TÜRKİYE’NİN KUŞATILMIŞLIĞI
VE
MİLLİ KURTULUŞ PROGRAMI (1)
Hakkın Kerameti, Erbakan’ın Bereketi Yaşanmıştı!
“Biz Amerika’ya ve Avrupa’ya rağmen hiçbir şey başaramayız!” kanaati yaygın bir yanlıştır. Çünkü 1996-1997 yıllarında bir yıllık süreçte “Milli Görüş İktidarı”nı yaşadık ve gördük. 28 Haziran 1996’dan 2 Temmuz 1997’ye kadar, takriben bir yıl iktidarda kalan Erbakan Hükümetinin Milli Görüş zihniyeti ile son otuz yılın en başarılı hükümeti olarak yaptığı hizmetleri üç ana grupta özetlemek mümkündür.
1- Ekonomik atılım yaşandı. 2- Zulüm dünyası yerine “Yeni Bir Saadet Dünyası”nın kurulmasına başlandı. 3- “Manevi Kalkınma Hamlesi” yapıldı.
1- Ekonomik Atılım:
Erbakan Hükümeti işe başlarken, aynen bugünkü gibi işsizlik, açlık ve borca esir olmuş bir ekonomik yapı vardı. Erbakan Hükümeti bu şartlar altında çalışmaya başlar başlamaz bilindiği gibi, önce; “Ekonomik Yıkımı Durdurdu”,
Ardından: “Herkese Refah”, “Milli Ekonomi”, “Rant Ekonomisinden Reel Ekonomiye Geçiş”, “Milli, Güçlü, Süratli, Yaygın Kalkınma”, “Üretim, İstihdam ve İhracat Seferberliği” programlarını uygulamaya koydu.
Milli Görüş’ün bu programları çerçevesinde, önce yıllık toplam tutarı 50 milyar Dolar olan bütçeye, altı ayda 35 milyar Dolar ilave gelir katmak başarıldı. Türkiye IMF’nin boyunduruğundan kurtarılarak Milli Görüş’le yapılan bu kalkınma hamlesinde bütçeye yapılan bu büyük ilave; bir kuruşluk yeni bir borç alınmadan, bir kuruşluk yeni bir vergi konulmadan, bir kuruşluk zam yapılmadan, tamamen Allah’ın milletimize verdiği milli imkânların harekete geçirilmesi suretiyle milli kaynaklardan sağlandı.
Bu 35 milyar dolarlık ilave gelire; 10 milyar doları yeni borç yapılmadığı için faizden kurtarılarak milli imkânlarla ulaşılmıştı. Yani, milletin parasının rantiyeye ve dışarıya değil, millete yönlendirilmesi suretiyle sağlandı. 13 milyar doları, hazırlanmış olan dört adet kaynak paketi programlarının uygulamaya konması vasıtası ile mevcut milli imkânların halkın hizmetine yönlendirilmesi sureti ile sağlandı. 7 milyar doları; Milli Görüş gelinceye kadar, yılda 5 milyar dolar zarar eden KİT’lerin, 2 milyar dolar kâra geçirilmesi ile sağlandı.
Erbakan Hükümeti, böylece bütçeye ilave edilen 30 milyar doları; köylü, işçi, memur, emekli, yoksul ve fakirlerin gelirlerine yaptığı büyük zamlarla halka dağıtınca; halkın alım gücü arttı, esnafın yüzü güldü, esnaf üreticiden daha çok mal istedi, üretici daha çok insan çalıştırdı. Böylece ekonomi tabandan desteklenerek bir büyük “Bereket Dönemi” yaşandı. Refaha kavuşan halk, o yılın programında öngörülen vergi gelirleri -yeni vergi konmadığı halde- daha çok kazançtan dolayı daha çok vergi ödendiği için, Devletin vergi gelirleri programa nazaran “5 milyar dolar” arttı. Devletin borçlanmaması, KİT’lerin mali ihtiyaçlarının kolaylıkla karşılanması için ve halkın imkânlarının faize gitmesi yerine, halka yönlendirilmesi için, Milli Görüş’ün uyguladığı “Havuz Sistemi” ekonomik kalkınma bakımından efsanevi bir rol oynamıştır.
Havuz Sistemi; bütün kamu kurumlarının mali imkânlarının özel bankalarda değil, devlet bankasında tutulmasını ve Türkiye çapında tamamının bir bilgisayar sistemi vasıtasıyla bir merkezden kontrol ve takip edilmesine imkân hazırlanması sistemidir.
Devlet bütçesi 3’er aylık dilimlerle kamu kurullarına gönderilmekte, ayrıca birçok devlet kurumları da halktan hizmet ve vergi karşılığı gelir temin etmektedir. Bu imkânlar, ERBAKAN Hükümetinden önce düşük faizle rantiye bankalarına konulmakta, bilahare onlar tarafından devletin parası o dönemde %150’ye varan faizlerle Devlete borç olarak verilip, devletin imkânlarının büyük bir bölümünün rantiyeye faiz olarak aktarılmasına sebebiyet vermekteydi.
Mesela; İzmir’de TEDAŞ’ın topladığı devlete ait elektrik parası var, Elâzığ’da Karayollarının yol yapımı için paraya ihtiyacı var. TEDAŞ’ın bu parası havuz vasıtasıyla Elâzığ Karayollarına faizsiz olarak aktarılacağına; düşük faizle rantiye bankasına veriliyor, sonra çok yüksek faizle rantiye bankasından alınıp, Elâzığ’a intikal ettiriliyordu. Böylece halkın parası halka hizmet ve refah için değil, halktan alınıp, rantiyeye faiz olarak ödenmek suretiyle milyonların hakkı bir avuç rantiyeye aktarılıyordu. Havuz Sistemi ile bu oyun bozuluyor, halkın parası faize gideceğine, halkın hizmet ve refahına yöneliyordu.
Erbakan sayesinde devlet ağır faizle borçlanmaktan kurtulmuştu.
6 ayda 50 milyar $’lık bütçeye, 35 milyar $’lık bir ilave yapılınca bu imkân sayesinde halkın bütün gelir grupları daha büyük refaha ve imkâna kavuşmuştu. Ve yukarıda da izah edildiği gibi Milli Görüş döneminde bir bereket dönemi yaşanıyordu.
