YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
69227a381440d
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 5 2
Bugün : 3782
Dün : 47039
Bu ay : 944744
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45348565
IP'niz : 216.73.216.189

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Kur’an’a Göre; Tarihte, Bugünkünden Çok Üstün ve Güçlü

MEDENİYETLER KURULMUŞTUR!

      

“(Ekonomik, askeri ve siyasi gücü zulüm aracı olarak kullananlar) Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Ki böylece kendilerinden önceki (zalim ve kâfir kavim)lerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler! (Oysa) Onlar, güç bakımından kendilerinden daha üstün idiler, arz’ı-toprağı alt-üst etmişler (ekip biçmişler, madenler ve sular arayıp çıkarıvermişler) ve onu (yeryüzünü), kendilerinin imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. (Geçmiş kavimlerin) Elçileri de, onlara açık delillerle gelmişti (ama onlar inkâra ve isyana yönelmişlerdi). Demek ki Allah onlara zulmetmiyordu, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.” (Rum Suresi: 9)

“Kendilerinden öncekiler de (böyle) yalanlamıştı. Oysa bunlar, (kudret ve medeniyet bakımından) öbürlerine (evvelki ümmetlere) verdiklerimizin onda birine bile ulaşamamışlardı. Buna rağmen (şımararak) elçilerimi yalanladılar; ama (bak bu) inkârın (ve kötülük planları kurmanın sonu) nasıl oldu! (Tarihe bakanlar anlayacaktır.)” (Sebe’ Suresi: 45)

“(Bunlar) Kendilerinden önce nice nesilleri yıkıma uğrattığımızı görmüyorlar mı? Biz, sizi yerleşik kılmadığımız bir biçimde (size sağlamadığımız imkânlar içinde) onları yeryüzünde (büyük bir güç ve servetle) yerleşik kılmıştık; gökten üzerlerine sağanak (bol yağmurlar) yağdırmış, nehirleri de altlarından akar(sular) yapmıştık. Ama günahları nedeniyle Biz onları yıkıma uğrattık ve arkalarından başka nesiller (inşa edip) varlığa çıkardık.” (En’am Suresi: 6)

“Biz de, (onları ve) kuvvet bakımından bunlardan daha üstün olan (nice toplum)ları helak ettik. Nitekim öncekilerin (buna benzer) örneği de geçmişti.” (Zuhruf Suresi: 8)

“(Hz. Süleyman:) ‘Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasip olmayacak (başka birisinin bir daha ulaşamayacağı) bir mülkü (maddi imkân ve iktidarı) bana hibe-armağan edip (büyük lütfuna ulaştır!) Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin’ (diye yalvarmıştı. Evet, Hakkı ve adaleti yürütmek, halka hizmet, hayra rehberlik etmek ve bu yolla Allah’ın rızasına erişmek maksadıyla Mevlâ’dan imkân ve iktidar istenebilir ve bu yönde çalışmalıdır.)

Böylece Biz, onun emriyle istediği yere (havada) kolayca akıp giden rüzgârı (özel olarak yaptığı hava araçlarını taşımak, Hz. Süleyman’ı ve yakın adamlarını kısa zamanda hedefine ulaştırmak üzere) onun buyruğu altına verdik. (Hava gücünü ve akımını ona tâbi kıldık.)

Şeytanlardan; (cinn halkından) her (çeşit yapı, sanat ve) bina ustasını ve dalgıç olanı da (denizlerden balık, inci ve mercan çıkaran cinnleri de Süleyman’ın emrine bırakmıştık.)

Ve (kötülük yapmamaları için) sağlam kementlerle birbirine bağlanmış (olan) diğerlerini de (ona hizmetkâr yapmıştık).

İşte bu, Bizim sana ikramımız ve bağışımızdır. (Ey Süleyman) Artık (tercih senin, istersen) ikram edip ver, veya (bir kısmını elinde) tut (ve biriktir,) sana hesap sorulmayacaktır.

Şüphesiz onun Bizim katımızda gerçekten bir yakınlığı ve varılacak güzel bir yeri (makamı) vardır.” (Sâd Suresi: 35-40)

Antik Dünyanın Sırları – Antikythera Mekanizması

Yunanistan açıklarında, Ege Denizi Antikythera (Küçük Çuha) Adası yakınlarında bir gemi enkazına rastlanmıştı. Gemi, milattan önce 60’lı yıllardan; Antik Yunanistan zamanından kalmaydı. Ancak enkazı araştıran dalgıçlar o tarihlerden çok öncelere ait gibi görünen bir nesne bulmuşlardı. “Bu; 2000 yaşında bir aletten ziyade, daha çok 20. yüzyıldan kalma bir şeye benziyordu.” (Dr. Kiki Sanford)

“Antik dünyada hiç böyle bir şeye rastlamamıştık.” (Dr. Sascha Auerbach)

Bu karmaşık cihazın üstüne bazı gizemli kodlar oyulmuş durumdaydı.

“Gerçekten inanılmaz bir cihazdı; bronz dişlilere ve yaylara sahipti, üstünde semboller vardı. Peki ne işe yarıyordu?” (Dr. Peter Campbell)

Matematikçiler, bilim insanları ve arkeologlar, 100 yıl boyunca bu cihazın ne işe yaradığını bulmaya çalışmışlardı.

