YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6920f5c0db6e9
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 8 9 5 0
Bugün : 1626
Dün : 41199
Bu ay : 895549
Geçen ay : 1371576
Toplam : 45299370
IP'niz : 216.73.216.128

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

Müslüman, her şeyi İslam’ın terazisinde tartan; her olayı ve her şahsı: Kur’an’ın, Resulüllah’ın, icmanın ve vicdanın ölçülerine göre tanımlayan insandır. Birbirine tamamen zıt iki şeye aynı anda inanılması imkânsızdır. Hak ile Batıl birbirinden tamamen farklıdır, “Doğruluk ve olgunlukla, azgınlık ve sapkınlık birbirinden apaçık ayrılmıştır. Artık her kim, tağutu (İslam’a aykırı şeytanlıkları) inkâr edip Allah’a inanır (teslim olursa) O sapasağlam bir kulpa yapışmıştır.” (Bakara: 256)

Bunun gibi, bir insanın Milli Görüş düşüncesini ve hedeflerini red ve terk etmeden, AKP’li (Muhafazakâr Demokrat) olması, eşyanın tabiatına aykırıdır. Çünkü:

. Erbakan Adil Düzen’ci, bunlar faizci liberalisttir.

. Erbakan D-8’ci, bunlar AB’cidir.

. Erbakan Yeni Bir Dünya hedeflisi, bunlar küreselci, yani Siyonist sisteme teslimiyetçidir.

. Erbakan Millici, bunlar işbirlikçidir.

. Erbakan Milli Görüş Lideri, bunlar BOP görevlisidir…

. Öyleyse eski Milli Görüşçülerin AKP’li olması iki nedene dayanır:

1- Bazıları Milli Görüş’ün hakikatini ve hedeflerini gereksiz ve geçersiz sayıp, veya erişilmesi imkansız hayali hevesler olarak algılayıp; Allah’ın vaadine ve Kur’an’nın müjdesine olan umutları kararıp, süper güç tanıdığı şeytani odakların himayesine sığınmayı ve onların müsaade ettiği kadar İslamcılık oynamayı “realite ve akıllılık” saymaktadır.

2- Bir kısmı da; kırk yıl boyunca savundukları ilmi, İslami ve insani gerçeklerden çark etmiş görüntüsü vermemek için, AKP’nin ve Tayyip Bey’in İslami ölçülere ve Milli Görüş’e aykırı söz ve girişimlerini kendince tevil edip, bunlara bir takım hikmet ve mazeret kılıfları geçirip: “AKP Milli Görüş’ün devamıdır, Erdoğan Erbakan’ın özel yetiştirdiği adamıdır” safsatalarıyla kendilerini ve çevrelerini aldatmaktadır. Bu tipler tam bir münafık tavrıyla, sadık dava mensuplarıyla karşılaşınca: “Biz elbette Hocamıza ve camiamıza bağlıyız, ama AKP’yi de Hakka hizmete yöneltmek için onlara yaklaşmaktayız” derler. Ama AKP’li makamlara ve onların arkasındaki şeytani odaklara ise “Yahu bu Milli Görüşçüleri elimizde tutmak ve hedeflerimize hizmetçi yapmak üzere onları idare ediyoruz, yoksa biz asıl AKP’nin ve hazır dünya düzeninin taraftarıyız” mesajını iletirler. (Bak Bakara: 14)

. Daha önce Avrupa Uyum Yasaları çerçevesi (gerekçesiyle) zinayı suç olmaktan ve ceza almaktan çıkaran Sn. Recep Erdoğan’ın, şimdi kalkıp “Yurtlarda ve pansiyonlarda öğrencilerin kız-erkek karışık kalmasına müsaade etmeyeceğiz!” çıkışları, toplumu tavlama ve yaklaşan seçimler için oy avlama horozlanmasıydı. Ve zaten Başbakan’ın bu sözleri kendilerine sorulan AB yetkilileri: “Sn. Erdoğan’ın AB uyum kriterlerine her konuda bağlı kalacağı” yolundaki taahhütlerini hatırlatmış, yani “halkın gazını almaya yönelik palavralar” olarak yorumlamışlardı. Ayrıca tam bu süreçte çıktığı Baltık Ülkeleri ziyaretinde Başbakan’ın “KKTC’li sporcuların, Rum bayrağı altında uluslararası spor müsabakalarına katılabileceğini” açıklaması, Haçlı Batı’nın dayatmasıyla KKTC’nin Rumlara peşkeş çekilmek istendiğinin kanıtıydı. Zaten böylesi kritik ve stratejik tavizler öncesi, Recep Bey’in, halkımızı oyalayan kof konuları gündeme taşıması, artık bilinen bir taktik olmaktaydı. Başbakan’ın bir gaflet anında söylediğini sandığı için O’nun gafını düzeltmeye ve gözüne girmeye çalışan Bülent Arınç’ın, Erdoğan tarafından yalanlanması ve hiçe sayılması da Sn. Bakanın ağırlığını ve saygınlığını (!) boşa çıkarmıştı.