Çok özet olarak ifade edecek olursak:
Memur: Milli Görüş, 1 Temmuz 1996’da memur maaşlarına %50 zam yaparak işe başladı. 1 Ocak 1997’de, 6 ay sonra memur maaşlarına bir %30, bir %25 daha zam yaptı. Böylece Milli Görüş işe başlarken 100 alan memur, 6 ay sonra 230 almaya başladı. İşçi: 1995’te, 182 $ olan asgari ücret, 1996’da Milli Görüş gelince %20 reel artışa tabi tutularak 210 $’a çıkartıldı. Bu artış TL. olarak %101’e ulaşmıştı.
Kamu kesimi ortalama giydirilmiş aylık ücreti kat be kat artıyordu:
1996’da 53.000.000 TL iken, 1997’de Milli Görüş gelince %103 artışla 108.000.000 TL’ye çıkartıldı. 1996’da kamu kesimi ortalama giydirilmiş aylık ücret 655 $ iken, 1997’de 993 $’a çıkartılmış, yani reel olarak %52 artırılmıştır. Memur ve işçi emeklileri aylıkları 6 ayda %100 artırıldı. BAĞ-KUR emeklisi aylıkları 6 ayda %300 artırıldı. Memur emeklisi 100 alırken, 6 ayda 216 aldı. İşçi emeklisi 100 alırken, 6 ayda 221.5 aldı. Fak-Fuk-Fon: 1995’te Fak-Fuk-Fon’un %90’ı bütçeye aktarılıyor ve faize ödeniyordu. Milli Görüş geldi %100’ünü yoksullar ve yetimler için kullandı.
Tarım ve köylünün desteklenmesi yüzleri güldürüyordu:
Tarım Bakanlığı bütçesi 1997’de 1996’ya nazaran %89 artırıldı. Bütçenin transfer tertibinden tarımsal destekleme 1996’da yıllık 38 trilyon öngörülmüşken, ikinci yarısında yıllık 60 trilyonu aşmıştı. 1997 yılında ise yıllık 95 trilyona çıkmıştı. Birlikler ve TMO tarafından köylüye verilen tarım ürünleri bedeli 1995’te 43.5 trilyon iken, 1996’da 136 trilyona çıkartıldı. Yani %312 artırılmıştı. TMO hububat alımı 145 milyon $ iken, 1996’da 330 milyon $’a çıkartılmıştı.
54. Erbakan Hükümeti Neleri Başarmıştı?
Erbakan Hükümeti, 26 Haziran 1996 tarihinde işe başlamış, aşkla, şevkle, azimle ve inançla, Türkiye’yi bugünkü gibi içine düştüğü kısır döngüden;
1- Rant ekonomisinden, reel ekonomiye geçiş yapılmıştır.
2- Acı reçetelerle değil, tatlı reçeteler ile çözüm yolları uygulanmıştır.
3- Bunun için de; vergi, zam, faiz, düşük ücret, düşük taban fiyatı, iç ve dış borç yok! Kendi öz kaynaklarımıza dayalı olarak ülkenin ekonomik imkânlarının seferber edilmesi, israflar ve yolsuzlukların önlenmesi yoluyla, meselelerin çözülmesi sağlanmıştır.
Erbakan Hükümeti esaslarına bağlı kalarak, 6 ay gibi çok kısa bir süre içinde üç büyük başarıyı ortaya koymuştur. Bunlar sırasıyla:
1- Ülke ekonomisinin onarımı,
2- Halkın bütün katmanlarının refah seviyesinin arttırılması,
3- Türkiye’nin “YENİDEN BÜYÜK TÜRKİYE” hamlesini yapması.
Bu başarılar herkes tarafından kabul, teyit ve tescil edilmiş başarılardır. Nitekim; Ocak 1997 yılında çıkmış olan iç basın makaleleri, bu gerçekleri kabul ve teyit etmiştir.
• Akşam, 25.01.1997: “Yeniden Büyük Türkiye’ye Doğru Koşar Adım”
• Milliyet, 25.01.1997: “Ekonomide İyimserlik Rüzgârı Başladı”
• Zaman, 25.01.1997: “Ekonomide Artık Düze Çıkıyoruz”
• Türkiye, 19.01.1997: “Kara Delikler Kapatılıyor”
• Milliyet, 24.01.1997: “Batı Şimdi Hoca’ya Daha Farklı Bakıyor”
• Sabah, 26.01.1997: “Yeniden Büyük Türkiye Vizyonu”
• Milliyet, 25.01.1997: “Kaynak Faize Değil, Üreticiye ve Emekçiye!”
• Yeni Yüzyıl, 04.02.1997: “Refah-Yol Doğru Yolda”
• Milliyet, 28.01.1997: “Erbakan Sessiz ve Derinden”, “Erbakan’ın ekonomide sağlayacağı olumlu kalıcılık bir bakıma refahın kalıcılığı demektir.”
• Sabah, 25.01.1997 Önemli Açıklamalar: “Sn. Erbakan inandığı ve yapmak istediği projeleri büyük bir heyecanla ortaya koyuyor” manşetleri atılmıştır.
Bu gerçekler dış basın tarafından da aynı şekilde kabul ve teyit olunmuşlardır. Bu husustaki geniş Dünya yayınından sadece şu üç örneği vermek yeterli sayılmalıdır.
1- Die Welt, 06.11.1996: “Türkiye’ye Duyulan Güvensizlik Giderek Kayboluyor; İtimat ve İtibar Artıyor!”
2- Frankfurter Allgemeine, 03.02.1997: “Türk Ekonomisi Erbakan’ın politikasına güven duymaya başladı… Özelleştirmeye öncelik veriliyor.”
3- Die Presse, 03.02.1997: “Türkiye Ekonomiyi Güçlendiriyor: Erbakan bütçeyi ıslah etmek istiyor ve başarıyor.” başlıklarını kullanmış, övgüler yazılmıştır.
Bu gerçekleri, aynı zamanda bugün Türkiye’nin neresine gitsek yaşlı ninemiz ve amcamızdan sık sık her zaman duyduğunuz şu sözler de doğrulamaktadır:
Bir yaşlı ninemiz: “Ben BAĞ-KUR emeklisiyim, ERBAKAN zamanında maaşıma yapılan zamla 10 senedir yaşıyorum. Çünkü ondan sonra zam yapılmadı. Eğer onun verdiği zam olmasaydı, bugün ekmek bile alamayacaktım.”