“Araştırmacılar, zaman zaman bu cihazı çözdüklerini sanmışlardı, ama her geçen gün yeni sorular ve şaşırtıcı bulgular ortaya çıkmaktaydı” (Dr. Karen Bellinger)

Yüksek çözünürlüklü dijital görüntüleme, daha önce ulaşılamayacağı düşünülen iç işleyişi ve ayrıntıları ortaya çıkarmıştı. Ne kadar karmaşık olduğunu görmek, insanda hayranlık uyandırmaktaydı. İlk düşüncemizden katbekat daha karmaşıktı. Uzmanlar sonunda bu eski bilimsel cihazın sırrını çözebilmeyi başaracaklar mıydı?

Sünger avcıları 1900 yılında, 2000 yıllık bir batık keşfetmişlerdi. Kısa süre içinde denizde bulunan en büyük antik enkaz olarak tanımlanmıştı.

“Buldukları şey aslında Antik Dünyanın Titanic’i konumundaydı” (Dr. Karen Bellinger)

“Gemi ağzına kadar kargo ile doluydu ve milattan önce 60 civarında batmıştı. Binlerce yıldır suların altında kalan bronz ve mermer Yunan heykellerinden, mücevherlerden, cam eşyalardan ve çeşitli mobilyalardan oluşan gerçek bir hazineye ulaşmışlardı.” (Dr. Peter Campbell)

Ancak, gemideki hazinelerin arasındaki çok özel bir nesne, görenleri şaşkınlığa uğratmıştı.

“Karmaşık bronzdan yapılma mekanizmaya benzer bir şey vardı. Aslında biraz da saate benziyordu. Özenle tasarlanmış bir mühendislik harikasıydı.” (Dr. Andrew Kinkella)

Bu cihazın ne işe yaradığı bilinmiyordu. Bazı bilim insanları “Aldatmaca” derken, bazılarına göre modern bir gemiden düşmüş olmalıydı!?

Yapılan ilk araştırmalar, mekanizmaların durumu yüzünden yarım kaldı. Denizin altında uzun süre kaldığı için paslanmış, kireçlenmiş ve 82 ayrı parçaya bölünmüş durumdaydı.

“Kalan parçalar inanılmaz derecede kırılgan, elle tutulamayacak kadar hassastı, yufka hamuru kıvamındaydı ve pul pul dökülüyordu.” (Dr. Adam Ruben)

Kelimenin tam anlamıyla, dokunduğunuz anda parçalanacak kıvamdaydı. Bu da cihazı çözme şansını azaltmaktaydı. Arkeologlar ve bilim insanları onlarca yıl boyunca mekanizmanın ancak dışını incelemeyi başarmışlardı. Akılları karışmıştı, ancak 21. yüzyılın dijital görüntüleme teknikleri, aleti daha önce hiç olmadığı kadar detaylı inceleyebilmelerini sağlamıştı.

Artık ellerinde 3 boyutlu modern röntgen teknolojisi vardı. Elimizi sürmeden cihazın içine bakıp, orada neler olduğunu görebilme şansı yakalanmıştı.

“Gördükleri şey, hayret vericiydi. Sanki bir İsviçre saatine bakıyorlardı, ama saat 2000 yıllıktı.” (Dr. Kiki Sanford)

“Artık cihazın karmaşık yapısını görebiliyoruz, düşündüğümüzden çok daha karmaşık çıktı. Sadece birkaç dişliden değil, 30’dan fazla hassas dişliden oluşmaktaydı. Hepsi farklı boyutlarda ve birbirine kenetlenmiş durumdaydı ve ince bir geometrik hassasiyetle yapılmıştı.” (Dr. Sascha Auerbach)

Karmaşık dişli dizisi şaşırtıcıydı. Ancak yüksek çözünürlüklü görüntüler başka bir önemli ipucunu gün ışığına çıkarmıştı. Cihazın içine gizlenmiş gizemli yazıtlar vardı.

“Dışında yazılar olduğu yıllardır bilinmekteydi, ama içinde daha önce hiç görmediğimiz yazıtlar olduğunu da keşfettik. Asıl soru şu; bunlar bir dizi talimat ya da bir tür kullanım kılavuzu olabilir miydi?” (Dr. Sascha Auerbach)

Ancak yazıtlarda büyük bir sorun vardı. İfadelerin çoğu okunamıyordu.

Harflerden bazıları 2 milimetre boyundaydı ve bazı kısımları çıplak gözle okunamayacak kadar hasar görmüştü. Metinleri deşifre etmek isteyen araştırmacılar, röntgen ışınıyla bilgisayar taramalarını, gelişmiş bir görüntüleme yöntemiyle birleştiriyordu. Detaylı görüntüler oyunun kurallarını değiştirse de özenli bir çalışma gerektiriyor, her bir harfin okunması için düzinelerce görüntü analiz ediliyordu.

Araştırmacıların çabası sonuç veriyor ve 2000 yılının ardından eski yazıtlar ilk kez okunabilir hale geliyordu. Kasanın arka kapağındaki yazıt, kadranların envanterini döküp ne anlama geldiklerini anlatıyordu. Metne göre cihazın kullanım amacı, astronomi hesaplamaydı. Etiketleme koduna göre “Filyos” ya da “He” Güneş’i, “Selini” ya da “Sigma” işareti de Ay’ı simgeliyordu.

