Ülkede Kaos, Bölgede Kavga Vardı
ve
BAŞIMIZDAKİ BOP EŞ BAKANIYDI!
Sn. R. T. Erdoğan sonunda: “1 yıldır İsrail’le tüm ticari ilişkileri kestik!” buyurmuşlardı. Bu sözler, “Kuduz İsrail” Gazze’ye saldırdıktan ve soykırıma başladıktan sonra tam bir yıl boyunca her türlü ihtiyacını Türkiye’den karşıladık!” itirafıydı. Oysa aylarca halkımızı avutmuş ve oyalamıştı. “Ticareti kestik” dediği son bir yılda ise “Yabancı bandıralı gemilerle ve Yunanistan-Kıbrıs üzerinden ihtiyaç malzemeleri Türkiye’den İsrail’e taşınmaktaydı!” Bu itiraf ve icraatları bile, sözde İsrail’e atıp tutan iktidarın gerçek ayarını ve amacını ortaya koymaktaydı. Ama “Ahmaklara laf anlatmak, develere hendek atlatmaktan daha zor” olmaktaydı!
Hayret! İsrail’e En Çok Para Akıtan ve Ticaret Yapan Ülkelerin Hepsi Sn. Erdoğan’ın Özel Dostlarıydı!?
İsrail’e en çok ihracat yapan ülkeler açıklanmıştı. ABD 17,13 milyar dolar ile ilk sırada yer alırken, İrlanda, Çin, Hollanda ve Almanya da üst sıralarda yer almışlardı. Türkiye’nin kardeş ülkesi Azerbaycan ise yaklaşık 500 milyon dolarlık ihracatla, onun ardından Macaristan ön sıralarda bulunmaktaydı. Gazze’de yaşanan soykırım ve insanlık dramına rağmen İsrail’le sürdürülen bu ticari ilişkiler, dünya kamuoyunda bile tepki toplamıştı.[1] Tekrar hatırlatalım, ABD Başkanı Trump, Macaristan Başbakanı Orban ve İlham Aliyev, Sn. Erdoğan’ın özel dostlarıydı. Çin, Hollanda ve Almanya ise diğer dostlarıydı. Ve işte Kuduz İsrail’i, Erdoğan’ın dostları ayakta tutmaktaydı.
İsrail Basını: Türkiye’den İthalat, Yunanistan Üzerinden Ulaşmaktadır!
İsrail merkezli ‘Maariv’ gazetesi, 2 Mayıs 2024 tarihli ‘ticareti durdurma’ kararına rağmen Türkiye’den İsrail’e sevkiyatların sürdüğünü yazmıştı. Maariv’den Lee Saadon’un haberine göre, Türkiye ürünleri Yunanistan üzerinden dolambaçlı bir rota izleyerek İsrail’e ulaşmaktaydı. İsrail Müteahhitleri Birliği Başkanı Eran Siv, Ocak-Temmuz 2025 döneminde Türkiye’den 1,9 milyar şekellik (yaklaşık 23,5 milyar lira/567 milyon dolar) ithalat gerçekleştiğini aktarmıştı.
2024 yılının aynı dönemine göre yaklaşık %67’lik bir düşüş olduğunu belirten Eran Siv, iki-üç yıl önce yalnızca mermer ve taş sektöründe İsrail’e aylık 3 binden fazla konteyner girdiğini, hatta İran’dan gelen 200 kadar konteynerin Türkiye üzerinden geçirilip belgeleri değiştirilerek ülkeye sokulduğunu açıklamıştı. Siv’e göre hâlâ ayda yaklaşık 1500 konteyner İsrail’e giriyor; alışveriş doğrudan Türkiyeli tedarikçiden yapılıyor, konteyner Yunanistan’a gönderiliyor, burada evraklar değiştirilerek alım “Yunanistanlı tedarikçiden yapılmış gibi” kaydediliyordu.
İsrailli inşaat şirketi Hi Group’un CEO’su Tal Bar ise “Türkiye’nin İsrail için en büyük ham madde tedarikçilerinden biri olduğunu” belirterek, şunları vurgulamıştı:
“Türkiye’den nakliye ucuz ve kolaydı. Şimdi başka ülkelerde de gecikmeler yaşanıyor. Örneğin İspanya’dan artık aynı sıklıkta ürün gelmiyor. Bazen güvenlik yükü taşıyan gemiler limanlara yanaşamıyor, mallarımızı alamıyoruz. Çok fazla karışıklık ve lojistik aksama yaşanıyor, ama hâlâ ihtiyaçlarımız Türkiye üzerinden bir şekilde bize ulaşıyor…”
İsrail’in önde gelen gayrimenkul geliştirme şirketlerinden Geshem Holdings’in başkanı ve sahibi Shmager Vaknin de: “Türkiye’den sevkiyatların aslında durmadığını, Kıbrıs veya Rodos üzerinden yönlendirilip belgelerin değiştirilerek İsrail’e taşındığını” anlatmıştı.
“Antalya’dan yüklediğim kargoyu Kıbrıs’a gönderiyor, orada belgeleri değiştirip İsrail’e yolluyorum. Büyük problem olmuyor. Bir ara durak daha bindiği için fiyatlara %6-8 ek geliyor. Bu da inşaat maliyetlerini biraz artırıyor, ama işlerimiz yürüyor ve Türkiye ihtiyaçlarımızı gönderiyor!..” diyerek, İsrailli şirket sahibi gizli ve kirli ilişkileri açığa vurmuşlardı.
Türkiye ve İsrail Arasında Ticaret Hiç Aksamamıştı!
“Türkiye’nin İsrail ile ticareti tamamen kestiğini duyurmasının” üzerinden bir yılı aşkın süre geçmiş ama ticaret durmamıştı! Ankara, 2 Mayıs 2024’ten itibaren İsrail ile ithalat ve ihracatın tamamen durdurulduğunu, bu süreçte hiçbir mal için gümrük işlemi yapılmadığını açıklamıştı. Türkiye hükümeti, tek istisnanın İsrail işgali altındaki Filistin Toprakları ile yapılan ticaret olduğunu savunmaktaydı. Ankara bu durumu “Akdeniz’de limanı olmayan Filistin Yönetimi’nin tüm uluslararası ticareti İsrail üzerinden ilerletmesiyle” yutturmaya çalışmıştı.
