YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
69233a83ca946
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 5 4
Bugün : 33671
Dün : 47039
Bu ay : 974633
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45378454
IP'niz : 216.73.216.189

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

MİLLİ ÇÖZÜM; Kışkırtıcı Kutuplar Arasında,

ANLAYIŞ VE BARIŞ KÖPRÜSÜDÜR!

      

Milli Çözüm Dergisi’nin ve yüksek bilinçli Ekibinin, ne amaçla yola çıktığı ve niçin çabaladığı sıkça sorulmaktadır. Söyleyelim; biz “değişmez doğrulara”, yani Aklıselimin, Müspet Bilimin, Tarihi Tecrübe ve Birikimlerin, Vicdani Kanaatin ve Hak Dinin, ortaklaşa hayırlı ve yararlı buldukları temel esaslara bağlı kalarak, Milli birlik ve dirliğimizi bozan kışkırtma ve kutuplaşmaları yaklaştırmak ve uzlaştırmak üzere yola çıktık.

Ortasından azgın bir nehrin geçtiği, her iki yakasında yaşayanların birbirlerine düşman hale getirildiği bir şehirde, en gerekli ama en riskli ve zahmetli olan şey iki tarafı birbirine bağlayan bir köprü olmaktır. Böylece karşılıklı geçişlerle buluşmalarını, tanışıp yakınlaşmalarını ve sonunda kaynaşıp kucaklaşmalarını sağlamak lazımdır. Bir tarafta durup karşıya laf ve taş atmak, hakaretler yağdırıp kışkırtmak kolaydır. Zor olan; köprü kurmak, sırtından geçmelerine, tekmelemelerine, azgın ve taşkın sellere dayanmak, ama gereksiz düşmanlıkları törpüleyip dayanışmaya vesile olmaktır. İşte MİLLİ ÇÖZÜM bu kutlu amaç ve ihtiyaçla yola çıkmıştır ve aralarına uçurumlar açılmış toplum kesimlerinin birbirlerini anlamaları, ortak değerlerde ve asgari müştereklerde buluşup uzlaşmaları için çırpınmaktadır.

Milli Çözüm bir köprüdür ve zıtlaşmış kutuplar arasında bir denge unsurudur:

1- İslam ve Şeriat düşmanlarıyla, Laiklik ve Demokrasi karşıtları arasında bir köprü lazımdı.

2- Osmanlı yönetimine ve sistemine karşı oluşan gereksiz ve temelsiz nefret duygularıyla, körü körüne bir Cumhuriyet gıcıklığı arasında bir irtibat köprüsüne ihtiyaç vardı.

3- Batılılaşma adına imanî ve ahlâki yozlaşma ile, Dini taassup ve yobazlaşma arasında, doğru ve doğrultucu bir denge unsuru ortaya çıkmalıydı.

4- Aşırı ve ahlâk aşındırıcı bir DÜNYEVİLEŞME ile, yanlış ve yararsız bir MÜNZEVİLEŞME arasında, insan olmanın onuruna ve İslam şuuruna uygun bir orta yol bulunmalıydı.

5- Medeni, modern ve mutlu, ama inançlı ve insancıl bir hayat tarzına karşı çıkanlarla, başını örten ve tesettüre riayet edenlere sataşıp saldıranlar arasındaki buzlar eritilmeye çalışılmalıydı.

6- Atatürk’ü tabulaştıranlarla, Din düşmanı sanıp küstahça bulaşanlar arasında bir denge unsuru aranmalıydı.

7- Alevilerle Sünnilerin ayrılık ve aykırılık noktalarını kaşıyıp kutuplaştırmak yerine, yapıcı ve yapıştırıcı bir anlayışın yaygınlaştırılması şarttı.

8- Siyasette kısır sağcı-solcu çekişmelerine ve ülke çıkarlarını Siyonist emperyalizme peşkeş çekmelerine karşı tamamen milli ve insani temellere dayalı ADİL DÜZEN sistemi oluşturulmalı, savunulmalı ve topluma tanıtılmalıydı.

9- Dışlayıcı ve düşmanlaştırıcı IRKÇILIK saplantısı yerine Müspet Milliyetçiliğin, yüksek şuurlu bir İslam kardeşliğinin ve samimi bir şefkat duygusuyla yaratılışta insan eşitliğinin öne çıkarılması bir ihtiyaçtı.

Genellemeci bir Arap düşmanlığı da yanlıştır.

• 5 Haziran 1920’de Mardin’e gelen Iraklı Şeyh UCEYMÎ, Ankara Hükümetinin emrine girip Urfa’nın kurtuluşunda Fransızlara karşı savaşmıştır. Daha sonra Atatürk, Lawrence’nin Irak Krallığı teklifini reddedip Anadolu’nun kurtuluşuna destek veren Uceymî SADUN Paşa’ya, Samsun’a çıkışından 1 ay sonra tarihi ve taltif edici bir mektup yazmıştır.

