YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
69227a51ac205
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 5 2
Bugün : 3782
Dün : 47039
Bu ay : 944744
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45348565
IP'niz : 216.73.216.189

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

KADINLARLA İLGİLİ:

BATI’NIN KARANLIK VE KİRLİ TUZAĞI

VE

İSLAM’IN AYDINLIK TAVRI

        

Muhammet Muhtar Han’ın enfes dizeleriyle başlayalım:

      

İslam’ın İlahi saygısından bihaber olan kadınlar bugün;

Maalesef yeni bir Cahiliye Devri’nin mazlumları durumundalar!..

Gerçi bedenler dışarda, topraklara gömülmüyor kızlar ama;

Ne acıdır ki neonlu barlara, genel odalara gömülmede taze ruhlar.

Kof nutuklar irâd ederken, Feminizm hobili sosyetik hanımlar;

Asil sanılan basit ve fasit beylere peşkeş çekilmede, fahişe damgalı masum kadınlar!..

Ama bu gitmez böyle, gün gelir birer gül bahçesine çevrilir,

Bu ışıltılı bataklıklar; ve er-geç alçalırlar kadınları alçaltanlar.

        

• Kadınları birer seks aracı ve maddi kazanç materyalleri haline getiren uygarlıkların, zeval durumundaki (batmaya yaklaşmış) güneşe benzetilmeleri çarpıcıdır. Unutulmamalıdır ki, batan güneşin yerinde başka bir güneş, batan uygarlığın üzerinde ise başka uygarlıklar doğacaktır!..

          

Bugün uygarlık sanılan şey, aslında vahşi aygırlıktır!

Sıcak ve kendisini sarıp kucaklayacak bir aile yuvasına ve analığa hasret nice kadın, parayla satılıp, ruhlar zinayla kirlenirken, ben bu dünyaya uygardır diyemem!..

Sarhoş naraları villalardan viran evlere, yatlardan denizlere taşarken, ben bu dünyaya uygardır diyemem!..

Bebekler açlıktan kundakta solarken, masum yetimlerin mamaları füzelerle göklere savrulurken, ben bu dünyaya uygardır diyemem!..

Büyük büyüklüğünü bilmez, küçük büyüğü dinlemez, haram-helâl bilinmezken; ben bu dünyaya uygardır diyemem!..

      

• Uygarlığı; ilimle-cehaleti, güzellikle-çirkinliği, haramla-helâli öğreten İslam’ın dışında aramak, onu kelime ve sistem olarak anlamamaktır.

      

“Kadın hakları ve hürriyetleri” gibi jelatinli kılıflar altında kadınlık haysiyetini ayaklar altına alan… Kadınları ve kızları soyup sokağa salarak, onları şehvet tuzağı ve tutsağı ve reklam vasıtası yapıp aile huzurundan ve insanlık onurundan uzaklaştıran barbar Batı Medeniyeti, maalesef dünyayı genelevine; kadınları, hatta kız ve erkek çocukları ise seks köleliğine çevirmiş durumdadır. Siyonist ve emperyalist zihniyetin bu bâtıl ve berbat başarısı, Rahmetli Erbakan Hocamızın tabiriyle “Şeytanın şaheseri” sayılmalıdır!

Maalesef, dindar kılıflı Erdoğan iktidarları döneminde; “Kadına şiddeti önleme” bahanesiyle ve “Kadın özgürlüklerini genişletme” gerekçesiyle çıkarılan yasalar ve İstanbul Sözleşmesi gibi sapkınlıklarla; maalesef ailevi ve ahlâki yapımız yozlaştırılmış, fuhşun her türlüsü yaygınlaştırılmış, daha da beteri; evli kadınların zina etmesi ceza kapsamından çıkarılıp serbest bırakılmıştır. Loto, Toto, Piyango ve Kazı-Kazan gibi kumarın her çeşidine kapı açılmış, faiz azdırılmış, dış borçla ülkemiz ve geleceğimiz rehin alınmıştır.

Buna rağmen Müslüm Gündüz denen şarlatan, 15 Haziran 2021 tarihinde Kanal 23’te Arif Çakmak’ın “Ayrıntı” programına çıkarılarak (ve 20 Haziran’da YouTube kanalında yayınlanan), Sn. Erdoğan’ın; Avrupa’nın bütün küstahlıklarına ve Türkiye’yi dışlamalarına rağmen, Haçlı AB kapısında yalvarması gibi rezaletlerine bile nice mazeret ve hikmetler uydurmasına fırsat sağlanmıştı. Ne diyelim, zinacının zinacıyı sevmesi ve desteklemesi onun bozuk ayarının icabıdır. Müslüm Gündüz gibi, bulaştığı mel’anetler yüzünden utancından toplum içine bile çıkmaması gereken arsızların hâlâ Erbakan’a iftiralar atıp, Erdoğan’a övgüler yağdırması, zerre kadar iz’anı ve vicdanı olanların artık bunların farkını anlaması gereken bir tavırdır.

Ancak iyice yaklaşan tarihi devrim ve değişim öncesi böyle herkesin özünü kusması ve şeytani safını ortaya koyması, herhalde hayırlı ve yararlı olacaktır.