Türkiye’den İsrail’e ticaretin uluslararası şirketler ve üçüncü ülkeler üzerinden sürdüğüne dair iddialar ise Türkiye ve İsrail basını ve sosyal medyada sık sık yer almaktaydı. Türk yetkililer ve makamlar 2024 yılında defalarca bu iddiaları yalanlamıştı ama resmi veriler bize Türkiye-İsrail ticaretiyle ilgili çarpıcı gerçekleri ortaya koymaktaydı. Ve Türkiye-İsrail görüşmelerinde Azerbaycan kilit bir rol oynamaktaydı!
İsrail’e Göre Türkiye 2024’te En Büyük 5. İhracat Ortağıydı
Birleşmiş Milletler (BM) Emtia Ticaret İstatistikleri Veritabanı’na (Comtrade) göre İsrail 2024’te 91,5 milyar dolar (yaklaşık 3,5 trilyon lira) ithalat; 61,7 milyar dolar (yaklaşık 2,4 trilyon lira) ihracat yapmıştı. BM’nin İsrail’in ticaret verilerine dayanan tablosuna göre 2024’te İsrail, Türkiye’ye neredeyse 600 milyon dolarlık (yaklaşık 23,3 milyar lira) ihracat yapmıştı. Türkiye ise İsrail’in 2024 yılında en fazla ürün aldığı ülkeler arasında 2,8 milyar dolar (yaklaşık 110 milyar lira) ile beşinci sırada yer almıştı. Ancak TÜİK’e göre Türkiye’nin 2024’te İsrail’e ihracatı sadece 1,5 milyar dolardı.
Konuyla ilgili BBC Türkçe’ye yazılı açıklama yapan BM Comtrade ekibi, tutarsızlığın “İki taraflı asimetri” olarak adlandırılan bir durumdan kaynaklandığını vurgulamıştı. Comtrade, İsrail’in 2024’te Türkiye’den ithalatını 2,8 milyar dolar olarak beyan ettiğini, Türkiye’ninse İsrail’e ihracatını 1,5 milyar dolar olarak açıkladığını hatırlatmıştı.
“İsrail 25 milyarlık ticaret yaptık” derken Türkiye Ticaret Bakanlığı’nın: “2 Mayıs 2024’ten bu yana İsrail ile ticaret sıfır” iddiası!..
Ticaret Bakanlığı, BM verilerine ait bir tablonun yer aldığı bir haberin sosyal medyada paylaşılması üzerine 22 Mayıs’ta konuyla ilgili kapsamlı bir yazılı açıklama yayımlamıştı. Açıklamada İsrail ile ticaretin devam ettiği yönündeki iddialar yalanlanmış, BM veri tabanında yer alan Türkiye’nin 2024’te İsrail’e 2,8 milyar dolarlık ihracat yaptığına dair verilerin “tamamen yanlış” olduğu vurgulanmıştı. Böylece “Türkiye’nin 7 Ekim 2023’ten 2 Mayıs 2024’e kadar geçen 7 aylık sürede İsrail ile ticareti %30 azalttığı” iddiası da boşa çıkmıştı.
Nisan 2024’te bazı ürünlerde İsrail’e ihracatın durdurulduğu ve 2 Mayıs 2024’te Türkiye’den İsrail’e “bütün ürün gruplarında ihracat, ithalat, transit ticaretin” kesildiği bilgileri artık şaibeli bulunmaktaydı. Ticaret Bakanlığı açıklamasında 2024’ün ilk dört ayında İsrail’e “Filistin’e yapılan ihracat dahil” 1,5 milyar dolarlık ihracat yapıldığı yazılmış ve şu ifadeler kullanılmıştı: “Gümrüklerde ve serbest bölgelerimizde İsrail ile ticaret işlemi yapılamaz. 2 Mayıs 2024’ten bu yana İsrail ile ticaret sıfırdır.”
Bakanlık açıklamasında ayrıca 7 Haziran 2024’te Batı Şeria merkezli Filistin Yönetimi’yle Türkiye arasında yapılan “Türkiye-Filistin devleti protokolü” kapsamında “özgün bir kontrollü ticaret mekanizması geliştirildiği” bilgisi aktarılmıştı. Bu mekanizma kapsamında “sadece ithalatçının Filistinli, varış yerinin Filistin adresi” olacak şekilde Türkiye’den Filistin’e 2024’te toplam 797 milyon dolar (yaklaşık 31 milyar lira) ihracat yapıldığı anlatılmıştı.
Bu ticaretin, “Filistin’in limanı, gümrüğü olmadığı için İsrail’in iki limanı üzerinden” yapıldığı savunulmaktaydı. Oysa BBC Türkçe’ye konuşan Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Doktor İlhan Güllü, Türkiye ve İsrail arasında 1990’larda gelişen ekonomik bağların 2000’li yıllarda yaşanan kriz dönemlerinde de korunduğunu hatırlatmıştı.
Peki İsrail Verileri Ne Anlatmaktaydı?
İsrail Merkezi İstatistik Bürosu’nun (CBS) ticaret verilerine göre İsrail Türkiye’den 2024’te 2 milyar doları (yaklaşık 78 milyar lira) aşkın ithalat yapmıştı. Aynı yıl İsrail’in Türkiye’ye ihracatıysa 600 milyon dolara (yaklaşık 23 milyar lira) dayanmıştı. 2025’in ilk dört ayına bakıldığında CBS verilerine göre İsrail ile Türkiye’nin ticareti büyük oranda azalmıştı. TÜİK ve Ticaret Bakanlığı’ndaysa bu süreçte İsrail ile ithalat ve ihracat sıfır olarak yansıtılmıştı.