. “Allah’ın ayetleri(ni tevil edip hükümlerini tersine çevirmek) konusunda, münkir (ve münafıklardan) başkası mücadele etmez. Öyleyse (bu gibi fasık ve münafıkların ve Haktan cayıp Batıla kayanların) ülkelerde ve beldelerde (bir müddet varlık ve şımarıklık içinde) dönüp dolaşmaları seni aldatıp imrendirmesin.”

. “…… Her (azgın ve sapkın) ümmet, kendi elçilerini (susturmak ve tutuklayıp etkisiz bırakmak üzere) yakalamaya yeltendiler. Hakkı yürürlükten kaldırmak için, batıla dayanarak (zalim ve kâfir güçlere yaslanarak) mücadeleye giriştiler. (Sonunda) Ben de onları (zillet ve hezimete uğratıp) yakalayıverdim” (Mümin: 4-5) ayetleri Hak davaya hıyanet edenleri ve acı akıbetlerini haber vermektedir.

. 1973-77 arası katıldığı koalisyon hükümetleri sırasında başlattığı ağır sanayi ve yaygın kalkınma hamlesiyle 200 fabrikanın projelerini ve arsa tahsislerini tamamlayıp temellerini atan ve bu kısa süre içerisinde tam 70 tanesini tamamlayıp hizmete açan ERBAKAN HOCA’nın bu milli ve haysiyetli tavrını hala hazmedemeyen eski ülkücü sağcı, yeni ulusalcı Sabahattin Önkibar zavallısı, hiç utanıp sıkılmadan hala Erdoğan’ı Erbakan’a benzetme zırvalığı sergilese de (Bak: 19 Ekim 2013 Aydınlık) kader hükmünü verecek, tarihin tabii seyri yürüyecek ve Adil bir Düzen mutlaka ve inşallah pek yakında gerçekleşecektir. 

Önce Hücurat Suresi’nin mana ve mealini dikkatle bir okuyalım: 

Bu surenin ilk üç ayetinin nüzul (iniş-geliş) sebebi olarak, sağlam hadis kaynaklarında şunlar rivayet edilir: 

Hz. Ebubekir ile Hz. Ömer (RA) Efendilerimiz Resulüllah (SAV) Hz.lerinin de bulunduğu bir ortamda; bir göreve tayin hususunda, her biri kendi teklif ve temenni ettiği kişinin daha münasip olduğu iddiasıyla tartışıp seslerini yükseltince, önceden bu din uğrunda çok büyük hizmetler yapmış ve Hz. Peygamber (SAV) in övgüsüne uğramış olsalar dahi, Allah’ın elçisi huzurunda hürmet ve edebe aykırı bu davranışları yüzünden geçmiş amellerinin iptal edileceği ve hidayet kaynaklarının kesileceği bildirilmektedir.

1- Ey iman edenler, (kendi mantığınızı ve arzularınızı esas alıp bunları) Allah’ın ve Resûlü’nün önüne koymayın ve Allah’tan (korkarak dininizi yozlaştırmaktan ve istismardan) sakının. Şüphesiz Allah, (her şeyi en ince ayrıntıları ile) işitendir, bilendir.

2- Ey iman edenler, seslerinizi (Hz.) Peygamberin sesi üstünde yükseltmeyin (kendi görüşlerinizi, Allah elçisinin sağlam hadis ve hükümlerine tercih etmeyin) ve birbirinize bağırdığınız gibi, ona yüksek sesle söylemeyin; yoksa siz farkında ve şuurunda değilken, amelleriniz boşa çıkıverir.

3- Şüphesiz, Allah’ın Resûlü’nün yanında (ve gıyabında tevazu ve teslimiyetinden dolayı) seslerini alçak tutanlar; işte onlar, Allah’ın kalplerini takva (ya ulaşmak) için imtihan ettiği kimselerdir. Onlar(ın mükâfatı) bir mağfiret ve büyük bir ecirdir.