• Mustafa Kemal daha önce Osmanlı bünyesindeki ve Türkiye destekçisi tüm İslam ülkelerinin, kendi vatanlarını işgalden kurtarmak üzere düşmanla savaşmalarını, bağımsızlıklarını kazandıktan sonra bir konfederasyon şeklinde birlik kurmalarını açıklamıştı. Bu Erbakan Hoca’nın İSLAM Birliği projelerinin ilk adımıydı.

Ve ayrıca M. Kemal, Suriye Kurtuluş Mücadelesi öncülerinden Yasin El Haşimi, Cafer El Askeri, Nuri Sait Paşalara arka çıkmıştı. Zaten bunlar Balkan Savaşlarında, Çanakkale Savunmasında Atatürk’ün yanındalardı.

• Siyonist ABD tezgâhı Arap Baharı sürecinde, Suriye’de Beşşar Esad’la görüşmeye giden muhalefetten bir heyetin sözcüsü olarak katılmam istendi. Bu değerli teklif Banu Avar’dan gelmişti. Ancak daha önce planlanmış bir yurt dışı programımızla çakışması nedeniyle gerçekleşmedi.

Milli Çözüm Enbiya Suresi 18. ayetinin gereğini ve görevini yapmaktadır:

“Hayır, doğrusu Biz Hakkı Bâtılın üstüne fırlatırız, O da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o (bâtıl ve barbar rejimler) yok olup gitmiştir. (Allah’a karşı) Nitelendiregeldiğiniz yakışıksız sıfatlardan dolayı eyvahlar size! [Not: Beyni parçalanan ve fikriyatı boşa çıkarılan bâtıl ve barbar sistemin, geri kalan görkemli gövdesinin çökmesi ve çözülmesi artık kolay ve kaçınılmaz olacaktır.] (Enbiya: 18)

10- Peygamber sünneti diye şekilci ve taklitçi bir kolaycılığın yanlışlığı ve yararsızlığı yanında, Hz. Resulüllah’ı tamamen devre dışı bırakıcı bir sapkınlığın da tehlike ve tahribatlarını vurgulamak kaçınılmazdı.

İşte Milli Çözüm, bu çok zor ama lüzumlu ihtiyaçların ve kutlu amaçların sağlam ve sarsılmaz köprüsü ve denge unsuru olmak niyeti ve gayretiyle yola çıkmıştır. Başlamak bizden, başarı Rabbimizdendir.

Hz. Peygamber Efendimiz sadece TEBLİĞ’le değil, bunun yanında TEBYİN (açıklama) ve TEŞRİ (gerekli hükümler koyma) konusunda da görevli ve yetkili kılınmıştır!

“Kim Resule itaat ederse o gerçekte Allah’a itaat etmiş sayılır…” (Nisa: 80)

“… Ki O (Hz. Muhammed) onlara temiz şeyleri HELAL, (ama) murdar (pis) şeyleri ise HARAM kılmaktadır.” (A’raf: 157)

“… Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Resulünün haram kıldığını haram saymayanlarla uğraşın-çarpışın.” (Tevbe: 29)

İşte Hz. Peygamberimiz tarafından haram kılınan bazı konular:

• Hayızlı kadınların namaz kılmasını ve oruç tutmasını Peygamberimiz haram kılmıştır ki bu kadınlar için önemli bir kolaylık ve ruhsattır.

• Nisa: 23. ayetinde evlenilmesi yasaklananlar arasında sayılmayan; bir kişinin evlendiği kadının, halası, teyzesi, varsa önceki kocasından olma kızı ve yine eşinin yeğenleri ile evlenmesini Hz. Peygamberimiz haram kılmıştır.

• Ve yine köpek, kurt, maymun, fil gibi hayvanların; kartal, atmaca, şahin ve doğan gibi kuşların etlerinin haram olduğunu Peygamberimiz buyurmuşlardır.

Hak Ölçüleri Herkese Eşit Uygulanmalıdır, Aksi Halde Çifte Standartçılık Münafıklıktır!

“Muhafazakâr Müslümanlarda Madde Bağımlılığı” üzerine güzel bir yazı hazırlanmıştı:

Esrar, eroin, alkol ve madde bağımlısı Müslümanları AMATEM’e götürüp tedavi ettirdik diyelim; peki ya bizim mala, makama, koltuğa, lüks ve gösterişli hayata… Yani dünyaya bağlanmış ve şeytanın tuzağına kapılmış Müslümanları kim tedavi edecek?

Köşklerde “Baby Shower” mevlitlere oluk oluk para akıtan, düğün sonrası “After Party’leri” ihmal etmeyen… Ezanla karışık müzikler çalarken gelinle damadı muhakkak bir merdivenden aşağı indiren… İngiliz kraliyet balosunu bile geride bırakan düğünlere özenen… Lüks yatlarda beyaz elbiseleriyle doğum günü partisi kutlamayı asalet zanneden, gösteriş meraklısı, dünya ve lüks hayat bağımlısı Müslümanları kim tedavi edecek?