Yaşlı bir amcamız: “ERBAKAN’ın verdiği büyük zamla ilk maaşımı alırken şaşırdım. Veznedara dedim ki, oğlum iyi kontrol edin, bir hata yapmış olmayasınız. Benim maaşım bu kadar çok olamaz.” O da bana dedi ki: “Yok amca merak etme şimdi maaşın bu kadar arttı. Yeni Hükümet geldi işler değişti.”
Özet olarak, görüldüğü gibi Milli Görüş büyük bir ekonomik atılım başlatmış ve başarmıştı. Milletimizin yüzü gülmeye başlamış, milletimiz böylece nefes alma imkânı yakalamıştı.
2- Zulüm Dünyası Yerine, “Yeni Bir Saadet Dünyasının Kurulması”nın Atılımı.
Erbakan Hükümeti bir yandan; “Ekonomik Kalkınma”, “Herkese Refah”, “Milli, Güçlü, Süratli, Yaygın Kalkınma”, “Adil Bir Düzenin Kurulması”, “Sömürülmeye, Açlığa, Yoksulluğa ve Borca, Esarete Son” programlarını uygularken, öbür yandan da hâlihazır ırkçı emperyalistlerin zulüm dünyası yerine, “Adil Yeni Bir Saadet Dünyası”nı kurmak için D-8’leri kurarak büyük bir Dünya hareketinin temellerini atmıştı. Türkiye’yi “Yeniden Büyük Türkiye” yapacak, büyük kalkınma projelerini ve bunların mali kaynaklarının nasıl temin edileceğine dair hazırlıklarını yaptı, “Yaşanabilir Bir Türkiye”, “Yeniden Büyük Türkiye”nin kurulmasının hamlelerini başlatmıştı.
3- Bütün bu hamleler yapılırken ERBAKAN Hükümetinin en çok önem verdiği hamle ise manevi kalkınma programlarıydı.
Çünkü Milli Görüş, bir ülkenin asıl gücü; parası değil, tankı değil, milli ve manevi değerlere bağlı gençleri olduğunu biliyordu. Bu gayeyi gerçekleştirmek için Erbakan Hükümeti döneminde 600 tane İmam Hatip Lisesinde 600 bin evladımız okuyordu. 5000 Kur’an Kursu’nda 500 bin yavrumuz Kur’an öğreniyordu. İktidar, insanlar temel haklarını ve inanma hürriyeti hakkını rahatça kullanabilsinler diye çırpınıyordu. Milletimiz bahtiyar ve mesuttu.
İşte 1996-1997 yıllarında ülkemizi yöneten Erbakan Hükümeti zamanında, özet olarak açıkladığımız gerçeklerden dolayı; milletimizin, bütün insanların maddi ve manevi bakımdan yüzü gülmüş, hepsi refah bulmuş ve bir saadet dönemi yaşamışlardır. Bu gerçekleri fiilen yaşadık ve gördük. Irkçı emperyalizm kendi gayeleri açısından; Türkiye’nin güçlenmesini, Türkiye öncülüğünde “Yeni Bir Saadet Dünyası”nın kurulmasını asla istemediği için, bunun yerine tam tersine Türkiye’yi Hayim Nahum Doktrini ile “Aç Bırakmak”, “İşsiz Bırakmak”, “Borca Esir Etmek” ve “Dininden Uzaklaştırmak” istediği için Erbakan Hükümetini kendi gayelerine engel olarak görüyorlardı. 5700 yıldır çalıştıkları gaye uğruna ve bilhassa son 3 asırdan beri maddi gücü ellerine geçirdikten sonra tesis ettikleri “para gücü” ve “işbirlikçiler gücü” vasıtasıyla bu büyük tarihi fırsatı engellemek için ellerinden geleni yapmışlar, her türlü desise ve entrikaya başvurmuşlardı. Millet Erbakan’ı tek başına iktidara getirmediği için ve koalisyon ortağı içindeki bazı milletvekillerini etkileyerek Meclis’teki çoğunluğu değiştirmek suretiyle Erbakan’ın Başbakan olduğu Milli Görüş Hükümeti yerine, 23 yıldan beri yaşadığımız işbirlikçi hükümetleri iş başına taşımışlardı. Bu dönemin son 17 yılında tamamen kendi planlarını uygulamak için ellerindeki medya ve propaganda gücü ile her türlü aldatma ve etkileme yollarına başvurarak, 3 Kasım 2002’de AKP’ye iktidar yolunu açmışlardı.
Bu süreçte diğer işbirlikçilerin ve AKP Hükümetlerinin tahribatları:
Erbakan’ın Başbakan olduğu Milli Görüş Hükümetinin arkasından, 23 yıldan beri ülkenin yönetimi işbirlikçilerin elinde bulunmaktadır. 1990 yılında, komünizmin iflası ve Sovyetler Birliği’nin dağılması üzerine, artık Dünya’da zihniyetlerin tasnifinin sağcı ve solcu olarak yapılmasının bir manası kalmamıştır. NATO’nun İskoçya’da yapmış olduğu 1991 yılındaki toplantıda, Margaret Thatcher; “20. Haçlı Seferini” ilan etmesinden sonra artık zihniyetler, ırkçı emperyalizm ile “İşbirlikçi” olup, olmamaya göre ayrılmaktadır.
Makam ve çıkar arzusundan veya korkusundan dolayı “Irkçı emperyalizmin güdümüne girenler” “işbirlikçiler” olarak adlandırılmakta, buna mukabil ırkçı emperyalizmin bütün insanlığı kendisine köle yapmak isteyen ifsat zihniyetine karşı, bütün insanlığa saadet getirecek “Yeni Bir Saadet Dünyası”nın kurulmasını isteyenler ise, “Milli Görüş”çüler olarak tanımlanmaktadır.
Türkiye’mizde Milli Görüş’ü Saadet Partisi temsil etmektedir. Ne yazık ki diğer partiler derece, derece işbirlikçidirler, bunlar içinde AKP tam işbirlikçidir. Erbakan Hükümetinin arkasından çeşitli işbirlikçi partiler, önce 5 yıl boyunca ikişer, üçer, üst üste, yan yana, çeşitli koalisyonlar halinde işbaşına getirilmiştir. Bunlar döneminde ırkçı emperyalizm, “Hayim Nahum Doktrini”nin uygulanması için gerekli alt yapıları hazırladı. Bilahare elindeki çeşitli etki ve medya imkânlarını kullanarak 367 milletvekili ile AKP’yi işbaşına getirmek suretiyle “Hayim Nahum Doktrini”nin her sahada tam bir uygulamasını gerçekleştirmiştir.