4- (Ey Resulüm) Şüphesiz, odaların (kapıları) ardından sana (uygunsuzca) seslenenler (elçiye karşı edep ve hürmete riayet etmeyenler) onların çoğu aklını kullanmayan kimselerdir.

5- Eğer sen onların yanlarına çıkıncaya kadar sabretmiş olsalardı, herhalde (bu) kendileri için daha hayırlı olurdu. (Ama buna rağmen) Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

6- Ey iman edenler, eğer bir fasık, (Harama ve yalana meyilli şahıslar, oluşumlar ve yayın organları) size bir haber getirirse, onu ‘etraflıca araştırın’ (hemen inanıp kanmayın). Yoksa cehalet sonucu, bir kavme kötülükte bulunursunuz da, ardından işlediklerinize pişman oluverirsiniz.

7- Ve bilin ki Allah’ın Resûlü (Sünneti, hayat sistemi ve nebevi prensipleriyle her zaman) içinizdedir. Eğer o, birçok işlerde sizin (keyfinize ve nefsi beklentilerinize) uysaydı, elbette sıkıntıya düşerdiniz. Ancak Allah size imanı sevdirdi, onu kalplerinizde süsleyip-çekici kılıverdi ve size inkârı, fıskı ve isyanı çirkin gösterdi. İşte onlar, (imanı ve İslam’ı seven, inkârı ve isyanı çirkin gören Müslümanlardır) hak yolu bulmuş (irşad olmuş) kimselerdir.

8- (Bunlar) Allah’tan bir fazl (bir ihsan ve lütuf) ve bir nimet olarak (verilmiştir). Allah, bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.

9- (Şayet) Mü’minlerden iki topluluk çarpışacak olursa, aralarını bulup-düzeltin (ve bunu sağlayacak etkin teşkilat ve tedbirler geliştirin). Şayet biri diğerine tecavüzde bulunacak olursa, artık azgınlık ve saldırganlığa kalkışanla, Allah’ın emrine (adil barış ve uzlaşma hükümlerine) dönünceye kadar mücadele edin; eğer sonunda (Allah’ın emrini kabul edip) dönerse, bu durumda adaletle aralarını buluverin ve (her konuda) adil (ve insaflı) hareket edin. Şüphesiz Allah, adil olanları sevmektedir.

10- (Unutmayınız ki) Ancak Mü’minler kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin (barış ve bereket düzenini yerleştirin) ve Allah’tan korkup (haksızlık ve ahlaksızlıktan) sakınıverin; umulur ki esirgenirsiniz.

11- Ey iman edenler, bir kavim (bir başka) kavimle (bir kesim başka bir kesimle) alay etmesin, belki (hakir görüp dalga geçtikleri) kendilerinden daha hayırlı olabilir; (ve yine) kadınlar da (başka) kadınlarla (alay etmesin), belki (onlar) kendilerinden daha hayırlı (kimselerdir). (Bu arada) Kendi nefislerinizi (kendi kendinizi)de yadırgayıp-küçük düşürmeyin ve birbirinizi ‘olmadık-kötü ve küçük düşürücü lakaplarla’ çağırmayın. İmandan sonra (bu gibi) fasıklık ne kötü bir haldir, vebaldir. Kim (böylesi çirkin huylarından, gurur ve kibir damarından) tevbe etmezse, işte onlar, zalim olanların ta kendileridir.

12- Ey iman edenler (birbiriniz hakkında kötü), zandan (ve tahmini kuruntulardan) çok kaçının; çünkü zannın (haksız ve alakasız olan) bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli ve ayıp yönlerini araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte (nasıl), bundan tiksindiniz. (Öyle ise) Allah’tan korkup (başkalarına kötülük düşünmekten ve küçük düşürmekten) sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir.

13- Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle (kolaylıkla) tanışmanız (ve farklı yetenek ve faziletlerinizden yararlanmanız) için sizi (değişik) kavimler ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim ve değerli) sayılanız, (ırk ya da soyca değil) takvaca (kötülükten sakınma, iyilikte yarışma konusunda) en ileride olan kimselerdir. Şüphesiz Allah (her şeyi hakkıyla), bilendir, Habirdir.

