenler (ve Hakk’tan kayıp gidenler) gibi olmayın! İşte bunlar için büyük bir azap vardır.
https://www.mealikerim.com/3/ali-imran/105
Bu manşet adı altında yayınlanan 1-2-3 nolu makaleleri dijital sosyal ortamlarda ve fiziki olarak bürokrasiden tutalım eş dost sokak mahalle ilçe illerde yayabildiğimiz ölçüde insanlığın uyanmasına MİLLİ ÇÖZÜM misali destek olmak YARATILIŞ AMACIMIZ GEREĞİ EN ÖNCELİKLİ GAYRETLERİMİZ ARASINDA OLMALIDIR. ARTIK PARTİCİLİK HİZİPÇİLİK GRUPÇULUK ŞUCULUK BUCULUK DEVRİ KAPANMIŞTIR. BU GEMİ HEPİMİZİN. BU GEMİYİ DÜZE ÇIKARMAK DA HEPİMİZİN GÖREVİDİR. MİLLİ ÇÖZÜM’E BU NOKTADA DESTEK VERMEK BOYNUMUZUN BORCUDUR. YA DEĞİLSE YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR.
Tek kelimeyle muhteşem bir bilgilendirme ve ikaz makalesi. Ve son derece dünya olaylarına vukufiyeti tescil eden muazzam bir makale. Ve düşmanın tüm plan ve projelerinden haberdar ve aynı zamanda maksatlarının ne olduğu konusunda perde gerisindeki gerçek niyetlerinden haberdar olan MİLLİ ÇÖZÜM!.. Tebrikler Milli Çözüm.
Milli Çözüm’ün son 1-2-3 nolu makalelerinden anlıyoruz ve anlıyorsunuz ki Koca Dünya da sadece FİKRİ SAHADA MİLLİ ÇÖZÜM ve 1987 YILINDA ERBAKAN HOCA ÖNCÜLÜĞÜNDE KURULAN VE FİİLİ MÜCADELE VEREN HAMAS”TAN başka ve elbette Türkiye’nin sağlam kalmış tek kurumu olan TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ile birlikte bu zulüm ve terör şebekesi Kuduz İsrail ve İşbirlikçi yöneticilerine kafa tutulmakta – hedefleri maksatları deşifre edilmekte … Ehh düşmanın planlarından haberdar olan DOST – BİLGE -YİĞİTLER sayesinde öncülüğünde inşaallah SİYONİZME YAŞATILACAK HEZİMETLER : ” Düşmanın stratejisini, şeytanın hilesini ve hedefini savaştan önce öğrenen bilge ve cesur bir LİDER için zafer, bulutlarla kararan gökyüzünden beklenen yağmur kadar yakındır ” İNŞAALLAH.
Ülkemizdeki ve dünyadaki sorunların, sosyal ve ekonomik sıkıntıların tek çaresi, gerçek kurtuluş reçetesi ve hatta tüm insanlığın huzur, refah ve hürriyet prensipleri; Rahmetli Erbakan Hocamızın hazırladığı: Aklıselim, Müspet ilim, Tarihi tecrübe ve birikim, Vicdani kanaat ve tatmin, Evrensel Hukuk Kaideleri ve elbette KUR’AN-I KERİM dayanaklı ADİL DÜZEN projeleridir. İslam kardeşliği temelli, Milli ve manevi birlik ve dirlik ölçüleridir. Ülkemizde KÜRT Sorunu dedikleri; suni, sinsi ve Siyonist-emperyalist hesap ve heveslerdir. Bizim asıl sorunlarımız; geri kalmışlık, az kalkınmışlık, işsizlik ve açlık, temel insan haklarından mahrum bırakılmışlık, imani, ahlâki ve ailevi yozlaşmışlık ve bunları doğuran bu bâtıl ve Batıcı (AB’ci) sistemler ve işbirlikçi hükümetlerdir.
Dolayısıyla artık her türlü kaprislerimizi bırakarak, asıl sorunlarımıza kapı aralayan sisteme ve sistemin yardakçılarını etkisiz çaresiz bırakacak plan proje hazırlığı yapan MİLLİ ÇÖZÜM’E hep birlikte MİLLİ BİR MUTABAKAT oluşturmanın zamanıdır. Bu desteği sağlamak için gayret ve çaba sarfeden tüm VATANSEVERLERE , KUVAYİ MİLLİYECİLERE SELAM OLSUN.