İslam’da “Karı-koca hakları ve karşılıklı sorumlulukları!” konusu maalesef yanlış algılanan, istismara kalkışılan hususların başındadır. Önce bir Ayet-i Kerimeyle başlayalım, Bismillah’ir-Rahman’ir-Rahim. “Erricalü kavvamüne alen nisa” Nisa Suresi’nin 34. Ayet-i Kerimesidir. Evet, bunu meallerin, tefsirlerin çoğu “Erkekler, kadınlar üzerinde hâkimdir!”, “Erkekler, kadınlar üzerinde yetkilidir!” yazarlar. Oysa ayette öyle bir kelime geçmiyor, ne diyor? Kavvamdır! Biz bunu mealimizde izah ettik: Kavvam demek, sorumlulukları ölçüsünde, ve o sorumlulukların gereği olarak fazladan ona, gönül rızasıyla verilen bir kısım haklar, yetkiler demektir. Yoksa örneğin bazıları bir Hadis-i Şerifi; “Kadınlar sizin kölelerinizdir” diye meallendirmişler, tevil etmişler. Hadis-i Şerifte “Abd” olarak geçiyor. Biz neyiz, “Abd”iz, kimin “Abd”iyiz? Allah’ın “Abd”iyiz. Neden bize “Abd” denilmiş, “Abd” ihtiyaç sahibidir, acizdir, çaresizdir. Günah ve hata işleyebilir. Rabbimiz ise, kullarını terbiye edendir, günahlarını bağışlayıp mühlet verendir. Tevbe etse affedendir. Rabb; her ayıbından, yanlışından, günahından, hatasından dolayı hemen cezasını vermeyendir. Öyle mi? Şimdi, Hz. Peygamberimizin bir kısım hadislerini meallendirirken, açıklarken, önce O’nun hayatına bakmak gerekmiyor mu? Evet. Hz. Peygamber Efendimizin hanımlarına köle gibi davrandığını duyan, gören, yazan var mı? Öyleyse bu hadisi bizim dediğimiz gibi anlamak lazım. Yani, Cenab-ı Hak, kullarına, ‘abd’lerine nasıl merhametle, nasıl şefkatle, nasıl onlara mühlet vermekle, hoşgörüyle davranıyor, müsamaha gösteriyorsa; siz de hanımlarınıza ve çocuklarınıza işte böyle merhametli, böyle şefkatli, böyle bağışlayıcı, böyle fırsat tanıyıcı bir yaklaşım, böyle terbiye edici bir tavır takının. Yoksa bu din zaten köleliği ortadan kaldırmak için gelmiş, bununla mücadele etmiş ve başarmış bir dindir. Şimdi sen bu Hadisi; “Kadınlar erkeklerin kölesidir” diye Arapların cahiliye döneminden kalma: Köle dediğin; dövülür, sövülür, öldürülür diye bakarsan… O kafayla bunu yorumlarsan, o zaman “kadınlar, dövülecek, sövülecek, öldürülecek, itilecek, dışarı sürülecek bir varlıktır” sakat anlayışı ortaya çıkacaktır. Böyle bir vicdanı, artık Batılı gâvurlar bile kabul etmiyorlarken, bu İslam, bin kere hâşâ, onlardan çok daha mı geri kafalı bir din konumundadır? Böyle bir mantık İslami ve insani sayılır mı? Eğer Hz. Peygamberin bir hadisini izah edeceksen, öncelikle Onun örnek hayatına ve bu konuyla ilgili icraatlarına, hayatına bakın… Elbette, kadının da nefsi vardır, erkeğin de nefsi vardır. Nefis, rahatlığa, kolaycılığa, menfaatçiliğe, zevkü sefaya düşkün yaratılmıştır. Öyleyse, haddinden ziyade nefse yüz verirseniz, yularınızı ona kaptırır ve kendinizi kurtaramazsınız! Büyük zatlar öyle buyurmuş: “Nefis insanın atıdır. Fazla yem verir de şımartırsanız, sizi üstünden atar, bırakıp kaçar. Eğer hep aç bırakırsanız, bu sefer çok takatsiz kalır, sizi ve yükünüzü taşımaz.” İşte orta yolu bulacaksınız, çünkü imtihandayız. İnsanın fıtratında birine yaslanmak, birine dayanmak bir ihtiyaçtır. Hatta tarikat ve tasavvufların örgütlenmesinde de bu düşüncenin büyük hissesi vardır. Birine dayanmak, birine yaslanmak, birini örnek almak, rehber tutmak lazımdır. Bu şefkat damarı hanımlarda daha çok olduğu için, onlarda daha yoğundur bu duygusallık… Genellikle hanımlar, beylerini böyle bir sığınacak liman gibi görmek arzusundadır. Kadınlar, erkeğinde ağırbaşlı, vakarlı, kendini koruyan, sahip çıkan bir damar görmek isterler ve bu doğru bir yaklaşımdır. Tam tersine; her dediğini yapan, yanlış bile olsa her talebini yerine getirmek için helal-haram ölçülerine uymayan, bir nevi hanımının arzularına tapınmaya başlayan tipler, bu sefer hanıma da zulmediyor; farkında olmadan, ailesine de, kendisine de zulmediyorlar. Elbette erkek ve kadın hayat arkadaşıdır, ortak sorumlulukları vardır. Hatta hanımefendilerden, belli sahalarda çalışmış, eğitim almış, çok yararlı hizmetler sunmaya başlamış kardeşlerimiz vardır. Bunlar belli resmi ve özel işlerde başarılı görevler yapmaktadır. Bütün bunlar yetmiyor gibi, ev hanımlarımız da dâhil, evde akşama kadar çocukların derdidir, onların problemleridir, mihnetleridir, yemektir, temizliktir, bütün bunları yapan hanımefendiler acaba erkeklerden işleri daha ağır ve saygın sayılmazlar mı? Elbette öyledir. E, şimdi şuursuz ve sorumsuz bir erkek eve gitti: “İşte, yemek hazır olmamış, tuzu fazla kaçmış, sofra böyle geç kalmış” gibi basit sebeplerle sen onu her bahane ile hakaret etmeye, ürkütmeye, bütün hizmetlerini hiç göstermeye çalışırsan, bu sefer onun sana olan muhabbeti nefrete dönüşmeye başlayacaktır. E, bir ailede de muhabbet, şefkat, hürmet kalmamışsa o ev haliyle içindekilere zindan olacaktır. Elbette insan çoluk çocuğu için de şefkatli olmalıdır. Ama bu şefkatli olmak demek, ağırbaşlılığını, vakarını yitirmek demek sanılmamalıdır. Herkesle, hanımıyla, çocuklarıyla sürekli çok basit şakalar yapan, çok çiğ güldürüler peşinde koşan insanın ağırlığı, saygınlığı yıpranacaktır. Sonunda, hanımın ve çocukların da seninle dalga geçmeye başlayacaktır. Veya senin anlattığın gibi edep dışı fıkralar üretmeye uğraşacaktır. Artık karşılıklı saygı ortadan kalkacaktır. İmam-ı Şafi diyor ki: “Üç kişi vardır ki, eğer sen onlara aşırı iltifatta bulunursan onlar sana isyana ve saygısızlığa kalkışır. Eğer sen onlara vakarlı davranırsan, onlar da sana hürmetkâr ve hizmetkâr olacaktır.” Kimmiş bu üç kişi? “Biri eğitilmemiş kadınlar, biri hizmetçi ve işçi tabakası, biri de yıldızlara bakan, din ve maneviyat tacirliği yapan sahte hocalar! E, ben gaybı biliyorum, kaybolanları buluyorum, cinlerle görüşüp sana bilgi veriyorum” gibi asılsız uyduruk, ne dinde ne akılda yeri olmayan şeylerle siz bu insanlara fazla hürmet, itibar ederseniz, bunlar da size daha başka türlü davranır, isyan edip aldatmaya kalkışır. Yoksa ev hayatı samimiyet ve hüsnüniyet ortamıdır. Bakınız Resulüllah (SAV) Hz. Aişe ile koşu yarışları yaparlardı sık sık. Biraz yaşlanınca bıraktılar. Şimdi biz kalksak hanımla koşu yarışına: “Şu Hoca’da utanma kalmamış” diye çıkışırlar. Yani din; taassupla yozlaştırılmış, takva perdesi altında uyduruk fetvalar her tarafı sarmış… Hz. Aişe validemiz buyuruyor: “Bir Aşure Günü Habeşliler ve başka insanlar oyun oynuyorlardı. Ben de onların sesini işittim ve heveslendim. Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam ‘Onları bizzat görmek, seyretmek ister misin ya Aişe?’ dedi. ‘Evet’ dedim. Çağırdı evin avlusuna, geldiler; oynadılar. Kılıç gösterileri ve kendilerine göre oyunlarını sergilediler. Efendimiz de böyle kapıya ellerini koydu, ben omuzuna yaslandım. Usanıncaya kadar baktım. En son Efendimiz: ‘Ya Aişe, ben usandım, sen usanmadın mı?’ dedi ve oradan ayrıldık…” Peki, soralım, hâşâ, Efendimizden daha takva olunur mu yahu? Ama şimdi oluyorlar… Kadının oturduğu minderden, kadının örtündüğü battaniyeden uyuz olan ve sakınan zavallılar çıkıyor. Ondan şehvet kapıyor. E, o zaman kadınların bindiği arabaya da binmeyin, yürüdüğü yoldan da gitmeyin, ya da en iyisi bulunduğu ülkeden de çıkın gidin be adam! Sorsan bu tavırları takvaymış! Siz İslam diye insanlara bunu dayatırsanız, onları İslam’dan soğutup uzaklaştırırsınız!..