14- Bedeviler, (kavim ve kabilesiyle övünen cahil kimseler) “Bizde İman ettik” derler (onlara) De ki: “(hayır) Siz iman etmediniz; ancak “İslam (Müslüman veya teslim) olduk deyin. (Çünkü) İman henüz kalplerinize girmiş değildir. Eğer Allah’a ve Resûlü’ne (tam iman ve) itaat ederseniz, (Kur’an ve Sünnet ölçülerine göre hayatınızı düzenlerseniz) O, (zaman Allah C.C) sizin amellerinizden hiç bir şeyi eksiltmeyecek (ve emeklerinizi boşa vermeyecektir) Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

15- (Gerçek) Mü’min olanlar, ancak o kimselerdir ki, onlar, Allah’a ve Resûlü’ne (tam bir teslimiyetle) iman edenler, sonra hiç bir kuşkuya ve kuruntuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edip (ömür boyu) mücadele verenlerdir. İşte bunlar, sadık ve samimi olanların ta kendileridir. (Hak hakim olsun ve adil bir düzen kurulsun diye mallarıyla canlarıyla ve bütün imkanlarıyla çalışıp çabalamayanlar veya dünyalık heves ve hesaplarla haklı davalarından yan çizip batıl yollara kayanlar ve Batılılara yaslananlar, iman şuurunu ve hidayet huzurunu kaybedecektir)

16- De ki: “Allah’a dininizi siz mi öğreteceksiniz? (yoksa nasıl Mü’min ve makbul olacağınızı Kur’an’dan ve Resulüllah’tan mı öğreneceksiniz?) Oysa Allah, göklerde ve yerde olanları (ve sizin kuruntu ve kaytarmalarınızı) bilir. Allah, her şeyi bilendir.

17- (Ey Resulüm, bazıları) Müslüman oldular (ve bazı hizmet ve fedakârlıkta bulundular) diye (gelip) sana minnet etmektedirler. De ki: “Müslümanlığınızı bana karşı minnet (konusu) etmeyin. (Hizmet ve ibadetlerinize karşılık dünyalık makam ve menfaat beklemeyin, kendinizi ayrıcalıklı zannetmeyin!) Tam tersine, sizi imana yönelttiği (küfür ve kötülükten çekip çevirdiği) için Allah size minnet etmektedir. Eğer doğru sözlüler (ve temiz özlüler) iseniz (bunu böyle kabullenmeniz gerekir.)

18- Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. (Sizlerin her türlü niyet ve gayretinizden de habersiz değildir; hak ettiğiniz karşılığı elbette verecektir. Ancak Rabbinizi kendinize borçlu zannetmek büyük bir gaflet ve edepsizliktir) Allah, yaptıklarınızı görendir.

Münafıklar ve Din İstismarcıları

“(Ey Resulüm) Müslüman oldular diye (gelip) sana minnet etmektedirler” (Hücurat: 17) ayetinde geçen “yemünnune-minnet ederler” kelimesi “menn” kökünden; bir kişinin giriştiği gayret ve hizmeti, çok büyük bir nimet ve destek sayıp böbürlenmek, yaptığı iyilikleri başa kakıp karşılık beklemek, gözettiği kişileri etkisi ve psikolojik esareti altına almaya yönelmek anlamlarına gelir.

Bu tür fırsatçı kimseler ve istismarcı kesimler her dönemde görülmektedir. Bunlar din ve dava adına ve güya Allah rızası ve ahiret hazırlığı hatırına yaptıkları bazı hizmetlerin karşılığını hemen dünyada iken peşinen elde etmeye ve gayretlerini ganimete çevirmeye yönelmektedir. 

. Hak elçileri ve dava önderleri katında imtiyazlı (seçkin ve ayrıcalıklı) muamelesi görmeye

. Yüksek makam ve memuriyetlere tayin edilmeye

. Ucuz kredi ve devlet ihalesi gibi menfaatleri devşirmeye

. Milletvekilliği, Belediye Başkanlığı ve bakanlık gibi koltuklara getirilmeye

. Hatta partinin, hizmet hareketinin ve hükümetin başına geçirilmeye kendilerini herkesten daha layık ve müstahak zannedip, buna gerekçe olarak ta yaptıkları çok önemli ve değerli(!) hizmetler gösterilmektedir.