BBC Türkçe’ye konuşan Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nden Dr. Gallia Lindenstrauss, “Türkiye’nin ticaret yasağına karşın Türkiye menşeli ürünlerin üçüncü ülkeler ve Filistin Yönetimi üzerinden İsrail’e satıldığını ve bu satışların İsrail tarafından Türkiye’den ithalat olarak verilere yansıdığını” açıklamıştı.
İsrail’de muhafazakâr yayınlarıyla tanınan Siyonist Hayom gazetesinin Ocak 2025’te yayımladığı bir haberde Türkiye ve İsrail arasındaki ticaretin aracı ülkeler ve Filistin Yönetimi üzerinden “gizlilik perdesi altında sürdüğü” açıklanmıştı. Gazeteye konuşan İsrailli bir iş insanı “Büyük çaplı ticaret sürüyor, yalnızca gözden uzak biçimde” ifadelerini kullanmıştı.[2]
Prof. Dr. Öğün, İlaç Sektöründe Neden Yerli Olunamadığını Anlatmış: “Bunun vebali İsrail ile Anlaşan (AKP’li) Tarım Bakanlarının Sırtındadır!” diye uyarmıştı.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 16 Eylül 2025’te yaptığı ve Türk halkını muhatap aldığı konuşmada, “Elinizde tuttuğunuz telefonlar, yediğiniz gıdalar ve içtiğiniz ilaçlar aslında İsrail’in bir parçasıdır!” şeklinde küstahlaşmıştı.[3] Meseleyi TVNET’te canlı yayınlanan Akıl Odası programında değerlendiren Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, Türkiye’nin ilaç sanayisinde neden yerli ve milli olamadığını anlatmıştı: “Bunun vebali, İsrail ile tarım anlaşması yapan (çoğu AKP’li) tarım bakanlarının üzerindedir ve bunlar hesap vermek zorundadır!”
Peki, Sn. Öğün, Sn. Erdoğan’ın, bu Tarım Bakanlarının Başbakanı ve Başkanı olarak hiç mi vebali bulunmamaktaydı? Veya bu zehir saçan ve soyumuzu kurutan anlaşmaları, Dindar ve kahraman iktidarınız niye hâlâ askıya almazdı?
Malezya Başbakanı İbrahim’in, İslam Dünyası liderlerine: “Kınamalar Füzeleri Durdurmayacak, İsrail’le İlişkilerinizi Koparın!” çağrısı havada kalmıştı!
Katar’ın başkenti Doha’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi’nde konuşan Malezya Başbakanı Enver İbrahim, “İsrail ile diplomatik ve ticari ilişkilerin en acil şekilde kesilmesi gerektiğini” vurgulamıştı.[4]
Enver; İsrail’in, saldırılarını Gazze’nin de ötesine taşıdığını vurgulayarak “İsrail, hiçbir zaman bir Filistin devleti olmayacağını defalarca açıkladı. Açık konuşalım. Bu, daimi apartheid (Filistin’i tamamen İsrail’e katma) ilanıdır.” diyerek Sumud Filosu için de destek çağrısında bulunan Enver, “Bu, bir merhamet misyonudur. Bu filonun kıyıya ulaşması için elimizden geleni yapmalıyız.” ifadelerini kullanmıştı. Devletlerin gelecek nesiller için kınamaların ve açıklamaların ötesine geçmesi gerektiğinin altını çizen Enver, “Kınamalar füzeleri durdurmayacak. Sert açıklamalar Filistin’i özgürleştirmeye yeterli olmayacak. Ağır cezai eylemler uygulanmalıdır. Diplomatik ilişkiler hemen askıya alınmalı, ticari ilişkiler de göstermelik değil gerçekten sonlandırılmalıdır!” çağrısı karşısında Sn. Erdoğan’ın suratının asılması neye yorumlanmalıydı?
Bu arada, yerli ve yabancı basına sızdığına göre İsrail Savunma Bakanlığı’nda yapılan toplantıda, Türkiye’nin nasıl vurulacağı? tartışılmıştı.
• ABD, diğer ülkelere saldırılarımıza verdiği onay ve desteği NATO üyesi olduğundan Türkiye için veremiyor. Trump, Türkiye ile gerginliği zamana yaymak ve yapacağı baskılarla sonuç almayı planlıyor. Trump’ı ikna etmenin yollarını bulmalıyız. ABD olmadan Türkiye ile doğrudan çatışmaya girmenin bedeli ağır olacaktır!
• Doğrudan saldırmak, Türkiye’ye istediği fırsatı sağlayacaktır. NATO’nun 5. Maddesini hemen devreye sokmak için başvurulacaktır. “Bir NATO üyesine yapılan saldırı tüm NATO müttefiklerine yapılmış sayılır” şeklindeki bu maddenin işletilmesini İngiltere, Almanya, ABD, Fransa yavaşlatabilse de İsrail karşıtı İspanya, 5. Madde için NATO’yu hızla harekete geçirecek, başvuruları Türkiye ile birlikte yapacaktır. İtalya, İspanya’ya destek çıkacaktır. Norveç, İsveç, Finlandiya, Arnavutluk ve Portekiz, İspanya’nın yanında yer alacaktır.
• Türk Silahlı Kuvvetleri, İran ve Arap ülkelerinin ordularıyla karıştırılmamalıdır. Hava savunma sistemi güçlenmeye başlamıştır. Etkili olduğumuz hava operasyonlarında çok uçak kaybımız olacaktır.
• TSK ile kara savaşı İsrail ordusunda büyük sıkıntıya yol açacaktır. Vekil güçler daha aktif kullanılmalıdır. Silah bıraktığına inanılan PKK’nın Suriye’ye gönderilen ve YPG’ye katılan binlerce savaşçısını TSK’ya karşı daha iyi kullanacak yeni bir strateji oluşturulmalıdır. Ayrıca IŞİD’i de daha etkili kullanmamız lazımdır.