İslam o denli kadını önemsemiş ve öylesine kutlu bir onur ve huzur makamına yükseltmiştir ki;

İlgili Kur’an ayetlerinden ve Hz. Resulüllah’ın öğretilerinden ve örnekliğinden yola çıkan İslam Âlimleri şu karara varmışlardır:

Fiziki, psikolojik ve ahlâki yönden sağlıklı ve donanımlı nesiller yetiştirmek, bir Milletin ve Devletin varlık sigortası sayıldığından, İslam hukukunda kadınlar çocuk doğurmak ve onları yetiştirip-eğitip geleceğe hazırlamak gibi çok önemli ve değerli bir görev dışında, kendileri istemedikleri ve mecburiyet hissetmedikleri takdirde, onlar ne ev içindeki hizmetlerle, ne de dışarıdaki görevlerle sorumlu tutulamayacaklardır. Elbette kızlarımız ve kadınlarımız Dini ve dünyevi her konuda eğitim-öğretim alacak, özellikle kadınlık fıtratına ve özel ihtiyaçlarına uygun ve yararlı sahalarda uzmanlaşacak, ticaretten siyasete hayatın her safhasında etkin ve yetkin konuma hazırlanacaklardır. Ancak onları asıl vazifeleri ve ayrıcalıklı faziletleri olan Analık fıtratından ve sağlıklı ve şuurlu çocuklar yetiştirme fırsatından mahrum bırakıp sokaklara salmak, kadınları şehvet aracı, aile yapısını ve toplumları yozlaştırma vasıtası olarak kullanıp kışkırtmak, Kapitalist ve Komünist sistemlerin perde arkasındaki Siyonizm’in en şeytani tuzağıdır.

