KEMAL KILIÇDAROĞLU HAKLIYDI VE KAZANACAKTI!..
Hatırlayınız; 5 Eylül 2014 tarihli CHP kurultayında Sn. Kemal Kılıçdaroğlu 740, rakibi Muharrem İnce ise 415 oy almıştı. İnce’nin oyu en fazla 300 kadardı, bu sonuca kendisi de şaşırmıştı, evet CHP’nin marazlı masonik takımı Kılıçdaroğlu’na karşıydı. Çünkü Kılıçdaroğlu, “Kirli, kiralık ve münafık cephenin” değil, “Milli ve duyarlı cephenin” yanındaydı. Kaldı ki Sn. Kılıçdaroğlu, Rahmetli Deniz Baykal’ın %21’lerdeki CHP’sini %26’lara taşımış ve 1. parti olmasını sağlamıştı. Bazılarının iddia ettikleri gibi CHP’nin bu başarısı Özgür Özel’in marifeti sayılamazdı, çünkü 3-5 ay içerisinde böyle bir değişimi başarması imkânsızdı. Kılıçdaroğlu 3 Şubat 2018’deki kurultayda da 790 oy alarak Genel Başkan seçilmeyi başarmıştı.
CHP’nin 4-5 Kasım 2023’teki Şaibeli Kurultayı!
4-5 Kasım 2023’teki CHP kurultayında Sn. Özgür Özel’in; şaibeler, şüpheler ve hilelerle kazandığı ve Sn. Kılıçdaroğlu’nun “arkadan bıçaklandığı” yine bizzat CHP’li yetkililerin itiraflarıydı.
Evet; “Yüz milyonlara ulaşan para dağıtmalar, çocuklarını ve yakınlarını belediyelerdeki cazip işlere almalar, barlarda-pavyonlarda delege ağırlamalar, önümüzdeki seçimlerde Milletvekilliği ve Belediye Başkanlığı adaylığı rüşveti sunmalar…” gibi gayrimeşru yöntemlerle, Özgür Özel’in, çok özel ve sinsi sistemlerle Genel Başkan yaptırıldığı:
• Bizzat bazı CHP’li yetkililerin suç duyurularıydı!..
• Gerekli şahitler ve belgeleri sunanlar yine CHP’nin adamlarıydı!..
• Bu yaman iddiaları doğrulayan ve itirafçı olanlar, CHP’nin etkin elemanlarıydı!..
• Üstelik, resmen ve hukuken yeterli ve geçerli kanıtlar bulunmuştu ki; savcılık mecburen soruşturma açmıştı!..
Neymiş Efendim!.. “Seçim kurullarının onayladığı siyasi sonuçlar, Yargı tarafından soruşturulamazmış!?..”
Hadi oradan, kendi aklınca ve ayarınca laf cambazlığı ve yasa bağlılığı yapan zırvacılar!.. Yahu, Yargı’nın haklı olarak el attığı, hür siyasi tercihler ve tespitler değil; oy vermede yapılan hırsızlık, arsızlık, haksızlık, delege etkilemeye yönelik hilekârlıklardır. Evet bunların hepsi, hem hukuka, hem ahlâka, hem seçme ve seçilme haklarına, hem de Milli vicdana aykırı davranışlardı. Hiç yasalara ve Milli iradenin temsil ve tecelli kurallarına aykırı olarak yapılan hırsızlık ve haksızlıklar, seçim sonuçlarıyla aklanır mıydı?
Hayret, CHP’nin eskimiş ve ekşimiş MASON’ları bile Sn. Kılıçdaroğlu’na cephe açmışlardı ve mahkemeler lehinde karar verse bile onu Genel Merkez’e sokmayacaklardı!?.. Artık anlaşılıyor ki; bu, masonlarla Milli tarafın, Atatürk simsarlarıyla akıl ve vicdan erbabının bir hesaplaşmasıydı… Ve bekleyip görün ki, haklı ve hayırlı taraf kazanacak, masonlar ve münafıklar hezimete uğrayacaklardı… Ve tabi farkındasınız, Cumhur İttifakı da, doğrudan değil ama, dolaylı biçimde Özgür Özel’den yanaydı!.. Çünkü Sn. Kılıçdaroğlu MİLLİ MUTABAKAT amaçlıydı…
Bu arada Leman dergisinin Hz. Peygamberimizle ilgili küstah ve kışkırtıcı karikatürü konusunda Özgür Özel’in yavan ve yayvan yorumlarının, bu saygısız Dergi tarafından “çok güzel ve hakkaniyetli” bulunması da asıl ayarlarını ve amaçlarını ortaya koymaktaydı!?.. Durumu tek cümle ile özetlemek gerekirse; Sn. Özgür Özel’in Genel Başkanlığından sonra, CHP artık yönetilemeyen bir parti konumundaydı!..