Bu işbirlikçi partiler, işbaşına gelir gelmez Milli Görüş’ün, “Milli Ekonomik Kalkınma”, “Herkese Refah”, “Milli, Güçlü, Süratli, Yaygın Kalkınma”, “Reel Ekonomi”, programlarını durdurdular, tam tersine Türkiye’yi IMF’ye teslim ederek “Ekonomik Yıkım” programını adım, adım uyguladılar. Diğer yandan Milli Görüş’ün “Manevi Kalkınma” programlarını tam tersine çevirerek “Manevi Tahribat” programlarını uygulamaya koydular. Ve yine Milli Görüş’ün “Şahsiyetli Dış Politika”, “Yeniden Büyük Türkiye” ve “Yeni Bir Saadet Dünyasının Kurulması” hamlelerini durdurdular. Yerine “Dış Politika Faciası” uygulamasına başladılar.
Son 23 yılda taklitçiler ve AKP şu üç şeyi yapmışlardır:
1- Ekonomik Yıkım,
2- Manevi Tahribat,
3- Dış Politika Faciası.
Böylece Türkiye bugünkü aç, işsiz, borca esir ve maneviyattan uzaklaştırılmış hale taşınmıştır. Yani Hayim Nahum Doktrini dış güçler tarafından büyük bir başarıyla uygulanmıştır. Ve maalesef ülkemiz ve milletimiz, parçalanma ve bölünme, İsrail’e vilayet yapılma ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır.
1- Ekonomik Yıkım:
Ekonomik yıkım; önceleri IMF eliyle, sonra bu artık çok sırıtınca bu sefer IMF kefaletli Siyonist bankerler marifetiyle gerçekleştirilmiştir. IMF ve küresel bankerler ırkçı emperyalizmin birer sömürü kollarıdır. Onların gayelerine hizmet etmek için kurulmuşlardır. Taklitçi zihniyetli partiler Milli Görüş’ün arkasından işbaşına gelince Türkiye’yi IMF’ye ve küresel tefecilere teslim etmişlerdir.
Yukarıda belirttiğimiz gibi; Refah-Yol’dan sonra ilk 5 yıllık işbirlikçi koalisyon dönemlerinde IMF ekonomik yıkımın alt yapısını hazırlamış, AKP döneminde ise ekonomik yıkımın tam bir uygulaması yaşanmıştır. Türkiye’yi, “aç, işsiz ve borca esir etmek” gayesini güden IMF ve Küresel Bankerler ekonomik yıkımı gerçekleştirmek için şunları yapmışlardır:
IMF ve Küresel Bankerler (Siyonist Sömürü Sermayesi), Türkiye’yi Nasıl Kontrol Altına Aldı?
Siyonist güçler ekonomik karar ve uygulama mekanizmalarını, milli iradeden, yani Meclis ve mahkeme denetiminden ayırdı.
DPT tasfiye edildi ve etkisiz bırakıldı. Karar ve icraat, bağımsız kurullara aktarıldı. Bu kurullar, milli iradeden bağımsız olduğu halde IMF’ye bağlı çalışmaktaydı. “Kalkınma ajansları” kurularak Türkiye’nin bölünmesi için alt yapı hazırlığı yapıldı. Milli imkânların faiz ve diğer yollardan yurt dışına intikalinin mekanizmaları tamamlandı. Böylece halkın bütün imkânlarının toplanıp, dışarıya verilmesinin alt yapısı hazırlandırıldı. STAND-BY anlaşmalarıyla ekonomi kontrol altına alındı ve bütün ekonomide IMF’nin emirleri yürütülmeye başlandı.
IMF Kefaletli Küresel Bankerlerin Talimatları:
TÜRKİYE HANGİ EMİRLERLE NASIL EZİLİYORDU? |
1- Tarımda, sanayide ve hizmetlerde istihdam yasaklanacaktır. |
2- Çalışanların ücretleri artırılmayacaktır. |
3- Yatırım yapılmayacaktır. Sanayi kuruluşlarında hammaddeler için KDV %18, mamul mallar için %8 olacak. Üretimi gerçekleştiren tüm safhalarda azami vergi alınacaktır. Enerji ve hammadde pahalı olacaktır. |
4- Tarıma destek verilmeyecektir. Tarım üretimi yasaklanacak veya kotalarla kısıtlanacaktır. Tarım üretiminde maliyet zararı oluşacak ve halka toprağı boş bırakacak şartlar dayatılacaktır. |
5- Faizlerin vaktinde ve emniyetle ödenmesi için bütçede faiz dışı fazla azami derecede yüksek tutulacak, buna karşılık faiz dışı harcamalar azami derecede kısılacaktır. |
6- Üretimi engellemek, her şeyin ihracat yerine ithal edilmesi ve sıcak dövizden daha büyük rant elde etmek için; döviz kuru düşük tutulacak, buna karşılık faiz oranları sürekli yüksek tutulacak ve dünyanın en yüksek faiz oranları Türkiye’de olacaktır. |
7- İstihdam, üretim ve ihracat temellerine dayanan reel ekonomi sürekli baltalanacaktır. |
8- Süratle reel ekonomi yok edilerek rant ekonomisine dönüşülecek ve bu rant ekonomisiyle de sadece rantiye zengin edilecek, toplum fakir bırakılacaktır. |
9- Sanayi ve tarım teşvikleri ortadan kaldırılacak, böylece her şey dışarıdan alınacaktır. |
10- Sadece devlet değil, özel sektör ve vatandaşlar da dışarıya borçlandırılacaktır. |
11- Bankaların yanında, reel sektör firmaları da dış borçlanmaya esir konuma sokulacaktır. |
12- Kârlı ve stratejik KİT’ler, süratle yabancılara düşük bedellerle satılacaktır. |
13-Yabancı sermaye adı altında bankalar, gayrimenkuller, telekomünikasyon şirketleri yabancılara aktarılacaktır. |
14- Ülkenin bütün milli müesseseleri ve yer altı kaynakları yabancıların kontrolünde kalacaktır. |
• Bu emirler vasıtasıyla korkunç bir soygun düzeni yürürlüğe konmuştur.