• Sosyal medya, medya üzerinden yürütülecek ve Türkiye kamuoyunda endişe ve korkuya yol açacak bir propaganda-dezenformasyon çalışması başlatılmalıdır.
• Türk donanması, Doğu Akdeniz’in güçlü donanması sayılır. Denizde Türkiye ile karşı karşıya gelmek önemli riskler barındırır.
Evet, İsrail, Türkiye’ye saldırmayı planlarına almıştır. Ama planlamak ayrıdır, bunu hayata geçirebilmek ise çok başkadır. 5 Eylül 2025’te İsrail Savunma Bakanlığı’nda yapılan toplantıya Savunma Bakanı Katz, Genelkurmay Başkanı Zamir ve Hava Kuvvetleri Komutanı Tomer’in yanı sıra 5 general, 6 albay ve bazı emekli subaylar ile aralarında Türkiye’de görev yapmış diplomatların da bulunduğu Dışişleri temsilcileri katılmıştır.
Bu arada; Avustralya, Kanada, İngiltere ve Fransa gibi Batılı ülkelerin peş peşe FİLİSTİN’İ TANIMA adımları, samimiyetten ve insani düşüncelerden uzaktı… Başta Amerika ve Avrupa toplumlarında olmak üzere, İsrail’in Gazze vahşetleri nedeniyle ağırlıkları ve saygınlıkları iyice azalan Siyonist takımına kaybolan itibarını yeniden kazandırma, Müslümanların ve vicdanlı halkların haklı öfke ve isyanını bastırma ve asıl HAMAS’ı devre dışı bırakma hesaplıydı!.. Sözde Filistin Devlet Başkanı, özde ise İsrail uşağı Mahmud Abbas’ın, ABD’nin vize vermemesi nedeniyle görüntülü katıldığı BM Filistin Özel Oturumunda “HAMAS’ı suçlayıcı ve dışlayıcı küstah bir tavır takınması” bu iddiamızın ispatıydı…
Ahmet Şara Türkiye’nin Elinde mi Patlayacaktı?
Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez’in Arap ülkeleri ile Esad sonrası başlayan ”canım cicim” ilişkilerinin sonu gelmeye başlamıştır.
1- Şara ile İsrail’in tamamen gizli ittifak yaptıkları, kontrolden çıktıkları ve Büyük İsrail hedefine doğru yol aldıkları anlaşılmıştır.
2- Şara ile İsrail’i kuzeyden dengeleyebilecek bir Suriye birlikteliğinin sağlanamayacağı ve zaman içinde Suriye’nin bölünme ve parçalanma sürecinden kurtulamayacağı yorumları yapılmaktadır.
3- Şara’nın iktidarda kalabilmek ve ABD’nin desteğini alabilmek adına İsrail’e daha çok teslim olacağı, barış anlaşması olmadan İsrail ile yapılabilecek bir güvenlik anlaşmasının bu kapsamda sayıldığı vurgulanmaktadır. Diğer taraftan Şara, Türkiye tarafından SDG ile savaş başta olmak üzere sertliğe yönlendirilmekten ve tahakkümden de şikâyetçi olmaktadır. Bu konudan Arap ülkeleri de rahatsızdır. Sonuç olarak en başta söylediğimiz gibi Suriye gibi etnik, mezhepsel ve dinsel çeşitliliğe sahip bir coğrafyada, Selefi-Cihadi merkezi otorite ile birlik, bütünlük ve barış sağlanamayacaktır. Adil ve kaynaştırıcı bir yapıya ihtiyaç vardır. Hatta Şara’ya yönelik bir darbe yaşanırsa bu sürpriz olmayacaktır.[5]
Suriye ile İsrail Londra’da Kime Karşı Anlaşmıştı![6]
Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani’nin, İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer ile İngiltere’nin başkenti Londra’da bir araya geldiği ortaya çıkmıştı.
İsrail’in Kanal 12 televizyonunun ismini paylaşmak istemeyen kaynaklara dayandırdığı haberine göre, görüşmeye iki ülke arasında arabuluculuk yapan ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack da katılmıştı. Şeybani, Dermer ve Barrack arasındaki görüşmede, İsrail’in sunduğu yeni bir güvenlik anlaşması taslağının ele alındığı aktarılmıştı.
Ayrıca, İsrail’in 9 Eylül’de başkent Doha’da Hamas müzakere heyetine saldırı düzenlemesinin ardından ilişkilerin gerildiği, Katarlı yetkililerin de Londra’ya gittiği, fakat Dermer ile Witkoff arasındaki görüşmeye katılıp katılmayacaklarının bilinmediği aktarılmıştı. İsrail yönetiminin “birkaç hafta önce” Suriye’ye yeni bir güvenlik anlaşması önerisi sunduğu ve Şam yönetiminin henüz yanıtlamadığı öneri üzerinde çalıştığı konuşulmaktaydı. Amerikan Axios haber sitesi, Suriye yönetiminin “birkaç hafta önce” sunulan öneriye henüz cevap ulaştırmadığını, Şam’ın karşı bir öneri sunmak için çalıştığını vurgulamıştı.
Şeybani, Dermer ve Barrack’ın Londra’daki görüşmelerinde: Tel Aviv’in sunduğu ileri sürülen öneriye göre, Suriye ile İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri arasında yer alan tampon bölgenin Suriye tarafına biraz daha genişletilmesinin yer aldığı, Şam’ın güneybatısındaki bölgenin A, B ve C şeklinde üçe bölünerek her bölgeye göre ne tür silahların konuşlandırılabileceğinin detaylandırıldığı aktarılmıştı.
Bu tampon bölgeye yakın yerlerde Suriye askerlerinin ve ağır silahların konuşlandırılmayacağı, ancak Suriye polisi ve iç güvenlik güçlerinin tampon bölgeye yakın yerlerde görev yapacağı, ayrıca İsrail’in Şam’ın güneybatısından Golan Tepeleri’ne kadar olan tüm bölgeyi Suriye uçaklarına kapatacağı anlaşılmıştı.