Kardeşlerim, Efendimiz buyurmuşlar: “Kadınlar var ya onlar, çocuklarınızı (karnında, sırtında ve kucağında) taşıyan kimselerdir, düşünün. Onlar validelerdir, annelerdir. Onlar çocuklarınızı emzirip yetiştirenlerdir. Onlar merhamet ve şefkat timsalidir. Evinizin her ihtiyacını gören, size huzurlu ortam hazırlayan kimselerdir. Eğer bu inançlı ve fedakâr hanımlar kocalarına asilik ve sadakatsizlik etmemiş olarak ölürlerse ben onların cennete gireceğine kefil oluyorum.” Bu ne anlamlı bir iltifattır ve elbette bizlere uyarıdır… Evet, özellikle hep söylediğimiz bir şey var, kendi evinde iyi bir aile reisi olamayan; hanımına, çocuklarına, komşularına karşı iyi bir Müslüman komşu, vatandaş tavrı takınamayan insandan, iyi bir mücahit, iyi bir müttaki Müslüman da zor olur. Birisi gelip dedi ki: “Ya Resulüllah, evlenmek istiyorum.” Bir kadıncağızdı bu: “Ben dul bir kadınım, kocalarının kadınlar üzerinde hakları nelerdir? Söyleyin de, yapamayacaksam ben hiç evlenmeyeyim.” Efendimiz: “Hayır, evlenin! Ama şu şartları da yerine getirmeye gayret edin!” buyurdular. Nedir onlar? “Erkeğin doğal isteklerinde karşı çıkmayın. Eğer aşırı yorgunluk, hastalık gibi mazeretleriniz yoksa beylerinizin doğal ve normal arzularını geri çevirmeyin. İkincisi; erkeğin izni olmadıkça evinden hiçbir şeyi dışarıya, onun malından-parasından harcamayın. Sadaka cinsinden şeyler konusunda da kocanıza danışın. Beyim eve fakirler geliyor; muhtaç kimseler uğruyor, ihtiyaç sahibi komşular bulunuyor, bazı yardım toplantıları oluyor. Bu malda senin de benim de hakkım var, ama senin haberin olsun bundan sadaka verebilir miyim?” diye sor, hiçbir erkek de buna “hayır” demez. Ve yine Bey’inden habersiz dışarı çıkmak, bilmediği ortamlarda dolaşmak yanlıştır. Şimdi telefon diye bir şey var, yalnız hanımlar için değil erkekler için de böyle: “Hanım ben bu akşam şu saat geç geleceğim. Filan yerde işim var, merak etmeyin, endişe etmeyin” demek zor bir şey mi kardeşim? Veya hanımın da: “Beyim, bu saatlerde eve gelmiyorsun ama iş dönüşün belli. Olur ki tez gelirsen ben filan komşudayım veya falan hastaneye, falan için reçeteyi yazdırmaya gittim, şu saatte dönerim!” gibi bir haber vermen en güzelidir ve gereklidir. Bunlar şüpheleri kaldırır. Şimdi bey eve geldi, hanım yok. Bir daha geldi, yine yok; işte tam şeytana fırsat doğabilir: “Bu nereye gidiyor?” diye kafası ve kalbi karışabilir… Hâlbuki belki de gayet makul, münasip bir iş peşindedir; ya bir komşuya gitmiştir… Ama böyle haber vermeler şeytanın dürtülerine, vesveselerine engel oluverir. Zaman zaman tartışma da olabilir. Yani insan hanımıyla da bazen ters düşebilir. Hatta bakın size bir olay anlatayım: Bir ara Resulüllah (SAV) ile mübarek annemiz, zevcesi Hz. Aişe arasında bir konuda sözlü niza (münakaşa) olmuştu. Düşünün, Peygamber hanımı Peygamberimize karşı dikleniyor yani. Ayetleri hatırlayın: “Hanımlarınız nüşuza yönelirse, böyle huysuzluk ederse ne yapın? İki taraftan, hem kadın tarafından, hem erkek tarafından, dinlenecek büyüklükte, yaşta ve yetkide erkekler veya kadınlardan hakemler-arabulucular ayarlayıp yollayın.” buyruluyor.