Hatta böylesine nefsi gurur ve kuruntulara kapılanların bir kısmını fark eden şeytani merkezler, onları ayartıp, ayaklarını kaydırıp, siyasi imkân ve iktidar hırsıyla Hak davalarına ve camialarına hıyanet ettirmektedir. Böylece “Bunlar hayırlı hizmet ve hedeflerin devamıdır, dünya dengeleriyle de uzlaşmalı ve akılcıdır” kılıfıyla şer odakların taşeronları haline dönüşmektedir.

Ancak: “Onlar (münafıklar ve inkârcılar şeytani) bir plan kurup (Mekr) hilekârlık yaptıklarında, Cenabı Allah’ta (onların düzen ve dalaverelerini boşa çıkaracak) bir tuzak hazırlamaktadır. Ve Allah düzen kurucuların en hayırlısıdır”(Al-i İmran: 54)

Ayetinin açıkça belirttiği gibi; Cenabı Hak şeytani güçlerin ve hain-dönek işbirlikçilerin bütün plan ve programlarını sonunda kendi aleyhinde ve mümin mücahitlerin lehine döndürmektedir. Yani farkında ve şuurunda olmadan kâfir ve zalim patronları ve münafık piyonları, İslam Dinine ve Kutsi hedeflere hizmet ettirmektedir.

“Muhakkak ki, Allah (dilerse) bu Dini facir (bir) adamla da te’yid ve takviye edip kuvvetlendirir” (Buhari Cihad böl. 181, Müslim İman Böl. 178) Hadisi Şerifi de bu gerçeğe işaret etmektedir.

“Allah bu dini facirlerin/fasıkların eliyle de güçlendirir” anlamındaki hadisi şerif, birçok tarikle rivayet edilmiş; hatta Hafız Heysemi, Taberani’nin Amr b. Numan’dan yaptığı rivayetin sahih olduğunu söylemiştir. (Mecmaüz-Zevahid 5-303)

. Dindarlık ve ucuz kahramanlık rolüyle Müslümanları avutup oyalamak

.İslam’ın özünü, yani şeriat kurallarını ve cihat kavramını yozlaştırıp, emperyalizmin hizmetine sokmak

.Samimi ve istikametli gerçek hizmet ehlinin yolunu tıkamak ve İslami hareketin içini boşaltmak için, işbirlikçi siyasilere ve Bel’am tipli din alimlerine, Müslüman toplumu peşlerine takmak üzere, onlara müsaade edilen bazı dini hizmet ve tavizler, Allah’ın izni ve iradesiyle İslam’ın daha da güçlenip gelişmesini netice vermektedir.

Peki bu fasık ve facirler kimler olmaktadır?

“Onlardan öncekiler de (böyle) hileli düzenler tertiplemişlerdi; fakat MEKR’in (plan ve tuzak geliştirmenin) tamamı Allah’a aittir. O, her nefsin ne kesb ettiğini bilir. Bu yurdun (gerçek zafer ve iktidar olgusunun) sonu kimindir, kâfirler pek yakında öğrenecektir” (Rad: 42)

“Allah fasıklar eliyle de bu dini yüceltir (farkında ve şuurunda olmadan onları İslami hedeflere hizmet ettirir)” hadisinde geçen “FASIK”lar ise, Kur’an ayetlerinde şöyle belirtilir:

“Andolsun biz sana apaçık ayetler indirdik. Bunları fasıklardan başkası inkâr etmez” (Bakara: 99) (Yani Fasıklar, dinin bazı hükümlerini artık gereksiz ve geçersiz görenlerdir.)

“(Musa:) “Rabbim, gerçekten kendimden ve kardeşimden başkasına malik olamıyorum. Öyleyse bizimle fasıklar topluluğunun arasını Sen ayır.” Dedi” (Maide: 25) (Yani Fasıklar bozuk ve batıl düzende yaşamayı tercih edenlerdir.)

“İncil sahipleri Allah’ın onda indirdikleriyle hükmetsinler. Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, fasık olanlardır” (Maide: 47) (Yani Fasıklar, Rabbinin değil AB’nin hükümlerini yerine getirenlerdir.)

“Eğer Allah’a, peygambere ve ona indirilene iman etselerdi, onları dostlar edinmezlerdi. Fakat onlardan çoğu fasık olanlardır” (Maide: 81) (Yani Siyonist ve emperyalist merkezleri dost edinenler fasık kimselerdir.)

“Onların çoğunda ‘verdikleri söze bağlılık’ görmedik, ama onların çoğunu fasıklar (yoldan çıkanlar) olarak gördük” (Araf: 102) (Fasıklar, hak davaya biat ve sadakatten vazgeçen döneklerdir.)

