ŞEHVET BAKIŞI, ŞEYTAN AKIŞI!
Hiç ayar kalır mı, hayâ bozulsa
Bunca bela çektin, sen uslanmazsan…
Edep erdem çürür, maya bozulsa
İstediğin konuş, ger utanmazsan…
El âleme söyler, kendin tutmazsın
Dile gelen dersin, gayzın yutmazsın
Kamera çekiyor, silip atmazsın
İstediğini yap, ger utanmazsan…
Aynanın suçu yok, aybıma küstüm
Her an huzurdayım, budur ürküntüm
“Ve hüve meaküm, eyne ma-küntüm”1
Çirkin site dolaş, ger utanmazsan…
Fırsat elden çıkar, topla kendini
Takvayla bozuver, şeytan fendini
Şehvet tazyikiyle, edep bendini
Yıkarsan yanarsın, ger utanmazsan…
Bu ahir zamandır, fitne azıtmış
Şehvet ar damarın, hepten kazıtmış
Sosyal medya aynı, şeytan yazıtmış
Dolaş şerre bulaş, ger utanmazsan…
Akıllı telefon, arsız tividir
Elma armut bitti, rağbet kividir
Haram bakış kalbe, paslı çividir
Tetanos olursun, ger utanmazsan…
Bakış nefs azdırır, vicdanın tıkar
Fikrini kalbini, dinini yıkar
Şeytan der; şehvetten, dizgini çıkar
Rezil olacaksın, ger utanmazsan…
Her türlü rezalet, hoşuna gider
İbadet hizmetler, boşuna gider
Şeytan şehvet atı, koşuna gider
Çirkefe dalarsın, ger utanmazsan…
Önce açık saçık, resim görüntü
Sonra adım adım, kirli örüntü
Beynini kalbini, şehvet bürüntü
Yuların şeytanda, ger utanmazsan…
Biz sizi eğittik, hep dualarla
Sen kendin kirlettin, videolarla
Düşün yakışır mı, hak davalarla
Bin pişman olursun, ger utanmazsan…
Halimiz düşünüp, üzülüyoruz
Utanıp sıkılıp, büzülüyoruz
Asaletli düzen, pek özlüyoruz
Yarın çok ağlarsın, ger utanmazsan…
Bağımlılık yapar, kirli bakışlar
Bozulur yüzdeki, nurlu nakışlar
Gel tevbe et kurtul, melek alkışlar
Tam has kul olursun, ger utanırsan…
1- “…Her nerede (ve ne halde) olur iseniz, O (kesinlikle) sizinle beraberdir; Allah yaptıklarınızı (sürekli ve tüm ayrıntıları ile) Görendir.” (Hadid: 4)

Sinelerde Olan
Rabbimiz, Teğabun suresi 4. ayetinde mealen; “Göklerde ve yeryüzünde olanları (bütün yarattıklarını elbette) bilir, gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri de bilir. Allah, göğüslerin (gönüllerin) özünü Bilendir.” buyurmaktadır. Dışarıda yaptığımız türlü sunumun özünü ve aslını ve aslında asıl amacını da Rabbimiz bilmektedir. Yine Saf suresi 2. ayetinde de “Ey iman edenler! (Kendiniz yapmadığınız ve) Yapamayacağınız şeyleri niçin (boşuna hava atmak kastiyle başkasına) söylersiniz?” buyurmaktadır ve dikkatlerimizi çekmektedir. İşte kamil bir Müslüman olarak bizlere yakışan da bu emirleri önce kendiniz tutmalı, ondan sonra da yakışan şekilde yolumuza devam etmeliyiz. Ders alabilen kullardan olmamı Mevlamız nasip etsin.
“El aleme söyler, kendin tutmazsın
Dile gelen dersin, gayzın yutmazsın
Kamera çekiyor, silip atmazsın
İstediğini yap, ger utanmazsan…”
ŞEHVET BAKIŞI, ŞEYTAN AKIŞI
Nefsini kabartıp, ortama akma
Perde çek gözüne, şehvetle bakma
Haya imandandır, yabana atma
Hocamı üzüpte canını sıkma!