İşte Efendimiz ayeti uyguluyor bakınız. Hz. Ebubekir Sıddık’ı çağırıyor. Diyor ki: “Ya Ebubekir aramızda hakem ol. Hz. Aişe ile kızınızla biz şu konuda şöyle niza ettik.” Efendimiz buyuruyor: “Ya Aişe, önce sen mi konuşursun yoksa, ben mi konuşayım?” Hz. Aişe’nin cevabı: “Doğru söyleyeceksen sen konuş!” Tabi Ebubekir Sıddık dayanamıyor, bir tokat vuruyor kızına… Böyle, gayri ihtiyari. Tabi “bu çok özel bir durumdur, bu kadınlara bu durumda vurulabilir” fetvası sanılmamalıdır. Böyle durumlarda, en azından tepki olarak gayet ciddi tavırlar alınmalıdır. Hz. Ebubekir o anda bir nevi işte aklı-iradesi elinden çıkıyor, kızına şöyle elinin tersi ile vuruyor; ağzından kan gelmeye başlıyor. Hz. Ebubekir Sıddık kızına: “Ey Allah’ın düşmanı, sen ne diyorsun? Resulüllah ne zaman Hak’tan gayri bir şey söyledi, doğrunun dışında konuştu ki sen O’na utanmadan böyle teklifte bulunuyorsun?” Elbette Hz. Aişe validemiz de yaptığına pişman oldu ama olabilir yani, erkekler kadınlar arasında böyle bazen birbirini haksız yere suçlayıcı durumlar yaşanabilir. Yani, kimse demesin: “Benim hanımım işte böyle bana bazen sıkıntı veriyor.” Bak Resulüllah’ın hanımı ne yapıyor? Buna rağmen Resulüllah’ın hanımlarını dövdüğü görülmüş mü? Hakaret ettiği görülmüş mü? Kesinlikle hayır! Hatta Ebubekir Sıddık’a Efendimiz: “Ya Ebubekir, biz seni böyle davranman için çağırmadık. Hakem olasın diye çağırdık, sen ağzına vuruyorsun. Ben bunun için seni aracı kılmadım!” diyerek de bundan sonra böyle davranışların yanlış ve yasak olduğunu da belirtiyor… Bakın, Hz. Aişe’nin Efendimize karşı çıktığı neymiş biliyor musunuz? Hz. Resulüllah buyurdu: “Ya Aişe, Ben senin Benden razı olduğun durumları, halinden anlıyorum, Bana öfkelendiğin durumları da biliyorum.” Normalde bu, Hz. Peygamberimiz için çok sıradan bir şey. Bizler bile hanımlarımızın hangi durumlarda bize kızdığını, hangi durumlarda hoşlandığını elbette fark ediyoruz değil mi? Hanımlar da bizi fark ederler. O ise Resulüllah’a diyor ki: “Hadi canım, onu nereden bileceksin?” Yani, “Sen kafadan atıyorsun, keramet gösteriyorsun” gibi tavır takınmış. Resulüllah sonra ona belge de gösteriyor: “Sen Bana kızdığın zamanlar diyorsun ki ‘İbrahim’in Rabbine yemin olsun ki’ Ama, sen Benden hoşnut olduğun zaman diyorsun ki ‘Muhammed’in Rabbine yemin olsun ki.” Hz. Aişe, deha çapında bir zekâya sahiptir ve hamdolsun hanımlarla ilgili hadisleri bu dinin neredeyse yarısını aktarma şerefine nail olmuş birisidir. Efendimiz özel iltifatıyla, sadece onun odasında iken vahiy gelmiştir. Çok yüksek şerefli ve fazilet sahibi bir annemizdir. Ama işte nihayet melek değillerdir. Hatta bir ara o İfk (o malum ve mel’un iftira) hadisesinde, Resulüllah “Ortalık durulsun bir parça, bu dedikodular kapansın, bekliyor Allah da vahiy indirip temize çıkarsın!” babasının evine gönderiyor. Daha sonra vahiy gelince Ebubekir Sıddık Efendimiz: “Ya Aişe, Resulüllah’a teşekkür et. Bak vahiy geldi” diyor. O ise: “Ben O’na niye teşekkür edeyim, ben o vahyi gönderen Allah’a teşekkür ederim.” Yani Hz. Resulüllah Efendimizin mübarek hanımları, annelerimizde böyle, bir kısım zoruna gidecek şeyler vaki oluyor ve Efendimiz de buna katlanıyorsa; elbette biz Efendimizden milyon kere aşağı durumdayız. Öyle ise hanımlarımızın bazı itirazlarını ve kaba tavırlarını hoş karşılamalıyız. Hemen bunu gurur, kibir meselesi yapmamalıyız. “Bir öfke anında ağzından kaçırmıştır veya başka şeye canı sıkılmıştır, acısını benden çıkardı” deyip bu gibi şeyleri hoş karşılamak lazımdır. Velhasıl, kadın erkek birbirine karşı sorumlu kimselerdir, birbirine karşı Allah’ın emanetidir, Allah’ın kullarına rahmet ettiği, şefkat ettiği, affettiği, fırsat verdiği gibi, bizler de eşlerimize; fırsat vermeli, imkân vermeli, onlar hoş görülmelidir ki, inşaallah bu dünyada ibadetlerimize ve bu hizmetlerimize daha bir huzurla koşmak, daha bir şuurla katkı sunmak için önce aile içerisindeki aranan huzuru, onuru ve olumlu durumu yakalayabilelim. Rabbim hepimize bu yönde gayret ve sabır nasip eylesin, Allah sorumluluklarının farkında olan kullardan eylesin. Amin, ve selamün alel mürselin, velhamdü lillahi Rabbil âlemin. El-Fatiha!

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Picture of Abdullah AKGÜL

Abdullah AKGÜL

Subscribe
Bildir
11 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Batı medeniyeti ile kadınlar evlilik aile yok olur,İslam adil düzen ile evlilik aile kadınlar huzur bulur.
Eski batı medeniyetin tarih boyunca kadına yönelik barbar (kötü) davranış ve tutumları bellidir,
Bugün ki batı medeniyeti ise, yukarida konuda anlatılan hadiseler ile ilgili özgürluk ve hürriyet adı altında ,yine kadınlar esaret altındadir.

Bugünkü Müslüman ülke yönetimleri özellikle akp iktidarı döneminde Avrupa Birliği kanunlarını esas alarak özgürluk bahanesiyle gerçek İslam’ın kadına bakış açısıni engellemiş dir.

Feto güdümlü ılımlı İslami cemaat modelleri ile rehavet ve yozlaşmanın önünü açmıştır.