Bizi şahsen üzen ve düşündüren noktalardan birisi de, değerli ve dengeli Alevi yurttaşlarımızı temsil iddiasındaki oluşumların ve şahısların, bu sinsi ve Siyonist süreçte, Sn. Kılıçdaroğlu’nun yanında, gereği ve yeteri kadar durmamalarıydı. Evet, Din ve Mezhep taassubuyla SİYASET yapmaya temelinden karşıydık, ama geçmişte ve Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde Sn. Kılıçdaroğlu’nun “Alevi” olması bile, bazı akılsız ve ahlâksız takımınca bir “kusur” gibi takdime çalışılmıştı. Hatta Odatv’nin karışık bir yazarı, Sn. Kılıçdaroğlu’nun rahmetli babasının ve kendisinin “Devlete bağlılığını” bir suç gibi sunmaktan ve bu durumu çok gizli ve tehlikeli bir sır gibi aktarmaktan utanmamış ve sakınmamıştı!.. Bu nedenle ilgili çevrelerin, Kılıçdaroğlu’na yönelik bu tertipli linç kampanyasındaki sessizlik ve tepkisizlikleri de MASONİK ve MÜNAFIK merkezlerin bir baskısı olduğu sırıtmaktaydı…
Biz daha önce, Adil Düzen döneminde şu beş şey ekseninde parti kurulamayacağını, defalarca hatırlatmıştık.
Evet; farklı Din ve düşünceden, ayrı kültür ve kökenden, ama istisnasız tüm insanlarımızın temel insan haklarına ve evrensel hukuk kurallarına dayalı, herkesin huzur ve refah içinde onurlu yaşayacağı ve Erbakan’ın hazırladığı ADİL DÜZEN hükümetinde şu beş şey dayanaklı parti olması, halkı kapıştırmaya ve kışkırtmaya sebep olacağından kaldırılacaktır:
• Din, mezhep, etnik köken, bölge, kesim ve zümre, ve ortak milli değerler temelinde Siyasi Parti kurulması, akla, vicdana ve hukuka aykırıdır. Örneğin: İslam Partisi, Şii Partisi, Kürt Partisi, Güneydoğu veya Trakya Partisi, İşçi-Köylü Partisi, Vatan-Bayrak-Atatürk Partisi gibi siyasi oluşumlar:
a- Hem birlik ve barış değil, ayrılık ve düşmanlık aracıdır.
b- Hem de bunlar, karşıt partilerin kurulmasına ve ülkede huzurun bozulmasına yol açacaktır.
c- Oysa partiler, tüm ülkeye ve bütün halk kesimlerine hizmet etmek üzere hayırlı zihniyet ve projelerle ortaya çıkmalıdır.
d- Vatan, Bayrak, Atatürk gibi kavramlar bütün milletin ortak değeri olduğu için, bu isimlerle kurulan partiler, halkımızın diğer kesimlerinin Vatan, Bayrak ve Atatürk karşıtı gibi algılanmasına ve elbette alınmasına sebep olacaktır.
İşte bu nedenle Milli Çözüm olarak bize göre şu 5 şeyin partisi yanlıştır, yapıcı değil yıkıcı sonuçlar doğurmaktadır:
1- Din Partisi veya Mezhep Partisi yanlıştır. İslam Partisi-Hristiyan Partisi, Sünni Partisi-Alevi Partisi olmamalıdır.
2- Irk temelli parti yanlıştır, ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcıdır. Türk Partisi-Kürt Partisi, Çerkez Partisi-Göçmen Partisi olmamalıdır.
3- Bölge Partisi yanlıştır. Güneydoğu Partisi-Ege Partisi yararlı değil zararlı sonuçlar doğuracaktır.
4- Mesleklerin Partisi değil Sendikası olmalıdır. Bu nedenle İşçi Partisi-Köylü Partisi yanlıştır.
5- Millete ait Ortak Değerler Partisi istismarcılıktır. Atatürk Partisi, Bayrak Partisi, Cumhuriyet Partisi, Vatan Partisi kurulmamalıdır. Çünkü bunlar bütün milletin ve tüm partilerin ortak değerleri konumundadır.
Günümüzde siyaset arenasında ve particilik anlayışında görülen, toplumun temel değerlerini ve beklentilerini İNKÂRCILIĞIN da İSTİSMARCILIĞIN da artık önünü kesmek lazımdır. Maalesef bir kısım partiler ve kesimler Dini, ahlâki ve milli değerleri inkâr ederek, AKP gibi partiler ise istismar ederek ve hatta bunlar birbirlerini besleyerek; Erbakan Hocamızın Demokratur tiyatroları dediği bir demokrasi diktatoryası kurmuşlardır.