• Bu düzen; 83 milyon insanımızı 4 koldan fakirleştirmeyi gerçekleştirmek için kurulmuştur.
• Borçlanma yoluyla kurulan pompa ve hortumlarla halkımız soyulmuştur.
• IMF mevzuatı, organizasyonu ve bürokrasi kullanılmak suretiyle milli kalkınma durdurulmuştur.
• Özelleştirme, peşkeş ve aktarma yoluyla, ekonominin kökü kurutulmuştur.
• Faizler ve vergiler yoluyla halkımız fakirleştirilip, köle konumuna sokulmuştur.
• IMF’nin ekonomik düzeninde halk 4 yönden fakirleştirilmekte, kurulan “Reel ekonomi” yerine “Rant ekonomi”ye ait alt yapı ile halkın bütün imkânları elinden alınarak işbirlikçilerin havuzuna aktarılmakta, AKP’ye yaklaşan rantiyeciler, işbirlikçi medya ve ırkçı emperyalizm kendilerine düşen payı almaktadırlar.
AKP döneminde halk fakirleşirken, sermaye baronları ve yandaş patronları aşırı zenginleşmeye başlamıştır. Üretimden elde edilen Milli Gelir büyük miktarda azalmaktadır. AKP döneminde faiz gelirleri dahil edilmek suretiyle hesaplanan GSMH, yıldan yıla nasıl zahiren artıyormuş gibi gözüktüğü halde, aslında faiz ödemeleri çıktığı takdirde üretimden doğan GSMH’nın, yıldan yıla ne büyük oranda azaldığı, halkın, bir ülkenin nasıl fakirleştiği apaçık bir şekilde anlaşılacaktır.
IMF GARANTİLİ KÜRESEL BANKERLERİN SOYGUN DÜZENEKLERİ | 2006 YILI SONU İTİBARİYLE BİR YILLIK MALİYETİ | 5 YIL SONRAKİ (2011) YILLIK MALİYET |
1- Hazine yapmış olduğu iç ve dış borçlanma nedeniyle bütçeden faiz ödemekteydi. | 50 Milyar $ | 70 Milyar $ |
2- Merkez Bankası, kendisine sıcak döviz veya sair sebepler dolayısıyla sunulan dövizler karşılığında, piyasaya sürdüğü kendi bastığı parayı piyasadan çekmek ve yüksek rezerv tutmak için borçlanmaya gitmekte ve bunun için faiz ödemekteydi. | 5 Milyar $ | 10 Milyar $ |
3- Hazine dışında kalan kamu kuruluşları olan KİT’ler, Belediyeler, Tarımsal Üretici Birlikler ve Kooperatifler, birikmiş borçları nedeniyle faiz ödemektedirler. Bu faizlerin tamamına yakını bankalara ödenmekteydi. | 5 Milyar $ | 10 Milyar $ |
4- Vatandaşların bankalardan almış oldukları ticari kredi, tüketici kredileri ve kredi kartları için kredi faizi ve komisyon maliyeti olarak yapılan ödemeler yoluyla bankalar üzerinden dış bankalara kaynak ve rüşvet verilmekteydi. | 35 Milyar $ | 80 Milyar $ |
5- Borsa üzerinden sıcak paraya düşük döviz kuru/yüksek reel faiz politikası aracılığıyla milli kaynağımız tüketilmekteydi. | 20 Milyar $ | 40 Milyar $ |
6- Reel sektör dışarıdan aldığı borçlar için faiz ödemekteydi. | 5 Milyar $ | 20 Milyar $ |
7- Bankacılık sistemi sendikasyon kredileri vb. yollarla dışarıdan aldığı borçlar için faiz ödemekteydi. | 5 Milyar $ | 20 Milyar $ |
8- Türkiye’deki yabancı sermaye istihdam, ihracat, üretim ve ileri teknoloji getirmek için gelmiyor. Özel muamelelerle çok kârlı sahaları parselleyip kazancını dışarı götürmek için geliyor. Mesela Cargill gibi şirketler ülkemizi sömürmekteydi. | 7 Milyar $ | 20 Milyar $ |
9- Düşük döviz kuru nedeniyle dış ticaret açığı verilmekte ve ithalat-ihracat farkı kadar dışarıya kaynak aktarılmak suretiyle millet fakirleşmekteydi. | 50 Milyar $ | 120 Milyar $ |
10- Başta taşımacılık olmak üzere hizmetlerin yabancılara yaptırılması nedeniyle yabancılara ödeme yapılarak onlar zengin edilmekteydi. | 10 Milyar $ | 20 Milyar $ |
11- Türkiye’deki bankalar, yurt dışındaki bankalarda çok düşük faizlerle ihtiyaçları üstünde ihtiyari döviz mevduat tutmaktadırlar. Böylece içeride ve dışarıda yüksek faizle temin ettikleri fonları yabancılara çok düşük faizle vermekteydi. | 3 Milyar $ | 8 Milyar $ |
TOPLAM | 200 Milyar $ | 425 Milyar $ |
Siyonist Bankerlerin, ekonomiyi üretim yerine faizli borç kredisiyle yöneten işbirlikçi iktidarlar eliyle yürüttükleri ve IMF kefaletiyle alacaklarını garanti ettikleri soygun düzeneklerinin nasıl milletin imkânlarını rantiyeye ve yurt dışına intikal ettirdiğini gösteren 11 misal açıklanmıştır. Sadece bu 11 soygun düzeneği sonucu her yıl 200 milyar $ faiz ödemesi ve kaynak transferi yapılmıştır. Basit bir hesap göstermektedir ki, bu gidişle, bugün GSMH’nın yarısını kullanan 83 milyon halkımız, 5 yıl sonra GSMH’nın ancak %17’sini kullanmıştır. Not: 2019 yılı sonunda dış borcumuz -Devletin kefil olduğu özel sermaye borçlarıyla birlikte- 1 trilyon doları aşmış durumdadır.
Sonuç: Bunun böyle gitmesi imkânsızdı! Bu zulüm ve sömürü düzeni ve işbirlikçilerin saltanat dönemi mutlaka yıkılacaktı!