Radikal sözde bazı iktidar yanlısı İslami cemaat modellerin ,
Bugün ki iktidar yanlısı Kadın politikacı ve kadın temsilcerinin, Avrupa Birliği kanunlarinin ,aile temelinizi sarsarken tek tek yasalastirip bu yolda çalışan kadınları n hatalarını söylemeyip , iktidar yanlısı kadınların tasvip ediyorlar. Başka kadın ve aileri had safada eleştirirler.!?

As olan buradaki konuda ele alınan, İslâmin kadına vermiş olduğu haklar ve ölçü Hz.Peygamber efendimizin ailsene davranışları , ve hanımlar hakkında söyledikleridir. Buradaki konu gerçek anlamda siyasi ve idari takip edilmelidir.
Ülkemiz;
Batı medeniyetini takip ederse evliliklerde boşanma sürekli artar aileler yok olmaya dewam eder,
İslam adil düzen medeniyetini takip edersek, evlilik boşanma yok denecek seviyede olur,aile yuvalarimiz sağlam olur.

KÖLELİKLER SON BULUR!..
İslamdır kadınlara,hak şeref kazandıran
Gerçek değerin verip,ana edip taç takan
Batıl şehvet esiri,canavarca yaklaşan
Hakkı üstün tutmakla ,kölelikler son bulur
Adil bir Düzen ile,tüm insanlık kurtulur!..

KADINLARI ALÇALTANLAR ALÇALACAKTIR!
Siyonist işbirlikçisi dindar kılıflı hain iktidar evli kadınların zina etmesini ceza kapsamından çıkarmış ve serbest bırakmış, yandaşları din istismarcıları ise mazeret ve hikmetler uydurma peşindedir.
Zinacının zinacıyı sevmesi ve desteklemesi onların bozuk ayarının icabıdır.
Müslüm Gündüz gibi, bulaştığı mel’anetler yüzünden utancından toplum içine bile çıkmaması gereken arsızların hâlâ Erbakan’a iftiralar atıp, Erdoğan’a övgüler yağdırması, zerre kadar iz’anı ve vicdanı olanların artık bunların farkını anlaması gereken bir tavırdır.
“İslamsız saadet olmaz!”
Kadınları alçaltanlar alçalacak, Batan barbar Batı’nın yerine Adil Düzen Medeniyeti kurulacak, İslam’ın İlahi saygısından habersiz masum ve mazlum kadınları birer gül bahçesine çevrilecektir.

İslam Kadını Muhafaza Altına Almış ve Şereflendirmiştir.
Batı özgürlüklük adı altında kadına sınırsız hak tanıyarak erkeğe karşı aşırı cüretkar kılınmış bu nedenle sadakatsizlik ve uyuşmazlıklar baş göstermiş aile kutsiyeti kalmamıştır. İslam dini ise kadını en güzel şekilde onure ederek şerefli bir konuma ulaştırmıştır. Efendimiz ise hayatında eşlerine verdiği değer ile hem bizlere hem tüm insanlığa en güzel örnek olmuştur. Kadına şiddeti yasaklamıştır. Yazıda geçen Ahmet Akgül üstadımızın 40 yıldır hazırladığı YÜCE KUR’AN’IN MANASI VE MESAJI” isimli Türkçe Meal-i Keriminde mükemmel bir şekilde izah edilmiştir.
Nisâ 34
(Deneme ve doğal denge gereği) Allah’ın, (insanların) bazısını bazısına üstün kılması (sebebiyle) ve onların (aile efradına) kendi mallarından harcaması (ve ailenin sorumluluğunu üzerine alması) nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde “kavvam=sorumlu gözeticidir.” Saliha (hayırlı ve yararlı) kadınlar; gönülden itaatli ve edepli olanlar, Allah nasıl koru(yup saklanmasını emir buyur)duysa, görünmeyeni (gizlenmesi gereken yerlerini öylece örtüp) koruyanlardır. Nüşuzundan (huysuzluğundan, kıskandırıcı tavırlarından) korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt verin (vaizü nasihat yapın, sonra onları) yataklarda yalnız bırakın, (bu da yetmezse hafifçe ve zarar vermeden) darp edip uyarın. (Eğer eşleriniz kötü huylarından vazgeçer ve artık) Size itaat (hürmet ve muhabbet) ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın (iyi geçinmeye bakın). Doğrusu Allah çok Yücedir, çok Büyük olandır. [Not-1: “Darb” etmek: ●Bir kimseden yüz çevirmek suretiyle kışkırtıp gayret ve rikkate getirmek ●Hikmetli sözler ve deyimlerle kalpleri vurup etkilemek (Darb-ı mesel) ●Nefesli çalgıları (ney gibi) üflemek ●Savuşup geçmek (darbü zaman) ●Bir kimsenin elini sıkıca tutup salıvermek ●Süratle yürüyüp gitmek (Nisa:101) ●Erkek hayvanın dişisiyle çiftleşmesi ●Üzüp incitecek ama zarar vermeyecek şekilde hafifçe dövmek anlamlarını içerir. Bu ayetteki “darp etmeyi” de bütün bu mana ve maksatlara uygun düşünmek ve Hz. Peygamberimizin hanımlarını asla dövmediğini bilerek hareket etmek gerekir. Not-2: Aile toplumun çekirdeği sayılan küçük bir teşkilat modeli olduğundan, eğitim ve yönetimi, itaat ve disiplin gerektirir. Erkekler doğal konumları ve sorumlulukları nedeniyle bu görevi yüklenir. Erkeklerin “sefih=beyinsiz, mesuliyetsiz ve beceriksiz” olmaları halinde bu görev kadınlara verilir.]