Anan-bacın, karın-kızın yok mudur
Onur şeref haysiyet, ar’ın yok mudur
Ne sanıyorsun sen, el oğlu tok mudur.
Men dakka dukka, aklın yok mudur!
Hakka hürmet,halka şefkat
Allah hidayet buyurmuş, Milli Görüş etmiş nasip
Her sözümüz kaydolunur, hep sorguya çeker Hasib4
Hayâsızlık bir marazdır, güzel ahlaka ol kasip5
Hak katında sökmez rütbe; şöhret, makam, servet,nesep6
“Hakka hürmet, halka şefkat”, illa edep illa edep!
Allah’ım bizi nankörlukten koru…
Allah’ımız bizi yoktan var etti. Taş olabilirdik, ağaç veya hayvan olabilirdik. Hattâ bir canavar da olabilirdik. Fakat insan olarak yaratıldık. Bunun yanında Hristiyan, Yahudi veya Budist de olabilirdik. Ama Müslüman olduk. Milli Görüş ve Milli Çözümü tanıttı.
Bu nimetler ilk anda aklımıza gelmeyebiliyor. Daha bunlar gibi düşünemediğimiz o kadar nimetler var ki, saymakla bitmez. Allah ım bizi nankörlukten koru.
Bize bir iyilik edene ve hediye verene teşekkür ediyoruz, bir kitap verene minnet duyuyoruz. Çünkü bunu insanlığın ve nezaketin gereği olarak yapıyoruz. Ya bize bu kadar uyarılarla imtihanı kazanmamız için gayret eden Üstadımızın hakkını nasıl öderiz.
Kitabına Rahman ismiyle başlayan Rabbim, sen merhamet etmeyi seversin bizlere merhamet et…
Halimiz düşünüp, üzülüyoruz
Utanıp sıkılıp, büzülüyoruz
Asaletli düzen, pek özlüyoruz
Yarın çok ağlarsın, ger utanmazsan…
Aziz Erbakan Hocamızın Önce Ahlâk ve Maneviyat çizgisini Milli Çözüm muhafaza etmiştir.
“[b]Aziz Erbakan Hocamız[/b] ‘Önce Ahlâk ve Maneviyat’ diye yola çıkıldığından, 3.5 yılda 350 İmam-Hatip Okulu açılıyor, uyumsuz ve sorumsuz koalisyon ortaklarına rağmen yurt çapında Ağır Sanayi Hamlesi başlatılıyor ve temeli atılan 200 dev fabri¬kanın 70 tanesi bitiriliyor ve üretime geçiyordu…”[1]
Görüldüğü gibi “Önce ahlak ve maneviyat” deyip, ekonomik yönden de ülkeyi şahlandırmıştır [b]Aziz Erbakan Hocamız[/b].
İstediğin kadar “dindar nesil” diye böğür. Ahlak ve maneviyat yönünden içi dolu atılımlar ve ekonomik alanda gerekli girişimler yapmadıkça elde kalan deist ve ötesi söylenemeyecek nitelik bir gençlik.
[b]Aziz Erbakan Hocamızın[/b] “Önce Ahlâk ve Maneviyat” çizgisinde hiç yorulmadan ve şaşırmadan yürüyen [b]“Milli Çözüm”[/b] harekatıdır.
Nefsiyle bin kere ölüp, Hak ile var olan gelsin…
Evet, bu dünyaya sadece zevk ve zenginlik için geldiğini zannedip, ruhundan ve Rabbinden habersiz yaşamak, hayvanlık mertebesidir. Hile ve hıyanete yönelmek, haksızlığa ve ahlâksızlığa heveslenmek ise, şeytanlık halidir. Ama ibadet ve istikamet çizgisinde, fikir ve zikir disiplininde şehvet mikroplarını ve enaniyet putlarını öldürebilenler ise insanlık derecesine yükselir. İlim ve irfan mektebinde yetişmeyenler… Hizmet ve hikmet meclisinde pişmeyenler, ruhen çiğ kalır ve çirkinleşir. Hak davadan ve takvadan nasipsiz olanlar, şeytan gibi huzurdan kovulmuş demektir. Çünkü eğer sevilselerdi, ibadet ve hizmetten mahrum edilmezlerdi.