İnsan bunları okuyunca: “Ne yani; Erdoğan iktidarı, Suriye’de İsrail’e mi yaramıştı?” demek zorunda kalmaktaydı.

BOP Eş başkanlığı 45 yerde Gazete ve Tv’lerde kendi beyanıyla tescilli olanlar İsrail’le ticareti hiç durdurmamıştır.
İsrail merkezli ‘Maariv’ gazetesi, 2 Mayıs 2024 tarihli ‘ticareti durdurma’ kararına rağmen Türkiye’den İsrail’e sevkiyatların sürdüğünü yazdı. Maariv’den Lee Saadon’un haberine göre, Türkiye ürünleri Yunanistan üzerinden dolambaçlı bir rota izleyerek ülkeye girmeye devam ettiğini söylemişti. “Kıbrıs veya Rodos’ta belgeler değiştiriliyor”
İsrail’in önde gelen gayrimenkul geliştirme şirketlerinden Geshem Holdings’in başkanı ve sahibi Shmager Vaknin de Türkiye’den sevkiyatların aslında durmadığını, Kıbrıs veya Rodos üzerinden yönlendirilip belgelerin değiştirildiğini anlattı:“Antalya’dan yüklediğim kargoyu Kıbrıs’a gönderiyor, orada belgeleri değiştirip İsrail’e yolluyorum. Büyük mesele değil. demişti.
Tabi ki bu söylemler Milli Çözüm için sürpriz olmamış Milli Çözüm ferasetini adeta teyit niteliğindedir. Milli olmayan yöneticilerin eylemleri söylemleri ile ters düşmektedir. Erbakan Hocamız Hakka hizmet ederseniz 3 şeye sahip olursunuz buyurmuştu. Bunun tersi Hakka hizmet etmezsen bu üç nimet elinden alınır.1.Cesaret 2.Dirayet 3.Feraset
İsrail’in açıkça dillendirdiği 3 Dünya savaşı finali Türkiye ile Finali yaşanacaktır. Ancak bu final asla işbirlikçi İktidarlar ile olmamalıdır. Milli Çözümün Milli mutabakat hükümeti acilen kurulmalıdır.
Ve “hayrül Makirin” olan, yani zalim hilekârların şeytani planlarını ve tuzaklarını kendi başlarına yıkıp Mücahit Müminlere zafer kapısını açan Yüce Allah; gaflet ve hıyanet ehlinin eştiği kuyulara, kendilerini düşürüp boyunlarını kıracaktır. Birleşik Kürdistan oluşumuna ve Türkiye’nin parçalanmasına “barış kılıfı” geçirmek üzere PKK’nın yurtdışına çekilmesi bile İsrail’le ve NATO birlikleriyle yaşanacak bir kapışmada, Allah’ın izniyle TSK’nın işini kolaylaştıracaktır.
“…De ki (Ey zalimler ve işbirlikçi hainler) Siz (tedirginlikle) gözleyip bekleyin; Çünkü Biz de kesinlikle (acı ve alçaltıcı akıbetinizi) bekleyip gözetlemekteyiz!” (En’am-158) ayeti, ümit ve teselli kaynağımızdır, dikkatle ve defaetle okuyup huzur bulmalıdır.
Çünkü ABD, AB ülkelerinin ve NATO birliklerinin desteklediği İsrail ile Türkiye arasında tarihi bir hesaplaşma kaçınılmazdır ve Batılıların Armageddon dediği, İslam kaynaklarının Hatay Amik Ovasında yaşanacağını haber verdiği savaş oldukça yakındır. İslam’ı ılımlaştırmak, Müslümanı protestanlaştırmak, böylece halkımızı Haçlı-Siyonist emperyalizmiyle uyumlu hale sokmak üzere tertiplenen “Dinlerarası Diyalog” merkezi olarak Hatay’ımızın seçilmesi de oldukça anlamlıdır ve Armageddon’a hazırlıkla alâkalıdır. Ancak paniğe kapılmamalı, Allah’ın va’dine ve Hz. Resulüllahın müjdesine iman ve itimat duyulmalı ve sadece düşmanı ve tezgâhını iyi tanımalıdır.
Unutmayınız; tarihi her zaman kötüler ve kâfirler değil, bu sefer kahraman askeriyle beraber Türkiye’nin mü’minleri yazacaktır.
Muhterem Üstadımız Ahmet Akgül Hocamızın kaleme aldığı İSRAİL’İN ŞIMARMASI VE ARMAGEDDON ŞAVAŞI kıtabından alıntıdır.
UNUTTURULAN, UNUTULAN BOP EŞBAŞKANLIĞINI ASLA UNUTMAYAN MİLLİ ÇÖZÜM, VİCDANLARA ‘SERİN SUDUR’!
Kötü var, işbirlikçi var, ama kötünün kötüsü de oluyormuş..
Ne demişti G. W. Bush: “Akp Türk lokumudur.” Şu ana kadar
Allah(cc) Zülcelali Müntakıym, BOP eşbaşkanlığını unuttu sanmayın, biz aciz kulları bile unutmadık, bakın son 22 yılımız:
1. Irak Tezkeresi Önergesi ve Abd’ye destek
2. Lübnan Tezkeresi ihaneti
3. Libya Tezkeresi ihaneti
4. Pentagon yapımı Arap Baharına Destek ile Mısır, Tunus, Yemen’e ihanet
5. Obama dönemi ile Abd Katil-Vahabi ÖSO’nun kurulup Suriye’ye ihanet
6. Hatırlayınız, Bop Eşbaşkanlığının yanı sıra bir şeyin daha eşbaşkanı: “Medeniyetler İttifakı Eşbaşkanı” (Fetö’nün kültürel ayağında görevli olduğu Dinlerarsı Diyalog Projesinin siyasi ayağı)
7. Günümüzde İsrail’e ticari destek ve Filistin’e ihanet
Sadece şunu diyoruz:
GÜN OLA!
HARMAN DÖNE!