Marka başörtüleri, siyah gözlükleri, pahalı elbiseleri ve lüks jipleriyle gecelere akan, bir konser biletine milyarlar saçan, hiçbir tesettür defilesini kaçırmayan, pahalı telefonlarıyla tiktok videosu çekip paylaşan, tüm özel hayatlarını Instagram’a açan, kınadığımız ne varsa başına İslami ibaresini koyarak yapan, kadının kocasına bir dilim kek, bir bardak çay vermesine bile itiraz ederek feminizmin kurucularını bile hayretler içerisinde bırakan, marka ve lüks tutkulu, tesettürlü Müslüman kızlarımızı kim tedavi edecek?

VİP umreden aşağısına tenezzül buyurmayan, Zemzem Towers’dan aşağı konaklamayan, rezidansların ve özel güvenlikli site sarayların dışında yaşayamayan, yurt dışı tatillerine tapınan, sadece zenginlerle oturup kalkan ve kendi aklınca ve ayarınca bu dünyayı küçük bir cennete çevirmeye çalışan konfor ve madde bağımlısı Müslümanları kim tedavi edecek?

Hazreti Peygamberin: “Bir sürüye salınan iki aç kurdun sürüye verdiği zarar, kişinin mal ve şeref (makam, mevki, itibar) hırsıyla dine verdiği zarardan daha fazla değildir.” (Tirmizi) hadisinde uyardığı gibi; yetkili bir koltuğa oturmak veya oturduğu makamı korumak ya da daha üst bir makama atanmak için sürüye dalan bir kurt gibi etrafında kim varsa boğup parçalayıp bir kenara atan… Dişinin geçmediği hiçbir makam, dilinin değmediği hiçbir dünyalık bırakmamak için çılgınca çırpınan koltuk bağımlısı Müslümanları kim tedavi edecek?

Makam arabasız, sekretersiz, özel kalemsiz ve korumasız yaşayamayan… Koltuğu elinden alınınca kriz üstüne kriz geçirmeye başlayan… Küçük bir müdürlük için bile aşındırmadık kapı bırakmayan, şeref ve itibarı malda, makamda ve parada arayan, bunları kaybedince de itibarını kaybettiğini sanan… Yeniden bir makama gelebilmek için gerekirse; inancını, davasını, ahlâkını ve tüm kutsallarını bile gözden çıkaran makam ve çıkar bağımlısı Müslümanları kim tedavi edecek?

Asıl işi bu sorunlara çare üretmek olması gerekirken; devlet destekli projeleri kovalamaktan, protokol fotolarına girmek için çırpınmaktan, vekillerle, bürokratlarla yapılan üst düzey ve çok önemli (!) toplantılara katılmaktan artık namaza ve niyaza bile vakit bulamayan, İslami çalışmaların sadece para ve güçle yapılabileceğine inanan, adı sivil kendi resmi bir kısım STK’larımızı kim tedavi edecek?

Hazreti Peygamber’in açlıktan karnına taş bağladığını anlatırken bile para kazanan, İslam’ın ana prensiplerini ve hatta kaderi bile inkâr edebilecek cesarette olmasına rağmen faiz, fuhuş ve kumar gibi haramlarla, haksızlıklarla ve bin türlü hayâsızlıklarla ilgili gıkını bile çıkaramayan, statükoyu devam ettirmek ve kazanımlarını kaybetmemek adına kendini bile kaybeden bir kısım hocalarımızı kim tedavi edecek?

Ve en kötüsü de bir asgari ücretle on nüfus geçindirmeye çalışan, çocuğunun okul masraflarını bile karşılayamayan, parasızlıktan yuva kuramayan, borç batağında kıvranıp duran, milyonlarca çaresiz ve sahipsiz garip Müslümanların, tüm bu olumsuzluklara ve onursuzluklara, lükse ve israfa, gösteriş ve riyakârlığa, umarsızlığa ve pervasızlığa bakarak; din ve dindarlıkla ilgili yaptıkları sorgulamalarına kim cevap verecek?

Hiç kimse kusura bakmasın; bu gidişatımız gidişat değil. Bu dünya tapınımı, bu madde bağımlılığı, bu lüks yaşam takıntısı, “vehn” krizleri ve saplantısı hepimizi mahvetti. “Vehn”; Hadislerde haber verilen, ahir zamanda gayesiz ve gayretsiz Müslümanların kapılacağı “Rahat ve konforlu yaşama tutkusu, gevşeklik ve ürkeklik duygusu ve düşman korkusu” demektir.