Ve “hayrül Makirin” olan, yani zalim hilekârların şeytani planlarını ve tuzaklarını kendi başlarına yıkıp Mücahit Müminlere zafer kapısını açan Yüce Allah; gaflet ve hıyanet ehlinin eştiği kuyulara, kendilerini düşürüp boyunlarını kıracaktır. Birleşik Kürdistan oluşumuna ve Türkiye’nin parçalanmasına “barış kılıfı” geçirmek üzere PKK’nın yurtdışına çekilmesi bile İsrail’le ve NATO birlikleriyle yaşanacak bir kapışmada, Allah’ın izniyle TSK’nın işini kolaylaştıracaktır.
“…De ki: (Ey zalimler ve işbirlikçi hainler) Siz (tedirginlikle) gözleyip bekleyin; Çünkü Biz de kesinlikle (acı ve alçaltıcı akıbetinizi) bekleyip gözetlemekteyiz!” (En’am-158) ayeti, ümit ve teselli kaynağımızdır, dikkatle ve defaetle okuyup huzur bulmalıdır.
Çünkü ABD, AB ülkelerinin ve NATO birliklerinin desteklediği İsrail ile Türkiye arasında tarihi bir hesaplaşma kaçınılmazdır ve Batılıların Armageddon dediği, İslam kaynaklarının Hatay Amik Ovasında yaşanacağını haber verdiği savaş oldukça yakındır. İslam’ı ılımlaştırmak, Müslümanı protestanlaştırmak, böylece halkımızı Haçlı-Siyonist emperyalizmiyle uyumlu hale sokmak üzere tertiplenen “Dinlerarası Diyalog” merkezi olarak Hatay’ımızın seçilmesi de oldukça anlamlıdır ve Armageddon’a hazırlıkla alakalıdır. Ancak paniğe kapılmamalı, Allah’ın va’dine ve Hz. Resulüllahın müjdesine iman ve itimat duyulmalı ve sadece düşmanı ve tezgâhını iyi tanımalıdır. Unutmayınız; tarihi her zaman kötüler ve kâfirler değil, bu sefer kahraman askeriyle beraber Türkiye’nin mü’minleri yazacaktır.
İSRAİL’İN ŞIMARMASI VE ARMAGEDDON SAVAŞI AHMET AKGÜL
İsrâ 4
Biz Kitapta (Levh-i Mahfuz’da -kader programında-, olacakları önceden bildiğimizden) İsrailoğullarına şu hükmü verip (kararlaştırdık): “Muhakkak siz yer(yüzün)de iki defa (çok yaygın ve azgın bir fesatlıkla) bozgunculuk çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir kibirleniş-yükselişle böbürlenip şımaracaksınız. (Ekonomik, askeri ve siyasi gücü ele geçirecek ve bölgeye hükümran olacaksınız. Ne var ki bununla şımaracak; haksızlığa ve ahlâksızlığa başlayacaksınız.)”
İsrâ 5
Nitekim (bunlardan) ilk vaid (birinci azgınlığınızı cezalandırma vakti) geldiği zaman güç ve şiddet sahibi kullarımızı (İslam kaynaklarında Buhtunnasr, Batılılarca Nabukadnezar denen komutanı ve ordularını) üzerinize gönderdik de sizi evlerin aralarına kadar girip araştırıp (buldular, yurtlarınızı ve zulüm saltanatlarınızı yıktılar). Bu yerine getirilmesi gereken bir sözdü (ve tarihte aynen gerçekleşmiş bulunmaktaydı.)
İsrâ 6
Sonra size tekrar “güç ve kuvvet sağlayıp onların (insanların) üzerine geri döndürmüş olacağız”, size mallar ve çocuklarla destek çıkacağız, (karşılıksız dolarla ve masonik organizasyonlarla Siyonist sömürü saltanatını kuracaksınız) ve sizin cemaat ve teşkilatınızı da (etkinleştirip) çoğaltacağız. (Örneğin, BM ve NATO gibi kuruluşları güdümünüze alıp söz sahibi olacak ve kötü amaçlarınız için kullanmaya kalkışacaksınız!..)