Sn. Kılıçdaroğlu, hem 6’lı masadaki siyaset ortakları, hem de parti içindeki Dönme ve Mason artıkları tarafından, defalarca sırtından bıçaklanmıştı!
Hatırlayınız, Sn. Erdoğan’a karşı Cumhurbaşkanı adayı oldukları ve kazanmaya oldukça yaklaştıkları bir ortamda, tek başına barajı aşamayacakları tartışılan ve 6’lı masa sayesinde kendilerine onlarca Milletvekili sağlanan İYİ Parti’nin başındaki MERAL AKŞENER olsun… SP’nin başındaki TEMEL KARAMOLLAOĞLU olsun; hem koalisyonun omurgası, hem CHP’nin Genel Başkanı olduğu için doğal olarak Cumhurbaşkanı adayı gösterilmesi ve desteklenmesi gereken Kılıçdaroğlu yerine Temel Bey, Erbakan’ın “İsrail baltasının içimizdeki yerli sapı!..” dediği Abdullah Gül’ü sık sık gündeme taşımış ve Kılıçdaroğlu’na çelme takmıştı. Hem zaten Meral Akşener her türlü vefa ve vicdan ölçüsüne aykırı, muhalefetten daha beter bir tavır takınmıştı. Bunlar yetmezmiş gibi, CHP içindeki marazlı ve maksatlı takım da Sn. Kılıçdaroğlu’nu arkadan bıçaklamış ve yüz yılda bir gelecek fırsatı bile tepmekten sakınmamışlardı… Zaten sonraki süreçteki Kongre hilekârlıkları ve delege avcılıkları da hainlerin ayarının resmi kanıtlarıydı!.. O seçim sürecinde de bu gerçekleri samimiyet ve cesaretle yazan sadece Milli Çözüm Dergisi olmaktaydı.
Kılıçdaroğlu’nun bir suçu(!) da, Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı anma toplantısına katılmasıydı!
CHP lideri Kılıçdaroğlu, katıldığı programda yaptığı konuşmada şunları aktarmıştı:
Sevgili dostlarım, merhum Necmettin Erbakan’ın aramızdan ayrılışının 10. yıldönümünde onun anısına düzenlenmiş bu toplantıda sizlere hitap etmenin memnuniyetini yaşıyor, herkese sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Sevgili dostlarım, bir cumhuriyet çocuğu olan Profesör merhum Necmettin Erbakan; destekçilerinin de ve karşıtlarının da Erbakan Hocası olarak yaşamını sürdürdü. Onun hocalığı sadece bir akademik unvan değildi. Onun hocalığı üniversite kürsülerine sıkışmış bir akademisyen-öğrenci ilişkisi de değildi. Onun hocalığı aynı zamanda ömrünü verdiği bir siyasi hareketin siz değerli mensuplarını vatan, millet ve bayrak sevgisiyle bir araya getirmiş milli bir görüşün hocalığıydı. Onun hocalığı Milli Nizam Partisi’nden Milli Selamet Partisi’ne ve 12 Eylül sonrasında sırasıyla Refah, Fazilet ve Saadet Partisi’ne kadar uzanan bir kararlılığın Hocasıydı.
…Ben Türkiye’nin ihtiyacı olan ezgiyi bugün bu salonda bir kez daha seslendirmeye başladığımıza inanıyorum. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi aynı zamanda farklılıkların bir araya gelerek pek çok sorunu çözebilmiş olmamızın tarihidir. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde kazandığımız milli mücadelemiz birlikte olduğumuzda nereleri başarabileceğimizin de en güzel örneğidir. Cumhuriyetimizin ilk yıllarından itibaren; ekonomiden milli eğitime, sağlıktan milli güvenliğe kadar her alanda başlatılan kalkınma hamleleriyle çok kısa bir sürede dünyanın saygın devletleri arasına girmemiz birlikteliğimizin sonucudur. Farklılıklarımızla bir araya gelerek ülkemizin pek çok sorununu çözebilmiş olmamızın bir başka örneği de şüphesiz 26 Ocak 1974’te kurulan birinci Ecevit hükümetidir. Yani Cumhuriyet Halk Partisi, Milli Selamet Partisi koalisyonudur. 