Hazreti Peygamber (SAV): “Sizden öncekileri mal sevgisi helak etti. Bu sevgi onlara akrabalarıyla ve dostlarıyla ilişkiyi kesmeyi emretti. Kestiler. Cimriliği emretti. Cimrileştiler. Günahı emretti. Girdiler. Zulmü emretti. Yaptılar. En sonunda da helak oldular.” (Camiu’s-sağir) uyarısına muhatap olmadan derlenip toparlanalım.[1]

Bazı izahlarla aktardığımız bu çarpıcı ve ufuk açıcı sorulara bir soru da biz ekleyelim:

Dünyevi umutları ve nefsani mutlulukları için davalarını ve kutsallarını bozuk para gibi harcayan… Üstelik bütün bu sapkınlık, şaşkınlık ve saplantılarına dindarlık kılıfı saran… Bu amaçla mevcut iktidarı tarihi bir imkân ve fırsat olarak tanıyıp tapınanlar, elbette ve acilen tedaviye muhtaç kimselerdir de… Peki bu olumsuzluk ve onursuzluk girdabından uzak durmaya çalışan bir avuç Milli Görüş camiasını AKP bataklığına katıp boğmak için tertip ve tuzaklar hazırlayan hainleri “Çok muhterem ve mübarek bir mücahit!” diye alkışlayan “iyi niyet!” sahiplerini kim tedavi edecekti?

Bu toplumsal yozlaşma ve yamuklaşmayı yaygınlaştıran… İmani, ahlâki ve vicdani soysuzlaşmayı hızlandıran, hatta Haçlı AB talimatıyla çıkarılan arsız kanunlarla en çirkin günahları teşvik edip koruma altına alan bir hükümet ve şahsiyetle aleni görüşmeler yapıp, Milli Görüş’ün kökünü kurutma girişimlerinden sakınmayan bir insanın, muttaki görünümlü bir müflis ve dava adamı kılıflı bir müfsit olduğunu anlamayan saf kardeşlerimizi kim intibaha getirecekti?

Bütün bu hıyanet ve rezaletlere hâlâ hikmet, mazeret, hatta keramet uydurmak için kıvranan… Kâinat çapındaki Hak bir davayı çamur ittifakına katmaya… Veya anarşistlerle ortaklık kurmaya çalışanların ve Abdullah Gül gibileri Cumhurbaşkanı adayı yapmaya uğraşanların gerçek ayarını ve amacını anlamak ve tavır koymak yerine, bunlara mazeret ve meşruiyet bulmak için çırpınan mü’minleri kimler ve nasıl intibaha getireceklerdi?

“Siz nasıl olursanız (nasıl bir yönetime layık bulunursanız) öyle idare edilirsiniz” hadis-i şerifi sadece ülkeler ve milletler için değil, partiler, cemaatler ve ekipler için de geçerlidir.

Ebu Davud, Melahim, 5; ve yine Ahmed B. Hanbel, Müsned. C. 2. sh: 359’da, Hz. Sevban’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte:

“Doyumsuz kimselerin (aç kurtlar benzeri) yemek tabağına üşüştükleri gibi, (İslam’a düşman) insanların ve odakların, size karşı birleşip üzerinize üşüşmeleri de yakındır.”

Birisi sordu: Ya Resulüllah acaba o zaman biz (mü’minler) az ve zayıf mı olacağız?

Hz. Peygamber Efendimiz:

“Hayır, bilakis siz o zaman sayıca çok olacaksınız. Fakat (kontrolsüz) selin sürüklediği çer-çöp gibi başıboş ve dağınık bulunacaksınız. Allah düşmanlarınızın kalbinden sizin korkunuzu çıkaracaktır. Sizin kalplerinize de ‘VEHN’ atacaktır” buyurunca, bu sefer “Vehn nedir?” diye sormuşlardı. Efendimiz ise: “Vehn; dünya(lık rahatına ve çıkarına) düşkünlük ve ölüm korkusudur.” şeklinde yanıtlamıştı.

Şimdi; Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Bakanlık, yüksek bürokratlık gibi makamlar ve çıkarlar için; riyakârlık ve yalakalık yapan, rakip sandıklarının ayağını kaydıran tıynetsiz tiplerle… Herhangi bir partide, bir dernekte, bir gazetede köşe kapmak, maaşa bağlanmak ve alkış almak için, “Haksızlık ve yanlışlıklar karşısında susan dilsiz şeytan olmaya” rıza gösterenlerin hiçbir farkının kalmayacağını, bizim mücahitlere kimler öğretecekti?!

 


   [1] https://www.milligazete.com.tr/makale/3382205/abdulaziz-kiransal/muhafazakar-muslumanlarda-madde-bagimliligi-krizi

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Picture of Ali ÇAĞIL - İHL ve Kamu Yönetimi Mezunu

Ali ÇAĞIL - İHL ve Kamu Yönetimi Mezunu

Subscribe
Bildir
12 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Yeni bir dünyanın ayak sesleri
Milli Çözüm tüm bu zıt kutuplar arasında köprü vazifesini yaparken, aynı zamanda adalet şefkat ve merhamet temelli yeni bir dünyanın sancaktarlığını yapmaktadır. Zaten Üstad Ahmet Akgül den başkada bunları dert edinen kimse yoktur.