Milli olmayan sistemler, milletimize tuzak. İslam’a uymayan her şey, insanlıktan da uzak…
Şeytan ayrıntıda saklıdır. İstanbul sözleşmesinin Batının bir oyunu olup toplumu, aileyi  çökertmek için , kadını güya koruma kılıfı altında  fertleri huysuzlaştırıp huzuru bozmaktadır.İslam karı-koca hakları ve sorumlulukları, kadına verilen  değer ve  şefkati , karşılıklı saygı ve hoşgörüyü  o denli  önemsemiştir ki; huzur islamdan başka yerde  aramak ne denli yanlışı doğurmaktadır bozuk zihniyetlerin topluma  verdiği ziyanla anlamaktayız.
Sevgili Peygamberimiz, bir yolculuk esnasında develeri süren görevli bir türkü tutturup develeri hızlı hızlı yürütmeye başlayınca, develerin üzerinde oturan kadınların rahatsızlığını fark edip devecinin adıyla hitap ederek: “Ya Enceş, billur kristal yüklü develeri sürerken yavaş ol” buyuruyordu. Allah Resulünü örnek almak huzurun temelini sağlamaktadır.
Huzur yalnızca İslamda’dır.
Milli Çözüm Hak ile Batılı net bir şekilde yine güzel bir Makaleyle ortaya koymuştur.  Teşekkürler  Milli Çözüm. 

KADIN ANCAK İSLAMIN MUHAFAZASI ALTINDA HÜR’DÜR
Nahl Suresinde Rabbimiz Bal arısını “müennes”kelimelerle ifade ederek,bal kovanına,ve diğer tüm bal arılarına hayat ve huzur sağlama vesilesi olarak DİŞİ BALARISINI işaret buyurmaktadır…
Kadının yozlaşıp bozulduğu bir ortamda gerçek bir yaşam ve huzur ortamından söz etmek mümkün değildir..Erbakan Hocamız,insanlığı ifsad eden şeytanın şer şebekesine karşı siyasi ve hukuki bağlamda çok ciddi önem almak üzere kalıcı öneri ve tedbirler almıştır..Bunun en önemli örneklerinden birisi de “YENİ DÜNYA KADIN VE AİLEYİ KORUMA YÜKSEK KURULU”dur..Kadının ,ailenin ve çocuğun İSLAMIN Güvencesi ile koruma altına alınmadığı bir düzende ,ahlak ve iffetten söz etmek mümkün değildir ve böylesi düzenlerde sağlıklı,üretken,karakter ve haysiyet sahibi nesiller de yetişmeyecektir..İşte Erbakan Hocamızın ,şimdi de Milli Çözümün İnsanlığa sunduğu Adil Düzen,insanlığı bütün yozlaştırma ve hayvanlaştırma planına karşı hazırlanmış ve küresel ölçekte daha bir benzeri de bulunmayan İnsani ve İslami bir proğramdır..

Uygarlığı İslam’ın dışında aramak…
İslamın ve Medeniyet tasavvurunun ne kadar elzem, ne kadar gerekli olduğunu ve Rahmani medeniyetlere nasıl katkı ve ivme kazandırdığını hissettiren bir makale.

Kadının toplum içindeki her seviyeden karşılığı, ve bu her seviyede gerçek İslam algısıyla nasıl adalet, izzet, huzur ve onur bulduğunu anlatan; özellikle içinden geçtiğimiz süreçten her kesimden insanların dikkatle okuması gereken bir makale.

Sayın yazarın belirttiği gibi;
Uygarlığı; ilimle-cehaleti, güzellikle-çirkinliği, haramla-helâli öğreten İslam’ın dışında aramak, onu kelime ve sistem olarak anlamamaktır.

Baki selamlar…

Milli Çözüm bu hususta da hakkı tam eksiksiz ve fazlalığı olmadan net olarak ortaya koyan bir makaleyle karşı karşıyayız. Teşekkürlerimizi arzediyoruz
Makaledeki şu ifadeleri yinelemek ve çok şükür ki böylesi çukurluklara imza atanları ve savunanlardan olmamamız için hakkı hakikatı tam eksiksiz bir şekilde dile getiren hakkı hak olarak batılıda batıl olarak göstermek için çırpınan MİLLİ ÇÖZÜM’E ve makalemizin kıymetli yazarına teşekkürlerimizi arzediyoruz. İşte o yinelemek istediğimiz kısım:


Maalesef, dindar kılıflı Erdoğan iktidarları döneminde; “Kadına şiddeti önleme” bahanesiyle ve “Kadın özgürlüklerini genişletme” gerekçesiyle çıkarılan yasalar ve İstanbul Sözleşmesi gibi sapkınlıklarla; maalesef ailevi ve ahlâki yapımız yozlaştırılmış, fuhşun her türlüsü yaygınlaştırılmış, daha da beteri; evli kadınların zina etmesi ceza kapsamından çıkarılıp serbest bırakılmıştır. Loto, Toto, Piyango ve Kazı-Kazan gibi kumarın her çeşidine kapı açılmış, faiz azdırılmış, dış borçla ülkemiz ve geleceğimiz rehin alınmıştır.