Yazıtlar ayrıca yılın çeşitli dönemlerine de atıfta bulunuyordu.

“Eski Mısırlılar ve Eski Yunanlılar tarafından aylar için kullanılan “edinmek” ve “acılı göz” gibi kelimeler de vardı.” (Dr. Sascha Auerbach)

Ancak yazıtların bazı kısımları eksikti ve tam bir anlam çıkartılamıyordu. Uzmanlar cihazın nasıl çalıştığını çözmek için matematiğe ve bazı tarihsel metinlere yöneliyordu. Yazıtlara bakıp Antik Mısır ve Yunanların astronomi anlayışıyla, dişlilerdeki diş sayısını ilişkilendirip bir anlam çıkarılmaya çalışılıyordu. Cihazın nasıl kullanıldığını anlamak için denklemleri, yüksek matematiği ve okulda dikkatinizi çekmeyen her yöntem deneniyor ve sonunda olağanüstü bir sonuca varılıyordu. Cihaz, Babillilere kadar uzanan gözlemlere dayanarak, bir dizi astronomik olayı hesaplayıp tahmin yürütebiliyordu. Buna göre; gelecek yıllarda gökyüzünün nasıl görüneceğini tahmin edebiliyordunuz. Cihaz, astronomik cisimlerin nasıl hareket ettiğine dair Antik teorilerine göre programlanmıştı. Yılın belirli bir zamanında herhangi bir gezegenin, gökyüzünün neresinde olması gerektiğini gösteriyordu. Kesinlikle olağanüstü teknolojik bir tasarım vardı. Şimdi telefonumuzda takımyıldızları gösteren bir uygulama vardı, ama insanlar 2000 yıl önce aynı şeyi yapmak için bronz ve matematik kullanıyordu.

Araştırmacılar; bulunan bu mekanizmanın, dünyanın en eski astronomik hesap makinesi olduğunu düşünüyordu. Ancak düzinelerce parça nasıl bir araya toplanmıştı? Yüzlerce farklı olasılık vardı. Ancak hiçbiri kesin doğru kabul edilmiyordu. Araştırmacılar, cihazın nasıl çalıştığına dair seçenekler bulmak için yapbozun farklı parçalarını bir araya getirdiler. Ancak her seferinde uymayan bazı parçalar vardı.

2020 yılında College London’daki araştırmacılar, cihazı düzgün bir şekilde parça parça yeniden inşa etmek için üç boyutlu dijital modelleme tekniğini kullanmıştı. Böylece 2000 yıl sonra Antikythera Mekanizması’nın tamamı ortaya çıkmıştı. Cihaz biraz saate benziyordu. Birden fazla halkası olan dairesel bir yüzü vardı. Yan tarafında mekanizmayı ileri geri sarabilen manivela bulunuyordu. Ön taraftaki grafikli büyük kadran, Zodyak’ta Güneş’in ve Ay’ın konumları hakkında bilgi veriyordu. Halkalar ve ibreler, çıplak gözle görülebilen 5 gezegenin; yani Merkür’ün, Mars’ın, Venüs’ün, Jüpiter’in ve Satürn’ün gökyüzündeki konumunu gösteriyordu. Cihazın hesaplayabileceği bilgilerin kapsamı tek kelimeyle şaşırtıcıydı. Kasanın arkasında iki büyük kadran vardı. Biri takvimi, diğeri de Güneş ve Ay tutulmalarının zamanını gösteriyordu. Hatta Olimpiyat Oyunları gibi bazı etkinliklerin ne zaman gerçekleşeceğini söyleyen bir kadran bile vardı. Antik Yunanlar için “Saatli Maarif Takvimi” gibiydi. Mucidinin detaylara gösterdiği özen, olağanüstüydü ve hayranlık uyandırıyordu. Mekanizma, Ay yörüngesindeki anormallikleri bile göstermeyi başarıyordu. Cihaz, biri merkezden biraz uzakta olup, birlikte çalışan iki çift dişliden oluşuyordu. Bu, bir sonraki dişlinin, Ay’ın eliptik yörüngesini göstermesi için farklı hızda çalışmasını sağlıyordu. Arkeologlar, bu hassas ve harika aletten öğrenecek daha çok şey olduğu kanaatini taşıyordu!

Çözmeyi başardığımız yazıtlar, araştırmacıların bu cihazın kullanımıyla ilgili düşündüklerinin sadece küçük bir kısmını oluşturuyordu. O yüzden ister denizin dibinde ister gemi enkazının başka kısmında keşfedilmeyi bekleyen hangi sırlar olduğunu kimse bilmiyordu. Henüz keşfedilmemiş ve gün ışığına çıkmamış pek çok cihazlar olduğu düşünülüyordu.

Antikythera Mekanizması, şimdilik türünün tek örneği olmaya devam ediyordu. Dijital Teknoloji; bu iki bin yıllık astronomik hesap makinesinin, eşsiz bir mekanik sanat eseri olduğunu ortaya çıkardı. Zamanın çok ilerisinde, yaklaşık 1500 yıl sonra katedral ve şehir saatleri icat edilene kadar böyle bir dişli mekanizmasına hiçbir yerde rastlanmamıştı. Antikythera Mekanizması eski çağlardaki astronomik ve teknik yeteneklerin bir kanıtıydı.[1]

Binlerce yıl önce, mucize cinsinden Peygamberlere ve seçkin ilim ehline verilen yüksek teknolojiler:

Kur’an-ı Kerim, Hz. Süleyman’a (AS) verilen yüzlerce insanı taşıyan hızlı hava aracı imkânı sağlandığını… Ayrıca Cinler ve Şeytanlar gibi şuurlu enerji varlıkların deniz dibi araştırmalarında, sağlam ve büyük inşaat çalışmalarında ve ihtiyaç karşılayıcı çeşitli san’at dallarında kullanıldıklarını haber vermektedir.