Hakk’ın sesi…
İstikametin ve prensiplere bağlılığın ne kadar önemli olduğu, muhatapların gözünde eminlik vasfını korumanın, tutarlı davranışlar sergilemenin davet açısından ne kadar ehemmiyette haiz olduğu gayet açıktır. Bu anlamda Milli Çözüm Dergimiz, yayın hayatına başladığı günden bu yana çizgisini muhafaza eden, zaman ve mekân şartlarına göre eğilip bükülmeyen üslubuyla 19 yaşını doldurdu. Dergimiz, Hakkın sesinin kısılmaya çalışıldığı, İslami değerlerin önemsenmediği,( Millî Görüş), davanın bitirilme aşamasına getirildiği bu zamanda “Hakkın Gür Sesi” olduğunu başından beri ispatlamıştır. Yayınları arasında Milli Görüş (İslam) Davasının kalplerde yeniden filizlenmesini, gelecekte, Adil bir Dünya Düzeni kurulacağına dair ümitlerin tazelenmesini, ümmet olma yolunda nesillerin eğitilmesini, İslam coğrafyası ve evrensel İslam kardeşliği konularını işlemektedir. Bunun yanında güncel meselelere Kur’an ve Sünnet perspektifinden bakmak, bu çerçevede çözümler sunmak da dergimizin konuları arasındadır. Tüm bunlarla birlikte asıl gaye kitlelere Hakkın mesajını, Millî Görüş (İslam) davasını net bir şekilde sözü eğip bükmeden ulaştırmaktır. Bunu yaparken de kınayıcının kınamasından korkmadan, yalnız Allah’ın rızasını gözeterek, hiç kimsenin tetikçisi, yandaşı, yardakçısı olmadan hareket etmektedir. Gücünü imanından, Allah’ın yardımından, mü’min kardeşlerinin sevgisinden ve dayanışmasından almaktadır.
“İyiki varsın Milli Çözüm“

Dindar Görünümlü Zavallılardan Fazlasıyla Zarar Gördük ve Görmekteyiz!
Milli Çözüm Enbiya Suresi 18. ayetinin gereğini ve görevini yapmaktadır:

“Hayır, doğrusu Biz Hakkı Bâtılın üstüne fırlatırız, O da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o (bâtıl ve barbar rejimler) yok olup gitmiştir. (Allah’a karşı) Nitelendiregeldiğiniz yakışıksız sıfatlardan dolayı eyvahlar size! [Not: Beyni parçalanan ve fikriyatı boşa çıkarılan bâtıl ve barbar sistemin, geri kalan görkemli gövdesinin çökmesi ve çözülmesi artık kolay ve kaçınılmaz olacaktır.]” (Enbiya: 18)

Her konuda aşırılığa gidilen bir çağda yaşıyoruz ve malisef bir çok hastalıkla karşı karşıyayız..Malisef hiçbir yaptırım yok ve olacak gibi de görünmüyor…Milli Çözüm Hakkı -batıldan ayırma noktasında ve köprü olma noktasında tüm gayretleri göstermektedir..Şiddet ,aşırılık dinimizde yok iken sözüm ona dindar kılıklı zavallılar en büyük zararı vermekteler.Allah CC sonumuzu hayreylesin ,muvaffakiyetler nasip eylesin!!

Milli Çözüm Saf Suresi 2. ve 3. Ayetlerin gereğini yerine getirmede gayret ve çabası en zirvededir ve hamdolsun Allah’ın nusreti Milli Çözümledir Elhamdülillah…!!!
Makaleyi okuyunca tekrar yürekten ELHAMDÜLİLLAH deyip manevi bir huzura ve ferahlığa kavuştum. [u]Milli Çözüm bir köprüdür ve zıtlaşmış kutuplar arasında bir denge unsurudur[/u] konusuna dair kaleme alınan 10 maddeyi okuyunca yeniden anladık ve farkettik ki MİLLİ ÇÖZÜM ve hassaten Üstad Ahmet Akgül Hocamız, yapmadığı – yapamayacağı konuları dile getirmekten uzaktır… Yazdıysa – konuşup haykırdıysa – tavsiye edip dillendirdiyse muhakkak onları yapmıştır ve yapmaktadır… Bu 10 maddenin gereğini yerine getirmek için ömrünü harcadığına bizler şahidiz, yetmez yazdığı kitapları şahittir, yetmez yüzlerce binlerce makaleler şiirler şahittir, yermez onca radyo tv proğramları, video konferanslar şahittir… Elhamdülillah. Milli Çözüm ve hassaten Üstadımız Ahmet Hocamız SAF SURESİ 2 VE 3.AYETİN HIŞMINA UĞRAMQKTAN KORKTUĞU İÇİN AYETİN GEREĞİNİ EN İDEAL BİÇİMDE YERİNE GETİRME KONUSUNDA GAYRET VE ÇABA SARFETMİŞTİR VE SARFETMEYE DEVAM ETMEKTEDİR… ELHAMDÜLİLLAH…

[u][b]SAF SURESİ 2. VE 3. AYETLER[/b][/u]
Ey iman edenler! (Kendiniz yapmadığınız ve) Yapamayacağınız şeyleri niçin (boşuna hava atmak kastiyle başkasına) söylersiniz?