11 aylık kısa ömrüne rağmen bu koalisyon hükümeti Türkiye ve bölgenin geleceği açısından tarihi adımlar atmayı başarmıştır. Bu başarıların şüphesiz en önemlileri 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ve devamıdır. Bu harekât Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin temellerini atmıştır. Ve bugün Mavi Vatan’dan söz ediyorsak bu Ecevit ve Erbakan’ın sayesindedir. Bu koalisyonun Kıbrıs Barış Harekâtı ile haşhaş ekiminin serbest bırakılması da dahil tarihi nitelikteki pek çok icraatı kadar önemli bir başka niteliği daha var. Bu nitelik farklı siyasi geleneklere sahip iki siyasi partinin hangi ilkeler çerçevesinde bir araya geleceğini göstermiş olmasıdır. Cumhuriyet Halk Partisi, Milli Selamet Partisi protokolünün birinci maddesinde koalisyonun amacı şu şekilde ifade edilmiştir. Milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti ilkesine yürekten inanan, hukukun üstünlüğüne, demokratik hak ve hürriyetlere saygılı Cumhuriyet Halk Partisi ve Milli Selamet Partisi’nin ortak gayesi; kanunları herkese eşit olarak uygulayan Atatürk ilkelerine bağlı bir devlet iradesiyle anlayış, kardeşlik ve sosyal adalete dayanan bir toplum düzeninin kurulmasıdır. Ve belki de bu koalisyonun hangi duygularla kurulduğunun en somut ifadesi üçüncü maddesinde yer almaktadır. CHP-MSP koalisyon hükümeti kırgınlık ve acıları gidererek bütün geçmişin bir yana bırakılmasını, karşılıklı bağışlama ve hoşgörüye dayanan bir kardeşlik ortamının kurulmasını ilk görev sayar. Değerli büyüklerimiz de, siyaset büyüklerimiz de burada, onlar da bu koalisyonun tanıkları oldular.
Bugün de ihtiyacımız olan budur. Tüm kırgınlıkları ve acıları gidermeliyiz. Bütün bir geçmişi bir yana bırakarak helalleşmeliyiz. Karşılıklı bağışlama ve hoşgörüye dayanan bir kardeşlik ortamını oluşturmalıyız. Ancak bunları başarabildiğimiz zaman yaşanabilir bir Türkiye’yi kurabiliriz. Biz dostlarımızla birlikte yaşanabilir bir Türkiye’yi kuracağımıza inanıyoruz. Ama bugün dostlarımızın arasında saymadıklarımızı da düşmanlarımız olarak görmüyoruz. Bir kez daha vurgulamak isterim, dostlarımız vardır ancak düşman olarak gördüklerimiz yoktur. Yunus Emre’nin dediği gibi ‘Düşmanımız kindir bizim, biz kimseye kin tutmayız. Kamu âlem birdir bize’. Erbakan Hoca’dan da öğrendiğimiz budur. Lideri olduğu siyasi partiler kapatıldığında ve siyasi yasaklı duruma düştüğünde dahi Cumhuriyete olan bağlılığından geri adım atmamıştır. Ülkeyi kutuplaştırmamış, kendisi üzerinden ülkeyi kutuplaştırmaya çalışan kimi vesayet kurumlarına karşı dahi hukuk içinde mücadele yürütmüştür. Kendisi gibi düşünmeyene karşı her zaman saygılı olmuştur. Ancak haksızlık karşısında da asla susmamıştır.
… Tıpkı bu salonda olduğu gibi farklılıklarımızı birer zenginlik olduğu bilinciyle istişare ederek, aklımızı kullanarak Hakkın galip gelmesini, bâtılın zail olmasını sağlayabiliriz. Sevgili dostlarım, içinden geçtiğimiz pandemi süreci uluslararası düzeyde yeni bir sosyal devlet ihtiyacının şart olduğunu önümüze koymuştur. Yeni bir sosyal devleti ancak uluslararası dayanışmayla sağlayabiliriz. Sevgili Peygamberimiz “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” diye buyurur. Bu hadis sadece komşularımızla kurmamız gereken beşeri ilişkiyi değil, aynı zamanda uluslararası ilişkilerin olması gereken düzeyini de belirler. Egemen güçlerin zenginliklerinden fedakârlık yapmaları bir zorunluluktur. Üçüncü dünya ülkelerinin sömürülmesi yoluyla sağlanan bu zenginlik helal bir zenginlik değildir. Egemen güçlere geri adım attıracak ülke, tarihi boyunca mazlum milletlere timsal olan Türkiye Cumhuriyeti’dir. D-8’in kuruluş felsefesi de bu doğrultudadır. İnanıyorum ki, daha fazla demokrasi hedefiyle sağladığımız birlik ve beraberliğimiz tüm dünyaya örnek olacaktır. Dünyevi hırslarımızdan arınarak çatışmayı, kutuplaştırıcı dili, ‘sadece ben’ diyen anlayışı ülkemizin gündeminden söküp atacağız kimsenin şüphesi olmasın, kimse umutsuzluğa kapılmasın.[1]
Erbakan; ‘CHP ile ittifak olur mu?’ sorusunu yıllar önce bakın nasıl yanıtlamıştı!
Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı olan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Saadet Partisi önünde Genel Başkan tarafından açıklanmıştı. Merakla beklenen toplantı öncesi Genel Merkeze Atatürk posterleri asılmış ve Milli Çözüm bir kere daha haklı çıkmıştı!..
Kılıçdaroğlu’nun adaylığının açıklanması sonrası AKP Milletvekili Alpay Özalan’ın “Mübarek Berat gecesinde ve bu acılı günlerimizde merhum Necmettin Erbakan Hocamızın kurmuş olduğu Saadet Partisi’nin binasının önünde coşkuyla CHP’nin adayı açıklandı. Bu rezillik, Saadet Partisi’ne 100 yıl yeter!” küstahlığı sadece ucuz ve uyuz bir kahramanlıktı. Çünkü şimdilerde MHP ile birlikte bebek katili Abdullah Öcalan’ın güdümündeki DEM Parti ile kucaklaşmışlardı.
Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan’ın 1996 yılındaki “CHP ile daha önce koalisyon kurduk, yine kurarız” sözlerini içeren videosu bu fırsatçı fesatlara iyi bir yanıttı. Erbakan Hocamız o videoda “Biz CHP ve DSP ile beraber koalisyon kurarız. Bu memlekete en hayırlı hizmeti yaparız. Zaten yaptık. Zerre kadar şüphemiz yok. Buna birtakım ön yargılarla yanlış bir şekilde uzlaşma yerine bizi kendimizden uzaklaştırmaya kalkacak olursak bu fayda getirmez.” ifadelerini kullanmıştı. CHP ile Milli Görüş hareketi 1974’te Milli Selamet Partisi, CHP ile koalisyon kurmuşlar ve Kıbrıs Barış Harekâtı gibi önemli bir konuda birlikte karar almışlardı.[2]
Kılıçdaroğlu’nun: Ülkeyi dış güçler yönetiyor! Çıkışı…
Kemal Kılıçdaroğlu, Number One Türk ve Number One Fm ortak yayınında “Seçim Özel” programında soruları yanıtlamıştı.
Bunlar (Erdoğan iktidarı) “Borç para almadan ekonomiyi yönetemiyorlar” saptaması
CHP Genel Başkanı iken, “Dış güçler diye tanımlanan şeyin; Londra’da borç para istenildiğinde, bunu (faizli olarak bize) temin eden ekonomik güçler olduğunu” söyleyen Kılıçdaroğlu:
“Siz gidip borç para istemezseniz sizi nasıl etkileyecekler? Dolar yerinde duruyor zaten. Siz gidip onlara yalvarıyorsunuz. Erdoğan, Mehmet Şimşek, bürokratlar niye Londra’ya gidiyor, niye yalvarıp yakarıyorlar ‘bize borç para verin’ diye? Onlara yalvarmayın, rest çekin, (milli kaynaklara yönelin) biz de size destek olalım. İkili oynuyorlar. İçeride ‘dış güçler’ deyip horozlanıyorlar, dışarıya gidip yalvarıyorlar. ‘Ne olursunuz bize para verin.’ diye sızlanıyorlar. Önümüzdeki 1 yılda 240 milyar dolar borç ödemek zorundalar. 240 milyar dolar para bulmak zorundalar. Faiz lobisi de ‘Bende para var, vereceğim. Ama faizi yükseltin, ülkeyi kalkındıracak yatırımları kesin. Yoksa borç vermem’ diyor. Bunlar önce ‘yükseltmeyeceğiz’ dediler. Sonra ‘olur siz bilirsiniz’ diye boyun eğdiler. Adamların herhangi bir şekilde bize uyguladıkları bir şey yok ki. Borç vermem diyor. Vermeyince Türk lirası değer kaybediyor. Dolar yerinde duruyor. Bunlar yakayı tefeciye kaptırmışlar da ondan ülke perişanlık çekiyor. Borç para almadan ekonomiyi yönetemiyorlar. Yakayı küresel tefecilere kaptırmış durumdalar.” diyerek gizlenen gerçekleri açığa vurmuşlardı!..
- chp.org.tr – 27.02.2021
- Yeniçağ – 07.03.2023

Nezihat Çelik
İşte bu nedenle Milli Çözüm olarak bize göre şu 5 şeyin partisi yanlıştır, yapıcı değil yıkıcı sonuçlar doğurmaktadır:
1- Din Partisi veya Mezhep Partisi yanlıştır. İslam Partisi-Hristiyan Partisi, Sünni Partisi-Alevi Partisi olmamalıdır.
2- Irk temelli parti yanlıştır, ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcıdır. Türk Partisi-Kürt Partisi, Çerkez Partisi-Göçmen Partisi olmamalıdır.