“Süleyman için de; fırtına biçiminde esen rüzgârı (ona boyun eğdirdik) ki, (Hz. Süleyman’ın) kendi emriyle, (uçak benzeri gemi gibi bir araca binip, etbaıyla birlikte) içinde bereketler kıldığımız (istediği) yere doğru (havada) akıp giderdi. Biz her şeyi (hakkıyla) Bilenleriz.

(Ayrıca) Onun için (denizde) dalgıçlık yapan ve bundan başka iş(ler)de de çalışan (cinn takımından) şeytanlardan kimseleri de (Süleyman’ın emrine verdik). Onları (bu görevlerde tutuverip) muhafaza eden de Biz’dik.” (Enbiya Suresi: 81-82)

“Andolsun, Davud’a ve Süleyman’a da (özel ileri teknoloji harikaları cinsinden) bir ilim vermiştik de, onlar da: ‘Bizi inanmış kullarından birçoğuna göre üstün kılan Allah’a hamd olsun’ demişlerdi.

(Hz.) Süleyman (babası) Davud’a mirasçı oldu ve dedi ki: ‘Ey insanlar, bize kuşların konuşma-dili (mantıkut-tayr = sinyallerle haberleşme) öğretildi ve bize her şeyden (bol bir nimet) verildi. Gerçekten bu, apaçık bir üstünlüktür (ve Allah’ın faziletidir).’

Süleyman’a (hizmet için) cinnlerden, insanlardan ve kuşlardan ordular (emir dinleyen ve hizmet eden gruplar) toplanmış ve bunlar (onun emrinde ve istediği hizmete) bölükler halinde dağıtılmıştı. (Ki bunlar Allah’ın özel inayeti ve nimetleridir.)” (Neml Suresi: 15-16-17)

“Derken uzun zaman geçmeden (Hüdhüd kuşu) geldi ve dedi ki: ‘Senin (ihata edip) kuşatamadığın (bilip farkına varamadığın) şeyi, ben (öğrenip) kuşattım (kavradım) ve sana (Yemen’deki) Sebe’ (yurdundan ve halkından) kesin bir haber getirdim.’

Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın(ı toplumun başında) buldum ki, ona (dünyalık nimet ve faziletlerden) her şeyden (bolca) verilmiştir ve büyük bir tahtı vardır. (Güç ve saltanat sahibi bir hanımdır.)” (Neml Suresi: 22-23)

“(Elçinin gitmesinden sonra Süleyman:) ‘Ey önde gelenler, onlar bana teslim olmuş (Müslüman)lar olarak gelmeden önce, sizden hanginiz o (kadının) tahtını bana getirebilir?’ dedi.

Cinnlerden bir ifrit şöyle demişti: ‘Sen daha makamından kalkmadan, ben onu sana getirebilirim, ben gerçekten buna karşı kesin olarak güvenilir bir güce sahibim’ (teklifini iletmişti).

(Ama) Kendi yanında kitaptan (mucizevi yüksek teknoloji) ilmi (ve ışınlama yeteneği) olan (İlahi ikrama=keramet lütfuna mazhar şahsiyetlerden) biri: ‘Ben, gözünü açıp (henüz) kapamadan (önce) onu sana getirebilirim’ demişti. Derken (Süleyman) onu (tahtı) birden kendi yanında durur vaziyette görünce: ‘Bu Rabbimin fazlındandır, O’na şükredecek miyim, yoksa nankörlük mü edeceğim? diye beni denemekte olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti). Kim şükrederse, artık o kendisi için şükretmiştir, kim de nankörlük ederse, gerçekten benim Rabbim Ğaniy (hiçbir şeye ve kimseye ihtiyacı olmayan)dır, Kerim olandır’ diyerek (Allah’a teşekkür etmişti).” (Neml Suresi: 38-39-40)

Evet, bu ayet-i kerimeler açıkça; ışınlanma yoluyla sadece görüntülerin değil, cisimlerin ve çeşitli üretimlerin naklinin de, kısa sürede gerçekleştiğini… Ve hasretle beklenen tarihi Medeniyet ve Mehdiyet Döneminde de bunların keşfedilip yaygın hale geleceğini bildirmektedir.

Kaldı ki; Haçlı Batı’nın Orta Çağ’da koyu bir cehalet karanlığında debelendiği bir süreçte, bundan 1200 sene önce Abbasiler Döneminde Halife Harun Reşit tarafından, İslam Bilginlerinin ürettikleri çok yüksek teknoloji eseri ÇALAR SAAT’lerin, hediye olarak gönderildiği Avrupa saraylarında nasıl bir şaşkınlığa yol açtığını… Ve kurulup belirlenen saatlerde zil sesi çıkaran saatin içine kaçmış “CİN”leri yakalamak için nöbet tuttuklarını tarih unutmuş değildir.