İsrâ 7
İşte (böyle bir durumda) şayet iyilik (ve adalet) ederseniz, kendi nefsinize (ve menfaatinize) iyilik olacaktır. Yok, eğer kötülük (ve zulüm) ederseniz, o da kendi aleyhinize (sonuçlar doğuracaktır. Ama siz maalesef yine zulüm ve kötülük yoluna sapacak, elinizdeki ve emrinizdeki imkân ve iktidarları Siyonist hayallerinizi ve şeytani niyetinizi gerçekleştirmek için korkunç bir haksızlık ve ahlâksızlık yolunda kullanacaksınız. Dünya’yı savaş ve soygun alanına çevirecek ve insanları birbirine kırdıracaksınız.) Arkasından bu sonuncu (sapkınlık ve şımarıklığınızı cezalandırma) zamanı gelince, (size öyle Mü’min ve Mücahit kullarımızı göndereceğiz ki) yüzlerinizi kötüleştirsinler (servet ve saltanatınızı yıkıp sizi dize getirsinler, yüzlerinizi yere sürdürsünler) ve ilk kez girdikleri (Buhtunnasr veya Hz. Ömer döneminde Kudüs’ü fethettikleri) gibi tekrar yine Mescid’i (Aksa’ya) girsinler ve ele geçirdikleri (hainleri, katilleri ve mel’ânet merkezleri)ni mahvu perişan etsinler. (Böylece Siyonist saltanatınıza son versinler ve İsrail denen beşeriyet bünyesindeki kanser urunu kesip temizlesinler. Ey Beni İsrail, bu Allah’ın va’adi ve tehdididir ki, mutlaka yaşayacaksınız!)
https://www.mealikerim.com/
14 senedir birbirleriyle bir araya gelmesi ortak harekat etmesi mümkün görünmeyen muhalif güçler ne oldu? Nasıl oldu ise biranda ortak hareket edip dokuz günde Şam’a varıp nerede ise bu dokuz içine devir teslim işlerinide sığdıracaklardı.! İşte burada akla gelen ilk soru start tuşuna kim bastıda bu zaman kadar kapalı olan yollar biranda açılıvermişti.
Her zaman ki gibi fırsatları iyi değerlendiren! Erdoğan iktidarı Suriye’de kendisinden tamamen habersiz ve kontrolsüz gelişen bu olayları kendi kuru kahramanlığı gibi gösterip iç siyaset malzemesi yapmaktan geri durmamıştı.
“Bir gün mesele Suriye olursa bilin ki asıl hedef Türkiye’dir” Necmettin Erbakan on dört senedir mesele Suriye idi yani planda sona gelinmiş ve BOP projesinin resmi olarak onaylanması için bütün düğmelere basılmıştı.
BOP eşbaşkanı üzerine düşeni vazifesini yapıyordu.
İktidarı ve muhalefetiyle ülkemdeki bütün işbirlikçiler kendilerine verilen talimat gereği vazifelerini yapmakta idi.
HTŞ Lideri: ‘Bizim; Esad, Hizbullah ve İran dışında düşmanımız yok’ diyerek, İsrail’i “dolaylı Dost” saymıştı! Evet, asıl gizli ve kirli hesapları anlamadan ve dikkate almadan atılan zafer çığlıkları kursaklarda kalacaktı… Çünkü bu sonuç, BOP’un Suriye amacına ulaşmasıydı…
3 Bölümde yayınlanan makale: Devlette etkili, yetkili ve mes’uliyet sahibi kimselere… Ve yine Milli sorumluluk ve vicdan ehli herkese seslenmektedir!
Kuzey Irak Kürdistanı Başbakanı Paris’te Notre Dame Kilisesi’nin açılışına katılması Donald Trump, Macron ve Elon Musk ile görüşmeler yapması ve Irak’taki Kürdistan Otonom Bölgesi Başbakanı olarak tanıtılması dikkate alınırsa Suriye’de de benzer bir yapının kurulacağını söylemek kehanet sayılmazdı.
Büyük dava ve devlet adamı ve Adil Düzen projelerini olgunlaştırıp tamamlayan ve Erbakan Hocamızın temsilcisinin şu hatırlatması asla unutulmamalıydı: “Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız şöyle buyurmuşlardı: ‘Bu AKP’yi kurduran ve iş başında tutan Siyonizm’dir!..’ Bu durum bilinmeden hiçbir soruna akılcı ve kalıcı çözüm bulunamazdı.”
Filistin için gerçek tehlike ise, Trump’ın mikrofon patırtıları değil; işbirlikçi Arap ve İslam yönetimlerinin hıyanet ortaklığıdır!?