(Böyle) Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir buğuz ve kızgınlığa (sebebiyet verecek ve aleyhinize bir suç teşkil edecektir). [Not: Bazı Müslümanlar; “Eğer Allah katındaki en makbul ameli bilseydik, o yolda canımızı ve malımızı feda ederdik” demelerine rağmen, bu amelin CİHAD olduğunu bildiren ayetler gelince, bu sözlerinden yan çizmeleri üzerine bu İlahi tehditler indirilmiştir.]

MİLLİ ÇÖZÜMSÜZ OLMAZ!
Farklı din ve düşünceden, farklı kültür ve kökenden bütün insanların, barış ve refah içinde yaşayacakları, Aziz Erbakan Hocamızın hazırlattığı Adil Düzen değişiminin bir an evvel gerçekleşmesi gerekmektedir.
Adil Düzen değişiminin gerçekleşmesi için, Türkiye’nin bir Milli Mutabakat İktidarına acilen ihtiyacı bulunmaktadır.
Çünkü Türkiye’miz; gafillerce “işbilir” sanılan bu işbirlikçi iktidarın, şahsi çıkarları ve siyasi makamları uğruna, bir uçurumun kenarına getirilmiş durumdadır.
Milli Çözüm, Milli birlik ve dirliğimizi bozan kışkırtma ve kutuplaşmaları yaklaştırmak ve uzlaştırmak için mücadele etmektedir.
Vatan, vicdan ve Tarihe-Millete vefa duygusu taşıyanların asgari müşterekler ve ortak hedefler etrafında birleşmesi artık bir zorunluluk halini almıştır.
Öncelikli hedef, aralarına uçurumlar açılmış toplum kesimlerinin birbirlerini anlamaları ortak değerlerde ve asgari müştereklerde buluşup uzlaşmalarıdır.
Milli Çözüm; “değişmez doğrulara”, yani Aklıselimin, Müspet Bilimin, Tarihi Tecrübe ve Birikimlerin, Vicdani Kanaatin ve Hak Dinin, ortaklaşa hayırlı ve yararlı buldukları temel esaslara bağlı kalarak, Milli birlik ve dirliğimizi bozan kışkırtma ve kutuplaşmaları yaklaştırmanın ve uzlaştırmanın adresidir.
[b]Milli Çözüm’e muhtaçlar:[/b]
Dünyevi umutları ve nefsani mutlulukları için davalarını ve kutsallarını bozuk para gibi harcayan… Üstelik bütün bu sapkınlık, şaşkınlık ve saplantılarına dindarlık kılıfı saran… Bu amaçla mevcut iktidarı tarihi bir imkân ve fırsat olarak tanıyıp tapınanlar, elbette ve acilen Milli Çözüm’e muhtaçtırlar…
Peki, bu olumsuzluk ve onursuzluk girdabından uzak durmaya çalışan bir avuç Milli Görüş camiasını AKP bataklığına katıp boğmak için tertip ve tuzaklar hazırlayan hainleri “Çok muhterem ve mübarek bir mücahit!” diye alkışlayan “iyi niyet!” sahipleri Milli Çözüm’e muhtaçtırlar…
Bu toplumsal yozlaşma ve yamuklaşmayı yaygınlaştıran… İmani, ahlâki ve vicdani soysuzlaşmayı hızlandıran, hatta Haçlı AB talimatıyla çıkarılan arsız kanunlarla en çirkin günahları teşvik edip koruma altına alan bir hükümet ve şahsiyetle aleni görüşmeler yapıp, Milli Görüş’ün kökünü kurutma girişimlerinden sakınmayan bir insanın, muttaki görünümlü bir müflis ve dava adamı kılıflı bir müfsit olduğunu anlamayan saf kardeşlerimiz Milli Çözüm’e muhtaçtırlar…
Bütün bu hıyanet ve rezaletlere hâlâ hikmet, mazeret, hatta keramet uydurmak için kıvranan… Kâinat çapındaki Hak bir davayı çamur ittifakına katmaya… Veya anarşistlerle ortaklık kurmaya çalışanların ve Abdullah Gül gibileri Cumhurbaşkanı adayı yapmaya uğraşanların gerçek ayarını ve amacını anlamak ve tavır koymak yerine, bunlara mazeret ve meşruiyet bulmak için çırpınan mü’minler Milli Çözüm’e muhtaçtırlar…

ASIL ÜSTAD AHMET AKGÜL HOCAM…
İşte Allah için “gemilerini yakan”, bu uğurda, herşeyini kaybetmeyi göze almış bu ekip MİLLİ ÇÖZÜM EKİBİydi. İşte günü gelince MARŞ diyerek, ARŞI harekete geçirecek bu ekip MİLLİ ÇÖZÜM EKİBİYDİ.
Yıllardır, eşinden , çocuğundan, yakın akraba ve çevresinden, partisinden irdenen, hor, hakir, DELİ adı takılıp alay edilen bu ekip MİLLİ ÇÖZÜM EKİBİYDİ. ERBAKAN ve DAVASINA bağlılık ve sadakatinden dolayı RASÜLULLAH’IN müjdelediği hadislere itimat edip çırpınanlarla alay edilen ekip MİLLİ ÇÖZÜM EKİBİYDİ.
ASIL BU EKİBİ YILLARDIR ŞUURLA EĞİTEN, İNSANLIĞA HİZMET İÇİN GAYRET AŞILAYAN, ANA-BABADAN DA ÖTE ER BAKAN TEMSİLİ VE DEVAMI BİR CAN ÜSTAD AHMET AKGÜL HOCAM…