Filistin ve Suriye’de işbirlikçiliğin ne kadar sınır tanımadığını görüyoruz, iki senedir İsrail’le her türlü ticareti ve işbirliğini devam ettir, yetmez Suriye’nin parçalanmasına vesile olacak planları uygula ondan sonrada ortaya çık SAHTE KAHRAMANLIK taslayın ama bu durum Milli Çözüm’ün gözünden kaçmamakta ve AB’ye, ABD’ye ve İsrail’e uşaklık yapan işbirlikçilerin oyun ve tuzaklarını deşifre etmektedir. Büyük bir heyecanla Aziz Erbakan Hocamızın Nisan 1980’deki yaptığı haberlerin gerçekleşmesini beklemekteydi. “Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki: TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU; Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması, Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
BOP demek, Büyük İsrail Projesi demektir!
BOP eşbaşkanı demek, Büyük İsrail Projesine taşeronluk yapan işbirlikçi demektir!
Ülke politikalarının yerli ve milli olamamasının vebali, BOP eşbaşkanının ve Siyonist işbirlikçisi yöneticilerin üzerindedir ve bunlar hesap vermek zorundadır.
İsrail defalarca, hiçbir zaman bir Filistin devleti olmayacağını açıklamaktaydı.
Aslında İsrail arzı mevud hedefiyle Büyük İsrail sınırları içerisinde bulunan hiçbir devletin olmayacağını açıklamaktaydı.
Bu amaçla İsrail Savunma Bakanlığı’nda Türkiye’nin nasıl vurulacağı konuşulmaktaydı.
İsrail’in varlığı Türkiye için bir beka meselesiydi!
Aziz Erbakan Hocamızın buyurdukları gibi;
“Büyük İsrail kurulmak isteniyor…
Bunun için de Türkiye parçalanmak isteniyor…
Sevr Anlaşması bunun için ortaya konmuştur…
Dünya politikası buna göre yönetiliyor…
Ülkemizde iç huzuru temin edebilmek için bu dış dünyanın arzularına alet olacak yönetimlerden kurtulmamız lazım…”
İşbirlikçi iktidarların sert açıklamaları ve kınamaları Siyonist İsrail’i durdurmaya yetmemekteydi.
BOP eşbaşkanlığı yapıp Siyonizm’in politikalarına alet olan işbirlikçi yönetimlerden bir an evvel kurtulmamız lazımdı!
Evet, ülkemizde iç huzuru temin edebilmek için önce işbirlikçi yönetimlerden kurtulmak lazımdı!
Evet, İsrail’i durdurmak için; önce işbirlikçi yönetimlerden lazımdı!
MİLLİ ÇÖZÜM’ÜN FARKI!
Özellikle iki senedir;
İsrail ile ticaret yapmadık dediler.
Ardından kısıtlama getirdik dediler.
Ardından bu saatten sonra yapmıyoruz dediler.
Ardından sıfıra indirdik dediler.
Her seferinde Milli Çözüm, Cumhur İttifakı’nın yalanlarını ortaya çıkardı.
Hâlâ, resmi belgeleriyle bu riyakarlığın iç yüzünü açıklamaktadır.
Milli Çözüm’ün “ekini ve nesli bozar” ayeti üzerinde sıkca durmuştur. Tohum yasası ile birlikte GDO’lu ürünlerin tahribatlarını aktarmıştır.
Dikkat edelim, bu gerçekleri öyle 3-5 kişinin arasında yahut yamuklaştırarak – yumuşatarak değil! imanının gereği olarak zalimlerin ve hainlerin yüzlerine söylemektedir.
Şara hükümetinin iç yüzünü, on günde Suriye’de ki rejimi kolayca düşürmelerinden yani ilk günden bu yana sözlüyor. Herkes dört maymunu oynuyor.
Hain bel’amı, medyacı sihirbazları, İşbirlikçi haman’ı ve para baronu karunları halkımızı avutup oyalayarak İsrail’i yanıbaşımıza getirenleri “kahraman” ilan ediyor!
Fakat bu sahte kahramanların sonu yakın neden mi?
Çünkü bunlar; Kıbrıs Fethinde görev yapmış TCG Muavenet, ABD tarafından vurulduğunda Özal ve Demirel gibi korkak ve kaypak tavır takınan yöneticilerin devamı olduklarını söylüyorlar ve haklılar.
Çünkü Şerefli Askerimizin başına çuval geçirildiğinde “müzik notası mı veriyoruz?” diyenler, Kıbrıs’ı peşkeş çekenler ve Yahudilerden üstün cesaret madalyası alanlardır!
İsrail’in ve Emperyalistlerin, ülkemizi vurma hazırlığı yaptığı dönemde Vatanımıza bir saldırı olduğunda bunların çıkıp “YANLIŞLIKLA VURDULAR” demesi, içten bile değildir. Çünkü gelecekte yapacaklarının teminatı, geçmişte yaptıklarıdır.
Türkiye’nin artık sahte kahramanlara değil, tek bir KAHRAMAN ŞAHSİYETE ihtiyacı vardır.
Ve Milli Çözüm merkezli, Milli Mütabakat Hükümeti yarından daha yakındır!
Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!
Prof.Dr. Necmettin ERBAKAN
Bulutlar dağıldığında Erbakan Mührünü Göreceksiniz!
Üstad Ahmet AKGÜL
Tek çare ve çözüm yolu; Milli Çözümlü Milli Mutabakat hükümetidir.
Nokta.
” Yalan söylediklerini biliyoruz. Yalan söylediklerini kendileri de biliyorlar.
Yalan söylediklerini bildiğimizi biliyorlar.
Yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini biliyoruz.
Ama hâlâ yalan söylüyorlar.”