 


[1] https://www.dmax.com.tr/antik-dunyanin-sirlari/1-sezon-3-bolum

 

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Picture of Abdullah AKGÜL

Abdullah AKGÜL

Subscribe
Bildir
17 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

ADİL DÜZEN GELECEK
Muhammed 35
Bu nedenle, siz (Allah’ın yardımıyla ve sağladığı imkânlarla) üstün (güçlü ve şerefli konumda) iken, (iç ve dış düşmanlarınıza) teslimiyetçilik (ve barış perdesi altında işbirlikçilik) çağrıları yapmak suretiyle, sakın gevşekliğe (zillet ve esarete) kaymayın. (Unutmayınız ve inanınız ki, siz Hakk yolda olduğunuz müddetçe) Allah sizinle beraber olacaktır. O sizin amellerinizi (hayırlı girişim ve gayretlerinizi) asla eksiltip sizi (zarara uğratmayacak ve yardımsız bırakmayacaktır.)

Yeni bir medeniyet
İnanıyor ve iman ediyoruz ki Allah bizlere bizden önceki Hak dava önderlerine verilen imkan ve iktidarlar gibi bir iktidarı nasip edecek ve yeryüzünde Adil Düzen kurulacak bütün insanlık içerisinde bulunduğu bu zulüm düzeninden kurtulup huzur ve saadete erecek ve bunada Milli Çözüm öncülük ve önderlik edecektir.

AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN HAZIRLADIĞI ÜSTÜN TEKNOLOJİLERLE ADİL DÜZENE DAYALI YENİ BİR DÜNYA KURULACAKTIR İNŞALLAH
TEKNOLOJİ ALLAHIN BİR RAHMETİDİR, GERİ KALMIŞ ÜLKELERİN, KENDİSİNİ İLERLEMİŞ ZANNEDEN ÜLKERİN ÖNÜNENE GEÇMESİ BAKIMINDAN BİR FIRSATTIR.

AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN ÜSTÜN TEKNOLOJİLER GELİŞTİRDİĞİNİ, VE BUNLAR YARDIMIYLA BÜTÜN İNSANLIĞA SAADET GETİRECEK, ADİL DÜZENE DAYALI YENİ BİR DÜNYA KURULACAKTIR İNŞALLAH.

7 DK lık bir video mutlaka izlenmeli

https://www.youtube.com/watch?v=ERo1ZEcZ3uk

[b]ADİL DÜZEN NEDİR?

Adil Düzen, “Mutlak Doğru”ları esas alarak ve yine “Mutlak Yanlışlardan” sakınılarak hazırlanmış
a) İlmi b) İnsani c) İslami d) Orijinal bir yeni sistem olmaktadır.

1- Aklı selimin
2- Müspet bilimin
3- Tarihi tecrübe ve birikimin
4- Vicdani kanaat ve tatminin
5- Evrensel hukuk ve adalet prensiplerinin
6- İlahi Dinin ve Kur’an’ı Kerim’in;

Ortaklaşa, iyi, yararlı ve güzel buldukları DOĞRU, yine bu 6 temel ölçü biriminin ittifakla; kötü, zararlı ve çirkin buldukları ise YANLIŞ’tır. İşte Adil Düzen doğrulara dayanan ve yanlışları bırakan, yepyeni ve orijinal bir sistem modeli olmaktadır. Ve tarihte başka bir örneği bulunmamaktadır.[/b]

ERBAKAN HOCAMIZIN GELİŞTİRDİĞİ TEKNOLOJİ HARİKALARINI HAYAL BİLE EDEMEYİZ HERHALDE
ERBAKAN HOCAMIZ 2007 YILINDA TEKNLOJİ İLE İLGİLİ BİR TAKIM BİLGİLER VERDİ, LAKİN BAZI BİLGİLERİ VERMEYİ UYGUN GÖRMÜYORUM DİYEREK ANLATMADIĞI NE TEKNOLOJİK HARİKALAR TASARLAYIP HAZIRLADI YAKINDA ORTAYA ÇIKACAKTIR.