● Kaldı ki, IMF’nin emriyle yukarıdaki tabloda bahsedilen 11 soygun düzeneğinin her birinin uygulamasında Ek Soygun Düzenekleri de milletin kanını emiyor, bunlar rantiyecilere ve dış mihraklara intikal ettiriliyordu.
AKP’nin ilk 5 yılındaki korkunç tablo:
HAZİNE BORÇLANMA SİSTEMİNDEKİ SOYGUN DÜZENEKLERİ | BUNLARIN BÜTÇEYE YILLIK MALİYETİ |
1- Devletin parası varken, gereksiz yere borçlanılıyordu. | 2,5 milyar $ |
2- Lüzumundan çok fazla borçlanılıyordu. | 2,5 milyar $ |
3- Rantiyeden, çok yüksek faizle borç alınıyordu. | 2 milyar $ |
4- Rantiye kendi parasını değil, devletin parasını devlete borç veriyordu. | 2 milyar $ |
5- TCMB rantiyenin fonlarını, cumartesi ve pazar günlerinde bile borç alıp faiz ödüyordu. | 1 milyar $ |
6- Borçlanma senetleri sadece 10 bankaya verilmek suretiyle, onların büyük komisyon kazançlarına imkân hazırlanıyordu. | 2 milyar $ |
7- İç borçlanma görüntüsü altında, dış borçlanma yapılarak rantiyeye büyük oranda haksız kazanç ve kaynak aktarılıyordu. | 3 milyar $ |
8- Devletin devlete olan borcu yüksek faizli rantiyeye olan borca dönüştürülüyor. Bu suretle sıcak döviz/rantiyeye azami derecede para aktarılması sağlanıyordu. | 2 milyar $ |
9- Hazine TCMB’den para alıp borcunu ödedikten sonra, borçlanması ve böylece TCMB’den aldığı parayı ödemesi gerekirken; önce borçlanıp sonradan borç ödendiği için borçlanma daha yüksek faizle yapılıyor ve rantiyeye havadan kaynak aktarılıyordu. | 1.5 milyar $ |
10- Hazine, piyasada paranın en fazla miktarda olduğu cuma günü borçlanma yapacağına; tam tersine paranın en dar olduğu salı günü borçlanma yapmak suretiyle, daha yüksek oranda faiz ödemek zorunda bırakılıyordu. | 1.5 milyar $ |
TOPLAM | 20 milyar $ |
Bu açıkladığımız gerçekler gösteriyor ki;
Cenab-ı Hak milletimize imkânlar vermiştir. Ancak bunlar işbirlikçiler yüzünden IMF garantili Siyonist sömürü düzenekleriyle bir avuç rantiyecilere ve dışarıya aktarılmaktadır. Böylece milletimiz aç bırakılıyor, işsiz bırakılıyor ve borca esir ediliyordu.
Erbakan hocamızın icraatlarına aklı yatmayan bi çareler yazık ettiniz kendinize
Evet kutlu komutanın mutlu kervanı şimdi zafer sabahına doğru yürümektedir …Büyük önderler bazen bir peygamber, bazen siyasi bir lider, bazen milli bir kahraman, bazen bir mürşidi kamildir.
bunlar, halkın ve hadiselerin arkasından değil,önünden yürürler. Halka ve hadiselere yön verirler, bunlar halkın arzu ve isteklerini,onların heveslerini ve hedeflerini çok iyi tespit edip, insanlara ilgi duydukları konulardan ve ihtiyaç kapılarından yaklaşırlar.
büyük önderler şiddet ve hiddet göstererek ve kaba kuvvet kullanarak amaca ulaşmanın ilkel bir vasıta olduğunu bilirler. onlar sabır, sükünet ve siyasette hareket ederler, siyaset onların elinde düşmanları için hezimet, dostları için selamet sebebidir.
onlar Allah’ın kudret eli, hidayet dili ve rahmet delilidirler.
onlar nefislerini öldürdükleri İçin ölümsüzleşirler.
unutulmaz unutulmamak için putlarını diktirmeye gerek görmezler.onlar ölümlü heveslerin değil, ölümsüz hedeflerim peşindedirler.
biz bizim olmayan bir düzende ve bizim olmayan bir dünyada yaşamaya bile katlandık. ölümden korkar mıyız ? düşüncesindedirler.
insanların kıymeti ise bu büyük önderlere teslimiyeti ve hizmetleri nispetindedir .bunlardan uzak insanlar Haktan da uzaktırlar….
dünyasını ahiretinden menfaatini haysiyetinden üstün tutan insanlar… hizmet ve zahmet meydanından kaçıp, post üzerinde dost arayan küçük adamlar, büyük lider olamazlaaar…
İşte Erbakan ama görmez anlamaz her bakan …
Çare Belli! Milli Görüş’ü en iyi Anlamış, en iyi Temsil Eden, en doğru İfada Eden ve Milli Görüş Projelerine Tam Vakıf Milli Çözümdür.
“Şimdi bütün bu meseleler, bu iç ve dış meseleler geliyor, bir yerde toplanıyor. Ne zaman, ne zaman aziz arkadaşlarım; şu milletimiz MİLLİ ÇÖZÜM’e inanan bir hükümete kavuşacak? Konu burada toplanıyor.
Dış güçlerin, Dış güçlerin cirit attığı böyle bir devirde her şeyden, önce Dış politikada güçlü olmak için içerde güçlü olmaya mecburuz. Bundan dolayıdır ki, parlamenter arkadaşlarım hepinizden rica ediyor: “Gelin, MİLLİ ÇÖZÜM’e inanan bir CUMHURBAŞKANI biran evvel seçelim! Biir. MİLLİ ÇÖZÜM’e inanan yeni bir hükümet elbirliğiyle kuralım! İkii. TÜRKİYE’yi biran evvel güçlendirelim! Üüç. Hepinize Milli Selamet grubumuz adına selamlarımı, hürmetlerimi sunuyorum Cenabı Hak aziz milletimize saadet ve selamet versin!” Prof. Dr. NECMETTİN ERBAKAN Hocamızın TBMM ‘DIŞ POLİTİKA KONUŞMASI’ ( 26-4-1980 ) 38. Dk…
https://www.youtube.com/watch?v=FJnCzWpZPHw
Stratejik hamleler…
Aziz Erbakan Hocamız memura, işçiye ve emekliye yaptığı bu zammı sadece orada bırakmamış, maaşları dolara endekslemişti.