George W. Bush’un seçimlerde ikinci defa ABD Baskanı seçilmesinin ardından, BOP yeniden gündeme gelmiştir. Bazı kaynaklarda projenin hazırlanmasının nedeni olarak, ABD’de yapilan 11 Eylül saldırıları gösterilmektedir. Projenin hazırlanmasından önce dikkat çeken bir önemli nokta ise ABD ve CIA’ye stratejik arge hizmeti veren “RAND Corperation” adlı düsünce örgütünün 2004 yılında “”Sivil Demokratik islam: Ortaklar, Kaynaklar ve Stratejiler” başlıklı bir raporun!5. hazırlanarak Bush yönetimine sunulmus olmasıdır. Raporda islam dünyası kategorilere ayrılmış ve ABD’nin İslam’ı kontrol altına alabilmesi için yapması gerekenler başlıklar halinde sıralanmıştır. (Vikipedia: BOP). Siyonist Graham Füller’de RAND araştırmacısıdır.
Yani BOP İslamı kontrol altına alarak Büyük İsrail’i kurma projesidir. BOP eş başkanları ise bu konumunu ne yazık ki gururla söylemektedir. Bu gururunu perçinlemek için olsa gerek, Orta Doğu da iktidarın dahil olduğu tüm süreçler bir şekilde İsrail’e yaramıştır. Şara vakasında da bu en çarpıcı şekilde kendini göstermektedir. Şara bir nevi BOP a devşirilmiş bir eleman gibi davranmaktadır…
“7 SÜLÂLENİZ ALNINI SECDEDEN HİÇ KALDIRMASA BU VEBALDEN KURTULAMAZSINIZ”
Bu sözleri Abd nin Irak işgalinde 7 hava üssü ve 6 deniz üssünü Abd ordusunun kullanımına açan AKP HÜKÜMETİ için kullanmıştı Rahmetli ERBAKAN HOCAMIZ.
Aynı zamanda AKP yi İsrail, BOP(BİP) emellerine ulaşmak için kurdurdu diye açıklamaları da kulaklarımızda çınlıyor.
Bugün daha iyi görülüyor ki 2 yıldan beri Gazze için kılını kıpırdatmayan , aksine israilin tüm ihtiyaçlarını hem alenen hem de kılıflanmış şekilde koşa koşa karşılayan gene Akp hükümeti olmuştur.
Bununla birlikte artık aleni şekilde Türkiye mize saldırma amaçlarını dillendiren ve bunun için dağıtılan Suriye de pkk ve ışid oluşumlarını toparlayıp hazırlayan siyonist İsrail in bu tutumlarına karşı hiçbir ciddi adım atmamakta akp hükümeti.
Tüm bu ihanetlerin yanında Türkiye halkını hem ekonomik geçim sıkıntısı hem de kamplaştırıp kutuplaştırarak sosyal bunalıma sürüklemektedir.
Tüm bu sorunlardan kurtulmak için Aziz Erbakan Hocamız ın sözlerini tekrar hatırlayalım…
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki; TÜRKİYE NİN KURTULUŞU ; Milli Çözüm e inanan bir Cumhurbaşkanı nın o makama oturması, Milli Çözüm e inanan bir hükümetin kurulması ve yeni bir Devrin Başlaması ile mümkündür…”
İktidar ve ortağının kuru sıkı çıkışları ve toplumun gazını almaya yönelik açıklamaları karşılık bulmamaktaydı. Merhum Erbakan Hocamız’ın defalarca uyarmaları ve onun sıkı takipçisi Milli Çözüm’ün gündeme getirdiği konular, bop eş başkanlığı artık gizlenemez duruma gelmiş, Erbakan Hocamız ve Milli Çözüm bir kez daha haklı çıkmış olmaktaydı. Yani mızrak çuvala sığmamakta, vatanın bölgenin ve insanların huzuru için Erbakan eksenine kaymaktan ve Milli Çözüme inanan bir Cumhurbaşkanının göreve gelmesinden başka çare ve seçenek kalmamıştı.
Türkiye ile İsrail arasındaki ticari ilişkiler, resmi açıklamaların aksine fiilen devam ediyor; İktidarın “ticareti kestiğini” iddia etmesine rağmen ürünler üçüncü ülkeler ve Filistin üzerinden İsrail’e ulaşıyor. Bu gerçekler ise yalnızca Milli Çözüm tarafından tam ve net bir şekilde aktarılıyordu.
Gazze sürecinde, iktidarın İsrail’e konteynerlerle lojistik sağlayan işbirlikçi tavrı aktarıldıktan sonra, Suriye’de yaşanan gelişmelerin sonucunu anlama bağlamında makalenin sonunda en can alıcı soru soruluyor:
İnsan bunları okuyunca: “Ne yani; Erdoğan iktidarı, Suriye’de İsrail’e mi yaramıştı?” demek zorunda kalmaktaydı.