ŞU VİDEOYU İZLEMEYENLER MUTLAKA İZLEMELİ 7DK

https://www.youtube.com/watch?v=ERo1ZEcZ3uk

İnsanlığın birikimi
İnsanlığın tarihi birikim ve tecrübelerinden faydalanmak elbette gereklidir ve geçerli bir yöntemdir. İslam Medeniyeti geldikten sonra bu birikimi almış Hakk’ın hakimiyetini tesis için kullanmıştır. Gücü ele geçirerek insanlığa zulüm yapan batının etkisindeki Müslümanların yenilmişlik psikolojisine girmeleri maalesef batının bu sömürü düzenin devam etmesinde en büyük etken olarak görülmektedir. “Batının ilme bir şey katmadığını” söyleyen aziz Erbakan Hocamız siyasi ve sosyal çalışmaları sonucu Müslümanlarda oluşan bu psikolojiyi yıkmış ve insanlığa huzur sağlayacak olan mehdiyet medeniyetinin temellerini atmıştır. Sadece bu çalışmalarla değil akademik yönden yaptığı çalışmalarla, şu anki zulüm medeniyetinin silahlı ve diğer güçlerini alt ve bertaraf edecek sistemleri hazırlamıştır. Bunu yaparken de insanlığı yok edecek dehşetli sistemler değil, zalime fırsat tanımayacak böylece insanlığı güven içinde yaşatacak şekilde tasarlamıştır. Makalede geçen Süleyman (as) ile ilgili ayetleri okuduğumuzda şunu da görebilmekteyiz, bu sebeple de şunları belki söyleyebiliriz; Süleyman (as) karşı tarafa gücünü göstermiş fakat bir savaş şeklinde kullanmamıştır. öylece karşı tarafın Müslüman olmasına da vesile olunmuştur. İşte Erbakan Hocamızın söylediği “eğer siz bir tuşla onların füzesini yerinden kaldırmıyorsanız veya kalkmış olsa bile tekrar kendi başlarına düşürebiliyorsanız bütün füzeler, uçak gemileri sizin zaten” cümlesi belki de Süleyman (as) kıssasındaki aynı yöntemi bize göstermektedir. Böylece karşı tarafın tüm güçleri büyük dehşet verici kanlı savaşlara gerek kalmadan en az zaiyatla bertaraf edilecek ve insanlığa huzur içinde yaşama imkanı sunulacak ve Müslümanlığı en doğru şekilde tanımaları sağlanarak Müslüman olabilmelerine zemin hazırlanacaktır. Bu arada insanlığın yaşadığı olayları bugünkü insanlara bir birikim, tecrübe ve yöntem olarak anlatan yüce kitabımızı Meali Kerimden anlayarak okumanın ne kadar kıymetli olduğu da bir kez daha anlaşılmaktadır.

Mehdiyet ve Medihiyet Hareketinin Hizmetkarları ……
Makalede geçen şu ifadeden yola çıkarak:

Evet, bu ayet-i kerimeler açıkça; ışınlanma yoluyla sadece görüntülerin değil, cisimlerin ve çeşitli üretimlerin naklinin de, kısa sürede gerçekleştiğini… Ve hasretle beklenen tarihi Medeniyet ve Mehdiyet Döneminde de bunların keşfedilip yaygın hale geleceğini bildirmektedir.

İnşaallah Mehdiyet ve Mesihiyet hareketinin hizmetkarları olarak , yepyeni Adil Bir Düzen projeleriyle bütün insanlık umulmadığı kadar hayal edilemeyecek derecede yüksek bir huzur ve saadetin hakim olacağı ADİL DÜZEN MEDENİYETİNE biran önce ulaşmak ve Batılın (şeytanın) temsilcisi Siyonizmi de bu hakikatlerle etkisiz ve çaresiz bırakılması duasıyla…

İlim=Gerçek=İslam
İlmin ve teknolojinin gelişmesindeki en büyük etken, İslamdır. Allah, Hz. Adem As’a bütün eşyanın isimlerini (mahiyetlerini, fayda ve zararlarını) öğretmiştir. Ortaçağ Avrupasında karanlık bir devir yaşanırken, İslamın aydınlık çağı tüm insanlığı kuşatıyordu.

“Teknoloji Allah’ın bir rahmetidir. Geri kalmış ülkelerin, kendini ileride zanneden ülkelerin önüne geçmesi bakımından bir fırsattır…” buyuran Erbakan Hocamız, Tarihin en büyük ve örgütlü kötülüğün merkezi olan siyonizmi alt edecek teknolojik silahları üretmiş ve şartlar olgunlaşıp zamanı geldiğinde kullanılmak üzere emin ellere teslim etmiştir.

En Güzeli Geliyor İnşallah
Rabbimizin izni ile nice nimetlere erişip, yüksek medeniyetler kuran Nebi ve Resul efendilerimizin ve sadık ümmetlerinin kıvanç duyacakları, yine imtihan gereği pek çok nimete erişip kıymetini bilmeyip nankörlük edenlerin hasetten çatlayacakları Adil Düzen günleri geliyor inşallah.

İslam ve İlim
Bu ayetlerden ve konudan anlıyoruz ki tarih boyunca medeniyetler hak medeniyetler sayesinde yükselmiş ve batıl medeniyetlerin yıkımı ile geri sarmıştır.

Diğer taraftan, Aziz Erbakan Hocamızın İslam ve İlim konferansının neşredildiği bir kitapçık vardı. Orada Aziz Hocamız buyuruyor ki; Avrupa haçlı seferleriyle İslam Medeniyetinden çaldıkları eserleri Hamburg ve Viyana’da tercüme okulları kurarak kendi dillerine aktarmış fakat 150 sene boyunca bu projeleri anlamak için uğraşmıştır. Yani teknoloji şu an 150 sene geridedir. Avrupalı ilim adamlarını karşımıza aldık sorduk ve gördük ki Madde nedir bilmezler, Enerji nedir bilmezler, Kuvvet nedir bilmezler. Yani asıl ilim nedir onu bilmezler… çünkü ilim bunları bildikten sonra başlar…

Hasılı inşallah Süleyman as. Ve Zülkarneyn as.’a lütfedilen ilim ve teknoloji, bunun manasını ve mahiyetini bilen ve tarihin görülmemiş inkılabının hazırlıklarını yapan Aziz Erbakan Hocamıza lütfedilmiştir. İnşallah bizler de bunlara şahit olacağız.