3- Bölge Partisi yanlıştır. Güneydoğu Partisi-Ege Partisi yararlı değil zararlı sonuçlar doğuracaktır.
4- Mesleklerin Partisi değil Sendikası olmalıdır. Bu nedenle İşçi Partisi-Köylü Partisi yanlıştır.
5- Millete ait Ortak Değerler Partisi istismarcılıktır. Atatürk Partisi, Bayrak Partisi, Cumhuriyet Partisi, Vatan Partisi kurulmamalıdır. Çünkü bunlar bütün milletin ve tüm partilerin ortak değerleri konumundadır.
Günümüzde siyaset arenasında ve particilik anlayışında görülen, toplumun temel değerlerini ve beklentilerini İNKÂRCILIĞIN da İSTİSMARCILIĞIN da artık önünü kesmek lazımdır. Maalesef bir kısım partiler ve kesimler Dini, ahlâki ve milli değerleri inkâr ederek, AKP gibi partiler ise istismar ederek ve hatta bunlar birbirlerini besleyerek; Erbakan Hocamızın Demokratur tiyatroları dediği bir demokrasi diktatoryası kurmuşlardır.
Erbakan hocamız her taşın altının boş olmadığını ve o taşların altında hangi siyonist sistemler olduğunu bizlere açık net olarak anlatmış tek tek göstermiştir.
Kutuplaşma olmadan birlik beraberlik içerisinde nasıl başarılı oluruz bizzat bize uygulamalı olarak sistemin işleyişini öğretmiş olup kurtuluş reçetesini bize vermiştir.
Milli Görüş Adil Düzen eksenli birlik beraberlik olmadığı müddetçe yaşanacaklar yaşadıklarımızın artarak devam edeceğini ülkenin borç batağına gireceğini anlıyoruz.
Erbakan hocamızın vefatının dan sonra,
Ülkemizin Birlik ve beraberliği için,son 7 yıldır,
Milli Mutabakat için canla başla çalışan
Erbakan hocamızın siyasî Tarihi hayatını en iyi anlayan, Mevcut siyasî partı
başkanlarından sadece , Kemal Kılıçdaroğlu vardır.
Çünkü o , Hem Cumhur ittifakı ile mücadele etti, hem chp nin masonik marazlı takımıyla, hem kendi kurduğu ittifaktakı marazlılarla mücadele etti..
Yani bir nevi oda Tek başına mücadele verdi, Erbakan hocamız gibi..
Ülkemizin ve bölgemizin gidişatı, ülkemiz ve tüm insanlığın saadeti için acilen bir Milli Mutabakat Hükümeti kurulmalıdır. Ve Sn. Kılıçdaroğlu MİLLİ MUTABAKAT amaçlıydı…Mili Mutabakat yolunda adımlar atmıştı. Ve inşallah mahkeme süreçleri de onun haklılığını ortaya koyacak ve CHP nin başına yeniden geçecektir inşallah.
Bireysel ve Toplumsal, Siyasal ve Ahlaki, her konu ve olay karşısında Milli ve Yerli olmak şartıyla;
Hakkı üstün tutan,
Haklı olmaya çalışan,
Haktan taraf olan,
kişi ve düşünceler, her türlü haksız manipülasyonla birlikte uğradıkları zulüm ve haksızlık içerisinden eninde sonunda Haklı oldukları anlaşılarak çıkmışlardır. Bunun bir örneği de Kemal Kılıçdaroğlu dur.
Nisâ Suresi 135
Ey iman edenler! Hakk üzere durup adaleti titizlikle sağlamaya çalışan (hâkimler) ve Allah için (doğru söyleyen) şahitler olun. (Dürüstlükten ve hakkaniyetten asla uzaklaşmayın.) Velev ki bu şahitliğiniz kendinizin, ana-babanızın veya akraba ve yakınlarınızın aleyhine bile olsa! (Yine doğruluktan ve Hakk’tan ayrılmayın. Üzerine şahitlik veya hâkimlik yapacağınız kimseler,) Onlar ister zengin olsun ister fakir bulunsun (yine sakın adaletten ve doğru bildiğinizden caymayın). Çünkü (taraflar kim olursa olsun,) Allah ikisine de sizden daha yakındır. (Yani, bizzat O’nun kullarıdır, buna rağmen adaleti buyurmaktadır.) Onun için siz adaletten ayrılıp haddinizi aşarak (Hakk’tan yüz çevirip) nefsinizin hevâsına uymayın. Eğer (adaletten ve doğru şahitlikten) dilinizi eğip bükerseniz veya büsbütün Hakk’tan yüz çevirirseniz, Allah şüphesiz yaptıklarınızdan Haberdardır. (Bunun hesabı ve azabı çok ağırdır!..)