“Nasıl olabilir ki!.. Eğer size karşı galip gelirlerse size karşı ne ‘akrabalık bağlarını’, ne de ‘sözleşme hükümlerini’ gözetip-tanırlar. Sizi ağızlarıyla hoşnut kılarlar, kalpleri ise karşı koyar. Onların çoğu fasık kimselerdir” (Tevbe: 8) (Yani Fasıklar, sözde mü’minlerin, özde müşriklerin, taleplerini yerine getirenlerdir.)

“De ki: “Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah’tan, O’nun Resûlü’nden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez” (Tevbe: 24) (Yani dünyalık rahatı ve menfaati uğruna cihattan kaçıp kaytaranlar fasıkların ta kendileridir.)

“Kendilerinden hoşnut olmanız için size yemin ederler. Siz onlardan hoşnut olsanız bile şüphesiz Allah, fasıklar topluluğundan hoşnut olmaz” (Tevbe: 96) (Yani Fasıklar, dine ve davaya hıyanetlerine mazeret üretenlerdir.)

“İnkâr edenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir:) “Siz dünya hayatınızda bütün ‘güzellikleriniz ve zevklerinizi tüketip-yok ettiniz, onlarla yaşayıp-zevk sürdünüz. İşte yeryüzünde haksız yere büyüklenmeniz (istikbarınız) ve fasıklıkta bulunmanızdan dolayı, bugün alçaltıcı bir azab ile cezalandırılacaksınız” (Ahkaf: 20) (Yani Fasıklar, dünyayı ahirete tercih edenlerdir.)

“İman edenlerin, Allah’ın ve haktan inmiş olanın zikri için kalplerinin ‘saygı ve korku ile yumuşaması’ zamanı gelmedi mi? Onlar, bundan önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun bir süre geçmiş, böylece kalpleri de katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fasık olanlardı” (Hadid: 16) (Yani Fasıklar, dinin özünü ve Resulüllah’ın izini terk edenlerdir.)

“Kendileri Allah’ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar, fasık olanların ta kendileridir” (Haşr: 19) (Yani Fasıklar, nefislerini ve zevklerini ilah edinenlerdir.)

“Hani Musa, kavmine demişti ki: “Ey kavmim, gerçekten benim sizin için Allah’tan gönderilmiş bir elçi olduğumu bildiğiniz halde, niçin bana eziyet ediyorsunuz?” İşte onlar eğrilip-sapınca Allah da onların kalplerini eğriltip saptırmış oldu. Allah, fasık bir kavmi hidayete erdirmez” (Saf: 5) (Yani Fasıklar, Hak elçilerine eziyet ve hıyanet edenlerdir.)

Türkiye’de manevi dinamiklerimizi körleten, Milli birlik ve dirliğimizi köstekleyen ve “Muasır medeniyetin fevkine çıkma-yani çağdaş medeniyeti aşma” hedefini engelleyen iki kesim, bilerek veya bilmeyerek aziz Milletimize en büyük kötülüğü işlemektedir.

Birincisi; ruhsuz, şuursuz, şekilci ve taklitçi bir din anlayışını ve emperyalizmin uşaklığını İslam diye gösterip toplumu ürkütenlerdir. Oysa toplum Kur’ani kurallardan değil, bunların yanlış ve yararsız yorumlarından tedirgindir.

İkinci zümre ise; kendi inançsız ve Milli yapımıza aykırı ideolojilerine, Atatürkçülük kılıfı geçirenlerdir. Ve toplum Atatürk’ten değil, bunların dayattığı katı ve kısıtlayıcı sistemden nefret etmektedir. Örneğin Cumhuriyet, tarihi ve tabii süreç sonucu Millet olarak vardığımız çok önemli ve gerekli bir dönemeçtir. Yani Cumhuriyet, kendi asli kökümüzden ve kültürümüzden fışkıran ve yeni aşılarla olgunlaştırılan bir fidan iken, istismarcı ve imtiyazcı zümreye göre Cumhuriyet; kendi kökümüzden ve kültümüzden koparılan ve jelatinli kağıt çiçeklerle canlı tutulmaya çalışılan suni bir dal gibidir. İşte bu yüzden, 1926’dan itibaren halkımızın her kesiminin samimi ve sevinçli katılımıyla gerçekleşen Milli bayramlarımız, bu dayatmacı ve dışlayıcı tavırlar nedeniyle şimdilerde soğuk, resmi ve zoraki törenlere çevrilmiştir.