BİLİNENLER VE BİLİNMEYENLER!
Herşey aslında o kadar net ki, başka söze gerek kalmıyor. Ama bir o kadarda karmaşık ve karışık ki, çok şey söylemek gerekiyor ama sözün bittiği yerdesinizdir. Yazsanız ciltler dolusu kitaplar olur. Yazmasanız iç dünyanızın derinliklerinde sıkışıp kalacak ve bazı hatalar ve yanlışlar hep doğruymuş gibi bilinmeye ve algılanmaya devam edecek. Şimdi bu yazdıklarımdan sonra herkes, “acaba ne kastediyor, ne söylüyor ve kime söylüyor” diye aklından geçirecektir. El cevap; inanın herhangi bir şahsa dayandırmıyorum ama genel olarak şr sıkıntı ve hastalığı ortaya koymak için böyle yazma gereği duydum. Rabbim cümlemizi kazananlardan etsin inşallah..

Erbakan Hocamızın temelini attığı, Üstad Ahmet Akgül Hocamızın tamamladığı Adil Düzen projeleri ile insanlık saadet bulacak
“Evet, bu ayet-i kerimeler açıkça; ışınlanma yoluyla sadece görüntülerin değil, cisimlerin ve çeşitli üretimlerin naklinin de, kısa sürede gerçekleştiğini… Ve hasretle beklenen tarihi Medeniyet ve Mehdiyet Döneminde de bunların keşfedilip yaygın hale geleceğini bildirmektedir.”

Paragrafa canı gönülden inanıyoruz ve Aziz Erbakan Hocamızın temelini attığı, Üstad Ahmet Akgül Hocamızın tamamladığı “Adil Düzen” projeleri ile tüm teknolojik imkanlar “insanlığı sömürmeye ve köle etmeye” değil; Tüm insanlığa barış, adalet, ekonomik müreffehlik, saadet getirmek için seferber olacak inşallah.

Medeniyet ve Mehdiyet döneminde dünya ve insanlık…
Yaklaşık bin yıl boyunca İslam’ın adaleti ve bereketi içerisinde yaşayan dünya, son dört asırdır güneş zannedilen ampül ile yaşamaya mahkum edilmiştir.
İlim ve bilim’i Müslümanlardan alıp taklit eden ve sadece anlayabilmek için iki asır düşünen batı medeniyeti, bilimde sadece teknik ilerleme kaydedebilen batı bilim noktasında tıkanmıştır.
Yine ilmin ve bilimin asıl sahibi olan Müslümanlar dünyada yeni bir çağ açacak ve insanlığı ampülden kurtacaaktır.
Kendini gelişmiş zannedenlere, Allah’ın vermiş olduğu maddi manevi bütün lütufları en güzel şekilde kullanacak olan Mü’minler bütün insanlığı Siyonistlerin, Emperyalistlerin ve işbirlikçilerin zulmünden kurtarıp ileri sayılan ampül döneminden, İslam’ın; barış, bereket, adalet ışığıyla tekrar aydınlatacaktır.
Böylece Allah, kıyametten önce kudret ve merhametini bütün insanlığa tekrar gösterecektir.
Ne mutlu Mekke’nin fethini örnek alarak, insanlığa barış ve adalet getirenlere ve getirecek olanlara…

Allah emrettiği gibi gayret sarf edip sabredene, vadettiğini müjdeler.
Evet, yegâne kuvvet ve kudret sahibi yalnız Cenab-ı Hak’tır ve her türlü muvaffakiyet Allah’ın yardımıyladır.

“Eğer Allah (herhangi bir konuda ve düşman karşısında) size yardım ederse, artık (hiç kimse) sizi yenilgiye uğratamayacaktır ve eğer sizi ‘yapayalnız ve yardımsız’ bırakacak olursa, O’ndan sonra da size yardım edecek kimse (çıkmayacaktır)…” (Âl-i İmrân: 160) Bu da yine takdirle ilgilidir ve kararı Allah verecektir.

.Bâtıl için çalışanlar, yanlış ve sonuçsuz davaları için çalışmaktan usanmıyorlarsa; siz, Hak olan ve mutlak galip olacak olan davanız için çalışmaktan niçin usanasınız?

Yani; hem Hak ve hayır üzerindesiniz, hem mutlaka zafere ve kutlu devrime erişeceksiniz!..

İlim bir nokta idi, onu cahiller çoğalttı
[b]Gerçekten de insanoğlu, geliştiğini sanarken, aslında kısıtlı madde âleminde hapis kalmış, ve her nesil, bir önceki nesle göre, tüm teknolojik gelişmelere rağmen, hakikat yönünde adım adım gerilemiştir.

Makaleden hareketle, ilim yönünden nasıl daha öncekilerin, şimdikilerden daha üstün ve güçlü olduğu konusuna naçizane pencere açmak isterim.

Müslüman bilim insanlarından Farabi, aynı anda hem filozof, hem müzisyen, hem de mantıkçıdır. Keza İbn-i Sina da, aynı anda psikoloji, farmakoloji, jeoloji, fizik, astronomi, kimya ve felsefe alanlarında uzmanlaşmış ve ilminin meyvesi eserlerini bırakmıştır.

Oysa bugün; ilk, orta, lise, üniversite, yüksek lisans, doktora seviyesinde ilim alınmasına rağmen (ki bunlar en az 20 yıl sürer), eğitim görülen alanda yetkinlik ve işbilirlik seviyesi ne yazık ki çok düşmüştür.