Erbakan Hocamızın “Demokratur” dediği Demokrasi Diktatoryasında oynanan işbirlikçi rollerinin hepsi birdir.
İşbirlikçilerin sağcısı da solcusu da birdir.
İşbirlikçilerin istismarcısı da inkârcısı da birdir.
İşbirlikçilerin iktidarı da muhalefeti de birdir.
Millici misin? Yoksa işbirlikçi misin? Sorusunun cevabını kişinin tarafı belirleyecektir.
Kişinin tarafını ise Irkçı Siyonistler, Haçlı emperyalistler, Masonik çevreler ve işbirlikçi hainlerle ilgili tavırları belirlemektedir.
Erbakan Hocamız: “Bizim meşhur sadrazamımız Ali Paşa’nın bir sözü vardır; Mühim bir iş yapmak istediğim zaman önce Rus elçisi ile konuşurum. Ne derse tersini yaparım. Ben de ABD elçisinin söylediklerinin hepsinin tersini yaptım.” buyurmuşlardı.
Irkçı Siyonistler, Haçlı emperyalistler, Masonik çevreler ve işbirlikçiler… hepsi birden kime cephe aldıysa o MİLLİ MUTABAKAT amaçlıydı…
Irkçı Siyonistler, Haçlı emperyalistler, Masonik çevreler ve işbirlikçiler… hepsi birden kime destek çıkıyorsa o da MASONİK ve MÜNAFIK merkezlere hizmet eden bir işbirlikçiydi.
SP’nin başındaki TEMEL KARAMOLLAOĞLU, Erbakan Hocamızın “İsrail baltasının içimizdeki yerli sapı!..” dediği Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı adayı göstermeye çalışmakla safını ve tarafını açıkça ortaya koymuştu.
“CHP’nin eskimiş ve ekşimiş MASON’ları bile Sn. Kılıçdaroğlu’na cephe açmışlardı ve mahkemeler lehinde karar verse bile Onu Genel Merkeze sokmayacaklardı!?.. Artık anlaşılıyor ki; bu, masonlarla Milli tarafın, Atatürk simsarlarıyla akıl ve vicdan erbabının bir hesaplaşmasıydı… Ve bekleyip görün ki, haklı ve hayırlı taraf kazanacak, masonlar ve münafıklar hezimete uğrayacaklardı… Ve tabi farkındasınız, Cumhur İttifakı da, doğrudan değil ama, dolaylı biçimde Özgür Özel’den yanaydı!.. Çünkü Sn. Kılıçdaroğlu MİLLİ MUTABAKAT amaçlıydı…”
Erbakan Hocamız bir Milli Görüşçü tarifinde aynen söyle ifade etmişlerdi. “ÜLKESİNİ SEVEN VE ONUN İÇİN FEDAKARLIK YAPAN HER KES MİLLİ GÖRÜŞÇÜDÜR” çok orjinal değil mi?.. Bütün din ve meşrepleri, bütün parti ve cemaatleri kapsayan ve onları aynı hedefte buluşturan yüksek bir akıl ve vicdani duyarlılık ifadesi.
Şimdi soralım;
Adına Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Solcu, Sağcı hatta Milli Görüşçü parti dense ve bunlar Siyonist ve emperyalist maşaları eliyle AB boyunduruğu altında yönetilseler bunların ortak adı ne olurdu?
Cevap: İŞBİRLİKÇİ
Peki; Milli, yerli imkanları harekete geçirse; vatanı, bayrağı, bağımsızlığı için parti, meşrep taassubu yapmadan birlik beraberlik, bağımsızlık için fedakarlık yapsa, ahlaka değer verse ve maneviyata saygı duysa fakat partisi, meşrebi ayrı bile olsa bunlara nedenir?
Cevap: MİLLİ GÖRÜŞÇÜ
İşte yeniden Büyük Türkiye’yi ve Yeni bir Dünyayı kuracak beyinlerin partisi ve meşrebi farklı olsa da ortak hedefleri MİLLİ MUTABAKAT olacaktır.
Bu uğurda gayret sarfedenlere selam olsun…
Hocam CHP içinde çok fazla Kılıçdaroğlu’na yönelik haksız itham var. Sizden öğrendiklerim ve Kılıçdaroğlu’nu dinlediğimde yüreğime işliyor. Takdir ilahi diyorum kazanmamasındada bir hayr var mutlaka inşaallah haksızlıkların azaldığı dönem en yakın zamanda yaşanmaya başlayacaktır.
meşhur Siyonist Henry Kissinger’in itirafı:
“Biz Amerika olarak neden güçlüyüz, biliyor musunuz? Bizler, Amerika olarak, içimizdeki vatan hainlerini (Daha doğrusu, Siyonist ve emperyalist odaklara ters düşenleri. A.A) hemen öldürüveririz. Ama dünyanın diğer birçok ülkesindeki vatan hainlerini ise, kahramana dönüştürerek, ülkelerinde önemli yerlere, etkin ve yetkin görevlere yükseltiriz!”