Hâlbuki ömür sermayemiz, su gibi akıp gitmekte ve hızla tükenmektedir. Her nefes alışverişimiz, bir ağacı kesen hızar dişleri gibi, sayılı saniyelerimizi alıp götürmektedir. Allah’ın kudret ve sanat eserleri olan vücut nakışlarımız her geçen gün biraz daha pörsümekte ve giderek zayıflayan saçlarımız ağarıp dökülmekte… Hastalık ve arızalar çoğalıp gücümüz tükenmekte… Ve bütün bunlar dünyada imtihan için bulunduğumuzu ve fani olduğumuzu ihtar etmektedir.
Ruhumuz, gaflet zindanından ve şehvet tuzağından kurtulabilirse, o zaman gerçek özgürlüğüne ve kulluk bilincine ulaşır.
Adil Ahlaki Düzen tesis edilmedikçe bu rezilliğin önü alınmazdı…
Biz sizi eğittik, hep dualarla
Sen kendin kirlettin, videolarla
Düşün yakışır mı, hak davalarla
Bin pişman olursun, ger utanmazsan…
Halimiz düşünüp, üzülüyoruz
Utanıp sıkılıp, büzülüyoruz
Asaletli düzen, pek özlüyoruz
Yarın çok ağlarsın, ger utanmazsan…
Bugün Yeşilay’ın zararlı bağımlılık listesinin ilk iki sırasında içki ve uyuşturucudan önce sosyal medya bağımlılığı bulunmaktadır.
Aziz Erbakan Hocamızın bir sözü vardı; [i]”Ya tüm dünyayı değiştirirsiniz ya da bir köye bile hakim olamazsınız”[/i]. Muhterem Ahmet Akgül Üstadımızın da bu sözün te’vili olarak; [i]”Bugün tüm Türkiye’de ahlaksız yayınları yasaklasanız bile, Anadolu’nun bir köyünde biri bir anten takıp bu yayınlara ulaşabilir, yani ya bu sistemi yıkacak ve Adil Düzen kuracaksınız, ya da bir köye bile hakim olamazsınız”.[/i] buyurmuşlardı.
Ne kadar haklılardı…
Adil Ahlaki Düzen tesis edilmedikçe bu rezilliğin önü alınmazdı…
NİMET, GAYRET İSTER!
Kötülükten, özün sakın
Yalan riya, sözün sakın
Şehvet bakış, gözün sakın
Edep yoksa, ceren1 olmaz…
Bil ki cennet, ucuz değil
Cehennem lüzumsuz değil
Hiçbir kul, kusursuz değil
Tevbekârı, yeren olmaz…
Asaletli düzen, pek özlüyoruz
İşte çağdaşlaşmanın, meyvesi ve bedeli
Bin yıllık Müslümanı, nasıl bozmuş bu denli
Bu millet inançlıydı, edepli ve erdemli
Şimdi zillet kapladı, Batı’ya diz çökerek!..
BE HEY UTANMAZ
İmansız irfansız, yol neye yarar
Şehvet ve şekavet, ruhunu sarar
Mescitlerden uzak, Mevlâ’yı arar
Seherlerde gafil, yatan utanmaz!..
Göz kirlense gönül, harama akar
Bu şehvet başını, belaya sokar
Edepsiz erdemsiz, pornoya bakar
Hayâ perdesini, yırtan utanmaz!..
“BE HEY UTANMAZ”
(Okan Ekinci)
Şiirinden Alıntı
Düşün yakışır mı, hak davalarla
[b]Bağımlılık yapar, kirli bakışlar
Bozulur yüzdeki, nurlu nakışlar
Gel tevbe et kurtul, melek alkışlar
Tam has kul olursun, ger utanırsan…
[/b]