28 Şubat sonrası kurulan koalisyonlar sürecinde makalede de belirtildiği üzere IMF zemini hazırlanmış ve yine makalede de belirtildiği üzere düşük kur yüksek faiz politikasına geçilmiştir. En stratejik hamlelerden biri budur. Zira dövizi düşük ve faizi yüksek tutmanın tek bir manası vardı o da ekonomik tetikçilerin gazabına uğramak.
Diğer yandan AKP’nin ilk icraatı bankaların verdiği kredileri BDDK yasasıyla serbestleştirmektir. önceden kredi almak için 40 takla atılırdı. fakat çıkan bu kanunla birlikte telefonla dahi kredi alabilmesi temin etmek kolaylaşmıştır. Dahası bu bankaları yurtdışı ortaklığa mecbur bırakarak her seçim döneminde halkı manüple etme gayreti güdülmüştür. Hasılı işbirlikçi hükümetler döneminde işlenen politikalar halkı sarmala almak ve dış güçleri beslemek için işlenmişti…
Fecr-i Sadık Yakındır
Bu zulüm düzeninin, akılsız bekçileri
Biliriz ki karanlık, sabah olmak için var
Çağımın adil düzen, ve Hak takipçileri
Sabredelim inşallah, vakit dolmak için var
Bu karanlık düzenler, elbet bir gün bitecek
İnanç varsa vaade, zafer hak edilecek
Vakti bellidir amma, kul hesabın verecek
Zafer de hezimette, iman sormak için var.
AH ŞU TRAMP SEVER HAİNLER
Tramp dünyanın gözü önünde Kudüs İsrail’ın bölünmez başkentidir dedi demesinede, Şu Yusuf Kaplan, Akp sevdalıları, batı uşakları ve sözde Milli Görüşçü Akp savunucusu Elazizciler Tramp aşıklığını ortaya koyacak yorum ve yazılar yazmaktan geri kalmıyorlar. İlginç olanda birzamanlar bu Kaplan, Akp ve Elazizciler biribirlerine uzun yıllar hakaret ettiler Ama Tayyip ve Tramp konusunda uyum içine girdiler. Neden biliyormusunuz? Çünkü Erbakan’a olan gizli kin ve nefreti ancak bu yolla dışa vurma eğiliminin bir göatergesidir de onun için. Siz kendinizi yırtsanızda Tayyip Erdoğan, Akp ve Tramp abiniz son çırpınışlarını yapıyorlar. Yani sizinde sonunuz yakın zavallı piyonistler.
Kurulur Adil Düzen..
Adil Düzende yaşanan gelişmeleri görenler, bu günler hatırlayınca, zalim idareciler, ve bir türlü Erbakan gerçeğini görmeyenler utançlarından rezil olacaklardır.
TESPİT EDİLMİŞ İSTİKBAL!..
50 Yıllık kutlu mücadelesinin her anı;vatana-millete başta olmak üzere,ümmet ve insanlığa harkulade hizmetlerle dolu olan Aziz Erbakan Hocamızın ,en son “Refahyol”hükümeti dönemindeki tarihi hizmetleri ise,aklı başında herkes ve kesimi,hayret ve hayranlık içinde bırakacak bereket ve niteliktedir.Çökmüş bir ekonomi..Facialarla dolu bir dış polika…Tahrip edilmiş Milli-manevi değerler…Bu vaziyette devranılan bir bir ülkeyi 11 ay gibi bir zaman diliminde, sahil-i selamete çımarmak bir dünya şampiyonluğudur!..
Yine günümüzde,tüm bu sahalarda çok daha derin bir şekilde meydana gelen vahim gelişmeler;yine aynı temel esas ve yaklaşımlarla!..Aziz Hocamızın kendi müjde ve mesajlarıyla”Milli Çözüm”le,durdurulacak…Ülkemiz ve beraberinde tüm mazlum milletler mutlaka ve pek yakında, huzur ve mutluluğa ulaşacaklardır!..Hiç bir sanal güç, bu tespit edilmiş akıbeti değiştiremeyecektir!..
“(Unutmayınız ki) Allah, “muhakkak Ben ve Elçilerim galip geleceğiz” diye yazmış (ve kararlaştırmış)tır. (Allah’ın partisi ve Kur’an’ın takipçisi olanlar mutlaka kazanacak ve başarıya ulaşacaklardır.) Gerçekten Allah, en büyük Kuvvet sahibidir, Güçlü ve Üstün olandır.”Mücadele Suresi 21.Ayet
Haim nahum
Allah razı olsun. Haim nahum planı ancak bu kadar Güzel anlatılır.
Türkiye’deki yabancı sermaye stratejik konumda,Yerli sermaye ve işadamları Yabancı ülkelerde Taşeron işlerle meşgul.!
1- Ekonomik Yıkım,
2- Manevi Tahribat,
3- Dış Politika Faciası.
Akp sayesinde,
Türkiye’deki yabancı sermaye, stratejik kurumlarımızı; Türk sermayesi ise, yabancı ülkede Taşeron (inşaat) gibi işlerle meşgul.!
Evet, 54. Hükümet başkanlığından bu yana, ülkemiz iflah olmadı.
21 yıldır, (4 yıl İşbirlikçi parti iktidarları, 17 yıl Akp iktidar yönetimleri) Türkiye’deki iş adamları yabancı devletlerde,
yabancı iş adamları da,Türkiye’de kritik noktalarda!..
Türk iş adamları yabancı ülkede (taşeron olarak) inşaat yapımı üzerine ağırlıklı çalışıyor, Türkiye’deki yabancı sermaye ise, ulusal güvenliğimizi tehdit eden stratejik kilit anlaşmalar yaparak, Türk Telekom, Galataport, limanlar, yeni yapılan köprü ve otoyollar, demir çelik fabrikaları, ASELSAN hisseleri, bankaları vs… satın almış durumdalar.
Tabii üretim çok az olunca, tüketim çok ülkemizde, dışarıdan ithalatımız, ihracatımızın 10 kat üzerinde, cari açık da bu yüzden artıyor, arttıkça bütçe açık veriyor, tabii elde avuçta bir şey kalmayınca, 250 bin dolar ve üzeri gayrimenkul alan yabancıya da vatandaşlık veriyor iktidar!..