Siyonizm ve uşakları Ülkemizi bölüp, parçalayıp, yutmaya çalışırken; MİLLİ ÇÖZÜM HAKTA BİRLİĞİ SAĞLAYIP ŞER PLANLARI BOZMAKTADIR.
Milli Çözüm bir köprüdür ve zıtlaşmış kutuplar arasında bir denge, köprü unsuru olmak niyeti ve gayretiyle yola çıkmıştır.

Makalemizde bahsedilen 10 konuya onlarcasını daha eklemek mümkündür.
Özellikle 10 konuyu ele alacak olursak ülkemizin bu konularda çok ciddi mesafe kat ettiğini hep birlikte görmekteyiz.

[b]Tabi ki bu kazanımın meşesi Milli Çözümdür[/b] çünkü; 10 maddede geçen karşıt grupların arasında bir köprü kurma fikrini ve karşıt her iki kesim arasında köprü olacak nitelikte ki duruşu/bilgiyi sunup işin gayretini çeken ve bu konularda itiraz edilemeyecek nitelikte makaleler yayınlayan, kitaplar yazan; TV-Radyo, konferans, panel, söyleşi gibi programlar düzenleyen ve çalışmalarını sabırla yaklaşık 40 yıldır sürdüren Üstad Ahmet Akgül Hocamızdan başka ikinci bir isim göstermek mümkün değil.
Evet, Siyonizm ve uşakları Ülkemizi bölüp, parçalayıp, yutmaya çalışırken; MİLLİ ÇÖZÜM HAKTA BİRLİĞİ SAĞLAYIP ŞER PLANLARI BOZMAKTADIR.

YAŞANILANLARI MİLLİ ÇÖZÜME KAVUŞTURMAK İÇİN
Artık kalabalıklara değil, Kur’an’a ve milli vicdana sormak ve buna göre tedbirler almak lazım gelirdi. Millet ve devlet olarak, ya Kur’an’a ve doğal kurallara boyun eğilecek veya hüsran ve buhran kaçınılmaz hale gelecekti. Yeniden seçime gitmek, çoğunluğun tercihini öğrenmek içindi. Oysa Kur’an böyle durumlarda halk kesimlerine ve çoğunluğun tercihlerine değil, “HAKEM”lere müracaat edilmesini emretmekteydi:
“Yeryüzünde (ve ülkemizde) olanların çoğunluğuna (ekseriyetin arzusuna) uyacak olursan seni Allah’ın yolundan (Hak ve hukuktan) şaşırtıp-saptırırlar. Onlar (Kalabalık çoğunluklar) ancak zanna uyarlar ve sadece tahminle ve nefsani tatminle, ancak yalan-yanlış şeylere kapılırlar” (En’am: 116). Çünkü “İnsanların çoğunluğu (Hak ve hakikati bilmeyen) cahillerden (oluşurlar)” (Gafir (Mümin): 57) ve maalesef “Genellikle çoğunluk, Allah’tan gelen Hakkı, (doğru ve adil kuralları) kerih (çirkin, gereksiz ve geçersiz) bulurlar” (Zuhruf: 78) ayetleri sosyolojik bir gerçeği haber vermekteydi.
Öyle ise bu tehlikeli ortamda, ve topyekûn PKK saldırıları altında Türkiye seçime değil; asker ve sivil her kesimden âlim (bilgili), adil, ehil, asil ve emin şahsiyetlerden oluşacak bir Milli Mutabakat hükümetine seçkin ve seviyeli bir heyetin hakemliğine gitmelidir. Devletimizin Milli, cesaretli ve özgüvenli kararlar alıp uygulaması artık bir ölüm-kalım meselesidir. Öyle “demokrasi kem-kümleri ve Kopenhag kriterleri” ile oyalanmanın, mevcut tehdit ve tehlikeleri daha da derinleştirmekten hatta kangrenleştirmekten başka işe yaramayacağı kesindir. Bugünlerde “400 milletvekili olsaydı…” diye söze giren ve hala başkanlık-hükümdarlık hayalleri gören Sn. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Refah Partisi İstanbul İl Başkanlığı sırasında kendisiyle yapılan röportajda demokrasiyi şöyle tarif etmişti: “Bir fazilet rejimi olarak taktim edilen demokrasinin ana özelliği; çoğunluğu elde etmektir. Yani yüzde 51, yüzde 49’a tahakküm eder. Oysa bize göre yüzde 99’un, yüzde 1 üzerinde dahi tahakküm kurma hakkı yoktur! Bir ferdin dahi bir ülke menfaati için hakları elinden alınamaz. Bizim geçmişimiz bunu referansları ile doludur…”[1] diyerek gerçekleri dile getirmişti. Evet demokrasi “dedikrasi” değil de fazilet ve hakkaniyet rejimi ise yüzde 99’a bile, yüzde 1’e tahakküm etme hakkı verilmemelidir. Oysa bugün Sn. Erdoğan ve şürekâsı %40 ile %60’a tahakküm etme hevesindedir. Maalesef demokrasi kılıflı, Erbakan’ın tanımıyla “demokratur” despotizmini uygulama hedefindedir