ÖZELLİKLE İSLAM ÜLKELERİNİN BAŞINDA İŞBİRLİKÇİ YÖNETİMLER OLDUĞU MÜDDETÇE ZÜLÜM ALTINDAKİ KARDEŞLERİMİZ KURTULMAYACAKLARDIR. ZALİMLER İSE ZALİMLEŞTİKÇE ZALİMLEŞECEKLERDİR Kİ BUGÜN AYNEN ÖYLE OLUYOR. İSRAİL GAZZE’DE ZALİMLİKDE SINIR TANIMIYOR VE BİZİM ÜLKEMİZ DAHİ HİÇ KİMSENİN SESİ ÇIKMIYOR. GÜYA BARIŞ ANLAŞMASI VAR İSRAİL VURMAYA DEVAM EDİYOR. İSPANYA KADAR OLABİLSEK İSRAİL ADIM ATAMAZ. AMA NE YAZIK Kİ BİZ İSRAİLİN İHTİYAÇLARINI GÖRMEYE DEVAM EDİYORUZ. AZİZ ERBAKAN HOCAMIZ 96-97 DE İKTİDARDA İKEN İSRAİL TEK BİR MERMİ DAHİ SIKAMAMIŞTI FİLİSTİNE, TEK BİR KARDEŞİMİZİN BURNU KANAMAMIŞTI, 28 ŞUBATTAN BİR HAFTA ÖNCE 20 ŞUBAT 1997 DE FİLİSTİN EL HALİL BÖLGESİNE TÜRK ASKERİ YERLEŞTİRİLMİŞ İDİ. MİLLİ ÇÖZÜM BUNU BELGELERİ İLE DEFALARCA YAZMIŞTI. BUGÜN İHTİYACIMIZ OLAN ERBAKAN HOCAMIZIN YOLUNDAN GİDEN, ONUN PROJELERİNİ UYGALAYACAK, ONUN ATTIĞI ADIMLARI ATACAK EN SADIK TALEBESİ VE TAKİPÇİSİ ÜSTAD AHMET AKGÜL HOCAMIZDIR. MİLLİ GÖRÜŞÇÜYÜZ DİYEN KURULUŞLAR AĞIZLARIN DA ADİL DÜZEN BİLE YOK, AZİZ HOCAMIZIN GELİŞTİRDİĞİ TEKNOLOJİ HARİKASI SİLAHLARDAN Bİ HABERLER NE YAZIK Kİ. AZİZ ERBAKAN HOCAMIZ YILLAR ÖNCESİNDEN BUGÜNLERİ GÖRMÜŞ OLACAK Kİ 1980 YILINDA TRT DE YAZARLAR SORUYOR PROGRAMINDA TÜRKİYENİN KURTULUŞU İÇİN ŞU İFADELERİ KULLANMIŞLARDI;
“Bakın size kesinlikle ifade ediyorum ki:
TÜRKİYE’NİN KURTULUŞU;
Milli Çözüm’e inanan bir Cumhurbaşkanı’nın o makama oturması,
Milli Çözüm’e inanan bir Hükümet’in kurulması
ve yeni bir devrin başlamasıyla mümkündür!”
Prof. Dr. Necmettin Erbakan
(TRT Basın Toplantısı, Yazarlar soruyor – Nisan 1980)
YENİ BİR DEVERİN BAŞLAMSI İLE ALLAHIN İZNİ VE İNAYETİYLE ADİL DÜZENE DAYALI YENİ BİR DÜNYA KURULACAKTIR İNŞALLAH. RABBİM BİZLERİ BU UĞURDA CANLA BAŞLA ÇALIŞAN KULLARINDAN OLABİLMEYİ NASİP EYLESİN. AZİZ ERBAKAN HOCAMIZA VE ÜSTAD AHMET AKGÜL HOCAMIZA SIKI VE SAĞLAM YOL ARKADAŞLARI OLABİLMEYİ LÜTFEYLESİN AMİN.
YERLİ İŞBİRLİKÇİLERE TEK KELİME LAF SÖYLEYEMEYENLERİN ATATÜRK DÜŞMANLIĞI VE HAZIMSIZLIĞI!
Zinayı resmen serbest edenlere, faizi dünya gerçeği görenlere, LGBT dernekleri kurulmasına yol açanlara, BOP projesinin gönüllü savunucularına, ülkede satılmadık milli kaynak bırakmayanlara tek kelime söz söyleme cesaretinde ve şuurunda olmayanların, Atatürk düşmanlıkları ve hazımsızlıklarının altında yatan nedeni görememek ahmaklık olmaz mı? Şeytan derin uykuda!. Neden mi? Bu kadar gönüllü iş yürütenleri varken kendisine fazla iş düşmüyorda o sebeple rahat uyuyor..
Bir devletin iç güvenliğinin ve sınır güvenliğinin, en temel garantilerinden bir tanesi de sınırdaki komşu devletlerin, güvenliğinden ve iç bünyelerinin sağlamlığından geçmektedir.
Dış Politikanın ise başarısı, şüphesiz yine iç bünyenin çelikleşmesine bağlıdır.
Bu çelikleşmenin en temel kuramı ise Ülkeyi yöneten İktidarın, baştan ayağa kadar, Millî ve Bağımsız bir yönetim anlayışına sahip olmasına bağlıdır. “Bağımsız olmanın önceliği” ise öncelikle, Dış Bağımsızlıktır.. Yani ülkesine, bölgesine ve insanlığa huzur, güven ve adalet getirecek bir iktidar Siyonizmin uşağı olmayacak. Yahudi Kartı ile makamlara oturmayacak!
İslam Birleşmiş Milletlerinin
İslam Natosunun – Paktının
İslam Ortak Parası ve Pazarının
İslam Ortak Pasaportunun
İslam Ortak Proğram ve projelerinin, yirmi üç yıllık tek başına iktidar sürecinde gündeme getirilmeyi bırakın, hayalini dahi kurmamak, Siyonizme Asker olmanın en net göstergesi değil midir?
Hatta kurulmuş, tüm kurumları ile hazır ve atıl vaziyette bekleyen D-8 ler gibi küresel bir güç adayı olan bu siyasi ve ekonomik organizasyona hiç yön dönmemek, bu İktidarın Siyonizmin askeri olduğunu göstermez mi?
Dikkat edilirse, sadece İslam aleminin değil, tüm insanlığın yaşam güvenliğini esas alan yukarıdaki oluşum projelerini, gündeme taşıyıp somut hale sokacak tüm devlet unsurları, ya etkisiz kılınıp tabiri caizse iğdiş edildi.
Ya dağıtılıp, devlet olma özelliği kökünden bitirildi.
Ya da Siyonist İsrailin güvenliğini kendine amentü edinen, ileri karakollar haline getirildi!
Makalede de vurgulandığı üzere ,tüm bunların gerçekleşmesinde baş rolü oynatılan iktidar ve irade ise malesef AKP İktidarlarıdır.!
Bu durum, bu iktidar anlayışının artık uzun süre, Türkiye Cumhuriyeti Devleti gibi tarihe yön verecek kudret ve potansiyeldeki bir devleti yönetmeyi beceremediği açıktır. Vatanın, Millî Görüşçü Millî Çözümden yana duyarlı, bağımsız ve güçlü devlet bilincine sahip, aklı selim insanları tarafından da dile getirilmektedir.