Irak, Libya, Suriye gibi komşu ülkelerin iç işlerini karıştırırken Amerika ve Avrupa devletleri, önce müdahale etmiyor iktidar! Sonra bir bakıyorsunuz ara bulucu oluyor, Libya, Suriye ve Irak’taki kukla yönetimlerle!… Sonra kürsülerden bir bakıyorsunuz bir ses yükseliyor, “Ey Avrupa daha ne yapalım, 36 milyar dolar harcadık Suriyeliler için” diye!
Akp yönetimi;Yani Avrupali dostlarina! serzeniş de bulunuyorlar,ama Avrupa li dostları! İse dikkatte bile almiyorlar…
Milli çözüm dergisi,çareyi her zaman yaziyor ve söylüyor, fakat görmezden geliyorlar.
Çare ;
Milli Çözüm önderliğinde,Prf Dr.Necmettin Erbakan’ın plan ve projeleridir.Adil düzen sistemidir.
Erbakan farkı.
Görüldüğü gibi, 54. hükümet Başbakanı muhterem Necmettin Erbakan Hocamız cumhuriyet tarihinde görülmemiş büyük icraatlara imza atmıştır. Böyle bir hükümet iç ve dış mihrakların işine gelmedi. 28 Şubat postmodern darbesi ile iktidardan uzaklaştırıldı. Vurguncuların, soyguncuların, arsızların,hırsızların yeniden at oynatmaları dönemine geçildi. Oysa Refah-Yol hükümeti rantiye ve faizden kesip, elde ettiği paraları çifçi,esnaf, köylü,memur, işci ve emekliye vererek, herkesin yüzünü güldürmüştür.
Buna rağmen Erbakan Hocamız’ın kıymeti bilinmemiştir. Ve bunun bedeli çok ağır ödenmektedir. İnsanlığın kurtuluşu yine O’nun proje ve yolunda olanların eli ile olacağına inanıyor ve bekliyoruz.
GELİN, MİLLİ ÇÖZÜM’E İNANAN YENİ BİR HÜKÜMET ELBİRLİĞİYLE KURALIM!
Rahmetli Erbakan Hocamız yıllarca bu Siyonist Merkezlerin ve Emperyalist Sömürücülerin, tüm planlarını ve oyunlarını deşifre etmiş ve de planlarını bozacak önlemler almış ve de bu “ZULÜM SİSTEMİNİN” bertaraf edilmesi içinde gerekli projeleri ve teknolojileri hazırlamıştır. Ve de Erbakan Hocamız bu AKP ve yandaşlarının bu “ZULÜM SİSTEMİNE” hizmet ettiklerini, bunlara oy verenlerin ve gizliden destekleyenlerin de bu “ZULÜM SİSTEMİNE” hizmet edeceklerini uyarmıştır. Ve ERBAKAN HOCAMIZIN tüm uyarıları bugün gerçekleşmiş, ÜLKEMİZ HEM AHLAKİ VE MANEVİ OLARAK ÇÖKERTİLMİŞ HEM DE EKONOMİK OLARAK BORÇ BATAĞINA TERK EDİLMİŞTİR. LAKİN ÜLKEMİZİ VE TÜM İNSANLIĞI BU ZULÜM SİSTEMİNDEN KURTARACAK, BU ZULÜM ODAKLARINI BERTARAF EDECEK ve de SAADETE ve HUZURA KAVUŞTURACAK “ADİL DÜZEN ve YENİ BİR DÜNYA” MEDENİYETİNİN PROJELERİNİ ELHAMDULİLLAH SADIK MİLLİ ÇÖZÜMCÜLER OLARAK SAHİP ÇIKTIK, SADECE ALLAH (C.C.) RIZASINA ULAŞABİLMEK İÇİN, İMANLA VE AZİMLE “ZAFER İNANANLARINDIR, VE ZAFER YAKINDIR İNŞALLAH” DİYEREK GAYRETLE VE SABIRLA MÜCADELE ETTİK ve ALLAH’IN VAADİNE TAM İMAN ETTİK. VE İNŞALLAH ZAFER ARTIK HER ZAMANKİNDEN DAHA DA YAKINDIR.
RAHMETLİ ERBAKAN HOCAMIZIN BUYURDUĞU GİBİ;
GELİN, MİLLİ ÇÖZÜM’E İNANAN BİR CUMHURBAŞKANI BİRAN EVVEL SEÇELİM!Biir
MİLLİ ÇÖZÜM’E İNANAN YENİ BİR HÜKÜMET ELBİRLİĞİ İLE KURALIM!!!İkii
TÜRKİYE’Yİ BİRAN EVVEL GÜÇLENDİRELİM!Üçç
VE, RAHMAN ve RAHİM OLAN RABBİMİZİN İZNİYLE; ADİL DÜZEN’İ ÜLKEMİZDE İNŞA EDELİM VE TÜM DÜNYA’DA HAYATA GEÇİRELİM! YERYÜZÜNE BARIŞI VE HUZURU TESİS EDELİM!!! EY MÜSLÜMANLAR! EY MÜSLÜMANLAR! EY MÜSLÜMANLAR!
Bakara 195
Allah yolunda (adil bir düzen kurulsun, hazırlıklı ve caydırıcı bir savunma gücünüz bulunsun diye) infak (harcama ve fedakârlık) yapın; ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. (Cihad yolunda sorumluluktan kaçmak ve maddi fedakârlıktan kaytarmak suretiyle bütün servet, hürriyet ve haysiyetinizi düşmanlara kaptırmayın.) İhsanlı davranın (Hakkı hâkim kılma ve milli savunma konusunda oldukça dikkatli ve gayretli çalışın, görev ve sorumluluklarınızı en iyi şekilde yerine getirmeye bakın). Şüphesiz Allah, ihsan ve iyilik ehlini sever (ve mükâfatlandırıp başarıya eriştirir).
Bi ZAHMET ANAHTARLARI GETİRİN
Aziz Erbakan Hocamızın dediği gibi bugün ülkeyi yönetenlerin anahtarları teslim etmekten başka çareleri kalmamıştır. Ve yine kendilerinin eliyle insanlığın kurtuluşu MİLLİ ÇÖZÜM’e inanan bir cumhurbaşkanı ve hükümet eliyle olacaktır. Allah bizleri de bu yolda azimle ve sabırla istikamette koşturanlardan eylesin. Amin kere amin