Biz hem İslam gerçeğini, hem de Cumhuriyet’in gerekliliğini ortaya koymak, İslamiyet’i ve Mustafa Kemal’i doğru anlamak ve toplumsal barışa katkı sunmak üzere, yirmi beş sene önce “Bizim Atatürk” kitabını yazdık. Ondan sonra bizim kitabımızdan esinlenerek aynı doğrultuda 13(on üç) kitap hazırlanmış ve hepsi kanaat ve kaynaklarımızı paylaşmış, bazı tercüme ve sadeleştirmelerimizi aynen aktarmış, ama Ahmet Akgül’den alıntı yaptıklarını her nedense saklamışlardır. Ve zaten önemli olan, bu gerçeğin farkına varılması ve sahip çıkılmasıdır.

 

 

   

*************************************************************************************************

   

                                         TAKDİRİN DE, TAKSİMİN DE YERİNDE!

   

Dilediğini aziz, dilediğini zelil

Altını boyna kolye, gümüşü pul edersin!

İstediğini vezir, istediğini rezil

Kılmak kudret elinde, ezdirip yol edersin!

   

Her yaptığın doğrudur, nice hikmet saklıdır

Kimine bin bir nimet, kimine yasaklıdır 

Bazısı parlak nazlı, bazısı pasaklıdır 

Kocakarıyı sultan, genç kızı dul edersin!

   

Kimiler servet saman, yığıyor helal haram 

Hidayeti kurumuş, yağıyor mal ve makam 

Kimi iman zengini, dünyalık gram gram 

Kimin kabın ıslatır, kimini ful edersin!

   

Kimi sadık ve safdil, kimisi cin fikirli, 

Kiminin yemeği hoş, velakin kabı kirli 

Akıbetin düşünmez, böbürlenir kibirli 

Keçeyi şah külahı, ipeği çul edersin!

   

Mümin rızanı arar, tıpkı Harun’a benzer

Fasık dünyaya tapar, aslı Karun’a benzer 

Din satıp dinar toplar, sapık barona benzer

Oysa hazinelerin, yakıp ta kül edersin!

   

Kimi rahmet bağında, kim kahır tarağında 

Kendini hür sanırlar, kaderin tor ağında 

Yer gök avucundadır, gönüller parmağında 

Zalimin kalbin katı, zakirin tül edersin!

  

Külli kader içinde, cüzi irade nedir

Sende birkaç saniye, bizde binler senedir 

İtiraz isyan eden, nasipsiz divanedir 

Bazen sıkar daraltır, bazen de bol edersin!

   

                                        ALİ ÇAĞIL

     

Zelil: Aşağılık, hakir 

Pasaklı: Kirli, düzensiz 

Safdil: saf kalpli, iyi niyetli 

Keçe: Yünden yapılma çok kalın kumaş ve sergi

Tor: Balık tutma ağı

     

*************************************************************************************************

 

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Picture of İsmet SEZGİN

İsmet SEZGİN

Subscribe
Bildir
4 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

KENDİ AYARIMIZI TANIMAK
Ahmet AKGÜL hocamızın bir şiirini paylaşmak istiyorum.. Ansiklopediler dolusu manevi atmosferi yakalamamıza vesile olabilecek ve ayarımızı ortaya döken aynı zamanda ders almamıza , düşünmemize yanlışlardan dönmemize vesile olabılecek bir şiir…

KAHBE DÜNYA!..

Herkesin tapındığı bu hayat;
Bana çok yavan geliyor,
Oldukça basit ve bayat!…
Sevmek ve sarılmak istesem de;
Garip kuşkular,
Ve muztarip duygular,
Hep beni engelliyor!..

Oysa ben gerçeği arıyorum
Ama ne camide,
Ne cümbüşte,
Bir türlü bulamıyorum!?
Bu ne sahte bir hayat,
Bunalıyorum!..
Sonsuzluğu, ölümsüzlüğü özlüyorum
Bazen seziyorum, yaklaşıyorum
Ne çare, tutamıyorum, heyhat!..

Ne göktesin, ne yerdesin
Ey Yüceler Yücesi, nerdesin?..
Yalan bir dünya
Yalama bir toplum
Rol kesiyor herkes,
Yüzlerde maske
Arkadan bıçaklıyor
En iyi dostum.
Hiç doğmasaydım keşke!
Şarkılar yalan
Aşklar yalan
Beyefendi sahte, berduşu sahte
Sarhoşu sahte, sofusu sahte
İnkâr ederek can verir
Son nefeste!?