İnsanımız, mimarlıkta master yapmış lakin Mimar Sinan’ın diktiği tek bir kubbeyi dahi tasarlamaktan aciz hale gelmiştir. Uzman doktor olmuş, lakin kendisine dayatılan ve insanlara reçete yazması halinde bazı imkânlardan yararlanacağı ilaç şirketlerinin satıcıları haline gelmiştir. Güya çağımızda son teknolojik görüntüleme cihazları icad edilmiştir fakat ürolog kalpten, kardiyolog böbrekten bihaber, vücudun bütünsel işleyişi önemsizleştirilmiştir. Oysa önceden tabipler, gözden dilden ve elden hastalık teşhisi yapabilmişlerdir. Bugünün aksine, hastalık semptomlarını susturup hastalığın gizlice devam etmesi yerine, hastalığın nedenini çözüp beslenmeyle, perhizlerle, şifalı ve yan etkisiz bitkilerle gerçekten şifaya vesile olmuşlardır. Örnekler uzar gider…

Fizik, astronomi, matematik vb ilimler, esasen birbirleriyle ilişkili ve bütün olduğu halde, günümüzde eğitimde güya gelişmeden ötürü, bu ilim dalları birbirinden ayrılmış, hatta kendi içinde bile sayısız dallara bölünmüştür. Elbette bir alanda uzmanlaşmak gereklidir fakat, detaylarda boğulup bütünü unutmak da hakikatten uzaklaştıracaktır.

Velhasıl, hangi alana baksak; tıp, mimari, eğitim, tasarım hatta giyim kuşam…
Her birinde son teknoloji cihazlara sahip olunsa dahi, erbab diyebileceğimiz sanatkârlar, zanaatkârlar ve bilim insanları yetişememektedir. Bugün kendi alanında uzman unvanını almış bir grup insanı bir araya toplasanız, belki de sadece bir İbn-i Sina’nın tüm insanlığa katkısını, çoğusu kendi küçük çevrelerine bile yapamamışlardır. Çünkü toplumda ilim alan kişi sayısı eskiye göre artmış olsa da, özgül ağırlık maalesef azalmıştır.

Bunların sebepleri ise elbette, Darwinci, materyalist, kapitalist ve Siyonist güdümlü eğitim sistemi ve onların uygulayıcı işbirlikçi iktidarlarlarıdır.

Fakat yine de bizler inananlarız ve ümitvarız. Adil Düzen Medeniyeti ile; karnı, kafayı ve karakteri doyuran, diplomanın yanında ehliyeti de denetleyen bir sistem kurulacaktır. Ve inşaallah, asrımızın Fatihleri, Mimar Sinan’ları, İbn-i Sinaları yeniden yetişecek ve Türkiye merkezli Yeni bir Dünya ile tüm insanlığa yeniden hakettiği insani hakları verilip, huzura kavuşturulacaktır…

[/b]

hasretle beklenen tarihi Medeniyet ve Mehdiyet Dönemi
Neml Suresi: 38-39-40)

Evet, bu ayet-i kerimeler açıkça; ışınlanma yoluyla sadece görüntülerin değil, cisimlerin ve çeşitli üretimlerin naklinin de, kısa sürede gerçekleştiğini… Ve hasretle beklenen tarihi Medeniyet ve Mehdiyet Döneminde de bunların keşfedilip yaygın hale geleceğini bildirmektedir

Hacc Süresi
Ey insanlar, (size şöyle) bir misal-örnek verilmektedir; şimdi onu (can kulağıyla) dinleyin. Sizin, Allah’ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için bir araya gelseler dahi- kesinlikle bir sinek bile yaratamazlar. (Hatta) Eğer sinek onlardan bir şey kapıp kaçacak olsa; (bir sinek ilahlaştırdığınız şahıslardan bir damlacık kan ısırıp uçsa,) bunu bile ondan geri alamazlar. (Yani) İsteyen de güçsüz ve çaresizdir, kendisinden istenen de (acizdir).

(Gafil ve cahil insanlar) Onlar, Allah’ın kadrini (ve yüceliğini) hakkıyla takdir edememişlerdir. (İlahi kader hikmetini ve mahiyetini bilememişlerdir.) Gerçekten Allah sonsuz kuvvet ve izzet sahibidir.
22/73-74

Rahman ve Rahim Allahın adıyla
♦️ (Bunun arkasından Allah CC) Adem’e isimlerin tümünü talim etti. (Varlıkların ne olduklarını, nasıl yaratıldıklarını, nasıl kullanılacaklarını, hepsinin yararlı ve şifalı yanlarını ona öğretti.) Sonra onları meleklere sorup: “(Haydi bakalım,şayet teklifinizde haklı olup yanılmıyorsanız ve) Eğer doğru söylüyorsanız şunların isimlerini (bütün varlıkların gayelerini ve görevlerini) Bana haber verin (de görelim)!” diye emretti.

Bakara :31

♦️ Sonra onu ’düzeltip bir biçime soktu’ ve ona (insana, Kendi) Ruhundan (hayat ve şuur sırrından) üfledi. Ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller var etti. (Buna rağmen) Pek az şükrediyorsunuz? (Ne nankör insanlarsınız!)

[Not: “Ruh” ile “can” farklı kavramlardır. Ruh sadece insanlarda, can ise bitkilerde ve hayvanlarda da vardır.]

Secde Suresi :9

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
17
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...