Buna rağmen Müslüm Gündüz denen şarlatan, 15 Haziran 2021 tarihinde Kanal 23’te Arif Çakmak’ın “Ayrıntı” programına çıkarılarak (ve 20 Haziran’da YouTube kanalında yayınlanan), Sn. Erdoğan’ın; Avrupa’nın bütün küstahlıklarına ve Türkiye’yi dışlamalarına rağmen, Haçlı AB kapısında yalvarması gibi rezaletlerine bile nice mazeret ve hikmetler uydurmasına fırsat sağlanmıştı. [u][b]Ne diyelim, zinacının zinacıyı sevmesi ve desteklemesi onun bozuk ayarının icabıdır. Müslüm Gündüz gibi, bulaştığı mel’anetler yüzünden utancından toplum içine bile çıkmaması gereken arsızların hâlâ Erbakan’a iftiralar atıp, Erdoğan’a övgüler yağdırması, zerre kadar iz’anı ve vicdanı olanların artık bunların farkını anlaması gereken bir tavırdır.[/b][/u]

[u]Ancak iyice yaklaşan tarihi devrim ve değişim öncesi böyle herkesin özünü kusması ve şeytani safını ortaya koyması, herhalde hayırlı ve yararlı olacaktır.[/u]

BOZUK DÜZENİN KÖKÜ KURUSUN!
Bu şeytani sistemin kökü kurusun
Yıkılsın artık, bulanık sular durulsun
Kadın erkek, genç yaşlı, huzura kavuşsun
Bozuk düzen çöksün, Adil Düzen kurulsun…

Kalmadı ar namus, edep ve haya
Tapar olundu, makama ve paraya
Hep köle gözüyle bakıldı, kadına
Artık bir çare lazım, tüm sorunlara…

Gençlik ne halde ey dost, görmezmisin
Kızlarımız bataklıkta, bilmezmisin
Çocuklar boş yetişiyor, sezmezmisin
Bu kokuşmuş düzene, dur demezmisin…

Devletin kurumunda, olmuş kral
Sen çırpın çırpın, yalnız söyle ve çal
Hesap zamanı gelir elbet, yerinde kal
Zamanı gelince yazı delildir, notunu al…

Mazlumu ezen ezene, gücü yeten yetene
Arslanı boğdururlar, pısırık kediye
Tavuklar cesaret bulmuş, bu dönemde
Bir kıvılcım yeter, zalime diz çöktürmeye…

Huzur yok, hayat zor, dünya karmakarışık
Tazikli su içinde, iyiden iyiye sıkıştık
Mümine yakışmaz, tenbellik ve pısırıklık
Az daha sabır, zafere çok yaklaştık…

Harunu kimse anlamaz, duymazlar sesini
Tek kalem takılır, okur hep bildiğini
Anlık yazar hep, şu dörtlükleri
Mahşere bırakır, dile getiremediklerini…

Doğru Kaynaklardan Beslenmek
Bir tercih olarak doğru ile yanlış tam tersi istikamette yönleri olarak seçeneklerdir. Bu bakımdan doğruyu seçen ne kadar olumlu ve hayırlı neticelere doğru yol alırsa, yanlışı seçen de o derece bozuk ve çalkantılı akıbetlere yol alır. Buna ek olarak, bu doğruların tercihi hususunda doğru düşünceye yönelmek, doğru gıdaları almak, doğru tarafı seçmek de hayatidir. Şöyle ki, su gibi sıvı olduğu halde bir ağacın köküne kezzap dökmek hayat yerine ölüm kaynağı olur. Bilgidir deyip, usulüne uygun olmadan ve ilmi tahliller yapılmadan zihne kazınan hususlar da su ile kezzap gibi tip olarak benzese de akıbet açısından tam tersi yönde neticeler verir.
Şeytani bir tavır olarak kadınların meta görülmesi, aşağılanması, her türlü baskı ve dışlanmaya maruz kalması ve yine sanki bu durumlardan çıkış olacak gibi gösterilen güzel jelatinli nice zehirlerin de bu şeytani tavra hizmet ettiğini bilmek gerekmektedir. İşte sayın yazarımızın bizlerin en net ve sade dille dikkatini çektiği bu konu, bakış açısının hangi perspektiften olması gerektiği noktasında bizlere güzel bir örnektir. Eksikliklerimizi gidermede önce bu bakış açısına ondan sonra da aktarılan bilgilere odaklanmamız bizim doğru kaynaklardan beslenmemize olanak sağlayacaktır.

Adil Dünya Düzeninde kadına bakışın temelini oluşturacak otoritede bir makale.
Her konuda olduğu gibi Kadın hakları konusunda da sözü olan Milli Görüşün, sözcüsü-temsilcisi Milli Çözüm yine konuya dair “son söz” niteliğinde bir makale kaleme almış. Elhamdülillah.

İslamcı Lavres’lerin ve tesirinde hareket eden yobazların, cahillerin zihinlerde oluşturduğu yanlış kadına bakıştan tamamen uzak.

[b]Adil Dünya Düzeninde kadına bakışın temelini oluşturacak otoritede bir makale.[/b]

Sayısız malumatta boğulmadan, kadına hakkını verecek şaşmaz temel esaslar kısaca izah edilerek (sayısız katı inşa edebilecek nitelikte atılan temel gibi) kadına bakış, izah edilmekte.

Kadını, sadece Batı’nın sapkın anlayışından değil, İslamcı görünen yobazların da yoz bakış açısından kurtaran ve [b]Alemlere Rahmet Hz. Muhammet Efendimizin kadın anlayışının tecelli ettiği(yansıdığı) bir makale Elhamdülillah. [/b]

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
11
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...