Solculukmuş, sağcılıkmış
Hepsi tuzak
Samimiyetten uzak…
Maneviyat, mezarlıkta kalmış..
Mertlik, mazide tutsak…

Bir sürü gavat
Boynunda gravat
Kimi din-iman satıyor
Kimisi avrat!..

Velhasıl yalan dünya, hayal dünya
Uydurmaca, masal dünya..
Bazan tatlı bir rüya gibi,
Bazan kâbus misali,
Uyanınca, zeval dünya!..
Kör dünya,
Kirli dünya
Döne döne dönekleşmiş,
Gördün ya!
Ah be dünya,
Kahbe dünya!..

ERBAKAN’a ihanet FASI KLIĞIN daniskasıdır!!!
Allah her insana akıl vermiş ki onu kullansın. O aklını Allah’ı bulmada kullansın. Aklını kendisini Allah’a ulaştıracak yollarda kullansın. Ancak insanlık o kadar kendi nefsine tapar hale gelmiş ki, kendisine gösterilen apaçık delilleri görememektedir. Yakın tarihimizde özellikle rahmetli ERBAKAN’ın getirmiş olduğu projeleri görüp, ERBAKAN’a ihanet edenler makalede en ince detayına kadar açıklanan Hücurat suresinde geçen fasıklar topluluğun karakteristik özelliklerini taşımaktadır. Erbakan’ın plan ve projelerine karşı çıkmak, İslam Birliğin’den uzaklaşmak, İslam’ın ılımlaştırmak ve içini boşaltmak, dünyalık mal ve makam için vatanını satmak bu karakteristik özelliklerin başında gelmektedir.

“NEFSİNİ BİLEN RABBINI BİLİR”
-KENDİ EKSİKLERİMİZ VE DÜŞÜNCELERİMİZ BAZEN EKSİĞİMİZE KILIF, BAZEN DE; BENDE BİLİYORUM ŞEKLİNDE AÇIĞA ÇIKABİLİR HER İKİ HALDEN ALLAH SIĞINIRIZ.
-ELÇİNİN TAYİN VE TAKDİRİNE RIZA ESASDIR
-ZAAFİYETLRİMİZ ŞEYTANİ MERKEZLERCE HER AN TESBİT EDİLİP KULLANILMAKTADIR.
-CENABI HAK KEDİ PLANINI ŞEYANİ ÇEVRELERİN PLANLARININ İÇİNDE YÜRÜTEBİLİR.ÇÜNKÜ MEKR SAHİBİDİR.
-KUR’AN-I KERİMİN VADİNE İMAN DÜNYA VE AHİRET SİGORTASIDIR.
-GÖZ ÖNÜNDE OLMAK, ÖN PLANDA GÖZÜKMEK GERÇEK DEĞERİ GÖSTERMEZ.
-TEVEKKÜL VE TAKDİRE RIZA KAMİL İNSANIN NASİBİDİR.

fasıklık
öncelikle yazıdan başlamak istiyorum. her zaman olduğu gibi kendimde değil de karşı tarafta yer alan insanların sorunlarını, hastalıklarını ve marazlarını görmeyi umuyordum. lakin Hucurat sureyi celilesinin sebebi nuzülü uyanmama vesile oldu. infak ettiğimiz üç kuruşu, katıldığımız konferansları, yaptığımız muhabbetleri hep cennet köşkü görmek hep huri görmek ne gafletmiş meğer. yaptığımız onca saygısız konuşmalar, haddimizi milyon sefer aştığımız o sözlerimiz hangi kefaretle kapanır. iyilik olarak yaptığımızı sandığımız basit işleri Allah teala boşa çıkarırsa halimiz ne olacak. ya fasıklar topluluğuna karışırsak ya günaha batar haydi dendiğinde bir bahane bir mazeret üretmede hiç utanmazsak ne olacak. Rabbim affı ile muamele etsin. Milli Çözüm ekibinin istikametini muhafaza etsin.

şiiri okurken görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler nidasının tamamlandığını hissettim. iman akideleri gayet net bir şekilde açıklanmış. imanınımız arttı. Allah razı olsun.

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
4
0
Düşünceleriniz değerlidir, lütfen yorum yapın.x
Paylaş...