Vehn”; Hadislerde haber verilen, ahir zamanda gayesiz ve gayretsiz Müslümanların kapılacağı “Rahat ve konforlu yaşama tutkusu, gevşeklik ve ürkeklik duygusu ve düşman korkusu” demektir.
Birlikte Yaşama Ahlâkı ve Sosyal Sorumluluk Anlayışı:

Birlikte ve barış içinde yaşama ahlâkı; aynı ülkeyi, aynı bölgeyi, aynı ili, ilçeyi ve mahalleyi, inançları ve hayat tarzları bize uymayan insanlarla paylaşmaya ve ortak paydalar etrafında buluşmaya razı ve hazır olmaktır. Birlikte yaşama anlayışı; farklı ve aykırı yaklaşımları anlamaya çalışmak, ortak yanlarımızı ve yönlerimizi öne çıkarıp kucaklaşmak, her halini ve hayat felsefesini benimseyip beğenmesek de, bizi ve genel düzenimizi bozmaya kalkışmadıkça onları saygı ve toleransla karşılamaktır.

Bunun için de toplumu doğru ve olumlu şekilde organize ve koordine edecek SİYASET’e ve halkı hayra yönlendirecek STRATEJİ’ye ihtiyaç vardır. Mutlulukları ve umutları arttıracak, insanlara itibar ve itminan (doyum-huzur) kazandıracak dirayet ve fazilete sahip stratejik beyinler ve siyasi yöneticiler önderliğinde toplum “insanlık onurunun” tadına varacaktır. Ve tabi doğru çizgi çizebilmek için, hem cetvelin hem de çizen elin düzgün ve sağlıklı olması lazımdır. Bu nedenle hem düzenin adil olması hem de yöneticilerin siyasi ve stratejik olgunluğa ulaşması şarttır. Özetle;

Sistem adil, siyasetçi asil, toplumun fertleri ise akil (anlayışlı ve ahlâklı) olmadıkça huzuru yakalamak imkânsızdır. Bencil, beleşçi ve bilinçsiz kişiler birlikte ve barış içinde yaşamayı ve bereketli üreticiler olmayı başaramayacaktır.

Amin…
Gaflet, cehalet ve dalalet’in zirve yaptığı böyle bir dönemde;
Bu makaleyi okumayı nasip eden Rabbime şükürler olsun….

Milli Çözüm’den Bazı Dersler
Milli Çözüm dışında hiçbir kaynakta görmediğim ve duymadığım; [u]”Hak Ölçüleri Herkese Eşit Uygulanmalıdır, Aksi Halde Çifte Standartçılık Münafıklıktır!”[/u] kaidesinin yine Milli Çözüm tarafından en açık örnekleriyle anlamamız üzere istifademize sunulduğunu görüyoruz. Öyle anlaşılıyor ki mertlik gücünün yettiğine Hakkı söylemek değildir. Mertlik; zamana, mekana, mala ve makama bakmaksızın Hakkı haykırmak, bunu yaparken de öyle figüranlara sataşarak değil bizzat ana oyunculara müdahale edilerek olursa anlam kazanan bir mücahitlik tavrıydı. Yoksa, yanlışlığı herkesçe malum meseleleri edebiyat olsun diye kafiyeli dizmekle bir yere varılmıyordu. Tüm bozulma ve çürümeleri ifade edip dikkat çekmek elbette doğruydu ama ya bozulmaların ana kaynağına yamanmaya çalışan sahtekarlığı malum “zırtoları” sadık Milli Görüşçülere kurtuluş kahramanı gibi göstermenin adı neydi? Bu yanlışa düşmenin vebalini ne öderdi?!

Milli Çözüm Enbiya Suresi 18. ayetinin gereğini ve görevini yapmaktadır:
[b]Enbiyâ 18
Hayır, doğrusu Biz Hakkı Bâtılın üstüne fırlatırız, O da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o (bâtıl ve barbar rejimler) yok olup gitmiştir. (Allah’a karşı) Nitelendiregeldiğiniz yakışıksız sıfatlardan dolayı eyvahlar size! [Not: Beyni parçalanan ve fikriyatı boşa çıkarılan bâtıl ve barbar sistemin, geri kalan görkemli gövdesinin çökmesi ve çözülmesi artık kolay ve kaçınılmaz olacaktır.]

https://www.mealikerim.com/21/enbiya/18%5B/b%5D

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
12
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...