Siyaset ve strateji bilgeliği kitabından alıntı..
Kemal Kılıçtaroğlu, son birkaç yıldır yaptığı gayretleri takdire şayandır. Mesela ülkemizde insanlar kutuplaştırılmıştı Akp zihniyeti tarafından… Şucu bucu olarak … Ama Sayın Kılıçtaroğlu HELALLEŞME ÇAĞRISI yaparak bu karşıt kutuplar arasında anlayış ve barış köprüsü olmaya katkı sunmuştu… Ve tabi bu katkı Siyonizm ve İşbirlikçilerini rahatsız etti … Ve yine Sayın Kılıçdaroğlu 7 Ekim 2023 de HAMAS’ın İsrail’e saldırısıyla ya İsrail’in ortadan kaldırılması, veya tüm dünyanın tehlikeye atılacağı gerçeğini ispatladığı günlerde, tüm dünyadaki ülke yöneticileri başta olmak üzere ve siyasi partiler ve diğer sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri HAMAS’I terör örgütü diye ifade ederken, Sayın Kılıçdaroğlu Anamuhalefet partisi Lideri olarak ilk günden itibaren Hamas’ı desteklemiştir. Akp bile 4-5gün sonra Hamas’ı ancak destekleyebilmiştir. Ve zaten Kılıçdaroğlu Hamas’a terör örgütü demediği için CHP’nin başından indirilme ile tabiri caizse tuzaklar örülerek cezalandırıldı desek yanlış olmaz. Ama inşaAllah tarihi bu sefer iyilerin yazacağı günlerin içerisinde olduğumuz için, inşaallah makalede de ifade edildiği şekliyle; artık anlaşılıyor ki; bu, masonlarla Milli tarafın, Atatürk simsarlarıyla akıl ve vicdan erbabının bir hesaplaşmasıydı… Ve bekleyip görün ki, haklı ve hayırlı taraf kazanacak, masonlar ve münafıklar hezimete uğrayacaklardı… Ve tabi farkındasınız, Cumhur İttifakı da, doğrudan değil ama, dolaylı biçimde Özgür Özel’den yanaydı!.. Çünkü Sn. Kılıçdaroğlu MİLLİ MUTABAKAT amaçlıydı…
Bu dünya bir tuzak, bir oyun, bir maskaralık,
Münafığın elinde şarap, Yahudi’nin para.
Dikkat et, gaflet etme ey mü’min çocuk!
Dostum dediğin, Firavun gibi sana yara.
“Kim ki Yahudiye yaranmaya çalışır, kim ki onun gözüne girmek ister, bilesiniz ki İslam’a ve Vatan’a ihanet içindedir”
Necip Fazıl
90’lı yılların başında Prof Erbakan Hocamızın özel davet ve gayretleri ile Almanya’da düzenlenen “İslam ve Batı” medeniyetlerinin, barış ve huzura dayanan bir düzeni birlikte inşa etme konferansları düzenlenmişti.. Batı’nın en önemli sosyal ve siyasal bilimler Profesörleri ve hukukçuları ile birlikte düzenlenen bu konferansın birisinde, Prof Erbakan Hocamız batılı akademisyenlere dönerek;
“Sayın Profesörler!
Dikkat ediyor musunuz, bu konferansa davet sizden değil bizden gelmiştir.. İşte İslamın uzlaşmacı yönü, işte tüm insanlığa kazandırdığı diyalog ve barış dili” ifadelerini kullanmıştı..
Bugün geldiğimiz noktada Türkiyenin normalleşmesine, farklı kesim ve kökenden toplumun bütün kesimlerini, ortak değerler etrafında, birlikte hareket etme ve yaşama modelini sunan, hatta Altılı Masa olarak Saadet -Chp birlikteliğinin oluşmasına zemin hazırlayan en güçlü şuur, Milli Çözüm şuurudur.. Ve şüphesiz yine Üstadımız Ahmet Akgül Hocamızın da tanımlamasıyla, Milli Çözüm ruhunun gerçek sahibi de, yine Prof Erbakan Hocamızın ta kendisidir.
Milli Çözüm’ün farklı kutuplar arasında bir barış ve diyalog köprüsü olduğunu büyük bir gurur ve iftiharla görmekteyiz.
Kılıçtaroğlu en azından dürüst biliniyor. Bir tane evi var oda yeni değil. Darısı diğer parti cemaat tarikat liderlerinin tamamının başına